Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2022/5080 E. 2023/8376 K. 19.09.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/5080
KARAR NO : 2023/8376
KARAR TARİHİ : 19.09.2023

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : … Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi

Taraflar arasında iş kazasından kaynaklı maddi ve manevi tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabul ve kısmen reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı ve davalı vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararının davalı vekili tarafından temyiz edilmesi ve davacı vekilinin de davalı temyizine cevap süresi içerisinde katılma yoluyla temyiz başvurusunda bulunması, davalı vekilinin duruşma isteminde bulunduğunun anlaşılması üzerine, dosya incelenerek, işin duruşmaya tâbi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 22.02.2022 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmiştir. Duruşma günü duruşmalı temyiz eden davalı adına gelen olmadığı, davacı adına Av. Ferdi Gül’ün geldiği görüldükten, duruşmaya başlanarak, hazır bulunan avukatın sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilmiş, aynı gün yapılan inceleme sonrası tespit edilen noksanların ikmali için dosya mahalline geri çevrilmiş, noksanlar ikmal edilmekle dosya Dairemize gelmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi … tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
1.Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacıların murisi Atilla Karahan’ın davalı TCDD Genel Müdürlüğü’nün Derince Liman İşletmesi’nde kılavuz kaptan olarak görev yaptığını, yatılı olarak kaldığı işyerinde 17.02.2013 tarihinde kalp krizi geçirerek vefat ettiğini, konakladığı yerin yaşam koşullarına uygun olmadığını, Kocaeli 3. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2013/9 Değişik İş sayılı dosyasında işverenin iş sağlığı ve güvenliği bakımından yükümlülüklerini yerine getirmediğinin tespit edildiğini belirterek, 1.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatı ile davacı … için 50.000,00 TL, davacı … için 30.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihi olan 17.02.2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizleriyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

2. Yargılamanın devamında maddi tazminat istemi davacı eş için 258.730,47 TL’ye artırılmıştır.

II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; olayın olduğu yer itibarıyla Kocaeli İş Mahkemelerinin yetkili olduğunu, davacıların murisi Atilla Karhan’ın 1.vardiya görevinde iken servis şoförü tarafından aranıp cevap alınamaması üzerine araştırıldığında gemiye çıkmadığı zamanlarda kaldığı prefabrik yapı içinde yerde yatar biçimde bulunduğunu, vefat ettiğinin anlaşıldığını, ölüm sebebinin kalp krizi olduğunu, olayın iş kazası sayılamayacağını, meydana gelen olayda davalının kusurunun bulunmadığını savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARLARI
İlk Derece Mahkemesi kararında özetle; davacının davasının kısmen kabul kısmen reddi ile maddi tazminat yönünden; 232.857,42 TL maddi tazminatın 17.02.2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı …’a verilmesine, manevi tazminat yönünden; … için 40.000 TL, … için 20.000 TL manevi tazminatın 17.02.2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili ve davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
1.Davacılar vekili; olayın gerçekleşmesinde %10 kaçınılmazlık oranının maddi tazminattan indirilmesinin hatalı olduğunu, manevi tazminat talebinin tamamının kabulüne karar verilmesi gerektiğini ileri sürmüştür.

2.Davalı vekili; Olay iş kazası şeklinde görünse de, aslında kalp krizi sonucunda vefat olduğunu, bu tip davalarda Yargıtay kararlarında iş kazası ile işverenin eylemi arasında illiyet bağı bulunup bulunmadığı, illiyet bulunuyorsa kalp krizinin oluşumunda işverenin kusurunun bulunup bulunmadığı, kusurunun ağırlığının değerlendirildiği kusur raporu alınmasının ve yine kusur bilirkişi heyeti içerisinde mutlaka kardiyolog olmasının şart koşulduğunu, hesap raporları arasındaki çelişki giderilmeden karar verildiğini, son alınan hesap raporu ile önceki rapor arasında 250.000 TL fazla fark çıktığını, hesap yöntemi ve baz alınan verilerin yanlış olduğunu, rapor denetime elverişli olmadığı gibi kendi içerisinde çelişkiler bulunduğunu, asgari ücret ve artış oranları uygulanmıştır denilmesine rağmen hesap yapılan ücretlerin astronomik, ülke gerçeklerine uygun olmayan rakamlar olduğunu, hükmedilen tutarların hatalı ve fahiş olduğunu, müvekkilinin devlete bağlı kuruluş olduğunu, ücreti eksik bildirmesine imkan bulunmadığını, davacı tarafın başka yerlerden özel limanlardan ücret bilgisi talebinin yargılamayı uzatıp gerçeğe ulaşmayı engellendiğini, HMK 27 nci maddesinde vurgulanan hukuki dinlenilme hakkınin yeterince işletilmediğini, zira taleplerinin hiç birinin mahkeme tarafından yerine getirilmediğini ileri sürmüştür.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile tarafların istinaf başvurularının HMK 353/1-b.1 maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili ve katılma yoluyla davacı vekili temyiz başvurusunda bulunmuşlardır.

