Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2022/2868 E. 2022/5736 K. 18.04.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/2868
KARAR NO : 2022/5736
KARAR TARİHİ : 18.04.2022

Mahkemesi : Adana 2. İş Mahkemesi

Asıl ve birleşen davalar, ölüm aylığını kesen kurum işleminin iptali, menfi tespit, aylığın yeniden bağlanması gerektiğinin tespiti ve itirazın iptali istemlerine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince ilamında belirtilen gerekçelerle davaların kısmen kabul kısmen reddine dair verilen karara karşı taraf vekilleri tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Adana Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesince Kurumun istinaf isteminin esastan reddine, asıl dava davacısı …’ın istinaf isteminin kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Adana Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesince verilen kararın taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM
2018/67 Esas sayılı asıl dava dosyasında davacı vekili vermiş olduğu dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin anne ve babasından dolayı almakta olduğu maaşlarda kesinti olması nedeniyle kesintinin nedenini öğrenmek için kuruma dilekçe yazması üzerine kurum tarafından boşandığı eş ile birlikte yaşadığı gerekçesiyle maaşında kesinti yapıldığını öğrendiğini, akabinde müvekkilinin ilgili borç ve kesintilerin kaldırılması için talepte bulunduğunu, talebinin kurum tarafından kabul edilmediğini, işbu nedenler ile müvekkilinin maaşından yapılan kesintinin öncelikle durdurulmasını, müvekkilinin davalı kurumdan haksız maaş almadığının (davalı kuruma herhangi bir borcu bulunmadığının) tespitine ve müvekkilinin maaşından yapılan kesintinin en yüksek yasal faiziyle birlikte istirdatına karar verilmesini, yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin davalıya tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
2016/121 Esas sayılı birleşen dava dosyasında davacı vekili vermiş olduğu dava dilekçesinde özetle; davalının müvekkili kurumdan aldığı 43.693.020.2 sicil nolu dosyadan müteveffa babası Yusuf Atadağ’dan yetim aylığı almakta iken boşandığı eşiyle beraber yaşadığının tespit edildiğini, 13.02.2015 tarihli müvekkili kurum tarafından hazırlanan borç tablosunda; davalının 01.11.2008-28.02.2015 tarihleri arasında yersiz ödenen aylık miktarının 62.691,12 TL, faizin 16.130,65 TL olmak üzere toplam 78.821,77 TL’nin şahıs hatasından dolayı yersiz ödendiğinin tespit edildiğini, müvekkili kurum tarafından Adana 10. İcra Müdürlüğünde 2014/12333 esas sayılı dosya ile başlatılan icra takibinin dayanağının yersiz ödenen yetim aylıklarının tahsiline ilişkin olduğunu, davalı tarafın borca ve takibe itiraz ederek icra takibini durdurulduğunu, takibin devamı için iş bu davayı açma zarureti hasıl olduğunu belirterek, Adana 8. İcra Müdürlüğü’nün 2015/10792 Esas sayılı dosyasına yapılan davalının itirazının iptaline, takibin devamına, davalı aleyhine alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin davalıya tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Adana 1. İş Mahkemesinin 2015/189 Esas sayılı birleşen dava dosyasında davacı vekili vermiş olduğu dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin anne ve babasından dolayı almakta olduğu maaşlarda kesinti yapıldığını, kesintinin nedenini öğrenmek için kuruma dilekçe yazması üzerine, boşandığı kocası ile birlikte yaşadığının tespit edildiğinin söylendiğini, akabinde 13.03.2015 tarih ve 4149316 sayı ile 33.893,06 TL’lik ve 12.03.2015 tarih