Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2023/2298 E. 2023/1937 K. 02.03.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2023/2298
KARAR NO : 2023/1937
KARAR TARİHİ : 02.03.2023

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
SAYISI : 2016/32 E., 2021/262 K.


HÜKÜM/KARAR : Kısmen Kabul

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen rücuan tazminat davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararı davacı Kurum vekili ile davalılardan …Sigorta A.Ş., … Sigorta A.Ş.,

…Platform Ltd. Şti. ve … vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi … tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili asıl dava dilekçesinde; … nolu dosyada işlem gören, Osmangazi Elektrik Dağıtım A.Ş. Bilecik İl Müdürlüğü Osmaneli İlçe İşletme Başmühendisliği işyeri sigortalılarından, … sigorta nolu … , 08.11.2007 tarihinde geçirdiği iş kazası sonucu vefat etmiştir. 506 sayılı Kanun’un 26 ncı maddesi gereği, sigortalımızın hak sahibine 241.876,45 TL ilk peşin sermaye tutarlı gelir bağlanmış, 1.692,79 TL hastane masrafı yapılmış, 241,75 TL cenaze yardımı ödenmiş, toplam 243.810,99 TL kurum gideri meydana gelmiştir. Trafik iş kazası, Osmaneli’de alçak gerilim hattında yapılan çalışma sırasında meydana gelmiştir. Osmangazi Elektrik Dağıtım A.Ş. Bilecik İl Müdürlüğü tarafından kiralanan … plakalı araç, yol kenarında park halindeyken, hidrolik platformun bomunun trafiğe taşması ve taşan kısma … plakalı tır aracına takılı olan, … plakalı römorkun çarpmasıyla, sepette çalışan sigortalımız … düşerek vefat etmiştir. Osmangazi Elektrik Dağıtım A.Ş. Bilecik İl Müdürlüğü asıl işveren, …Platform da taşeron konumundadır. … … plakalı, … da … plakalı çekicinin sürücüsüdür. Bu davalılar gerek ceza dosyasındaki bilirkişilerin, gerekse bizim müfettişlerimizin yaptığı incelemelere göre, iş kazasının meydana gelmesinde kusurlu olup, kurum zararından da sorumludurlar. … plakalı araç, … poliçe no ile … Sigorta A.Ş.’ye, … plakalı araç … Y-0 poliçe no ile … … Sigorta A.Ş.’ye sigortalıdır. Bu kaza nedeniyle, Osmaneli Asliye Ceza Mahkemesinin 2008/40 e.nosuna kayden açılan Kamu davasında, 2010/43 k.sayılı ilamla davalılar … ve … ‘ın kusurlu bulundukları tespit edilmiştir. Davalılar kurum zararından 506 sayılı kanunun 26.maddesi gereği, sigorta şirketleri için poliçe limitiyle hudutlu olarak müştereken ve müteselsilen sorumlu olup, davamızı şimdilik %25 kusur oranına tekabül eden miktar olan 60.952,75 TL için açmaktayız.” demiştir.

Birleşen dosya dava dilekçesinde özetle: Müdürlüklerinde 8051.01.01 nolu dosyada işlem gören Osmangazi Elektrik Dağıtım A.Ş. Bilecik İl Müdürlüğünün Osmaneli İlçe işletme Baş Müfettişliğinin iş yeri sigortalılarından … sigorta nolu …’ün 08.11.2007 tarihinde geçirdiği iş kazası sonrasında vefat ettiğini, 506 sayılı Kanun’un 26 ıncı maddesi gereğince sigortalının hak sahiplerine 241.876,45 TL ilk peşin sermaye değerli gelir bağlandığını, 1.692,79 TL hastane masrafı yapıldığını, 241,75 TL cenaze yardımı ödendiğini, böylece toplamda 243.840,99 TL kurum zararının meydana geldiğini, trafik iş kazasının Osmaneli’nde alçak gerilim hattında yapılan çalışma sırasında meydana geldiğini, Bilecik il Müdürlüğü tarafından kiralanan … plakalı kısma … plakalı tıra takılı bulunan … plakalı römorkun çarpması ile sepette çalışan sigortalı …’ün düşmesi sonucunda vefat etmesi şeklinde olduğunu, Osmangazi Elektrik Dağıtım A.Ş. Bilecik İl Müdürlüğü asıl işverenin …Platform Araç Kiralama Sanayi Ticaret Limited Şirketinin alt iş veren konumunda olduğunu, … … plakalı aracın …’ın ise … plakalı tırın sürücülerinden olduğunu, davalıların olayla ilgili Osmaneli Asliye Ceza Mahkemesinin 2008/40 Esas sayılı dosyasındaki bilirkişi incelemesinde Osmaneli Asliye Hukuk (İş) Mahkemesinin 2016/32 Esas sayılı dosyasındaki bilirkişi incelemesinde gerekse kurum müfettişlerince yapılan incelemelere göre iş kazasının meydana gelmesinde kusurlu olup, kurum zararından sorumlu olduklarını, … plakalı aracın … poliçe no ile … Sigorta A.Ş. (… Sigorta) … plakalı aracın … poliçe no ile … (…) Sigorta A.Ş.ne sigortalı olduğunu, bu kaza ile ilgili Osmaneli Asliye Ceza Mahkemesinin 2008/40 Esas, 2010/43 Karar sayılı dosyasında yapılan yargılamada … ve … ‘ın kusurlu bulunduğunu ve dosyanın kesinleştiğini, mahkemenin 2016/32 Esas sayılı dosyası ile davalılar hakkında 60.952,75 TL’lik kısmi dava açıldığını, yargılamanın halen devam ettiğini, müvekkili kurumun davalıdan talep edebileceği miktarın yargılama aşamasında yapılacak bilirkişi incelemeleri sonrasında belirlenebilecek olması dolayısıyla 6100 sayılı Kanun’un HMK’nın 107 nci maddesi gereğince alacaklarının tespiti ve fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak şimdilik kalan 108.530,00 TL’nin davalılardan 506 sayılı Kanun’un 26 ncı maddesi gereğince sigorta şirketleri poliçe limiti ile sınırlı olmak üzere müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarından gelir onay, sarf ve ödeme tarihlerinden itibaren yasal faizleriyle birlikte tahsili için belirsiz alacak ve tespit davası açtıklarını belirterek açılan davanın kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP
1.Davalılardan … vekili cevap dilekçesinde; “Davacı müdürlüğün tarihsiz dilekçe ile talep ettiği davayı kabul etmiyoruz. Sigortalı …’ün iş kazası sonucu vefat ettiği doğrudur. Kurum giderlerinin ne olduğu ve ödemelerinden muhatabımız olmadıkları için bilgimiz yoktur. Kaza oluşumunda maktülün talimatı ile yol dışını yani trafik akışının dışında kalan yola davalı müvekkil kullandığı … plakalı aracı park etmiştir. Maktül kendi eli ile araç üzerindeki bom denilen kısmı yönlendirirken diğer aracın kasasına çarpmak suretiyle kaza meydana gelmiş olduğundan olayda davalı müvekkil …’in hiçbir kusuru olamaz. Tali kusurda verilmesi yanlıştır. Kusur tartışması olayın tartışması halini almıştır. Yineliyoruz … plakalı üzerinde platformu bulunan davalı müvekkil …’in kullanımında olup platformu ve bomu kullanan maktül olduğundan davalının olay oluşumunda hiçbir kusuru yoktur. Sigorta şirketlerinin sorumluluğu tabi ki vardır. Ceza dosyası halen Yargıtay aşamasındadır. Rücu istemi yerinde değildir, kabul etmiyoruz” demiştir.

