Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2022/8218 E. 2022/14692 K. 22.11.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/8218
KARAR NO : 2022/14692
KARAR TARİHİ : 22.11.2022

Bölge Adliye
Mahkemesi : … Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesi
No :

Dava, 5434 sayılı Yasa kapsamında geçen fiili hizmet zammı süresi dikkate alınarak, 01.08.2018 tarihi itibari ile yaşlılık aylığı bağlanması gerektiğinin tespiti ile faizi ile birlikte Kurumdan tahsili istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı Kurum vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine … Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesince davalının istinaf başvurusunun esastan reddine dair karar verilmiştir.
… Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesince verilen kararın, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM:
Davacı vekili dava dilekçesiyle davacının Türk Silahlı kuvvetleri bünyesinde subay (pilot) olarak çalıştığını 29.11.2010 tarihinde istifa ederek ayrıldığını daha sonra özel bir hava yolu şirketinde çalışmaya devam ettiğini hizmetlerinin birleştirilmesi ve yıpranmaya tabi fiili hizmet süresi tespit edilerek sigorta başlangıç tarihli ve yaş haddinden geriye çekilerek emeklilik tarihinin tespit edilmesi için kuruma müracaat ettiğini kurum tarafından fiili hizmet zammının hesaplanarak süresine eklendiğini hizmet başlangıcının geriye eksik çekildiğini yaş haddinden indirim yapılmadığını belirterek fiili hizmet zammının sigorta başlangıç tarihinden geri çekilmesini bulunacak emeklilik yaş haddinden de düşülerek emekli başvuru tarihinin 31.07.2018 olarak tespitini talep ve dava etmiştir.
II-CEVAP:
Davalı vekili, davacının 29.11.2010 tarihine kadar 4/c kapsamında bu tarihten sonra 4/a kapsamında sigortalı olduğunu hizmetlerinin birleştirilmesi halinde fiili hizmet zammının eklenmesinin söz konusu olmadığını yaş haddinden indirilecek sürenin yarısı olduğunu dava tarihinden sonra ki bir tarihin emeklilik tarihi olarak tespitinin mümkün olmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Yapılan yargılama sonunda taraf beyanları, davacının sicil dosyası, kurum evrakları, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde 23.08.1971 doğumlu davacının yaş koşulu 23.08.2020 tarihinde tamamlanacaktır. 4 yıl 3 ay 23 günlük fiili hizmet zammı süresi kadar geriye götürüldüğünde sigortalılık başlangıç tarihi 01.05.1967 tarihine göre davacının 01.05.2016 tarihinde tamamladığı ve bu tarihte yaşlılık aylığına hak kazandığı anlaşılacaktır. Davacı 31.07.2018 tarihinde yaşlılık aylığı tahsis tarihinde bulunmuş olup bu tarihi takip eden aybaşından itibaren yaşlılık aylığı bağlanması gerekeceğinden davacının yaşlılık aylığı almaya hak kazandığı tarih 01.08.2018 olacaktır. Davacının fiili hizmet zammı süresi yaş haddinden indirildiğinde davacının 01.05.2016 tarihinde emeklilik koşullarını taşıdığı tahsis talebinde bulunduğu 31.07.2018 tarihinde yaşlılık aylığına hak kazandığı bu tarihi takip eden ayın başı olan 01.08.2018 tarihinde yaşlılık aylığı almaya hak kazandığının tespitine karar vermek gerekmiş davacının başvuru tarihine göre hak kazandığı aylıkların yasal faizi ile davalıdan tahsili gerektiğinin tespitine karar vermek gerekmiş ve açılan davanın kabulü ile, davacının talebini reddeden kurum işleminin iptali ile, davacının 4 yıl, 3 ay, 23 gün fiili hizmet zammından faydalanması gerektiğinin tespitine, emeklilik tarihinin 01/05/2015 olduğunun Tespitine, SGK’ya yapılan tahsis talebine göre 31/07/2018 tarihinden itibaren hesaplanan emeklilik aylıklarının yasal faizi ile davacıya ödenmesi gerektiğinin Tespitine, dair karar verilmiştir.