ve 4118889 sayı ile 79.239,13 TL’lik borç bildirim belgelerinin tebliğ edildiğini ve müvekkilinin süresi içerisinde borca itirazda bulunduğunu, ancak müvekkilinin haklı taleplerinin kabul edilmediğini ve almakta olduğu maaşlarının kesintiye uğradığını, davalı kurumun iddia ettiği gibi müvekkilinin boşandığı eşiyle birlikte yaşamadığını, eşiyle boşanma tarihlerinin 26.03.2002, babasının ölüm tarihinin 16.05.2003, annesinin ölüm tarihinin ise 28.11.2004 tarihi olduğunu, hatta maaş müracaatının da anne ve babasının ölüm tarihlerinden çok sonra olduğunu belirterek, müvekkilinin maaşından yapılan kesintinin öncelikle tedbiren durdurulmasını, davalı kurumdan haksız maaş almadığının tespiti ile kurumca haksız kesilen maaşından yapılan kesintinin en yüksek yasal faizi ile birlikte yeniden bağlanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Adana 1. İş Mahkemesinin 2016/248 Esas sayılı birleşen dava dosyasında davacı vekili vermiş olduğu dava dilekçesinde özetle; davalıya 04010085478301 tahsis numarası ile yetim aylığı bağlandığını, daha sonra yapılan incelemede davacının halen boşandığı eşi ile birlikte yaşadığının tespit edilmesi üzerine aylıklarının kesildiğini, 5510 sayılı Kanun gereğince 01.10.2008-30.09.2013 tarihleri arasındaki yapılan ödemeleri iade etmesinin istendiğini, bu talebe verilen olumsuz yanıt neticesinde aleyhine Adana 14. İcra Müdürlüğünün 2015/826 Esas sayılı dosyası ile icra takibi yapıldığını, davalının takibe itiraz ettiğini belirterek, davalının itirazının iptali ile takibin devamına, asıl alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II- CEVAP
Taraflar karşılıklı olarak aleyhlerine açılmış olan davaların reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
III- MAHKEME KARARI
A- İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
“A)Mahkememizin 2018/67 E. Sayılı asıl dava dosyası yönünden; davanın kısmen kabulü ile kısmen reddine,
1-Davacının yersiz sağlık giderlerine ilişkin olarak kurumun 23/06/2014 tarih ve 9244462 sayılı 2.006,94 TL miktarlı borç bildirim belgesine istinaden kuruma borçlu olmadığının tespitine,
2-Davacının yersiz yetim aylığına ilişkin açmış olduğu menfi tespit, istirdat ve kurum işleminin iptali davasının reddine,
B)Birleştirilen mahkememizin 2016/121 E. Sayılı dava dosyası yönünden; davanın Kısmen kabulü ile kısmen reddine,
1-Davalı borçlunun Adana 8. İcra Müdürlüğü’nün 2015/10792 E. Sayılı icra dosyasındaki takipten dolayı 45.147,79 TL asıl ve takip tarihine kadar işlemiş 16.479,33 TL yasal faiz olmak üzere toplam 61.627,12 TL olarak itirazın iptali ile takibin devamına, fazlaya dair talebin reddine,
2-Asıl alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatının davalı borçludan tahsili ile davacı kuruma ödenmesine,
C)Birleştirilen Adana 1. İş Mahkemesinin 2015/189 E. Sayılı dava dosyası yönünden davanın kısmen kabulü ile kısmen reddine,
1-Davacının yersiz sağlık giderlerine ilişkin olarak kurumun 13/03/2015 tarih 4149316 sayı ve 33.898,06 TL miktarlı borç bildirim belgesine istinaden davalı kuruma borçlu olmadığının tespitine,
2-Davacının yersiz yetim aylığına ilişkin olarak açmış olduğu menfi tespit, istirdat ve kurum işleminin iptali davacının reddine,
D)Birleştirilen Adana 1. İş Mahkemesi’nin 2016/248 E. Sayılı dava dosyası yönünden davanın kabulüne,
1-Davalı borçlunun Adana 14. İcra Müdürlüğü’nün 2015/826 E. Sayılı icra dosyasına yaptığı itirazın iptali ile takibin devamına,
2-Asıl alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacı kuruma ödenmesine” karar verilmiştir.
B- BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
“1- Davalı-birleşen dosyalar davacısı SGK vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nin 353/1-b-1 maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine,
2-Davacı-birleşen dosyalar davalısı … vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının HMK’nin 353/1-b-2. maddesi gereğince düzeltilerek yeniden hüküm kurulmak üzere ortadan kaldırılmasına, ilk derece mahkemesi hükmü yerine geçmek üzere;
3-Adana 2.İş Mahkemesinin 2018/67 E. Sayılı asıl dava dosyası yönünden; davanın kısmen kabulü ile kısmen reddine,
a-Davacının yersiz sağlık giderlerine ilişkin olarak kurumun 23.06.2014 tarih ve 9244462 sayılı 2.006,94 TL miktarlı borç bildirim belgesine istinaden kuruma borçlu olmadığının tespitine,
b-Davacının yersiz yetim aylığına ilişkin açmış olduğu menfi tespit, istirdat ve kurum işleminin iptali davasının reddine,
4-Birleştirilen Adana 2.İş Mahkemesinin 2016/121 E. Sayılı dava dosyası yönünden; davanın Kısmen kabulü ile kısmen reddine,
a-Davalı borçlunun Adana 8. İcra Müdürlüğü’nün 2015/10792 E. Sayılı icra dosyasındaki takipten dolayı 45.147,79 TL asıl ve takip tarihine kadar işlemiş 16.479,33 TL yasal faiz olmak üzere toplam 61.627,12 TL olarak itirazın iptali ile takibin devamına, fazlaya dair talebin reddine,
b-İcra inkar tazminatı talebinin reddine,
5-Birleştirilen Adana 1. İş Mahkemesinin 2015/189 E. Sayılı dava dosyası yönünden davanın kısmen kabulü ile kısmen reddine,
a-Davacının yersiz sağlık giderlerine ilişkin olarak kurumun 13.03.2015 tarih 4149316 sayı ve 33.898,06 TL miktarlı borç bildirim belgesine istinaden davalı kuruma borçlu olmadığının tespitine,
b-Davacının yersiz yetim aylığına ilişkin olarak açmış olduğu menfi tespit, istirdat ve kurum işleminin iptali davacının reddine,
6-Birleştirilen Adana 1. İş Mahkemesi’nin 2016/248 E. Sayılı dava dosyası yönünden davanın kabulüne,
a-Davalı borçlunun Adana 14. İcra Müdürlüğü’nün 2015/826 E. Sayılı icra dosyasına yaptığı itirazın iptali ile takibin devamına,
b-İcra inkar tazminatı talebinin reddine” karar verilmiştir.
TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ
… vekili, boşanan eşlerin adreslerinin birbirinden farklı olduğu, sağlık kuruluşlarındaki kayıtlarda da aleyhe bir durumun bulunmadığı, davacının boşandığı eşini ziyarete gittiğinin ortaya konulamadığı, eşlerin boşandıktan sonra birlikte yaşamadıklarının sabit olduğu, Kurum vekili, açmış oldukları itirazın iptali davalarının kısmen değil tam kabulüne karar verilmesi gerektiği, ve sair nedenlerle kararın bozulmasını talep etmişlerdir.
IV- İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere temyiz kapsam ve nedenlerine göre davacı-birleşen davalar davalısı … vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine.
2- Davanın, yasal dayanağı 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 56’ncı maddesinin ikinci fıkrasıdır. Fıkrada “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96’ncı madde hükümlerine göre geri alınır.” düzenlemesine yer verilmiştir. Anılan madde 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 5510 sayılı Yasanın 56. maddesinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptali istemiyle Anayasa Mahkemesi’ne yapılan 2009/86 Esas numaralı başvurunun, 28.04.2011 tarihinde verilen karar ile reddedilmiştir.
