Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2022/4200 E. 2022/12635 K. 18.10.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/4200
KARAR NO : 2022/12635
KARAR TARİHİ : 18.10.2022

Bölge Adliye
Mahkemesi : … Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi
No :

Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı vekilinin istinafa başvurması üzerine, … Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesince istinaf istemlerinin esastan reddine dair karar verilmiştir.
… Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesince verilen karar davacı vekili tarafından süresi içerisinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I- İSTEM:
Davacı Kurum vekili dava dilekçesinde özetle; davalı işyeri çalışanı, Kurum sigortalısı … …’nın 26/05/2010 tarihinde vefat ettiğini, Çalışma ve … Bakanlığı İş Teftiş Kurulu Başkanlığınca düzenlenen 21/03/2011 tarihli rapor ile kazanın 5510 Sayılı kanunun 13.maddesi gereği bir iş kazası olduğu ve davalı işverenin kusurlu olduğunun tespit edildiğini, iş kazası nedeniyle sigortalının hak sahipleri … …’ya 17.319,38-TL … …’ya 22.087,97-TL …’ya 116.216,38-TL peşin sermaye değerli gelir bağlandığını, toplam 155.623,73-TL masraf yapıldığını ve ödemede bulunulduğunu belirterek Kurum alacağının tespitine, fazlaya ilişkin hakkı saklı kaymak kaydı ile HMK’nın 107.maddesi uyarınca ve 5510 sayılı Yasa’nın 21 ve 76.maddelerine göre toplam 155.623,73-TL’nin şimdilik 15.000,00-TL’sinin davalılar, dava dışı kişilerin kusurlarından müştereken ve müteselsilen sorumlu olmak üzere gelire onay tarihinden, masraf ve ödemelere sarf tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II- CEVAP:
Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde özetle; Kurum sigortalısı … …’nın ölüm olayına ilişkin olarak müvekkili şirketin herhangi bir kusuru olmadığını, olayın tamamen müteveffanın kişisel sağlık probleminden kaynaklandığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III- MAHKEME KARARI:
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
İlk derece mahkemesince; “Somut olayda davacı Kurum sigortalısı Beltullah …’nın davalı şirkete ait iş yerinde çalıştığı, 08/05/2010 tarihinde geçirdiği beyin kanaması sonucu 26/05/2010 tarihinde hayatını kaybettiği, davacı Kurum tarafından hak sahiplerine peşin değerli gelir bağlandığı anlaşılmış olup, … Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararı doğrultusunda dosya kusur yönünden 3 kişilik bilirkişi kuruluna tevdii edilmiş gerekçeli ve denetime elverişli şekilde düzenlenen 19/03/2020 tarihli raporda kurum sigortalısı … …’nın beyin kanaması sonucu ölmesi olayının bünyevi yapısından kaynaklanmış olduğu davalı şirkete atfedilecek bir kusur bulunmadığı belirtilmiş olduğundan bu rapor mahkememizce usul ve yasaya uygun bulunarak davacı kurum sigortalısının beyin kanaması sonucu ölümü olayında davalı iş veren şirkete atfedilecek bir kusur bulunmadığından” gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI:
Bölge Adliye Mahkemesince “Davacı Kurum vekilinin istinaf isteminin 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b.1 maddesi uyarınca esastan reddine” karar verilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; “Dava konusu olay işverenin yükümlülüklerini yerine getirmemesinden kaynaklanmıştır. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 21. maddesinde, “İş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi sonucu meydana gelmişse, Kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine bu Kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamı, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere, Kurumca işverene ödettirilir. İşverenin sorumluluğunun tespitinde kaçınılmazlık ilkesi dikkate alınır.” ve 76. maddesinde ise, “İş kazası ile meslek hastalığı, işverenin kastı veya genel sağlık sigortalısının iş sağlığını koruma ve iş güvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı hareketi sonucu olmuşsa, Kurumca yapılan sağlık hizmeti giderleri işverene tazmin ettirilir. İşverenin sorumluluğunun tespitinde kaçınılmazlık ilkesi dikkate alınır.” hükmü gereğince işverenin kusurunun olduğu kuşkusuzdur. Yanı sıra hem teftiş raporunca hem de emsal Mahkeme dosyaları ile davalı işverene kusur atfedilmesine rağmen, işverenin kusursuz olduğunun belirtilmesi hakkaniyete aykırı olup, çelişki doğurmaktadır. Bu nedenle iş bu karar hukuka ve hakkaniyete aykırıdır.” gerekçelerini ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
Geniş anlamıyla sorumluluk kavramı, bir kişinin başka bir kişiye verdiği zararları giderme yükümlülüğü olarak açıklanmıştır. Hukuki anlamda sorumluluk ise, taraflar arasındaki borç ilişkisinin zedelenmesi sonucu doğan zararların giderilmesi (tazmin edilmesi) yükümlülüğünü içerir.
