Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2022/6563 E. 2022/9163 K. 15.06.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/6563
KARAR NO : 2022/9163
KARAR TARİHİ : 15.06.2022

Mahkemesi : Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi
İlk Derece Mahkemesi: … 1. İş Mahkemesi

Dava, davacının boşandığı eşiyle birlikte yaşadığı gerekçesiyle 5510 sayılı Yasanın 56/2. maddesine göre kesilen ölüm aylığının yeniden bağlanması, aksine Kurum işleminin iptali istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesince, istinaf isteminin esastan reddine karar verilmiştir.
Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesince verilen kararın, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM
Davacı vekili dava dilekçesinde özetl: Müvekkilinin 2010 yılında eşinden boşandığını, tek başına hayatını idame ettirmekte olduğunu, Maddi yönden zor durumda bulunduğu için babasından kalan emekli aylığının bağlanması hususunda davalı kuruma başvurduğunu, Ancak davalı kurumun “ Sosyal Güvenlik İl Müdürlüklerimiz aracılığı ile tahkikat yapıldığı, Kurumumuz Denetmenleri tarafından düzenlenen tutanakların aksi sabit oluncaya kadar geçerli olması ve konu hakkında Mahkeme karan olmaması sonucu; hakkınızda Kurumumuzca yapılacak işlem bulunmamakta” diyerek başvuruyu kabul etmediğini, Davalı Kurumun bahsetmiş olduğu durum müvekkilinin boşanma akabinde dava dışı eski eşinin çocukları görmek için geldiğinde ve boşandıktan sonra bir müddet hala müşterek konutta kalmasından dolayı Kurumunun müvekkilinin boşanmasını muvazaalı addettiğini, oysaki müvekkil eşinden ruhen anlaşamadıkları için boşanmış olup yıllardır da görmediğini, Dava dışı eski eşinin nerde olduğunu dahi bilmediğini, Mahkemece adres araştırması yapılmasını talep ettiklerini, Kaldı ki müvekkilinin babasının 04.11.1999 tarihinde vefat etmiş olmakla beraber müvekkilinin eşinden 23.11.2010 tarihinden boşandığını, eğer davacı tarafın iddia ettiği gibi müvekkilinin kötü niyetli olup sırf aylık almak için bu muvazaalı boşanma işlemini yapsa idi babasının vefatından sonra boşanmak için 11 yıl gibi uzunca bir süre beklemeyeceğini, “…Eylemli olarak birlikte yaşama aynı zamanda gelir/aylık bağlama engeli olarak benimsendiğini, burada eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun/durumunun tanımlanması, hukuki sınır ve çerçevesinin çizilip ortaya konulmasının önem arz ettiğini, taraflar arasında hangi hukuki sebep ve maddi vakıaya dayanmış olursa olsun sona ermiş evlilik birliğinin hak ve yükümlülüklerinin sürdürüldüğü beraberlikler veya kesinleşmiş yargı kararına bağlı olarak gerçekleşmiş boşanmanın var olan/olası sonuçlarını ortadan kaldırıcı/giderici nitelikteki birliktelikler madde kapsamında değerlendirilmeli, ortak cocuk/cocuklar yönünden, boşanma kararma bağlanan veva bağlanmayan kişisel ilişkilerin yürütülmesini sağlamaya vSnelik olarak, eslerin belirli aralıklarda ve günlerde zorunlu şekilde bir araya gelmeleri dıırumunda ise kanun koyucunun bu türden ilişkinin varlığının gelir/avlık bağlanmaması veva kesilmesi nedeni olarak öngörmediği kabul edilmeli.” ( YHGK 2015/21-831 E. -2016/201 K.) Müvekkilinin eski eşi farklı yerlerde ikamet ettiğini, aralarında fiili evlilik, birliktelik yahut arkadaşlık olarak adlandırılabilecek, duygusal veya cinsel herhangi bir yakınlık durumu bulunmadığını, Davalı Kurumun araştırma yaptığı dönemde mevcut durumun, müvekkilin çocuklarıyla birlikte eski eşine ait evde oturarak sokakta kalmaktan kurtulmasından ibaret olduğunu, Yukarıda açıklandığı üzere, müvekkilinin eski eşi ile olan tek bağı, ona ait evde oturması ile müşterek çocukları görmesinden ibaret olduğunu, hal böyle olmasına rağmen, müvekkile yapılan yardımların, davalı kurum tarafından evlilik birliğinin devamı şeklinde değerlendirildiğini ve yetim aylığı maaşının kesilmesine karar verildiğini, Davalı kurumun eksik bir inceleme yaparak, meselenin gerçek