Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2022/4515 E. 2022/8160 K. 31.05.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/4515
KARAR NO : 2022/8160
KARAR TARİHİ : 31.05.2022

Mahkemesi : Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi
İlk Derece Mahkemesi : Siirt 1. Asliye Hukuk ( İş )Mahkemesi

Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın reddine dair verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun kısmen kabulüne İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesince verilen kararın, fer’i müdahil Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM:
Davacı vekili, müvekkilinin Siirt ili Tillo ilçesi Çınarlısu köyünde bulunan sağlık ocağı inşaatında 01/10/1992-02/11/1992 tarihleri arasında çalıştığının tespiti ile sigorta başlangıç tarihinin 01/10/1992 olduğunun tespitini talep ve dava etmiştir.
II-CEVAP:
Feri Müdahil Kurum vekili, davanın reddini savunmuştur.
Davalılar, cevap dilekçesi sunmamıştır.
III-MAHKEME KARARI:
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
İlk Derece Mahkemesince, yapılan yargılama sonucunda; her ne kadar davacı davalının yanında 01.10.1992-02.11.1992 tarihleri arasında çalıştığını iddia etmiş ise de; Çınarlısu köy Muhtarı …için davetiye çıkarıldığı, davetiyeye rağmen duruşmaya gelmediğinden zorla getirme müzekkeresi tanzim edildiği, kolluğun müzekkere cevabına göre işbu tanığın bir ay önce vefat ettiğinden hazır
edilemediği, böylelikle mahkememizce bu tanığın dinlenemediği, kolluğa muhtar azaların adreslerinin mahkememize bildirilmesi için müzekkere yazıldığı, müzekkere cevabına göre azaların …, …,…,…, olduğu, … dışındaki kişilerin vefat ettiğinin bildirildiği, aralarından sağ olan muhtar azası …’in dinlendiği, işbu tanığın detaylı, tereddüte yol açmayacak bir bilgi veremediği gerekçesiyle, davacı tarafça ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.
B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Bölge Adliye Mahkemesi, dava, bir günlük çalışmanın tespiti istemine ilişkindir. Dosya içindeki kayıt ve belgelerden; 07/06/1971 doğumlu davacı adına 73186 işyeri numaralı davalıların murisi …’a ait işyerinden 01/10/1992 tarihli işe giriş bildirgesinin 12/10/1992 tarihinde Kuruma verildiği, davacı adına nizalı dönemde hizmet bildirimi yapılmadığı, davacının inşaat işinde çalıştığı, davalılar murisi …’ın davacının babası olduğu, davacının hizmet cetvelinin incelenmesinde davalı babaya ait inşaat işyerinden 18/10/1995 tarihinden 2012/7. Ayına kadar bildirim yapıldığı, sonraki çalışmalarının da inşaat işyeri ile ilgili olduğu, yapılan inşaatın sağlık ocağı inşaatına ait olduğu va Bayındırlık Bakanlık’ı tarafından düzenlenen işi bitirme belgesinde işin 07/09/1992-01/05/1993 tarihleri arasında yapıldığı, kaldırma kararı sonrasında köy muhtar ve azalarının mahkemece araştırıldığı, çoğunun öldüğü, muhtar azası olan …’in dinlenildiği, davacının çalışmasını doğruladığı, davacı adına verilen sigorta sicil numarasının 1992 yılı serilerinden olduğu anlaşılmaktadır.
İşveren tarafından 506 sayılı Yasa’nın 9. maddesi gereğince verilen sigortalı işe giriş bildirgesinin davacının işyerinde 1 gün çalışmasının karinesi olduğu, davacının sigorta sicil numarasının 1992 yılına ait serilerden olduğunun bildirilmesi, davacının sonraki çalışmalarında da kullanması ve davacının işe giriş bildirgesinin veriliş tarihi itibariyle bir gün çalıştığı, yapılan işin inşaat işi olması ve 1995 yılından 2014 yılına kadar davalı işyerinde çalıştığı anlaşıldığından, Yargıtay içtihatları ile de kabul edildiği üzere işe giriş bildirgesi verilmesinin çalışmanın karinesi olduğu, buna göre davacının en azından bir günlük çalışmasının kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesi hatalı olmuştur gerekçesiyle;
I-)Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulüyle; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b.2 maddesi gereğince düzelterek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak üzere yukarıda tarih ve sayısı belirtilen ilk derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, yerine
II-)Davanın kısmen kabulü ile,
1-Davacının 13089.76.01 sicil numaralı işyerinde 01/10/1992 tarihinde hizmet akdine tabi olarak bir gün süreyle çalıştığının ve sigorta başlangıç tarihinin 01/10/1992 tarihi olduğunun tespitine, fazlaya ilişkin talebinin reddine, karar verilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Fer’i müdahil Kurum vekili, dosya kapsamında dinlenen tanık beyanları sadece bir söylemden ibaret olduğunu, davacının Siirt ili Aydınlar İlçesi Çınarlı Köyü sağlık evi inşaatında çalıştığına dair herhangi somut bir delil bulunmadığını, davacının tam olarak ne iş yaptığını bile bilmediklerini, davacının herhangi bir somut veya yazılı delili bulunmadığını, davacının işe giriş belgesi mevcutsa bile fiili ve gerçek bir çalışmanın varlığını kanıtlamaya yetmediğini, kararın bozulmasını talep etmiştir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi olup anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin bu tür davalar kamu düzeni ile ilgili olduğundan özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmeleri zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip gerek görüldüğünde kendiliğinden araştırma yapılarak delil toplanabileceği açıktır.