2.Davalılardan … Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesinde; “Davacı Kurum tarafından Sayın Mahkemenizde açılan dava ile hidrolik platforma… plakalı aracın çarpması neticesi meydana gelen kaza sonucu sigortalıları … mirasçılarına yapılan ödemelerin tahsili istenmiştir. Iş bu davada müvekkil şirkete husumet yönetilme sebebi olarak park halinde bulunan hidrolik platformun bağlı bulunduğu aracın Karayolu Motorlu Araçlar Mali Sorululuk Poliçesinin müvekkil şirket tarafından düzenlenmiş olması gösterilmiştir. Yani davacı kurum sigortalısı ile müvekkil şirket arasında iş akdinden kaynaklanan herhangi bir durum bulunmamaktadır. Iş Mahkemeleri Kanununun 1.maddesi ile “İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle (o kanunun değiştirilen ikinci maddesinin C, D ve E fıkralarında istisna edilen işlerde çalışanlar hariç) işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden ve İş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözülmesi ile görevli olarak lüzum görülen yerlerde İş Mahkemeleri kurulur.”şeklinde düzenleme yapılmıştır. Söz konusu düzenleme ile iş mahkemelerinde ancak ve ancak işçi ile işveren veya işveren vekili arasındaki uyuşmazlıklara ilişkin davaların görüleceği açıkça belirtilmiştir. Yukarıda da izah edildiği üzere müvekkil şirket ile davacılar arasında bir hizmet akdi bulunmadığından görev itirazımız dikkate alınarak dosyanın görevli dosyanın görevli Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesi yönünde karar oluşturulmasını talep ediyoruz. Zamanaşımı itirazımız: Huzurdaki dava kaza sebebiyle uğranılan zararın rücu yoluyla tazminine ilişkindir. Davacı tarafından açılan bu davada bütün talepler iki yıllık zamanaşımına tabidir. Dava dilekçesindeki verilerden anlaşıldığı üzere söz konusu kaza 08.11.2007 tarihinde meydana gelmiş olup iki yıllık zamanaşımı süresi sona ermiştir. Bu tarihten sonra huzurda açılan dava zamanaşımına uğradığından, bu yönden davanın reddi gerekmektedir. Öncelikle dava dilekçesinde belirtilen kusur oranını kabul etmediğimizi belirtir bununla bağlantılı olarak talep edilen tazminat miktarının fahiş olması nedeni ile reddini talep ediyoruz. Dava ile ilgili deliller tarafımıza tebliğ edilmemiştir. Dava ile ilgili tüm belgelerin tarafımıza HUMK madde 180 uyarınca tebliğini ve tebliğe dek esasa cevap saklı tutulmasını talep etmekteyiz. Davaya konu, …Platform Araç Kiralama San. Tic. Ltd. Şti.’ne ait, … plakalı araç şirketimiz nezdinde,… nolu Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi ile sigortalı bulunmaktadır. Müvekkil şirket KTK Zorunlu Mali Mesuliyet (Trafik) sigortacısı olarak, sigortalısının kusuru oranında ve teminat limiti ile sınırlı tazminat sorumluluğunu teminat altına almış olup, ancak teminat altına aldığı miktar kadar sorumlu tutulabilir. Bu nedenle mahkemece öncelikle taleplerin haklılığı ve gerçek miktarları tespit edilmelidir. Müvekkil şirketin dava konusu kaza ile ilgili herhangi bir sorumluluğu bulunmamaktadır. Zira KTK Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortacısı olan müvekkil şirketin işletme halinde olmayan araç nedeniyle doğması muhtemel zararlardan sorumluluğu bulunmamaktadır. Dava dilekçesinden anlaşıldığı kadarıyla huzurda görülmekte olan davaya mesnet kaza … plakalı araç, park halinde iken hidrolik platforma … plakalı aracın çarpması sonucunda meydana gelmiştir. Yani kaza sırasında müvekkil şirkete trafik sigortası ile sigortalı bulunan iş makinesi park halinde olup işletme halinde değildir. Karayolları Trafik Kanunu’nun 85/3 maddesi; işletme halinde olmayan bir motorlu aracın sebep olduğu trafik kazasından dolayı işletenin sorumlu tutulabilmesi için, zarar görenin, kazanın oluşumunda işleten veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilere ilişkin bir kusurun varlığını veya araçtaki bozukluğun kazaya sebep olduğunu ispat etmesi gerekir. Şeklindedir. İşbu madde hükmü uyarınca işletme halinde olmayan araç nedeniyle doğan zararlardan müvekkil şirketin sorumluluğu bulunmamaktadır. Bu hususa ilişkin olarak Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 23.12.2005 tarih ve 2005/13995 E. 2005/12763 K. sayılı kararında; İ. Sigorta A.Ş. yönünden yapılan incelemeye gelince; yukarıda yapılan özetten de anlaşılacağı üzere bu davalı diğer davalının işleteni olduğu aracın trafik sigortacısı olup, 2918 sayılı Kanun’un 91/1 inci maddesi uyarınca trafik sigortacısı işletenin sadece tehlike sorumluluğundan kaynaklanan mali sorumluluğunu üstlendiğinden ve aynı yasanın 85/3 ncü maddesinde düzenlenen kusur sorumluluğu sigorta kapsamı dışında bulunduğundan park halinde olan ve işletilme halinde sayılmayan araçtan sirayet eden yangın sonucu kasko sigortalı araçta meydana gelen hasar zmms kapsamında bulunmadığından, mahkemece bu davalı aleyhine açılna davanın reddi yerine kabulüne karar verilmesi doğru bulunmamakla, bu davalı vekilinin karar düzeltme itirazının kabulüyle dairemiz onama ilamının ortadan kaldırılarak, yerel mahkeme kararının bu nedenle de bozulmasına karar vermek gerekmiştir. Yine Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2007/774 E. 2007/1566 K. sayılı kararı da itirazlarımızın haklılığı teyit eder mahiyettedir. Olayda aracın işletme halinde olmadığından hareketle, müvekkil şirketin sorumlu bulunmadığının tespiti ile, ödeme yapma zorunluluğu bulunmayan, müvekkil şirkete, atfı kabil bir kusur bulunmamak gerekir. Tüm bunlara karşılık davanın açılmasına hiçbir şekilde sebebiyet vermeyen müvekkil şirket hakkında faiz, mahkeme masrafları ve vekalet ücretine hükmedilmemesi gerekmektedir. Hiçbir şekilde kabul anlamına gelmemekle birlikte tarafımıza izafe edilen kusur oranını kabul etmemekteyiz. Zarar görene karşı birlikte kusurlu olanlar, verdikleri zararın ancak kusurlarına isabet eden miktarı ile sorumludurlar. Buradan hareketle müvekkil şirket sigortacı olmakla ancak sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında ve teminat limiti ile sorumlu tutulabilir. Bu sınırlama BK, KTK ve Sigorta Genel Şartları aynı zamanda hakkaniyet gereğidir. Borçlar Kanunu 44 üncü maddenin olaya uygulanması lazım gelmektedir. (BK md:44 Tazminatın Tenkisi: Mutazarrır olan taraf zarara razı olduğu yahut kendisinin fiili zararın ihdasına veya tezayüdüne(artmasına) yardım ettiği veya zararı yapan şahsın hal ve mevkiini ağırlaştırdığı takdirde hakim, zarar ve ziyan miktarını tenkis yahut zarar ve ziyan hükmünden sarfınazar edebilir. Yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda sayın mahkemece dava reddedilmeyecek ise, en azından zarar gören davacının sigortalısının bizzat kendisinin kazanın oluşumunda ve zararın artmasında oynadığı rol gereği hükmolunacak tazminatın tenkisi gerekir. Hiç kimsenin kendi kusurundan faydalanamayacağı ortadadır. Kusur durumunun ortaya çıkmasında ve müvekkil şirketin sorumluluğunun belirlenmesinde ve müvekkil şirketin rücu imkanı açısından ceza yargılamasındaki ifadeler ve tespitler mahkemeniz için bağlayıcı olacağından olay ile ilgili ceza dosyasının celbini talep ediyoruz. Müvekkil şirket davanın açılmasına sebebiyet vermemiş ve temerrüde düşmemiştir. Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre mütemerrit olmayan müvekkil şirket aleyhine dava tarihinden itibaren faiz uygulanması da mümkün değildir. Nitekim Yargıtay 10. H.D.’nin 15/09/2003 gün ve 2003/5265 E. 2003/5705 K. sayılı kararı da müracaat olmaması halinde sigorta şirketi hakkında faizin dava tarihinden itibaren işleyeceğini açıkça belirterek” açılan davanın reddine karar verilmesi talep olunmuştur. 25.02.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6111 sayılı Kanun’un Geçici 1 inci maddesi gereğince bu kanunun yürürlük tarihinden önce meydana gelen trafik kazaları nedeniyle sunulan sağlık hizmetlerinin sosyal güvenlik kurumu tarafından yerine getirileceği ve sigorta şirketlerinin sorumluluğu bulunmadığı, alacaklı ve borçlu sıfatlarının birleştiği, bu sebeple tedavi giderleri açısından açılan davanın reddine karar verilmesi talep olunmuştur.

