Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2022/2249 E. 2023/3084 K. 24.03.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/2249
KARAR NO : 2023/3084
KARAR TARİHİ : 24.03.2023

MAHKEMESİ : … Bölge Adliye Mahkemesi 47. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2020/4093 E., 2021/2729 K.
KARAR : Esastan Red
İLK DERECE MAHKEMESİ : … 1. Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
SAYISI : 2015/121 E., 2019/377 K.

Taraflar arasındaki meslek hastalığından doğan maddi ve manevi tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi … tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
1. Davacı vekili dava dilekçesinde; davacıda ortaya çıkan meslek hastalığından dolayı fazlaya dair talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydıyla 1.000,00 TL maddi tazminat ile 30.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihi olan 08.06.2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

2. Davacı aynı dosya ile fazlaya ilişkin hakkını saklı tutarak 1.000-TL kıdem tazminatı talep etmiş olup İlk Derece Mahkemesince HMK 167 nci maddesi gereği işçilik alacakları ile maddi ve manevi tazminat talepleri aynı yargılamada görülemeyeceğinden davacının kıdem tazminat talebi eldeki dava dosyasından tefrik edilerek Mahkemenin 2019/349 Esas sırasına kaydedilmiştir.

II. CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesi ile davacının 14.07.2010 tarihinde müvekkili firmada imalat işçisi olarak çalıştığını, davacının çalışma arkadaşlarının, davacının daha öncesinden de belinde ve sırtında rahatsızlık bulunduğunu beyan ettiklerini, davacının davalı iş yerinde az süre ile çalıştığını, uzun süreli çalışanlarda rahatsızlıkların görünmediğini, davacının kısıtlı bir şekilde sürekli olarak değişik hastanelerden raporlar tanzim ederek hastalığını kendisi için fırsata dönüştürmeye çalıştığını, davacının maluliyetinin %14 olarak tespit edildiğini, bu oranın azaldığını özetle beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile “1- Maddi tazminat yönünden davanın reddine,

2- Manevi tazminat yönünden davanın kısmen kabul kısmen reddi ile, 5.000,00-TL manevi tazminatın ise dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı şirketten tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine,” şeklinde karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili sunmuş olduğu istinaf dilekçesi ile davacının davalı işverenlikte 14.07.2010 tarihinde polisaj bölümünde zımparacı olarak işe başladığını, bir müddet ağır beden gücü gerektiren bölümde çalıştıktan sonra 2010 yılı sonlarına doğru vibrasyon makinesinde yıkamacı olarak çalıştırılmaya başlandığını, bu bölümde de ağır beden gücü kullandığını, ilaveten sürekli olarak titreşime maruz kaldığını, 2012 yılı başlarında davacının sağ kolunda ve dirseğinde ağrılara sebebiyet verdiğini, davacıya tendomlarda zorlanma teşhisi konduğunu, buna bağlı olarak bir süre fizik tedavisi teşhisi konulduğunu, bir müddet sonra bel fıtığı teşhisi konduğunu, bel fıtığı nedeni ile 15 seans fizik tedavi gören davacının 08.06.2012 tarihinde ameliyata alındığını, … Devlet Hastanesinden 23.12.2012 tarihinde ağır işlerde çalışması uygun değildir yazılı kurul raporu alarak iş yerine sunduğunu, ardından bir müddet hafif işlerde çalıştırıldıktan sonra tekrar diş çekme makinesine verilen davacıya sürekli eğilip kalma ve makinenin titreşimine maruz kalma nedeni ile yeniden bel fıtığı ve sağ omuzda rahatsızlık çıktığını, daha sonrasında da iki defa belinden ameliyat olduğunu, 21.03.2014 tarihinde boyun fıtığının ortaya çıktığını, 26.08.2014 tarihli raporda iki bilekte de sinir sıkışması meydana geldiğinin tespit edildiğini, davacının davalı işverenin kusurlu davranışları nedeni ile meslek hastalığına yakalandığını, bu nedenle iş akdini de haklı olarak feshettiğini, davacının hastalığının meslek hastalığı olduğunu, davacının meslek hastalığına yakalanmasının asıl sebebinin işverenin iş sağlığı ve güvenliği şartları yönetmeliğine uygun çalışma koşullarını sağlamamış olması olduğunu, mahkemenin meslek hastalığı olarak kabul etmemesinin hatalı olduğunu, davacının sosyo-ekonomik durumu ve maruz olduğu elem göz önüne alındığında 5.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmiş olmasının çok düşük bir bedel olarak belirlendiğini, davacının yaşamış olduğu elem neticesinde 30.000 TL manevi tazminata hükmedilmesi gerektiğini beyan ederek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak davacının tüm taleplerinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
1.Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
“1.1. Davacı tarafından SGK aleyhine açılan maluliyet oranının tespiti davasında yapılan yargılamada, davacının maluliyetine ilişkin Adli Tıp Kurumu 3. Adli Tıp İhtisas Kurulu ve Adli Tıp Genel Kurulu kararlarının aynı yönde olduğu ve buna göre … in 08.06.2012 tarihinde ve 29.04.2013 tarihinde Lomber disk herni operasyonları geçirdiği, sözü edilen hastalığın iş ortamı dışında da azımsanmayacak sıklıkta meydana gelebildiği, mesleki şartlarda ve iş ortamında ağır kaldırma ve zorlu hareketler sonucunda oluşabileceği gibi, meslek dışında benzer hareketlerde de oluşabileceği belirlenerek mevcut Lomber disk herni hastalığının mesleki hastalık olarak değerlendirilemediğine, kişideki mevcut lateral epikondilit ve sol omuz tendinozis arızasının mesleki olduğu, ancak maluliyetini düzeyde nitelikte fonksiyonel araz tespit edilmediğinden maluliyet oranı tayinine mahal olmadığına karar verildiği, bu durumda davacı tarafın iddia ettiği lomber disk herni hastalığının mesleki olmadığına ve tespit edilen diğer rahatsızlığının ise mesleki olduğu ancak maluliyeti etkileyecek düzeyde fonksiyonel araz tespit edilmediğinden maluliyet oranı tayinine mahal olmadığına karar verildiği, aralarında çelişki olmadığı, yasal prosedüre göre meslek hastalığı olup olmadığı hususunda ya da maluliyetin tespiti için yeniden inceleme yapılmasını gerektirecek bir durum da bulunmadığı, ayrıca davacıya kurum tarafından 9.178,41 TL ödeme de yapılmışsa da, bu belirlemeler karşısında davacıya ödenen geçici iş görmezlik ödeneğinin davacıya meslek hastalığı tespit edilen rahatsızlığından kaynaklı ödendiğine ve davacı tarafça sigorta tarafından karşılanmamış zararının daha fazla olduğuna dair somut bilgi ve belge de sunulmadığı ve bu hususun da ispatlanamadığı, bu durumda davacının maddi zararının bulunmadığı, mahkemenin bu yöndeki tespit ve değerlendirmelerinin dosya içeriğine uygun olduğu davacı vekilinin istinaf itirazlarının yerinde olmadığı anlaşılmıştır.

