Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2022/2795 E. 2022/5003 K. 05.04.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/2795
KARAR NO : 2022/5003
KARAR TARİHİ : 05.04.2022

Mahkemesi : Bilecik 1. Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi

Dava, 5434 sayılı Yasa kapsamında geçen fiili hizmet zammı süresi dikkate alınarak, 15.07.2015 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı tahsisine hak kazandığının tespiti istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın reddine dair verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine … Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesince davacının istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve Davanın kısmen kabulü ile; Davacıya, tahsis talep tarihini takip eden ay başı olan 01.06.2016 tarihinden itibaren 506 sayılı Kanun’un geçici 81. maddesi gereğince yaşlılık aylığı bağlanması gerektiğinin ve anılan tarihten itibaren ödenmesi gereken yaşlılık aylıklarının, 01.09.2016 tarihinden başlamak üzere, her bir aylığın ödenmesi gereken tarihlerden itibaren hesaplanacak yasal faizleri ile birlikte davacıya ödenmesi gerektiğinin tespitine, fazlaya ilişkin talebin reddine, dair karar verilmiştir.
… Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesince verilen kararın, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM:
Davacı vekili, 15.01.1970 doğumlu davacının sigortalılık başlangıç tarihinin 02.10.1986 olduğunu, 17.12.1993 tarihinde uzman çavuş olarak Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yapmaya başladığını, 17.12.2008 tarihinde istifa ederek işten ayrıldığını, TSK’da uzman erbaş olarak görev yapanların fiili hizmet süresi zammından yararlandığını, 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu uyarınca fiili hizmet süresinin emeklilik için gereken yaşı süre miktarı kadar geri çektiğini, davacının da 15 yıllık hizmet süresi nedeniyle 3 yıl, 9 ay fiili hizmet süresi karşılığı 15.07.2015 tarihinde emekliliğe hak kazanması gerektiğini ileri sürerek davacının 15.07.2015 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanması gerektiğinin tespitine ve bu tarihten itibaren tahakkuk eden aylıklarının tespiti ile yasal faizleri ile birlikte davalı Kurumdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
II-CEVAP:
Davalı vekili, davacının 08.02.2016 tarihinde ne zaman emekli olabileceği hususunda talepte bulunması üzerine Sigorta Primleri Genel Müdürlüğü Kamu Görevlileri Daire Başkanlığı ile yazışma yapıldığını, 5510 sayılı Kanuna tabi olarak geçen hizmetlerinin ayrıntılı olarak hizmet niteliği 5510 4/1-c, 15/01/1994-14/01/2009 tarihleri arası 15 yıl, fiili hizmet zammı 3 yıl 9 ay olmak üzere toplam 18 yıl 9 ay hizmet süresi bildirildiğini, 24/02/2016 tarihli yazı ile davacıya; mülga 5434 sayılı Kanunun 32. maddesi kapsamındaki fiili hizmet süresi zammı ve 4759 sayılı kanunla 23/05/2002 tarihinden geçerli olmak üzere yaşlılık aylığı için öngörülen kademeli geçiş süresine göre emeklilik şartlarının hesaplandığını, 23/05/2002 tarihinde 2 yıl 1 ay 6 gün fiili hizmet zammı düşülerek 25 yıl, 48 yaş 5225 günü tamamladıktan sonra müracaatı halinde emeklilik işlemlerinin başlatılabileceğinin, ayrıca 5510 sayılı Kanunun 40. maddesi kapsamındaki 01/10/2008 tarihi sonrası fiili hizmet süresi zammı hesaplanarak yaştan düşülecek sürenin 11 gün olduğunun, emeklilik şartı olan 48 yaşının dolacağı 15/01/2018 tarihinden 11 gün önce 04/01/2018 tarihinde müracaat etmesi halinde emekli olabileceğinin bildirildiğini, davacının, 15/07/2015 tarihinden itibaren emekli olmasının mümkün olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. davacının itibari hizmet süresinden dilekçesinde talep ettiği şekli ile yararlanmasının yasal olarak mümkün olmadığını, davanın yasal dayanaktan yoksun olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesi tarafından, Mahkememizin 2017/285 E – 2018/434 sayılı kararının ilamının … Bölge Adliye Mahkemesi 9 Hukuk Dairesi 2018/3556 Dosya 2019/1877 Karar sayılı ilamı ile kaldırılması sonucu eksiklikler tamamlanarak, bilirkişi Umut Kahraman’dan ek rapor alınmış ve neticede davacının 24.05.2016 tarihi öncesinde tahsis talebinde bulunmadığı bu tarihte talepte bulunduğunun, 4759 sayılı kanununa göre davacının 49 yaşını doldurduğu 15.01.2019 tarihinde yaşlılık aylığına hak kazandığının tespit edildiği; kararın kaldırılması gerekçesi doğrultusunda yapılan inceleme sonucunda fazla hizmet zammı dikkate alındığında sigortalılık süresi 17 yıl ve fazlası ile 18 yıl 6 aydan az olan erkeklerin 25 yıllık sigorta süresi, 48 yaşının tamamlanması ve en az 5225 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödenmesi şartı ile yaşlılık aylığından faydalanabileceği, somut olayda ise davacı tarafça tespit ve tahsil başlangıcı olarak talep edilen tarih olan 15.07.2015 tarihinden sonra 01.03.2016 tarihinde emekli olmaya hak kazanacağının tespit edildiği görülmekle raporun denetime elverişli olduğu ve davacının talep ettiği tarih itibarıyla yaşlılık aylığına hak kazanmayacağı kanaatine ulaşılarak davanın reddine dair karar verilmiştir.
B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
… Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi, Uyuşmazlık, davacının 5434 sayılı Kanun kapsamındaki fiili hizmet zammının yaş haddinden indirilip indirilmeyeceğine ve yaşlılık aylığına hak kazanıp kazanmadığına ilişkindir.
Davanın yasal dayanaklarından olan 506 sayılı Kanunun 60. ve geçici 81. maddelerinde yaşlılık aylığından yararlanmak için; kural olarak maddede belirlenen yaşa ulaşmış olmak, belirli bir süre prim ödemek, işten ayrılmak ve talepte bulunmak koşulları öngörülmüştür. 2829 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanun’un 4. maddesindeki; “kurumlara tabi çeşitli işlerde çalışmış olanların hizmet süreleri, aynı tarihlere rastlamamak kaydıyla bu Kanuna göre aylık bağlanmasına hak kazanıldığında birleştirilir.” hükmü uyarınca çeşitli sosyal güvenlik kurumlarına tabi olarak geçen hizmet süreleri de yaşlılık aylığı bağlanmasına esas olmak üzere birleştirilmekte ve sigortalının yaşlılık aylığı bağlanması için tabi olduğu yaş, prim gün sayısı ve sigortalılık süresi tespit edilmektedir.
Diğer taraftan, 18.02.2000 tarihli ve 1997/1 E. 2000/1 K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına göre, “506 sayılı Kanun’un Ek 5. maddesinde öngörülen itibari hizmet süresinin salt sigortalılık süresine eklenmesi gerekir, ayrıca bu sürenin fiili prim ödeme gün sayısına eklenmesi söz konusu olmaz.” 506 sayılı Kanun’un Ek 39. maddesine göre de, “Ek 5 ve Ek 6 maddeleri gereğince sigortalılık süresine ilave edilen gün sayıları, beş yıldan çok olmamak üzere bu Kanun’un 60 ve Geçici 81. maddelerinde belirtilen yaş hadlerinden indirilir.”
5434 sayılı Kanunda da “itibari hizmet” kavramına yer verilmiştir. Ancak anılan Kanunun 35 ve devamı maddelerinde düzenlenen “itibari hizmet” 506 sayılı Kanun sistematiğindeki “itibari hizmet”ten farklıdır. Zira 506 sayılı Kanundaki itibari hizmet süresi, hem sigortalılık süresini uzatmakta hem de yaşlılık aylığı oranını yükseltmektedir. 5434 sayılı Kanundaki itibari hizmet süresi ise, yalnızca emekli aylığı oranını yükseltmektedir. Ancak, 5434 sayılı Kanun’da bir de “fiili hizmet zammı” kavramına yer verilmiş olup, 5434 sayılı Kanun’un 33, 34 ve 205. maddelerinde düzenlenmiştir. Söz konusu fiili hizmet zammı; hizmet süresini, emeklilik ikramiye miktarını ve emekli aylığı bağlama oranını artırmakta ve yaş haddinden de 8 yıla kadar indirim sağlamaktadır. Bu nitelikleri nazara alındığında 5434 sayılı Kanundaki fiili hizmet zammının 506 sayılı Kanundaki itibari hizmetin karşılığı olduğu, buna bağlı olarak da; 5434 sayılı Kanun fiili hizmet zammının 506 sayılı Kanun kapsamındaki hizmetlerle birleştirilmeleri durumunda sigortalılık süresine eklenmesi ve yaş haddinden de indirilmesi gerekeceği açıktır.
