Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2023/1168 E. 2023/3226 K. 28.03.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2023/1168
KARAR NO : 2023/3226
KARAR TARİHİ : 28.03.2023

MAHKEMESİ : … Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/2035 E., 2022/633 K.
KARAR : Kısmen Kabul
İLK DERECE MAHKEMESİ : Eskişehir 1. İş Mahkemesi
SAYISI : 2017/1737 E., 2022/357 K.

Taraflar arasındaki iş kazasında iş göremezliğe uğrayan sigortalının maddi ve manevi tazminat istemi davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Mahkemece verilen karara karşı, davalı vekilinin istinafa başvurması üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf isteminin kısmen kabulü ile yeniden esas hakkında kısmen kabule dair karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın, davacı ve davalı vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi … tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 16.02.2008 tarihinde davalı işyerinde iş kazası geçirdiğini ve %19 malül kaldığını beyanla fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla bilirkişi incelemesi neticesinde tespit edilecek 1.000,00 TL maddi tazminat ile 75.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş yargılamanın devamında maddi tazminat istemini 408.368,03 TL’ye artırmıştır.

II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının müvekkili şirket çalışanı olmadığını, bu durumun SGK kayıtlarından anlaşılacağını, davanın zamanaşımına uğradığını ve davanın reddi gerektiğini beyan etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; dosyaya getirtilen bilgi ve belgeler, tanık anlatımları, SGK Başmüfettişi tarafından düzenlenen 21.11.2017 tarihli inceleme raporu, sunulan bilirkişi kurulu raporları ile tüm dosya içeriği birlikte değerlendirildiğinde, davalı işverenin, mermerden yapılmış merdivenlerde mevsimin kış olmasına rağmen kaymayı önleyici bir ekipman sağlamadığı, işyerinde olağan bir uygulama olduğu anlaşılan ürünlerin elde taşınarak güvenlikte müşteriye teslimi yönündeki faaliyetin riskleri konusunda işçiyi uyarmadığı, mevcut tehlikeye rağmen bu davranışı yasaklamadığı yine iş güvenliği yönünden çalışanları denetlemediği ve izlemediği, bu itibarla da işverenin meydana gelen olayda %80 oranında kusurlu olduğu, davacının ise mevsim koşullarını göz önüne almaması, uygun taşıma ekipmanı kullanmaması, yaşına, tecrübesine ve görevine göre şahsi güvenliğini koruma bakımından yeterince dikkatli ve tedbirli hareket etmemesi nedeniyle %20 oranında kusurunun bulunduğunun mahkemece kabul edildiğini, davacının doğum tarihi, kaza tarihindeki yaşı, maluliyet oranı, geliri, TRH 2010 yaşam tablosundaki bakiye ömrü, 60 yaşını ikmale kadar fiilen çalışacağı, gözetilerek hesaplama yapıldığını, SGK Kocatepe Sağlık Sosyal Güvenlik Merkezi, Yüksek Sağlık Kurulu, Adli Tıp 3. İhtisas Kurulu ve Adli Tıp 2. Üst Kurulu kararları ile davacının %18.2 sürekli iş göremezlik derecesinin dikkate alındığı belirtilerek, davacının maddi zararının 408.368,03 TL olduğu anlaşılmakla bu miktar üzerinden davacının maddi zararının kabulü ile kaza tarihinden işleyecek faiziyle davalıdan tahsiline, davacının manevi tazminat talebinin ise olayın oluş şekli, kusur oranı, maluliyet oranı hak ve nesafet kuralları gözönüne alınarak kısmen kabulü ile 50.