Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2023/2329 E. 2023/7526 K. 05.07.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2023/2329
KARAR NO : 2023/7526
KARAR TARİHİ : 05.07.2023

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
SAYISI : 2019/317 E., 2020/201 K.
KARAR : Açılmamış sayılmasına

Taraflar arasında Mahkemesinde görülen rücuan tazminat davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.

Mahkeme kararı davacı kurum vekili tarafından tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi … tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; kurum sigortalılardan …’un 12.04.2011 tarihinde geçirdiği iş kazası sonucu vefat etiğini, SGK tarafından hak sahiplerine toplam 98.266,26 TL tutarında peşin sermaye değerli gelir bağlandığını, kazada işverenin işçi sağlığı ve iş güvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı hareketi nedeniyle sorumlu olduğunu, kusur ve miktar yönünden fazlaya ilişkin istem ve dava hakları saklı kalmak üzere; kurum zararının tespiti ile sigortalı hak sahiplerine bağlanan gelirin onay tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faizi, yargılama giderleri, avukatlık ücreti ile birlikte davalıdan ve yargılama sırasında kazanın meydana gelmesinde kusurlu bulunduğu tespit edilecek kişilerden müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davacı vekili 23.01.2013 tarihli ıslah dilekçesinde; talep sonucunun 58.959,75 TL’nin gelir bağlama onay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte tahsili olarak düzeltilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı cevap dilekçesinde özetle; şirketin iş güvenliği ve işçi sağlığı için her türlü önlemlerini aldığını ve işveren olarak işçilerine olabildiğince rahat ve güvenli çalışma ortamı oluşturduğunu, kazanın meydana geliş şekli ve unsurları incelendiğinde, davaya konu kaza gerçekte, müteveffanın dalgınlığı, tedbirsizlik ve dikkatsiz çalışması sonucu meydana geldiğini, bu nedenle işçiye atfedilen kusur oranının daha yüksek olması zorunlu olduğunu, tanzim edilen bilirkişi raporunu kabul etmediğini beyan etmiştir.

III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 14.02.2013 tarihli ve 2012/883 Esas, 2013/55 Karar sayılı kararıyla; davalı işverenin kaza konusu olayda % 60 oranında kusurlu olduğunun tespit edildiği, dolayısıyla davacı kurumun bağlamış olduğu gelirin % 60’ı oranında tazminatı rücu etme hakkının doğduğu, dava konusu tazminata gelir bağlama onay tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerektiği, açılan davanın haklı olduğu kanaatine varılarak;

Davanın kabulü ile,
Davacı kurum lehine 58.959,75 TL rücuen alacağın gelir bağlama onay tarihi olan 30.12.2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı şirketten tahsili ile davacı kuruma ödenmesine, karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 01.10.2013 tarihli ve 2013/14005 Esas, 2013/17903
Karar sayılı Bozma ilamında;

2.1.Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanunî gerektirici sebeplere göre sair temyiz itirazlarının reddine,

2.2. Dava; 12.04.2011 tarihli iş kazasında sürekli iş göremez durumuna giren sigortalıya bağlanan gelirlerin, davalı işverenden tahsili istemine ilişkin olup, davanın yasal dayanağı olay tarihinde yürürlükte bulunan ve 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunudur.

5510 sayılı Kanun’un “İş Kazası ve meslek Hastalığı İle Hastalık Bakımından İşverenin ve Üçüncü Kişilerin Sorumluluğu” başlıklı 21 inci maddesine göre; iş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi sonucu meydana gelmişse, Kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine bu Kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamı, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere, Kurumca işverene ödettirilir. Anılan madde ile tazmin sorumlularının Kurum karşısındaki sorumluluğu bir tavanla sınırlandırılmış olup, bu sorumluluk “…sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı…” bulunmaktadır. Maddenin açık hükmü karşısında; ilk peşin sermaye değerli gelirin, Kurum yararına tazmini mümkün kısmının belirlenebilmesi için gerçek zarar tavan hesabı yapılması zorunluluğu bulunmaktadır.

Mahkemece; yukarıda açıklanan maddi ve hukuki ilkeler uyarınca gerçek zarar tavan hesabı yapılmaksızın, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olduğundan bahisle karar bozulmuştur.

Mahkemesince önceki kararda direnme kararı verilmiştir.

Mahkemenin direnme kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Hukuk Genel Kurulu Kararı
Hukuk Genel Kurulu 10.03.2022 tarihli, 2020/10-588 Esas, 2022/303 Karar sayılı kararı ile, “Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; rücuen tazminat istemine ilişkin davalarda temyize konu yapılmaması durumunda Kurum yararına tazmini mümkün kısmın belirlenebilmesi için gerçek zarar tavan hesabı yapılmasının gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

Uyuşmazlığın çözülmesi yönünden, öncelikle, rücuen tazminat davalarında başvurulacak yasal dayanakların ve uygulanacak ilkelerin ortaya konulmasında yarar vardır.

İş kazası nedeniyle açılan rücuen tazminat davasının yasal dayanağı 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 21’inci maddesi:
“İş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi sonucu meydana gelmişse, Kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine bu Kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamı, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere, Kurumca işverene ödettirilir. Anılan madde ile tazmin sorumlularının Kurum karşısındaki sorumluluğu bir tavanla sınırlandırılmış olup, bu sorumluluk “…sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı…” şeklinde düzenlenmiştir. Maddenin açık hükmü karşısında ilk peşin sermaye değerli gelirin, Kurum yararına tazmini mümkün kısmının belirlenebilmesi için gerçek zarar tavan hesabı yapılması zorunluluğu bulunmaktadır. Gerçek zarar hesabı tazminat hukukuna ilişkin genel ilkeler doğrultusunda yapılmalı, sigortalı sürekli iş göremezlik durumuna girmiş ise bedensel zarar hesabı, ölümü hâlinde destekten yoksun kalma tazminatı (Borçlar Kanununun 45-46, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 54-55. maddeleri) hesabı dikkate alınmalıdır.