B. Temyiz Sebepleri
1.Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; aynı olay nedeniyle Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından müteveffa yakınlarına ödemeler için müvekkil aleyhine Kocaeli 1. İş Mahkemesinin 2019/121 Esasına kayden açılan rücu davasında alınan (içerisinde kardiolog olan) kusur raporunda müvekkile %60 kusur verildiğini, itirazlar sonucunda alınan ek raporda da %60 kusur oranının değişmediğini, aynı olay nedeniyle aynı yargı yerinde iki ayrı mahkemede alınan kusur raporlarının birbirinden farklı olduğunu, bu hususun hukuka olan güveni yaralayıcı nitelikte kabul edilemez bir durum olduğunu, bunun nedeni iş bu davada bilirkişi kuruluna kardiolog alınmamasının açık sonucu olduğunu, davacı tarafından tek taraflı olarak iş bu davadan önce olayın iş kazası olduğuna dair Kocaeli 3. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2013/9 D.İş sayılı tespit dosyasında alınan raporda her ne kadar kalp damar cerrahisi uzmanı var ise de bu raporda kusur oranı belirlenmediğini, sadece çalışma ortamının kalp krizini tetikleyebileceğinin belirtildiği, bu rapordan %100 kusur oranı çıkarılmasının hukuk adına anlaşılmaz nitelikte olduğunu, müvekkilinin Devlete bağlı kuruluş olması nedeniyle bildirdiği ücretlerin dikkate alınması gerektiğini, hesap raporlarının anlaşılmaz ve aralarında çelişki mevcut olduğunu, bu çelişki giderilmeden karar verilmesinin hatalı olduğunu hesap raporları incelendiğinde son alınan rapor ile önceki rapor arasında 250.000 TL fazla fark çıktığını, hesap yöntemi ve baz alınan verilerin yanlık olduğunu, asgari ücret ve artış oranları uygulanmasının hatalı olduğunu, yargılama sürecindeki itirazlarını tekrarla kararın bozulmasını talep etmiştir.

2.Davacılar vekili katılma yoluyla temyiz incelemesinde özetle; davalı işverenin %100 Kusurlu olduğu olayda %10 kaçınılmazlık kabulünün hatalı olduğunu, tazminat istemlerinin tam kabul edilmesi gerektiğini beyanla kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, sigortalının iş kazası sayılan kalp krizi neticesinde vefatı nedeniyle hak sahiplerinin maddi ve manevi tazminata hak kazanıp kazanmadığına ilişkindir

2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 371 inci maddeleri, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 417 nci maddesi ile 49, 50, 51, 52, 53, 54, 55 ve 56 ncı maddeleri, 5510 sayılı Kanun’un 13, 16, 19, 20 ve 21 inci maddeleri, 4857 sayılı İş Kanun’un 77 nci maddesi ile 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu maddeleri, usuli kazanılmış hak yönünden 04.02.1959 tarih ve 13/5 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ile 09.05.1960 tarih ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararıdır.

3. Değerlendirme
a) Kusur oran ve aidiyetine yönelik temyiz itirazları yönünden;
1.İnsan yaşamının kutsallığı çevresinde işverenin, işyerinde işçilerin sağlığını ve iş güvenliğini sağlamak için gerekli olanı yapmak ve bu husustaki şartları sağlamak ve araçları noksansız bulundurmakla yükümlü olduğu 4857 sayılı İş Kanunu’nun 77 nci maddesinin açık buyruğu iken 4857sayılı Kanun’un 77 nci ve devamı bir kısım maddeleri 30.06.2012 tarih ve 28339 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 37 nci maddesiyle 01.01.2013 tarihinde yürürlüğe girmek üzere yürürlükten kaldırılmış olup 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, işverenin sağlık ve güvenlik önlemlerini alma yükümünü daha ayrıntılı bir biçimde düzenlemiştir.