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden işleyecek faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava konusu tazminat taleplerinin zamanaşımına uğradığını, ayrıca 6100 sayılı HMK’nın 180. maddesi uyarınca ıslahın süresinde yapılmadığını, bu nedenle ıslah hiç yapılmamış gibi davaya devam edilmesi gerektiğini, diğer taraftan kazanın meydana gelmesinde kusurun kazalı davacıda olduğunu, müvekkilinin herhangi bir kusurunun bulunmadığını, öte yandan kazadan neredeyse 10 yıl sonra açılan iş bu davada, 10 yıllık süreçte davacının başka bir kazaya maruz kalıp kalmadığı, başka bir rahatsızlığının bulunup bulunmadığı tespit edilmeden karar verilmesinin yerinde olmadığını, hükmedilen manevi tazminat oldukça yüksek olup zenginleşmeye sepep olacak mahiyet olduğunu, son olarak Mahkeme tarafından hükmedilen yargılama giderler, harç ve vekalet ücreti, faiz, faiz oranı ve faiz başlangıç tarihlerini de kabul etmediklerini iddia ederek, kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; Mahkeme tarafından 03.02.2022 tarihli celse 2 nolu ara karar ile davacıya 2 haftalık kesin süre verildiği, davacının iki haftalık süre içerisinde ıslah talebinde bulunulduğu dikkate alındığında, 6100 sayılı HMK’nın 180 inci maddesine herhangi bir aykırılığın bulunmadığı kanaatine varıldığını, somut olayda, davalı nezdinde mağaza müdürü olarak çalışan davacı 16.02.2008 tarihinde saat 17:00 sıralarında güvenlik bürosuna müşteriye verilmek üzere elinde taşıdığı 6-7 adet takım elbise ile merdivenlerden inerken ayağının kayıp düşmesi sonuca kazanın meydana geldiği, SGK başkanlığının 21.11.2017 tarihli inceleme raporunda …’ın 16.02.2008 tarihinde maruz kaldığı olayın Mülga 506 sayılı Kanun’un 11 inci maddesinin a ve b fıkraları gereğince iş kazası olduğu, işverenin %80 oranında, kazalının %20 oranında kusuru bulunduğunun belirtildiği, mahkemece aldırılan ve iş güvenliği uzmanlarında oluşan üç kişilik bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen 26/08/2021 tarihli bilirkişi raporunda, davalı işveren tarafından merdivenlerde kaymayı engelleyici ekipman sağlanmadığı kanaatine varılır ise davalı işverenin güvenli çalışma ortamını sağlamadığı bu nedenle % 80 oranında kusurlu olduğu, davacı kazazedenin dikkatsizliği ve tedbirsiz davrandığı bu nedenle % 20 oranında kusurunun bulunduğunun belirtildiği, dosya kapsamı bir bütün halinde değerlendirildiğinde, işveren tarafından kazanın meydana geldiği merdivenlerde kaymayı engelleyici ekipman sağlandığının davalı tarafça ispat edilemediğinin anlaşıldığı gözetilerek bu kusur oranlarına itibar edildiği, davacının sürekli iş göremezlik derecesinin tespitinde 16.02.2008 tarihli kazaya ilişkin tıbbi kayıtlar değerlendirilerek sonuca gidildiği, davacının maluliyetinin iş kazası sonucu meydana geldiğinin belirtildiği, hal böyle olunca davacının 16.02.2008 tarihli iş kazası sonucu %18.2 oranında malul kaldığı sabit olup bu yöne ilişkin davalı tarafın istinaf başvurusunun yerinde olmadığı, yargılama giderleri, harç ve vekalet ücreti, faiz, faiz oranı ve faiz başlangıç tarihlerine yönelik mahkeme kabulünde de bir isabetsizlik bulunmadığını, dosya kapsamında kabul edilen kusur oranları, davacının sürekli iş göremezlik derecesi, ülkenin ekonomik koşulları, sosyal durumu, paranın satın alma gücü, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutularak ve gelişen hukuktaki yaklaşıma da uygun olarak tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda manevi tazminata takdir etmek gerektiği dikkate alınarak, davacı hakkında 15.000,00 TL manevi tazminata hükmetmek gerektiği belirtilmek suretiyle 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b.2 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi hükümünün kaldırılarak manevi tazminat yönünden kaldırılarak davanın kısmen kabulü ile 408.368,03 TL maddi tazminatın ve 15.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihi olan 16.02.2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalı vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
1.Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; Bölge Adliye Mahkemesince manevi tazminatın azaltılmasına ilişkin kararın hatalı olduğunu,

