Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2022/3998 E. 2022/6692 K. 09.05.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/3998
KARAR NO : 2022/6692
KARAR TARİHİ : 09.05.2022

Bölge Adliye
Mahkemesi : … Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi
No : 2019/3234-2022/79
İlk Derece
Mahkemesi : … 3. İş Mahkemesi
No : 2019/76-2019/370

Dava, Kurum işleminin iptali istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı Kurum vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, … Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
… Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesince verilen kararın, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayanağı maddî delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, Üyeler … ve …’ın muhalefetine karşı; Başkan … ile Üyeler … ve …’ün oyları ve oyçokluğuyla 09/05/2022 gününde karar verildi.

KARŞI OY GEREKÇESİ

Kesinleşen hizmet tespiti davasında tespitine karar verilen 1.6.1992-26.2.2009 tarihleri arasındaki hizmet süreleri için Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından tahakkuk ettirilip tebliğ edilen prim borç ve ferilerinin iptali istemli davada, Mahkemece 5510 sayılı Kanun’un 93/2. maddesi kapsamında borcun zamanaşımına uğradığı gerekçesi ile davanın kabulüne verilmiş; Sayın çoğunluk görüşü doğrultusunda primlerin ait olduğu ayı takip eden ay itibariyle zamanaşımının başlayacağı buna göre zamanaşımı süresinin geçtiği gerekçesiyle davanın kabulüne dair kararın onanmasına karar verilmiştir. Aşağıdaki gerekçele ile Sayın çoğunluk görüşüne iştirak edilmemiştir.
Sosyal Güvenlik hukukunun kapsamı, Kurumu’nun prim alacağının hukuki niteliği, uyuşmazlığın çözümünde uygulanacak yasa hükümleri, zamanaşımının başlangıç tarihinin hangi tarih olacağı noktasında Sayın çoğunlukla görüş ayrılığına düşülmüştür. Sayın çoğunluk mahkemenin davanın reddine dair kararını kanunların geriye yürümeyeceği ilkesinden hareketle oluşturmuş; 506 sayılı Kanun’un 80. maddesindeki düzenleme kapsamında prim borcunun ait olduğu ayı takip eden ayın sonunda muaccel hale geleceğinden bahisle zamanaşımı süresinin bu tarihten itibaren başlayarak dava konusu prim alacağının zamanaşımına uğradığının kabul edilmesi gerektiğini belirtmiştir.
Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle sosyal güvenlik hukukunun, kamu hukuku mu, yoksa özel hukuk alanına mı girdiği ve primin hukuki niteliğinin ne olduğu hususlarının tespit edilmesi gerekmektedir.
Sosyal güvenlik hukuku çerçevesinde oluşturulan sigortalılık ilişkisi bir kamu hukuku ilişkisidir. Bu ilişki yasa gereği kendiliğinden meydana gelir. Sigortalı olma yükümü sigortalının iradesinden bağımsızdır. Yasanın emredici kuralı doğrultusunda ortaya çıkar. Sigortalı olma hak ve yükümlülüğünden kaçınılmaz. İşverenin sigortalıları bildirmek, primleri ödemek gibi kaçınamayacağı yükümlülükleri vardır. Bu nedenle sigortalı-işveren-Kurum arasında kamu hukukundan kaynaklanan bir ilişki söz konusudur. Kamu hukuku içinde yer alan sosyal güvenlik hukuku, bir kamu hizmetinin yürütümünü düzenlediği için aynı zamanda “ idare hukukunun da” bir parçasıdır. Özel hukukla bağını sınırlı olarak korumuştur. Kendi kamu hukukundan kaynaklanan yapısına uygun medeni ve borçlar hukuku ilkelerinden de yararlanmaktadır.
Prim, sosyal sigortaların temeli olup;çeşitli sosyal risklere karşı bireylerin ekonomik açıdan güvenliğini karşılama amacıyla alınmaktadır. Sosyal risklerin gerçekleşmesi halinde sigortalıya yapılacak yardımların karşılığı olmak üzere, zorunlu olarak sigortalı adına ve hesabına Sosyal Güvenlik Kurumu’na ödenen işçi, işveren ve devlet katkısından oluşan parasal bir kaynaktır. Primin hukuki niteliği üzerinde öğretide farklı görüşler bulunmaktadır. … sigortalıdan kesilen hisse nedeniyle primin “geriye bırakılmış ücret” olduğunu ifade ederken, … ve …; primlerin zorunlu oluşu, matrahının ve oranının kanunlarla belirlenmesi, tahsilinin kamu yaptırımları ile denetlenmesi, kamusal hizmet niteliğindeki sosyal sosyal sigorta edimlerinin finansmanına tahsis edilmesi nedeniyle primler “vergi” veya “vergi benzeri” ödeme sayılacağı, … ise; vergi ve primlerin genel bütçedeki konumlarına göre primin bütçe dışı gelir olması nedeniyle vergi yada ücret gibi belirli bir hukuki müesseseye bağlanmayan “kamu hukukuna dayalı kendine özgü bir müessese” olarak tanımlamıştır.
