YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/6461
KARAR NO : 2023/1653
KARAR TARİHİ : 23.02.2023
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
SAYISI : 2020/156 E., 2020/111 K.
…
HÜKÜM/KARAR : Kabul
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen tespit davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Yargıtay (Kapatılan) 21.Hukuk Dairesince Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına, İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince bozma kararına karşı direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararının davalı Kurum vekili tarafından temyizi üzerine Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca direnme kararının uygun olduğu ancak işin esasına ilişkin temyiz incelemesi yapılmadığından davacı … vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Yargıtay 10. Hukuk Dairesine gönderilmesine kesin olarak karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi … tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin sigortalı hizmetlerinin 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu (5434 sayılı Kanun) kapsamında başladığını, akabinde 2009 yılına kadar 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’na (506 sayılı Kanun) tabi olarak çalıştığını, daha sonra 6111 sayılı Kanun’dan yararlanarak ürün kesintileri dolayısıyla 01.03.2009-02.05.2011 tarihleri arasındaki 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun (5510 sayılı Kanun) 4/b maddesi uyarınca sigortalılığını borçlandığını, tekrar 5510 sayılı Kanun’un 4/a maddesi kapsamında çalıştıktan sonra hizmetlerinin birleştirilmesi suretiyle yaşlılık aylığı bağlanması için Sosyal Güvenlik Kurumuna başvurduğunu ancak geçmişe dönük tescil yapılamayacağından bahisle 01.03.2009-24.03.2011 tarihleri arasındaki Tarım Bağ-Kur sigortalılığının iptal edildiğini, bu işlemin usul ve Kanun’a aykırı olduğunu ileri sürerek 01.03.2009-24.03.2011 tarihleri arasındaki Tarım Bağ-Kurlu hizmetlerinin tespitine ve dava tarihi itibariyle emeklilik hakkı kazandığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir
II. CEVAP
Davalı Kurum vekili cevap dilekçesinde; 5510 sayılı Kanun hükümleri ile Kurumun 2013/27 sayılı Genelgesi nedeniyle 01.10.2008 tarihinden itibaren satılan ürün bedelleri üzerinden yapılan kesinti belgelerine göre sigortalılık tescili yapılamayacağından davacının 01.03.2009-24.03.2011 tarihleri arasındaki Tarım Bağ-Kur sigortalılığının iptal edildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 08.02.2017 tarihli ve 2014/2 E., 2017/64 K. sayılı kararı ile; davacının 01.03.2009- 24.03.2011 tarihleri arasında Tarım Bağ-Kur’lu olarak kabulü gerektiği, bu süreler de dikkate alındığında 2829 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi uyarınca son 7 yıllık fiili hizmet süresi içinde 506 sayılı Kanun’a tabi hizmetlerinin fazla olması nedeniyle bu Kanun hükümlerine göre emeklilik talebi değerlendirildiğinde, 506 sayılı Kanun’un geçici 81/C maddesi uyarınca dava tarihi itibariyle emeklilik şartlarını taşıdığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı … vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 24.10.2018 tarihli ve 2018/866 E., 2018/1616 K. sayılı kararı ile; 5510 sayılı Kanun’un 7 ve geçici 54 üncü maddelerine göre davacının 01.03.2009-24.03.2011 tarihleri arasında Tarım Bağ-Kurlu sayılması gerektiği, bu süre de eklendiğinde 827 gün Tarım Bağ-Kurlu, 960 gün 5510 sayılı Kanun’un 4/c ve 1815 gün 5510 sayılı Kanun’un 4/a maddesi kapsamında hizmet süresinin olacağı, bu durumda da 2829 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi uyarınca son 7 yıllık fiili hizmet süresi içinde 4/a maddesi kapsamındaki sigortalılığının fazla olması nedeniyle 506 sayılı Kanun’un geçici 81/C maddesi uyarınca 15 yıl, 50 yaş ve 3600 prim gün sayısı koşullarını yerine getirdiğinden emeklilik aylığına hak kazanacağı gerekçesiyle davalı Kurum vekilinin istinaf isteminin esastan reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı … vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesinin 01.06.2020 tarihli ve 2019/1133 E., 2020/1748 K. sayılı kararı ile; “…F) Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
Dava, davacının 01.03.2009 – 24.03.2011 tarihleri arasında Tarım Bağ-Kur Sigortalısı olarak çalıştığının tespiti ile dava tarihi itibariyle emekliliğe hak kazandığının tespitini istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş olmakla, Bölge Adliye Mahkemesince verilen karar usul ve yasaya uygun bulunmuştur.
Somut olayda; davacının 3600 günlük sigortalılık süresini doldurduğu süre olan 24.03.2011 itibariyle 56 yaşında olması gerekirken ve o tarih itbabariyle henüz 53 yaşında olduğundan yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitine ilişkin karar 506 sayılı Kanun’un 23.05.2002 tarih ve 4759 sayılı Kanun’un 3 üncü maddesi ile değişik 506 sayılı Kanun’nın geçici 81/C maddesi hükümleri ve 3201 sayılı Kanun’un 5 inci maddesi birlikte değerlendirildiğinde yerinde değildir.
