YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/4094
KARAR NO : 2022/14681
KARAR TARİHİ : 22.11.2022
Bölge Adliye
Mahkemesi : … Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesi
No :
Dava, 5434 sayılı Yasa kapsamında geçen fiili hizmet zammı süresi dikkate alınarak, emeklilik başvurusu yapılabilecek tarihin 21.06.2019 olarak tespiti istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı Kurum vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine … Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesince davalının istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasında ve davanın kısmen kabulüne dair karar verilmiştir.
… Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesince verilen kararın, davacı ve davalı Kurum vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının 15.09.1991-18.02.2011 tarihleri arasında Türk Hava Kuvvetleri’nde muvazzaf subay(pilot) olarak görev yaptığını, görev süresine karşılık 3 yıl 10 ay 15 gün fiili hizmet zammının mevcut olduğunu, 4/a kapsamında işe girerek … sigorta sicil numarasıyla özel hava yolunda pilot olarak çalıştığını, 4/c ve 4/a çalışmalarının birleştirilmesini talep ettiğini, Bağcılar SGM tarafından davacının 52 yaşını doldurduğu, 06/05/2025 tarihinde emekli olabileceğinin bildirildiğini, 3 yıl 10 ay 15 günlük fiili hizmet zammının davacının doğum tarihini ve hizmet başlangıç tarihini geriye çekmesi gerekirken işlemin kurum tarafından yanlış yapıldığını belirterek davacının 1395 günlük fiili hizmet zammı süresinin sigorta başlangıç tarihinden ve yaş haddinden geriye çekilerek 21/06/2019 tarihi itibariyle yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitini talep ve dava etmiştir.
II-CEVAP:
Davalı vekili, davacının fiili hizmet zammı süresinden dilekçesinde talep ettiği şekli ile yararlanmasının yasal olarak mümkün olmadığını, davanın yasal dayanaktan yoksun olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece yapılan yargılama, SGK kayıtları, bilirkişi ek raporu ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davacının kuruma yaptığı tahsis müracaatında 25 yıl 52 yaş 5600 gün şartına tabii olduğunun ve 52 yaşını dolduracağı 06.05.2025 tarihinde tahsis talebinde bulunabileceğinin bildirildiği anlaşılmıştır. 06.05.1973 doğumlu olup, 15.19.1991-14.09.1995 arası 4 yıl, 15.09.1995-14.03.2011 arası 15 yıl 6 ay çalışmasının olduğu, 3 yıl 10 ay 15 gün fiili hizmet zammının bulunduğu, bu durumda 506 sayılı yasanın geçici 81. maddesine göre davacının sigortalılık başlangıç tarihinin 3 yıl 10 ay 15 gün geriye çekilmesi halinde 31.10.1987 tarihli olduğunun kabulü ile bu tarihe göre davacının emeklilik yaşı 50 yaşını doldurduğu tarihte ise (25 yıl süresi ve 5375 gün sigortalılığı olmakla) emekli olacağı tarihin 06.05.2023 olması gerekir. 08.09.1999 tarihinden önce hizmetinin başlaması nedeniyle 3 yıl 10 ay 15 gün düşüldüğünde davacının emekliliğe hak kazanacağı tarihin 21.06.2019 olacağı anlaşılmıştır. Davacının 52 yaş süresinden 3 yıl 10 ay 15 gün fiili hizmet zammı süresinin düşülmesi gerektiği, 06/05/1973 doğumlu olması dikkate alındığında 21/06/2019 tarihi itibarıyla yaşlılık aylığı başvurusunda bulunabileceği, kurum işleminin yerinde olmadığı kanısına varılmış, davanın kabulüne ilişkin; aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1)Davanın kabulüne; davacının 3 yıl, 10 ay, 15 gün (1395 gün) fiili hizmet zammı süresinin sigorta başlangıç tarihinden geriye çekilmesi ve emeklilik yaş haddinden düşülmesi gerektiğinin, 21/06/2019 tarihi itibariyle yaşlılık aylığı başvurusunda bulunabileceğinin tespitine, dair karar verilmiştir.