2. Buna göre, 6331 sayılı Kanun’un “İşverenin Genel Yükümlülüğü” kenar başlıklı 4 üncü maddesinde: “İşveren, çalışanların işle ilgili sağlık ve güvenliğini sağlamakla yükümlü olup bu çerçevede;
a)Mesleki risklerin önlenmesi, eğitim ve bilgi verilmesi dahil her türlü tedbirin alınması, organizasyonun yapılması, gerekli araç ve gereçlerin sağlanması, sağlık ve güvenlik tedbirlerinin değişen şartlara uygun hale getirilmesi ve mevcut durumun iyileştirilmesi için çalışmalar yapar.
b)İş yerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerine uyulup uyulmadığını izler, denetler ve uygunsuzlukların giderilmesini sağlar.
c)Risk değerlendirmesi yapar ve yaptırır.
ç)Çalışana görev verirken, çalışanın sağlık ve güvenlik yönünden işe uygunluğunu gözönüne alır.
d)Yeterli bilgi ve talimat verilenler dışında ki çalışanların hayati ve özel tehlike bulunan yerlere girmemesi için gerekli tedbirleri alır.” hükmü düzenlenmiştir.

3.Aynı Kanun’un 5 inci maddesinde de risklerden korunma ilkeleri düzenlenmiştir. Buna göre maddede, “İşverenin yükümlülüklerinin yerine getirilmesinde aşağıdaki ilkeler göz önünde bulundurulur:
a)Risklerden kaçınmak,
b)Kaçınılması mümkün olmayan riskleri analiz etmek,
c)Risklerle kaynağında mücadele etmek,
ç)İşin kişilere uygun hale getirilmesi için iş yerlerinin tasarımı ile iş ekipmanı, çalışma şekli ve üretim metotlarının seçiminde özen göstermek, özellikle tekdüze çalışma ve üretim temposunun sağlık ve güvenliğe olumsuz etkilerini önlemek, önlenemiyor ise en aza indirmek,
d)Teknik gelişmelere uyum sağlamak,
e)Tehlikeli olanı, tehlikesiz veya daha az tehlikeli olanla değiştirmek,
f)Teknoloji, iş organizasyonu çalışma şartları, sosyal ilişkiler ve çalışma ortamı ile ilgili faktörlerin etkilerini kapsayan tutarlı ve genel bir önleme politikası geliştirmek,
g)Toplu korunma tedbirlerine, kişisel korunma tedbirlerine öncelik vermek,
ğ)Çalışanlara uygun talimatlar vermek.” hükmü yer almaktadır.

4.Görüldüğü üzere, işverenin çalışanlarla ilgili sağlık ve güvenliği sağlama yükümünün genel çerçevesi, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 4 üncü maddesinde çizilmiştir. Bu çerçevede işverenin, “çalışanların işle ilgili sağlık ve güvenliğini sağlamakla yükümlü” olduğu belirtildikten sonra, yapacağı ve uymakla yükümlü bulunacağı birtakım esaslara yer verilmiştir. Bunun gibi 5 inci madde de işverenin anılan yükümlülükle gerçekleştireceği korunma sırasında uyacağı ilkeler belirlenmiştir. 10. maddede ise işyerinde sağlık ve güvenlik sağlanırken, işverenin yapacağı risk değerlendirmesi çalışmasında dikkate almakla yükümlü bulunduğu hususlar belirlenmiştir (Hukuk Genel Kurulu’nun 09.10.2013 tarih 2013/21-102 Esas 2013/1456 sayılı kararı).

5.6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 4 ve 5 inci maddeleri ile bunu uygun olarak çıkarılan iş güvenliği yönetmelikleri hükümleri, işverenin sorumluluğunu objektifleştiren kriterler olarak değerlendirilmelidir. Bu sebeple mevzuatta yer alan teknik iş güvenliği kurallarına uyulmaması işverenin kusurlu davranışı olarak kabul edilmelidir. Ancak, işveren sadece anılan yazılı kurallara değil, yazılı olmayan ve teknolojinin gerekli kıldığı önlemlere aykırı davrandığında da kusurlu görülerek oluşan zararı karşılamalıdır.

6.Öte yandan, objektifleştirilen kusur, kusur sorumluluğunu kusursuz sorumluluğa yaklaştırsa da onu kusursuz sorumluluk haline dönüştürmez. Çünkü, bu halde dahi işverenin sorumluluğu için kusurun varlığı şarttır. Kusurun objektifleştirilmesi kriterinin yanısıra, Türk Borçlar Kanunu’nun 417/2 nci maddesinin, Anayasa hükümleri ve 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 4 üncü maddesi kapsamında yorumlanması da işverenin sorumluluğunu oldukça genişletecektir.