5510 sayılı Kanunun 56’ncı maddesinin ikinci fıkrası, daha önceki sosyal güvenlik kanunlarında yer almayan, boşanılan eşle fiilen (eylemli olarak) birlikte yaşama olgusu, gelir-aylık kesme nedeni olarak düzenlendiği gibi, eylemli olarak birlikte yaşama, aynı zamanda gelir-aylık bağlama engeli olarak da benimsenmiştir. Burada, eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun/durumunun tanımlanması, hukuki sınır ve çerçevesinin çizilip ortaya konulması önem arz etmektedir. Taraflar arasında hangi hukuki sebep ve maddi vakıaya dayanmış olursa olsun sona ermiş evlilik birliğinin hak ve yükümlülüklerinin sürdürüldüğü beraberlikler veya kesinleşmiş yargı kararına bağlı olarak gerçekleşmiş boşanmanın var olan-olası sonuçlarını ortadan kaldırıcı/giderici nitelikteki birliktelikler madde kapsamında değerlendirilmeli, ortak çocuk-çocuklar yönünden, boşanma kararına bağlanan veya bağlanmayan kişisel ilişkilerin yürütülmesini sağlamaya yönelik olarak, eşlerin belirli aralıklarda ve günlerde zorunlu şekilde bir araya gelmeleri durumunda ise kanun koyucunun bu türden ilişkinin varlığının gelir-aylık bağlanmaması veya kesilmesi nedeni olarak öngörmediği kabul edilmeli, boşanılan eşle kurulan-yürütülen ilişkinin, eylemli olarak birlikte yaşama kavramı kapsamında yer alıp almadığı dikkatlice irdelenerek saptama yapılmalıdır.
Anılan 56’ncı maddede, oldukça yalın olarak “eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen” ibareleri yer almakta olup, kanun koyucu tarafından örneğin; “sosyal güvenlik kanunları kapsamında ölüm aylığına hak kazanmak amacıyla eşinden boşanan”, “hak sahibi sıfatını haksız yere elde etme amacıyla eşinden boşanan”, “gerçek boşanma iradesi söz konusu olmaksızın (muvazaalı olarak) eşinden boşanan” veya bunlara benzer ifadelere yer verilmemiş, sade olarak kaleme alınan metinle uygulama alanı genişletilmiştir. Maddede boşanma amacına-saikine yönelik herhangi bir düzenlemeye yer verilmediğinden, gerek Kurumca, gerekse yargı organlarınca uygulama yapılırken; eşlerin boşanma iradelerinin gerçekliğinin-samimiliğinin araştırılıp ortaya konulması söz konusu olmamalı, boşanmanın muvazaalı olup olmadığına ilişkin herhangi bir araştırma-irdeleme ve boşanma yönündeki kesinleşmiş yargı kararının geçerliliğinin sorgulaması yapılmamalı, özellikle, kesinleşmiş yargı organının verdiği karara dayanan “boşanma” hukuki durum ve sonucunun eşlerin gerçek iradelerine dayanıp dayanmadığının araştırılmasının bir başka organın yetki ve görevi içerisinde yer almadığı, kaldı ki, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununda “anlaşmalı boşanma” adı altında hukuki bir düzenlemenin de bulunduğu dikkate alınmalıdır. Şu durumda sonuç olarak vurgulanmalıdır ki, boşanma tarihi itibarıyla gerçek-samimi boşanma iradelerine sahip olan (evlilik birliği temelinden sarsılan) veya olmayan tüm eşlerin, maddenin yürürlük tarihi olan 01.10.2008 tarihinden itibaren her ne sebeple olursa olsun eylemli olarak birlikte yaşadıklarının saptanması durumunda gelirin-aylığın kesilmesi zorunluluğu bulunmaktadır.