İşçi ve işverenin hizmet sözleşmesinden kaynaklanan sıkı iş ilişkisi, işçi yönünden işverene içten bağlılık (sadakat borcu), işveren yönünden işçiyi korumak ve gözetmek borcu şeklinde ortaya çıkar. Gerçekten işçi, işverenin işi ve iş yeri ile ilgili çıkarlarını korumak, çıkarlarına zarar verebilecek davranışlardan kaçınmak, buna karşı işveren de, işçinin kişiliğine saygı göstermek, işçiyi korumak, iş yeri tehlikelerinden zarar görmemesi için iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini almak, işçinin özlük hakları ve diğer maddi çıkarlarının gerektirdiği uygun bildirimlerde ve davranışlarda bulunmak, işçinin çıkarına aykırı davranışlardan kaçınmakla yükümlüdür.
Sanayi ve teknolojideki gelişmeler, yeni işletmelerin açılması, fabrikaların kurulması iş yerlerindeki makinalaşmanın artmasına yol açmış, bu durum iş kazaları ile meslek hastalıklarında artışlara neden olmuştur. Bu gelişme, iş yerinde iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin daha etkili şekilde alınması gereğini ortaya çıkarmıştır.
İşveren, gözetme borcu gereği, çalıştırdığı işçileri, iş yerinde meydana gelen tehlikelerden korumak, onların yaşam, bedensel ve ruhsal sağlık bütünlüklerini korumak için iş yerinde teknik ve tıbbi önlemler dahil olmak üzere bilimsel ve teknolojik gelişmelerin gerekli kıldığı tüm önlemleri almak zorundadır.
Anayasanın 17. maddesinde; “Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir. Tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz; rızası olmadan bilimsel ve tıbbi deneylere tabi tutulamaz.” hükmü getirilerek yaşama hakkı güvence altına alınmış, bu yasal güvencenin yaşama geçirilmesinde İş ve … Mevzuatında da işçilerin korunması, işin düzenlenmesi, iş güvenliği, sosyal düzen ve adaletin sağlanması düşüncesi ile koruyucu bir takım hükümler getirilmiştir.
818 sayılı Borçlar Kanununun 332. maddesinde; “İş sahibi, aktin özel halleri ve işin mahiyeti noktasından hakkaniyet dairesinde kendisinden istenilebileceği derecede çalışmak dolayısıyla maruz kaldığı tehlikelere karşı icabeden tedbirleri ittihaza ve münasip ve sıhhi çalışma mahalleri ile, işçi birlikte ikamet etmekte ise sıhhi yatacak bir yer tedarikine mecburdur.
İş sahibinin yukarıdaki fıkra hükmüne aykırı hareketi neticesinde işçinin ölmesi halinde onun yardımından mahrum kalanların bu yüzden uğradıkları zararlara karşı isteyebilecekleri tazminat dahi akde aykırı hareketten doğan tazminat davaları hakkındaki hükümlere tabi olur.” hükmü düzenlenmiştir.
Yasa koyucu 818 sayılı Borçlar Kanununun 332. maddesinin karşılığını 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren yeni 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 417. maddesinin 2. fıkrasında düzenlemiştir.
Anılan fıkrada “İşveren, işyerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli olan her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak; işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdür.” hükmü yer almaktadır. Bu fıkraya göre, işverenin, işçinin yaşam, sağlık ve bedensel bütünlüğünü korumak için gerekli önlemleri alma yükümlülüğü öngörülmektedir. Burada işverenin özellikle iş kazalarına karşı gerekli önlemleri alma yükümlülüğü söz konusudur. Buna göre işveren, hizmet ilişkisinin ve yapılan işin niteliği göz önünde tutulduğunda, hakkaniyet gereği kendisinden beklenen; deneyimlerin zorunlu kıldığı, teknik açıdan uygulanabilir ve iş yerinin özelliklerine uygun olan önlemleri almakla yükümlüdür.
Aynı maddelere paralel olarak, 4857 sayılı İş Kanununun “İşverenlerin ve İşçilerin Yükümlülükleri” kenar başlıklı 77. maddesinin 1. fıkrasında da benzer bir düzenlemeye yer verilmiştir. Bu fıkraya göre “İşverenler iş yerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak, işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdürler.”
Bundan başka işveren, mevzuatta öngörülmemiş olsa dahi bilimsel ve teknolojik gelişmelerin gerekli kıldığı iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini almak zorundadır. Bilim, teknik ve örgütlenme düşüncesi yönünden alınabilme olanağı bulunan, yapılacak gider ve emek ne olursa olsun bilimin, tekniğin ve örgütlenme düşüncesinin en yeni verileri göz önünde tutulduğunda işçi sakatlanmayacak, hastalanmayacak ve ölmeyecek ya da bu kötü sonuçlar daha da azalacaksa her önlem işverenin koruma önlemi alma borcu içine girer.
