Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2022/8230 E. 2022/14690 K. 22.11.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/8230
KARAR NO : 2022/14690
KARAR TARİHİ : 22.11.2022

Bölge Adliye
Mahkemesi : … Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesi
No :

Dava, 5434 sayılı Yasa kapsamında geçen fiili hizmet zammı süresi dikkate alınarak, 01.07.2019 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanması gerektiğinin tespiti ile faizi ile birlikte Kurumdan tahsili istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı Kurum vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine … Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesince davalının istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasında ve davanın kısmen kabulüne dair karar verilmiştir.
… Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesince verilen kararın, davacı ve davalı Kurum vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM:
Davacı vekili dava dilekçesi ile müvekkilinin 27.06.2019 tarihinde tahsis başvurusunda bulunduğunu, ancak Kurum tarafından sigortalılık başlangıç tarihinin 15.09.2015 tarihi olarak tespit edilerek 07.03.2027 tarihinde emekli olabileceğinin bildirildiğini, daha sonra kurumla yapılan görüşmeler sonucunda sigorta başlangıç tarihinin 15.09.1991 tarihi olarak tespit edildiğini, bunun üzerine kuruma 06.08.2019 tarihli dilekçeyle başvurarak fiili hizmet zammı süresinin tespitiyle, yaşlılık aylığı bağlanmasının talep edildiğini, bu talebinin de kurum tarafından 52 yaşını dolduracağı 07.03.2025 tarihinde emekliliğe hak kazanacağının belirtildiğini, bu hesaplamanın yanlış olduğunu, müvekkilinin fiili hizmet zammı süresinin 3 yıl, 9 ay, 4 gün olduğunu, mevzuata göre bu sürenin tamamının sigorta başlangıç tarihinden geri çekilmesi gerektiğini, hizmet başlangıç tarihinin 15.09.1991 olduğunu, 1354 gün fiili hizmet zammı süresinin bu tarihten geriye çekilmesiyle hizmet başlangıç tarihinin 11.12.1987 olduğunu, bu başlangıç tarihine göre de emeklilik tarihinin 50 yaşını doldurduğu 07.03.2023 tarihi olacağını, 5434 Sayılı Yasaya göre de bu tarihten de fiili hizmet süresinin tamamı kadar indirim yapılması gerektiğini, 07.03.2023 tarihinden 3 yıl, 9 ay, 4 gün düşüldüğü zaman ise emeklilik tarihinin 03.06.2019 olacağını belirterek, müvekkilinin hak etmiş olduğu 1354 gün (3 yıl, 9 ay, 4 günlük) fiili hizmet zammı süresinin tamamının sigortalılık başlangıç tarihinden çekilmesine, geri çekilmesi neticesinde bulunacak emeklilik yaş haddinden de işbu sürelerin düşülerek emeklilik tarihinin 03.06.2019 olduğunun, emeklilik aylığının bağlanması gerektiğinin ve kuruma emeklilik aylığı bağlanması talebiyle başvurduğu 27.06.2019 tarihini takip eden 01.07.2019 tarihinden itibaren emeklilik aylığının bağlanmasına ve birikmiş aylıkların yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
II-CEVAP:
Davalı vekili, davacının fiili hizmet zammı süresinden dilekçesinde talep ettiği şekli ile yararlanmasının yasal olarak mümkün olmadığını, davanın yasal dayanaktan yoksun olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Dosya münderecatı, yasalardaki hükümler ve Yargıtay içtihatlarına göre davacının 4/c kapsamındaki 3 yıl, 9 ay, 8 gün fiili hizmet zammı süreçlerinin hem sigortalılık başlangıcını hem de yaş şartını geriye götürmesi gerektiği, dosyada mevcut belgelere göre davacının 28.06.2019 tarihli tahsis talebinin reddinden sonra, davacının ilk sigortalılık başlangıç tarihinin 15.09.1991 tarihi olarak tespit edildiği, bu itibarla 3 yıl, 9 ay, 8 gün fiili hizmet zammının hem sigortalılık