Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2022/9501 E. 2023/102 K. 10.01.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/9501
KARAR NO : 2023/102
KARAR TARİHİ : 10.01.2023

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : … Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/125 E., 2022/960 K.
San. ve Tic. A.Ş. vekili Avukat …
vekili Avukat …
DAVA TARİHİ : 30.04.2019
KARAR : Esastan red
İLK DERECE MAHKEMESİ : … 27. İş Mahkemesi
SAYISI : 2019/140 E., 2020/107 K.

Taraflar arasındaki 5510 sayılı Kanun’un 81 inci maddesinin (ı) bendinde yer alan teşvik indirimi yanında diğer tüm mevzuatta yer alan ve özel sektör işverenlerine tanınan teşvik ve indirimlerden faydalandırılması gerektiğinin tespiti davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davacının başvurunun esastan reddine dair karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle;kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi … tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu kapsamında kurulmuş, … Ticaret Sicil Müdürlüğü’nde 79771 sicil numarası ile kayıtlı özel hukuk tüzel kişiliğine sahip bir sermaye şirketi olduğunu, 5510 sayılı Kanun’un 81/ı maddesi gereğince 5510 sayılı Kanun’un 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki sigortalıları çalıştıran özel sektör işverenlerinin, bu maddesinin birinci fıkrasının (a) bendine göre malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primlerinden, işveren hissesinin beş puanlık kısmına isabet eden tutarın Hazinece karşılanacağının düzenlendiğini, aynı Kanunun Geçici 68, Geçici 71 ve Geçici 72 nci maddelerinde Hazinece karşılanacak asgari ücret desteği düzenlendiğini, yine 27.03.2018 tarihli Resmi Gazete ‘de yayımlanan 7103 sayılı Kanun’un 70 inci maddesiyle 5510 sayılı Kanuna eklenen Ek 17. madde ile 5510 sayılı kanun veya diğer kanunlarla sağlanan prim teşviki, destek ve indirimler için yararlanılabileceği halde yararlanılmadığı ay/dönemlere ilişkin kuruma başvuruda bulunulabileceğinin düzenlendiğini, tüm bu düzenlemelerden hareketle, müvekkil şirket 02.03.2018 tarih ve 2018/139,142, 143,144, 145 sayılı yazılar ile özetle davalı kurumdan müvekkil şirketin davalı kurum nezdinde kayıtlı işyerlerinin tescil kodunun hatalı olarak kamu olarak seçilmesi sonucu 5510 sayılı Kanun gereği hazinece karşılanan asgari ücret desteğinin müvekkil şirkete ait daimi ve geçici işyerleri için eksik veya hiç uygulanmadığından bahisle müvekkil şirketin tescil kodunun özel sektör işvereni olarak düzeltilmesi ile eksik ve hiç uygulanmayan asgari ücret desteğinden yararlandırılması talep edildiğini, davalı kurum, müvekkil şirketin davalı kurum nezdinde kayıtlı her bir işyeri için yaptığı başvuruların bir kısmına hiç cevap vermezken bir kısmına da aynı içerikte cevaplar verdiğini, davalı kurumun cevabı yazılarından 13.03.2018 tarih 52576539-VII-V-207240.006 sayılı yazısında müvekkil şirkete ait işyerlerinin ” … . Ait İşlet.-Şirk” olarak tescil edildiğini, 6661 sayılı Kanun ile 5510 sayılı Kanunu’na geçici 68. maddenin eklendiğini, bu maddeye ilişkin olarak yürütülecek işlemlerinin …’nca yayımlanan 10.02.2016 tarih 2016-4 sayılı ve 27.02.2017 tarih 2017-9 sayılı genelgelerde açıklandığını, genelgeler uyarınca yapılan araştırmada 5510 sayılı Kanuna eklenen geçici 68 inci madde ile sağlanan Asgari Ücret Teşvikinden herhangi bir eksikliğinin bulunmadığının belirtildiğini, davalı kurumun müvekkil şirketin taleplerinin tam olarak karşılamayan ve hiçbir gerekçesi olmayan işbu yazı cevabına istinaden müvekkili şirketin 03.04.2018 tarih ve 2018/210, 211, 212, 213, 214 sayılı yazılar ile 2016 yılına ilişkin taleplerin kısmen giderildiğini, ancak 2017 ve 2018 yıllarına ilişkin taleplerine hiç cevap verilmediğini, müvekkili şirkettin toplu iş sözleşmesi uygulanan özel sektör işvereni olduğunu, 20.05.2017 tarih 30071 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bakanlar Kurulu kararı gereği toplu iş sözleşmesi uygulan özel sektör işvereni için 2017 yılında sağlanacak destek tutarının 164,70 TL olarak belirlendiği belirtilerek müvekkil şirketin yoksun kaldığı, asgari ücret desteğinden yararlandırılmasının talep edildiğini, davalı kurum müvekkil şirketin bu talebine herhangi bir cevap vermediğini, müvekkili şirketin 11.04.2018 tarih ve 2018/235, 236, 237, 238, 239, 240, 241, 242, 243, 244 sayılı yazılar ile davalı