3.Davalılardan Osmangazi … vekili cevap dilekçesinde; “SGK tarafından şirketimiz aleyhine açılan rücuen tazminat davası kabul etmemiz mümkün değıildir. Şöyle ki; 08.11.2007 tarihinde meydana gelen ölümlü iş kazasında şirketimizin hiçbir kusuru bulunmamaktadır. Zira olay nedeniyle açılan Osmaneli Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2010/43 K. sayılı dosyasında yapılan inceleme ve araştırmalar incelendiğinde görüleceği üzere meydana gelen olayda şirketimize atfı kabil hiçbir kusur bulunmamaktadır. Bilirkişi raporları ve ceza dosyasındaki belgeler bakıldığında, olayın meydana gelmesinde davacının sigortalısı … asli kusurlu kabul edilmektedir. …, şirket personeli olup işe giriş tarihinden itibaren gerekli bilgi ve donanımlara sahip olması için tüm kurs ve eğitimlere gönderilmiştir. Olayın meydana geldiği işle ilgili ve yeterli eğitim, bilgi ve malzeme kendisine sunulmuştur. Işle ilgili Osmaneli İşletme de ekip şefi ünvanıyla görev yapmaktaydı. Dolayısıyla olayın oluşunda kusur tamamen kendisine ait bulunmaktadır. Diğer davalı …’in ise şirketimizle organik bir bağlantısı bulunmamaktadır. Kendisi şirketimizde kullanacağımız araçların sahibi olan diğer davalı …’in ise şirketimizle organik bir bağlantısı bulunmamaktadır. Kendisi şirketimizde kullanacağımız araçların sahibi olan …Platform Tic. Ltd. Şti.’nin personeli konumundadır. Tüm bu açıklamalarda da görüleceği üzere şirketimizin hiçbir şekilde katkısı bulunmamaktadır” denilmek suretiyle davanın reddine karar verilmesi talep olunmuştur.

4.Davalılardan …Platform Araç Kiralama San. Tic. Ltd. Şti. vekili cevap dilekçesinde; “Diğer davalı … sürücüsü bulunduğu … plaka sayılı aracımız ile Osmangazi Elektrik Dağıtım A.Ş. Bilecik İl Müdürlüğü’ne şoförlü olarak kiralanmıştır. Müvekkil şirketin olay sırasında … Sigorta tarafından düzenlenmiş … poliçe numaralı zorunlu mali sorumluluk poliçesi mevcuttur. Müteveffa … olay sırasında görev yaptığı Osmangazi …’ın ekip sorumlusudur. Halen Yargıtay Ceza Dairesince incelenen Osmaneli Asliye Ceza Mahkemesinin 2008/40 E. ve 2010/43 K. sayılı dosyasında tanık sıfatıyla ifade veren… ekip şefi …’ün yardımcısı olarak olay sırasında görevlidir. Gerek tanık… gerekse araç şoförü davalı … ifadelerinde müvekkil şirkete ait … plaka sayılı aracın gerekli güvenlik önlemleri alınarak Bilecik istikametine dönük olarak herhangi bir tehlikeye karşı park lambaları, tepe lambası ve farlarını yakmış bir şekilde yoldan bağımsız olarak çalıştıklarını belirtmişlerdir. Müteveffa …’ün araç üzerinde boma bağlı sepet içinde çalıştığı, boma kendisinin kumanda ettiği ve bomun yanlış manevrası sonucu yola taşarak gelen tıra ait dorsenin çarpması sonucu vefat ettiği tartışmasızdır. Keza Bilecik Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü raporunda ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığınca düzenlenen raporda platform taşıyan aracın kaza sırasında trafikten ayrı emniyet şeridinde çalışma yapıldığı, ekip şefi …’ün işyerinde yaptığı iş ile ilgili olarak eğitim aldığı ve park etme dahil sepetin idaresinin kendi inisiyatifinde olduğu belirtilmiştir. Raporun sonuç ve kanaat bölümünde V.bölümde alınması gerekli önlemlerin 1. ve 2. numaralı eğitim ve yüksekte çalışma konulu hususların işveren Osmangazi … tarafından alınmaması sonucu işverenin %30 ve müteveffa …’ün sorumluluğu çerçevesinde üstüne düşenleri tam olarak yerine getirmediğinden %70 kusurlu olduğu sonucuna varılmıştır. Buna karşılık ceza yargılamasında raporlar, tanık ve davalı ifadelerine rağmen davalı …, tır sürücüsü … ile birlikte tali kusurlu olarak değerlendirilmiştir. Ceza davası halen Yargıtay incelemesindedir. Yukarıda açıkladığımız nedenlerle müvekkil şirketin kazanın meydana gelmesinde kusurlu bulunmadığı kanaatindeyiz. Aksi bir hükme varılması halinde ise sayın mahkemece yapılacak yargılamada davalıların, kusur oranlarının ve miktarlarının ayrı ayrı tespit edilmesi gerekir. Bu tespitte müteveffa …’ün kusurlu olması nedeniyle BK.44 ücü maddesinin de dikkate alınması kanaatindeyiz” denilmek suretiyle açılan davanın reddine karar verilmesi talep olunmuştur.

