Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2022/36 E. 2022/9527 K. 21.06.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/36
KARAR NO : 2022/9527
KARAR TARİHİ : 21.06.2022

Mahkemesi : … Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi
İlk Derece Mahkemesi : … 1. İş Mahkemesi

Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın süresi içinde açılmaması nedeniyle reddine dair verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, … Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
… Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesince verilen kararın, davacı vekili tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan, dosya incelenerek, işin duruşmaya tâbi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 21/06/2022 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü duruşmalı temyiz eden davacı adına gelen olmadı. Davalı Kurum adına Av. … geldi. Duruşmaya başlanarak, hazır bulunan avukatın sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek aynı günde Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
I-İSTEM
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı Kurum tarafından müvekkiline 2018/016845, 2018/016846, 2015/017665. 2015/017663. 2015/017664, 2015/013823, 2015/013154, 2015/013822, 2015/013155, 2015/013821 ve 2015/013156 takip numaralı dosyalardan gönderilen ve toplam 4.020.661,24-TL tutarlı ( Dört Milyon Yirmi Bin Altı Yüz Altmışbir Lira Yirmi Dört Kuruş ) ödeme emirlerinin Yasaya ve hukuka açıkça aykırı olduğunu, iptallerinin gerektiğini, iptal talebinde bulunduğunu, ödeme emirlerinin gerekçesini müvekkilin 11.08.2014 tarihine kadar ortağı ve yöneticisi olduğu … İnşaat ve Turizm Yatırımları Saıı. Tic. A.Ş.’nin müvekkilin hisselerini devrettikten sonra tahakkuk eden prim borçları ve damga vergisi borçlarının oluşturduğunu, … İnşaat ve Turizm Yatırımları San. Tic. A.Ş. şirketiyle 11.08.2014 tarihinden sonra gerek hukuken gerekse fiilen hiçbir bağı bulunmayan müvekkilinin, anılan şirketin prim borçlarından sorumlu olamayacağını, dosyaya sunmuş olduğu şirket ve ticaret sicil kayıtları, istifa dilekçesi ve emsal Yüksek Mahkeme kararlarından da görüldüğü üzere, 11.08.2014 tarihi itibariyle borçlu … şirketindeki hisselerinin tamamını devrederek Yönetim Kurulu üyeliği ve Göynük Şube Müdürlüğü görevlerinden istifa eden müvekkilin, dava konusu ödeme emirlerinde açıkça belirtilen 11.08.2014 tarihinden sonraki dönemler için tahakkuk eden SGK borçlarından sorumluluğu bulunmadığını, SGK borçlusu şirketteki tüm görevlerinden ayrılan ve davalı Kurum nezdinde üçüncü şahıs konumunda bulunan müvekkile gönderilen ödeme emirleri usule, yasaya, Yüksek Yargı kararlarına ve hukuka aykırı olduğunu beyanla; dava konusu takiplerin dava sonuna kadar tedbiren durdurulmasına, davalı SGK tarafından 2018/016845, 2018/016846, 2015/017665, 2015/017663, 2015/017664. 2015/013823, 2015/013154, 2015/013822, 2015/013155, 2015/013821 ve 2015/013156 takip numaralı dosyalardan gönderilen ödeme emirlerine ilişkin borçlu olmadıklarının tespiti ile ödeme emirlerinin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II-CEVAP
Davalı Kurum vekili, Kurum işlemlerinin usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek, haksız ve yasal dayanaktan yoksun davanın reddini talep etmiştir.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
İlk Derece Mahkemesince; Dava, tebliğ edilen ödeme emirlerinin, borcu bulunmadığından iptali istemine ilişkindir.
6183 sayılı Kanunun “Ödeme Emri” başlıklı 55. maddesinin ilk fıkrasında; kamu alacağını vadesinde ödemeyenlere, yedi gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları gereğinin bir ödeme emri ile tebliğ olunacağı; “Ödeme Emrine İtiraz” başlığını taşıyan 58. maddesinin birinci fıkrasında; kendisine ödeme emri tebliğ olunan kişinin, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde itirazda bulunabileceği belirtilmiştir.