B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
… Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesi, Dosyadaki kayıt ve belgelere göre; 23.08.1971 doğumlu davacının 15.09.1989- 14.09.1993 (4 yıl ) ve 15.09.1993-14.12.2010 (17 yıl 3 ay) olmak üzere toplam 25 yıl 6 ay 23 gün 4/1-c bendi kapsamında hizmeti ve 4 yıl 3 ay 23 gün fiili hizmet zammı süresinin bulunduğu,
31.07.2018 tarihli yaşlılık aylığı tahsis talebine verilen 19.09.2018 günlü Kurum işleminde; davacının 11.903 gün primi, 28 yıl hizmeti bulunduğu ancak yaş şartını yerine getirmediğinden aylık talebinin reddedildiği görülmektedir.Somut olayda, 23.05.2002 tarihine kadar davacının 4 yıl öğrencilik, 8 yıl 8 ay 8 gün muvazzaf subaylık ve bu süreyle orantılı olarak (2 yıl 2 ay 2 gün) fiili hizmet zammı süresi bulunduğu, 23.05.2002 tarihindeki tüm hizmetinin 14 yıl 10 ay 10 gün olduğu ve 506 sayılı Kanun’un Geçici 81.maddesinin B bendinin (g) alt bendine göre 25 yıl sigortalılık süresi, 50 yaş ve 5375 gün primi bulunması halinde yaşlılık aylığına hak kazanacağı, tahsis talep tarihi itibariyle sadece sigortalılık süresi ve prim gün sayısı koşulunu sağladığı, 23.08.1971 doğumlu davacının 50 yaşını 23/08/2021 tarihinde dolduracağı, 5434 sayılı Kanun’un 205/son ve 506 sayılı Kanun’un Ek 39. maddesi gereğince fiili hizmet süresi zammının tamamının yaş haddinden indirilmesi gerektiği, buna göre 30.05.2017 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı koşullarını sağlayacağı, 31.07.2018 tarihli yaşlılık aylığı tahsis talep tarihinde yaşlılık aylığına hak kazandığı anlaşılmaktadır.

Mahkemece dayanak alınan bilirkişi raporunda ve kararın gerekçesinde yaşlılık aylığı koşulları hatalı tespit edilmiş ise de “01.08.2018 tarihinden itibaren yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitine” karar verilmesi isabetlidir.
Yukarıda yer alan açıklamalar ışığında, gerekçeli kararda yaşlılık aylığı koşullarının hatalı tespit edildiği görülmekle birlikte İlk Derece Mahkemesi kararının sonucu itibarıyla hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, faiz hesabının 5510 sayılı Yasa’nın 42. maddesi gereğince tahsis tarihini takip eden üç ayın sonundan başlatılmasının yasa gereği olmasına göre, bu durumun hükmün infazı sırasında davalı Kurum tarafından dikkate alınması mümkün olduğundan istinaf başvurusunda bulunan taraf ve istinaf sebepleri gözetilerek yapılan istinaf incelemesine göre davalı Kurum vekilinin istinaf isteminin 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b.1 bendi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere,
… 18. İş Mahkemesi’nin 18/11/2019 tarihli, 2018/310 Esas-2019/386 Karar sayılı kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davalı Kurum vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Yasa’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine, dair hüküm kurulmuştur.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davalı Kurum vekili, Kurum işlemlerine herhangi bir hatanın mevcut olmadığını aslen davanın reddi yerine yazılı şekilde kabulünün usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın bozulmasını istemiştir.
V- İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
Davacı, 5434 sayılı Yasa kapsamında hak kazandığı fiili hizmet süresi zammının tamamının tahsis şartlarında sigortalılık başlangıç tarihinden geriye çekilmesi ile bulunacak sigortalılık süresine göre tabi olunması gereken yaş haddinden de düşülerek, kendisine 01.08.2018 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanması ile yasal faizleri ile birlikte davalı Kurumdan tahsilini talep etmiştir.
