Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2023/1381 E. 2023/2761 K. 20.03.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2023/1381
KARAR NO : 2023/2761
KARAR TARİHİ : 20.03.2023


MAHKEMESİ : … Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/2374 E., 2022/3295 K.

KARAR : Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Denizli 4. İş Mahkemesi
SAYISI : 2021/513 E., 2022/131 K.

Taraflar arasındaki tespit davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esasdan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davacı vekilince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi … tarafından hazırlanan rapor dinlenildikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I.DAVA
Davacı vekili, müvekkili yurt dışında yaşadığından 2015 yılı içinde 3201 sayılı Kanun kapsamında yurt dışı hizmet borçlanması talebinde bulunduğunu, Kurum tarafından toplam 66.028,03 TL borç tahakkuk ettirildiğini, bu miktarın 10.11.2015 tarihinde müvekkili tarafından Kurum hesabına ödendiğini, yurtdışı borçlanma tahakkuk cetvelinin 23.07.2015 tarihinde davacı vekili Av. …’a elden tebliğ edildiği ve son ödeme tarihi 23.10.2015 olduğu halde 10.11.2015 tarihinde 3 aylık yasal süresinden sonra ödeme yapıldığı gerekçesiyle borçlanmanın iptal edildiği, ödenmiş olan 66.028,03 TL’nin emanet hesaplarına alındığının belirtildiği, Av. …’ın, müvekkilinin dava ve icra takipleri için genel vekaletname verdiği vekili olup kendisine 3201 sayılı Yasa kapsamında yurtdışı borçlanma talebinde bulunma ve bununla ilgili tebligatı kabul etme yetkilerini içeren bir vekaletname verilmediğini, bu sebeple Av. …, Kurum’dan borçlanma talebinde bulunmaya ve bununla ilgili tebligatı almaya yetkili vekil olmadığından kendisine yapılan borç tahakkuk cetveli tebliğinin usulsüz olduğunu ve geçerli olmadığını, ödemesi gereken borç miktarı tebliğ edilmediği için Av. …’a Kurum tarafından yapıldığı iddia edilen bildirim esas alınarak ödemenin yasal süresinden sonra yapıldığından bahisle müvekkilinin borçlanmasının iptal edilmesinin hakkaniyete de aykırı olduğunu belirterek yaptığı ödemenin süresinde olduğunun kabul edilerek bu ödeme tarihine göre yurtdışı sigortalılığının tespit edilmesini talep etmiştir.

II.CEVAP
Davalı kurum vekili, davanın haksız ve yersiz açılmış bir dava olup reddi gerektiğini, davacıya ait dosya incelendiğinde, Almanya’daki çalışmalarına ilişkin yurtdışı borçlanma ve primlerinin Kuruma aktarılması için müracaat ettiğini, davacının 30.06.2015 tarihli ve 9764541 sayısı ile Kurumun kayıtlarına giren yurtdışı borçlanma talebine istinaden çıkarılan borçlanma tahakkukunun, davacının vekili Avukat … tarafından 23.07.2015 tarihinde elden tebliğ alındığını, tebliğ tarihinden itibaren 3 ay içerisinde borç tahakukkunun ödenmesi gerektiğinden son ödeme tarihi 23.10.2015 olduğu halde davacının 3 aylık yasal süresinden sonra 10.11.2015 tarihinde ödeme yaptığının tespit edildiğini, dolayısıyla 19.05.2015 tarihli yurtdışı borçlanmasının, borçlanma bedeli 3 aylık süre içerisinde ödenmediğinden iptal edildiğini ve yapılan ödemenin emanet hesaba alındığını, dava dilekçesinde, davacının avukatının borçlanma hususunda özel yetkiye sahip olmadığından bahsedildiğini, ancak 28.04.2016 tarihli genel yazı ile yurtdışı borçlanmalarında vekaletnamelerde özel yetki aranmaya başlandığını, başka bir ifade ile davacının vekilinin işlem yaptığı tarih olan 23.07.2015 tarihinde vekaletnamelerde özel yetki aranmadığını, dolayısıyla davacının avukatı tarafından yapılmış olan tüm işlemlerin tıpkı davacı tarafından yapılmış gibi geçerli olduğunu, dolayısıyla davacı tarafından borçlanma bedeli tebliğ tarihinden itibaren 3 aylık süre içerisinde yatırılmamış olduğundan geçerli olmadığını, kurum işleminin usule ve yasaya uygun olduğunu beyanla; davanın reddini talep etmiştir.