6183 sayılı Kanunun 58/1. maddesinde de kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahsın ödeme emrine karşı tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde itiraz edebileceği bildirilmiştir. Bu 7 günlük itiraz süresi hak düşürücü süre olup, 8.11.2017 tarihli ve 7061 sayılı Kanunun 9. maddesi ile (7) günlük süre (15) gün olarak değiştirilmiş olup aynı Kanunun 123. maddesi uyarınca söz konusu değişiklik 01.01.2018 tarihinde yürürlüğe girmiş olup bu tarihten sonra tebliğ edilen ödeme emirlerine ilişkin uyuşmazlıklarda uygulanacaktır.
Davaya konu ödeme emirlerinin 23.03.2018 tarihinde davacının dava ve beyan dilekçelerinde bildirilen adresinde, birlikte oturan/çalışan “…”e tebliğ edildiği, eldeki davanın ise, dava tarihinden önce Kuruma müracaat edilmeksizin 03.05.2018 tarihinde, 15 günlük hak düşürücü süre geçirildikten sonra açıldığı anlaşıldığından hak düşürücü süre içerisinde açılmayan davanın reddine dair hüküm kurulmuştur.
B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI:
Davacı 11.08.2014 tarihine kadar ortağı ve yöneticisi olduğu … İnşaat ve Turizm Yatırımları San. Tic. A.Ş.’nin hisselerinin tamamını devrederek Yönetim Kurulu üyeliği ve Göynük Şube Müdürlüğü görevlerinden istifa ettiği, sonraki dönemler için tahakkuk eden SGK borçlarından sorumluluğu bulunmadığını iddia etmiştir.
Ödeme emirlerinin 23.03.2018 tarihinde bildirilen adresinde, birlikte oturan/çalışan “…”e tebliğ edildiği, eldeki davanın ise 03.05.2018 tarihinde açıldığı tartışmasızdır.
Hak düşürücü süre yönünden yapılan değerlendirmede, dava dilekçesi ve yargılama sürecinde, idarenin işlemlerinde ilgili kişilerin hangi kanun yollarına ve mercilerine başvurabileceğini, bu hususa ilişkin süreleri bildirmek zorunluluğuna aykırı işlem yaptığı ve istifa suretiyle şirketle irtibatı kalmadığı, üçüncü kişi olarak kabul edilmesi gerektiği iddia olunmuş; ödeme emirlerinin usulsüz tebliği ve tebliğ alan çalışanın davacının ikametinin bulunduğu site çalışanı olduğuna dair SGK kaydı istinaf aşamasında ileri sürülerek dosyaya sunulduğu anlaşılmakla, ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleri ile dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davacı vekili kararın bozulmasını talep etmiştir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
Dava, ödeme emirlerinin iptali istemine ilişkindir.
5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanununun 37. maddesinin üçüncü fıkrasında da süresi içinde ödenmeyen sosyal sigorta ve genel sağlık sigortası primleri, işsizlik sigortası primleri, idarî para cezaları, gecikme zamları, katılım payları Kurum alacağına dönüşeceği ve bu alacakların tahsilinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 51 inci, 102 nci ve 106 ncı maddeleri hariç diğer maddelerin uygulanacağı belirtilmiştir.
5510 sayılı Kanunun 88. maddesinde (506 sayılı Kanun m. 80) Kurumun süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usûlü Hakkında Kanunun 51 inci, 102 nci ve 106 ncı maddeleri hariç, diğer maddeleri uygulanacağı, Kurumun, 6183 sayılı Kanunun uygulanmasında Maliye Bakanlığı ile diğer kamu kurum ve kuruluşları ve mercilere verilen yetkileri kullanacağı belirtilmiştir.
6183 sayılı Kanun’un 58. maddesinde, kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahıs, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı hakkında, tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde (7061 sayılı Kanun ile değişik, 01.1.2018 tarihinden geçerli olmak üzere 15 gün içinde) itirazda bulunabileceği belirtilmiştir. Anılan madde ile Kurum alacakları için 6183 sayılı Kanunun 55. maddesi hükmü uyarınca düzenlenip tebliğ edilen ödeme emirlerine karşı 7 gün içerisinde dava açılması zorunludur.
6183 sayılı Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, kamu Kurumu olan Sosyal Güvenlik Kurumuna idari icra takibi yetkisi vermektedir. Tahakkuk etmiş ve kesinleşmiş Kurum alacaklarının nasıl tahsil edileceğini düzenleyen bir usul kanunudur. SGK, icra dairesine başvurusuna gerek kalmadan kendisi ödeme emri düzenleyerek takip yapabilme yetkisini haizdir.