başlangıcını, hem de yaş koşulunu geriye götürecek şekilde uygulanması halinde davacının 15.09.1991 tarihi olan sigortalılık başlangıcının, 3 yıl, 9 ay, 8 gün geriye götürülmesi durumunda 07.12.1987 tarihi olacağı, bu halde ise 506 sayılı Kanunun geçici 81. maddesinin B bendine istinaden emeklilik şartlarının 24.11.1986 – 23.05.1988 tarihleri arasında işe başlayan erkek sigortalılar bakımından 25 yıl sigortalılık süresi, 5375 gün prim ödeme şartı ve 50 yaş olması, davacının ise 5434 sayılı Yasa kapsamındaki hizmetlerinden sonra 506 sayılı yasa kapsamında 3116 gün hizmetinin bulunması ve 2829 sayılı Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkındaki Yasa hükümleri çerçevesinde 1260 gün (2520 gün sigortalılığı bulunmaktadır) şartını da yerine getirmiş olması karşısında 07.03.1973 doğumlu olan davacının 3 yıl, 9 ay, 8 gün fiili hizmet zammının yaştan düşürülmesiyle doğum tarihinin 30.05.1969 tarihi olarak kabul edilebileceği ve 50 yaşını 30.05.2019 tarihinde doldurmuş olduğu, sigortalılık başlangıcının 07.12.1987 tarihi olmasına göre 25 yıllık sigortalılık süresini 07.12.2007 tarihinde doldurmuş olduğu, prim ödeme gün sayısı toplamının 11344 gün olduğu, tüm bu tespitlere göre de davacının tahsis talebinde bulunduğu 28.06.2019 tarihi göz önüne alınarak 01.07.2019 tarihinden itibaren yaşlılık yalığı bağlanması gerektiği anlaşılmış ve davanın kabulüne dair hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davanın kabulü ile, davacının fiili hizmet zammı süresi olan 1354 gün (3 yıl 9 ay 4 gün) fiili hizmet süresinin hem sigortalılık başlangıcı hem de yaş koşulunu geriye götürecek şekilde uygulanmasına ve 28.06.2019 tarihli tahsis talebine istinaden 01.07.2019 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı almaya hak kazandığının tespitine, 01.07.2019 tarihinden sonra birikmiş aylıkların hak kazandığı tarihten itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, dair karar verilmiştir.
B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
… Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesi; dosyadaki kayıt ve belgelere göre; 07.03.1973 doğumlu davacı …’ın, 15.09.1991-14.09.1995 (4 yıl ) ve 15.09.1995-14.10.2010 (15 yıl 1 ay) olmak üzere 19 yıl 10 ay 1 ay 4/1-c bendi kapsamında hizmeti ve 3 yıl 9 ay 8 gün fiili hizmet zammı bulunduğu, 28.06.2019 tarihli yaşlılık aylığı tahsis talebine verilen 22.08.2019 gün ve 12155972 sayılı Kurum işleminde; davacının11.344 gün primi, 31 yıl hizmeti bulunduğu ancak 52 yaş şartını yerine getirmediğinden aylık talebinin reddedildiği görülmektedir.
Somut olayda, davacının 23.05.2002 tarihine kadar 4 yıl öğrencilik, 9 yıl 8 ay 8 gün muvazzaf subaylık ve bu süreyle orantılı olarak (2 yıl 5 ay 2 gün) fiili hizmet süresi zammı bulunduğu, 23.05.2002 tarihindeki tüm hizmetinin 12 yıl 4 ay 10 gün olduğu ve 506 sayılı Kanun’un Geçici 81.maddesinin B bendinin (ı) alt bendine göre 25 yıl sigortalılık süresi, 52 yaş ve 5525 gün primi bulunması halinde yaşlılık aylığına hak kazanacağı, tahsis talep tarihi itibariyle sigortalılık süresi ve prim gün sayısı koşulunu sağladığı, 52 yaşını 07.03.2025 tarihinde dolduracağı, 5434 sayılı Kanun’un 205/son ve 506 sayılı Kanun’un Ek 39. maddesi gereğince fiili hizmet süresi zammının tamamının yaş haddinden indirilmesi gerektiği, buna göre 29.05.2020 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı koşullarını sağlayacağı, 28.06.2019 tarihli yaşlılık aylığı tahsis talep tarihinde yaşlılık aylığına hak kazanmadığı, hatalı bilirkişi raporu dayanak alınarak yaşlılık aylığı koşullarının hatalı tespit edildiği anlaşılmaktadır.
