Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2022/6611 E. 2022/11224 K. 26.09.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/6611
KARAR NO : 2022/11224
KARAR TARİHİ : 26.09.2022

Mahkemesi : … 2. İş Mahkemesi

Asıl dava kesilen aylığın bağlanması, aksine kurum işleminin iptali ve borçlu olmadığının tespiti, birleşen dava ise yersiz aylık ödemesinin tahsili istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle asıl dava yönünden; davacının kesilen aylığın tekrar bağlanması yönündeki talebinin konusuz kalması nedeni ile bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, davacının kurum işleminin iptali, borçlu olmadığının tespiti ve ödenmeyen aylıkların geri ödenmesine ilişkin taleplerinin reddine, birleşen davanın kabulüne dair verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, Adana Bölge Adliye Mahkemesi 8.Hukuk Dairesince davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Adana Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesince verilen kararın, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM
Asıl davada davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin yaşlılık aylığı almak ve emekli olmak amacıyla ilgili kuruma 20/11/2014 tarihinde 6552 sayılı kanun kapsamında yapılandırma için başvurduğunu ve kendisine çıkarılan 5609,62 TL’yi 28/11/2014 tarihinde ödeyerek aynı tarihte yaşlılık aylığı için başvurduğunu, yazı ve imzası kendisine ait olmayan zorunlu Bağkur tescil beyan ve belgesi nedeniyle işlemlerinin uzadığını öğrendiğini, böyle bir borç bulunmadığı itirazında bulunmasına rağmen kurum tarafından yanlış yönlendirilmesi sebebiyle yeni yasadan faydalanarak borcunu sildirdiğini, … tahsis numarası ile yaşlılık aylığına hak kazandığını, sonrasında kurum tarafından gönderilen tebliğde 23/04/2015 tarihinde yürürlüğe giren 6645 sayılı kanundan faydalanarak borcu sildirdiğinden dolayı ve tahsis talebinin kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce olması sebebiyle kendisinden tekrar tahsis talebi alınması gerektiğini, bu sebeple 01/12/2014 -16/07/2015 tarihleri arasında yapılan 7.903,09 TL’nin ödemenin de yersiz olduğundan bahisle tahsil edilmesi gerektiği belirtildiğini, 10/08/2015 tarihinde tebliğe ve tahakkuk ettirilen borcu itiraz ettiğini ve kurumun itirazı kabul etmeyerek tekrar tahsis talebinde bulunmasının gerektiği yönünde cevap verdiklerini, davacı asilin Bağ-Kur’a tabi olarak 01/01/2006-28/02/2010, 01/01/1988-31/12/1998 ve 27/09/1989-15/09/1999 tarihleri arasında çalışması bulunduğunu ve haricinde hizmeti bulunmadığını işlemlerin Sgk tarafından yapıldığını ve yapılmış olan bir hata varsa kurumun ihmal ve kusurundan kaynaklandığını, davacı asilin borçlarını ödediğini, borçlarını sildirdiğini ve aylığa hak kazandığını, tekrar tahsis talebinde bulunmasının yersiz olduğunu, kurumun işlemlerinin hatalı olduğunu, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla kurum işleminin iptali ile davacı asilin borcunun bulunmadığının tespitine, kesilen aylığın tekrar bağlanmasına, haksız işlem nedeniyle ödenmeyen tüm aylıkların yasal faizi ile birlikte ödenmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II-CEVAP
