Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2022/7446 E. 2023/2414 K. 14.03.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/7446
KARAR NO : 2023/2414
KARAR TARİHİ : 14.03.2023

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
SAYISI : 2020/638 E., 2021/197 K.

KARAR : Kısmen kabul

Taraflar arasındaki sigortalının iş kazası sonucu vefat etmesi nedeniyle yakınlarının maddi ve manevi tazminat istemi davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Mahkemece (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesince verilen bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde davanın kısmen kabul ve kısmen reddine karar verilmiştir.

Kararın davacılar ve davalılar vekilleri tarafından temyiz edildiği anlaşıldıktan; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi … tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacılar murisi …’un 20.09.2010 tarihinde … ve … tarafından kiralanmış tarlada havuç söküm işi yaparken aynı tarlada çalışan …’nun kullandığı …’ya ait … plakalı traktörün neden olduğu kaza sonrası yaşamını kaybettiğini, olayın 5510 sayılı Kanunun 13 üncü maddesi uyarınca bir iş kazası olduğunu, ceza yargılamasında davalılardan …’nın kusurlu bulunduğunu, murisin ölümü ile davacıların destekten yoksun kalarak maddi ve manevi zarar gördüklerine, telafisi güç elem ve kedere gark olduklarını belirterek, müvekkillerinin maddi ve manevi zararlarını gidermek için 67.096,60.-TL maddi tazminat ile her bir davacı için ayrı ayrı 25.000,00.-TL’den olmak üzere toplam 125,000,00.-TL manevi tazminatın yasal faizleriyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; olayın iş kazası olmayıp trafik kazası olduğunu, görev itirazında bulunduklarını, olayın meydana gelmesinde kusurun muriste bulunduğunu, murisin sağlığında muntazam ve devamlı işlerde çalışmadığını, sezonluk havuç dikme işinde çalıştığını, davacılara bağlanan aylığın zarardan mahsubu gerekeceğini belirterek, davanın reddini istemiştir.

III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 27.05.2016 tarihli ve 2012/112 Esas, 2016/312 Karar sayılı kararı ile;
A- Maddi Tazminat açısından;
1- Davacı …’nın maddi tazminat talebinin reddine,

2- Diğer davacıların maddi tazminat taleplerinin ıslah edilmiş şekilde kabulü ile; davacı … için 17.287,88 TL, … için 24.543,34 TL, … için 13.850,21 TL ve … için 9.415,17 TL maddi tazminatın ayrı ayrı olay tarihi olan 20/09/2010 tarihinden işleyecek yasal faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile bu davacılara ödenmesine.

B- Manevi tazminat açısından: Davacıların manevi tazminat taleplerinin kısmen kabulü ile; davacı … için 10.000,00 TL, … için 20.000,00 TL, … için 20.000,00 TL, … için 20.000,00 TL ve … için 20.000,00 TL manevi tazminatın ayrı ayrı olay tarihi olan 20.09.2010 tarihinden işleyecek yasal faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile bu davacılara ödenmesine, bu konudaki fazla taleplerinin reddine, karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1.Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar ve davalılar vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

2. (Kapatılan) 21.Hukuk Dairesinin 27.02.2018 tarih ve 2016/12744 Esas ve 2018/1912 Karar sayılı ilamında özetle; davacı çocuklar …,…,… ‘un ortaöğrenime devam ettikleri anlaşıldığı halde 25 yaşlarına kadar destek göreceği varsayımıyla zarar hesabı yapılması gerekirken erkek çocuğun 20, kız çocukların 22 yaşına kadar hesap edilen zararlarına göre sonuca gidilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu, olay tarihi itibariyle gerçekleşen acı dikkate alınmaksızın davacı eş yararına hükmedilen 10.000,00 TL manevi tazminatın az olduğu belirtilerek mahkeme kararı bozulmuştur.

B. Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin 24.10.2018 tarihli ve 2018/440 Esas, 2018/869 Karar sayılı kararı ile; bozma ilamı doğrultusunda bilirkişiden rapor aldırıldığı, dosyaya toplanan tüm belge ve bilgilerin bir bütün olarak değerlendirilmesinden; davacı eş …’un zararının kurum tarafından karşılanması, davacı çocuk …’un 04.11.2016 tarihinde evlendiği, evlendiği tarihe kadarki destekten yoksun kalma nedeni ile uğradığı zararın kurumca karşılanmış olması nedenleri ile ölenin desteğinden mahrum kalma nedeni ile zararlarının bulunmadığı, davacı çocuk Şerife’nin ise Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda diğer davacı kardeşlerinin ölenin desteğinden yararlanma sürelerinin artması nedeni ile desteğin payının düştüğü bu husus nazara alan bilirkişi raporundan davacı …’nin 10.616,26 TL, …’un 20.640,04 TL, …’nın 30.229,70 TL destekten yoksun kalma nedeni ile zararının olduğunun anlaşıldığı, davacıların murisinin öldüğü tarihteki yaşı, ülkenin ekonomik koşulları tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi, hükmedilecek tutarın manevi tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandırma niteliğide nazara alınarak davacı eş ve çocuklar için 20.000,00 TL manevi tazminata hükmetmek geretiği kanaatine varıldığı gerekçesiyle;

I-Davacı …’un,
1-Maddi tazminat talebinin reddine,
2-20.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 20.09.2010 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine fazlaya ilişkin talebin reddine,

II-Davacı … ‘un,
1-Maddi tazminat talebinin reddine,

2-20.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 20.09.2010 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine fazlaya ilişkin talebin reddine,

III-Davacı …’un,
1-Maddi tazminat talebinin kısmen kabulü ile; 10.616,26 TL’nin kaza tarihi olan 20.09.2010 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine fazlaya ilişkin talebin reddine,

2-20.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 20.09.2010 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine fazlaya ilişkin talebin reddine,

IV-Davacı …’un,
1-Maddi tazminat talebinin kabulü ile; 17.287,88 TL’nin kaza tarihi olan 20.09.2010 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine fazlaya ilişkin hakkın saklı tutulmasına,

2-20.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 20.09.2010 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine fazlaya ilişkin talebin reddine,

V- Davacı …’un,
1-Maddi tazminat talebinin kabulü ile; 24.543,34 TL’nin kaza tarihi olan 20.09.2010 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine fazlaya ilişkin hakkın saklı tutulmasına,

2-20.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 20.09.2010 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine fazlaya ilişkin talebin reddine, karar verilmiştir.

C. Bozma Kararı
1.Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. (Kapatılan) 21.Hukuk Dairesinin 02.06.2020 tarih ve 2019/242 Esas ve 2020/1844 Karar sayılı ilamında özetle; mahkemenin 05.05.2016 tarihli kararının taraf vekillerinin temyizi üzerine davalılar vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddiyle, davacı taraf yararına davacı çocuklar …,…,…’un ortaöğrenime devam ettikleri anlaşıldığı halde 25 yaşlarına kadar destek göreceği varsayımıyla zarar hesabı yapılması gerekirken erkek çocuğun 20, kız çocukların 22 yaşına kadar hesap edilen zararlarına göre sonuca gidilmesinin hatalı olduğundan ve davacı eş yararına hükmedilen 10.000,00 TL manevi tazminatın az olduğından bahisle bozulduğu, mahkemece bozma ilamına uyulmasına karar verildiği ve yargılamaya devam edildiği, davacı taraf yararına oluşan kazanılmış hak ihlal edilerek bir kısım davacılar bakımından bozulan kararda hüküm altına alınan maddi tazminat tutarlarının altında maddi tazminata hükmedildiği, yapılacak işin; bozma öncesi hükme esas alınan 29.02.2016 tarihli hesap raporundaki diğer bütün verilerin aynı kalması suretiyle Dairenin 27.02.2018 tarih 2016/12744 Esas 2018/1912 Karar sayılı ilamında belirtilen çocukların 25 yaşlarına kadar destek göreceğinin varsayımıyla 29.02.2016 tarihli hesap raporunu düzenleyen bilirkişiye zarar hesaplarının yaptırılması (davacı çocuk …’nın evlendiği tarih dikkate alınarak) ile önceki bozma ilamındaki hususların gözönünde bulundurularak usulü kazanılmış haklara da riayet edilerek rapor neticesine göre bir karar vermekten ibaret olduğu belirtilerek mahkeme kararı bozulmuştur.

D. Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin 02.03.2021 tarihli ve 2020/638 Esas, 2021/197 Karar sayılı kararı ile; bozma ilamına uyulduğu, dosyanın bilirkişiye tevdi edilerek 24.01.2021 tarihli bilirkişi raporu aldırıldığı, dosyaya toplanan tüm belge ve bilgilerin bir bütün olarak değerlendirilmesinden; davacı eş …’un zararının kurum tarafından karşılanması nedeni ile ölenin desteğinden mahrum kalma nedeni ile zararının bulunmadığı; davacı çocuk …’nın 04.11.2016 tarihinde evlendiği, diğer davacı çocukların eğitim öğrenim hayatına devam etmeleri nedeni ile 25 yaşına kadar destek görecekleri hususlarını dikkate alan 24.01.2021 tarihli bozma ilamına uygun, denetime elverişli bilirkişi raporundan davacı …’nın 849,08 TL, davacı …’nin 13.850,21, …’un 54.303,68 TL, …’nın 88.529,77 TL destekten yoksun kalma nedeni ile zararının olduğu, davacıların murisinin öldüğü tarihteki yaşı, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi, hükmedilecek tutarın manevi tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandırma niteliği de nazara alınarak davacı eş ve çocuklar için 20.000,00 TL manevi tazminata hükmetmek gerektiği kanaatine varıldığı gerekçesiyle;

I-Davacı …’un,
1-Maddi tazminat talebinin reddine,
2-20.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 20.09.2010 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine fazlaya ilişkin talebbin reddine,

II-Davacı … ‘un,
1-Maddi tazminat talebinin kısmen kabulü ile; 849,08 TL’nin kaza tarihi olan 20.09.2010 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
2-20.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 20.09.2010 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,

III-Davacı …’un,
1-Maddi tazminat talebinin kabulü ile; 13.850,21 TL’nin kaza tarihi olan 20.09.2010 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
2-20.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 20.09.2010 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,

IV-Davacı …’un,
1-Maddi tazminat talebinin kabulü ile; 17.287,88 TL’nin kaza tarihi olan 20.09.2010 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine fazlaya ilişkin hakkın saklı tutulmasına,

2-20.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 20.09.2010 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine fazlaya ilişkin talebin reddine,

V- Davacı …’un,

1-Maddi tazminat talebinin kabulü ile; 24.543,34 TL’nin kaza tarihi olan 20.09.2010 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine fazlaya ilişkin hakkın saklı tutulmasına,

2-20.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 20.09.2010 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar ve davalılar vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
1.Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; müvekkili … dışında diğer müvekkillerin usuli kazanılmış haklarının korunduğunu, ancak Yargıtay ilamında açıkça yer almasına rağmen …’un mahkeme kararı ile verilen tazminat miktarının daha da düşürüldüğünü, yerel mahkeme tarafından verilen kararın usul ve esasa aykırı olduğunu, Yargıtay tarafından gözetilen usuli kazanılmış hakların, yerel mahkeme tarafından bozma ilamına rağmen dikkate alınmadığını, bozma ilamına aykırı olarak karar verildiğini, manevi tazminatların az olduğunu, her bir davacı yönünden kabul edilen maddi ve manevi tazminat talepleri için ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini beyanla kararın bozulmasını talep etmiştir.

