YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/7805
KARAR NO : 2022/14693
KARAR TARİHİ : 22.11.2022
Bölge Adliye
Mahkemesi : … Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesi
No :
Dava, 5434 sayılı Yasa kapsamında geçen fiili hizmet zammı süresi dikkate alınarak, 01.08.2019 tarihi itibari ile yaşlılık aylığı bağlanması gerektiğinin tespiti ile faizi ile birlikte Kurumdan tahsili istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı Kurum vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine … Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesince davalının istinaf başvurusunun esastan reddine dair karar verilmiştir.
… Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesince verilen kararın, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM:
Davacı vekili dava dilekçesi ile müvekkilinin 26.11.1971 doğumlu olduğunu, 15.12.1989-14.11.2010 tarihleri arasında Türk Hava Kuvvetlerinde muvazzaf subay olarak görev yaptığı 20 yıl 11 aya istinaden yıpranma payı olarak 4 yıl, 3 ay, 15 günlük fiili hizmet zammının (FHZ) mevcut olduğunu, 506 sayılı yasanın Ek 39. maddesi uyarınca fiili hizmet zammı süresinin yaş haddinden indirilmesinin ve yine ilgili mevzuat uyarınca fiili hizmet zammı süresinin hizmet başlangıç tarihinden de geriye çekilmesi gerektiğini, 26.11.1971 tarihinde doğan müvekkilinin yaş haddinden 4 yıl, 3 ay, 15 günlük FHZ indirimi yapılarak doğum tarihinin 11.08.1967 tarihi olarak kabul edilmesini yine hizmet başlangıç tarihinin ise 15.12.1989 tarihinden 4 yıl, 3 ay, 15 gün geriye çekilerek 30.08.1985 tarihi olarak kabul edilmesi gerektiğini ve hizmet başlangıç tarihi 30.08.1985 tarihi olarak esas alındığında müvekkilinin emeklilik şartlarının 49 yaş, 25 sigortalılık yılı, 5300 prim gün sayısı olduğunun, müvekkilinin müracaat tarihi itibariyle emeklilik için aranan şartları yerine getirerek müracaat tarihini izleyen aybaşı olan 01.08.2019 tarihi itibariyle emekliliğe hak kazandığını belirterek, müvekkilinin 4 yıl, 3 ay, 15 günlük FHZ süresinin hizmet başlangıç tarihinden ve emeklilik yaş haddinden indirilerek müracaat tarihini izleyen aybaşı olan 01.08.2019 tarihinden itibaren emekli sayıldığının ve emeklilik aylığına hak kazandığının, hak kazanılan aylıkların hak kazanılan tarihten itibaren yasal faiziyle birlikte müvekkiline ödenmesi gerektiğinin tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
II-CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesiyle uyuşmazlığın 5434 sayılı Kanun hükümleri bağlamında çözümleneceği gözetildiğinde açılan davanın görüm ve çözümünde idari yargının görevli olduğunu ve davacının fiili hizmet zammı istediği çalışmalarının Türk Silahlı Kuvvetleri nezdinde geçmiş olduğundan yetkili Mahkemelerin … Mahkemeleri olduğunu ayrıca davacının dava konusu talebi ile ilgili müvekkili kuruma yazılı başvuruda bulunmadan dava açıldığından davanın bu yönden de reddinin gerektiğini, belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Dosya kapsamına göre davacının 5434 sayılı yasa kapsamında 15.09.1993 – 14.11.2010 tarihleri arasında toplam 6180 prim ödeme gün sayısının bulunduğu, 5434 sayılı yasanın 32. maddesi kapsamında her 360 günlük hizmeti için 90 gün fiili hizmet zammından yararlanması hakkı olduğundan ve 15.09.1993 – 14.11.2010 tarihleri arasında (toplam 6180 gün) bu haktan yararlanmaya müstehak olduğu, Fiili Hizmet Zammının; (bu kapsamda çalışılan gün sayısı x 0,25) formülü ile hesaplandığında (6180 x 0,25 = 1545 gün) olacağı ve bu sürenin de 4 yıl, 3 ay, 15 güne isabet ettiği tespit edilmiştir.