Gelirin-aylığın kesilme tarihi ile Kurumun geri alım (istirdat) hakkının kapsamına ilişkin olarak; eylemli birlikte yaşama olgusunun gerçekleşme-başlama tarihi esas alınarak bu tarih itibarıyla gelir-aylık kesme veya iptal işlemi tesis edilip ilgiliye, anılan tarihten itibaren yapılan ödemeler yasal dayanaktan yoksun-yersiz kabul edilmeli, ancak, söz konusu madde 01.10.2008 günü yürürlüğe girdiğinden, eylemli birliktelik daha önce başlamış olsa dahi maddenin yürürlük günü öncesine gidilmemeli, başka bir anlatımla 01.10.2008 tarihi öncesine ilişkin borç tahakkuku söz konusu olmamalı, böylelikle açıklığa kavuşturulacak yersiz ödeme dönemine ilişkin olarak 5510 sayılı Kanunun 96’ncı maddesine göre uygulama yapılmalıdır. İnceleme konusu 56’ncı maddede, “eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle” ibareleri yer aldığından, birden fazla evlilik ve doğal olarak birden fazla boşanmanın gerçekleşmiş olması durumunda, boşanılan herhangi bir eşle eylemli olarak birlikte yaşama durumunda madde hükmünün uygulanacağı gözetilmelidir.
Sonuç olarak; 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 56’ncı maddesinin ikinci fıkrasına dayalı açılan bu tür davalarda eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun tüm açıklığıyla ve özellikle taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu dönem yönünden ortaya konulması önem arz etmektedir. Bu aşamada, özellikle Anayasa’nın 20., 5510 sayılı Kanunun 59., 100., 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri Ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun 28., 45., 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 3., 45 – 53., 4857 sayılı İş Kanununun 32., 01.10.2011 günü yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 6., 24 – 33., 189., 190., 191., 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 6., 19., 20., maddeleri ve diğer ilgili mevzuat hükümleri göz önünde bulundurulmak suretiyle yöntemince araştırma yapılmalı, tarafların göstereceği tüm kanıtlar toplanmalı, bildirilen ve dinlenilmesi istenilen tanıkların ifadeleri alınmalı, davacı ile boşandığı eşinin yerleşim yerlerinin saptanmasına ilişkin olarak; muhtarlıktan ikametgah senetleri elde edilmeli, ilgili Nüfus Müdürlüklerinden sağlanan nüfus kayıt örnekleri ile yerleşim yeri ve diğer adres belgelerinden yararlanılmalı, adres değişiklik ve nakillerine ilişkin bilgilere ulaşılmalı, özellikle ilgili Nüfus Müdürlüğü’nden adres hareketleri, tarihleriyle birlikte istenilmeli, ilgililerin su, elektrik, telefon aboneliklerinin hangi adreste kimin adına tesis edildiği saptanmalı, seçmen bilgi kayıtları getirtilmeli, varsa çalışmaları nedeniyle resmi-özel kurum ve kuruluşlara verilen belgelerde yer alan adresler dikkate alınmalı, boşanan eşlerin kayıtlı oldukları adresler yönünden kapsamlı Emniyet Müdürlüğü-Jandarma Komutanlığı araştırması yapılmalı, anılan mahalle-köy muhtar ve azalarının tanık sıfatıyla bilgi ve görgülerine başvurulmalı, böylelikle “boşanılan eşle eylemli olarak birlikte yaşama” olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği, toplanan kanıtlar ışığı altında değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre karar verilmelidir.
Somut uyuşmazlıkta, dava konusu edilen aylıklar yönünden davacı ile boşandığı eşinin fiilen birlikte yaşama olgusunun varlığına ilişkin Mahkeme kabulü isabetlidir. Ne var ki, dava konusu edilen tedavi giderleri yönünden ise; konuya ilişkin Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 12.03.2019 tarih 2015/10-2743 E. – 2019/275 K. sayılı kararında; Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eşin, 4721 sayılı Kanun’un 2’nci maddesi kapsamında hakkını kötüye kullandığı, 5510 sayılı Kanun’un Geçici 45. maddesinden yararlandırılmasının mümkün bulunmadığı belirtilerek, Kurumun bu kişilerden sağlık yardımını talep edebileceği belirtilmiştir.
Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre birlikte yaşamanın kabulü gözetilerek yukarıda belirtilen Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararı dikkate alınarak, eldeki asıl davaya konu tedavi giderleri yönünden de kabul kararı verilmesi gerekir.
3- Öte yandan taraflar arasındaki bir diğer uyuşmazlık icra inkar tazminatı şartlarının oluşup oluşmadığı konusudur.