Uyuşmazlık, 5434 sayılı Yasanın 32. vd. maddeleri hükümlerince hak kazanılan fiili hizmet zammının hizmet birleştirilmesi ve tahsis aşamasında nasıl dikkate alınması gerektiği ile bu sürenin 2829 sayılı Yasanın 8. maddesi gereğince uygulanması gereken 506 sayılı Yasa kapsamındaki tahsis işlemlerinde sigortalılık başlangıç tarihinden geriye gidilmek suretiyle sigortalılık süresine eklenip eklenmeyeceği ve bu süre üzerinden belirlenecek yaş haddinden de düşülüp düşülemeyeceği hususundadır.
Uyuşmazlığın çözümü bakımından, öncelikle davacının hak kazandığı fiili hizmet zammı kavramı, niteliği ve 5434 sayılı Yasadaki itibari hizmete ilişkin hükümlerin varlığı ile 506 sayılı Yasa kapsamında yer alan itibari hizmet süresi kavramları ile birlikte yaşlılık aylığı tahsis koşulları üzerinde durulmalıdır.
5434 sayılı Yasanın 10. kısmında (31. ila 34. maddeleri arasında) fiili hizmet müddeti, 11. kısmında (35 ila 38. maddelerinde) ise itibari hizmet süresi düzenlenmiştir.
5434 sayılı Yasanın 31. maddesinde “Fiili hizmet müddeti; iştirakçinin 30 uncu madde gereğince bu kanunla tanınan haklardan faydalanmaya başladığı tarihten itibaren tam kesenek vermek suretiyle geçirdiği müddet” olarak tanımlanmış, 32. maddesinde; İştirakçilerin, 5434 sayılı Yasa kapsamında kesenek ödenen her yılı için görevlerine göre eklenecek fiili hizmet zamları belirlenmiş ve 32’nci maddede gösterilen vazifelere yılbaşından sonra girenlerin fiili hizmet müddet zamlarının, girdikleri ay hariç olmak üzere, o yılın geri kalan ayları için ve yılsonundan önce ayrılanların fiili hizmet müddeti zamlarının, ayrıldıkları ay da dâhil olmak üzere, yılın geçmiş ayları için hesaplanacağı belirtilmiş, ayrıca fiili hizmet müddeti zamlarının, emeklilik işlemlerinde fiili hizmet sayılacağı fakat toplamının 8 yılı geçemeyeceği belirtilmiş olsa da, Lokomotif makinist ve ateşçilerin bu süreden istisna olduğu, son olarak 34. maddesinde ise, fiili hizmet sürelerinin her yıl ilgili kurumlarınca, yılsonlarından itibaren 3 ay içinde Sandığa göndermeye ilişkin zorunluluk düzenlenmiştir.
Eklemek gerekirse; 5434 sayılı Yasanın geçici 205. maddesinde de, 32’inci madde gereğince fiilî hizmet sürelerine zam yapılanların bu maddede belirtilen yaş hadlerinden, hizmetlerine eklenen fiilî hizmet süresi zammı kadar indirim yapılır. Hükmü yer almaktadır.
5434 sayılı Yasada düzenlenen “itibari hizmet” süresi ise, 35. maddede “Bu kanun gereğince bağlanacak aylıklar ve yapılacak kesenek iadesi ve toptan ödemelerin hesabında fiili hizmet müddetlerine eklenen süredir” şeklinde tanımlanmış, 36. maddede; iştirakçilerin, görevlerine göre fiili hizmet sürelerinin her yıl için fıkralarında gösterilen itibari hizmet süreleri ekleneceği belirtilmiş ve açıkça (zamlar hariç) tutulmuş olup, toplamlarının 3 aydan az ve toplamı 5 yıldan fazla olamayacağı belirtilmiştir.
506 sayılı Yasanın ek 5. maddesinde de “itibari hizmet süresi” kavramına yer verilmiş olup, bu maddede ise, “506 sayılı Kanuna göre sigortalı sayılanların, kanunda sayılan görevlerde geçen sigortalılık sürelerine, bu sürelerin her tam yılı için, hizalarında gösterilen süreler, sigortalılık süresi olarak eklenir.” hükmü ile öncelikle; 18.02.2000 tarihli 1997/1 Esas ve 2000/1 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’na göre, salt sigortalılık süresine eklenmesi gereken süre olarak tanımlanmıştır.