Hizmet tespiti davalarının amacı, hizmetlerin karşılığı olan sosyal güvenlik haklarının korunmasıdır. Hizmet akdine dayalı çalışma olgusunun ispatında delil sınırlandırması yoksa da davacının Kurum sicil dosyası, işyeri özlük dosyası temin edilip işyerinin Kanunun kapsamında veya kapsama alınacak nitelikte bulunup bulunmadığı eksiksiz bir şekilde belirlendikten sonra iddia edilen çalışmanın başlangıç ve bitiş tarihleri, hangi işyerinde ne iş yapıldığı, işyerinin kapsam, kapasite ve niteliği, prime esas kazanca tabi ücretin ne olduğu, çalışmanın sürekli, kesintili, mevsimlik olup olmadığı eksiksiz bir şekilde açıklığa kavuşturulmalıdır.
Taraf tanıklarının sözleri değerlendirilirken bunların inandırıcılığı üzerinde durulmalı, verdikleri bilgilere nasıl vakıf oldukları, işveren ve işçiyle, işyeriyle ilişkileri, bazen uzun yılları kapsayan bilgilerin insan hafızasında yıllarca eksiksiz nasıl taşınabileceği düşünülmeli ve tanıklar buna göre dinlenilmeli, re’sen araştırma kapsamında sadece taraf tanıkları ile yetinilmeyip mümkün oldukça işyerine komşu ve yakın işyerlerinde bu yeri bilen ve tanıyanlar dahi dinlenerek tanık beyanlarının sağlığı denetlenmeli ve çalışma olgusu böylece hiç bir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde belirlenmelidir.
Dosya kapsamında, davacı adına düzenlenen 01.10.1992 işe giriş tarihli 16.10.1992 varide tarihli işe giriş bildirgesinin bulunduğu, işe giriş bildirgesinin 1992 yılı serilerinden olduğu, davacının sigorta sicil numarasının sonradan da kullanılmaya devam ettiği, davacının sonraki çalışmalarının bir kısmının da babası adına tescilli muhtelif işyerlerinden bildirildiği, davacı tanıklarının akraba ve arkadaş olduğu, Çınarlısu köyü azası … ’nin beyanında ise davacının inşaatta çalıştığını, ne kadar süre çalıştığını bilmediğini, ne iş yaptığını hatırlamadığını beyan ettiği anlaşılmaktadır.
Mahkemece, Siirt İli Aydınlar ilçesi Çınarlısu köyünde yapılan sağlık evi inşaatında davacının çalışma iddiasını bilebilecek köy halkından kamu tanıkları, inşaatın yapımı sırasında çalışanlar varsa komşu işyerleri sahipleri veya çalışanları ile köy imamı tespit edilerek tanık sıfatıyla dinlenmeli, davacının çalışma iddiası, ne iş yaptığı hususu açıklığa kavuşturulmalı ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmelidir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik inceleme ve araştırma sonucunda yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Şüphesiz, bozma sonrası sürdürülecek yargılamada davacı tarafça hükmün temyiz edilmemesi sebebiyle oluşan usuli kazanılmış hak durumu da gözetilmelidir.
O halde, fer’i müdahil Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun kabulüne ilişkin kararı kaldırılarak verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi kararının, yukarıda açıklanan nedenlerle HMK’nun 373/2. maddesi gereği BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, usuli kazanılmış hak yönünden Üye …’ın karşı oyu nedeniyle oyçokluğuyla, fiili çalışması varlığının araştırılması yönünden oybirliğiyle, 31.05.2022 gününde karar verildi.
KARŞI OY GEREKÇESİ
1. Açılan hizmet tespit davasında ilk derece mahkemesi davanın reddine karar verilirken, davacının istinaf etmesi üzerine bölge Adliye Mahkemesince işe giriş bildirgesi verilmesi nedeni ile bir gün sigortalılık ile sigorta başlangıcının tespitine karar verilmiştir.
