Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2022/4934 E. 2023/6125 K. 30.05.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/4934
KARAR NO : 2023/6125
KARAR TARİHİ : 30.05.2023

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
SAYISI : 2021/349 E., 2021/621 K.
KARAR : Kısmen Kabul

Taraflar arasındaki sigortalının iş kazasından maddi ve manevi tazminat istemi davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Mahkemece Dairemizce verilen bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde davanın kısmen kabul ve kısmen reddine karar verilmiştir.

Kararın davalılar vekilleri tarafından temyiz edildiği anlaşıldıktan; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi … tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
1.Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davacıların desteği …’in davalı işveren … nezdinde iş kanuna tabi işçi olarak çalışmaktayken 13.09.2012 tarihinde geçirdiği iş kazası sonucunda vefat ettiğini, söz konusu iş kazasının meydana gelmesinde işçinin hiçbir kusuru olmadığını, müteveffa işçinin Peçenek ve Kayı köyleri arasında yol düzeltme çalışması için işverene ait… plakalı araç ile asfalt taşırken Cehennem Deresi mevkiinde aracın freninin boşalması sonucu yolun virajlı kısmındaki taşlara çarptığını ve kaza yapan aracın şoförü olan …’in hayatını kaybettiği, dava konusu iş kazasının davalı işverene ait… plaka sayılı kamyonun freninin patlaması sonucu meydana geldiğini, bu nedenle aracın teknik bakımını ve kontrolllerini zamanında yapmayan işçi sağılığı ve iş güvenliği tedbirlerini almayan gerekli denetimleri yapmayan davalı işveren’in olayın meydana gelmesinde kusurlu olduğunu, sigortalının hak sahipleri adına SGK’ya iş kazasına bağlı olarak başvuru yaptığını, davalı tarafın kusurlu eylemleri ile meydana gelen iş kazası sonucunda müvekkillerinden …’in eşi ve çocuklarının destekten yoksun kalmaları nedeni ile maddi zararlarının söz konusu olduğunu, … plaka sayılı aracın Anadolu Sigorta A.Ş tarafından 3200878912 poliçe numarası ile sigortalı olduğunu, bu nedenle sigorta şirketinin de poliçe limiti ile sorumlu olduğunu belirterek eş… için 500,00 TL maddi, 50.000,00 TL manevi, çocukların her biri için (Abdulmecit hariç hepsine) 500,00 TL’şer maddi tazminat ile tüm çocukların her biri için 25.000,00 TL’şer manevi, ana Şirin için 40.000,00 TL manevi, kardeşlerin her biri için 20.000,00 TL’şer manevi tazminatın 13.09.2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte maddi tazminat isteminin sigorta şirketi dahil davalılardan, manevi tazminat istemin ise sadece davalı … İdaresinden kaza tarihi olan 13.09.2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsilini talep etmiştir.

2. Davacılar vekili ıslah dilekçesiyle maddi tazminat istemlerini eş… için 251.930,55 TL’ye, çocuk …için 66.906,70 TL’ye, çocuk … için 52.352,33 TL’ye, çocuk … için 45.630,46 TL’ye, çocuk …için 31.990,51 TL’ye, çocuk … için 22.221,07 TL’ye, çocuk … için 23.838,57 TL’ye, çocuk… için 13.151,18 TL’ye, çocul Kadri için 4.986,93 TL’ye arttırmıştır.