mahiyetini anlamadan işlem tesis ettiğini, tüm bu sebeplerle davalı kurum tarafından müvekkili hakkında tesis edilen haksız ve hukuka aykırı işlemin iptalini ve müvekkile tekrar yetim aylığı bağlanması gerektiğinin tespitini ile haklı davalarının kabulüne, müvekkilin aldığı yetim aylığının Kuruma başvurma tarihi itibariyle yeniden bağlanmasına, Müvekkilinin 11.09.2019 tarih itibariyle alacağı bulunan şimdilik 1.000 TL (fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla) maaş alacağının davacıya verilmesine, Yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II-CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davaya öncelikle kesin hüküm itirazında bulunduklarını, Davacı tarafın Kurumun davacının maaşını kesip, boşandığı tarihten itibaren aldığı aylıkları talep etmesi işleminin iptali için, eski eşiyle boşandıktan sonra birlikte yaşamadıkları iddiası ile Kuruma karşı … 1. İş Mahkemesinde 2015/114 Esas sayılı davayı açtığını, davanın 2016/185 Karar sayısı ile 16.05.2016 tarihinde karara çıktığını, davanın red kararıyla sonuçlandığını ve Yargıtay onamasından geçerek kesinleştiğini, HMK MADDE 114- (1) Dava şartları şunları; i) Aynı davanın, daha önceden kesin hükme bağlanmamış olması, Madde 115- (1) Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflarda dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. (2) Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Hükümlerinin yer aldığını, Davacının aynı konuda açılmış ve sonuçlanmış davası ve dolayısıyla bu konuda kesin hüküm bulunduğunu ve davanın dava şartı noksanlığıyla reddi gerektiğini, 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı yasanın 56. maddesinin son fıkrası ”Eşinden boşandığı halde boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar 96. madde hükümlerine göre geri alınır.” hükmünde olduğunu, Davacının boşandığı eşiyle birlikte yaşayıp yaşamadığı konusunda Kurumca araştırma ve soruşturma yapıldığını, Kurum denetmeni Muzaffer Aytaç tarafından olayın araştırıldığını ve 10.12.2014/121sayılı raporuyla davacının boşandıktan sonra boşandığı eşiyle aynı adreste birlikte yaşadıklarını tespit edildiğini, yapılan soruşturma neticesinde davacı ve boşandığı eşinin boşandıkları dönemde de eylemli olarak birlikte yaşadıklarının tespit edildiğini, Davacının boşandıktan sonra ikamet ettiği son adresinde aynı apartmanda oturan…,…,…,…,…, davacı çocukları ve boşandığı eşinin apartmanlarında birlikte ikamet ettiklerini, boşandıklarını bilmediklerini, eşinin arada … iline gidip çalıştığını ancak döndüğünde yine birlikte kaldıklarını beyan ettiklerini, Nüfus idaresinden gelen yazıda davacı ve eski eşinin 2010 yılında boşandıktan sonra 2012 yılına kadar ikamet adreslerinin aynı olduğunun belirtildiğini, Davacının oturduğu son ikametgahında … Belediyesi su ve kanalizasyon aboneliğinin boşandıkları tarihten sonra 2011 yılında boşandığı eşi adına tesis edildiğinin görülmekte olup, bu durumun hayatın olağan akışına aykırı olduğunu,… Doğalgaz Şirketinden gelen yazıda da davacı ve boşandığı eşi adına davacının ikametgahının doğalgaz aboneliğinin bulunduğunun belirtildiğini, ayrıca Kurumun Medula sisteminden alınan kayıtlarda davacının boşandığı eşi …’nın boşandığı tarihten sonra 29.12.2010 tarihinde … Özel Hastanesine gittiği ve adres beyanı olarak davacının adresini beyan ettiğini, yine boşandığı tarihten sonra … Kemer Devlet Hastanesine değişik tarihlerde gittiği ve ikamet adresi olarak …’u beyan ettiğinin görüldüğünü, hal böyle olunca ve kontrol memurunun raporuyla durum ortaya çıkınca davacının maaşının yasa maddesi gereği kesildiğini, boşandığı tarihten itibaren davacının babasından dolayı maaş alma hakkı olmadığını, bu hususun denetim memurunun raporuyla da ortaya çıktığını ve maaşının iptal edildiğini, Kurumun yaptığı işlemlerun yasal olduğunu ve davanın reddi gerektiğini, Davacının haksız ve yersiz davasının öncelikle kesin hükmün varlığı nedeniyle usulden reddine, davanın haksız ve yersiz açıldığından esastan reddine, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini müvekkili Kurum adına arz ve talep etmiştir.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