Asıl davada davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı asilin 20/11/2014 tarihinde 6552 sayılı kanun kapsamında yapılandırmaya başvurduğunu ve ödeme yaparak 28/11/2014 tarihinde tahsis talebine istinaden 4 B hizmetleri esas alınarak 01/12/2014 tarihinden geçerli olmak üzere emekli aylığı bağlandığını, ancak daha sonra 23/04/2015 tarihinde yürürlüğe giren 6645 sayılı kanun kapsamında 4 b hizmetleri ile ilgili borcunu sildirdiği anlaşıldığından ve tahsis talebi kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce olması sebebiyle 11/06/2015 tarihinde tahsis talebi için yeniden başvurması gerektiğinin bildirildiğini, davacının dava tarihinden sonra 30/11/2015 tarihinde kuruma başvurarak 01/12/2015 tarihinden geçerli olmak üzere 28/12/2015 tarihinde davacıya yeniden emekli aylığı bağlandığını, davacıya başvurması sebebiyle derhal yeniden emekli aylığı bağlandığını, kurum işleminin hukuka uygun olduğunu, 6645 sayılı yasanın 23/04/2015 tarihinde yayınlandığını ve anılan yasanın bu tarihten sonra uygulanması gerektiğini, sigortalının 23/04/2015-01/08/2015 tarihleri arasında tahsis talebinde bulunmadan önce geçici 63. Madde kapsamında yararlanma talebi alınacak sonrasında tahsis talep belgesi alınacak olup, eş deyişle tahsis talebinde bulunmadan ön 63. Maddeden yararlanarak 4/1-b kapsamındaki hizmetlerini durdurma talebinde bulunması gerektiğini, davanın reddini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
1-Asıl dava yönünden;
Davacının kesilen aylığın tekrar bağlanması yönündeki talebinin konusuz kalması nedeni ile bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
Davacının kurum işleminin iptali, borçlu olmadığının tespiti ve ödenmeyen aylıkların geri ödenmesine ilişkin taleplerinin reddine,
2-Birleşen 2016/480 E. sayılı dosya yönünden;
Davanın kabulü ile,toplam 7.903,09 TL maddi zararın her bir ödemenin yapıldığı tarihten itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsili ile davacı kuruma ödenmesine karar verildi.
B- BAM KARARI
Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine, karar verildi.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davacı-birleşen davada davalı vekili; “Müvekkil yaşlılık aylığı almak ve emekli olmak amacıyla ilgili kuruma 20/11/2014 tarihinde 6552 sayılı kanun kapsamındaki yapılandırma için başvurmuş, kendisine çıkarılan 5.609,62 TL’yi 28/11/2014 tarihinde ödeyerek aynı tarihinde yaşlılık aylığı için başvurduğunu, işlemlerin uzaması üzerine kuruma giden müvekkil, yazısı ve imzası kendisine ait olmayan zorunlu bağkur sigortalılığının devam ettirilmesi hakkında beyan belgesi (ek -1 belgesi ) nedeni ile işlemlerinin uzadığını öğrendiğini, Sonrasında ise, davacının emeklilik işlemlerinin tamamlandığı dönemde borcu olduğundan, yani aylık bağlanma şartlarını taşımadığından bahisle emeklilik işlemleri iptal edildiğini, ödenen aylıkların geri ödemesi istendiğini, Davalı kurum tarafından 05/03/2015 tarihinde 32717753/3732318 sayılı yazı ile 20.736,29 TL kaynağını, sebebini ve dönemini belirtmediği prim borcu olduğunun bildirildiğini, ancak davacının böyle bir borcu bulunmadığından yapılan hukuksuz işlemin iptali ile borçlu olunmadığının tespiti ile birlikte oluşan maddi zararın giderilmesi talepli işbu dava açıldığını, Müvekkilin bağkurluluk dönemlerinin;