Buna göre davacının 4 yıl, 3 ay, 15 günlük fiili hizmet zammının hem sigortalılık başlangıcını hem de yaş koşulunu geriye götürecek şekilde uygulanması gerektiği, davacının sigortalılık başlangıç tarihinin 15.12.1989 tarihinden 4 yıl, 3 ay, 15 gün geriye götürülerek 30.08.1985 tarihi olarak tespit edilebileceği ve 506 sayılı Kanunun Geçici 81. maddesinin B-C bentlerine istinaden emeklilik şartlarının 24.05.1985 – 23.11.1986 tarihleri arasında işe başlayan erkek sigortalılar bakımından 25 yıl sigortalılık süresi, 5300 gün prim ödeme şartı ve 49 yaş şartı olduğu ve ayrıca 5434 sayılı hizmetlerinden sonra 506 sayılı yasa kapsamında 2742 gün hizmetinin bulunduğu dikkate alındığında 2829 sayılı Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkındaki yasanın hükümleri çerçevesinde 1260 gün şartını da yerine getirdiği, 26.11.1971 doğumla olan davacı bakımından 4 yıl, 3 ay, 15 günlük fiili hizmet zammının yaştan da düşürülmesiyle doğum tarihinin 11.08.1967 tarihi olarak kabul edilmesine göre 49 yaşını 11.08.2016 tarihinde doldurmuş olacağı. bu na karşılık sigortalılık başlangıcının 30.08.1985 tarihi olmasına göre 25 yıllık sigortalılık süresini 30.08.2010 tarihinde doldurmuş olacağı yine 5300 gün prim ödeme gün şartını toplam 11.922 prim ödeme gün sayısı bulunması ile tamamlamış olacağı ve davacının 31.07.2019 tarihli yaşlılık aylığı tahsis talebi itibariyle yaşlılık aylığına hak kazandığı anlaşılmakla davanın kabulüne karar verilmiş Davanın kabulü ile, davacının 4 yıl 3 ay 15 günlük fiili hizmet zammı süresinin tamamının hizmet başlangıç tarihinden ve emeklilik yaş haddinden indirilerek, müracaat tarihini izleyen aybaşı olan 01.08.2019 tarihinden itibaren emekli sayıldığının ve emeklilik aylığına hak kazandığının ve hak kazanılan aylıkların hak kazanılan tarihten itibaren yasal faizi ile birlikte davacıya ödenmesi gerektiğinin tespitine, dair karar verilmiştir.
B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
… Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesi, Somut olayda; davacının 506 sayılı yasanın geçici 81/B-g alt bendine göre ( 23/05/2002 deki 14 yıl 7 ay 10 günlük hizmeti nazara alındığında) 25 yıl sigortalılık süresi, 50 yaş ve en az 5375 gün prim ödemesinin bulunması halinde yaşlılık aylığına hak kazanacağı uyuşmazlık konusu değildir. Nitekim davalı Kurum da davacının 25 yıl sigortalılık süresi, 50 yaş ve en az 3575 gün prim ödeme gün sayısını tamamladığında aylık bağlama koşullarının oluşacağını kabul etmiştir. Uyuşmazlık fiili hizmet zammının yaştan indirilmesi gerekip gerekmeyeceğine ilişkindir. Davacının 50 yaşını 26.11.2021 tarihinde dolduracağı, 5434 sayılı Kanunu 205/son ve 506 sayılı Yasanın ek 39. maddesi gereği fiili hizmet süre zammının tamamının yaş haddinden indirilmesi gerektiği buna göre 26.11.2021 tarihinden 4yıl 3 ay 15 gün indirildiğinde 11.08.2017 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı koşullarını sağlamış olup, mahkemece yaşlılık aylığı koşullarını 11.08.2016 tarihinde sağladığının belirtilmesinin 31.07.2019 tarihinde tahsis talebinde bulunulduğundan kararda 01/08/2019 tarihinden itibaren yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitine karar verilmesi nedeniyle sonuca etkili olmadığından, davalı Kurum vekilinin istinaf başvurusunun oy birliği ile esastan reddine karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmakla aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle,
… 17. İş Mahkemesi’nin 25.02.2020 tarihli, 2019/321 Esas – 2020/98 Karar sayılı kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davalı Kurum vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Yasanın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine, dair hüküm kurulmuştur.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davalı Kurum vekili, Kurum işlemlerine herhangi bir hatanın mevcut olmadığını aslen davanın reddi yerine yazılı şekilde kabulünün usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın bozulmasını istemiştir.
V- İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
Davacı, 5434 sayılı Yasa kapsamında hak kazandığı fiili hizmet süresi zammının tamamının tahsis şartlarında sigortalılık başlangıç tarihinden geriye çekilmesi ile bulunacak sigortalılık süresine göre tabi olunması gereken yaş haddinden de düşülerek, kendisine 01.08.2018 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanması ile yasal faizleri ile birlikte davalı Kurumdan tahsilini talep etmiştir.
Uyuşmazlık, 5434 sayılı Yasanın 32. vd. maddeleri hükümlerince hak kazanılan fiili hizmet zammının hizmet birleştirilmesi ve tahsis aşamasında nasıl dikkate alınması gerektiği ile bu sürenin 2829 sayılı Yasanın 8. maddesi gereğince uygulanması gereken 506 sayılı Yasa kapsamındaki tahsis işlemlerinde sigortalılık başlangıç tarihinden geriye gidilmek suretiyle sigortalılık süresine eklenip eklenmeyeceği ve bu süre üzerinden belirlenecek yaş haddinden de düşülüp düşülemeyeceği hususundadır.
Uyuşmazlığın çözümü bakımından, öncelikle davacının hak kazandığı fiili hizmet zammı kavramı, niteliği ve 5434 sayılı Yasadaki itibari hizmete ilişkin hükümlerin varlığı ile 506 sayılı Yasa kapsamında yer alan itibari hizmet süresi kavramları ile birlikte yaşlılık aylığı tahsis koşulları üzerinde durulmalıdır.
5434 sayılı Yasanın 10. kısmında (31. ila 34. maddeleri arasında) fiili hizmet müddeti, 11. kısmında (35 ila 38. maddelerinde) ise itibari hizmet süresi düzenlenmiştir.
5434 sayılı Yasanın 31. maddesinde “Fiili hizmet müddeti; iştirakçinin 30 uncu madde gereğince bu kanunla tanınan haklardan faydalanmaya başladığı tarihten itibaren tam kesenek vermek suretiyle geçirdiği müddet” olarak tanımlanmış, 32. maddesinde; İştirakçilerin, 5434 sayılı Yasa kapsamında kesenek ödenen her yılı için görevlerine göre eklenecek fiili hizmet zamları belirlenmiş ve 32’nci maddede gösterilen vazifelere yılbaşından sonra girenlerin fiili hizmet müddet zamlarının, girdikleri ay hariç olmak üzere, o yılın geri kalan ayları için ve yılsonundan önce ayrılanların fiili hizmet müddeti zamlarının, ayrıldıkları ay da dâhil olmak üzere, yılın geçmiş ayları için hesaplanacağı belirtilmiş, ayrıca fiili hizmet müddeti zamlarının, emeklilik işlemlerinde fiili hizmet sayılacağı fakat toplamının 8 yılı geçemeyeceği belirtilmiş olsa da, Lokomotif makinist ve ateşçilerin bu süreden istisna olduğu, son olarak 34. maddesinde ise, fiili hizmet sürelerinin her yıl ilgili kurumlarınca, yılsonlarından itibaren 3 ay içinde Sandığa göndermeye ilişkin zorunluluk düzenlenmiştir.
Eklemek gerekirse; 5434 sayılı Yasanın geçici 205. maddesinde de, 32’inci madde gereğince fiilî hizmet sürelerine zam yapılanların bu maddede belirtilen yaş hadlerinden, hizmetlerine eklenen fiilî hizmet süresi zammı kadar indirim yapılır. Hükmü yer almaktadır.
5434 sayılı Yasada düzenlenen “itibari hizmet” süresi ise, 35. maddede “Bu kanun gereğince bağlanacak aylıklar ve yapılacak kesenek iadesi ve toptan ödemelerin hesabında fiili hizmet müddetlerine eklenen süredir” şeklinde tanımlanmış, 36. maddede; iştirakçilerin, görevlerine göre fiili hizmet sürelerinin her yıl için fıkralarında gösterilen itibari hizmet süreleri ekleneceği belirtilmiş ve açıkça (zamlar hariç) tutulmuş olup, toplamlarının 3 aydan az ve toplamı 5 yıldan fazla olamayacağı belirtilmiştir.