2.Davalılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğunu, kusuru kabul etmediklerini, hesap raporunun hatalı olduğunu, SGK tarafından ödenen toplam tutarın maddi tazminatlardan düşülmesi gerektiğini, bozma ilamından sonra maddi tazminat miktarlarında orantısız artış meydana geldiğini, manevi tazminatların fazla olduğunu beyanla kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, iş kazası neticesinde vefat eden sigortalının yakınlarının maddi ve manevi tazminata hak kazanıp kazanmadığına ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
6100 sayılı HMK Geçici 3 üncü maddesi delaletiyle uygulama imkanı bulan 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 1086 sayılı HUMK’nun 427 ilâ 444 üncü maddeleri, 6100 sayılı HMK’nun 26 ncı ve 303 ncü maddesi, 818 sayılı Borçlar Kanunun 332 ve 98 inci maddeleri gereğince uygulanan aynı Kanunun 41, 42, 43, 44, 46 ve 47 nci maddeleri ile 53 ncü maddesi, 6101 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun 2 nci maddesi gereğince uygulanma olanağı bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanun’un 55 inci maddesi, 4857 sayılı İş Kanun’un 77 inci maddesi, manevi tazminatın belirlenmesi yönünden 22.06.1996 gün ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı.

3. Değerlendirme
1.Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere, hükmün uyulan önceki Yargıtay bozma ilamına uygun biçimde verilmiş olmasına, bozma ile kesinleşen ve karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin yeniden incelenmesine hukukça ve yasaca cevaz bulunmamasına, temyiz kapsam ve nedenlerine göre; davacılar vekilinin tüm, davalılar vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir.

2.Mahkemenin 24.10.2018 tarihli ve 2018/440 Esas, 2018/869 Karar sayılı kararının, (Kapatılan) 21.Hukuk Dairesinin 02.06.2020 tarih ve 2019/242 Esas ve 2020/1844 Karar sayılı ilamı ile “bozma öncesi hükme esas alınan 29.02.2016 tarihli hesap raporundaki diğer bütün verilerin aynı kalması suretiyle Dairemizin 27.02.2018 tarih 2016/12744 Esas 2018/1912 Karar sayılı ilamında belirtilen çocukların 25 yaşlarına kadar destek göreceğinin varsayımıyla 29.02.2016 tarihli hesap raporunu düzenleyen bilirkişiye zarar hesaplarının yaptırılması (davacı çocuk …’nın evlendiği tarih dikkate alınarak) ile önceki bozma ilamındaki hususların gözönünde bulundurularak usulü kazanılmış haklara da riayet edilerek rapor neticesine göre bir karar vermek gerektiği ” şeklinde belirtilmek suretiyle bozulduğu, bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde, mahkemece maddi tazminat alacaklarının hesaplanması için bilirkişi raporu aldırıldığı, 24.01.2021 tarihli hesap raporunda bozma ilamına aykırı olacak şekilde işlemiş dönemin 29.02.2016 tarihli hesap raporundaki doneler gözardı edilerek ileri çekildiği, asgari ücret artışı güncellenerek hesaplama yapıldığı ve işbu raporun hükme esas alınarak maddi tazminata karar verildiği anlaşılmıştır.

3.Mahkemenin, Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine, o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu olgu; mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirdiği gibi, mahkemenin kararını bozmuş olan Yargıtay Hukuk Dairesince; sonradan, ilk bozma kararı ile benimsemiş olduğu esaslara usuli kazanılmış hakka aykırı bir şekilde, ikinci bir bozma kararı verilememektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, Hukuk Genel Kurulu’nun 12.07.2006 gün, 2006/9-508 E., 2006/521 sayılı Kararı).

4.Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir. (Prof. Dr. Baki Kuru, Usuli Müktesep Hak (Usule İlişkin Kazanılmış Hak) Dr. A. Recai Seçkin’e Armağan, … Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları No. 351 …, 1974, sayfa 395 vd.)

5.Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur. (04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK).

6.Yukarıda yapılan açıklamalardan sonra; mahkemece yapılacak iş; bozma öncesi hükme esas alınan 29.02.2016 tarihli hesap raporundaki diğer bütün verilerin aynı kalması suretiyle (Kapatılan) 21.Hukuk Dairesinin 27.02.2018 tarih 2016/12744 Esas 2018/1912 Karar sayılı ilamında belirtilen çocukların 25 yaşlarına kadar destek göreceğinin varsayımıyla 29.02.2016 tarihli hesap raporunu düzenleyen bilirkişiye zarar hesaplarının yaptırılması (davacı çocuk Rabia’nın evlendiği tarih dikkate alınarak) ile önceki bozma ilamındaki hususların gözönünde bulundurularak usulü kazanılmış haklara da riayet edilerek rapor neticesine göre bir karar vermektir.

7. Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

8. O halde, davalılar vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Mahkemece verilen hüküm bozulmalıdır.

VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde davalılara iadesine,

Aşağıda yazılı temyiz harcının davacılara yükletilmesine,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,

Üye …’ın muhalefetlerine karşı, Başkan … ile Üyeler …, … ve …’ün oyları ve oy çokluğuyla,

14.03.2023 tarihinde karar verildi.


KARŞI OY

I. Temel Uyuşmazlık:
1. Çoğunluk ile aradaki temel uyuşmazlık “ilk kararın çocuklar yönünden desteğin hesaplanmasındaki eksiklik nedeni ile bozulması üzerine bozma sonrası ilk derece mahkemesinin bozmadan sonra hesaplanacak ve hüküm altına alınacak tazminatı, önceki raporun ücrete esas katsayının asgari ücret oranlarındaki artış dikkate alınarak değiştirmesinin davalı yararına lehine usulü kazanılmış hak olup olmayacağı, buna göre yeniden değerlemenin son karar tarihine yakın tazminata esas değerlere taşınıp taşınmayacağı” noktasında toplanmaktadır.

II. Karşı oy gerekçesi:
2. Belirtmek gerekir ki Sayın …’inde değindiği gibi “Yargıtay tarafından neredeyse mutlak olarak, doktrinde de ağırlıklı olarak kabul edilen usuli müktesep hak kavramının kanuni bir kurum olmadığını, yargı kararları ile kabul edildiğini ortaya koymak gerekir. Usuli müktesep hak, bugün neredeyse usuli her sorunda, her derde deva bir kurum olarak gündeme gelmekte, sadece kanun yolunda değil, yargılamanın farklı kesitlerinde kullanılmaktadır. Bu kurumun kabul edilebilirliğinin tartışması bir yana, bu kadar geniş bir uygulama alanı bulması doğru değildir. Ayrıca usuli müktesep hak, usuli sorunları çözmeye gerçek anlamda da elverişli değildir. Nitekim, önceleri çok sınırlı kabul edilen usuli müktesep hakkında kapsamı genişlemiş, ancak bu genişlemenin sakıncaları ortaya çıktıkça Yargıtay, usuli müktesep hakka her geçen gün … birçok istisna da kabul etmiştir. En ilginç ve kendi içinde çelişkili durum ise kamu düzeninden kabul edilen usuli müktesep hakka, kamu düzenine ilişkin durumların istisna kabul edilmesidir. Bir şeyin kendisinin, kendisinin zıddı olması gibi garip, biraz da mantığı zorlayan bir durum ortaya çıkmaktadır(PEKCANITEZ, Hakan/ ATALAY, Oğuz/ÖZEKES, Muhammet, Medeni Usul Hukuku, … 2013. s: 2190).”

3. Öncelikle usulü müktesep hak, yasal bir kurum olmadığı gibi mahkemesince tarafların iddia ve savunmaları ile istisnalarına göre değerlendirilmesi gereken bir kavram olup, Yargıtay tarafından bozma kapsamında göre açıklayıcı ve yol gösterici şekilde kararda yer verilmesi beraberinde sakıncalara da yer verecektir. Zira mahkemenin eksik inceleme nedeni ile bozmaya uyması halinde usulü müktesep hakkı gözetme yönündeki bozmaya da uyduğu gibi bir sonuç çıkacaktır ki bu da mahkemenin bu yönde yapacağı değerlendirme ve tartışmanın önceden sınırlandırılması anlamına gelecektir.