01/01/1988 başlangıç – 31/12/1988 terk 27/09/1989 başlangıç – 15/09/1999 terk 02/01/2006 başlangıç – 28/02/2010 terk şeklinde olduğunu, Müvekkilin davalı kurum SGK’daki bağkur dönemleri yanlış belirtilmiş olmakla, söz konusu durum bilirkişi tarafından SGK kayıtları ile vergi dairesinden getirtilen kayıtların karşılaştırılması ile de saptandığını, Bunun yanı sıra davalı kurum kayıtlarında yer alan tarih aralıklarında müvekkilin hizmetinin de bulunmadığı açıklığa kavuşturulduğunu, bilirkişi raporunda raporda ayrıca müvekkilin 22/02/1988 tarihinden itibaren meslek odası kaydının (Hatay Esnaf ve Sanatkarlar Odası) bulunduğu, 01/10/2000 tarihli kaydın başına” meslek odası kaydı” yazıldığının, belirtildiğini, ancak müvekkilinin hiçbir zaman meslek odası kaydına binaen Bağ – Kur sigortalılığı talebinde bulunmamış, hiçbir imzalı talep dilekçesi ibraz etmemiş ve bu meslek odası kaydına istinaden herhangi bir işlemin yapılmasını istemediğini, 4956 sayılı Kanunun 25.maddesinde “Bu Kanunun 24 üncü maddesine göre sigortalı sayılanlardan gelir vergisi mükellefi olanların sigortalılıkları, mükellefiyetin başlangıç tarihinden, gelir vergisinden muaf olanların sigortalılıkları ise Esnaf ve Sanatkâr Sicili ile birlikte kanunla kurulu meslek kuruluşlarına kayıtlı olmak şartıyla talep tarihinden itibaren başlatılır.” denilerek meslek odasına kayda istinaden sigortalılığın tescilin ancak sigortalının talebi ile yapılacağı hüküm altına alındığını, müvekkilin buna yönelik bir talebi olmadığı aşikar olmakla, davalı kurumun müvekkilin talebi olmaksızın meslek odası kaydı bulunduğundan bahisle Bağ – Kur sigortalılığı başlatmış olduğu ve müvekkile kendi kayıtlarında mevcut olan 01/01/1988- 21/08/2000, 01/10/2000 – 19/09/2005 ve 02/01/2006 – 28/02/2010 tarihleri arasındaki dönem için hukuka ve hakkaniyete aykırı şekilde usulsüz bir işlem ile borç çıkartıldığını, Her ne kadar 22/02/1988 tarihinden itibaren meslek odası kaydı olduğu ve buna binaen Bağ – Kur sigortalılığının başlatıldığı ifade edilmişse de yürürlüğe giren 4956 sayılı Kanununun yürürlük tarihi olan 02/08/2003 tarihinden itibaren müvekkilin sigortalılık kaydının durdurulması ve müvekkilin talebi halinde devamının sağlanması gerektiğini, Ancak davalı kurum tarafından işbu şekilde işlem yapılmadığını, Müvekkilinin, prim borçlarını kapatmak ve yaşlılık aylığı alabilmek için davalı kuruma başvurmuş, 28/11/2014 tarihinde ise kendisine yalnızca 02/01/2006 – 28/02/2010 tarihleri arasındaki Bağ- Kur dönemi de dahil olmak üzere tüm dönemlere ilişkin borcunun 28/11/2014 tarihinde 5.609,62 TL olduğu bildirilmiş ve müvekkil buna istinaden çıkarılan borcu ödemiş olmakla, davacının kuruma herhangi bir borcunun kalmadığını, kaldı ki izah edilen hususa ilişkin olarak yapılan Bağ – Kur sigortalılığı kaydının kabulü anlamına gelmemek üzere, müvekkil gerçekten hizmet verdiği dönemlere ilişkin borçlarını ödemek için davalı kuruma başvurduğunda kendisine verilen 18/05/2006 tarihli güncel borç belgesinde toplam borcunun yalnızca 316,44 TL olduğu bildirildirildiğini, 1479 sayılı kanuna istinaden yapılmış Bağ – Kur sigortalılığı geçerli olsaydı müvekkil başvurduğunda buna ilişkin çıkarılan prim borçlarının güncel borç dokümanında belirtilmesi gerektiğini, ancak davalı kurum tarafından müvekkilinin sigortalılık dönemlerinin neden fasılalı kaydedildiği, ayrıca yaşlılık aylığı için başvurduğu sayısız zamanda neden bu borcun(!) sistem üzerinde mevcut olmadığı ve müvekkile niçin bildirilmediğinin aydınlatılmadığını, Davalı kurumun gerçekleştirdiği işbu usulsüz ve hukuka aykırı işlemleri ile müvekkili telafisi zor maddi zarara uğrattığı ve kazanılmış hak ilkesini ihlal ettiği aşikar olduğunu ifade ederek istinaf dilekçesi içeriğini tekrarla kararın temyizen bozulmasını talep etmiştir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