Yine, 506 sayılı Kanunun 62. Maddesinde “Sigortalı olarak çalıştığı işten ayrıldıktan sonra yazılı istekte bulunan ve yaşlılık aylığına hak kazanan sigortalıya bu isteğinden sonraki aybaşından başlanarak yaşlılık aylığı bağlanır…” hükmü bulunmakta olup 5510 sayılı Kanunda benzer bir düzenlemeye 28.maddede yer verilmiştir. Buna göre; “…Yukarıdaki fıkralarda belirtilen yaşlılık aylıklarından yararlanabilmek için 4.maddenin 1.fıkrasının (a) bendinde belirtilen sigortalının çalıştığı işten ayrıldıktan, … sonra yazılı istekte bulunmaları… şarttır”.
Somut olayda; davacının 15.01.1994-15.01.2009 tarihleri arasında 5400 gün, 3 yıl 9 ay fiili hizmet zammı karşılığı 1350 gün ve 2813 gün 506 sayılı Kanun ( 5510 sayılı kanun’un 4/1-a maddesi) kapsamında olmak üzere toplam 9563 gün hizmetinin bulunması; davacının son yedi yıllık fiili hizmet süresi içerisinde fazla olan hizmet süresinin 506 sayılı Kanun (5510 sayılı Kanun’un 4/1-a maddesi) kapsamındaki hizmetleri olması nedeniyle 506 sayılı Kanun kapsamında yaşlılık aylığı bağlanabilecek olması ve 2829 sayılı Kanun hükümleri gereğince, 506 sayılı Kanun kapsamındaki ve 5434 sayılı Kanun kapsamındaki hizmetleri birleştirilen davacının aylığa hak kazanma koşullarının tespitinde fiili hizmet zammı süresinin sigortalılık sürelerine ilave edilmek ve yaş haddinden de indirilmek suretiyle dikkate alınması gerekmektedir. Bu durumda, 15.01.1970 doğumlu davacının fiili hizmet zammı sürelerinin sigortalılık sürelerine ilave edilmesi sonucu bulunan sigortalılık başlangıç tarihi ise 02.01.1985 tarihidir. 506 sayılı Kanun’un Geçici 81. maddesine göre 25 yıl sigortalılık süresi, 48 yaş ve 5225 gün primi ödenmiş gün sayısı yaşlılık aylığı şartlarını sağlaması gerektiği dikkate alınarak 48 yaş haddinden, 3 yıl 9 ay fiili hizmet zammı indirildiğinde davacı 15.04.2014 tarihinde yaşlılık aylığına hak kazanmaktadır. Davacının 01.04.2015 tarihinde işten ayrılıp 24.05.2016 tarihinde yaşlılık aylığı tahsis talebinde bulunduğu, bu tarihten önce tahsis talebinin olmadığı açıktır. Bu durumda tahsis talebini takip eden aybaşı olan 01.06.2016 tarihinden geçerli olmak üzere yaşlılık bağlanmasına hak kazandığının, bu tarihten itibaren ödenmesi gereken yaşlılık aylıklarının, 5510 sayılı Kanun’un 42. maddesi gereği, 01.09.2016 tarihinden başlamak üzere her bir yaşlılık aylığının ödenmesi gereken tarihlerden itibaren yasal faizleri ile birlikte davacıya ödenmesi gerektiği kabul edilmelidir. Denilerek, davacının istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve Davanın kısmen kabulü ile; Davacıya, tahsis talep tarihini takip eden ay başı olan 01.06.2016 tarihinden itibaren 506 sayılı Kanun’un geçici 81. maddesi gereğince yaşlılık aylığı bağlanması gerektiğinin ve anılan tarihten itibaren ödenmesi gereken yaşlılık aylıklarının, 01.09.2016 tarihinden başlamak üzere, her bir aylığın ödenmesi gereken tarihlerden itibaren hesaplanacak yasal faizleri ile birlikte davacıya ödenmesi gerektiğinin tespitine, fazlaya ilişkin talebin reddine, karar verilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davalı kurum vekili, Kurum işlemlerine herhangi bir hatanın mevcut olmadığını aslen asıl ve birleşen davaların reddi yerine yazılı şekilde kabulünün usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın bozulmasını istemiştir.
V- İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
Davacı, 5434 sayılı Yasa kapsamında hak kazandığı fiili hizmet süresi zammının tamamının tahsis şartlarında sigortalılık başlangıç tarihinden geriye çekilmesi ile bulunacak sigortalılık süresine göre tabi olunması gereken yaş haddinden de düşülerek, kendisine 15.07.2015 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanmasını talep etmiştir.
Uyuşmazlık, 5434 sayılı Yasanın 32. vd. maddeleri hükümlerince hak kazanılan fiili hizmet zammının hizmet birleştirilmesi ve tahsis aşamasında nasıl dikkate alınması gerektiği ile bu sürenin 2829 sayılı Yasanın 8. Maddesi gereğince uygulanması gereken 506 Sayılı Yasa kapsamındaki tahsis işlemlerinde sigortalılık başlangıç tarihinden geriye gidilmek suretiyle sigortalılık süresine eklenip eklenmeyeceği ve bu süre üzerinden belirlenecek yaş haddinden de düşülüp düşülemeyeceği hususundadır.
Uyuşmazlığın çözümü bakımından, öncelikle davacının hak kazandığı fiili hizmet zammı kavramı, niteliği ve 5434 sayılı Yasadaki itibari hizmete ilişkin hükümlerin varlığı ile 506 sayılı Yasa kapsamında yer alan itibari hizmet süresi kavramları ile birlikte yaşlılık aylığı tahsis koşulları üzerinde durulmalıdır.
5434 Sayılı yasanın 10. Kısmında (31. ila 34. Maddeleri arasında) fiili hizmet müddeti, 11. Kısmında (35 ila 38. Maddelerinde) ise itibari hizmet süresi düzenlenmiştir.
5434 sayılı yasanın 31. Maddesinde “Fiili hizmet müddeti; iştirakçinin 30 uncu madde gereğince bu kanunla tanınan haklardan faydalanmaya başladığı tarihten itibaren tam kesenek vermek suretiyle geçirdiği müddet” olarak tanımlanmış, 32. Maddesinde; İştirakçilerin, 5434 sayılı yasa kapsamında kesenek ödenen her yılı için görevlerine göre eklenecek fiili hizmet zamları belirlenmiş ve 32’nci maddede gösterilen vazifelere yılbaşından sonra girenlerin fiili hizmet müddet zamlarının, girdikleri ay hariç olmak üzere, o yılın geri kalan ayları için ve yılsonundan önce ayrılanların fiili hizmet müddeti zamlarının, ayrıldıkları ay da dâhil olmak üzere, yılın geçmiş ayları için hesaplanacağı belirtilmiş, ayrıca fiili hizmet müddeti zamlarının, emeklilik işlemlerinde fiili hizmet sayılacağı fakat toplamının 8 yılı geçemeyeceği belirtilmiş olsa da, Lokomotif makinist ve ateşçilerin bu süreden istisna olduğu, son olarak 34. Maddesinde ise, fiili hizmet sürelerinin her yıl ilgili kurumlarınca, yılsonlarından itibaren 3 ay içinde Sandığa göndermeye ilişkin zorunluluk düzenlenmiştir.
Eklemek gerekirse; 5434 Sayılı Yasanın geçici 205. Maddesinde de, 32’inci madde gereğince fiilî hizmet sürelerine zam yapılanların bu maddede belirtilen yaş hadlerinden, hizmetlerine eklenen fiilî hizmet süresi zammı kadar indirim yapılır. Hükmü yer almaktadır.