Mahkemece, yazılı şekilde “davacının fiili hizmet zammı süresi olan 1354 gün (3 yıl 9 ay 4 gün) fiili hizmet süresinin sigortalılık başlangıcından geriye götürecek şekilde uygulanmasına ve 28.06.2019 tarihli tahsis talebine istinaden 01.07.2019 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı almaya hak kazandığının tespitine, 01.07.2019 tarihinden sonra birikmiş aylıkların hak kazandığı tarihten itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,” karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu gibi; Kurumun, davacının yaşlılık aylığına hak kazanması için 52 yaşını doldurması gerektiğini savunarak fiili hizmet süresi zammını yaştan düşmeme biçimindeki işlemi de 506 sayılı Kanun’un Ek 39. maddesi karşısında hukuka uygun değildir.
Yukarıda yer alan açıklamalar ışığında, mahkemece, davanın kısmen kabulü ile davacının fiili hizmet zammı süresinin 506 sayılı Kanun’un Ek 39. maddesi gereğince Geçici 81. maddede belirtilen yaş haddinden indirilmesi gerektiğinin tespitine, fazlaya dair istemin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı biçimde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
Ne var ki bu hatanın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, davalı Kurum vekilinin istinaf isteminin 6100 sayılı HMK’nun 353/1-b-2 bendine göre kabulü ile mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın kısmen kabulü ile davacının fiili hizmet zammı süresinin 506 sayılı Kanun’un Ek 39. maddesi gereğince Geçici 81. maddede belirtilen yaş haddinden indirilmesi gerektiğinin tespitine, fazla istemin reddine karar verilmesi hususu müzakerede değerlendirilmek üzere heyete sunulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere,
Davalı Kurum vekilinin istinaf isteminin kabulü ile … 17. İş Mahkemesi’nin 10/09/2020 tarihli, 2019/417 Esas-2020/202 Karar sayılı kararının HMK’nun 353/1-b-2 maddesi gereğince kaldırılmasına,
Davanın kısmen kabulü ile davacının fiili hizmet zammı süresinin 506 sayılı Kanun’un Ek 39. maddesi gereğince aynı yasanın Geçici 81. maddesine göre belirlenen yaş haddinden indirilmesi gerektiğinin tespitine, Fazlaya dair istemin reddine, dair karar verilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davacı vekili, ilk derece mahkemesince verilen kararı yerinde olduğunu, ilk derece mahkemesi gibi karar verilmesi gerektiğini esasen bu kararın usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek verilen son kararın bozulmasını talep etmiştir.
Davalı kurum vekili, Kurum işlemlerine herhangi bir hatanın mevcut olmadığını aslen asıl ve birleşen davaların reddi yerine yazılı şekilde kabulünün usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın bozulmasını istemiştir.
V- İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
Davacı, 5434 sayılı Yasa kapsamında hak kazandığı fiili hizmet süresi zammının tamamının tahsis şartlarında sigortalılık başlangıç tarihinden geriye çekilmesi ile bulunacak sigortalılık süresine göre tabi olunması gereken yaş haddinden de düşülerek, kendisine 01.07.2019 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanması ile yasal faizleri ile birlikte davalı Kurumdan tahsilini talep etmiştir.
Uyuşmazlık, 5434 sayılı Yasanın 32. vd. maddeleri hükümlerince hak kazanılan fiili hizmet zammının hizmet birleştirilmesi ve tahsis aşamasında nasıl dikkate alınması gerektiği ile bu sürenin 2829 sayılı Yasanın 8. maddesi gereğince uygulanması gereken 506 sayılı Yasa kapsamındaki tahsis işlemlerinde sigortalılık başlangıç tarihinden geriye gidilmek suretiyle sigortalılık süresine eklenip eklenmeyeceği ve bu süre üzerinden belirlenecek yaş haddinden de düşülüp düşülemeyeceği hususundadır.