BİRLEŞEN DOSYA CEVAP DİLEKÇELERİ:
1.Birleşen dosya Davalı … Sigorta A.Ş. vekilinin cevap dilekçesinde özetle: Müvekkili sigorta şirketi nezdinde Arslanlar Ulus. Nak. Tic. Ltd. Şti. adına kayıtlı araç için düzenlenen trafik sigortası sigorta poliçesinin bulunduğunu, kaza tarihi itibari ile ölüm ve sakatlanma teminat limitinin 80.000,00 TL olduğunu, 2918 sayılı Kanun KTK.nun 85 inci maddesi işletenin ve araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibinin sorumluluğunun düzenlediğini, bu maddede “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.” denildiğini, müvekkili sigorta şirketinin işletenin ilgili kanun gereğince sorumlu olduğu hallerde sigortalının kusuru oranında ve teminat limiti dahilinde sorumlu olduklarını, Bu nedenle tarafların kazanın meydana gelmesindeki kusur oranlarının uzman bilirkişilerce tetkik ve tespitinin gerektiğini, dava konusu olan kazanın kusur ve zarar miktarı yönünde uzman bilirkişiler tarafından incelenmesi, gerekirse açılan ceza davasının bekletici mesele yapılmasının gerektiğini, Karayolları Motorlu Araçların Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası Genel Şartlarının A.5 b) maddesine göre sağlık giderleri teminatının üçüncü kişinin trafik kazası dolayısıyla bedenen eski haline dönmesinin teminen protez organ bedelleri ile dahil olmak yapılan tüm tedavi giderlerini içeren teminat olduğunu, kaza nedeniyle mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık gideri teminatı kapsamında olduğunu, sağlık giderleri teminatının Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olup ilgili teminat dolasıyla sigorta şirketinin ve güvence hesabının sorumluluğunun 2918 sayılı Kanun Karayolları Trafik Kanununun 98.maddesi hükmü gerenice sona erdiğini, buna göre geçici iş göremezlikten doğan taleplerin şirketleri nezdinde düzenlenen poliçenin teminatı dahilinde olmadığından talebin reddedilmesinin gerektiğini, ölüm veya malullük sigortası dalından sağlanan hak ve aylıklar için kurumun rücu hakkının olmadığını, çünkü ölüm sigortasından bağlanan aylıkların sigortalı işçinin belli bir süre sigortalı olup prim ödemiş olmasının bir karşılığı olduğunu ve bu sigorta türünde kurumun sorumlulara rücu hakkının bulunmadığını, bu durumun tek istisnasının üçüncü kişinin kastı olduğunu, 5510 sayılı Kanun’un 39 uncu maddesinde üçüncü bir kişinin kastı nedeniyle malul veya vazife malulü olan sigortalıya veya ölümü halinde hak sahiplerine bu kanun uyarınca bağlanacak aylığın başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısı için kurumca zarara sebep olan üçüncü kişilere rücu edilir denildiğini, dava konusu trafik kazasında da kasdi bir durumun olmadığından bu maddenin de uygulama alanın olmadığını; izah edildiği üzere yasa gereği ölüm sigortasından bağlanan gelirler için kurumun rücu hakkının bulunmadığından davanın reddinin gerektiğini, 5510 sayılı Kanun’un 21 inci maddesi gereğince kurum sigortalısı işverenin kastı veya sigortalıların sağlığının koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi sonucu iş kazası veya meslek hastalığına maruz kalmışsa kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine bu kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin toplamının sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere kurumca işverene ödettirilir denildiğini, ancak bu durumda da öncelikle kazanın iş kazası olduğunun davacı kurum tarafından ispatının gerektiğini, İş Kanununda sigortalının işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere toplu olarak götürülüp getirilmeleri sırasında meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedence veya ruhça arızaya uğratan olaya iş kazası denildiğini, olayın iş kazası olduğunun kanıtlanamaması halinde davacı kurumun rücu hakkının bulunmadığını, 25.02.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6111 sayılı Kanun’un 59 uncu maddesi vd. maddeleri uyarınca; geçmişte meydana gelen kazalar da dahil olmak üzere tedavi giderlerine ilişkin cümle masrafların bundan böyle SGK’dan talep olunacağını ve işin bu taleplerin sigorta şirketinden buna ilişkin olarak SGK’ya ödedikleri katkı paylarına aktarımlara binaen SGK tarafından tazmin edileceğini, yasa gereğince sigortacının iş bu talep ve davalarda hasım olma sıfatının sona erdiğini bu sebeple ki müvekkili şirketin aleyhine açılan davanın husumetten reddine karar verilmesinin lazım geldiğini, 6111 sayılı Kanun’un 59 uncu maddesi 2918 sayılı Kanun’un 98 inci maddesi başlığıyla birlikte değiştirildiğini, buna göre sağlık hizmet bedellerinin ödenmesine ilişkin 98 inci maddede; “Trafik kazaları sebebiyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer bütün resmî ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedelleri, kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanır.Trafik kazalarına sağlık teminatı sağlayan zorunlu sigortalarda; Sigorta şirketlerince yazılan primlerin ve Güvence Hesabınca tahsil edilen katkı paylarının %15 ini aşmamak üzere, münhasıran bu teminatın karşılığı olarak Hazine Müsteşarlığınca sigortacılık ilkeleri çerçevesinde maktu veya nispi olarak belirlenen tutarın tamamı sigorta şirketleri ve 03.06.2007 tarihli ve 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 14 üncü maddesinde düzenlenen durumlar için Güvence Hesabı tarafından Sosyal Güvenlik Kurumuna aktarılır. Söz konusu tutar, ilgili sigorta şirketleri için sigortacılık ilkelerine göre ayrı ayrı belirlenebilir. Aktarım ile sigorta şirketlerinin ve Güvence Hesabının bu teminat kapsamındaki yükümlülükleri sona erer. Hazine Müsteşarlığının bağlı bulunduğu Bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulu söz konusu tutarı %50 sine kadar artırmaya veya azaltmaya yetkilidir. Bu madde çerçevesinde sigorta şirketleri ve Güvence Hesabı tarafından ödenecek meblağın süresinde ödenmemesi halinde 31.05.2006 tarihli ve 5510 sayılı Kanun’un 89 uncu maddesinin ikinci fıkrası uygulanır. Sigorta şirketleri ve Güvence Hesabından Sosyal Güvenlik Kurumuna aktarılacak meblağın belirlenmesi ve ödenmesi ile sağlık hizmetleri için teminat sağlanan sigortaların tespiti ve bu maddenin uygulanmasına ilişkin diğer usul ve esaslar Sağlık Bakanlığı ve Sosyal Güvenlik Kurumunun görüşü alınarak Hazine Müsteşarlığınca belirlenir.Trafik kazası sebebiyle Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık kurumlarınca gerçekleştirilen tedavi giderleri bakımından, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından Sağlık Bakanlığına yapılacak ödemeye ilişkin usul ve esaslar Sosyal Güvenlik Kurumu ve Sağlık Bakanlığı tarafından ayrıca belirlenir.” denildiğini, bu doğrultuda tedavi giderlerine ilişkin taleplerin yasadan evvelki kazalar da dahil olmak üzere SGK tarafından karşılanacağını, bu konuda verilmiş pek çok mahkeme kararının da mevcut olduğunu, faiz talebinin ön koşulunun davacının muaccel hale gelen bir alacağa sahip olması ve bu alacak nedeniyle dava şirketin BK.nın 101.maddesi ve devam uyarınca temerrüde düşürmesi olduğunu, davacının huzurdaki davayı açana kadar davalının müvekkili şirketi temerrüde düşürmediğinden onay tarihiden sorumluluğunun olmadığını, dava tarihinden itibaren işleyecek faizden sorumlu tutulabileceğini, ayrıca davalı şirketin davanın açılmasına sebebiyet vermediğinden yargılama masrafları ve vekalet ücretinden de sorumlu olmadığını belirterek açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