B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
… Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesi; Uyuşmazlık, Bağcılar SGM’nin 03.11.2017 tarih ve 13.360.111 sayılı yazısıyla “davacının 25 yıl, 52 yaş ve 5525 gün (sehven 5600 yazılmıştır) prim ödeme koşullarını sağlaması halinde tahsis müracaatında bulanabileceğini bildiren işleminin iptali” niteliğinde olup; Kurumun davacının sigorta başlangıç tarihini 23.05.2002 tarihindeki önceki hizmetiyle orantılı fiili hizmet zammı süresi kadar geriye götürerek bulması ve bunun sonucunda yaşlılık aylığı koşullarının 506 sayılı Kanun’un Geçici 81.maddesinin B-(ı) bendine göre belirlenmesi (25 yıl 52 yaş 5525 gün) yerinde ise de; Kurumun fiili hizmet zammı süresinin tamamını 506 sayılı Kanun’un Ek 39’uncu maddesi gereğince Geçici 81’inci maddede belirtilen yaş haddinden indirmesi gerektiği halde aksi yönde işlem yapması hukuka aykırı olduğundan, davanın (Kurum işleminin iptali isteminin) kısmen kabulü ile davacının fiili hizmet zammı süresinin tamamının 506 sayılı Kanun’un Ek 39’uncu maddesi gereğince Geçici 81’inci maddede belirtilen yaş haddinden indirilmesi gerektiğinin tespitine, fazla istemin reddine karar verilmesi gerekirken; yerinde olmayan gerekçeyle yazılı biçimde davanın tümden kabulü usul ve yasaya aykırı ise de bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, davalı Kurum vekilinin istinaf isteminin 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-2 bendine göre kabulü ile mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın kısmen kabulü ile davacının fiili hizmet zammı süresinin tamamının 506 sayılı Kanun’un Ek 39’uncu maddesi gereğince Geçici 81’inci maddede belirtilen yaş haddinden indirilmesi gerektiğinin tespitine, fazla istemin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere,
Davalı Kurum vekilinin istinaf isteminin kabulü ile … 1. İş Mahkemesi’nin 25.11.2019 tarihli, 2017/374 Esas – 2019/280 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kaldırılmasına,
Davanın kısmen kabulü ile davacının fiili hizmet zammı süresinin tamamının 506 sayılı Kanun’un Ek 39’uncu maddesi gereğince Geçici 81’inci maddede belirtilen yaş haddinden indirilmesi gerektiğinin tespitine, fazlaya ilişkin istemin reddine, dair karar verilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davacı vekili, ilk derece mahkemesince verilen kararı yerinde olduğunu, ilk derece mahkemesi gibi karar verilmesi gerektiğini esasen bu kararın usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek verilen son kararın bozulmasını talep etmiştir.
Davalı kurum vekili, Kurum işlemlerine herhangi bir hatanın mevcut olmadığını aslen asıl ve birleşen davaların reddi yerine yazılı şekilde kabulünün usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın bozulmasını istemiştir.
V- İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
Dava, 5434 sayılı Yasa kapsamında geçen fiili hizmet zammı süresi dikkate alınarak, emeklilik başvurusu yapılabilecek tarihin 21.06.2019 olarak tespiti istemine ilişkindir.
1-Öncelikle belirtilmelidir ki, dava hakkı hukuki yarar ile sınırlıdır. Davacının dava açma hakkına sahip olması, dava açabilmesi için yeterli değildir. Davacının mahkemeden hukuki korunma istemesinde korunmaya değer bir yararı olmalıdır. Hukuki yarar bir dava şartı olup, mahkeme dava şartlarını re’sen incelemekle görevlidir.
Bu ilkeden hareketle, dava şartı olarak hukuki yararın varlığının, mahkemece, taraflarca dava dosyasına sunulmuş deliller, olay veya olgular çerçevesinde, kural olarak davanın açıldığı tarihe göre, kendiliğinden ve yargılamanın her aşamasında gözetilmesi gerekir. Bu sayede, iç hukukumuzun bir parçası olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme)’nin 6. maddesi ve 1982 Anayasası’nın 36. maddesinde düzenlenen “hak arama özgürlüğü” nün dürüstlük kuralına uygun kullanılması sağlanabilecek; bu durum, haksız davalar açmak suretiyle dava hakkının kötüye kullanılmasına karşı bir güvence oluşturacaktır.