İtirazın iptali davasında borçlunun haksızlığına karar verilmesi halinde ve alacaklının talep etmiş olması şartıyla, borç miktarının kanunda gösterilen orandan az olmamak kaydıyla icra inkar tazminatına hükmedilir. İcra inkar tazminatına karar verilebilmesi için alacağın belirli ya da belirlenebilir olması gerekir. Ancak, hak tartışmalı ise icra inkar tazminatına hükmedilemez.
Somut olayda, yersiz ödenen aylıklar ve yapılan sağlık yardımlarının miktarları tartışmalı olmayıp belli olduğundan, icra inkar tazminatı verilmesi gerekirken reddine karar verilmiş olması isabetsizdir.

O halde, davalı-birleşen davalar davacısı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Adana Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Adana Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi kararının HMK’nın 373/2 maddesi gereği yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, Üye …’ın muhalefetine karşı, Başkan … ve Üyeler …, … ve …’nın oyları ve oy çokluğuyla, 18.04.2022 tarihinde karar verildi.

KARŞI OY

1. Çoğunluk ile aradaki temel uyuşmazlık, “anlaşmalı boşanma sonrası fiili birlikteliği nedeni ile yetim aylığı kesilen davacı sigortalıya aynı dönemde yararlandığı sağlık hizmetinden dolayı yapılan sağlık giderlerinin istenip istenmeyeceği” noktasında toplanmaktadır.
2. Aylık iptal edilen dönemdeki tedavi giderleri ise fiili birliktelik olduğu kabul edilerek aylık kesme işlemi kabul edilse dahi, Dairemizin 2021/7554 Esas, 2021/12160 Karar sayılı kararın karşı oy gerekçelerinde belirtildiği üzere, tedavi giderleri istenemez. Zira;
5510 sayılı Kanunun genel sağlık sigortalısı sayılanların düzenlendiği 60. maddesinde, “İkametgahı Türkiye’de olan kişilerden;
a) 4 üncü maddenin birinci fıkrasının; 1) (a) ve (c) bentleri gereğince sigortalı sayılan kişiler, 2) (b) bendi gereğince sigortalı sayılan kişiler, b) İsteğe bağlı sigortalı olan kişiler, c)Yukarıdaki (a) ve (b) bentlerine göre sigortalı sayılmayanlardan;
1) Harcamaları, taşınır ve taşınmazları ile bunlardan doğan hakları da dikkate alınarak, Kurumca belirlenecek test yöntemleri ve veriler kullanılarak tespit edilecek aile içindeki geliri kişi başına düşen aylık tutarı asgari ücretin üçte birinden az olan vatandaşlar,
g) Yukarıdaki bentlerin dışında kalan ve başka bir ülkede sağlık sigortasından yararlanma hakkı bulunmayan vatandaşlar, genel sağlık sigortalısı sayılır.
6 ncı maddenin birinci fıkrasının (a), (b), (c), (f), (g), (h), (ı) ve (k) bentlerinde sayılanların öncelikle, genel sağlık sigortalısının bakmakla yükümlü olduğu kişi olup olmadığına bakılır. Genel sağlık sigortalısının bakmakla yükümlü olduğu kişi ise tescili yapılmaz. Aksi takdirde birinci fıkra hükümlerinden durumuna uyan bende göre genel sağlık sigortalısı sayılır. Birinci fıkranın (f) bendi kapsamında gelir alması nedeniyle genel sağlık sigortalısı sayılanlar, aynı zamanda diğer bentler gereği de genel sağlık sigortalısı sayılması halinde (f) bendi dışındaki bentler kapsamında genel sağlık sigortalısı sayılır.01.10.2008 tarihinden itibaren yürürlükte bulunan 5510 sayılı Kanunun “Genel sağlık sigortalısı sayılanlar “başlıklı 60. maddesinin -g- bendi gereğince “Yukarıdaki bentlerin dışında kalan ve başka bir ülkede sağlık sigortasından yararlanma hakkı bulunmayan vatandaşlar, genel sağlık sigortalısı sayılır.” hükümlerine yer verilmiştir. Anılan hüküm sağlık sigortasının uygulanma alanını olabildiğince genişletmiş bulunmaktadır. Şayet bir vatandaşın konumu, 60. maddede belirtilen bentlerin hiçbirine girmiyor ve o kimse başka bir ülkede sağlık sigortası yardımlarından yararlanamıyorsa genel sağlık sigortalısı sayılır. Amaç, hiç kimseyi genel sağlık sigortası kapsamı dışında tutmamaktır. O nedenle ülkemizde “herkes genel sağlık sigortası kapsamına alınmıştır” diye bir sonuca varılabilir. Zira 60. maddede kimlerin genel sağlık sigortası sayılacağı ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiş, durumları bu ayrıntılı hükümlere uymayanlar genel sağlık sigortalısı sayılmıştır.