İlk derece mahkemesinin 09/02/2021 tarih, 2019/650 Esas ve 2021/59 Karar sayılı kararı ile ;”… mahkememizce taraflarça bildirilen tüm deliller toplanmış tanıklar dinlenmiş davacıya ait şahsi dosyası, nüfus kayıtları ile banka kayıtlar ve resmi kurum kayıtları getirtilmiş ayrıca davacı ve dava dışı boşanmış olduğu eşine ait medula kayıtları getirtilmiştir. Dosyanın incelenmesinde, davacı ile dava dışı …’nın 12/10/1989 tarihinde evlendikleri 02/11/2010 tarihinde boşandıkları, davacının babası … den ölüm ve yetim aylığına bağlandığı görülmüştür.
Dava dışı davacının boşanmış olduğu eş …’nın mernis adresi olan apartmanda oturan kişilerin bu şahsı tanımadığı böyle bir kişinin apartmanda hiç oturmadığını ifade etmişler; elektrik doğalgaz su abonelikleri için alınan bilgilerde … adına hiç abonelik ulunmadığı fakat … adına boşanmadan önce almış olduğu aboneliğin bulunduğu boşanmadan önce …’ün ikamet adresi ile şimdiki ikamet adresinin aynı olduğu, …’ın annesi …’ın adreasinde ikamet etmediği bu adresi parafan adres olarak bildirdiği, …’ün ve …’ın ikamet komşularından alınan beyanlara göre yapılan tespitlerde tarafların uzun süredir birlikte yaşadıkları boşandıklarını duymadıklarını beyan ettikleri anlaşılmıştır.
5510 Kanun 56 maddesi son fıkrasına göre; “eşinden boşandığı halinde boşandığı eşi ile fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutalarlar 96 hükümlerine göre geri alınır denmektedir. Davacı hakkında SGK tarafından düzenlenen 010.12.2014 tarih ve 121 sayılı rapor içeriği ile dosyada toplanan delilerin birbiri ile örtüştüğü davacının boşandığı halde eski eşi ile halen birlikte yaşadığı boşanmanın muvazalı olduğu babasından dul ve yetim aylığı alabilmek için bu yola başvurduğu anlaşılmıştır.
Açılan davanın davacı … ‘in eşi … ile boşanmasının muvazalı olup olmadığı, bu suretle davacıya davalı kurum tarafından bağlanan yetim aylığının iptaline ve davalı kurum tarafından davacıya yersiz ödeme yapılıp yapılmadığının tespitine ilişkin dava olduğu anlaşılmıştır. Dosya içerisinde … tarafından düzenlenen tahkikat, araştırma ve inceleme raporuna göre davacının ikametgah komşuları dinlenilmiş, … İl Nüfus ve Vatandaşlık müdürlüğünden adres hareketleri istenilmiş, … Belediye Başkanlığından, … Doğalgaz A.Ş. Den, Yeşilırmak EDM den abonelik bilgileri istenilmiş, tüm deliller değerlendirildiğinde ikametgah komşularının beyanları değerlendirildiğinde tarafların birlikte yaşadıkları, çocukları ile birlikte oturdukları ifade edilmiştir. Yine davacının ve boşandığı eşi dava dışı …’nın Medula kayıtları incelenmiş, Medula kayıtlarına göre davacının boşanmış olduğu dava dışı eski eş …’nın adreslerinin ve tedavi gördükleri hastaneler ile tarihlerinin aynı olduğu tespit edilmiştir. Yapılan tüm araştırmalar birlikte değerlendirildiğinde; …’in son yasal ikamet adresinde birlikte yaşadıklarını çevre soruşturmasından ve yazılı olarak kuruma çağırılıp ifadesi alınan komşularının beyanlarından saptandığı, yine İl Nüfus Müdürlüğünden gelen yazı cevabında açıklandığı üzere boşanılan dönemde bir dönem adreslerinin aynı olması, yine … Belediyesinden alının yazılarda …’nın …’in adresinde boşanma döneminden sonra abonelik tesis edildiği ve kurum bilgilerinden elde edilen bilgiler çerçevesinde adı geçen kişilerin birlikte yaşadıkları anlaşıldığından, davacının davalı kurumu zarara sokarak haksız kazanç elde ettiği, eşinden boşanmasının muvazalı olduğu, bu hali ile davacıya kurumdan yetim aylığı bağlanmaması gerektiği anlaşılmakla, kurum işleminin hukuka uygun olduğu kanaatine varılarak açılan davanın reddine dair aşağıda şekilde hüküm kurulmuştur….” gerekçeleri ile davanın reddine karar verilmiştir.