506 sayılı Kanun’un geçici 81/C maddesi, “a) 23.05.2002 tarihinde 15 yıllık sigortalılık süresini kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını doldurmuş ve 3600 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş bulunanlara istekleri halinde yaşlılık aylığı bağlanır.
b) 23.05.2002 tarihinde (a) bendinde öngörülen şartları yerine getiremeyenlerden bu şartları;
ba) 24.05.2002 ile 23.05.2005 tarihleri arasında yerine getirenler kadın ise 52, erkek ise 56 yaşını doldurmuş olmaları,
bb) 24.05.2005 ile 23.05.2008 tarihleri arasında yerine getirenler kadın ise 54, erkek ise 57 yaşını doldurmuş olmaları,
bc) 24.05.2008 ile 23.05.2011 tarihleri arasında yerine getirenler kadın ise 56, erkek ise 58 yaşını doldurmuş olmaları,
bd) 24.05.2011 tarihinden sonra yerine getiren kadınlar 58, 24.05.2011 ile 23.05.2014 tarihleri arasında yerine getiren erkekler 59 yaşını doldurmuş olmaları,
be) 24.05.2014 tarihinden sonra yerine getiren erkekler 60 yaşını doldurmuş olmaları,
Şartı ile yaşlılık aylığından yararlanabilirler.” şeklindedir.
Buna göre, sigortalıya yaşlılık aylığı bağlanabilmesi için 15 yıl sigortalılık, 3600 gün prim ödeme ve Kanunda öngörülen yaşın tamamlanması gerekir.
Dava konusu olayda; 04.07.1958 doğumlu olan davacının, 3600 günlük süreyi tamamladığı tarih olan 24.03.2011 tarihinde 53 yaşında olduğu anlaşıldığından; buna göre 506 sayılı Kanun’un geçici 81 inci maddesinin C fıkrasının bd) bendinde “24.05.2011 tarihinden sonra yerine getiren kadınlar 58, 24.05.2011 ile 23.05.2014 tarihleri arasında yerine getiren erkekler 59 yaşını doldurmuş olmaları” gerkir kuralındaki yaş koşulunu sağlamadığından davacının yaşlılık aylığına hak kazanamadığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda davacının yaşlılık aylığının şartları oluşmadığından, davacının yaşlılık aylığı ile ilgili talebinin reddine karar vermek gerekirken davanın kabulüne karar verilmesi hatalıdır.
O halde davalı kurum tarafından temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebepten dolayı ortadan kaldırılması, ilk derece mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir…” gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozularak ortadan kaldırılmasına ve ilk derece mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
B. Direnme Kararı
Mahkemenin 30.10.2020 tarihli ve 2020/156 E., 2020/111 K. sayılı kararı ile; davacının sigortalılık başlangıç tarihinin 05.10.2007 tarihli Kurum yazısına göre 01.01.1981 tarihi olduğu, bu durumda da 506 sayılı Kanun’un geçici 81 inci maddesinin (A) bendi uyarınca 15 yıl sigortalılık, 50 yaş ve 3600 prim gün sayısı koşullarını yerine getirdiğinden yaşlılık aylığına hak kazandığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
C. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı
1.Direnme kararı süresi içinde davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmiştir.
2. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 24.06.2021 tarihli,2021/(21)10-520 Esas, 2021/851 Karar sayılı kararı ile; ” ilk derece mahkemesince ilk kararda 506 sayılı Kanun’un geçici 81 inci maddesinin (C) bendine göre davacının yaşlılık aylığına hak kazandığı belirtilmiş iken, direnme adı altında verilen kararda geçici 81 inci maddenin (A) bendine kapsamında değerlendirmeler yapılarak Özel Daire denetiminden geçmemiş yeni ve değişik gerekçe ile karar verilmiştir. Bu durumda ortada Hukuk Genel Kurulu tarafından incelenmesi gereken direnme kararı değil, yeni ve değişik gerekçe ile verilen yeni hüküm bulunmaktadır…hâl böyle olunca yeni hükme yönelik temyiz itirazları Özel Dairece incelenmelidir. ” denilerek dosya Dairemize gönderilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı … vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı … vekili temyiz başvuru dilekçesinde; toplanan delillerin dosya için yeterli olmadığını, dava sübut bulmadan karar verildiğini usul ve yasaya aykırı kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davacının 01.03.2009 – 24.03.2011 tarihleri arasında Tarım Bağ-Kur sigortalısı olarak çalıştığının tespiti ile dava tarihi itibariyle emekliliğe hak kazandığının tespitini istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri ile 506 sayılı Kanun’un 23.05.2002 tarih ve 4759 sayılı Kanun’un 3üncü maddesi ile değişik 506 sayılı Kanun’un geçici 81/C maddesi hükümleri ve 3201 sayılı Kanun’un 5 inci maddesi
3. Değerlendirme
1.Mahkemelerin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Kanun’un 428 inci maddesi ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı … vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Davalı … vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
23.02.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
…