Uyuşmazlığın çözümü bakımından, öncelikle davacının hak kazandığı fiili hizmet zammı kavramı, niteliği ve 5434 sayılı Yasadaki itibari hizmete ilişkin hükümlerin varlığı ile 506 sayılı Yasa kapsamında yer alan itibari hizmet süresi kavramları ile birlikte yaşlılık aylığı tahsis koşulları üzerinde durulmalıdır.
5434 sayılı Yasanın 10. kısmında (31. ila 34. maddeleri arasında) fiili hizmet müddeti, 11. kısmında (35 ila 38. maddelerinde) ise itibari hizmet süresi düzenlenmiştir.
5434 sayılı Yasanın 31. maddesinde “Fiili hizmet müddeti; iştirakçinin 30 uncu madde gereğince bu kanunla tanınan haklardan faydalanmaya başladığı tarihten itibaren tam kesenek vermek suretiyle geçirdiği müddet” olarak tanımlanmış, 32. maddesinde; İştirakçilerin, 5434 sayılı Yasa kapsamında kesenek ödenen her yılı için görevlerine göre eklenecek fiili hizmet zamları belirlenmiş ve 32’nci maddede gösterilen vazifelere yılbaşından sonra girenlerin fiili hizmet müddet zamlarının, girdikleri ay hariç olmak üzere, o yılın geri kalan ayları için ve yılsonundan önce ayrılanların fiili hizmet müddeti zamlarının, ayrıldıkları ay da dâhil olmak üzere, yılın geçmiş ayları için hesaplanacağı belirtilmiş, ayrıca fiili hizmet müddeti zamlarının, emeklilik işlemlerinde fiili hizmet sayılacağı fakat toplamının 8 yılı geçemeyeceği belirtilmiş olsa da, Lokomotif makinist ve ateşçilerin bu süreden istisna olduğu, son olarak 34. maddesinde ise, fiili hizmet sürelerinin her yıl ilgili kurumlarınca, yılsonlarından itibaren 3 ay içinde Sandığa göndermeye ilişkin zorunluluk düzenlenmiştir.
Eklemek gerekirse; 5434 sayılı Yasanın geçici 205. maddesinde de, 32’inci madde gereğince fiilî hizmet sürelerine zam yapılanların bu maddede belirtilen yaş hadlerinden, hizmetlerine eklenen fiilî hizmet süresi zammı kadar indirim yapılır. Hükmü yer almaktadır.
5434 sayılı Yasada düzenlenen “itibari hizmet” süresi ise, 35. maddede “Bu kanun gereğince bağlanacak aylıklar ve yapılacak kesenek iadesi ve toptan ödemelerin hesabında fiili hizmet müddetlerine eklenen süredir” şeklinde tanımlanmış, 36. maddede; iştirakçilerin, görevlerine göre fiili hizmet sürelerinin her yıl için fıkralarında gösterilen itibari hizmet süreleri ekleneceği belirtilmiş ve açıkça (zamlar hariç) tutulmuş olup, toplamlarının 3 aydan az ve toplamı 5 yıldan fazla olamayacağı belirtilmiştir.
506 sayılı Yasanın ek 5. maddesinde de “itibari hizmet süresi” kavramına yer verilmiş olup, bu maddede ise, “506 sayılı Kanuna göre sigortalı sayılanların, kanunda sayılan görevlerde geçen sigortalılık sürelerine, bu sürelerin her tam yılı için, hizalarında gösterilen süreler, sigortalılık süresi olarak eklenir.” hükmü ile öncelikle; 18.02.2000 tarihli 1997/1 Esas ve 2000/1 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’na göre, salt sigortalılık süresine eklenmesi gereken süre olarak tanımlanmıştır.