Bilindiği üzere; her dava, açıldığı tarihteki fiili ve hukuki sebeplere ilişkin koşullara göre hükme bağlanır. Ne var ki, dava açıldıktan sonra meydana gelen bir olay nedeniyle dava konusunun ortadan kalkması ve tarafların da, davanın esası hakkında karar verilmesinde hukuki yararlarının kalmaması halinde işin esası hakkında infaz kabiliyeti olan bir hüküm kurulmamaktadır.
Eldeki davada, davacının dava tarihinden sonraki bir tarihte tahsis başvurusu yapılabileceğinin tespitini istediği anlaşılmakta ve mahkemece bu yönden de kabule dair karar verildiği anlaşılmakta ise de, davacının aylık bağlanması için yazılı başvuru şartının henüz gerçekleşmemiş olduğu, bu tarih geldiğinde dahi tahsis isteminde bulunup bulunmayacağının bilinemeyeceği dikkate alındığında, ileriye etkili olarak hüküm tesisinin, hukukumuzda mümkün olmadığı, bu durumun usul ekonomisi ilkeleri ile de bağdaşmadığı, hususlarının dikkate alınmaması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
2-Uyuşmazlık, 5434 sayılı Yasanın 32. vd. maddeleri hükümlerince hak kazanılan fiili hizmet zammının hizmet birleştirilmesi ve tahsis aşamasında nasıl dikkate alınması gerektiği ile bu sürenin 2829 sayılı Yasanın 8. maddesi gereğince uygulanması gereken 506 sayılı Yasa kapsamındaki tahsis işlemlerinde sigortalılık başlangıç tarihinden geriye gidilmek suretiyle sigortalılık süresine eklenip eklenmeyeceği ve bu süre üzerinden belirlenecek yaş haddinden de düşülüp düşülemeyeceği hususundadır.
Uyuşmazlığın çözümü bakımından, öncelikle davacının hak kazandığı fiili hizmet zammı kavramı, niteliği ve 5434 sayılı Yasadaki itibari hizmete ilişkin hükümlerin varlığı ile 506 sayılı Yasa kapsamında yer alan itibari hizmet süresi kavramları ile birlikte yaşlılık aylığı tahsis koşulları üzerinde durulmalıdır.
5434 sayılı Yasanın 10. kısmında (31. ila 34. maddeleri arasında) fiili hizmet müddeti, 11. kısmında (35 ila 38. maddelerinde) ise itibari hizmet süresi düzenlenmiştir.
5434 sayılı Yasanın 31. maddesinde “Fiili hizmet müddeti; iştirakçinin 30 uncu madde gereğince bu kanunla tanınan haklardan faydalanmaya başladığı tarihten itibaren tam kesenek vermek suretiyle geçirdiği müddet” olarak tanımlanmış, 32. maddesinde; İştirakçilerin, 5434 sayılı Yasa kapsamında kesenek ödenen her yılı için görevlerine göre eklenecek fiili hizmet zamları belirlenmiş ve 32’nci maddede gösterilen vazifelere yılbaşından sonra girenlerin fiili hizmet müddet zamlarının, girdikleri ay hariç olmak üzere, o yılın geri kalan ayları için ve yılsonundan önce ayrılanların fiili hizmet müddeti zamlarının, ayrıldıkları ay da dâhil olmak üzere, yılın geçmiş ayları için hesaplanacağı belirtilmiş, ayrıca fiili hizmet müddeti zamlarının, emeklilik işlemlerinde fiili hizmet sayılacağı fakat toplamının 8 yılı geçemeyeceği belirtilmiş olsa da, Lokomotif makinist ve ateşçilerin bu süreden istisna olduğu, son olarak 34. maddesinde ise, fiili hizmet sürelerinin her yıl ilgili kurumlarınca, yılsonlarından itibaren 3 ay içinde Sandığa göndermeye ilişkin zorunluluk düzenlenmiştir.
Eklemek gerekirse; 5434 sayılı Yasanın geçici 205. maddesinde de, 32’inci madde gereğince fiilî hizmet sürelerine zam yapılanların bu maddede belirtilen yaş hadlerinden, hizmetlerine eklenen fiilî hizmet süresi zammı kadar indirim yapılır. Hükmü yer almaktadır.