B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nin 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ
Davacı vekili özetle; ilk derece mahkemesince usul ve yasaya aykırı karar verildiği, yerel mahkeme nin yalnızca … 1. İş Mahkemesinin 16.05.2016 tarihli ve 2015/114 E. 2016/185 Karar sayılı dava dosyasında yapılan incelemeleri esas aldığını, bu davaya ilişkin yeni bir denetmen raporu düzenlenmediği, davacının eski eşi ile adreslerinin ayrı olduğu, tanık deliline dayanılmışsa da, gerekçeli kararda tanık beyanlarının hiç birine değinilmediği, eksik inceleme ve değerlendirme yaparak hüküm kurulduğu gerekçeleri ile temyiz yoluna başvurmuştur.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME
Davanın, yasal dayanağı 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 56’ncı maddesinin ikinci fıkrasıdır. Fıkrada “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96’ncı madde hükümlerine göre geri alınır.” düzenlemesine yer verilmiştir. Anılan madde 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 5510 sayılı Yasanın 56. maddesinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptali istemiyle Anayasa Mahkemesi’ne yapılan 2009/86 Esas numaralı başvurunun, 28.04.2011 tarihinde verilen karar ile reddedilmiştir.
5510 sayılı Kanunun 56’ncı maddesinin ikinci fıkrası, daha önceki sosyal güvenlik kanunlarında yer almayan, boşanılan eşle fiilen (eylemli olarak) birlikte yaşama olgusu, gelir-aylık kesme nedeni olarak düzenlendiği gibi, eylemli olarak birlikte yaşama, aynı zamanda gelir-aylık bağlama engeli olarak da benimsenmiştir. Burada, eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun/durumunun tanımlanması, hukuki sınır ve çerçevesinin çizilip ortaya konulması önem arz etmektedir. Taraflar arasında hangi hukuki sebep ve maddi vakıaya dayanmış olursa olsun sona ermiş evlilik birliğinin hak ve yükümlülüklerinin sürdürüldüğü beraberlikler veya kesinleşmiş yargı kararına bağlı olarak gerçekleşmiş boşanmanın var olan-olası sonuçlarını ortadan kaldırıcı/giderici nitelikteki birliktelikler madde kapsamında değerlendirilmeli, ortak çocuk-çocuklar yönünden, boşanma kararına bağlanan veya bağlanmayan kişisel ilişkilerin yürütülmesini sağlamaya yönelik olarak, eşlerin belirli aralıklarda ve günlerde zorunlu şekilde bir araya gelmeleri durumunda ise kanun koyucunun bu türden ilişkinin varlığının gelir-aylık bağlanmaması veya kesilmesi nedeni olarak öngörmediği kabul edilmeli, boşanılan eşle kurulan-yürütülen ilişkinin, eylemli olarak birlikte yaşama kavramı kapsamında yer alıp almadığı dikkatlice irdelenerek saptama yapılmalıdır.