506 sayılı Yasanın Ek 39’uncu maddesinde de “Bu Kanunun Ek 5 ve Ek 6’ncı maddeleri gereğince sigortalılık süresine ilave edilen gün sayıları, beş yıldan çok olmamak üzere bu Kanun’un 60. ve Geçici 81’inci maddelerinde belirtilen yaş hadlerinden indirilir.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Konu, son olarak 5510 sayılı Yasa ile düzenlenmiş ve 01.10.2008 günü itibarıyla aynı tarihte yürürlüğe giren “Fiili hizmet süresi zammı” başlıklı 40. maddesinde, belirtilen iş yerlerinde ve işlerde çalışan sigortalıların prim ödeme gün sayılarına, bu iş yerlerinde ve işlerde geçen çalışma sürelerinin her 360 günü için karşılarında gösterilen gün sayılarının, fiili hizmet süresi zammı olarak ekleneceği, çalışmanın fiili hizmet süresi zammı kapsamında değerlendirilebilmesi için, tablonun (13) ve (14) numaralı sıralarında belirtilen sigortalılar hariç, sigortalının kapsamdaki iş yerleri ile birlikte işlerde fiilen çalışması ve söz konusu işlerin risklerine maruz kalmasının şart olduğu açıklanmıştır.
5510 sayılı Yasanın “Malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortasına ilişkin bazı geçiş hükümleri” başlıklı geçici 1. maddesinde yer alan “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ile 2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanununa tabi olanlar, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında, 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve diğer bağımsız çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ve bu Kanunla mülga 2926 sayılı tarımda kendi adına ve hesabına çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa tabi olanlar, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında, 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununa tabi olanlar, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında kabul edilir.” hükmü nedeniyle, tahsis koşulları bakımından davanın yasal dayanaklarından olan 506 sayılı Kanunun 60 ve geçici 81’inci maddelerinde yaşlılık aylığından yararlanmak için; kural olarak maddede belirlenen yaşa ulaşmış olmak, belirli bir süre prim ödemek, işten ayrılmak ve talepte bulunmak koşulları öngörülmüştür. Ne var ki, Anayasa Mahkemesi 2019/104 Esas, 2021/13 Karar ve 14.01.2021 tarihli kararı ile “17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasası’nın mülga 62. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “….çalıştığı işten ayrıldıktan sonra…” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline” karar vermiş ve Anayasa Mahkemesinin iptal kararının gerekçesinden de anlaşılacağı üzere işten ayrılma koşulunu özünde Anayasaya aykırı kabul etmiştir.
2829 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanun’un 4’üncü maddesindeki; “kurumlara tabi çeşitli işlerde çalışmış olanların hizmet süreleri, aynı tarihlere rastlamamak kaydıyla bu Kanuna göre aylık bağlanmasına hak kazanıldığında birleştirilir.” hükmü uyarınca çeşitli sosyal güvenlik kurumlarına tabi olarak geçen hizmet süreleri de yaşlılık aylığı bağlanmasına esas olmak üzere birleştirilmekte ve sigortalının yaşlılık aylığı bağlanması için tabi olduğu yaş, prim gün sayısı ve sigortalılık süresi tespit edilmektedir.
Yukarıda sayılan düzenlemeler birlikte irdelendiğinde; mahkemece, 2829 sayılı Yasa kapsamında hizmetleri birleştirilen ve 506 sayılı Yasa kapsamında tahsis koşulları uyuşmazlık konusu olan, davacının 5434 sayılı Yasanın 32. vd. maddeleri hükümlerince hak kazandığı “fiili hizmet zammının” tahsis koşullarından olan yaş haddinden indirilmesine ilişkin kabul, 506 sayılı Yasanın Ek 39’uncu maddesi karşısında yerinde ise de, 5434 sayılı Yasada yer alan “fiili hizmet zammının”, iştirakçilerin görev yaptıkları süreler boyunca ve tam kesenek vermek suretiyle geçirdiği sürelere ilişkin olarak yapılan ek bir zam niteliğinde olduğu ve fiili hizmet süresine eklenmesi gerektiği, buna göre eklenen bu hizmetin, iştirakçilerin fiili hizmet süresini, emeklilik ikramiye miktarını ve emekli aylığı bağlama oranını artırdığı ve yaş haddinden