506 sayılı Yasanın Ek 39’uncu maddesinde de “Bu Kanunun Ek 5 ve Ek 6’ncı maddeleri gereğince sigortalılık süresine ilave edilen gün sayıları, beş yıldan çok olmamak üzere bu Kanun’un 60. ve Geçici 81’inci maddelerinde belirtilen yaş hadlerinden indirilir.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Konu, son olarak 5510 sayılı Yasa ile düzenlenmiş ve 01.10.2008 günü itibarıyla aynı tarihte yürürlüğe giren “Fiili hizmet süresi zammı” başlıklı 40. maddesinde, belirtilen iş yerlerinde ve işlerde çalışan sigortalıların prim ödeme gün sayılarına, bu iş yerlerinde ve işlerde geçen çalışma sürelerinin her 360 günü için karşılarında gösterilen gün sayılarının, fiili hizmet süresi zammı olarak ekleneceği, çalışmanın fiili hizmet süresi zammı kapsamında değerlendirilebilmesi için, tablonun (13) ve (14) numaralı sıralarında belirtilen sigortalılar hariç, sigortalının kapsamdaki iş yerleri ile birlikte işlerde fiilen çalışması ve söz konusu işlerin risklerine maruz kalmasının şart olduğu açıklanmıştır.
5510 sayılı Yasanın “Malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortasına ilişkin bazı geçiş hükümleri” başlıklı geçici 1. maddesinde yer alan “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ile 2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanununa tabi olanlar, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında, 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve diğer bağımsız çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ve bu Kanunla mülga 2926 sayılı tarımda kendi adına ve hesabına çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa tabi olanlar, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında, 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununa tabi olanlar, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında kabul edilir.” hükmü nedeniyle, tahsis koşulları bakımından davanın yasal dayanaklarından olan 506 sayılı Kanunun 60 ve geçici 81’inci maddelerinde yaşlılık aylığından yararlanmak için; kural olarak maddede belirlenen yaşa ulaşmış olmak, belirli bir süre prim ödemek, işten ayrılmak ve talepte bulunmak koşulları öngörülmüştür. Ne var ki, Anayasa Mahkemesi 2019/104 Esas, 2021/13 Karar ve 14.01.2021 tarihli kararı ile “17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasası’nın mülga 62. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “….çalıştığı işten ayrıldıktan sonra…” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline” karar vermiş ve Anayasa Mahkemesinin iptal kararının gerekçesinden de anlaşılacağı üzere işten ayrılma koşulunu özünde Anayasaya aykırı kabul etmiştir.
2829 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanun’un 4’üncü maddesindeki; “kurumlara tabi çeşitli işlerde çalışmış olanların hizmet süreleri, aynı tarihlere rastlamamak kaydıyla bu Kanuna göre aylık bağlanmasına hak kazanıldığında birleştirilir.” hükmü uyarınca çeşitli sosyal güvenlik kurumlarına tabi olarak geçen hizmet süreleri de yaşlılık aylığı bağlanmasına esas olmak üzere birleştirilmekte ve sigortalının yaşlılık aylığı bağlanması için tabi olduğu yaş, prim gün sayısı ve sigortalılık süresi tespit edilmektedir.
