Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2022/481 E. 2022/10539 K. 14.09.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/481
KARAR NO : 2022/10539
KARAR TARİHİ : 14.09.2022

Mahkemesi : Mustafa Kemalpaşa 1. Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi

Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın reddine dair verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, … Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
… Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesince verilen kararın, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM
Davacı dava dilekçesinde özetle; davacının, 15.10.2007 tarihinden itibaren davalıya ait evde; bahçe temizlik işleri, davalının hasta annesine bakıcılık ve 100 adede yakın kedisinin bakım işleri olmak üzere her türlü temizlik ve bakım işlerini yapmak suretiyle çalıştığını, davalı tarafından sigortasının yapılmaması üzerine 01.12.2011-31.05.2014 tarihleri arasında isteğe bağlı Bağ-Kur primlerini ödediğini, 01.05.2014 tarihinde işverence işine son verildiğini ileri sürerek davacının 15.10.2007-01.05.2014 tarihleri arasında davalıya ait iş yerinde çalıştığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
II-CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın hak düşürücü süre içinde açılmadığını, husumetin yanlış kişiye yöneltildiğini, davacının iddialarının gerçeğe aykırı bulunduğunu, kabulü halinde dahi söz konusu arsanın maliki davalı olmadığından bahçe işlerini yaptığı iddiasının doğruluğu halinde de arsanın maliki ile arasında bir iş sözleşmesi olabileceğinden davalının sorumluluğu bulunmadığını, yine kat mülkiyeti hükümleri gereğince bahçede yapılacak işlerden davalının sorumluluğunun olmadığını, davalının, davacının yengesi olduğunu ve aralarında iş sözleşmesine dayalı bir ilişki bulunmadığını, davacının boş olduğu zamanlarda yardım maksatlı olarak bahçe suladığını, bahçede çıkan otları senede birkaç kez kopardığını, yaptığı bu işlerin iş ilişkisini oluşturmadığını, bahçenin davalıya değil eski eşine ait olduğunu, kedi bakımı konusunda ise davalı ile davacının arasında arasında bir sözleşme ve anlaşma olmadığını, davalının kendisine ait bir kedisi bulunduğunu, davacının, davalının annesine bakıcılık yaptığı iddialarının da gerçeği yansıtmadığını, annesine davalının kendisinin baktığını ileri sürerek davanın reddini istemiştir.
Fer’i müdahil Kurum vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, hak düşürücü sürenin geçtiğini belirterek reddini talep etmiştir.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
İlk derece mahkemesince, ‘Davanın reddine karar verilmiştir.
B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
… Bölge Adliye Mahkemesince; Davacının istinaf başvurusunun HMK’nin 353/1-b.1 maddesi uyarınca esastan reddine, karar vermiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davacı vekili, bir kısım tanıkların davalının yanında çalıştığı şeklinde beyanların mevcut olduğu, tanık beyanları aleyhe yorumlanarak aleyhe hüküm kurulmasının hatalı olduğu belirtilerek temyiz kanun yoluna başvurmuştur.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
Davalı işverene ait işyerinde 15.10.2007-01.05.2014 tarihleri arasında hizmet akdine tabi olarak geçtiği ve davalı Kuruma bildirilmediği iddia edilen çalışma sürelerinin tespitine ilişkin davada, dosya kapsamına göre davacının davalıya ait işyerinde çalıştığı sabit görülmekle birlikte, mahkemece yapılan araştırma sonunda varılan kanaatin hatalı olduğu değerlendirilmiştir.
Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Yasa’nın 79. maddesi ile 5510 sayılı Yasa’nın 86. maddesidir. Anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin davalar, kamu düzenine ilişkin olduğundan, özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde re’sen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır. 6100 sayılı HMK m. 119/1-e gereğince davacının, iddiasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetlerini bildirmek, m. 194 gereğince de taraflar, dayandıkları vakıaları, ispata elverişli şekilde somutlaştırma yükümlülüğü vardır. Tarafların, dayandıkları delilleri ve hangi delilin hangi vakıanın ispatı için gösterildiğini açıkça belirtmeleri zorunludur.
Diğer taraftan 4857 sayılı İş Kanunu’nun 13. maddesinde, işçinin normal haftalık çalışma süresinin, tam süreli iş sözleşmesiyle çalışan emsal işçiye göre önemli ölçüde daha az belirlenmesi durumunda sözleşmenin kısmî süreli iş sözleşmesi olduğu belirtilmiş, 63. maddesinde, genel bakımdan çalışma süresinin haftada en çok 45 saat olduğu, aksi kararlaştırılmamışsa bu sürenin, işyerlerinde haftanın çalışılan günlerine eşit ölçüde bölünerek uygulanacağı açıklanmıştır. Bu tür hizmet tespiti davalarında tam gün üzerinden veya kısmi zamanlı olarak çalışma olgusunun ortaya konulması önem arz etmekte olup, çalışmanın kısmi zamanlı olduğu anlaşıldığı takdirde günde kaç saat hizmet verildiği ve giderek haftalık ve aylık çalışma süreleri belirlenmeli, sonrasında değinilen 63. madde kapsamında 7,5 saatlik çalışmanın 1 iş gününe karşılık geldiğinden yola çıkılarak hüküm altına alınması gereken aylık çalışma süresi belirlenmelidir.
Somut olayda dosya kapsamından davacının davalı işyerinde çalışması sabit olmakla birlikte kısmi zamanlı çalışma süresi bakımından hizmet olgusu açıklığa kavuşturulmadan hüküm kurulmuştur. Dinlenen tanık beyanları ve dosya kapsamına göre davacının davalıya ait ev iş yerinde haftada birkaç gün çalıştığının belirgin olması karşısında, davacının davalı yanında çalışma niteliğinin süreklilik arz etmemesi gerekçesiyle hizmet akdi unsurlarının olmadığı yönünde değerlendirme hatalı olup, mahkemece kısmi çalışmanın varlığı ve süreleri araştırılarak, davacının kısmi zamanlı çalışma durumunun günlük çalışma saatine göre (4857 sayılı İş Kanununun 63. maddesi gereğince 7.5 saat çalışmanın 1 günlük çalışma hesabı ile) haftalık ve aylık çalışma süresinin kaç gün olduğu açıkça belirlenmeli, işyerinin kapsam, kapasite ve niteliğine göre eylemli çalışmanın var olup olmadığı, sürekli veya kesintili olup olmadığı, hiçbir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde çözümlenip; deliller hep birlikte değerlendirilip takdir edilerek, çalışma olgusu böylece hiç bir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde belirlenmelidir.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu davanın reddine karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve … Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararının kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : … Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi kararının HMK’nın 373/1 maddesi gereğince kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz eden ilgiliye iadesine, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 14.09.2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.