Anılan 56’ncı maddede, oldukça yalın olarak “eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen” ibareleri yer almakta olup, kanun koyucu tarafından örneğin; “sosyal güvenlik kanunları kapsamında ölüm aylığına hak kazanmak amacıyla eşinden boşanan”, “hak sahibi sıfatını haksız yere elde etme amacıyla eşinden boşanan”, “gerçek boşanma iradesi söz konusu olmaksızın (muvazaalı olarak) eşinden boşanan” veya bunlara benzer ifadelere yer verilmemiş, sade olarak kaleme alınan metinle uygulama alanı genişletilmiştir. Maddede boşanma amacına-saikine yönelik herhangi bir düzenlemeye yer verilmediğinden, gerek Kurumca, gerekse yargı organlarınca uygulama yapılırken; eşlerin boşanma iradelerinin gerçekliğinin-samimiliğinin araştırılıp ortaya konulması söz konusu olmamalı, boşanmanın muvazaalı olup olmadığına ilişkin herhangi bir araştırma-irdeleme ve boşanma yönündeki kesinleşmiş yargı kararının geçerliliğinin sorgulaması yapılmamalı, özellikle, kesinleşmiş yargı organının verdiği karara dayanan “boşanma” hukuki durum ve sonucunun eşlerin gerçek iradelerine dayanıp dayanmadığının araştırılmasının bir başka organın yetki ve görevi içerisinde yer almadığı, kaldı ki, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununda “anlaşmalı boşanma” adı altında hukuki bir düzenlemenin de bulunduğu dikkate alınmalıdır. Şu durumda sonuç olarak vurgulanmalıdır ki, boşanma tarihi itibarıyla gerçek-samimi boşanma iradelerine sahip olan (evlilik birliği temelinden sarsılan) veya olmayan tüm eşlerin, maddenin yürürlük tarihi olan 01.10.2008 tarihinden itibaren her ne sebeple olursa olsun eylemli olarak birlikte yaşadıklarının saptanması durumunda gelirin-aylığın kesilmesi zorunluluğu bulunmaktadır.
Gelirin-aylığın kesilme tarihi ile Kurumun geri alım (istirdat) hakkının kapsamına ilişkin olarak; eylemli birlikte yaşama olgusunun gerçekleşme-başlama tarihi esas alınarak bu tarih itibarıyla gelir-aylık kesme veya iptal işlemi tesis edilip ilgiliye, anılan tarihten itibaren yapılan ödemeler yasal dayanaktan yoksun-yersiz kabul edilmeli, ancak, söz konusu madde 01.10.2008 günü yürürlüğe girdiğinden, eylemli birliktelik daha önce başlamış olsa dahi maddenin yürürlük günü öncesine gidilmemeli, başka bir anlatımla 01.10.2008 tarihi öncesine ilişkin borç tahakkuku söz konusu olmamalı, böylelikle açıklığa kavuşturulacak yersiz ödeme dönemine ilişkin olarak 5510 sayılı Kanunun 96’ncı maddesine göre uygulama yapılmalıdır. İnceleme konusu 56’ncı maddede, “eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle” ibareleri yer aldığından, birden fazla evlilik ve doğal olarak birden fazla boşanmanın gerçekleşmiş olması durumunda, boşanılan herhangi bir eşle eylemli olarak birlikte yaşama durumunda madde hükmünün uygulanacağı gözetilmelidir.
Sonuç olarak; 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 56’ncı maddesinin ikinci fıkrasına dayalı açılan bu tür davalarda eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun tüm açıklığıyla ve özellikle taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu dönem yönünden ortaya konulması önem arz etmektedir. Bu aşamada, özellikle Anayasa’nın 20., 5510 sayılı Kanunun 59., 100., 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun 28., 45., 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 3., 45 – 53., 4857 sayılı İş Kanununun 32., 01.10.2011 günü yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 6., 24 – 33., 189., 190., 191., 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 6., 19., 20., maddeleri ve diğer ilgili mevzuat hükümleri göz önünde bulundurulmak suretiyle yöntemince araştırma yapılmalı, tarafların göstereceği tüm kanıtlar toplanmalı, bildirilen ve dinlenilmesi istenilen tanıkların ifadeleri alınmalı, davacı ile boşandığı eşinin yerleşim yerlerinin saptanmasına ilişkin olarak; muhtarlıktan ikametgah senetleri elde edilmeli, ilgili Nüfus Müdürlüklerinden sağlanan nüfus kayıt örnekleri ile yerleşim yeri ve diğer adres belgelerinden yararlanılmalı, adres değişiklik ve nakillerine ilişkin bilgilere ulaşılmalı, özellikle ilgili Nüfus Müdürlüğü’nden adres hareketleri, tarihleriyle birlikte istenilmeli, ilgililerin su, elektrik, telefon aboneliklerinin hangi adreste kimin adına tesis edildiği saptanmalı, seçmen bilgi kayıtları getirtilmeli, varsa çalışmaları nedeniyle resmi-özel kurum ve kuruluşlara verilen belgelerde yer alan adresler dikkate alınmalı, boşanan eşler 4857 sayılı Kanun hükümleri kapsamında yer almakta iseler adlarına ödeme yapılabilecek özel olarak açılan banka hesabı bulunup bulunmadığı belirlenmeli, boşanan eşlerin kayıtlı oldukları bölge-bölgeler yönünden kapsamlı Emniyet Müdürlüğü-Jandarma Komutanlığı araştırması yapılmalı, anılan mahalle-köy muhtar ve azalarının tanık sıfatıyla bilgi ve görgülerine başvurulmalı, böylelikle “boşanılan eşle eylemli olarak birlikte yaşama” olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği, toplanan kanıtlar ışığı altında değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre karar verilmelidir.