5434 sayılı Yasada düzenlenen “itibari hizmet” süresi ise, 35. maddede “Bu kanun gereğince bağlanacak aylıklar ve yapılacak kesenek iadesi ve toptan ödemelerin hesabında fiili hizmet müddetlerine eklenen süredir” şeklinde tanımlanmış, 36. maddede; iştirakçilerin, görevlerine göre fiili hizmet sürelerinin her yıl için fıkralarında gösterilen itibari hizmet süreleri ekleneceği belirtilmiş ve açıkça (zamlar hariç) tutulmuş olup, toplamlarının 3 aydan az ve toplamı 5 yıldan fazla olamayacağı belirtilmiştir.
506 sayılı Yasanın ek 5. maddesinde de “itibari hizmet süresi” kavramına yer verilmiş olup, bu maddede ise, “506 sayılı Kanuna göre sigortalı sayılanların, kanunda sayılan görevlerde geçen sigortalılık sürelerine, bu sürelerin her tam yılı için, hizalarında gösterilen süreler, sigortalılık süresi olarak eklenir.” hükmü ile öncelikle; 18.02.2000 tarihli 1997/1 Esas ve 2000/1 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’na göre, salt sigortalılık süresine eklenmesi gereken süre olarak tanımlanmıştır.
506 sayılı yasanın Ek 39’uncu maddesinde de “Bu Kanunun Ek 5 ve Ek 6’ncı maddeleri gereğince sigortalılık süresine ilave edilen gün sayıları, beş yıldan çok olmamak üzere bu Kanun’un 60. ve Geçici 81’inci maddelerinde belirtilen yaş hadlerinden indirilir.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Konu, son olarak 5510 sayılı Yasa ile düzenlenmiş ve 01.10.2008 günü itibarıyla aynı tarihte yürürlüğe giren “Fiili hizmet süresi zammı” başlıklı 40. maddesinde, belirtilen iş yerlerinde ve işlerde çalışan sigortalıların prim ödeme gün sayılarına, bu iş yerlerinde ve işlerde geçen çalışma sürelerinin her 360 günü için karşılarında gösterilen gün sayılarının, fiili hizmet süresi zammı olarak ekleneceği, çalışmanın fiili hizmet süresi zammı kapsamında değerlendirilebilmesi için, tablonun (13) ve (14) numaralı sıralarında belirtilen sigortalılar hariç, sigortalının kapsamdaki iş yerleri ile birlikte işlerde fiilen çalışması ve söz konusu işlerin risklerine maruz kalmasının şart olduğu açıklanmıştır.
5510 sayılı Yasanın “Malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortasına ilişkin bazı geçiş hükümleri” başlıklı geçici 1. maddesinde yer alan “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ile 2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanununa tabi olanlar, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında, 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve diğer bağımsız çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ve bu Kanunla mülga 2926 sayılı tarımda kendi adına ve hesabına çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa tabi olanlar, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında, 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununa tabi olanlar, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında kabul edilir.” hükmü nedeniyle, tahsis koşulları bakımından davanın yasal dayanaklarından olan 506 sayılı Kanunun 60 ve geçici 81’inci maddelerinde yaşlılık aylığından yararlanmak için; kural olarak maddede belirlenen yaşa ulaşmış olmak, belirli bir süre prim ödemek, işten ayrılmak ve talepte bulunmak koşulları öngörülmüştür. Ne var ki, Anayasa Mahkemesi 2019/104 Esas, 2021/13 Karar ve 14.01.2021 tarihli kararı ile “17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasası’nın mülga 62. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “….çalıştığı işten ayrıldıktan sonra…” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline” karar vermiş ve Anayasa Mahkemesinin iptal kararının gerekçesinden de anlaşılacağı üzere işten ayrılma koşulunu özünde Anayasaya aykırı kabul etmiştir.