II. CEVAP
Davalılar vekilleri davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. BOZMA ÖNCESİ VE BOZMA KARARLARI
A) İlk Mahkeme Kararı
Mahkemenin 30.04.2015 tarih ve 2013/89 Esas, 2015/136 Karar sayılı ilk kararında; davacıların murisi …’in 13.09.2012 tarihinde … Müdürlüğüne ait… plaka sayılı aracın tek taraflı trafik kazası yaptığı, kaza sonucunda araç sürücüsü …’in hayatını kaybettiği, … plaka sayılı aracın kazanın meydana geldiği tarihte davalı … A.Ş tarafından 3208/8912 poliçe numarası ile sigortalandığı, müteveffa …’in davalı … İdaresinde işçi olarak çalıştığı, bu nedenle meydana gelen olay ile ilgili Şırnak Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü tarafından iş kazasına ilişkin inceleme başlatıldığı, soruşturma sonucunda meydana gelen olayın iş kazası olduğuna ilişkin rapor tanzim edildiği ve bu doğrultuda hak sahiplerine gelir bağlandığını, kusur oranının tespiti için iş güvenliği uzmanı ve trafik bilikişilerden oluşan heyetten rapor aldırılmış, tanzim edilen raporda davalı … İdaresinin %100 oranında kusurlu olduğu bildirilmiş, davacıların talep edebileceği tazimnat yönünden aktüer bilirikişiden rapor aldırılmış; tutarının 731.227,65 TL olduğu, bu tutardan sosyal güvenlik kurumu tarafından ödenen dul ve yetim aylıklarının ilk peşin sermaye değeri ve zorunlu mali sorumluluk sigortası poliçe limiti olan 225.000,00 TL düşüldüğünde kalan tazminat tutarının 272.121,69 TL olduğu, davalı kurumun kaza gerçekleştiği tarihte ödemesi gereken tazminat tutarının 272.121,69 TL olduğu, davalı … şirketinin kaza gerçekleştiği tarihte ödemesi gereken tazminat tutarının 225.000,00 TL olduğu davacılar vekili ıslah harcın yatırarak bilirkişi raporu doğrultusunda talep kısmını ıslah ettiğini ve davacı … yönünden açılan davadan feragat edildiği gözetilerek bu davacı yönünden davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, davacılar vekilinin ıslah dilekçesi yönünde destekten yoksun kalma tazminatı yönünden açılan davanın kabulüne karar verildiğini, dava açılmadan önce davalı Anodolu Sigorta A.Ş’ye herhangi bir başvuru bulunmadığından bu davalı yönünden dava tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine, davalı … yönünden olay tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine karar verildiği, manevi tazminat yönünden ise, davalı işveren Şırnak İl Özel İdaresinin kusur oranı, davacıların sosyal ekonomik durumları ve müteveffanın yakınlık dereceleri da nazara alınarak, müteveffanın eşi için 20.000,00 TL, müteveffanın her bir çocuğu için 10.000,00 TL’şer, annesi için 3.000,00 TL, müteveffanın her bir kardeşi için 1.000,00 TL şer manevi tazminatın davalı … Müdürlüğünden olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsili ile davacılara verilmesine karar verildiği anlaşılmıştır.

B) İlk Bozma Kararı
Kararın davacılar ve davalı … vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesinin 09.10.2018 tarih ve 2017/6291 Esas- 2018/7187 Karar sayılı ilamında özetle; Somut olayda, hükme esas alınan hesap raporunda, pasif dönem için asgari geçim indirimi hariç net asgari ücretin esas alınması gerekirken, bu ilkeye aykırı şekilde fazla rakam ile hesaplama yapıldığı, bu kapsamda, usulü kazanılmış hakkın gözetilmesi ile birlikte asgari geçim indirimsiz net asgari ücret ile pasif dönem zararının belirlenmesi için hesap raporu alınması ve maddi tazminata karar verilmesi, aynı zamanda davacı eş, çocuklar ve anne yönünden manevi tazminatların az olduğu, davacı çocuklardan… adına da maddi tazminat talebinde bulunulması sebebiyle bu davacılar hakkında maddi tazminat yönünden olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesi yönlerinden mahkeme kararı bozulmuştur.