Bu tanımlardan hareketle primlerin zorunlu oluşu, matrah ve oranlarının kanunlarca belirlenmesi, tahsilinin kamusal yaptırımlara bağlanması kamu alacaklarının tahsiline yönelik 6183 sayılı Kanun kapsamında tahsil edilmesi karşısında, kamusal nitelikte bir alacak olduğu açıktır. Bu nedenle tahakkuk ve tahsilinde kamu hukukuna ait hüküm ve ilkeler uygulanacaktır. Özel hukuk borç ilişkilerini düzenleyen Borçlar Kanunun “muacceliyet hükümlerinin” bu uyuşmazlıkta uygulama yeri bulunmamaktadır.
Prim alacaklısı Sosyal Güvenlik Kurumu, prim alacağından ne zaman haberdar olmuş ise alacağını isteme hak ve yetkisine o zaman kavuşacaktır. Kurumun haberdar olmadığı bir alacağını istemesini ve tahsil etmesini beklemek ve bu sürede zamanaşımı süresini işletmek hukuk mantığına aykırıdır. 506 sayılı Kanun’un 80.maddesinde düzenlenen süre, Kuruma bildirilen haberdar olunan prim alacakları için geçerli bir süredir. Kurumun haberdar olmadığı bir alacağın zamanaşımı süresinin hangi tarihte başlayacağına dair 506 sayılı Kanunda bir düzenleme mevcut değildir. Ancak kamu hukukunun alacakların tahsiline ilişkin ilkeleri ile çözüme kavuşturulmaları gerekmektedir. Tıpkı vergi hukukunda kabul edilen, tahakkuk ve tahsil için ayrı zamanaşımı süreleri prim alacağı içinde geçerlidir. Vergi alacağı, vergi doğuran olayın idare tarafından öğrenilmesinden itibaren tahakkuk ettirilmekte, bu tahakkuktan sonra tahsil zamanaşımına tabi olmaktadır. Bu özellik, alacağın kamu alacağı niteliğinden kaynaklanmaktadır. Nitekim 5510 sayılı Kanunun 93/2 maddesinde kanun koyucu tarafından aynı kamu hukuku ilkeleri gözetilerek “Kurumun prim ve diğer alacakları ödeme süresinin dolduğu tarihi takip eden takvim yılı başından başlayarak on yıllık zamanaşımına tabidir. Kurumun prim ve diğer alacakları; mahkeme kararı sonucunda doğmuş ise mahkeme kararının kesinleşme tarihinden, Kurumun denetim ve kontrolle görevli memurlarınca yapılan tespitlerden doğmuş ise rapor tarihinden, kamu idarelerinin denetim elamanlarınca kendi mevzuatı gereğince yapacakları soruşturma, denetim ve incelemelerden doğmuş ise bu soruşturma, denetim ve inceleme ve inceleme sonuçlarının Kuruma intikal ettiği tarihten veya bankalar döner sermayeli kuruluşlar, kamu idareleri ile kanunla kurulmuş kurum ve kuruluşlardan alınan bilgi ve belgelerden doğmuş ise bilgi ve belgenin Kuruma intikal ettiği tarihten itibaren zamanaşımı on yıl olarak uygulanır. Bu alacaklar için 89. madde gereğince hesaplanacak gecikme cezası ve gecikme zammı 88. maddede belirtilen ödeme süresinin son gününü takip eden günden itibaren uygulanır” düzenlemesini getirilmiştir.
506 sayılı Kanunu 80. maddesinde düzenlenen prim alacağı ile 5510 sayılı Kanunun 88. maddesindeki prim alacağı aynı alacaktır. Hukuki nitelikçe aralarında bir fark yoktur. Her ikisi de kamu alacağıdır. Bu kamu alacağının zamanaşımına esas alınan başlangıç tarihinin ne zaman başlayacağı hangi ilkelerin uygulanacağı kanun koyucu tarafından 93/2 maddesinde açıklanmış, izah edilmiştir. Bu düzenleme “olanının açıklanması, malum ilkelerin ilanı niteliğinde” olup yeni bir ilke yeni bir düzenleme getirmemiştir. Uygulayıcının buradan hareketle açık düzenleme bulunmayan ancak içtihatlarla bu kanuni düzenlemedeki gibi uygulama yapılan 506 sayılı Kanun dönemindeki Kurum alacakları içinde kamu hukukunun bu ilkelerini uygulayarak sonuca gitmesi gerekmektedir. Yoksa kanunun geriye yürütülmesi gibi bir sorun bulunmamaktadır.
Yukarıda açıklanan, kamu alacaklarının tahakkuk ve tahsiline ilişkin usule göre; prim alacağında zamanaşımı süresinin, hizmet tespitine yönelik mahkeme kararının kesinleşme tarihinden sonra işlemeye başlayacağından, mahkemenin aksi yöndeki hukuki kabulü yerinde olmadığından kararın bozulması gerektiği kanaatinde olduğumuzdan sayın çoğunluğun onama kararına katılmıyoruz.