2.Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; olay tarihinde davacının müvekkili şirketin işçisi olmadığını davanın husumetten reddi gerektiğini, müvekkiline izafe edilebilecek bir kusur olmadığı halde izafe edilen %80 oranındaki kusurun hatalı olduğunu, sürekli iş göremezlik oranının iş kazası ile irtibatının olmadığını, maddi ve manevi tazminatların hatalı belirlendiğini, yargılama harç ve giderlerine ilişkin hüküm ile faiz başlangıç ve oranlarının hatalı olduğunu beyanla kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, iş kazası neticesinde iş göremezliğe uğrayan sigortalının maddi ve manevi tazminata hak kazanıp kazanmadığına ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 371 inci maddeleri, 281 inci maddesi, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanun’un 51, 52, 54, 55, 195, 202 ve 417 nci maddeleri, 5510 sayılı Kanun’un 13, 16, 19, 20 ve 21 inci maddeleri, 4857 sayılı İş Kanunu 77 nci maddesidir.

3. Değerlendirme
1.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere ve kanunun açık hükmüne aykırı görülen ve re’sen dikkate alınacak hususlara göre, davacı vekilinin temyiz itirazlarının tümü ile davalı vekillinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir

2.Dava konusu sübjektif hak (dava hakkı) ile taraflar arasındaki ilişkinin varlığı Medeni Usul Hukukumuzda “sıfat” olarak tanımlanmaktadır ve bir davada taraf olarak gösterilen kişilerin o dava ile ilgili kimseler olması zorunludur. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve davayı takip yetkisi, davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olmasına karşın, taraf sıfatı dava konusu sübjektif hakka ilişkindir. Sübjektif bir hakkı dava etme yetkisi (dava hakkı) kural olarak o hakkın sahibine ait olduğundan, anılan hakka ilişkin bir davada davacı olma sıfatı da hakkın sahibine aittir ve buna aktif husumet denilmektedir. Bir sübjektif hak kendisinden istenebilecek olan kişi ise o hakka uymakla yükümlü olan kimsedir ve bu da pasif husumet (davalı sıfatı) olarak adlandırılmaktadır. Sübjektif hakkın sahibi olan kimse ile o hakka uymakla yükümlü bulunan kişinin kimler olduğunun saptanması, bir başka anlatımla davada, davacı ve davalı sıfatlarının kimlere ait olduğu hususu, dava konusu (sübjektif) hakkın özüne ilişkin maddi hukuk sorunudur. Dava açan veya aleyhine dava açılan kişiler o davada davacı veya davalı olarak taraf sıfatına sahip değillerse, mahkemece dava konusu hakkın esası (var olup olmadığı) hakkında inceleme yapılmadan dava sıfat yokluğundan reddedilir ve bu karar davanın dinlenemeyeceğine ilişkin değil, esasına yönelik bir karar niteliğindedir. Davacı veya davalıdan birinin taraf sıfatına sahip olmaması durumunda verilecek olan red kararı o davadaki taraflar arasında maddi anlamda kesin hüküm oluştursa da, dava konusu hak ve taraf sıfatına sahip olan kişiler bakımından kesin hükümden söz edilemeyecektir. Dava konusu hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunu olan taraf sıfatı (husumet) ve sıfat yokluğu, davada taraf olarak görünen kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel olan bir itiraz niteliğindedir ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 116 ncı maddesinde yer alan ilk itirazlardan olmadığından davanın her aşamasında ileri sürülebilir. Taraflarca ileri sürülmese dahi gerek mahkemece, gerekse Yargıtay’ca tarafların bu yönde bir savunmasının olup olmadığına bakılmaksızın kendiliğinden göz önünde tutulur.

2. Somut olayda, SGK hizmet döküm cetveline yansıyan kayıtlara göre; davacının (16.02.2008) olay tarihinde dava harici “CCS Giyim Sanayi ve Ticaret AŞ” sigortalısı olarak çalışmasının bulunduğu, SGK Baş Müfettişi tarafından düzenlenen raporda da anılan davalı işçisi olarak kabul edilerek rapor düzenlendiği, UYAP kayıtlarında tespit edilen davaya konu olayla ilgili SGK tarafından Eskişehir 1. İş Mahkemesinin 2018/62 E- 2022/814 K sayılı dava dosyasında da rücu alacağından kaynaklı davanın “CCS Giyim Sanayi ve Ticaret A.Ş.’ye” karşı açılıp ilk derece mahkemesince karara bağlandığı anlaşılmaktadır.

3. Öte yandan davacının 23.05.2018 tarihli dilekçesi ekinde yer alan davacı ile davalı şirketin müdürü olduğu iddia edilen Mehmet Entok arasında düzenlendiği belirtilen 05.01.2011 tarihli protokolde; sigortalının iş kazasının gerçekleştiği tarihi kapsar şekilde 01.05.2002 – 04.01.2011 tarihleri arasında dava harici “CCS Giyim Sanayi ve Ticaret AŞ’de” çalıştığı 05.01.2011 tarihinden itibaren ise davalı şirket nezdindeki Organize Fabrika Satış Mağazasında çalışmaya başladığı belirtilerek dava harici işverenler nezdindeki hizmet süresinin sadece kıdem süresi olarak nazara alınacağının kabul edildiği bu yönüyle dava harici işverene ait iş yerinin devrinden veya borcun naklinden de bahsedilemeyeceği anlaşılmakla, dosya kapsamındaki delil durumuna göre davalının pasif husumeti (taraf sıfatı) bulunmadığına ilişkin itirazı değerlendirilerek davanın husumetten reddine karar verilmesi gerekirken anılan hususlarda değerlendirme yapılmadan yazılı şekilde davalının tazminat alacaklarından sorumluluğuna karar verilmesi hatalı olmuştur.

4. Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

5. O halde, davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve davalı vekilinin istinaf itirazlarının kısmen kabulü ile yeniden esas hakkında hüküm veren Bölge Adliye Mahkemesi kararı bozulmalıdır

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan, davalı vekilinin istinaf itirazlarını kısmen kabul ederek yeniden esas hakkında karar veren Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, Fazla yatırılan temyiz giderinin ilgiliye iadesine,

Dosyanın esas hakkında karar veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

28.03.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.