kurumdan mevzuat gereği müvekkil şirketin yararlandırılması gereken prim teşvikleri, destek ve indirimlerden yararlandırılmadığını, müvekkil şirketin “Kamu İdaresi” kapsamında olmadığını, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu kapsamında kurulmuş özel hukuk tüzel kişisi olduğunu, müvekkil şirketin özel hukuk tüzel kişisi olduğunun İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü görüş yazıları ile Yargı Kararları ile şüpheye yer vermeyecek şekilde ortaya konulduğunu, 27.03.2018 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 7103 sayılı Kanunu’nun 70 inci maddesiyle 5510 sayılı Kanuna eklenen Ek 17 nci madde gereği müvekkil şirketin yararlandırılması gerekirken yararlandırılmayan geriye dönük tüm prim teşvik, destek ve indirimlerinden yararlandırılmasının talep edildiğini, davalı kurum bu müvekkil şirketin bu taleplerine karşılık 30.07.2018 tarih …9199435 sayılı yazısı ile müvekkil şirket talebinin Sigorta Primleri Genel Müdürlüğü İşverenler Daire Başkanlığına 05.06.2018 tarihli …5442422 sayılı yazısı ile iletildiğini, buna mukabil 27.06.2018 tarihli …6636748 sayılı gelen yazı cevabını yazıları ekinde gönderdiklerini belirtilmiş olduğunu, yazı ekindeki … Sigorta Primleri Genel Müdürlüğü İstihdam Teşvikleri Daire Başkanlığı 27.06.2018 tarih ve 6636748 sayılı yazısında konuyla ilgili Hukuk Müşavirliklerinden daha önce alınan 14.01.2016 tarihli 275042 sayılı yazıya atıfta bulunularak müvekkil şirketin 5335 sayılı Kanun’un 30 uncu maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen “sermayesinin %50’sinden fazlası kamuya ait olan diğer ortaklıklar” hükmü kapsamında yer aldığı dikkate alındığında adı geçen işyerlerinin beş puanlık indirimden yararlanmamasını teminen işyeri tescil programlarında yer alan “Tescil Değişiklik İşlemleri/Tescil Değişiklik” menüsü üzerinden “5335/30 Kapsamında İşyeri” olarak tescil güncelleme işleminin Kalması gerektiğinin belirtildiğini, Temyiz Mahkemesi Olan Yargıtay 22. Hukuk Dairesi’nin 13.06.2017 tarihli ve 2016/24028 E, 2017/14012 K sayılı Kararında Ayrıntılı Şekilde Belirtildiği Üzere Müvekkil Şirket 6102 Sayılı Kanun Kapsamında Kurulmuş Özel Hukuk Tüzel Kişisi olduğunu, … Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesinin 22.03.2018 tarihli ve 2017/2393 E, 2018/723 K sayılı, 7. Hukuk Dairesinin 20.11.2018 tarihli ve 2018/4200 E, 2018/3103 K sayılı, 9. Hukuk Dairesinin 31.12.2018 tarihli ve 2018/3731 E, 2018/3857 K sayılı, 22. Hukuk Dairesinin 13.06.2017 tarihli ve 2016/24028 E, 2017/14012 K sayılı Kararına yer verilmek suretiyle müvekkili şirketin özel hukuk tüzel kişisi olduğuna kesin olarak karar verildiğini, müvekkil şirketin 5510 sayılı Kanunun 3/21 inci maddesinde tanımlanan kamu idarelerinden olmadığı gibi müvekkil şirketin 5335 sayılı Kanunun 30 uncu maddesinin 2 nci fıkrası kapsamında değerlendirilmesinin de usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek, müvekkil şirketin özel hukuk tüzel kişisi olduğunun tespitine, davalı kurum nezdindeki kaydının özel sektör işvereni olarak düzeltilmesine, başta 5510 sayılı Kanun’un 81 inci maddesi olmak üzere diğer tüm mevzuat gereği özel sektör işverenin yararlanması gereken prim teşviki, destek ve indirimlerden yararlanması gerektiğinin tespitine karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davacı Kurum vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı şirket hakkında yapılan işlemlerin yasaya ve mevzuata uygun olduğunu bu nedenle davanın reddi gerektiğini belirtmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; Davacı şirketin özel sektör işvereni olup olmadığı yönünden değerlendirmede; ATO Ticaret Sicil Müdürlüğünün 24.10.2019 tarihli yazısı ekinde gönderilen belgelere göre Çankaya Belediye Başkanlığı, TTK Hükümlerine göre 70771 sicil numarası ile 27.09.1990 tarihinde tescil edilen Çankaya Belde Sosyal Etkinlikler Gıda Temizlik Eğitim Bilişim San. ve Tic. A.Ş.’nin 01.12.2014 tarihine kadar %98,493 oranında, 01.12.2014 tarihinden itibaren 77.169.388/78.000.00 oranında, 07.07.2015 tarihinden itibaren 98.935.000/100.000.00 oranında hisseye sahip ortağı olup, 21.10.2015 tarihinden itibaren tek pay sahipli ortağı olduğu görülmüş olup dosya içerisinde bulunan kesinleşen emsal yargı kararından da anlaşılacağı üzere, şirketin sermaye yapısından ziyade yapılan işin kamusal bir iş olup olmadığı önem arz etmektedir.