C) İkinci Mahkeme Kararı
Mahkemenin 11.11.2019 tarih ve 2018/431 Esas – 2019/616 Karar sayılı ilamında özetle; önceki gerekçelere ek olarak bozma kararı gereğince aldığı belirtilen 07/08/2019 tarihli hesap raporuna itibar edilerek davacı eş … için 283.306,76 TL ve çocukları … için 14.688,78 TL, … için 37.627,54 TL, … için 50.779,56 TL, … için 61.512,88 TL, … için 94.330,02 TL, … için 116.002,63-TL, … için 119.834,02 TL, … için 129.749,62 TL olmak üzere toplamda 907.831,81 TL olarak hesaplandığının, davacılar vekili ıslah harcını yatırarak bozma öncesi aldırılan bilirkişi raporu doğrultusunda talep kısmını ıslah ettiğinden taleple bağlı kalınarak ıslah dilekçesi doğrultusunda davacıların maddi tazminat alacaklarına hükmedildiği, davacılardan …, …, … için talep edilen maddi tazminatın değerlendrilmesinde; davacıların destekten yararlanma yaşını geçtikleri anlaşıldığından …, …, … açısından maddi tazminat yönünden davanın reddine karar verildiği, manevi tazminat istemleri yönünden; müteveffanın eşi ve çocuklarının olan davacıların gerek olay sonrasında yaşadıkları acı, gerekse hayatlarının geri kalanında yaşayacakları üzüntü ve elem nazara alınarak ve manevi tazminatın zenginleşme aracı olmaması yönündeki genel kural ile bir nebze olsun manevi acıyı dindirme fonksiyonu arasındaki denge ve olaydaki kusur durumları gözetilerek, davacıların müteveffanın ölümü nedeniyle duydukları üzüntü ve sıkıntının hayatın olağan akışında kabulü gereken bir husus olduğu ve bu nedenle davacıların manevi tazminat talep edebilecekleri ancak manevi tazminata hükmedilirken tarafların ekonomik ve sosyal durumları göz önüne alınarak davacılar yönünden zenginleşme aracı olarak değerlendirilemeyecek, davalıların ekonomik mahvına sebep vermeyecek miktarlarda hakkaniyete uygun olacak şekilde manevi tazminat talebinin kabulüne hükmetmek gereğine işaretle eş… lehine 40.000,00 TL, Çocuklar lehine 20.000,00 TL’şer, anne lehine 15.000,00 TL ve kardeşler lehine 5.000,00 TL’şer manevi tazminata hükmedilmiştir.

D) İkinci Bozma Kararı
Kararın davalı … vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 23.03.2021 tarih ve 2020/11359 Esas, 2021/3749 Karar sayılı ilamında özetle; bozmaya uyan mahkemece davacı çocuklardan… hakkında gerekçede bu davacıların destekten yararlanma yaşını geçtikleri anlaşıldığından maddi tazminat yönünden istemlerinin reddine karar verilmiş ise de, kararın hüküm kısmında bir karara yer verilmemesi, öte yandan bozma kapsamı dışında kalan davacı kardeşler … ve… lehine önceki kararda hükmedilen 1.000,00 TL’şer manevi tazminatın artılarak 5.000,00 TL’şer olarak hükmedilmesi, öte yandan davacı eş … haricinde diğer davacıların karar başlığında gösterilmemiş olması da hatalı görülerek mahkeme kararı bozulmuştur.

IV. SON BOZMA SONRASI YARGILAMA SÜRECİ VE KARAR
Bozma kararına uyan Mahkemece yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararda özetle; önceki gerekçelere ek olarak Davacı (çocuklar) …, …, … hakkında maddi tazminat istemlerinin reddine karar verilmiş, davacı kardeşler … ve… lehine önceki kararda hükmedilen 1.000,00 TL’şer manevi tazminatın bozma kapsamı dışında kalarak taraflar lehine bu tazminat alacağı yönünden usuli kazanılmış hak oluştuğu gözetilerek bu tazminat miktarı hakkında herhangi bir değişikliğe gitmeden karar verilerek ve davacı eş … haricinde diğer davacıların karar başlığında gösterilerek karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
1.Davalı … vekili temyiz dilekçesinde özetle:
İlk bozma kararı kapsamında sadece pasif dönem hesabının yapılması gerektiğini, Bilirkişinin bozma kapsamına çıkarak işlemiş ve işleyecek dönem hesaplarını da yaptığını, önceki hesap rapor tarihi olan 28.01.2015 tatihinden sonraki 2018 ve 2019 asgari ücretinden dikkate alınmasının hatalı olduğunu, hesaba esas ücretin hatalı tespit edildiğini, işlemiş aktif devrenin hatalı tespit edildiğini, poliçe limiti 225.000,00 TL’nin tazminattan tenzili gerektiğini, dosyanın hesap bilirkişine tevdi edilerek rapor alınması gerektiğini beyanla kararın bozulmasını talep etmiştir.