506 sayılı Yasanın ek 5. maddesinde de “itibari hizmet süresi” kavramına yer verilmiş olup, bu maddede ise, “506 sayılı Kanuna göre sigortalı sayılanların, kanunda sayılan görevlerde geçen sigortalılık sürelerine, bu sürelerin her tam yılı için, hizalarında gösterilen süreler, sigortalılık süresi olarak eklenir.” hükmü ile öncelikle; 18.02.2000 tarihli 1997/1 Esas ve 2000/1 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’na göre, salt sigortalılık süresine eklenmesi gereken süre olarak tanımlanmıştır.
506 sayılı Yasanın Ek 39’uncu maddesinde de “Bu Kanunun Ek 5 ve Ek 6’ncı maddeleri gereğince sigortalılık süresine ilave edilen gün sayıları, beş yıldan çok olmamak üzere bu Kanun’un 60. ve Geçici 81’inci maddelerinde belirtilen yaş hadlerinden indirilir.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Konu, son olarak 5510 sayılı Yasa ile düzenlenmiş ve 01.10.2008 günü itibarıyla aynı tarihte yürürlüğe giren “Fiili hizmet süresi zammı” başlıklı 40. maddesinde, belirtilen iş yerlerinde ve işlerde çalışan sigortalıların prim ödeme gün sayılarına, bu iş yerlerinde ve işlerde geçen çalışma sürelerinin her 360 günü için karşılarında gösterilen gün sayılarının, fiili hizmet süresi zammı olarak ekleneceği, çalışmanın fiili hizmet süresi zammı kapsamında değerlendirilebilmesi için, tablonun (13) ve (14) numaralı sıralarında belirtilen sigortalılar hariç, sigortalının kapsamdaki iş yerleri ile birlikte işlerde fiilen çalışması ve söz konusu işlerin risklerine maruz kalmasının şart olduğu açıklanmıştır.
5510 sayılı Yasanın “Malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortasına ilişkin bazı geçiş hükümleri” başlıklı geçici 1. maddesinde yer alan “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ile 2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanununa tabi olanlar, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında, 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve diğer bağımsız çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ve bu Kanunla mülga 2926 sayılı tarımda kendi adına ve hesabına çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa tabi olanlar, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında, 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununa tabi olanlar, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında kabul edilir.” hükmü nedeniyle, tahsis koşulları bakımından davanın yasal dayanaklarından olan 506 sayılı Kanunun 60 ve geçici 81’inci maddelerinde yaşlılık aylığından yararlanmak için; kural olarak maddede belirlenen yaşa ulaşmış olmak, belirli bir süre prim ödemek, işten ayrılmak ve talepte bulunmak koşulları öngörülmüştür. Ne var ki, Anayasa Mahkemesi 2019/104 Esas, 2021/13 Karar ve 14.01.2021 tarihli kararı ile “17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasası’nın mülga 62. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “….çalıştığı işten ayrıldıktan sonra…” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline” karar vermiş ve Anayasa Mahkemesinin iptal kararının gerekçesinden de anlaşılacağı üzere işten ayrılma koşulunu özünde Anayasaya aykırı kabul etmiştir.
2829 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanun’un 4’üncü maddesindeki; “kurumlara tabi çeşitli işlerde çalışmış olanların hizmet süreleri, aynı tarihlere rastlamamak kaydıyla bu Kanuna göre aylık bağlanmasına hak kazanıldığında birleştirilir.” hükmü uyarınca çeşitli sosyal güvenlik kurumlarına tabi olarak geçen hizmet süreleri de yaşlılık aylığı bağlanmasına esas olmak üzere birleştirilmekte ve sigortalının yaşlılık aylığı bağlanması için tabi olduğu yaş, prim gün sayısı ve sigortalılık süresi tespit edilmektedir.