5434 Sayılı Yasada düzenlenen “itibari hizmet” süresi ise, 35.maddede “Bu kanun gereğince bağlanacak aylıklar ve yapılacak kesenek iadesi ve toptan ödemelerin hesabında fiili hizmet müddetlerine eklenen süredir” şeklinde tanımlanmış, 36. Maddede; iştirakçilerin, görevlerine göre fiili hizmet sürelerinin her yıl için fıkralarında gösterilen itibari hizmet süreleri ekleneceği belirtilmiş ve açıkça (zamlar hariç) tutulmuş olup, toplamlarının 3 aydan az ve toplamı 5 yıldan fazla olamayacağı belirtilmiştir.
506 sayılı yasanın ek 5.maddesinde de “itibari hizmet süresi” kavramına yer verilmiş olup, bu maddede ise, “506 sayılı Kanuna göre sigortalı sayılanların, kanunda sayılan görevlerde geçen sigortalılık sürelerine, bu sürelerin her tam yılı için, hizalarında gösterilen süreler, sigortalılık süresi olarak eklenir.” hükmü ile öncelikle; 18.02.2000 tarihli 1997/1 Esas ve 2000/1 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’na göre, salt sigortalılık süresine eklenmesi gereken süre olarak tanımlanmıştır.
506 sayılı yasanın Ek 39’uncu maddesinde de “Bu Kanunun Ek 5 ve Ek 6’ncı maddeleri gereğince sigortalılık süresine ilave edilen gün sayıları, beş yıldan çok olmamak üzere bu Kanun’un 60. ve Geçici 81’inci maddelerinde belirtilen yaş hadlerinden indirilir.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Konu, son olarak 5510 sayılı yasa ile düzenlenmiş ve 01.10.2008 günü itibarıyla aynı tarihte yürürlüğe giren “Fiili hizmet süresi zammı” başlıklı 40. maddesinde, belirtilen iş yerlerinde ve işlerde çalışan sigortalıların prim ödeme gün sayılarına, bu iş yerlerinde ve işlerde geçen çalışma sürelerinin her 360 günü için karşılarında gösterilen gün sayılarının, fiili hizmet süresi zammı olarak ekleneceği, çalışmanın fiili hizmet süresi zammı kapsamında değerlendirilebilmesi için, tablonun (13) ve (14) numaralı sıralarında belirtilen sigortalılar hariç, sigortalının kapsamdaki iş yerleri ile birlikte işlerde fiilen çalışması ve söz konusu işlerin risklerine maruz kalmasının şart olduğu açıklanmıştır.
5510 Sayılı Yasanın “Malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortasına ilişkin bazı geçiş hükümleri” başlıklı geçici 1. Maddesinde yer alan “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ile 2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanununa tabi olanlar, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında, 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve diğer bağımsız çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ve bu Kanunla mülga 2926 sayılı tarımda kendi adına ve hesabına çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa tabi olanlar, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında, 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununa tabi olanlar, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında kabul edilir.” hükmü nedeniyle, tahsis koşulları bakımından davanın yasal dayanaklarından olan 506 sayılı Kanunun 60 ve geçici 81’inci maddelerinde yaşlılık aylığından yararlanmak için; kural olarak maddede belirlenen yaşa ulaşmış olmak, belirli bir süre prim ödemek, işten ayrılmak ve talepte bulunmak koşulları öngörülmüştür. Ne var ki, Anayasa Mahkemesi 2019/104 Esas, 2021/13 Karar ve 14.01.2021 tarihli kararı ile “17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasası’nın mülga 62. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “….çalıştığı işten ayrıldıktan sonra…” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline” karar vermiş ve Anayasa Mahkemesinin iptal kararının gerekçesinden de anlaşılacağı üzere işten ayrılma koşulunu özünde Anayasaya aykırı kabul etmiştir.
2829 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanun’un 4’üncü maddesindeki; “kurumlara tabi çeşitli işlerde çalışmış olanların hizmet süreleri, aynı tarihlere rastlamamak kaydıyla bu Kanuna göre aylık bağlanmasına hak kazanıldığında birleştirilir.” hükmü uyarınca çeşitli sosyal güvenlik kurumlarına tabi olarak geçen hizmet süreleri de yaşlılık aylığı bağlanmasına esas olmak üzere birleştirilmekte ve sigortalının yaşlılık aylığı bağlanması için tabi olduğu yaş, prim gün sayısı ve sigortalılık süresi tespit edilmektedir.