Dosya kapsamından, davacı ile dava dışı …’nın 12/10/1989 tarihinde evlendikleri 02/11/2010 tarihinde boşandıkları, davacının babası … den ölüm ve yetim aylığına bağlandığı, daha sonra kurum tarafından beraber yaşadıkları gerekçesiyle 25/12/2010 – 24/02/2015 arasında ödenen yersiz aylıklar için borç tahakkukunda bulunduğu, bunun üzerine Davacı tarafın Kurumun davacının maaşını kesip, boşandığı tarihten itibaren aldığı aylıkları talep etmesi işleminin iptali için, eski eşiyle boşandıktan sonra birlikte yaşamadıkları iddiası ile Kuruma karşı … 1. İş Mahkemesinde 2015/114 Esas sayılı davayı açtığını, davanın 2016/185 Karar sayısı ile 16.05.2016 tarihinde karara çıktığını, davanın reddine dair verilen Yargıtay 21. HD. onamasından geçerek kesinleştiği, 11.9.2019 tarihinde davacı tarafından yeniden ölüm aylığı tahsis talebinde bulunduğu, kurumca reddedildiği, kurum işleminin iptali için işbu davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Somut uyuşmazlıkta, davacı ile boşandığı eşinin fiilen birlikte yaşama olgusunun varlığına ilişkin mahkeme kabulü eksik inceleme ve araştırmaya dayalı olup hatalı değerlendirme ile hüküm kurulmuştur. 2010-2015 dönemi ile ilgili düzenlenen 10.12.2014 tarihli denetim raporu ve içeriği esas alınarak hüküm kurulmuş ise de davacın kesilen aylığına ilişkin kurum işlemi mahkemece kararı ile kesinleşen bir dönem için olup, bu tarih sonrası dönemi kapsamamaktadır. İnceleme konusu davaya ilişkin olarak eldeki kayıtlar incelendiğinde; davacının 11.09.2019 tarihli tahsis talebine istinaden davalı kurumca herhangi bir araştırma yapılıp denetmen raporu hazırlanmamış, mahkemece de yeni dönem ile ilgili yeterli araştırma yapılmaksızın, kesinleşen karar dosyasındaki deliller ile hüküm kurulmuştur.