2. Davalı … A.Ş. vekili temyiz dilekçesinde özetle: müvekkilinin teminat limiti olan 225.000,00 TL’yi 13.07.2015 tarihindeki ibraname ve sulh protokolüyle ferileri ile beraber 294.636 TL olarak ödediğini bu nedenle sorumluluğunun kalmadığını, hakkındaki davanın feragat nedeniyle reddi gerektiğini, müvekkilinin işveren mali mesuliyet sigortası olmadığını, sürücü kusuru kadar olan kusuru karşıladığının gözetilmesi gerektiğini, sürücü kusuru olmadığından da müvekkilinin sorumlu tutulamayacağını, haklarındaki davanın zamanaşımına uğradığını, vekalet ücretinden teminat limiti olan 225.000,00 TL ile sorumlu tutulması gerektiğini beyanla kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, iş kazası neticesinde vefat eden sigortalının hak sahiplerinin maddi ve manevi tazminata hak kazanıp kazanmadığına ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
6100 sayılı HMK Geçici 3 üncü maddesi delaletiyle uygulama imkanı bulan 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 1086 sayılı HUMK’nun temyiz incelemesi ile ilgili 427 ilâ 444 üncü maddeleri, 6100 sayılı HMK’nun sulh ile ilgili 313, 314 ve 315 inci maddeleri, 6098 sayılı Borçlar Kanun’un Türk Borçlar Kanunu’nun 417 nci maddesi ile tazminatın belirlenmesi ile ilgili 49, 50, 51, 52, 53, 55, 56 ncı maddeleri ile teselsülle ilgili 61, 162, 163, 164, 165, 166 ncı maddeleri ibraname ile ilgili 420 maddesi, 4857 sayılı İş Kanun’un 77 nci maddesi, manevi tazminatın belirlenmesi yönünden 22.06.1996 gün ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, usuli kazanılmış hak yönünden 04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ile 09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararıdır.

3. Değerlendirme
1.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere, bozmaya uymakla taraflar lehine oluşan usuli kazanılmış hakların yeniden incelenerek bozma sebebi yapılamayacak olmasına göre, davalılar vekillerinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir

2.Bilindiği üzere bir hususun varlığı veya yokluğu mahkemenin davayı esası bakımından inceleyip, karara bağlamasına engel teşkil ediyorsa, dava şartı söz konusudur. Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Bu noktada, dava hakkının bir anlamda dava şartı olduğu kuşkusuzdur. Dava hakkının varlığı ya da düşmüş bulunmasının incelenmesi, doğrudan hâkime verilmiş ödevlerden olması karşısında, Yargıtay Dairesi, önceden ileri sürülmemiş olsa bile temyiz aşamasında dava şartının tamam olup olmadığını kendiliğinden gözetebilir.

3. Davanın hukuksal niteliği gereği davalı, temyiz aşamasında dava konusu borcu söndüren nitelikte bir belge vermişse, bu belge üzerinde gerekli inceleme yapılmak suretiyle bir karar verilmesi gerekir. Gerçekten de, yargılamada davayı inkâr eden davalının savunması borcun bulunmadığı savunmasını da kapsar. O nedenle, davalının borcun ne sebeple bulunmadığını açıklama ve iddianın aksine, delillerini ikame etme hakkının ortadan kalktığından söz edilemez. Belirtilen nedenlerle, temyiz aşamasında sunulan ve borcu söndüren bir belgenin varlığı karşısında savunmanın genişletilmesi yasağından da söz edilemeyecektir.

4. Sonuç itibariyle; yargılama aşaması henüz tamamlanmamış böyle bir durumda, borcu itfa eden belgenin veya dava şartının söz konusu olduğu hallerde, dava sonuçlanıp kesinleşmemiş ise, ibraz edilen ve borcu söndüren yazılı belgenin dikkate alınması gerekir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 04.07.2007 gün 2007/13-453 Esas ve 2007/453 Karar sayılı kararlarında da aynı ilke benimsenmiştir.