4. Diğer taraftan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girmesi üzerine usulü müktesep hakkın yeniden kavram olarak değerlendirilmesi gerekir. Zira kanunun kısmi dava başlığı taşıyan 109. Maddesinin son fıkrasında açıkça “Dava açılırken, talep konusunun kalan kısmından açıkça feragat edilmiş olması hâli dışında, kısmi dava açılması, talep konusunun geri kalan kısmından feragat edildiği anlamına gelmez.” düzenlemesine yer verilmiştir. Görüldüğü gibi kısmi miktar talep eden davacı, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmadığı ve açıkça da bakiye kısmından feragat etmedikçe geri kalan kısmını ek dava(veya ıslah) yolu ile edebilmektedir. O halde yargılama sırasında davacı tarafın kusur oranına, iş göremezlik oranına itiraz etmemesi, açıkça da feragat etmediği sürece kusur veya maluliyet oranının daha sonra lehine değişmesi halinde bakiyesini talep etme hakkı doğduğundan, usulü kazanılmış hak teşkil etmeyecektir.

5. Diğer taraftan Dairemizin 2021/6262 Esas, 2022/6811 Karar sayılı ilamında yazılı karşı oy gerekçelerinde açıklandığı üzere özellikle maddi tazminatın karar tarihine yakın verilerle hesaplanması gerektiğinden ve bu durum usulü kazanılmış hakkın istisnası olması nedeni ile çoğunluğun usulü kazanılmış hak teşkil ettiği” görüşüne katılınmamıştır. Zira;

6. Maddi tazminat hesapları yapılırken, en son bilinen ücret unsurlarının hesaplamada gözetilmesi gerektiğinden, hüküm gününe en yakın güne kadar yürürlüğe giren tüm asgari ücretlerin uygulanması gerekir. Daha önce bir veya birkaç hesap raporu verilmiş olsa bile, dava bitinceye kadar yürürlüğe giren asgari ücretlerden dolayı yeniden değişen değerler nedeni ile ek rapor alınması zorunludur.

7. Maluliyet oranı gibi zararın hesaplanmasına ilişkin diğer bir unsur da ücrettir. Asgari ücretin artması halinde, karar tarihine yakın ücrette değişeceğinden, bu ücrete göre zararın hesaplanması gerekmektedir. Zira asgari ücret, kamu düzeni ile ilgili olduğundan, davanın her aşamasında uygulanması zorunludur. Bozmadan sonra dahi asgari ücretlerde artış olmuşsa, yeniden tazminat hesabı yapılması gerekir. Yargıç, bir istek olmasa dahi, yargılamanın her aşamasında asgari ücret artışlarını doğrudan dikkate almakla yükümlüdür. Davacı, bilirkişi raporuna itiraz etmemiş olsa dahi, sonradan yürürlüğe giren asgari ücretlerin uygulanması kamu düzeni gereği ve zorunlu olduğundan, davalı yararına usulü kazanılmış hak oluşmaz.

8. Bozmadan sonra karar tarihine yakın veriler alındığında, hesabın unsurları değişeceğinden, tazminat miktarı da elbette değişecektir. Davacı taraf bozmadan önceki ilk kararda bilinen ücret üzerinden hesaplanan tazminata itiraz etmemiştir. Ancak bu bilinen ücret bozmadan sonra değişecektir. Bir tarafın ilerde değişecek diye kararı temyiz etmesi hayatın olağan akışına uygun olmayacaktır. Zira karar onanmış olsa idi hesaplama bilinen ücrete göre hesaplandığından sorun olmayacaktır. Ancak bozmadan sonra değişen durum nedeni ile daha önce doğmayan hesaba esas unsur olan ücrete itiraz etmeme usulü kazanılmış hak oluşturmayacaktır. Kaldı ki gerçek belli iken varsayıma gidilmez ilkesinin gözetilmesi gerekir.

III. Sonuç:
9. Yukarda açıklanan nedenlerle bozma sonrası kamu düzeninden olan asgari ücrete ilişkin değişiklikler nedeni ile tazminatın karar tarihine en yakın verilerle hesaplanması gerektiğinden ve bu husus usulü kazanılmış hak oluşturmadığından, usulü müktesep hakkın gözetilmesi ve işlemiş devrenin ileri çekilmemesi yönündeki bozma gerekçesine katılınmamıştır.