Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2023/2142 E. 2023/7887 K. 13.07.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2023/2142
KARAR NO : 2023/7887
KARAR TARİHİ : 13.07.2023

MAHKEMESİ : … Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/3334 E., 2022/3506 K.
KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : … 1. İş Mahkemesi
SAYISI : 2018/24 E., 2022/391 K.

Taraflar arasındaki hizmet tespitine ilişkin davadan dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi … tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirket bünyesinde inşaat ekibi olarak grup şeklinde çalıştığını, çalıştığı dönemde sigortasının eksik veya hiç yatırılmadığını, müvekkilinin tüm inşaatlarda istisnasız çalıştığını, müvekkilinin çalıştığı dönemdeki teşvikten faydalanmak üzere kimi zaman teşvik için çalışan sayısı sınırlı tutulmak üzere sigortalandığını, müvekkilinin genel olarak sigortasız çalıştırılmasının başlıca nedenlerinden birinin de bu olduğunu, müvekkilinin davalı işyerinde 1989 – 2010 tarihleri arasında çalıştığını ve sigorta başlangıç tarihinin tespiti ile bu süreler içerisinde yatırılmayan primlerin davalı tarafından yatırılmasını talep etmiştir.

Davacı 22.03.2019 tarihli talep açıklama dilekçesi ile; hizmet sürelerini 20.02.1989 ile 30.05.2010 tarihleri olarak bildirmiştir.

II. CEVAP
Davalı vekili, davanın 1989 – 2010 yılları arasına ait hizmet tespiti davası olduğunu, iş bu davaki taleplerin 5510 sayılı Kanun’un 86 ıncı madde hükmü çerçevesinde zamanaşımına uğradığını, davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü iddiaları kabul etmediklerini, davacının çalıştığı sürelerin SGK’na bildirilen süreler olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.

Feri müdahil Kurum vekili, kurum işlemlerinin yerinde olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile Mahkemenin emsal nitelikte olan 2018/23 Esas, 2018/469 Karar sayılı dosyasında verilen karar ile bu karara ilişkin Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 2019/7017 Esas – 2020/540 Karar Sayılı ilamına göre ve yine Mahkemenin 2019/357 Esas, 2021/353 Karar sayılı dosyasında verilen karar ile bu karara ilişkin Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 2022/1913 Esas – 2022/7780 Karar sayılı ilamına göre toplanan deliller ve değerlendirmeler ışığında: somut olayda dava konusu dönemde, davacı adına davalıya ait işyerinden kısmi ve kesintili çalışmaların bildirilmiş olduğu, davacının kendi beyanına göre de hizmet akdinin 1989 yılında başladığı, 2010 yılında sona erdiği, 5510 sayılı Kanun’un 86 ve 506 sayılı Kanun’un 79 uncu maddesinde yeralan 5 yıllık hak düşürücü sürenin hizmetin bittiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl sonunda gerçekleştiği, davacının davaya konu ettiği çalışmalarının kesintisiz ve blok olarak devam ettiğine dair mahkememizce re’sen yapılan araştırma sonucunda yeterli delil elde edilemediği gibi davacının da iddiasını kanıtlayamadığı, davacının sicil dosyası içerisinde hak düşürücü süreyi kesen herhangi bir unsurun da bulunmadığı anlaşılmakla (dava tarihi itibariyle) hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili, davalı tanıklarının işbu dosya davacısı …’in diğer dosya davacıları ile beraber çalıştıklarını ikrar ettiklerinin görüldüğünü, dosyada mevcut delillerin davalı tarafından itiraz edilmediği ve savunulmadığının açıkça görüldüğünü, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararı uyarınca davalının aksini ispat etmediği üzere davanın kabulüne gidilmesinde herhangi bir hukuki engel bulunmadığını, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesi talep edilmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile somut olayda; davacının iddiasına göre çalışma, 2010 yılında sona ermiş olup, buna göre hak düşürücü sürenin 2010 yılı sonu 31.12.2010 tarihinden itibaren 5 yıl sonu olan 31.12.2015 tarihinde son bulduğu, davanın 15.01.2018 tarihinde açıldığı da gözetildiğinde; mahkemece davanın hak düşürücü süreden reddine karar verilmesinde bir hata bulunmadığı, davacı vekilince bu doğrultuda aynı işverene karşı … 1. ve 2. İş Mahkemelerinde bir grup işçi yönünden dava açtığı davacı İshak Salk tarafından … 1. İş Mahkemesinin 2018/23 esas sayılı dosyasında açılan davanın mahkemece işbu dava dosyasında olduğu gibi hak düşürücü süreden reddine karar verildiği verilen kararın Yargıtay 21. H.D’nin 05.02.2020 gün ve 2019/7017 Esas, 2020/540 karar sayılı ilamı ile onandığı ayrıca davacının aynı iş yerinde çalışan oğlu Erdal Keleş’in … 1. İş Mahkemesinin 2019/357 esas-2021/353 karar sayılı dosyada aynı mahiyette açtığı davanın hak düşürücü süre yönünden reddedildiği, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun reddedildiği ve Yargıtay 10 HD nin 2022/1913 esas-2022/7780 karar sayılı ilamıyla onandığı gerekçesiyle HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili, istinaf dilekçesinde öne sürdüğü gerekçelerle davanın reddi ile kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, hizmet tespitine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1)Dava, 506 sayılı Kanun’un 79/10 uncu (5510 sayılı Kanun’un m. 86/9 uncu) maddesi uyarınca açılmış hizmet tespiti davasıdır. Maddeye göre, “Yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar, çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilam ile ispatlayabilirlerse, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları nazara alınır.”