Bu önlemler konusunda işveren iş yerini yeni açması nedeniyle tecrübesizliğini, bilimsel ve teknik gelişmeler yönünden bilgisizliğini, ekonomik durumunun zayıflığını, benzer iş yerlerinde bu iş güvenliği önlemlerinin alınmadığını savunarak sorumluluktan kurtulamaz. Gerçekten, çalışma hayatında süregelen kötü alışkanlık ve geleneklerin varlığı işverenin önlem alma borcunu etkilemez. Işverenlerce, iş güvenliği açısından yaşamsal önem taşıyan araç ve gereçlerin işçiler tarafından kullanılması sağlandığında, kaza olasılığının tamamen ortadan kalkabileceği de tartışmasız bir gerçektir.
Nitekim, günümüzde gelişen sanayi ve teknoloji karşısında yukarıda açıklanan hükümler yeterli görülmemiş, insan yaşamının kutsallığı çerçevesinde işverenin, iş yerinde işçilerin sağlığını ve iş güvenliğini sağlamak için gerekli olanı yapmak ve bu husustaki şartları sağlamak ve araçları noksansız bulundurmakla yükümlü olduğu 4857 sayılı İş Kanununun 77. maddesinin açık buyruğu iken, İş Kanununun 77. ve devamı bir kısım maddeler 30/06/2012 tarih ve 28339 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun 37. maddesiyle yürürlükten kaldırılmış olup, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, işverenin sağlık ve güvenlik önlemlerini alma yükümlülüğünü daha ayrıntılı bir biçimde düzenlemiştir.
Yukarıda yapılan bu açıklamalardan sonra 818 sayılı Borçlar Kanununun 332. maddesinin karşılığı olarak çağdaş yaklaşımla düzenlenen 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 417. maddesinin 2. fıkrasında; “İşveren, iş yerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak; işçilerde iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlü” olacağı belirtilerek, İş Kanununun 77/1. maddesiyle bütünlük sağlandığı gibi 3. fıkrasında; “İşverenin yukarıdaki hükümler dahil kanuna ve sözleşmeye aykırı davranışı nedeniyle işçinin ölümü, vücut bütünlüğünün zedelenmesi veya kişilik haklarının ihlaline bağlı zararların tazmini sözleşmeye aykırılıktan doğan sorumluluk hükümlerine tabi” olduğu hükme bağlanmak suretiyle, hizmet sözleşmesinden kaynaklanan sorumluluğun hukuki niteliği konusunda tartışmalar sona erdirilmiş, sözleşmeye aykırılıktan kaynaklanan ölüme ve vücut bütünlüğünün zedelenmesine veya kişilik haklarının ihlaline bağlı zararların tazmininde sözleşmeden doğan sorumluluk hükümlerinin uygulanacağı öngörülmüştür.
Bu kapsamda mevzuatta yer alan düzenlemelere göre işverenin sorumluluğu objektifleştiren kriterler olarak değerlendirilmelidir. Bu sebeple mevzuatta yer alan teknik iş kurallarına uyulmaması işverenin kusurlu davranışı olarak kabul edilmelidir. Ancak işveren sadece anılan yazılı kurallara değil, yazılı olmayan ve teknolojinin gerekli kıldığı önlemlere aykırı davrandığında da kusurlu görülerek oluşan zararı karşılamalıdır.
Öte yandan objektifleştirilen kusur, kusur sorumluluğunu kusursuz sorumluluğa yaklaştırsa da, onu kusursuz sorumluluk haline dönüştüremez. Çünkü, bazı istisnalar dışında işverenin sorumluluğu için kusurun varlığı şarttır.