7. Somut olayda olduğu gibi kalp krizi niteliğindeki iş kazaları yönünden ise mahkemece özellikli bir incelemeye girişilerek; sigortalının sağlığında görmüş olduğu tedavilere ilişkin kayıt ve belgeler ile kalp rahatsızlığı veya bu rahatsızlıkla bağlantılı hastalıklarına ilişkin hastane dosyası ile kullandığı ilaçlara ilişkin belgelerin, sigortalının yaşam ve beslenme biçiminin (alkol, sigara, bağımlılık yaratıcı diğer unsurları kullanımı ile beslenme şekline göre vücut yapısının), olay günü ve öncesinde iş yerindeki çalışma rutini ile olayın tetiklenmesine neden olacak yorma, kanuni sınır kapsamı dışına çıkan çalışma, stres gibi unsurların var olup olmadığını ortaya koyan deliller çerçevesinde, kardiyolog veya kalp damar cerrahisi uzmanı hekim bilirkişinin de yer aldığı iş güvenliği uzmanı dahil heyetten rapor alınması, alınacak raporda özellikle bu tür olaylarda kaçınılmazlık değil bünyesel faktörün etkisi olduğu gözetilerek, bünyesel faktör ile taraf kusur oranlarının ortaya konularak sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinin gözetilmesi gerektiği açıktır.

8.Yukarıda belirtilen açıklamalar doğrultusunda; işvereni zararlandırıcı olay nedeniyle sorumluluk halinden kurtaracak olan durum iş sağlığı ve güvenliği alanındaki ihmalleri ile oluşan zarar arasındaki uygun nedensellik bağının kesildiğini ispat etmekten ibarettir. Hukuk Genel Kurulunun 20.03.2013 tarih 2012/21-1121 E. 2013/386 sayılı kararında da belirtildiği üzere uygun nedensellik bağı üç durumda kesilebilir. Bunlar mücbir sebep, zarar görenin kusuru ve üçüncü kişinin kusurudur. Bu hallerden birinin varlığı halinde işverenin sorumluluğuna gidilmesi mümkün değildir.

9.Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelere göre; sigortalının 16.02.2013 günü saat 22.30’da ikamet ettiği … ilinden trenle işyerininin bulunduğu Kocaeli iline geldiği, şoför aracılığıyla konakladığı işyerine ait misafirhaneye bırakıldığı, 17.02.2013 günü sat 18.30 sıralarında şoför Kazım Eser tarafından aranmasına rağmen aramayı cevaplamaması üzerine 112 acil servis yetkililerine haber verilerek misafirhaneye girildiği, yapılan tıbbi muayenede kalp krizine bağlı kanamanın kalp zarın dolması (tamponad) neticesinde vefat ettiği anlaşılmıştır.

10. İşyeri dosyasındaki kayıtlar ile tedavi belgelerine göre sigortalının 135-140 kg ağırlığında vücut kitle endeksine göre yüksek kilolu olarak ifade edildiği, hipertansiyon hastalığının bulunduğu, tanık beyanlarına göre çalışma rutinine göre olay gününden önceki 3 günlük sürede istirahat halinde bulunduğunun iddia edildiği ve olay günü iş başı yaptığının anlaşılması karşısında davaya konu olayla ilgili SGK tarafından açıldığı belirtilen rücu dava dosyasında iş bu dosyadan farklı olarak kardiyolog hekimin de yer aldığı heyeten davalı işveren %60, sigortalıya %40 oranında kusur verildiğinin iddia edildiği, iş bu dava dosyası kapsamında alınan raporda ise kardiyolog hekim bilirkişinin yer almadığı heyetten alınan rapora göre davalı işverene %90 oranında kusur verilirken olayın gerçekleşmesinde %10 oranında kaçınılmazlığın etkili olduğunun belirtildiği anlaşılmıştır.