2.Birleşen dosya Davalı … Vekilinin cevap dilekçesinde özetle: 07.11.2017 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucunda davalılara ve bu suretle taraflarına da ölen tarafın mirasçılarına ödenen teminatın geri alımına ilişkin dava açıldığını, olay ile ilgili ceza yargılamasının yapıldığını, açılan tazminat davasının SSK’nın açtığı fazlaya ilişkin talepli davanın Osmaneli Asliye Hukuk Mahkemesinde 2010/74 Esas sayılı dava olarak devam ettiğini, Yargıtay tarafından da bir noktadan bozularak yeniden ele alındığını ve Osmaneli Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/32 Esasında derdest olduğunu, açılan bu davanın fazlaya ilişkin istem ile ilgili olduğunu, bu istemin o dava içinde de talep artırılarak fazlaya ilişkin hakkın kullanımı şeklinde de açılabileceğini, ayırca bir dava açılmasının yersiz olduğu kanısında olduklarını, halen devam eden bir davanın da tazminata ilişkin kesin bir kararın söz konusu olmadığından bu istemin reddini talep ettiklerini, ayrıca verilmiş olan kararda ve 2016/32 Esasına ait dosya kapsamında olayda yani iş kazasında taraflarının her hangi bir kusurlarının olmadığının da belirlendiğini, ceza dosyasının hukuku bağlamayacağının da açık bir gerçek olduğunu, bu nedenle taraflarınca açılan işbu davanın hem usul ve hem de esas yönünden reddine karar verilmesini talep ettiklerini, olayda kusursuzluklarının her türlü delille açılan ve devam eden dava ile yeni sunacakları tanıklar dahil tüm yasal delillerle de kanıtlayacaklarından delil sunma haklarını saklı tuttuklarını belirterek açılan davanın reddine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

3.Birleşen dosya Davalı … … vekilinin cevap dilekçesinde özetle: Huzurdaki uyuşmazlığın konusunun davada müvekkili şirket aleyhine maddi manevi tazminat bakımından talepte bulunulmuş olup,müvekkili şirket merkezinin İstiklal Mahallesi Şair Fuzuli Caddesi No:7 Odunpazarı/ Eskişehir adresinin de mukim olması nedeni ile şirket merkezinin sınırları içerisindeki mahkemelerin yetkili olduğunun da kabul edilmesinin gerektiği bir husus olduğunu, davacının huzurdaki davada ileri sürdüğü talep konusu alacağın zaman aşımına uğradığını, yasal süresi içinde yapılan aman aşımını def-ilerinden kararda dikkate alınmasını talep ettiklerini, ayraıca davacı tarafın tahsis onay ve ödeme tarihinden itibaren talep etmiş olduğu faize ve faiz başlama süresine dava açılış tarihinden itibaren faiz talep edebileceğinden dolayı itiraz ettiklerini, haksız ve yersiz açılan davanın reddine karar verilmesini talep ettiklerini, 08.11.2017 tarihinde meydana gelen dava konusu kazada şirketlerinin taksir derecesinde dahi kusurunun bulunmadığını, dava konusu olan olayla ilgili Osmaneli Asliye Ceza Mahkemesinin 2010/43 Karar sayılı dosyasında yapılan inceleme ve araştırmalarda da açıkça vurgulandığı üzere müvekkili şirkete atfı kabil hiç bir kusurun bulunmadığını, müveteffa …’ün müvekili şirketin personeli olup işe giriş tarihinden itibaren gerekli bilgi ve donanımlara sahip olması için tüm kurs ve eğitimlere gönderildiğini, gerekli tüm sertifikaların aldırıldığını, olayın meydana geldiği ile ilgili gerek tüm eğitim, bilgi ve ekipmanın müteveffa …’e sunulduğunu, tüm bunların sunulmasının yanında müteveffa …’ün dava konusu olayda ekip şefi olarak görevli bulunduğunu ve şirketin yaptırım ve gözetim yükümlülüğünün, sorumluluğunun da kendisinde bulunduğunu, tüm bunlar ışığında ceza dosyası kapsamında alınan bilirkişi raporları incelendiğinde müteveffa …’ün asli kusurlu olduğunu, trafik kazası tespit tutanağında müteveffa …’ün asli kusurlu olduğunun belirtildiğini, 12.12.2007 tarihli Çalıma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Teftiş Kurulunun raporunda müteveffa …’e gerekli eğitimlerin verilmiş olduğunun belirtildiğini, tüm bunların yanında diğer davalıların kusurlarının da göz ardı edilemeyecek derecede olduğunu, davalı … Erdem’in çalışırken dava konusu olay gerçekleşirken gerekli tedbirleri almadığını, müteveffa …’ün daha güvenli çalışma yapması için diğer sürücüleri uyarıcı işaretlemeleri yapması, hatta çalışma bitene kadar diğer sürücüleri uyarmasının gerektiğini, davalı … Yumuşak’ın olayın gerçekleştiği sırada gündüz vakti olması, görüş alanının açık olması gözetildiğinde olay anında bir çalışma olduğunun gördüğü halde daha dikkatli olması gerekirken hiç bir özen göstermemesi kusurunu açıkça ortaya koyduğunu, B.K.nunn 66.Maddesinde; “Adam çalıştıran, çalışanın, kendisine verilen işin yapılması sırasında başkalarına verdiği zararı gidermekle yükümlüdür.Adam çalıştıran, çalışanını seçerken, işiyle ilgili talimat verirken, gözetim ve denetimde bulunurken, zararın doğmasını engellemek için gerekli özeni gösterdiğini ispat ederse, sorumlu olmaz. Bir işletmede adam çalıştıran, işletmenin çalışma düzeninin zararın doğmasını önlemeye elverişli olduğunu ispat etmedikçe, o işletmenin faaliyetleri dolayısıyla sebep olunan zararı gidermekle yükümlüdür.Adam çalıştıran, ödediği tazminat için, zarar veren çalışana, ancak onun bizzat sorumlu olduğu ölçüde rücu hakkına sahiptir” denildiğini, müvekkili şirketin yaptığı işin gereği yasa ve yönetmeliklerle kendisine yüklenen tüm yükümlülüklerinin yerine getirmiş olmasına rağmen gerek müteveffa …’tün gerekse diğer davalıların ağır kusurunun neticesinde işbu vahim kazanın meydana geldiğini, dava konusu olayda müvekkili şirketin kusurunun olmadığını, hatta olayın oluşuyla müvekkili şirketin arasında illiyet bağının dahi söz konusu olmadığını, kanunun açık hükmü gereğince ayrıca adalet, dürüstlük, iyiniyet ve hakkaniyet gereği haksız açılan işbu davanın reddinin gerektiğini, olayın oluş şekli göz önüne alındığında ortada müvekkili şirketin hukuka aykırı bir eylemi olmadığının sabit olup hatta ve hatta müvekkili şirketin üzerine düşen yükümlülüklerinin eksiksiz şekilde yerine getirdiğinin sabit olduğunu, müvekkili şirketin gerekli tüm önlemleri aldığını, yasa ve yönetmeliklere uygun hareket ettiğini, her sorumluluğunun eksiksiz yerine getirdiğini, illiyet bağının ise meydana gelen zarar, daha doğru ifade ile meydana gelen olayla müvekkili şirketin hiç bir ilgisi olmadığı gibi kusurunun da bulunmadığını, kaldı ki gerek müteveffa işçinin gerekse diğer davalıların ağır kusurunun olay ile müvekkili şirket arasındaki illiyet bağının gerektiğini, bu durumda olayın oluşu, zararın meydana gelişi ile müvekkili şirket arasında her hangi bir illiyet bağından söz edilemeyeceğini, Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 01.04.1988 tarih ve 1988/3691 Esas, 1988/3695 Karar sayılı kararında “davacıların desteği, kendisinin ve üçüncü kişilerin kusurlu davranışlarıyla meydana gelen bir trafik-iş kazası sonucu hayatını kaybettiği, davalı iş verenin ölen işçinin ve üçünü kişilerin kusuru sonucu uğranılan zararların tazmininden sorumlu tutulamaz.Çünkü gerek öğretide ve gerekse uygulamada benimsendiği üzere mağdurun (ölenin) ve üçüncü kişilerin ağır kusuruyla işverenin sorumluluğunun tehlike sorumluluğu esasına dayanmakta ise de 22.06.1966 gün ve 7/7 sayılı içtihadı birleştirme kararında da açıkça vurgulandığı üzere kusursuz sorumluluk hallerinde dahi uygun illiyet bağının gerçekleşmesi ve kesilmemiş olmasının gerektiğini, esasen dairelerin uygulanması doğrultuda olduğu gibi Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun yerleşik içtihat ve uygulamalarını da aynı doğrultuda olduğunun söylendiğini, yine birçok Yargıtay kararında açıkça vurgulandığı üzere müvekkili şirketin hiç bir kusurunun olmaması ve müteveffanın gerekse diğer davalıların kusurlarının illiyet bağını kesen hal sayılmasının göz önüne alındığında davanın reddinin gerektiğini belirterek açılan davanın reddine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