III.İLK DERECE MAHKEME KARARI
Yukarıda tarih ve sayısı belirtilen ilk derece mahkemesi kararında; davacı vekili Av. …’a, adı geçenin Kuruma sunduğu 05.09.2014 düzenleme tarihli vekaletnamesine göre, davacı tarafından diğer yetkilerin yanı sıra “Sosyal Güvenlik Kurumu ile ilgili bilumum dava ve takiplerden dolayı” temsil yetkisi de verilmiştir. Belirtilen ibareden, davacı vekilinin diğer yetkilerinin yanında SGK iş ve işlemleri ile ilgili olarak da yetkilendirildiği anlaşılmaktadır. Ayrıca vekaletnamede, davacı vekilinin dava ve takip işlemleri dışında kalan diğer iş ve işlemlerde yetkili olmadığı yönünde sınırlayıcı bir kayda da yer verilmemiştir. Buna göre, başvuru tarihinde yürürlükte bulunan 3201 sayılı Kanun’da ve 1136 sayılı Kanun’da borçlanma bedelinin tebliğ alınması için özel yetkinin gerekli olduğuna ilişkin bir düzenlemeye yer verilmediği göz önüne alındığında, TBK’nın 504 üncü maddesine göre, borçlanma bedelinin tebliğ alınması, davacı vekilinin üstlendiği anlaşılan 3201 sayılı Kanun kapsamında davacının yurt dışında geçen sürelerini borçlandırma ve yaşlılık aylığı bağlanması işinin görülmesi için gerekli hukuki işlemler kapsamında kaldığından adı geçen davacı vekili borçlanma bedelini tebliğ almaya da yetkilidir. Şu halde, borçlanma bedelinin tebliğinde bir hata bulunmadığından tebliğ tarihinden itibaren işlemeye başlamış olan üç aylık yasal süresi içerisinde borçlanma bedelinin yatırılmadığından bahisle borçlanma başvurusunun geçersiz sayılmasına ilişkin kurum işlemi de hukuka uygun olduğu, açıklanan sebeplerle, davacının yurt dışı sigortalılık sürelerini borçlanmaya yönelik 19.06.2015 tarihli başvurusu doğrultusunda tahakkuk ettirilen borçlanma bedelinin tebliği işleminin usulsüz olduğunun ve borçlanma başvurusunun geçerli olduğunun tespiti taleplerine yönelik davanın reddine karar verilmiştir.

IV.İSTİNAF
A.İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf yoluna başvurmuştur.

B.İstinaf Sebepleri:
Davacı vekili, 05.09.2014 tarihli vekaletnamede görünen önceki vekile, vekalette “Sosyal Güvenlik Kurumu ile ilgili bilumum dava ve takiplerden dolayı” temsil yetkisi de verildiği ancak borçlanma için özel yetki verilmediği, mahkemenin sınırlayıcı bir kayda yer verilmemiştir şeklindeki değerlendirme ve vekilin borçlanma bedelini tebliğ almaya da yetkilidir şeklindeki değerlendirmesinin hatalı olduğu, eski vekile davacı adına 3201 sayılı Kanun kapsamında davacının yurt dışında geçen sürelerini borçlandırma ve yaşlılık aylığı bağlanması işinin görülmesi işi verilmediği, sadece 3201 sayılı Kanun’a göre yurtdışı borçlanma yapıp yapamayacağı, şartlarının elverişli olup olmadığı yönünden davalı kurum nezdinde de araştırma yapmak üzere vekalet verildiği, 15 Mart 2017 tarihli kurum Denizli İl Müdürlüğünün yazısında bu duruma işaretle vekaletname kabul edilmemiş kendisinden yeni vekalet istendiği, yine tebligat yapılmadığı, ödemenin haricen öğrenmeden itibaren süresinde olduğu kabul edilmesi gerektiği, yetkisiz vekile tebligat dahi yapılmadığı elle tarih yazıldığı görülmektedir. Eğer davanın reddi kesinleşmesi paranın aynen iadesi halinde maddi kaybın çok büyük olacağı, sosyal devlet ilkesi gereği davalının hiç bir zararı olmadığı da gözetilerek davacının mağduriyetinin giderilmesi gerektiğinden bahisle istinaf yasa yoluna başvurmuştur.