3. 19.01.2013 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6385 sayılı Kanunun 12. maddesi ile 5510 sayılı Kanuna eklenen Geçici 45. maddede, “Bu Kanuna göre genel sağlık sigortalısı ya da bakmakla yükümlü olunan kişi kapsamına girmekle birlikte, asli olarak hak etmediği bir kapsamda sağlık hizmeti alanlara 31/01/2012 tarihine kadar verilen sağlık hizmetlerine ilişkin Kurumca tahakkuk ettirilmiş veya ettirilecek borçlar, varsa ilgililerin bu nedenle açtıkları davadan vazgeçmeleri halinde tahsil edilmez. Bu borçlara ilişkin açılmış olan dava ve icra takiplerinden Kurumca vazgeçilir.” hükmüne yer verilmiştir. Anılan hükmün gerekçesinde ise, 5510 sayılı Kanuna göre, vatandaşların genel sağlık sigortası kapsamına alınmasına ilişkin işlemlerin 2012 yılı Ocak ayı itibarıyla tamamlanması nedeni ile bu tarihe kadar yaşanan geçiş sürecinde, tabi olduğu genel sağlık sigortası statüsünün aradığı şartlarla sağlık yardımı alması gerekirken, Kanunun diğer statülerine göre ya da bakmakla yükümlü olunan kişi statüsünde hak etmediği halde sağlık yardımı yapılanlara ilişkin sağlık giderlerinin ilgililerden tahsil edilmemesi ve bu suretle oluşacak mağduriyetlerin önlenmesinin amaçlandığı belirtilmiştir.
4. Her ne kadar 5510 sayılı Kanunun 67. maddesinde genel sağlık sigortasından yararlanma şartları bu şekilde belirtilmiş ise de, eldeki davada davalının bu çerçevede iptal edilen yetim aylığından dolayı hak sahibi kabul edilmese dahi anılan Kanunun 60. maddesinin -g- bendi kapsamında genel sağlık sigortalısı sayıldığı belirgin olup, davalının 67. madde kapsamında gelir testine tabi tutulmasıyla oluşacak ihtilafa konu dönemdeki prim borcunun (iptal edilen hizmetinden dolayı ödenen primden) Kurum tarafından tahsilinin mümkün bulunmasına göre prim borcunun varlığı nedeniyle yersiz sağlık giderlerinden de sorumlu tutulamayacağı açıktır.
5. Somut uyuşmazlıkta 31.01.2012 tarihinden sonra yapılan sağlık giderlerinden dolayı davalının 5510 sayılı Kanunun 60. maddesinin ilgili bentleri gereğince genel sağlık sigortalısı sayıldığından ve 67. madde kapsamında gelir testine tabi tutulmasıyla oluşacak ihtilafa konu dönemdeki prim borçlarının Kurum tarafından tahsilinin mümkün olduğu göz önüne alındığında, belirtilen giderler genel sağlık sigortalısı sayılan sigortalıdan talep edilemeyecektir.
6. Sonuç itibari ile yerel mahkemenin sağlık gideri konusundaki değerlendirmesi isabetli olup, bozma görüşüne katılınmamıştır.