2. Kararın feri müdahil kurum tarafından temyizi üzerine ise fiili çalışmanın varlığı yönünde araştırmaya yönelik bozma kararı verilirken, davacı tarafça hükmün temyiz edilmemesi nedeni ile usulü kazanılmış hakkın gözetilmesi gerektiği vurgulanmıştır.
3. Belirtmek gerekir ki sosyal güvenlik hakkı, bu anlamda sigortalılık vazgeçilmez bir temel hak olup kamu düzenindendir. Sosyal güvenlik hakkı ile ilgili yükümlülükler tarafların iradesine bağlı değildir. Kanunun zorlaması söz konusudur. Bu sosyal sigorta sisteminde zorunluluk ilkesine dayanmaktadır. Bir işçi işe girdiği andan itibaren sosyal güvenlik hukuku yönünden yükümlülükler kanun gereği devreye girmekte, taraf iradelerinin bu bakımdan sonuca bir etkisi bulunmamaktadır. Sigortalı olmak kişi yönünden hak olmakla birlikte aynı zamanda yükümlülüktür.
4. Yargıtay uygulamasına göre, sosyal güvenlik hakkı kişiye sıkı sıkıya bağlı bir hak olup, hizmet tespiti davalarından feragat ya da kabul tek başına hükme etkili değildir ve hizmet tespiti davaları kamu düzeni ile alakalı olduğu için mahkeme taraflarca getirilen delillerle bağlı olmayıp kendiliğinden araştırma yapacaktır. (Y. HGK 12.03.2014 tarih, E. 2013/2253, K.2014/312; Y. 10. HD., 21.02.2005 tarih, E.2004/11796, K.2005/ 1483; Y. 21. HD., 07.10.2008 tarih, E.2007/18171, K.2008/15292).
5. Sigortalı hizmet tespiti davasının açılması ile Sosyal Sigortalar Kurumu bir çalışma ilişkisinden haberdar olacak, gerektiğinde müfettiş incelemesi yaparak resen prim tahakkuk ettirip, tahsil edecektir. Görüldüğü gibi hizmet tespiti davaları kurumun hak alanını da doğrudan ilgilendirmektedir. Öte yandan, hizmet tespiti davalarının amacı hizmetlerin karşılığı olan sosyal güvenlik haklarının korunmasıdır. (Y. 10. HD. 20.09.2010 tarih ve E: 2009 / 13070 K: 2010 / 11647).
6. 506 sayılı Kanunun 6. maddesinde ve 5510 sayılı Kanunun 7 ve 8. maddelerinde çalıştırılanların işe alınmalarıyla kendiliğinden sigortalı olacakları, sigortalılar ile bunların işverenleri hakkında sigorta hak ve yükümlerinin sigortalının işe alındığı tarihten başlayacağı, bu suretle sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamayacağı (SİGORTALILIĞIN ZORUNLULUĞU İLKESİ) ve vazgeçilemeyeceği (SİGORTA HAKKINDAN VAZGEÇİLMEYECEĞİ) yönünde düzenleme yapılmış olmakla, buna göre sigortalı olmak, kamu düzenine ilişkin, kişiye bağlı, vazgeçilemez ve kaçınılamaz hak ve yükümlülük doğuran bir hukuksal statü meydana getirmektedir ve kişiler ile sosyal güvenlik kuruluşlarının bu statünün oluşumundaki rolü de, yenilik doğurucu ve iradi bir durum değil, kanun gereği kendiliğinden oluşan statüyü belirlemekten ibarettir. (Y. 10. HD. 08.05.2019  tarih ve 2018/5084 E, 2019/4047 K).
6. Ayrıca kişiye sıkı sıkıya bağlı haklarda ayrıca davanın değiştirilmesi ve genişletilmesi yasağı da uygulanmaz.
7. Diğer taraftan kamu düzenine ilişkin hususlar hakkında aleyhe bozma yasağı, bir başka anlatımla usulü müktesep hak uygulanamaz. Yargıtay, kamu düzenine aykırı bir husustan dolayı hükmü temyiz edenin aleyhine (temyiz etmemiş olan tarafın lehine) olarak da bozabilir. Çünkü kamu düzenine ilişkin hususları hâkim (ve Yargıtay) kendiliğinden gözetme ile yükümlüdür(Bkz. Kuru, Baki: Hukuk Muhakemeleri Usulü, 2001 baskı, Cilt V., s.4727-4736). Nitekim aynı ilke, Hukuk Genel Kurulu’nun kararlarında da benimsenmiştir(HGK. 21.01.2004 gün ve 2004/1-46 E.-6 K.; 6.10.2004 gün ve 2004/ 1-433 E. – 483 K).
8. Yukarda açıklanan gerekçelerle hizmet tespit davasında çoğunluğun davacının kararı temyiz etmemesi neden ile usulü kazanılmış hak durumunu gözetmesi gerektiği yönündeki gerekçesine katılınmamıştır.