C.Gerekçe ve Sonuç
Yukarıda tarih ve sayısı belirtilen Bölge Adliye Mahkemesi kararında; 3201 sayılı ve 1136 sayılı Kanun’da borçlanma bedelinin tebliğ alınması için özel yetkinin gerekli olduğuna ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır. Şu halde vekilin başvuru için yetkisi bulunmuyor ise de bu kapsamda yapılan işlemlerin, başvuru hariç, takip edilmesinde ve bildirim yapılmasına bir engel yoktur. Nitekim davacı önceki vekilince kurum işlemlerinin takibi noktasında asil adına bir çok işlem yaptığı eksiklikleri ikmal ettiği de dosya kapsamında anlaşıldığı, borç tahakkuku cetvelinin davacı önceki vekiline elden teslim edildiği, tebligat mevzuatına göre de tebliğ yerine geçmek üzere evrakın usulü dairesinde vekile elden teslim edilmesi geçersiz olmadığından, ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleri ile dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V.TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili, vekile tebligat yapılmasının yerinde olmadığı, yeterli inceleme yapılmadığını, bu nedenle söz konusu kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C.Gerekçe
1.Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, 23.07.2015 tarihinde vekile yapılan tebligatın usulsüz olduğunun, 3201 sayılı Kanun kapsamında 5152 gün yurtdışı borçlanma talebi gereği yaptığı ödemenin süresinde olduğu kabul edilerek davacının bu ödeme tarihine göre yurtdışı sigortalılığının tespit edilmesi istemine ilişkindir.

2.İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri, 3201 sayılı Kanun’un 1 ve 4 ncü maddeleridir.

3.Değerlendirme
Somut dosyada; davacı 19.06.2015 tarihinde yurtdışı borçlanma talebinde bulunmuş, talep dilekçesinde Türkiye adresi denildiği halde adres kısmının doldurulmadığı, borçlanma talep dilekçesinin 23.07.2015 tarihinde elden tebliğ edildiği, ödemenin ise yasal ödeme süresi geçtikten sonra 10.11.2015 tarihinde yapıldığı, ödemenin süresinde yapılmaması nedeniyle borçlanmanın kurum tarafından geçersiz sayılarak ödenen miktarın emanet hesabına alındığı anlaşılmaktadır. Davacı tarafından Av….’a 05.09.2014 tarihinde vekaletname verilmiş, vekil tarafından 11.09.2014 tarihinde davacı adına borçlanma talebinde bulunulmuş ve bir takım eksik evrakların tamamlanması gibi işlemlerde bulunulmuş ve borçlanma tahakkuk cetveli vekile tebliğ edilmişse de borçlanma bedeli ödenmemiştir.

İnceleme konusu dosyada 19.06.2015 tarihindeki başvuru bizzat davacının kendisi tarafından yapılmış olup, vekil vasıtasıyla bir başvuru olmadığından borç tahakkuk belgesinin asil yerine 11.09.2014 tarihinde başvuruda bulunan vekile elden tebliğ edilmesi usulsüz tebliğ olup, asile tebliğ yapılması gerekirdi. Kurum tarafından vekile yapılan tebligat usulsüz olduğuna göre borçlanma bedeline ilişkin ödeme süresinde olup, bu yönde bir değerlendirme yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi yerinde değildir.

Mahkemece yukarıda belirtilen mevzuat hükümleri uyarınca yapılacak değerlendirme sonucu hüküm kurulması gerekirken eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

VI.KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgiliye iadesine,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

20.03.2023 gününde oybirliğiyle karar verildi.