11. Bu açıklamalar doğrultusunda mahkemece yapılacak iş, sigortalının bünyesel durumu, hipertansiyon hastalığı ve kullandığı ilaçların etkisi, işyerinin rutin çalışma programının belirlenmesi, olay günü rutin dışında çalışma, veya işyerinde yaşamış olduğu stresin varlığını gösteren kayıt ve belgelerin ortaya konulması, ayrıca sigortalının kaldığı misafirhanenin fiziki şartlarının davaya konu kalp krizi niteliğindeki iş kazasının gerçekleşmesi üzerinde ne tür bir etkisinin olduğunun tartışılarak, SGK tarafından açıldığı belirtilen rücu dava dosyasındaki kusur oranları ile meydana gelen çelişkinin de giderilmesi aynı zamanda olayın gerçekleşmesinde bünyesel faktörün belirlenmesi için dosyanın Kardiyolog Hekim bilirkişinin de yer aldığı iş güvenliği uzmanı bilirkişi heyetine tevdi edilerek sonucuna göre tespit edilecek duruma göre karar verilmesi gerekmektedir.

b) Ücretin tespitine yönelik temyiz itirazları yönünden;
1.Maddi tazminat hesabı sigortalının veya desteğin olay tarihindeki bakiye ömrü esas alınarak aktif ve pasif dönemde elde edeceği kazançlar toplamından oluşmaktadır. Başka bir anlatımla, sigortalının veya desteğin günlük net geliri tespit edilerek bilinen dönemdeki kazancı mevcut veriler nazara alınarak iskontolara ve artırma işlemi yapılmadan hesaplanacağı, bilinmeyen dönemdeki kazancının ise; yıllık olarak arttırım ve ıskontoya tabi tutulacağı, 60 yaşına kadar (aktif) dönemde, 60 yaşından sonrada bakiye ömrüne kadar (pasif) dönemde elde edeceği kazançların ortalama yöntemine başvurulmadan her yıl için ayrı ayrı hesaplanacağı, hesaba esas alınacak gerçek ücretin ise; sigortalının imzasını taşıyan bordrolara yansıyan ücreti olduğu, bu tarzda belgenin bulunmaması halinde ise sigortalının veya desteğin kıdemi ve yaptığı işin özelliği ve niteliğine göre işçiye ödenmesi gereken ücretin sigortalının sendikalı olup olmadığı da dikkate alınarak sendikalardan, aksi durumda ise emsal ücret araştırması ile tespit edileceği, işyeri veya sigorta kayıtlarına geçmiş sigortanın imzasını taşımayan belgelerin ücret olarak kabul edilemeyeceği, bilinen varken varsayıma dayalı olarak hesap yapılmayacağı Yargıtay’ın yerleşmiş görüşlerindendir.

2.Somut olayda, sigortalının Liman İş Sendikası üyesi olduğunun iddia edilmiş olması ve toplu iş sözleşmelerinin dosya içerisinde bulunması karşısında toplu iş sözleşmesine göre davacının bilinen dönem için alması gereken ücret belirlenip sonucuna göre maddi tazminatın belirlenmesi gerekirken, hükme esas alınan 09.05.2019 tarihli raporda olduğu gibi toplu iş sözleşmesinde belirtilen ücret ve eklerinden hangisinin ne şekilde hesaba esas alındığı denetime elverişli şekilde rapor eki tablolarda gösterilmeyecek şekilde düzenlenen hesabın hükme esas alınması usul ve yasaya aykırı olmuştur.

3. Bu açıklamalar ışığında mahkemece yapılacak iş, sigortalının Toplu İş Sözleşmesi kapsamında bilinen dönem kapsamında aylık olarak alabileceği ücret ve ekleri ayrı ayrı hesap raporunda denetlenilebilir şekilde gösterilmek, davacı tarafın iş bu raporu benimsemesine ilişkin 29.05.2019 tarihli beyanı gözetilerek hükme esas alınan 09.05.2019 tarihli hesap raporuna uygulamak (iş bu raporda esas alınan işlemiş bilinen dönem tarihi olan 31.05.2019 tarihinden sonra yürürlüğe giren asgari ücret değişikliklerini rapora yansıtmadan) yukarıda işaret olunan kusur raporuna göre tespit edilecek davalı kusurunun varlığı halinde bu kusur oranını iş bu rapora uygulayarak sonucuna göre bir karar verilmesinden ibarettir.

4. O halde, davalı ve katılma yoluyla davacılar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve bu aşamada bozma sebebine göre sair temyiz itirazları incelenmeksizin, istinaf itirazlarının esastan reddine dair Bölge Adliye Mahkemesi kararı kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.

VI. KARAR:
Açıklanan sebeplerle;
Davacılar ve Davalı vekillerinin temyiz itirazlarının bu aşamada sair yönleri incelenmeksizin, Bölge Adliye Mahkemesi hükmünün kaldırılarak İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgililere iadesine,

Dairemizde icra edilen duruşmada hazır bulunan davacılar vekili nedeniyle 8.400,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, karardan bir örneğin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

19.09.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.