YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/4873
KARAR NO : 2022/6872
KARAR TARİHİ : 11.05.2022
Bölge Adliye
Mahkemesi : … Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
No : 2020/1018-2022/154
İlk Derece
Mahkemesi : … 37. İş Mahkemesi
No : 2017/285-2020/33
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı; davacı Kurum ve davalılar … Sigorta A.Ş ve … Hazır Beton İnş. Mad. Nak. Pet. Oto. Kuy. Tic. A.Ş. vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, … Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince istinaf taleplerinin esastan reddine karar verilmiştir.
… Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince verilen kararın, davacı Kurum ve davalı … İnş. Mad. Nak. Pet. Oto. Kuy. Tic. A.Ş. vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; kurum sigortalısı …’in davalı … İnş. Mad. Nak. Pet. Oto. Kuy. Tic. A.Ş.’nin işçisi iken 10/02/2016 tarihinde yüksek gerilim hattına kapılarak elektrik çarpması sonucu vefat ettiğini, hak sahiplerine peşin sermaye değerli gelir bağlandığını, ayrıca 489,00 TL tedavi cenaze gideri ödemesi yapıldığını, toplam 287.786,31 TL kurum zararı oluştuğunu, kurum müfettişi tarafından düzenlene raporda işverenin %80, üçüncü kişi davalı …’un %20 kusurlu olduğunun belirlendiğini, 26. İş mahkemesinin 2016/1595 sayılı dosyasında hak sahipleri tarafından dava açıldığını, 42. Asliye ceza mahkemesinin 2016/238 esas sayılı dosyasında davanın devam ettiğini, … A.Ş.’nin kazaya sebebiyet veren … plakalı aracın kasko ve … sigortacısı olduğunu belirterek, şimdilik 10.000 TL nin davalılardan müştereken müteselsilen tahsilini istemiş,ön inceleme duruşmasında dava dilekçesindeki talebin 489 TL’sinin cenaze gideri 9511 TL’sinin peşin sermaye değerli gelir alacağına ilişkin olduğunu, tedavi giderinin olmadığını bildirmiş, 13/09/2019 tarihli dilekçesi ile talebini 244.644,70 TL ve … bu miktarın 129.724,70 TL’sinden sorumlu olmak üzere ıslah etmiştir.
Davalı şirket vekili, kendilerince her türlü tedbirin alındığını kendilerinin kusuru bulunmadığını; ölenin uyarılara uymayarak, kazaya sebebiyet verdiğini şantiye şefi … ‘ün de davaya dahil edilmesi gerektiğini belirterek; davanın reddini istemiştir.
Diğer davalılar davaya cevap vermemişlerdir.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
İlk Derece Mahkemesince; davacının davasının kısmen kabulü ile; sigortalı … ‘in geçirdiği 10/02/2016 tarihli iş kazası sebebiyle hak sahiplerine bağlanan gelir bakımından 244.155,34 TL alacağının davalı şirket tamamından diğer davalı … un sorumluluğu 129,284,60 TL ile sınırlı olmak kaydı ile ve davalı … AŞ nin sorumluluğu poliçe limiti ile sınırlı olmak kaydı ile onay tarihi 31/05/2017 den itibaren işleyecek yasal faizle birlikte bu davalılardan müştereken müteselsilen alınarak davacıya verilmesine cenaze gideri bakımından hesaplanan 440,10 TL alacağın ödeme tarihinden itibaren (sigorta şirketinin sorumluluğu poliçe limiti ile sınırlı olmak kaydıyla) yasal faiz uygulanarak tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine; dair karar tesis edilmiştir.
B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Davacı vekili istinaf talebinde; mahkemece talep edilen miktardan daha düşük miktara hükmedildiğini, mahkeme kararının hatalı olduğunu, davalıların %100 kusurlu sayılması gerektiğini, belirterek kaldırılmasını talep etmiştir.
Davalı … İnş. Mad. Nak. Pet. Oto. Kuy. Tic. A.Ş. vekili istinaf talebinde; hükme esas alınan bilirkişi raporunun teknik incelemeden ziyade hukuki değerlendirme yapılarak hazırlandığını, kusur oranının hatalı olduğunu, kusur ve hesap raporlarının hükme esas alınamayacağını, davacı tarafın ıslah dilekçesinin usulüne uygun olmadığını, kısmi dava olarak ikame edilen bu davada talep konusu bölünebilir olmadığından dava açılmasında hukuki yarar olmadığını, belirterek ; kararın kaldırılmasını taelp etmiştir.
Davalı …Ş. vekili istinaf talebinde; davanın sigorta teminatı kapsamı dışında olduğunu, olayın aracın karayolunda işletilmesi sırasında meydana gelmediğini ve KTK anlamında trafik kazası olarak nitelendirilemeyeceğini, kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek; kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince, davacı kurum vekili ile davalı …vekili ve davalı … İnş. Mad. Nak. Tic. A.Ş. vekilinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine dair karar verilmiştir.