Bilindiği üzere Kamu Kurumları tarafından şirket kurulması ve şirketin işleyişine ilişkin ayrı düzenleme bulunmamakta olup, şirket kurulması ve işletilmesini düzenleyen tek kanun Türk Ticaret Kanunudur. Bu nedenle şirketin kamu sektörü olup olmadığının güttüğü amaca göre belirlenmesi gerekmektedir. Kamu sektörünün amacı kar değil, kamu yararıdır. Öte yandan kamu sektörü halkın çıkarlarına göre hareket eder, herkese hizmetlerini eşit olarak sunar ve müşterisine göre hizmetleri farklılık göstermez.

Nitekim Çankaya Belde Sosyal Etkinlikler Gıda Temizlik Eğitim Bilişim San. ve Tic. A.Ş.’nin Şirket Ana Sözleşmesinin Amaç ve Konu başlıklı 3 üncü maddesinde; “Belde sakinlerinin ortak ve çağdaş gereksinimlerini karşılamak ve tanzim etme, gıda, zorunlu tüketim malları ve tarımsal maddeleri üretmek, pazarlamak ve beldenin daha çağdaş görünümü olması ve daha güçlü ekonomik zenginliğe ulaşması amacıyla konusu amme hizmeti olan Anonim Şirket kurulmuştur” denilmiş olup, şirketin asıl amacının amme hizmeti olduğu belirtilmiştir.