Yapılacak iş; davacı ile boşandığı eşinin yerleşim yerlerinin saptanmasına ilişkin olarak; muhtarlıktan ikametgah senetleri elde edilmeli, ilgili nüfus müdürlüklerinden sağlanan nüfus kayıt örnekleri ile yerleşim yeri ve diğer adres belgelerinden yararlanılmalı, adres değişiklik ve nakillerine ilişkin bilgilere ulaşılmalı, özellikle ilgili nüfus müdürlüğünden adres hareketleri, tarihleriyle birlikte istenilmeli, getirtilen nüfus adres bilgileri raporunda kayıtlı bulunan, davacı ve boşandığı eşine ait tüm adreslerde, ilgili dönemde birlikte yaşayıp yaşamadıkları kolluk marifetiyle araştırılmalı, söz konusu adreslerdeki komşular tespit edilerek ifadelerine başvurulmalı,bütün adreslerde mahalle muhtar ve azaları dinlenerek bilgi ve görgülerine başvurulmalı, ilgililerin su, elektrik, telefon aboneliklerinin hangi adreste kimin adına tesis edildiği saptanmalı, seçmen bilgi kayıtları getirtilmeli, varsa çalışmaları nedeniyle resmi/özel kurum ve kuruluşlara verilen belgelerde yer alan adresler dikkate alınmalı, medula sisteminde kayıtlarda görülen adresler ilgili sağlık kuruluşlarından araştırılmalı, dosya kapsamındaki tüm bilgi ve belgeler değerlendirilerek boşanılan eşle eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği toplanan kanıtlar ışığında şüphe bırakmayacak şekilde ortaya konularak hüküm kurulmalıdır.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, eksik inceleme ve araştırma sonucu verilen karar usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararının kaldırılarak, İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi kararının HMK’nın 373/1. maddesi gereği kaldırılarak, temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz eden ilgiliye iadesine,
kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, Üye … ve Üye …’ın muhalefetine karşı, Başkan … ve Üyeler …, …’nın oyları ve oy çokluğuyla, 15/06/2022 gününde karar verildi.
KARŞI OY GEREKÇESİ
1. Çoğunluk ile aradaki temel uyuşmazlık, “daha önce fiili birlikteliği nedeni ile kız çocuğu hak sahibi sıfatı ile murisinden aldığı aylığın mahkeme kararı ile kesilmesi üzerine, kuruma birlikte yaşanmadığı, ayrı yaşandığı belirtilerek yeniden aylık bağlanması başvurusu üzerine, kurumun önceki mahkeme kararına dayanarak aylık bağlamama işleminin hukuka uygun olup olmadığı, bu konuda kurumca araştırma yapılmadan hak sahibi kız çocuğunun mahkemeye başvurarak karar almasının gerekip gerekmediği, kurumun araştırma yapmadığı durumda mahkemenin bu araştırmayı yapıp yapmayacağı, kısaca maddi olguya dayalı ve denetim raporu ile sadece davadan önceki fiili birlikteliği saptayan kararın aylık bağlamama koşulları içinde yer alıp almadığı” noktasında toplanmaktadır.
2. Sosyal Güvenlik Hakkının niteliği: Anayasa’nın 60. Maddesi uyarınca “Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar”. Belirtmek gerekir ki; Sosyal devlet olmanın bir gereği ve sonucu, sosyal güvenlik hakkının tüm bireylere sağlanması ve güvence altına alınmasıdır. Sosyal güvenlik hakkı vazgeçilmez bir anayasal haktır ve kamu düzenindendir.
3. 5510 sayılı Kanunu’nun 34/.b.3 maddesine göre “Yaşları ne olursa olsun evli olmayan, evli olmakla beraber sonradan boşanan veya dul kalan kızlarının, her birine % 25’i oranında aylık bağlanır”. Hak sahiplerinin aylıklarının başlangıcı, kesilmesi ve yeniden bağlanmasını düzenleyen 35. Maddesinde ise “Hak sahiplerine bağlanan aylıklar 34 üncü maddede belirtilen şartların ortadan kalktığı tarihi takip eden ödeme dönemi başından itibaren kesilir” ve “Aylığın kesilmesine yol açan sebebin ortadan kalkması halinde, 34 üncü maddede belirtilen şartlar saklı kalmak kaydıyla, müracaat tarihini takip eden aybaşından itibaren yeniden aylık bağlanır” düzenlemesi yer almıştır.
4. Anılan kanunun 56. Maddesindeki “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96 ncı madde hükümlerine göre geri alınır” hükmü istisnai bir hükümdür. 34 üncü madde hakkın kötüye kullanılmasını önlemek amacıyla kanun sistematiğine sonradan eklenmiş, tartışmalara karşı olan bir kesme nedenidir. Aylık bağlanma işleminden sonra Kurum denetim elemanları aracılığıyla yapılan denetim sonucunda boşandığı eşi ile birlikte yaşadığı tespit edilen eşin aylığı kesilmektedir. Bu birliktelik fiili bir durum olup boşanan kadının aylığını tamamen ortadan kaldıran bir neden değildir. Fiili birlikteliğin sona ermesinden sonra başvuru halinde aylık derhal bağlanmalıdır. Aylık bağlanma koşullarında boşanma kararı hukuki geçerliliğini koruduğundan, davacının ilk defa aylık bağlanma işlemlerinden farklı bir işlem yapmasına gerek yoktur. Bunun aksine işlemler kanun koyucunun iradesi dışında ayrı bir aylık bağlama nedeni ihdası olup, bu yargının görevi değildir. Kanun koyucu aylık bağlama koşulları içinde 34 üncü maddede “dul kalan kızların kocaları ile birlikte yaşamama” saymamıştır. Esas olan aylığın hemen bağlanmasıdır.