Yukarıda sayılan düzenlemeler birlikte irdelendiğinde; mahkemece, 2829 sayılı Yasa kapsamında hizmetleri birleştirilen ve 506 sayılı Yasa kapsamında tahsis koşulları uyuşmazlık konusu olan, davacının 5434 sayılı Yasanın 32. vd. maddeleri hükümlerince hak kazandığı “fiili hizmet zammının” tahsis koşullarından olan yaş haddinden indirilmesine ilişkin kabul, 506 sayılı Yasanın Ek 39’uncu maddesi karşısında yerinde ise de, 5434 sayılı Yasada yer alan “fiili hizmet zammının”, iştirakçilerin görev yaptıkları süreler boyunca ve tam kesenek vermek suretiyle geçirdiği sürelere ilişkin olarak yapılan ek bir zam niteliğinde olduğu ve fiili hizmet süresine eklenmesi gerektiği, buna göre eklenen bu hizmetin, iştirakçilerin fiili hizmet süresini, emeklilik ikramiye miktarını ve emekli aylığı bağlama oranını artırdığı ve yaş haddinden de 8 yıla kadar indirim sağladığı, 5434 sayılı Yasanın 11. kısmında 35 vd. maddelerinde ayrıca düzenlenmiş olan “itibari hizmet” sürelerinin de, istekle emekliye ayrılmak için gerekli olan, kadınlarda 20, erkeklerde 25 hizmet yılının hesabı ve emekli ikramiyesinin hesaplanmasında bu sürenin dikkate alınmayacağı, ancak keseneklerin iadesinde, toptan ödeme yapılmasında ödenecek paranın ve aylık bağlanmasına hak kazanılması halinde bağlanacak aylığın oranının artmasına etki ettiği dikkate alınarak, 5434 sayılı Yasanın 32.vd. maddelerinde düzenlenmiş “fiili hizmet zammının”, 506 sayılı Yasadaki ve içtihadı birleştirme kararı gereğince sadece sigortalılık süresine eklenmesi gereken “itibari hizmet” süresinden farklı bir kavram olduğu açıkça anlaşılmakta olduğundan, bu sürenin 506 sayılı Yasa kapsamında tahsise esas sigortalılığın başlangıç tarihinden geriye çekilmesi mümkün değildir. Başka bir deyişle, 5434 sayılı Yasa kapsamında hak kazanılan “fiili hizmet zammının” kişilerin fiili hizmetine eklenmesi gerektiği söylenebilir ise de, birleşen hizmetler sonrasında, 506 sayılı Yasanın 60. ve geçici 81. maddesindeki yaşlılık aylığı bağlanmasına ilişkin koşullar bakımından uygulama yapılırken, sigortalılık süresi yönünden, kişinin sigortalılık başlangıç tarihiden geriye doğru ekleme yapılması ile sigortalılık başlangıç tarihinin geriye çekilmesi suretiyle, ek bir sigortalılık süresine veya başkaca bir uygulama yapılmasına imkân vermediği hususu dikkate alınmalı ve buna göre tahsis koşulları yeniden irdelenmeli, sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Eklemek gerekirse, tahsis yapılmasına ilişkin eldeki davada, Kuruma başvuruda bulunulduğu tarih veya dava tarihi itibarıyla tümüyle oluşmayan tahsis koşullarının yargılama aşamasında gerçekleşmesi durumunda, özellikle, Anayasa’nın 141. maddesindeki, davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının, yargının görevi olduğunu belirten hüküm, 6100 sayılı Kanunun “Usul ekonomisi ilkesi” başlıklı 30. maddesinde yer alan, hâkimin, yargılamanın kabul edilebilir süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlü olduğu yönündeki düzenleme, sosyal koruma, dayanışma, sosyal denkleştirme ve zorunluluk ilkelerine dayanan sosyal sigortalar, bireyin onuru ile kişiliğinin geliştirilmesi için kaçınılmaz ekonomik, sosyal ve kültürel hakların doyurulması temeline dayanan sosyal güvenlik hukukunun ilkeleri dikkate alındığında, bütün şartların yerine getirildiği tarihi izleyen aybaşından itibaren aylığa hak kazanıldığının tespitine ilişkin hüküm kurulması, kuşkusuz, yargılama aşamasında gelir/aylık bağlama koşulları gerçekleşen sigortalı yönünden tahsis talep günü itibarıyla şartlar oluşmamakla Kurumun dava açılmasına sebep olan herhangi bir haksız işleminin de söz konusu bulunmadığı gözetilerek yargılama giderlerinin taraflar arasında paylaştırılıp vekil ile temsil olunan davalı Kurum yararına da avukatlık ücreti belirlenmesi gereği de bozma sonrası yapılacak yargılamada dikkate alınmalı ve buna göre bir karar verilmelidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve … Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun reddine ilişkin kararının kaldırılarak, ilk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: … Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesi kararının HMK’nın 373/1 maddesi gereği kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İlk derece Mahkemesine gönderilmesi ile kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 22.11.2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.