Öte yandan 5335 sayılı Kanunun 30 uncu maddesinin ikinci fıkrası ile genel bütçeye dahil daireler, katma bütçeli idareler, döner sermayeler, fonlar, belediyeler, il özel idareleri, belediyeler ve il özel idareleri tarafından kurulan birlik ve işletmeler, sosyal güvenlik kurumları, bütçeden yardım alan kuruluşlar ile özel kanunla kurulmuş diğer kamu kurum, kurul, üst kurul ve kuruluşları, kamu iktisadi teşebbüsleri ve bunların bağlı ortaklıkları ile müessese ve işletmelerinde ve sermayesinin %50’sinden fazlası kamuya ait olan diğer ortaklıklar kamu işyeri olarak kabul edilmiş, yine 5510 sayılı Kanun’un “tanımlar” başlıklı 3 üncü maddesinde; “Kamu idareleri: 10.12.2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen kamu idareleri ve kamu iktisadi teşebbüsleri ile bunların bağlı idare, ortaklık, müessese ve işletmeleri ve yukarıda belirtilenlerin ödenmiş sermayesinin %50’sinden fazlasına sahip oldukları ortaklık ve işletmelerden Türk Ticaret Kanununa tabi olmayanlarla özel kanunlarına göre personel çalıştıran diğer kamu kurumlarını,” ifade ettiği belirtilmiştir.

5018 sayılı 3 üncü maddesinin “a” bendinde “Genel yönetim kapsamındaki kamu idareleri: Uluslararası sınıflandırmalara göre belirlenmiş olan, merkezî yönetim kapsamındaki kamu idareleri, sosyal güvenlik kurumları ve mahallî idareleri” ifade ettiği, Mahalli idarelerin ise aynı maddenin “e” bendinde “Yetkileri belirli bir coğrafi alan ve hizmetlerle sınırlı olarak kamusal faaliyet gösteren belediye, il özel idaresi ile bunlara bağlı veya bunların kurdukları veya üye oldukları birlik ve idareleri” ifade ettiği belirtilmiştir.

Davacı şirkette, belde sakinlerinin ortak ve çağdaş gereksinimlerini karşılamak ve tanzim etmek, gıda, zorunlu tüketim malları ve tarımsal maddeleri üretmek, pazarlamak ve beldenin daha çağdaş görünümü olması ve daha güçlü ekonomik zenginliğe ulaşması için kamu yararı amacıyla halkın yararı gözetilerek sermayesinin %98,493 oranındaki bölümü Çankaya Belediye Başkanlığı tarafından karşılanarak kurulmuş bir şirket olup, 21.10.2015 tarihinden itibaren sadece Çankaya Belediye Başkanlığının ortağı olduğu tek ortaklı Anonim şirket haline gelmiştir.

Buna göre sermayesinin %50’den fazlası Çankaya Belediye Başkanlığına ait olan ve şirket Ana Sözleşmesine göre amacı kamu hizmeti olan davacı şirketin özel sektör kuruluşu olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığı sonucuna varılmıştır.

Davacı şirketin 5 puanlık prim indiriminden yararlanıp yararlanamayacağı yönünden yapılan değerlendirmede; 5763 sayılı Kanun’un 38/ç fıkrası gereğince 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5763 sayılı Kanun’un 24 üncü maddesi ile 5510 sayılı Kanuna eklenen 81 inci maddesinin 1 inci fıkrasının (ı) bendi ile “Bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki sigortalıları çalıştıran özel sektör işverenlerinin, bu maddesinin birinci fıkrasının (a) bendine göre malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primlerinden, işveren hissesinin beş puanlık kısmına isabet eden tutar Hazinece karşılanır. İşveren hissesine ait primlerin Hazinece karşılanabilmesi için, işverenlerin çalıştırdıkları sigortalılarla ilgili olarak bu Kanun uyarınca aylık prim ve hizmet belgelerinin yasal süresi içerisinde Sosyal Güvenlik Kurumuna vermeleri, sigortalıların tamamına ait sigorta primlerinin sigortalı hissesine isabet eden tutarı ile Hazinece karşılanmayan işveren hissesine ait tutarı yasal süresinde ödemeleri, Sosyal Güvenlik Kurumuna prim, idari para cezası ve bunlara ilişkin gecikme cezası ve gecikme zammı borcu bulunmaması şarttır. ……..” hükmü ile belli şartların varlığı halinde malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primlerinden, işveren hissesinin beş puanlık kısmına isabet eden tutarın Hazinece karşılanması uygulaması getirilmiş, bu şartlardan biri de işverenin özel sektör işvereni olmasıdır.