Gerçek zarar hesaplanmasında ise zarar ve tazminata doğrudan etkili olan işçinin net geliri, bakiye ömrü, iş görebilirlik çağı, iş göremezlik ve karşılıklı kusur oranları, destek görenlerin gelirden alacakları pay oranları, eşin evlenme olasılığı gibi tüm verilerin hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde öncelikle belirlenmesi gerekir. Anlaşılacağı üzere rücu alacağından sorumluk belirlenirken gelirlerin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerleri ile yargılamada yöntemince hesaplanacak gerçek (maddi) zarar karşılaştırması yapılıp düşük (az) olan tutarın hükme esas alınması gerekir.

Gerçek zarar miktarı işçinin olay tarihindeki bakiye ömrü esas alınarak aktif ve pasif dönemde elde edeceği kazançlar toplamından oluşmaktadır. Gerçek zarar hesabı özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. İşçinin 60 yaşına kadar aktif dönemde günlük net geliri üzerinden, 60 yaşından sonra bakiye ömrü kadar pasif dönemde asgari ücret üzerinden, her yıl için ayrı ayrı hesaplama yapılması gerekmektedir. İşçinin günlük net geliri tespit edilerek bilinen dönemdeki kazancı mevcut veriler nazara alınarak iskontolama ve artırma işlemi yapılmadan hesaplanmakta, bilinmeyen dönemdeki kazancı bakımından ise, tazminata esas gelire artırım ve iskonto uygulanmaktadır.

Bu kısımda yeri gelmiş iken emredici hukuk kurallarının özelliğini belirtmekte yarar bulunmaktadır. Emredici nitelikte hüküm, hiçbir kimsenin, hiçbir makamın, hiçbir tarafın aksi tasarrufta bulunmayacağı, kesin olarak uygulamak zorunda olunan kanun hükümleridir. Rücu davalarının yasal dayanağı olan 5510 sayılı Kanun’un 21 inci maddesinin de düzenlenme amacı ve sosyal güvenlik hukukunun özelliği göz önüne alındığında, emredici nitelikte bir madde olduğu konusunda şüphe bulunmamaktadır. Mahkeme emredici düzenlemelerin gereğini yerine getirmek zorunda olup, bu gibi emredici hükümlerin dışında bir uygulamayla sonuca gidemeyecektir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 54-55 inci maddeleri gereği hâkim tazminat miktarını belirlemekle yükümlüdür. Ayrıca 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 435 inci maddesinin 1 inci fıkrasında Yargıtay’ın tarafların ileri sürdükleri temyiz sebepleriyle bağlı olmadığı, kanunun açık hükmüne aykırı gördüğü diğer hususları da inceleyebileceği öngörülmüş olup bu husus da göz önüne alındığında 5510 sayılı Kanun’un 21 inci maddesinin hukuka uygun olarak uygulanıp uygulanmayacağı hususu önem arz etmektedir.

Hâl böyle olunca, mahkemece, yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular çerçevesinde, taraflarca temyize konu edilmese dahi, 5510 sayılı Kanun’un 21’inci maddesinin emredici niteliği gereği, davacı Kurumun tahsil edebileceği zararın miktarının belirlenebilmesi için, gerçek zarar tavan hesabı yaptırılarak, ilk peşin değer ve gerçek zarar tespit edilip, gerçek zararla karşılaştırılması sonucu düşük olanın kusur karşılığına isabet eden miktara karar verilmesi gerekirken; tavan zarar hesabı yapılmasına gerek olmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Bu nedenle direnme kararı bozulmasına karar vererek dosya kararı veren Mahkemesine gönderilmiştir.
C. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Son Kararı
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
Davacı tarafından davalı aleyhine açılan davanın takip edilmemesi nedeniyle, dosya, HMK’nIn 150/1 inci maddesi gereğince 06.11.2019 tarihinde yenileninceye kadar işlemden kaldırılmış ve üç aylık sürede dava yenilenmediği,

Eldeki dava takip edilmediğinden resen görülecek davalardan olmadığından, kanuni süresinde yenilenmeyen davanın HMK’nın 150/5 maddesi gereğince açılmamış sayılmasına karar verilerek;

HMK’ nın 150/5 inci maddesi uyarınca davanın açılmamış sayılmasına, karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı kurum vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davacı kurum vekili temyiz dilekçesinde; kurumun önceki dönemlerde vekilliğini yapan avukata tebligatın yapılmış olduğunu belirterek kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, 02.04.2011 tarihli iş kazasında sürekli iş göremez durumuna giren sigortalıya bağlanan gelirlerin, davalı işverenden tahsili istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
5510 sayılı Kanunun “İş Kazası Ve Meslek Hastalığı İle Hastalık Bakımından İşverenin Ve Üçüncü Kişilerin Sorumluluğu” başlıklı 21. Maddesine göre; İş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi sonucu meydana gelmişse, Kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine bu Kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamı, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere, Kurumca işverene ödettirilir. Anılan madde ile tazmin sorumlularının Kurum karşısındaki sorumluluğu bir tavanla sınırlandırılmış olup, bu sorumluluk “…sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı…” bulunmaktadır.

3. Değerlendirme
Mahkemece; davacı kurumun vekaletnameli avukatına usulüne uygun tebligat yapılarak yargılamaya devam edilip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken; davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Temyiz olunan Mahkeme kararının BOZULMASINA,

Dosyanın kararı veren Mahkemesine gönderilmesine,

05.07.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.