4.Birleşen dosya Davalı … Sigorta vekilinin cevap dilekçesinde özetle: 25.02.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6111 sayılı Kanun Bazı alacakların Yenilen Yapılandırılması İle Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun Hükmündeki Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanunun 59 uncu maddesi ile 2918 sayılı Kanun Karayolları Trafik Kanunu’nun 98 inci mddesinin değiştirildiğini, söz konusu madde değişiklikten önce “motorlu araçların sebep oldukları kazalarda yaralanan kimselerin ilk yardım, muayene ve kontrol veya bu yaralanmadan ötürü ayakta, klinikte, hastane ve diğer yerlerdeki tedavi giderleri ile tedavinin gerektirdiği diğer giderleri aracın zorunlu mali sorumluluk sigortasını yapan sigortacı, başvurma tarihinden itibaren sekiz iş günü içinde ve zorunlu mali sorumluluk sigortası sınırları kapsamında öder” şeklindeyken, sağlık hizmet bedellerinin ödenmesi başlığı altında Trafik kazaları sebebiyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer bütün resmî ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedelleri, kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanır.” şeklini aldığını, şu halde daha önce trafik kazalarından doğan tedavi giderlerinin sigorta şirketleri tarafından karşılanmakta iken değişiklikten sonra bu giderlerin SGK tarafından karşılanacağının açıkça belirtildiğini, bahsi geçen kanun hükmü gereğince dava konusu olan tedavi giderlerinin ve geçici iş göremezlik ödeneğinin borçlusu ve muhatabının SGK Başkanlığı olduğundan ayrıca müvekkili şirketin bu kalem giderleri ödemek zorunda kaldığında SGK Başkanlığının TBK.nın 77 inci maddesi hükümleri gereğince sebepsiz zenginleşmiş olacağından müvekkili tarafından istirdadın talep edileceğini, bu durumda tedavi giderlerine yönelik istemler olan 1.692,79 TL hastane masrafı ve 241,75 TL cenaze yardımı parasından dolayı müvekkili şirketin davacıya karşı bir sorumluluğunun bulunmadığını, davacının bu taleplerinin muhatabının SGK Başkanlığı olmakla huzurda açılan davada bahsi geçen davalı ve davacı sıfatının somut norm gereği birleştiğini, ayrıca KTK.nın 91 inci maddesinin “İşletenlerin, bu Kanunun 85 inci maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur.” denildiğini, bu kanun maddesinin yapmış olduğu atıf ile sigorta şirketinin sorumluluğunun KTK.nın 85/1 maddesinde tanımlanan araçların işletme halinde bulunduğu sırada vermiş oldukları zarara hasredildiğini, davaya mesnet olayda ise sigortalı aracın işletme halinde olmadığı bir sırada yol kenarına park etmiş olduğu bir anda araç sürücüsünün mesleki kusurundan ve ekip arkadaşı ile uyumsuzluğundan kaynaklanan bir zararın varlığının izahtan vareste olduğunu, araçların işletme halinde olmadıkları anda verdikleri zararlar için aynı kanun maddesinin 85/3 maddesi gereği sadece işletenin sorumluluğuna hükmedilmesi gerektiğinin beyan olunduğunu, işletilme halinde olmayan araçtan doğan zararlar için ZMMS sigortacısının sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını belirterek açılan davanın reddi talep olunmuştur.

5.Birleşen dosya Davalı … Yumuşak’ın cevap dilekçesinde özetle: Davaya konu olan olayın Osmaneli İlçesinde meydana gelen bir iş kazası sebebiyle açıldığını, söz konusu kazanın oluşmasında asli kusurlu olarak bulunan aslında kendisinin olmadığını ve asıl kusurlu olan kişinin kazaya sebebiyet veren Bom aracının üzerinde bulunan ve söz konusu bom aracının çalışması sırasında alınması gereken hiç bir önlem alınmadan bankete kurulmuş olan arıza giderim aracının üzerindeki bom aparatının bükümlü taşkın kısmının yola taşmış olduğunu ve bu konuda çalışma öncesinde alınması gereken çalışmanın olduğuna dair uyarı levhalarının ve dubaların olmadığını, müteveffanın kusurlu davranışı sonucunda oluştuğunu, bu durumun Osmaneli Asliye Ceza Mahkemesinin 2008/40 Esas, 2010/43 Karar sayılı dava dosyasındaki bilirkişi raporlarına ait evraklardan da açıkça görüldüğünü, meydana gelen olayda kendisinin kesinlikle kusurunun ve suçunun bulunmadığını, kendisinin kusurunun olmaması sebebiyle hakkında açılmış bulunan bu rücuen tazminat davasını kabul etmediğini, itiraz ettiğini, ayrıca söz konusu aracın kaza ile ilgili araçların sigorta şirketlerinin bulunduğunu, bu istenilen tazminat ve diğer defin masrafı gibi alacak kalemlerinin ödenmesi hususunda araçlara ait sigortanın bulunduğunu, bu tür meydana gelen kazalarda kazanın mağdurlarına ödenek üzere poliçede belirtilmiş bulunan ödeneklerin bulunduğunu, dosyada öncelikli olarak kazanın mağdurlarını bu sigorta poliçesindeki belirlenen tazminatları almasının söz konusu olduğunu, bu konuda bu tazminatları almış olduklarının da tahmin ettiğini, bu sebeple kendisinin kazada kusurunun olsa bile bu kaza sebebiyle mağdurların taleplerini aracın kaza sigortasının yapılmış bulunduğu sigorta şirketinden talep etmelerinin gerektiğini, kendisinden bu şekilde manevi tazminat talep etmelerinin yasaya aykırı olduğunu, kaldı ki söz konusu kuruluşlarında davaya davalı sıfatı ile dahil edildiklerini, bu sebeple davanın kendisi açısından reddi ile kaza sigortasının yapılmış olduğu sigorta şirketinin sorumluluğunda olduğundan şirketten tahsiline karar verilmesini talep ettiğini, bir an için kendisinin davaya sebebiyet verdiği düşünülse dahi zaten bunun mümkün olmadığını, çünkü kazanın meydana gelme nedeninin görevlilerin çalışmakta olduğu bölümde çalışma öncesinde alınması gereken önlemlerin alınmadan çalışmaya başlanmış olması ve çalışılan alanlarda uyarı levhalarının başlanmış olması ve çalışılan alanlarda uyarı levhalarının ve ikaz lambalarının yanmamış olduğunun Asliye Ceza Mahkemesindeki ceza davası dosyasındaki olay yeri tutanaklarında da belli olduğunu, söz konusu davanın sigorta şirketinin aleyhine neticelendirilmesine karar verilmesini talep ettiğini, bu nedenle açmış oldukları davanın kendisi açısından reddine karar verilmesini talep etmiştir.