IV-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
Davacı Kurum, 10.02.2016 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucunda vefat eden sigortalının hak sahiplerine bağlanan gelir ve cenaze gideri nedeniyle oluşan Kurum zararının davalılardan tahsilini talep etmiş olup, davanın yasal dayanağı 5510 sayılı Kanununun 21/1 ve 21/4. maddeleridir.
5510 sayılı Kanunun 21/1. maddede işverenin, 21/4. maddede üçüncü kişinin rücu alacağından sorumlulukları düzenlenmiş olup bu maddelere göre açılan rücuan tazminat davalarında işveren ile üçüncü kişi arasında müteselsil borçluluk ilişkisi bulunduğundan konuya ilişkin olarak 818 sayılı Borçlar Kanununun irdelenmesi de gerekmektedir.
Söz konusu Kanunun 141–148. maddelerinde müteselsil borçlara yer verilmiş olup 141. maddede, alacaklıya karşı, her biri borcun tümünden sorumlu olma yükümü altına girdiklerini beyan eden birden çok borçlu arasında teselsül bulunduğu, böyle bir beyanın yokluğunda teselsülün ancak kanunun belirlediği durumlarda olacağı, 142. maddede, alacaklının, müteselsil borçluların tümünden veya birinden borcun tamamen veya kısmen ödenmesini istemekte serbest olduğu, borç tamamen ödeninceye dek borçluların tümünün sorumluluklarının devam edeceği, 145. maddede, yaptığı ödeme veya takas ile borcun tamamını veya bir kısmını sona erdirmiş olan müteselsil borçlulardan birinin, sona eren borç oranında diğer borçluları borçtan kurtarmış olacağı, 146. maddede, borcun niteliğinden aksi anlaşılmadıkça, müteselsil borçlulardan her birinin alacaklıya yapılan ödemeden birbirine eşit birer payı üzerine almak zorunda olduğu ve payından çok ödeme yapanın, fazla tutar yönünden diğer borçlulara rücu hakkının bulunduğu, 147. maddede, rücu hakkından yararlanan müteselsil borçlulardan her birinin, ödediği tutar oranında alacaklının haklarına halef olacağı bildirilmiştir. Diğer taraftan Kanunun haksız eylem yönünden müteselsil sorumluluğa ilişkin 50. maddesinde, birden çok kimseler birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri takdirde, önayak olan (kışkırtan) ile asıl gerçekleştiren ve yardımcı olanların, ayırım gözetilmeksizin müteselsilen sorumlu olacakları, hakimin, bunların birbiri aleyhinde rücu hakları olup olmadığını takdir ve gerektiğinde bu rücunun kapsamının derecesini saptayacağı belirtilmiş, çeşitli nedenlerin birleşmesi bakımından müteselsil sorumluluğa dair 51. maddesinde, birden çok kimseler çeşitli nedenlere (haksız eylem, sözleşme, kanun) dayanarak sorumlu oldukları takdirde haklarında, birlikte bir zarara sebebiyet veren kimselere ilişkin hükümlere göre işlem yapılacağı, kural olarak haksız bir eylemi ile zarara sebebiyet vermiş olan kimsenin en önce, tarafından hata gerçekleşmemiş ve üzerine borç alınmamış olmasına karşın yasal olarak sorumlu olan kimsenin de en sonra, zarar ile yükümlü tutulacağı açıklanmıştır.