7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 10/1. maddesinde; ”Tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresinde yapılır. Şu kadar ki; kendisine tebliğ yapılacak şahsın müracaatı veya kabulü şartıyla her yerde tebligat yapılması caizdir” hükmü yer almaktadır. Tebligat Kanunu’nun 10/2.maddesine göre ise; ”Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır.”
7201 Sayılı Tebligat Kanunu’nun 16.maddesi ile Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 25. maddesine göre; “kendisine tebligat yapılacak şahıs, adresinde bulunmazsa tebliğ, aynı konutta oturan kimselere veya hizmetçilerden birine yapılır.” 4829 Sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle Tebligat Kanunu’nun 16. maddesinde yer alan “birlikte oturan ailesi efradı” ibaresi “aynı konutta oturan kişiler” şeklinde değiştirildiğinden, muhatap adına kendilerine tebligat yapılacak aynı konutta oturan kişiler, aile fertleri, yakın ve uzak akrabalar veya hizmetçilerden biri olabileceği gibi bu kimseler dışında kalan ancak muhatapla birlikte oturan diğer kimseler de olabileceklerdir. Muhatapla birlikte oturma şartının gerçekleşmiş sayılabilmesi için muhatapla aynı çatı altında oturmak yetmeyip, aynı daireyi paylaşmış olmak gerekir.
Tebligat Kanunu ve Tebligat Yönetmeliği, tebliğ belgesindeki işlemin aksinin iddia edilmesi halinde bunun tahkik şeklini ve yöntemini göstermemiştir. Mahkemece, her somut olayın özelliği, cereyan şekli, gerçekleşen maddi olgular en ufak ayrıntılarına kadar göz önünde bulundurup iddia tahkik edilmelidir. H.G.K.nun 7.4.1982 tarih ve 1377-337 sayılı kararında da benimsendiği üzere, tebligat parçasında yazılı olan hususun aksi her türlü delille ispatlanabilir.
Diğer taraftan, 7201 sayılı Kanun’un 32.maddesi gereğince tebliğ, usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatabı tebliğ işleminden haberdar olmuş ise geçerli sayılır. Muhatabın beyan ettiği tarih, tebliğ tarihi olarak kabul edilir. Görüldüğü üzere, usulsüz yapılan tebliğ, mutlaka batıl olmayıp, muhatap tarafından öğrenildiği tarihte geçerli olacaktır (HGK’nun 05.06.1991 tarih ve 1991/12-258 E. – 1991/344 K. sayılı kararı). Bu madde hükmünün uygulanabilmesi için usulsüz de olsa bir tebligatın varlığı ön koşuldur. Eş söyleyişle, henüz ortada usulüne uygun olmayan bir tebligat dahi bulunmazken, böyle bir tebligatın gönderileceği öğrenilmiş olsa bile, bu şekilde sonraki bir tarihte yapılacak tebligata muttali olunduğunun kabulüne olanak yoktur. Usulsüz tebligatın yapıldığı tarihten sonraki bir tarihte gerçekleşen ittıla ile ancak bu tebligat geçerli sayılabilecektir.
Eldeki davada ise davaya konu ödeme emirlerinin 23.03.2018 tarihinde davacının dava ve beyan dilekçelerinde bildirilen adresinde, birlikte oturan/çalışan ” …”e tebliğ edildiği gerekçesi ile yazılı şekilde karar verildiği anlaşılmakta ise de, ödeme emirlerinin usulüne uygun olmaksızın verildiği… isimli kişinin davacının ikamet adresi olan …Sitesinde site güvenlik görevlisi olarak çalıştırıldığının ve buna ilişkin olarak …Site Yönetimince tanzim edilmiş işe giriş bildirgesinin ve 01.03.2017 tarihinden itibaren…’in çalıştırıldığının anlaşılmasına göre davacının ikamet ettiği adres yerine adresteki site girişindeki güvenliğe tebligat yapılmasının usulsüz olduğu açıktır. Ne var ki, usulsüz tebligat hallerinde Tebligat Kanunu’nun 32’nci maddesindeki düzenleme de dikkate alınarak, davanın süresinde olduğunun kabulü ile işin esasına girilerek davacının ve davalı Kurumun iddiaları çerçevesinde delillerin toplanmasından sonra bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın süresi içerisinde açılmaması nedeniyle reddine karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli … Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararının kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: … Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi kararının HMK’nın 373/1 maddesi gereği kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine,kararın bir örneğinin … Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi’ ne, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, 21.06.2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.