6.Birleşen dosya Davalı …Platform Vekilinin cevap dilekçesinde özetle: Toplam kurum zararının 243.810,99 TL olduğunun belirtildiğini, bu miktarın fazlaya ilişkin hakların saklı kalarak 108.530,00 TL’lik kısmı için dava açıldığını, bu konu ile ilgili olarak mahkemenizin 2016/32 Esas sayılı dosyası ile yine fazlaya ilişkin olarak 60.952,75 TL’lik kısmı için dava açıldığını ve halen derdest olduğunu, kanaatlerince daha eski olan bu dosya ile dosyanın birleştirilmesi kanaatlerinin daha doğru olacağını, kurum zararının belli olduktan sonra birden fazla dava açılmasının usül ekonomisi ile bağdaşmadığını, diğer davalı …’in sürücüsü bulunduğu … plaka sayılı araç ile Osmangazi Elektrik Dağıtım A.Ş. Bilecik İl Müdürlüğü’ne şoförlü olarak kiralandığını, müvekkili şirketin olay sırasında … Sigorta tarafından düzenlenmiş … poliçe numaralı zorunlu mali sorumluluk poliçesinin mevcut olduğunu, müvekkili şirketin her ne kadar araç maliki ise de diğer davalı …Ş. ile arasında araç çalıştırma hizmet alımı sözleşmesi bulunduğundan alt işveren ve işleten sıfatı taşımadığını, bu nedenle müvekkili şirket bakımından davanın husumetten reddinin gerektiğini, kaza ile ilgili olarak ise Müteveffa …’ün olay sırasında görev yaptığı Osmangazi ….’ın ekip sorumlusu olduğunu, halen Yargıtay Ceza Dairesince incelenen Osmaneli Asliye Ceza Mahkemesinin 2008/40 Esas ve 2010/43 Karar Sayılı dosyasında tanık sıfatıyla ifade veren … ‘ın ekip şefi … ’ün yardımcısı olarak olay sırasında görevli olduğunu, gerek tanık …’ın gerekse araç şoförü davalı …’in ifadelerinde müvekkili şirkete ait … plaka sayılı aracın gerekli güvenlik önlemleri alınarak Bilecik istikametine dönük olarak herhangi bir tehlikeye karşı park lambaları, tepe lambası ve farlarını yakmış bir şekilde yoldan bağımsız olarak çalıştıklarını belirttiğini, müteveffa …’ün araç üzerinde boma bağlı sepet içinde çalıştığını,boma kendisinin kumanda ettiğini ve bomun yanlış manevrası sonucu yola taşarak gelen TIR’a ait dorsenin çarpması sonucu vefat ettiğinin tartışmasız olduğunu, keza Bilecik Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü raporunda ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığınca düzenlenen raporda platform taşıyan aracın kaza sırasında trafikten ayrı emniyet şeridinde çalışma yapıldığını, ekip şefi …’ün işyerinde yaptığı iş ile ilgili olarak eğitim aldığını ve park etme dahil sepetin idaresinin kendi inisiyatifinde olduğunun belirtildiğini, raporun sonuç ve kanaat bölümünde V.Bölümde alınması gerekli önlemlerin 1. ve 2. numaralı eğitim ve yüksekte çalışma konulu hususların işveren Osmangazi …. tarafından alınmaması sonucu işverenin %30 ve müteveffa …’ün sorumluluğu çerçevesinde üstüne düşenleri tam olarak yerine getirmediğinden %70 kusurlu olduğu sonucuna varıldığını, kaza ile ilgili olarak alınan 19.11.2012 tarihli tek kişilik bilirkişi raporunda Osmaneli … %50, müteveffa işçi … %30, … %10 ve sürücü …’ın ise %10 oranında kusurlu görüldüğünü, kaza ile ilgili olarak … 10. İş Mahkemesi’nin 2013/242 T: sayılı dosyası ile alınan 27.03.2013 tarihli üç kişiden oluşan heyet bilirkişi raporunda ise Osmangazi … % 50,müteveffa işçi … %39, … %10 ve … ‘in ise % 1 oranında kusurlu bulunduğunu, görüleceği üzere müvekkili şirkete herhangi bir kusur atfedilmediğini, keza Osmaneli Asliye Ceza Mahkemesinin 2008/40 E. 2010/43 K. sayılı dosyasının da kesinleştiğini belirterek açılan davanın reddine karar verilmesi talep olunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince özetle; Davanın kısmen kabulü ile;

1-423,20 TL tedavi giderlerinden kaynaklı kurum zararlarının ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı … Dğıtım Aş.den alınarak davacı kuruma verilmesine, diğer davalılar bakımından talebin reddine,

2-58.108,37 TL Cenaze yardımı ve bağlanan gelir nedeniyle oluşan kurum zararının ödeme ve gelir bağlama tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar Osmangazi Elektrik Dağıtım Aş., Davalı …,. Davalı … sigorta A.Ş.’den müştereken ve müteselsilen (tüm davalıların kusur oranlarıiç ilişkide dikkate alınmak ve davalı … Sigorta A.Ş. tarafından poliçe limiti ile sınırlı olmak ve dava tarihinden itibaren yasal faiz işletilmek kaydı ile) alınarak davacı kuruma verilmesine, diğer davalılar açısından işbu talebin reddine, dair karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı Kurum ve davalılardan Osmangazi Elektrik Dağıtım A.Ş. vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Özetle, “…Mahkemece, açıklanan maddi ve hukuki esaslar gözetilmeden, hak sahiplerine bağlanan gelirlerin ilk peşin değerine ilişkin çelişkinin sebebi Kurumdan sorularak, tazminat davasının da varlığı araştırılmak suretiyle,kesinleşen ceza davasındaki maddi vakıaların bağlayıcı olacağı dikkate alınarak, soyut ifadelere dayanmayan, iş güvenliği mevzuatına göre hangi önlemlerin alınması gerekeceği, bu önlemlerin işverence alınıp alınmadığı ve alınmış önlemlere sigortalı işçinin uyup uymadığı ve dayanağı mevzuat hükümleri ayrıntılarıyla irdelenerek, iş kazasının olduğu meslek kolu ile iş ve işçi güvenliği konusunda uzman bilirkişi kurulundan alınacak kusur raporu ile davanın teselsüle dayalı olduğu dikkate alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde yanlış değerlendirme ile hüküm kurulması isabetsizdir.” gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.