Müteselsil borç, birden çok borçlunun alacaklıya karşı borcun tümünden sorumlu olduğu, alacaklının tamamen veya kısmen edayı her bir borçludan isteyebildiği, eda tamamen yerine getirilinceye dek borçluların sorumluluklarının süregeldiği, her borçlunun iç ilişkideki payına bakılmaksızın borcun tamamını ifa etmekle yükümlü olduğu, borçlulardan birinin borcu ödemesi durumunda diğerlerinin de alacaklıya karşı borçtan kurtulduğu, borcun, her bir borçlu yönünden tali değil asli nitelik taşıdığı, alacaklı karşısında birden çok borç ve borçlunun bulunduğu borç ilişkisidir. Bu ilişkide ifa, asıl alacağı ortadan kaldırmayıp alacak hakkı, ödeme yapmak suretiyle rücu hakkını kazanan borçluya geçtiğinden, anılan borçlu, alacaklının halefi olarak diğerlerine rücu edebilmektedir. Bununla birlikte, rücua konu olan borcun müteselsil niteliği bulunmadığından, sorumluluktan kurtulmak için her borçlunun borcun tümü yerine, kendine düşen payını ödemesi yeterli olmaktadır ki burada kanundan doğan halefiyet söz konusudur. Kuşkusuz, ödeme yapan borçlu ile alacaklının öncesinde, halefiyeti ortadan kaldırıcı sözleşme yapmak yetkileri de bulunmaktadır. Öğreti ve yargı kararlarında, borçların aynı sebepten doğması durumuna “tam teselsül” denilmekte ve değinilen 50. maddenin bunu karşıladığı ifade edilmekte, borçların farklı nedenlerden (kanun, sözleşme, haksız eylem) doğması halinde ise “eksik teselsül”ün varlığından söz edilerek 51. maddenin de bunu tanımladığı kabul edilmektedir. 50. maddede, aynı zarardan dolayı birden çok kişinin birlikte müteselsilen sorumlu tutulmaları, birden çok kişinin ortak kusurlarıyla zarara birlikte sebebiyet vermiş olmaları koşuluna bağlanmıştır. 51. maddede ise, müteselsil sorumluluk, ortak kusur yerine farklı hukuksal nedenlere bağlanmıştır ve bunlar kanun, sözleşme veya haksız eylemdir. Birden çok kişi, kanun, sözleşme veya haksız eylem nedeniyle aynı zarar için, zarara uğrayana karşı sorumlu iseler, bunlar arasında, bir zarara ortaklaşa sebep olanlar hakkındaki dönmeye (rücu) ilişkin kurallar uygulanmakta, kural olarak ilk önce, haksız eylemiyle zarara yol açan sorumlu tutulmakta, en son olarak da kusuru olmaksızın ve sözleşme gereği sorumluluğu olmadığı halde kanun hükmü gereğince sorumlu tutulan kişiye başvurulmaktadır. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 09.10.2013 gün ve 2013/9-1559 Esas – 2013/1461 Karar, 15.05.2015 gün ve 2013/17-2267 Esas – 2015/1352 Karar, 19.06.2015 gün ve 2013/10-2281 Esas – 2015/1727 Karar, 24.06.2015 gün ve 2014/13-19 Esas – 2015/1743 Karar sayılı ilamlarında aynı görüşlere yer verilmiştir.
Önemle vurgulanmalıdır ki 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununda eksik ve tam teselsül ayırımına son verilmiş, 61. maddede, birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümlerin uygulanacağı, 62. maddede, tazminatın aynı zarardan sorumlu müteselsil borçlular arasında paylaştırılmasında, bütün durum ve koşullar, özellikle onlardan her birine yüklenebilecek kusurun ağırlığı ve yarattıkları tehlikenin yoğunluğunun göz önünde tutulacağı, tazminatın kendi payına düşeninden fazlasını ödeyen kişinin, bu fazla ödemesi için, diğer müteselsil sorumlulara karşı rücu hakkına sahip ve zarar görenin haklarına halef olacağı bildirilmiştir.
İşveren veya üçüncü kişiye karşı açılan davalarda 5510 sayılı Kanunun 21. maddesine göre rücu alacağından sorumluluk belirlenirken kural olarak, işveren yönünden 1. fıkraya göre gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri ile yargılamada yöntemince hesaplanacak gerçek (maddi) zarar karşılaştırması yapılıp düşük (az) olan tutar esas alınmalı, üçüncü kişi bakımından 4. fıkra gereğince gerçek zarar gözetilmeksizin gelirin ilk peşin sermaye değerinin yarısı benimsenmeli ve bunlara kusur oranları uygulanmalı ise de işveren ve üçüncü kişinin birlikte taraf olarak yer aldığı, başka anlatımla aynı anda 1. ve 4. fıkralara dayalı uyuşmazlıklarda, fıkralarda yer alan hükümlerin nasıl anlaşılması ve giderek ne şekilde uygulama yapılması gerektiği önem arz etmektedir.
Sigortalının iş kazası veya meslek hastalığına uğramasına birden çok kişinin birlikte kusurlarıyla neden olmaları durumunda, anılan 50. ve 51. maddeler (6098 sayılı Kanunun 61. ve 62. maddeleri) gereğince teselsül hükümleri kapsamında bu kişilerin birlikte sorumlulukları vardır ve 146. maddeye (6098 sayılı Kanunun 62. maddesine) göre, kendi payından fazlasını ödeyenin diğer müteselsil borçlulara karşı rücu hakkı saklı kalmak kaydıyla, her bir borçlu yönünden kusurlarına karşılık gelen miktar ayrılmaksızın teselsül kurallarına göre sorumluluklarına karar verilmelidir. İş kazası veya meslek hastalığına birlikte sebebiyet veren sorumluların işveren ve üçüncü kişi olması durumunda ise, işverenin müteselsilen sorumlu olacağı tutar, 1. fıkra gereğince kendi kusur payı gözetilerek sorumlu tutulacağı miktarın (gelirin ilk peşin sermaye değeri X işverenin kusur oranı), üçüncü kişinin 4. fıkraya göre sorumlu olacağı tutar (gelirin ilk peşin sermaye değerinin yarısı X üçüncü kişinin kusur oranı) ile toplamı kadar olmalı, kanun koyucunun getirdiği “gelirin ilk peşin sermaye değerinin yarısı” sınırlaması karşısında üçüncü kişinin müteselsilen sorumlu tutulacağı miktarın ise, gelirin ilk peşin sermaye değerinin yarısı ile işveren de dahil olmak üzere tüm davalıların kusurları toplamının çarpımı sonucu elde edilecek tutar kadar olması gerekmektedir. Bu yaklaşım ve uygulama, işvereni, iç ilişkide üçüncü kişiye rücu edemeyeceği miktarı Kuruma ödemek zorunda bırakmadığından da hakkaniyete uygundur. Diğer yandan, iş kazası nedeniyle yapılan masraf ve ödemeler yönünden işveren ve üçüncü kişilerin sorumluluğu toplam kusur oranı ile sınırlıdır.