Dosya kapsamı incelendiğinde, 1479 sayılı Kanun ve 5510 sayılı Kanun kapsamında sigortalı hizmetleri bulunan davacının 20/11/2014 tarihinde 6552 sayılı kanun kapsamında yapılandırmaya başvurduğu ve ödeme yaparak 28/11/2014 tarihinde tahsis talebine istinaden kendisine 4 a kapsamında, 01/12/2014 tarihinden geçerli olmak üzere yaşlılık aylığı bağlandığı, Kurumun 09.09.2015 tarihli davacıya yönelik yazısında; davacının, 23.04.2015 tarihinde yürürlüğe giren 6645 sayılı Kanun’dan yararlanarak 4 b hizmeti ile birlikte borç sildirme işleminin ve tahsis talebinin, Kanun’un yürürlük tarihinden önce olduğundan ve yeniden tahsis talebinde bulunması gerektiğinden, başlangıç tarihi olan 01.12.2014 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere bağlanan yaşlılık aylığının iptal edildiğinin bildirildiği, davacının 30.11.2015 tarihinde yeniden tahsis talebinde bulunması üzerine kendisine 01.12.2015 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlandığı, asıl davaya konu davacı yanın talebinin, kendisine 01.12.2014 tarihi itibariyle bağlanan yaşlılık aylığının iptaline ilişkin kurum işleminin iptali, kesilen aylığın yeniden bağlanması ve yersiz aylık ödemesi nedeniyle kuruma borçlu olmadığının tespiti istemlerine ilişkin olmasına karşın, 16.11.2015 tarihinde açılan eldeki davada, yargılama aşamasında, davacıya 01.12.2015 tarihinde bağlandığı anlaşılan yaşlılık aylığı gözetilerek, Mahkemece asıl dava yönünden “Davacının kesilen aylığın tekrar bağlanması yönündeki talebinin konusuz kalması nedeni ile bu hususta karar verilmesine yer olmadığına…” karar verilmesi, davacı yanın talep içeriği dikkate alındığında isabetsiz bulunmuştur.
Mahkemece, davanın konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına şeklinde karar verilebilmesi için, uyuşmazlık konusu çekişmenin ortadan kalkması, başka bir anlatımla; her iki tarafında davanın esası hakkında karar verilmesinde hukuki yararının kalmamış olması gerekir.
Belirtilen açıklamalar ışığında somut olaya dönüldüğünde, davacıya 01.12.2014 tarihinden geçerli olmak üzere bağlanan yaşlılık aylığının Kurumca yersiz olduğundan bahisle baştan itibaren kesildiği ve borç tahakkuk ettirildiği anlaşılmakla, davacıya 30.11.2015 tarihli tahsis talebine istinaden 01.12.2015 tarihi itibariyle yeniden yaşlılık aylığının bağlandığı sabit olup, aylığın kesildiği 01.12.2014 ile yeniden bağlandığı 01.12.2015 tarihleri arasına ilişkin taleplerin konusuz kalmadığı, dosya içeriğine göre belirgindir.
Mahkemece yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olduğundan bozmayı gerektirmektedir.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve sair yönler incelenmeksizin Adana Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararı kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Adana Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi kararının HMK’nın 373/1. maddesi gereği kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle sair yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine ve kararın bir örneğinin bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 26/09/2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.