Öte yandan işvereni, zararlandırıcı olay nedeniyle sorumluluktan kurtaracak olan durum, eylem ile meydana gelen zarar arasındaki uygun illiyet rabıtasının kesilmesidir. Kusursuz sorumlulukta olduğu gibi kusur sorumluluğunda da illiyet bağı; mücbir sebep, zarar görenin ve üçüncü kişinin ağır kusuru nedenleriyle kesilebilir. Uygun illiyet bağının kesildiğinin ispatı halinde, işverenin sorumluluğuna gidilmesi mümkün değildir. (HGK, 20/03/2013 tarih, 2012/21-1121 Esas, 2013/386 Karar)
Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelere göre sigortalı … …’nın davalı şirkette tablet üretim makinesinde operatör olarak çalıştığı, olay tarihi olan 09.05.2010 tarihinde işyerinde gece vardiyasında çalışmak üzere saat 20.00 civarında iş başı yaptığı ve tanık Metin Kurum tarafından saat 00.50 civarında çalıştığı odanın camının ilaç tozuyla kaplandığının anlaşılması üzerine davacının çalıştığı odayı açtığında yerde uzanmış vaziyette olduğunun tespit edildiği, işyerinde çalışan diğer işçilerin olanakları ile önce en yakın devlet hastanesine oradan da ambulansla … ………… … sevk edildiği ve burada yapılan tetkikler neticesinde sigortalıya (…………ön tanısıyla 10.05.2010 tarihinde ameliyata alındığı, ameliyatta sol frontotemporoparietal kraniotomi, duroplasti uygulandığı ve entübe olarak yoğun bakıma alıdğını, bu şekilde tedavisi devam ederken hastanede 26.05.2010 tarihinde gelişen kardiyak arrest neticesinde vefat ettiği, morg kağıdına göre ölüm sebebinin … enfarktı ve kardiyak arrest olarak belirtildiği dosya kapsamında sigortalının uğradığı iş kazasıyla ilgili gördüğü tedavisi bulunup bulunmadığına dair tedavi kayıt ve belgelerinin bulunmadığı gibi tanıkların işyeri çalışma koşullarına ilişkin bilgisine başvurulmadığı, işyerinden işe giriş ve periyodik muayene kayıtlarının getirilmediği anlaşılmıştır.
O halde mahkemece öncelikle davacının beyin kanamasına bağlı … krizi neticesinde vefat ettiği anlaşılarak iş kazası geçirmesinden öncesine ilişkin tedavi kayıt ve belgelerini ilgili sağlık kuruluşlarından, işveren nezdinde ise işe giriş ve periyodik muayane kayıtları bulunmakta ise bu kayıtları işyerinden getirtmek, taraf tanıklarını yapılan iş, olay günü sigortalının her zamankinden fazla bir eforla çalıştırılıp çalıştırılmadığı, bünyesini zorlayacak bir duruma maruz kalıp kalmadığını tespit ederek, sigortalının olay anında maruz kaldığı işyeri ve çevresel şartları belirlemek.
Giderek sigortalının kaza öncesinde mevcut tansiyon, … ve damar rahatsızlığı ve kazaya sebep olabilecek başka bir rahatsızlığının bulunup bulunmadığını, davacının bünyesinde mevcut bir rahatsızlığın kazaya sebep olmadığını, işverenin sigortalının yaptığı iş için olay tarihinde geçerli mevzuata uygun işe giriş ve periyodik sağlık muayenelerini yaptırıp yaptırmadığı, bu kapsamda sigortalının bünyesel durumuna uygun işte çalıştırılıp çalıştırılmadığını açıklığa kavuşturmak.
İşverenin işyerinde sağladığı iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerinin neler olduğu hangi tedbirlerin alındığı hangi tedbirlerin alınmadığı, olay tarihindeki mevzuata göre risk/acil durum değerlendirmesinin yeterli olup olmadığını araştırmak, öte yandan işyeri hekimi, ambulans bulundurmak zorunluluğunun bulunup bulunmadığı, bu zorunluğun bulunması halinde verilecek bu hizmetlerle mevcut olayın önlenmesinin mümkün olup olamayacağı hususunun değerlendirilerek davacı itirazlarını karşılamak.
Öte yandan davacıda olumsuz yaşam şekli, beslenme tarzı, genetik faktör ile sigara kullanımı gibi etkenlerin olup olmadığı var ise bu gibi durumların olayın gerçekleşmesi üzerindeki etkisi hususundaki deliller toplanmak.
Toplanacak bu delillerle beraber somut ölüm olayının gerçekleşmesinde işyeri şartları, yaşam şekli, bünyesel faktör ile olay anındaki etkenler bir bütün olarak değerlendirilerek, davacı itirazlarını karşılar mahiyette somut verilere dayalı kusur raporunun düzenlenmesi için dosyanın alanında uzman … … hekimlerin de yer aldığı, A sınıf İş güvenliği uzmanlarının da bulunduğu heyete tevdi ederek, ölüm iş kazası olayının gerçekleşmesinde tarafların kusur oranları ve bünyesel faktörün etkisini belirleyecek mahiyette rapor aldırmak alınacak bu raporla beraber dosyadaki veriler değerlendirilerek sonucuna göre bir karar vermekten ibarettir.
Mahkemece, açıklanan bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın, eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli bozma sebebine göre sair temyiz itirazları incelenmeksizin … Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesinin istinaf başvurularının esastan reddine ilişkin kararı kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : … Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi kararının HMK’nın 373/1 maddesi gereği kaldırılarak, temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle bozma sebebine göre sair temyiz itirazları incelenmeksizin BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderilmesine, 18.10.2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.