Hizmet akdi ile bir veya birden fazla işveren tarafından çalıştırılanların hizmetlerin tespitine ilişkin davalar, kamu düzenine ilişkindir. Bu nedenle özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmesi zorunludur. Bu çerçevede hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği

kanıtlarla yetinilmeyerek, gerekli araştırmaların re’sen yapılması ve kanıtların toplanması gerektiği göz önünde bulundurulmalıdır.

6100 sayılı HMK m. 119/1-e gereğince davacının, iddiasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetlerini bildirmek, m. 194 gereğince de taraflar, dayandıkları vakıaları, ispata elverişli şekilde somutlaştırma yükümlülüğü vardır. Tarafların, dayandıkları delilleri ve hangi delilin hangi vakıanın ispatı için gösterildiğini açıkça belirtmeleri zorunludur.

Bir davada haklı çıkabilmek için soyut veya genel hatlarıyla bir iddiayı ortaya koymak yeterli değildir. Aynı zamanda bu iddiaların, ispata elverişli hale getirilerek zaman, mekân ve içerik olarak somutlaştırılması gerekir. En azından iddianın araştırılabilmesine yönelik somut bilgi ve açıklamaların sunulması gerekir. İddia somutlaştırıldıktan sonra hâkim ve karşı taraf, bunun üzerinden savunma ve yargılama yapabilecektir. Soyut iddialar ve vakıalar üzerinden değerlendirme yapılması mümkün değildir.

Somutlaştırma yükü, genel anlamda tarafların açıklama ödevinin bir parçası ve layihalar teatisi aşamasındaki tezahür şeklidir. Somutlaştırma yükü, basit yargılama ve kendiliğinden araştırma ilkesinin uygulandığı davalarda da geçerlidir.

HMK m. 31 gereğince, Hâkim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir; soru sorabilir; delil gösterilmesini isteyebilir. Davaya konu talebin somutlaştırılmaması halinde önce hâkim, m. 31 ve 119/1-e gereğince davayı aydınlatma ödevi ve ön incelemedeki görevi gereği, somut olmayan hususların belirlenmesini davacıdan istemeli, gerekirse tarafa açıklattırma yaptırmalı, bu eksiklik giderildikten sonra yargılamaya devam etmelidir.

Hizmet tespiti davalarının amacı hizmetlerin karşılığı olan sosyal güvenlik haklarının korunmasıdır. Hizmet akdine dayalı çalışma olgusunun ispatında delil sınırlandırması yoksa da davacının Kurum sicil dosyası, işyeri özlük dosyası temin edilip işyerinin Kanunun kapsamında veya kapsama alınacak nitelikte bulunup bulunmadığı eksiksiz bir şekilde belirlendikten sonra iddia edilen çalışmanın başlangıç ve bitiş tarihleri, hangi işyerinde ne iş yapıldığı, işyerinin kapsam, kapasite ve niteliği, prime esas kazanca tabi ücretin ne olduğu, çalışmanın sürekli, kesintili, mevsimlik olup olmadığı eksiksiz bir şekilde açıklığa kavuşturulmalıdır.

Taraf tanıklarının sözleri değerlendirilirken bunların inandırıcılığı üzerinde durulmalı, verdikleri bilgilere nasıl vakıf oldukları, işveren ve işçiyle, işyeriyle ilişkileri, bazen uzun yılları kapsayan bilgilerin insan hafızasında yıllarca eksiksiz nasıl taşınabileceği düşünülmeli ve tanıklar buna göre dinlenilmeli, re’sen araştırma kapsamında sadece taraf tanıkları ile yetinilmeyip mümkün oldukça işyerinin müdür, amir, şef, ustabaşı ve postabaşı gibi görevlileri ve o işyerinde çalışan öteki kişiler ile o işyerine komşu ve yakın işyerlerinde bu yeri bilen ve tanıyanlar dahi dinlenerek tanık beyanlarının sağlığı denetlenmeli ve çalışma olgusu böylece hiç bir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde belirlenmelidir.