5. Belirtmek gerekir ki, fiili birlikteliği belirleyen, maddi olguya dayalı mahkeme kararı ile belirlenmesi bir tespit niteliğinde olup, sadece kendi dönemi için dikkate alınır ve güçlü delil niteliğine taşır. Mahkeme kararına konu dönemden sonra gerçekleşecek fiili durumları kapsamaz.
6. Diğer taraftan 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun aylık bağlama koşulları arasında, “boşandığı eşi ile fiili birlikte yaşama” sayılmamış, aksine anılan kanunun 56. maddesinde bu bir kesilme nedeni olarak sayılmıştır. Anılan kanunda, kesilmeden sonra bağlanması için başvuru halinde yeniden bağlanma için bu koşul sayılmadığı gibi mahkemenin bu konuda bir kararının gerektiği de düzenlenmemiştir. Örneğin kız çocuğu olarak hak sahibi kadının fiili birlikte yaşadığı saptanan eşinin ölümü halinde, kurum önceki karara dayanarak aylık bağlamayacağını belirtemeyecektir. O halde kız çocuğu hak sahibi olarak ayrı yaşadıklarını belirterek aylık bağlanmasını talep ettiğinde, bu istemi de doğrudan reddedilmelidir. Kurum aylık bağlamalı, ancak fiili birlikteliğin devam ettiği yönünde bir inceleme ve denetimden sonra aylık bağlama işlemini iptal etmelidir.
7. Ayrıca belirtmek gerekir ki kurumun idari nitelikte bir işlemdir. Temel hak ve özgürlükleri sınırlayan, onlara müdahale niteliği taşıyan işlemlerde ve verilmiş bir hakkı, izni veya yetkiyi geri alan işlemlerde bu işlemlerin başvuranlar yönünden ağır sonuçlar doğuracağı hususu dikkate alındığında, kurumun 5510 sayılı mevzuat hükümlerine uyarak işleminde yasal mevzuat içinde kalarak gerekçe yükümlülüğüne uyması gerekmektedir. Zira kurum, davacı hak sahibi kadının aylık bağlama talebi üzerine bağlamama işlemini, gerçek ve hukuka uygun, sebep ya da sebeplere dayandırmak zorundadır. Kurumun dayandığı sebebin gerçek olması, usulüne uygun olarak yapılan tespitlerle ortaya konulmuş bulunmasını anlatır. Hak sahibi kadın karardan sonra da boşandığı eşi ile ayrı yaşadığını iddia ediyor ve murisinden dolayı yetim aylığı bağlanmasını talep ediyor ise kurumun daha önceki kararı dayanak yaparak aylık bağlanmayacağı işlemine gitmesinin ve araştırma yapmamasının yasal mevzuat içinde bir yeri bulunmamaktadır. Bu kurumun işlemini neden ve gerekçe açısından, hukuka aykırı kılacaktır.
8. Somut uyuşmazlıkta, daha önce fiili birlikteliği mahkeme kararı ile sabit olan davacı, ayrı yaşadığını belirterek aylık bağlama koşullarını tekrar taşıdığını, ayrı yaşadığını belgelendirerek kuruma başvurmuştur. Kurumun sosyal güvenlik hakkını ortadan kaldıracak şekilde aylık bağlama şartları içinde yer almayan ve önceki maddi olguyu saptayıp, kesin hüküm teşkil etmeyen karara dayanarak aylık bağlanması işlemini reddetmesi hukuka aykırıdır. Kararın bu gerekçe ile bozulması gerekirken, aylık bağlanma şartı olmayan ve kurumca kesme nedeni olarak araştırılması gereken fiili birlikteliğin, mahkemece araştırılarak sonucuna göre karar verilmesinin gerektiği şeklindeki bozma gerekçesine katılınmamıştır.