Eldeki davada, zararlandırıcı sigorta olayının meydana gelmesinde; davalı işverene %80 oranında , davalı dışı şantiye şefi …’e %10 oranında, davalı pompa operatörü …’a %10 oranında kusurlu kabul edildikleri rapor edilmiş ve bu kusur oranlarına göre de mahkemece hüküm tesis edilmiştir. Somut olayda; meydana gelen kaza nedeniyle kurumca hazırlanan kusur raporunda, davalı işveren şirketin %80 oranında kusurlu olduğu, davalı …’ın %20 oranında kusurlu olduğu; 26. İş Mahkemesinde hak sahiplerince açılan ve yargılama sırasında alınan kusur raporunda, işverenin %80 oranında, davalı …’ın %10 oranında, dava dışı şantiye şefi …’ın %10 oranında kusurlu olduğu ancak dosya içeriğinde kusur raporu mevcudiyetine karşın, akıbetinin ne olduğunun tespit edilemediği ; öte yandan, ceza dosyası kapsamında, … Hazır Beton İnş. Mad. Nak. Pet. Oto. Kuy. Tic. A.Ş. yönetim kurulu üyesi …’ın hapis cezası ile cezalandırılmasına, … Hazır Beton İnş. Mad. Nak. Pet. Oto. Kuy. Tic. A.Ş.’de işçi olan …’e Adli para cezası ile cezalandırılmasına, iş bu dosyada da davalı olan …’ün de cezalandırılmasına karar verildiği ancak dosyanın en son istinaf denetiminde olduğu anlaşılmaktadır.
Somut bilgiler çerçevesinde, mahkemece yapılacak iş; sigortalı hak sahipleri tarafından işveren aleyhine açılmış tazminat dosyası bulunması karşısında, iş bu dosyalar celp edilerek; buradan alınan kusur raporu ve ceza dosyasında alınan kusur raporu ile mahkeme dosyasından aldırılan kusur raporu arasındaki kusur oranlarında çelişki bulunduğu gözetilip, ceza davasında tespit edilen kusurun varlığına ilişkin maddi olgu hukuk hakimini bağlayacağından, mahkemece,ceza kararının kesinleşip kesinleşmediği belirlenerek; kesinleşen ceza mahkemesi kararı ile mahkum olanlara da bir miktar kusur verilmesi gerektiği gözetilmeli, bu kapsamda, kendisine kusur atfı yapılan dava dışı şantiye şefi …’ın işveren vekili mi üçüncü kişi mi olduğu da değerlendirilmek suretiyle; işçi sağlığı ve iş güvenliği ile iş kazasının vuku bulduğu iş kolunda uzman başka bir bilirkişi heyetinden; kusur oran ve aidiyeti konusunda yeniden rapor alınarak, oluşması halinde çelişki de giderilerek; hasıl olacak sonuca göre hüküm kurulmalıdır.
Öte yandan, yapılacak değerlendirme sonrasında, dava dışı şantiye şefi …’ın taraf sıfatı üçüncü kişi olarak belirlendiği taktirde; izah edilenler doğrultusunda, işveren ve üçüncü kişilerinsorumluluk miktarları, 5510 sayılı Kanun’un 21/1. ve 4. bendi uyarınca hesaplama yapılarak, varılacak sonuca göre hüküm kurulmalıdır.
Mahkemece, açıklanan maddi ve hukuki ilkeler gözetilerek, bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı Kurum ve davalı … İnş. Mad. Nak. Pet. Oto. Kuy. Tic. A.Ş. vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve … Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararının kaldırılarak, İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: … Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi kararının, HMK’nın 373/1 maddesi gereğince kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz eden ilgiliye iadesine, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine ve kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 11.05.2022 gününde oy birliğiyle karar verildi.