5. Öte yandan birden çok kimsenin birlikte neden oldukları zarardan sorumluluklarını düzenleyen 6098 sayılı TBK’nun 61. maddesi uyarınca (818 sayılı B.K.’nun 50 ve 51 inci maddesi) ve aynı Yasanın 163 üncü (818 sayılı B.K.’nun 142 nci) maddesi hükmüne dayanarak davacı, zararının tümünü müteselsil sorumlulardan biri aleyhine açacağı bir dava ile isteyebileceği gibi, sorumluların hepsi aleyhine açacağı bir dava ile de talep edebilir. Ancak, aynı Kanun’un 163 üncü (BK 141) maddesi gereğince teselsül, ister yasadan, ister sözleşmeden doğmuş olsun, bu kuraldan yararlanma hakkı sadece zarara uğrayanın, daha geniş bir deyim ile alacaklınındır.

6. Öte yandan, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 165 inci maddesi (818 sayılı BK’nun 144 üncü maddesi) hükmüne göre, Kanun veya sözleşme ile aksi belirlenmedikçe, borçlulardan biri kendi davranışıyla diğer borçluların durumunu ağırlaştıramaz. 166 ncı maddesi (818 sayılı BK’nun 145. maddesi) hükmüne göre, sorumlulardan birinin zararı ödemesi halinde, diğerleri bu oranda borçtan kurtulurlar. Ancak, müteselsil borçluların borçtan tamamen veya kısmen kurtulabilmeleri, alacaklının bilfiil tatmin edilmiş olması halinde söz konusudur.

7. Ödemeye ilişkin davanın yasal dayanağı ile ilgili 6098 sayılı Türk Borçlar Kanun’un 55 inci maddesinde, “Destekten yoksun kalma zararları ile bedensel zararlar, bu Kanun hükümlerine ve sorumluluk hukuku ilkelerine göre hesaplanır. Kısmen veya tamamen rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri ile ifa amacını taşımayan ödemeler, bu tür zararların belirlenmesinde gözetilemez; zarar veya tazminattan indirilemez.”hükmüne yer verilmiştir.

8. Aynı Kanun’un ibraya ilişkin 420 nci maddesine göre “Hizmet sözleşmelerine sadece işçi aleyhine konulan ceza koşulu geçersizdir. İşçinin işverenden alacağına ilişkin ibra sözleşmesinin yazılı olması, ibra tarihi itibarıyla sözleşmenin sona ermesinden başlayarak en az bir aylık sürenin geçmiş bulunması, ibra konusu alacağın türünün ve miktarının açıkça belirtilmesi, ödemenin hak tutarına nazaran noksansız ve banka aracılığıyla yapılması şarttır. Bu unsurları taşımayan ibra sözleşmeleri veya ibraname kesin olarak hükümsüzdür. Hakkın gerçek tutarda ödendiğini ihtiva etmeyen ibra sözleşmeleri veya ibra beyanını muhtevi diğer ödeme belgeleri, içerdikleri miktarla sınırlı olarak makbuz hükmündedir. Bu hâlde dahi, ödemelerin banka aracılığıyla yapılmış olması zorunludur.   İkinci ve üçüncü fıkra hükümleri, destekten yoksun kalanlar ile işçinin diğer yakınlarının isteyebilecekleri dâhil, hizmet sözleşmesinden doğan bütün tazminat alacaklarına da uygulanır.” düzenlemesi yer almaktadır.

9. Bu düzenlemelere göre işçi ve hak sahibine yapılacak ödemenin hakkın gerçek tutarını karşılaması gerekmektedir, ödemeden artan yani karşılanmayan bakiye alacak kısmı için ise davacıların tazminat hakkı devam etmektedir.