Yukarıda sayılan düzenlemeler birlikte irdelendiğinde; mahkemece, 2829 sayılı Yasa kapsamında hizmetleri birleştirilen ve 506 sayılı Yasa kapsamında tahsis koşulları uyuşmazlık konusu olan, davacının 5434 sayılı Yasanın 32. Vd. maddeleri hükümlerince hak kazandığı “fiili hizmet zammının” tahsis koşullarından olan yaş haddinden indirilmesine ilişkin kabul, 506 sayılı yasanın Ek 39’uncu maddesi karşısında yerinde ise de, 5434 sayılı yasada yer alan “fiili hizmet zammının”, iştirakçilerin görev yaptıkları süreler boyunca ve tam kesenek vermek suretiyle geçirdiği sürelere ilişkin olarak yapılan ek bir zam niteliğinde olduğu ve fiili hizmet süresine eklenmesi gerektiği, buna göre eklenen bu hizmetin, iştirakçilerin fiili hizmet süresini, emeklilik ikramiye miktarını ve emekli aylığı bağlama oranını artırdığı ve yaş haddinden de 8 yıla kadar indirim sağladığı, 5434 sayılı yasanın 11. Kısmında 35 vd. Maddelerinde ayrıca düzenlenmiş olan “itibari hizmet” sürelerinin de, istekle emekliye ayrılmak için gerekli olan, kadınlarda 20, erkeklerde 25 hizmet yılının hesabı ve emekli ikramiyesinin hesaplanmasında bu sürenin dikkate alınmayacağı, ancak keseneklerin iadesinde, toptan ödeme yapılmasında ödenecek paranın ve aylık bağlanmasına hak kazanılması halinde bağlanacak aylığın oranının artmasına etki ettiği dikkate alınarak, 5434 sayılı Yasanın 32.vd. maddelerinde düzenlenmiş “fiili hizmet zammının”, 506 sayılı yasadaki ve içtihadı birleştirme kararı gereğince sadece sigortalılık süresine eklenmesi gereken “itibari hizmet” süresinden farklı bir kavram olduğu açıkça anlaşılmakta olduğundan, bu sürenin 506 Sayılı Yasa kapsamında tahsise esas sigortalılığın başlangıç tarihinden geriye çekilmesi mümkün değildir. Başka bir deyişle, 5434 sayılı Yasa kapsamında hak kazanılan “fiili hizmet zammının” kişilerin fiili hizmetine eklenmesi gerektiği söylenebilir ise de, birleşen hizmetler sonrasında, 506 sayılı Yasanın 60. Ve geçici 81. Maddesindeki yaşlılık aylığı bağlanmasına ilişkin koşullar bakımından uygulama yapılırken, sigortalılık süresi yönünden, kişinin sigortalılık başlangıç tarihiden geriye doğru ekleme yapılması ile sigortalılık başlangıç tarihinin geriye çekilmesi suretiyle, ek bir sigortalılık süresine veya başkaca bir uygulama yapılmasına imkân vermediği hususu dikkate alınmalı ve buna göre tahsis koşulları yeniden irdelenmeli, sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Diğer taraftan, davacı hakkında davalı Kurumca 01.02.2018 tarihinden itibaren 506 sayılı Yasa kapsamında aylık bağlandığının ve ödenmeye devam edildiğinin anlaşılması karşısında, her ne kadar davalı kurumun yaptığı işlemlerin ve bağladığı aylığın yasal ilke ve mevzuata uygun olmadığı anlaşılsa da, bu konuda taraflar arasında bir uyuşmazlığın bulunmadığı ve bir kişinin kendisi aleyhine dava açmaya zorlanamayacağı ilkesinden hareketle mevcut aylıkla ilgili bir karar verilmesine gerek görülmemiştir. Ne var ki, davacı 15.07.2015 tarihinden itibaren aylığa müstahak olduğunun tespitini istemesi karşısında, mahkemece yazılı şekilde hüküm tesisi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve … Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun kabulüne ilişkin kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: … Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi kararının yukarıda açıklanan nedenlerle HMK’nın 373/2 maddesi gereği BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 05.04.2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.