2829 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanun’un 4’üncü maddesindeki; “kurumlara tabi çeşitli işlerde çalışmış olanların hizmet süreleri, aynı tarihlere rastlamamak kaydıyla bu Kanuna göre aylık bağlanmasına hak kazanıldığında birleştirilir.” hükmü uyarınca çeşitli sosyal güvenlik kurumlarına tabi olarak geçen hizmet süreleri de yaşlılık aylığı bağlanmasına esas olmak üzere birleştirilmekte ve sigortalının yaşlılık aylığı bağlanması için tabi olduğu yaş, prim gün sayısı ve sigortalılık süresi tespit edilmektedir.
Yukarıda sayılan düzenlemeler birlikte irdelendiğinde; mahkemece, 2829 sayılı Yasa kapsamında hizmetleri birleştirilen ve 506 sayılı Yasa kapsamında tahsis koşulları uyuşmazlık konusu olan, davacının 5434 sayılı Yasanın 32. vd. maddeleri hükümlerince hak kazandığı “fiili hizmet zammının” tahsis koşullarından olan yaş haddinden indirilmesine ilişkin kabul, 506 sayılı Yasanın Ek 39’uncu maddesi karşısında yerinde ise de, 5434 sayılı Yasada yer alan “fiili hizmet zammının”, iştirakçilerin görev yaptıkları süreler boyunca ve tam kesenek vermek suretiyle geçirdiği sürelere ilişkin olarak yapılan ek bir zam niteliğinde olduğu ve fiili hizmet süresine eklenmesi gerektiği, buna göre eklenen bu hizmetin, iştirakçilerin fiili hizmet süresini, emeklilik ikramiye miktarını ve emekli aylığı bağlama oranını artırdığı ve yaş haddinden de 8 yıla kadar indirim sağladığı, 5434 sayılı Yasanın 11. kısmında 35 vd. maddelerinde ayrıca düzenlenmiş olan “itibari hizmet” sürelerinin de, istekle emekliye ayrılmak için gerekli olan, kadınlarda 20, erkeklerde 25 hizmet yılının hesabı ve emekli ikramiyesinin hesaplanmasında bu sürenin dikkate alınmayacağı, ancak keseneklerin iadesinde, toptan ödeme yapılmasında ödenecek paranın ve aylık bağlanmasına hak kazanılması halinde bağlanacak aylığın oranının artmasına etki ettiği dikkate alınarak, 5434 sayılı Yasanın 32. vd. maddelerinde düzenlenmiş “fiili hizmet zammının”, 506 sayılı Yasadaki ve içtihadı birleştirme kararı gereğince sadece sigortalılık süresine eklenmesi gereken “itibari hizmet” süresinden farklı bir kavram olduğu açıkça anlaşılmakta olduğundan, bu sürenin 506 sayılı Yasa kapsamında tahsise esas sigortalılığın başlangıç tarihinden geriye çekilmesi mümkün değildir. Başka bir deyişle, 5434 sayılı Yasa kapsamında hak kazanılan “fiili hizmet zammının” kişilerin fiili hizmetine eklenmesi gerektiği söylenebilir ise de, birleşen hizmetler sonrasında, 506 sayılı Yasanın 60. ve geçici 81. maddesindeki yaşlılık aylığı bağlanmasına ilişkin koşullar bakımından uygulama yapılırken, sigortalılık süresi yönünden, kişinin sigortalılık başlangıç tarihiden geriye doğru ekleme yapılması ile sigortalılık başlangıç tarihinin geriye çekilmesi suretiyle, ek bir sigortalılık süresine veya başkaca bir uygulama yapılmasına imkân vermediği hususu dikkate alınmalı ve buna göre tahsis koşulları yeniden irdelenmeli, sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Eldeki dava bakımından ise, mahkemece, davacı hakkında fiili hizmet zammı süresinin yaş haddinden indirilmesi gerektiğine ilişkin kabul ve uygulama yapılması yerinde ise de, 23.05.2002 tarihi öncesinde geçen fiili hizmet zammının sigortalılık süresine ilavesi ile bu aşamadan sonra tahsis şartlarından ola yaş şartının belirlenmesi suretiyle yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
O halde, davacı ve davalı Kurum vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve … Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun kabulüne ilişkin kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: … Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesi kararının yukarıda açıklanan nedenlerle HMK’nın 373/2 maddesi gereği BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 22.11.2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.