Diğer taraftan, davanın yasal dayanaklarından olan 506 sayılı Kanun’un 79/10 uncu (5510 sayılı Kanun’un m. 86/9 uncu) maddesi hükmüne göre; Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içinde açılması gerekir. Bu yönde, anılan madde hükmünde yer alan hak düşürücü süre; yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalışmaları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar için geçerlidir. Bir başka anlatımla; sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerin Kuruma verilmesi ya da çalışmaların Kurumca tespit edilmesi halinde; Kurumca öğrenilen ve sonrasında kesintisiz biçimde devam eden çalışmalar bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez. Ne var ki; sigortalının Kuruma bildiriminin işe giriş tarihinden sonra yapılması, bir başka ifade ile sigortalının hizmet süresinin başlangıçtaki bir bölümünün Kuruma bildirilmeyerek sonrasının bildirilmesi ve Kuruma bildirimin yapıldığı tarihten önceki çalışmaların, bildirgelerin verildiği tarihide kapsar biçimde kesintisiz devam etmiş olması halinde, Kuruma bildirilmeyen çalışma süresi yönünden hak düşürücü sürenin hesaplanmasında; bildirim dışı tutulan sürenin sonu değil, kesintisiz olarak geçen çalışmaların sona erdiği yılın sonu başlangıç alınmalıdır.

Öte yandan, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2003/21-43 Esas, 2003/97 Karar ve 26.02.2003 tarihli kararında ayrıntıları açıklandığı üzere; kural olarak işe giriş bildirgeleri ve ücret ödeme bordroları sigortalının imzasını içermelidir. Sigortalı, anılan belgeleri hile, hata veya manevi baskı altında imzaladığını ileri sürmemiş veya imzanın kendisine ait olmadığını ya da kesintisiz çalıştığını söylememiş ise, birden fazla işe giriş bildirgesinin varlığı ve işyerinden yapılan kısmi bildirimler, sigortalının o işyerinde kesintili çalıştığına karine oluşturur. Bu karinenin, aksinin, ancak, eş değer de delillerle kanıtlanması gerekmekte olup tanık sözlerine değer verilemez. Bu halde ise hak düşürücü sürenin kesinti tarihleri dikkate alınarak her bir dönem bakımından ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekecektir.

2. Bu tür davalarda mahkemece yapılacak iş, davacıyla ilgili varsa tüm belge ve kayıtlar işverenden istenilmeli, çalışmanın gerçekleştiği ileri sürülen işyerinin Kurum nezdinde bulunan dosyası, işverence hazırlanması gerekli ücret ödeme bordroları, puantaj kayıtları ve diğer kayıtlar getirtilmeli, dönemsel sigorta primleri bordrosuyla veya aylık prim ve hizmet belgesiyle bildirimleri yapılan sigortalılar tanık sıfatıyla dinlenilmeli, Kurum müfettişlerince inceleme yapılıp yapılmadığı sorulmalı, inceleme yapılmışsa belgeler getirtilmeli, aynı çevrede faaliyet yürüten ve davacının çalışmasını bilebilecek durumda olan tarafsız nitelikte başka işverenler ve bordrolu çalışanlar yöntemince saptanarak tanık sıfatıyla dinlenilmeli, işçilik alacaklarına ilişkin dava dosyasının varlığı araştırılarak celbedilmeli ve işçilik hakları davasında dinlenen tanıkların anlatımları ile bu dosyada bilgi ve görgüsüne başvurulan tanıkların anlatımları karşılaştırılmalı, varsa çelişki giderilmeli, yargılama sürecinde dinlenen tanık anlatımlarının değerlendirilmesinde, iş yerinin kapsamı, kapasitesi ve niteliği nazara alınmalı, işin mevsimlik olduğu anlaşılırsa dönemleri belirlenmeli, bu dönemde davacı ile işveren arasındaki sözleşmenin askıda olduğu ve mevsimlik dönemlerde hak düşürücü sürenin işlemeyeceği gözönünde bulundurulmalı; böylelikle; çalışmanın varlığı, başlangıç ve bitiş tarihleri, mevsimlik mi, sürekli mi olduğu, yapılan işin kapsam ve niteliği de nazara alındığında kısmi çalışma mümkün olduğundan kısmi ve kesintili olup olmadığı yöntemince araştırılmalıdır.

3. Değerlendirme
Eldeki davada, davacı vekili müvekkilinin 20.02.1989 ile 30.05.2010 tarihleri arasında davalı şirkete ait tüm inşaatlarda çalıştığını beyanla çalışma sürelerinin tespitini talep etmiş olup Mahkemece davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmiş ise de verilen hüküm eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirmeye dayalı bulunmuştur.

Mahkemece öncelikle davacının davasını açıklaması sağlanmalı, 1989-2010 tarihleri arasında birçok işyerinden bildirimi bulunduğu gözönüne alınarak bu işyerlerinde geçen çalışmaların davalı İnprodek şirketi ile ilgisi sorulmalı, bildirilen çalışmaların ve ara dönemlerde bildirimsiz geçen sürelerin tespitini talep edip etmediği, bu kapsamda bildirilen çalışmaların gerçeği yansıtıp yansıtmadığı sorulmalı, bildirimlerin gerçek işveren davalı şirket dışındakilerin iptalinin talep edilmesi halinde bu işverenlerin de hak alanını ilgilendirmesi nedeniyle davaya dahil edilerek delilleri sorulup bordro, işyeri sicil kaydı getirtilerek davacının birden fazla işe giriş bildirgesi ve kuruma bildirimleri bulunduğundan hak düşürücü sürenin bu kapsamda değerlendirilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi hatalıdır.

VI. KARAR
1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

3.Peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

13.07.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.