Yukarıda sayılan düzenlemeler birlikte irdelendiğinde; mahkemece, 2829 sayılı Yasa kapsamında hizmetleri birleştirilen ve 506 sayılı Yasa kapsamında tahsis koşulları uyuşmazlık konusu olan, davacının 5434 sayılı Yasanın 32. vd. maddeleri hükümlerince hak kazandığı “fiili hizmet zammının” tahsis koşullarından olan yaş haddinden indirilmesine ilişkin kabul, 506 sayılı Yasanın Ek 39’uncu maddesi karşısında yerinde ise de, 5434 sayılı Yasada yer alan “fiili hizmet zammının”, iştirakçilerin görev yaptıkları süreler boyunca ve tam kesenek vermek suretiyle geçirdiği sürelere ilişkin olarak yapılan ek bir zam niteliğinde olduğu ve fiili hizmet süresine eklenmesi gerektiği, buna göre eklenen bu hizmetin, iştirakçilerin fiili hizmet süresini, emeklilik ikramiye miktarını ve emekli aylığı bağlama oranını artırdığı ve yaş haddinden de 8 yıla kadar indirim sağladığı, 5434 sayılı Yasanın 11. kısmında 35 vd. maddelerinde ayrıca düzenlenmiş olan “itibari hizmet” sürelerinin de, istekle emekliye ayrılmak için gerekli olan, kadınlarda 20, erkeklerde 25 hizmet yılının hesabı ve emekli ikramiyesinin hesaplanmasında bu sürenin dikkate alınmayacağı, ancak keseneklerin iadesinde, toptan ödeme yapılmasında ödenecek paranın ve aylık bağlanmasına hak kazanılması halinde bağlanacak aylığın oranının artmasına etki ettiği dikkate alınarak, 5434 sayılı Yasanın 32. vd. maddelerinde düzenlenmiş “fiili hizmet zammının”, 506 sayılı yasadaki ve içtihadı birleştirme kararı gereğince sadece sigortalılık süresine eklenmesi gereken “itibari hizmet” süresinden farklı bir kavram olduğu açıkça anlaşılmakta olduğundan, bu sürenin 506 sayılı Yasa kapsamında tahsise esas sigortalılığın başlangıç tarihinden geriye çekilmesi mümkün değildir. Başka bir deyişle, 5434 sayılı Yasa kapsamında hak kazanılan “fiili hizmet zammının” kişilerin fiili hizmetine eklenmesi gerektiği söylenebilir ise de, birleşen hizmetler sonrasında, 506 sayılı Yasanın 60. ve geçici 81. maddesindeki yaşlılık aylığı bağlanmasına ilişkin koşullar bakımından uygulama yapılırken, sigortalılık süresi yönünden, kişinin sigortalılık başlangıç tarihiden geriye doğru ekleme yapılması ile sigortalılık başlangıç tarihinin geriye çekilmesi suretiyle, ek bir sigortalılık süresine veya başkaca bir uygulama yapılmasına imkân vermediği hususu dikkate alınmalı ve buna göre tahsis koşulları yeniden irdelenmeli, sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Eklemek gerekirse, tahsis yapılmasına ilişkin eldeki davada, Kuruma başvuruda bulunulduğu tarih veya dava tarihi itibarıyla tümüyle oluşmayan tahsis koşullarının yargılama aşamasında gerçekleşmesi durumunda, özellikle, Anayasa’nın 141. maddesindeki, davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının, yargının görevi olduğunu belirten hüküm, 6100 sayılı Kanunun “Usul ekonomisi ilkesi” başlıklı 30. maddesinde yer alan, hâkimin, yargılamanın kabul edilebilir süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlü olduğu yönündeki düzenleme, sosyal koruma, dayanışma, sosyal denkleştirme ve zorunluluk ilkelerine dayanan sosyal sigortalar, bireyin onuru ile kişiliğinin geliştirilmesi için kaçınılmaz ekonomik, sosyal ve kültürel hakların doyurulması temeline dayanan sosyal güvenlik hukukunun ilkeleri dikkate alındığında, bütün şartların yerine getirildiği tarihi izleyen aybaşından itibaren aylığa hak kazanıldığının tespitine ilişkin hüküm kurulması, kuşkusuz, yargılama aşamasında gelir/aylık bağlama koşulları gerçekleşen sigortalı yönünden tahsis talep günü itibarıyla şartlar oluşmamakla Kurumun dava açılmasına sebep olan herhangi bir haksız işleminin de söz konusu bulunmadığı gözetilerek yargılama giderlerinin taraflar arasında paylaştırılıp vekil ile temsil olunan davalı Kurum yararına da avukatlık ücreti belirlenmesi gereği de bozma sonrası yapılacak yargılamada dikkate alınmalı ve buna göre bir karar verilmelidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve … Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun reddine ilişkin kararının kaldırılarak, ilk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: … Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesi kararının HMK’nın 373/1 maddesi gereği kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İlk derece Mahkemesine gönderilmesi ile kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 22.11.2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.