10. Ödemenin tazminat alacağını karşılayıp karşılamadığı noktasında ise Yargıtay uygulamasının geliştirdiği “denkleştirme metodunun” kullanılması hakkaniyetli çözüme ulaşılması noktasında önem arz etmekte, ödemelere faiz işletilmek suretiyle tazminat alacağından mahsup yeterli görülmemektedir. Bu metoda göee ödemenin yapıldığı tarihteki verilere göre, davacıların hak ettikleri tazminat alacaklerı ile ödenen miktar birbirine oranlanarak tespit edilecek denkleştirme oranı mevcut hesap raporundaki verilere uygulanarak tazminat alacağının ne kadarının karşılandığı belirlenip, karşılanmayan kısım yönünden ise tazminata hükmetmek gerekmektir.

11. Öte yandan 6100 sayılı HMK’nun 6100 sayılı HMK’nun 313 üncü maddesine göre, sulh, görülmekte olan bir davada, tarafların aralarındaki uyuşmazlığı kısmen veya tamamen sona erdirmek amacıyla, mahkeme huzurunda yapmış oldukları bir sözleşmedir. 314/1 inci maddesi kapsamında sulh, hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilir. 315/1 inci maddesi kapsamında da sulh, ilgili bulunduğu davayı sona erdirir ve kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur. Mahkeme, taraflar sulhe göre karar verilmesini isterlerse, sulh sözleşmesine göre; sulhe göre karar verilmesini istemezlerse, karar verilmesine yer olmadığına karar verir düzenlemelerine yer verilmiştir.
12. Somut olayda, davalı … tarafından ibraz edilen 06.07.2015 tarihli “İbraname ve Sulh Anlaşması” başlıklı sigorta şirketi ve davacılar vekili imzalı belgeye göre davaya konu tazminat alacağı ile ilgili 320878912 poliçe numaralı karayolları motorlu araçlar zorunlu mali mesuliyet sigorta poliçesi kapsamında 225.000,00 TL asıl alacak, ferileri olarak ise faiz, vekalet ücreti, yargılama gideri olarak toplam 294.636,00 TL tutarında ibra ettiğini, iş bu davaya konu olayla ilgili olarak sigorta şirketini ve poliçe teminatına kadar sigortalıdan veya sürücünden maddi tazminat talebi olmayacağını, yapılan sulh anlaşması gereğince mahkemece karar verilmesine gerek bulunmadığını beyan etmiş olduğu anlaşılmaktadır.

13. Bu açıklamalar doğrultusunda mahkemece, yapılacak iş, hükme esas alınan 07.08.2019 tarihli hesap raporundaki veriler dikkate alınarak, davalı … şirketince 06.07.2015 tarihli anlaşmaya dayalı aynı tarihte yapıldığı belirtilen ödemenin yapıldığı bu tarih itibariyle, davacıların tazminat alacaklarını belirlemek, bu tarih itibariyle sigorta şirketi tarafından yapılan ödemelerin tazminat alacaklarını karşılama oranına göre tespit edilecek denkleştirme oranını, 07.08.2019 arihli hesap raporuna uygulayarak davacıların sigorta şirketi tarafından karşılanmayan tazminat alacaklarının bulunduğunun tespiti halinde davalı … İdaresini bakiye tazminat alacaklarından sorumlu tutmak, tazminat alacakları karşılanan davacılar yönünden ise davaya konu alacakların yargılama sırasında karşılandığını gözeterek karar verilmesine yer olmadığına karar vermek, davalı … yönünden ise, davacılar ile aralarındaki sulh protokolü gereğince karar verilmesini istemedikleri anlaşılmakla HMK’nun 315/1.son cümle gereğince karar verilmesine yer olmadığına karar vermekten ibarettir.

14. Mahkemece, açıklanan bu maddi ve hukuki esaslar gözetilmeden özellikle sigorta şirketi tarafından yapılan ödeme ve sulh değerlendirilmeksizin yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

15. O halde, davalılar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve mahkeme hükmü bozulmalıdır.

VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.Davalılar vekili tarafından temyiz olunan Mahkeme kararının BOZULMASINA,

2.Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde yatıranlara iadesine,

3.Dosyanın kararı veren Mahkemeye gönderilmesine,30.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.