Öte yandan söz konusu hükümde 6111 sayılı Kanunun 215/1-b bendi gereğince 01.03.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6111 sayılı Kanunun 38 inci maddesi ile “Bu bent hükümleri; 21.04.2005 tarihli ve 5335 sayılı Kanunun 30 uncu maddesinin ikinci fıkrası kapsamına giren kurum ve kuruluşlara ait işyerleri ile 08.09.1983 tarihli ve 2886 sayılı Devlet İhale Kanununa, 04.01.2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanununa ve uluslararası anlaşma hükümlerine istinaden yapılan alım ve yapım işleri ile 4734 sayılı Kanundan istisna olan alım ve yapım işlerine ilişkin işyerleri, sosyal güvenlik destek primine tabi çalışanlar ve yurt dışında çalışan sigortalılar hakkında uygulanmaz.” şeklinde değişiklik yapılmış olup, söz konusu hükümde hangi kurum ve kuruluşların kamu işvereni olduğu 5335 sayılı Kanunun 30 uncu maddesinin 2 nci fıkrasına göre belirlenmesi gerektiği vurgulanmıştır.

5335 sayılı Kanunun 30 uncu maddesinin 2 nci fıkrasında; “Herhangi bir sosyal güvenlik kurumundan emeklilik veya yaşlılık aylığı alanlar bu aylıkları kesilmeksizin; genel bütçeye dahil daireler, katma bütçeli idareler, döner sermayeler, fonlar, belediyeler, il özel idareleri, belediyeler ve il özel idareleri tarafından kurulan birlik ve işletmeler, sosyal güvenlik kurumları, bütçeden yardım alan kuruluşlar ile özel kanunla kurulmuş diğer kamu kurum, kurul, üst kurul ve kuruluşları, kamu iktisadi teşebbüsleri ve bunların bağlı ortaklıkları ile müessese ve işletmelerinde ve sermayesinin %50’sinden fazlası kamuya ait olan diğer ortaklıklarda herhangi bir kadro, pozisyon veya görevde çalıştırılamaz ve görev yapamazlar” denilmiş olup, buna göre sermayesinin %50’den fazlası kamuya ait olan davacı şirketin 01.10.2008 tarihinden itibaren 5510 sayılı Kanunun 81 inci maddesinin 1 inci fıkrasının (ı) bendinde düzenlenen işveren hissesinin 5 puanlık kısmına ilişkin prim indiriminden yararlanması mümkün bulunmamaktadır.

Sonuç olarak tüm dosya kapsamına göre yapılan değerlendirmede; davacı şirketin özel sektör işvereni olmadığı, davacı şirketin başta 5510 sayılı Kanun’un 81 inci maddesi olmak üzere diğer tüm mevzuat gereği özel sektör işverenin yararlanması gereken prim teşviki, destek ve indirimlerden yararlanmasının mümkün bulunmadığı kanaatine varılarak davanın reddine dair karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.