de 8 yıla kadar indirim sağladığı, 5434 sayılı Yasanın 11. kısmında 35 vd. maddelerinde ayrıca düzenlenmiş olan “itibari hizmet” sürelerinin de, istekle emekliye ayrılmak için gerekli olan, kadınlarda 20, erkeklerde 25 hizmet yılının hesabı ve emekli ikramiyesinin hesaplanmasında bu sürenin dikkate alınmayacağı, ancak keseneklerin iadesinde, toptan ödeme yapılmasında ödenecek paranın ve aylık bağlanmasına hak kazanılması halinde bağlanacak aylığın oranının artmasına etki ettiği dikkate alınarak, 5434 sayılı Yasanın 32.vd. maddelerinde düzenlenmiş “fiili hizmet zammının”, 506 sayılı Yasadaki ve içtihadı birleştirme kararı gereğince sadece sigortalılık süresine eklenmesi gereken “itibari hizmet” süresinden farklı bir kavram olduğu açıkça anlaşılmakta olduğundan, bu sürenin 506 sayılı Yasa kapsamında tahsise esas sigortalılığın başlangıç tarihinden geriye çekilmesi mümkün değildir. Başka bir deyişle, 5434 sayılı Yasa kapsamında hak kazanılan “fiili hizmet zammının” kişilerin fiili hizmetine eklenmesi gerektiği söylenebilir ise de, birleşen hizmetler sonrasında, 506 sayılı Yasanın 60. ve geçici 81. maddesindeki yaşlılık aylığı bağlanmasına ilişkin koşullar bakımından uygulama yapılırken, sigortalılık süresi yönünden, kişinin sigortalılık başlangıç tarihiden geriye doğru ekleme yapılması ile sigortalılık başlangıç tarihinin geriye çekilmesi suretiyle, ek bir sigortalılık süresine veya başkaca bir uygulama yapılmasına imkân vermediği hususu dikkate alınmalı ve buna göre tahsis koşulları yeniden irdelenmeli, sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Eklemek gerekirse, tahsis yapılmasına ilişkin eldeki davada, Kuruma başvuruda bulunulduğu tarih veya dava tarihi itibarıyla tümüyle oluşmayan tahsis koşullarının yargılama aşamasında gerçekleşmesi durumunda, özellikle, Anayasa’nın 141. maddesindeki, davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının, yargının görevi olduğunu belirten hüküm, 6100 sayılı Kanunun “Usul ekonomisi ilkesi” başlıklı 30. maddesinde yer alan, hâkimin, yargılamanın kabul edilebilir süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlü olduğu yönündeki düzenleme, sosyal koruma, dayanışma, sosyal denkleştirme ve zorunluluk ilkelerine dayanan sosyal sigortalar, bireyin onuru ile kişiliğinin geliştirilmesi için kaçınılmaz ekonomik, sosyal ve kültürel hakların doyurulması temeline dayanan sosyal güvenlik hukukunun ilkeleri dikkate alındığında, bütün şartların yerine getirildiği tarihi izleyen aybaşından itibaren aylığa hak kazanıldığının tespitine ilişkin hüküm kurulması, kuşkusuz, yargılama aşamasında gelir/aylık bağlama koşulları gerçekleşen sigortalı yönünden tahsis talep günü itibarıyla şartlar oluşmamakla Kurumun dava açılmasına sebep olan herhangi bir haksız işleminin de söz konusu bulunmadığı gözetilerek yargılama giderlerinin taraflar arasında paylaştırılıp vekil ile temsil olunan davalı Kurum yararına da avukatlık ücreti belirlenmesi gereği de bozma sonrası yapılacak yargılamada dikkate alınmalı ve buna göre bir karar verilmelidir.
Eldeki dava bakımından ise, mahkemece, davacı hakkında fiili hizmet zammı süresinin yaş haddinden indirilmesi gerektiğine ilişkin kabul ve uygulama yapılması yerinde ise de, 23.05.2002 tarihi öncesinde geçen fiili hizmet zammının sigortalılık süresine ilavesi ile bu aşamadan sonra tahsis şartlarından ola yaş şartının belirlenmesi suretiyle yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
O halde, davacı ve davalı Kurum vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve … Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun kabulüne ilişkin kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: … Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesi kararının yukarıda açıklanan nedenlerle HMK’nın 373/2 maddesi gereği BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz eden ilgiliye iadesine, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 22.11.2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.