B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; Davanın ve birleşen davanın kısmen kabulüne,

1-157.219,69 TL peşin sermaye gelirinin gelir bağlama onay tarihinden,

157,13 TL cenaze yardımının ödeme tarihinden itibaren,

1.100,31 TL tedavi masrafının ödeme tarihiden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan (davalılar … Sigorta ve … Sigorta’nın sorumluluklarının poliçe limitleri ile sınırlı kalmak kaydı ile) müştereken ve müteselsilen alınarak davacı kuruma ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,

2-Davacı tarafça yapılan 4.478,85 TL (posta, tebligat, bilirkişi ücreti, vb.) ile birleşen dosyada yapılan 714,25 TL (posta, tebligat, bilirkişi ücreti, vb.) 5.193,10 TL yargılama giderinin kabul ve red oranları dikkate alınarak (kabul %93,50) 4.855,55 TL yargılama giderinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı kuruma ödenmesine, geri kalan kısmın davacı taraf üzerinde bırakılmasına,

3-Davanın SGK’nın açtığı Rücuen Alacak davası olması nedeniyle harç alınmadığından karar tarihinde kabul edilen miktar üzerinden alınması gerekli olan 10.825,57 TL karar ve ilam harcının bozma öncesi 2010/74 Esas, 2014/43 Karar sayılı dosyadan 16.06.2014 tarihinde 2014/47 Harç ve 2014/48 Harç nolu harç tahsil müzekkereleri ile yazılan 3.998,30 TL’nin mahsubu ile bakiye kalan 6.827,27 TL karar ve ilam harcının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye gelir kaydına,

4-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde kabul edilen bedel üzerinden hesap edilen 19.005,33 TL nispi vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen (davalılar … Sigorta ve … Sigorta’nın sorumluluklarının poliçe limitleri ile sınırlı kalmak kaydı ile) tahsili ile davacı tarafa verilmesine,

5-Davalı … kendisini vekille temsil ettirdiğinden red edilen bedel üzerinden hesap edilen 5.100,00 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalı …’e verilmesine,

6-Davalı … kendisini vekille temsil ettirdiğinden red edilen bedel üzerinden hesap edilen 5.100,00 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalı …’ne verilmesine,

7-Davalı … Şirketi kendisini vekille temsil ettirdiğinden red edilen bedel üzerinden hesap edilen 5.100,00 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalı … Şirketi’ne verilmesine,

8-Davalı … kendisini vekille temsil ettirdiğinden red edilen bedel üzerinden hesap edilen 5.100,00 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalı …’ne verilmesine,

9-Davalı …Platform Araç Kiralama San.Tic. Ltd. Şti. kendisini vekille temsil ettirdiğinden red edilen bedel üzerinden hesap edilen 5.100,00 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalı …Platform Araç Kiralama San.Tic. Ltd. Şti.’ne verilmesine,

10-Taraflarca yatırılan gider avansından kullanılmayarak arta kalan kısmın kararın kesinleşmesine müteakiben ve talebi halinde taraflara iadesine, karar verilmiştir.

VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı kurum vekili ile davalılardan …Sigorta A.Ş., … Sigorta A.Ş., …Platform Ltd. Şti. ve Osmangazi … vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
1.Davacı Kurum vekili özetle; Kararın bozulmasını talep etmiştir.

2.Davalılardan …Sigorta A.Ş., … Sigorta A.Ş., …Platform Ltd. Şti. ve Osmangazi … vekilleri ; Kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, rücuan tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri

3. Değerlendirme
1-Dosyadaki yazılara, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.

2-Yasa Koyucu tarafından, 25.02.2011 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren, 13.02.2011 tarih 6111 sayılı Kanun’un 59 uncu maddesi ile 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 98 inci maddesi değiştirilmiş, anılan değişiklik ile trafik kazaları sebebiyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer bütün resmî ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedelleri, kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı esası getirilmiştir. 6111 sayılı Kanun’un, yayımı tarihinde yürürlüğe giren Geçici 1 inci maddesi ile de, bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce meydana gelen trafik kazaları nedeniyle sunulan sağlık hizmet bedelleri, yine Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı belirtilmiştir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 85/1 maddesine göre “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.” 91 inci maddesine göre de, “İşletenlerin, bu Kanunun 85 inci maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur.” Tedavi giderleri kapsamında, sigorta şirketinin, Güvence Hesabının, sürücünün ve işletenin, zorunlu olarak sigorta teminatına bağlanması nedeniyle yasadan ve sözleşmeden doğan bu yükümlülüğü, 6111 sayılı Kanun ile getirilen düzenlemenin yürürlüğe girmesi ile sona erdirilmiş bulunmaktadır. Bu haktan, sigorta sözleşmesinin tarafı olan işleten ile sürücülerinde yararlanması gerekmekte olup, poliçe limiti kapsamında kalan tedavi giderleri nedeniyle sorumlulukları sona erecektir. Sigorta sözleşmesinin sağladığı teminattan yararlanmayanların bu haktan da yararlanamayacakları açıktır. Ancak, zorunlu sigorta teminat tutarlarını aşan tedavi giderlerinin, zarara sebep olan veya hukuken sorumlu olanlar tarafından karşılanacağı, bu kişiler yönünden poliçe limitini aşan kısım yönünden sorumluğun devam edeceği de kabul edilmelidir. Hal böyle olunca, eldeki davada tedavi giderleri tutarının kaza tarihindeki poliçe limitini aşmadığı gözetildiğinde; Mahkemece, tedavi giderleri yönünden davalı … şirketleri ve davalı … …’nin sorumlu olmadığı gözetilerek karar verilmesi ve ayrıca davalılar lehine tek vekalet ücretine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

Ne var ki; bu aykırılıkların giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, karar bozulmamalı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3 üncü maddesi delaletiyle 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 438 inci maddesi uyarınca düzeltilerek onanmalıdır.

VII. KARAR
1)Hüküm fıkrasının (1) numaralı bendinin silinerek yerine “Davanın ve birleşen davanın Kısmen kabulüne, 1-157.219,69 TL peşin sermaye gelirinin gelir bağlama onay tarihinden,

157,13 TL cenaze yardımının ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan (davalılar … Sigorta ve … Sigorta’nın sorumluluklarının poliçe limitleri ile sınırlı kalmak kaydı ile) müştereken ve müteselsilen alınarak davacı kuruma ödenmesine, 1.100,31 TL tedavi masrafının ödeme tarihiden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … ve …’dan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı kuruma ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,

2)Hüküm fıkrasının (5,6,7,8,9) numaralı bentlerinin silenerek yerine “Davalılar …,… Sigorta Şirketi, … Sigorta Şirketi, … Elektrik Dağıtım A.Ş. ve … Platform Araç Kiralama San.Tic. Ltd. Şti. kendilerini vekille temsil ettirdiklerinden red edilen bedel üzerinden hesap edilen 5.100,00 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile anılan davalılara verilmesine,” yazılmasına ve kararın bu şekli ile DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgiliye iadesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, gönderilmesine,

02.03.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.