B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili , kendisinin özel sektör işvereni olup TTK hükümlerine uygun şekilde kurulduğunu bu nedenle kurum işleminin iptali ile davasının kabulünün gerektiğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne dair karar verilmesini istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; sonuç itibarıyla, 6100 sayılı Kanun’un 355 inci maddesinde yer alan, incelemenin, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılacağı, ancak, kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde bunun kendiliğinden gözetileceği yönündeki düzenleme çerçevesinde yapılan incelemede, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların, sıralanan gerekçeler ışığında yerinde olmadığı, ayrıca, kamu düzenine ilişkin konularda da kararın esasına etkili bir aykırılık bulunmadığı anlaşıldığından, davacının istinaf başvurunun esastan reddine, karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
1.Davacı vekili, kendisinin özel sektör işvereni olup TTK hükümlerine uygun şekilde kurulduğunu ve bu şekilde özel hukuk hükümlerine göre işletildiğini, kamu iş yeri statüsünde sayılamayacağını ve tüm teşviklerden faydalandırılması gerekirken davalı kurumca açıklanan nedenle teşviklerden faydalandırılmadığını, bu nedenle kurum işleminin iptali ile davasının kabulünün gerektiğini belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davacı şirketin özel hukuk hükümlerine tabi olarak kurulan bir şirket olması nedeniyle iş yerlerinin tüm teşvik hükümlerinden faydalandırılması gerekip gerekmediğine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri aynı zamanda 331 inci maddesi ile birlikte 5510 sayılı Kanun hükümleridir.

3. Değerlendirme
1-.6100 sayılı HMK m. 119/1-e gereğince davacının, iddiasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetlerini bildirmek, m. 194 gereğince de taraflar, dayandıkları vakıaları, ispata elverişli şekilde somutlaştırma yükümlülüğü vardır. Tarafların, dayandıkları delilleri ve hangi delilin hangi vakıanın ispatı için gösterildiğini açıkça belirtmeleri zorunludur.

Bir davada haklı çıkabilmek için soyut veya genel hatlarıyla bir iddiayı ortaya koymak yeterli değildir. Aynı zamanda bu iddiaların, ispata elverişli hale getirilerek zaman, mekân ve içerik olarak somutlaştırılması gerekir. En azından iddianın araştırılabilmesine yönelik somut bilgi ve açıklamaların sunulması gerekir. İddia somutlaştırıldıktan sonra hâkim ve karşı taraf, bunun üzerinden savunma ve yargılama yapabilecektir. Soyut iddialar ve vakıalar üzerinden değerlendirme yapılması mümkün değildir.

Somutlaştırma yükü, genel anlamda tarafların açıklama ödevinin bir parçası ve layihalar teatisi aşamasındaki tezahür şeklidir. Somutlaştırma yükü, basit yargılama ve kendiliğinden araştırma ilkesinin uygulandığı davalarda da geçerlidir.

HMK m. 31 gereğince, Hâkim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir; soru sorabilir; delil gösterilmesini isteyebilir. Davaya konu talebin somutlaştırılmaması halinde önce hâkim, m. 31 ve 119/1-e gereğince davayı aydınlatma ödevi ve ön incelemedeki görevi gereği, somut olmayan hususların belirlenmesini davacıdan istemeli, gerekirse tarafa açıklattırma yaptırmalı, bu eksiklik giderildikten sonra yargılamaya devam etmelidir.

Eldeki davada ise, davacı şirketin talebinin özel sektör işvereni sıfatıyla tüm teşviklerden faydalandırılmaya yönelik olup olmadığı, bu kapsamda yapılacak irdeleme ve varılacak tespite göre özel sektör işverenliği sıfatı dışında veya başkaca bir sıfatla teşvik talebinin bulunup bulunmadığı hususunda davacı şirketten alınacak açıklama ile davasında hangi kanun maddesindeki teşvikten hangi geçerli sebeple faydalandırılma şartlarını taşıdığı hususu ve faydalandırılmayı talep ettiği husus tespit edilmelidir. Başka bir deyişle, davacı şirketin özel sektör işvereni sıfatının bulunmaması halinde dahi diğer teşvik hükümlerinden faydalandırılmaya yönelen bir talebinin bulunup bulunmadığı hususunun davacıdan alınacak açıklama ile tespit edilmesi ve sonucuna göre net bir şekilde hangi teşvik hükümlerinden hangi gerekçe ile faydalandırılma talebinin olduğu açıklığa kavuşturulduktan sonra davacı şirkete ait iş yerlerinin niteliği de gözetilerek bir karar verilmesi gereklidir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;

1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

2. İlk Derece Mahkemesi kararının sair yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

10.01.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.