1.2. Davacı vekili, hükmedilen manevi tazminat miktarının düşük olduğunu ileri sürmüştür. Türk Borçlar Kanunu 56 ncı madde hükmü gereğince, hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile sigortalı yakınlarına verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.

1.3. Hakim bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, davacının sürekli iş görmezlik oranı, işçinin yaşı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, hükmedilecek tutarın manevi tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda olması gerektiği gibi, yine 22.06.1996 gün 1966/7-7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde de açıklandığı üzere zarar görenin müterafik kusurunun varlığı halinde bu durumun manevi tazminatın takdirinde göz önünde bulundurulması gerekir.

1.4. Bu açıklamalar sonrasında somut uyuşmazlıkta, davacının söz konusu olay nedeniyle duyduğu manevi ızdırap ve tedavi aşamasında yaşadığı bedensel acılar, ruhsal sıkıntılar ve tarafların kusur durumları, olayın oluş şekli, olay tarihinden bu yana işleyecek faiz oranları ve tarfların ekonomik durumları dikkate alındığında mahkemece bu ilkeler göz önünde bulundurularak takdir edilen manevi tazminat miktarının makul ve dosya içeriğine uygun olduğu ve davacı vekilinin bu yöndeki istinaf itirazının yerinde olmadığı anlaşılmıştır.

1.5. Dosya kapsamı, mevcut delil durumu, ileri sürülen istinaf sebepleri ve kamu düzeni dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığından davalı vekilinin istinaf başvurusunun yerinde olmadığı anlaşılmıştır.

1.6. RAPORTÖR GÖRÜŞÜ; Yukarıda açıklanan nedenlerle mahkeme kararında usul ve yasaya aykırılık olmadığı anlaşıldığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddi gerektiği anlaşılmıştır” gerekçesine dayalı olarak;

2- “İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin 1 numaralı alt bendi uyarınca esastan reddine ” karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili sunmuş olduğu temyiz dilekçesi ile istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü itirazlarını yinelemek suretiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına, İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, meslek hastalığı nedeniyle zarara uğrayan davacının maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri,

2.6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 417 nci maddesi, 5510 sayılı Kanun’un 13, 14, 16,18 ve 20 nci maddeleri ile 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 4 üncü maddeleri,

3.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 110, 362, 366 ncı maddesi atfıyla aynı Kanun’un 352 nci maddeleri hükümleridir.

3. Değerlendirme
1. Davacı vekilinin manevi tazminata yönelik temyiz istemi yönünden,
Eldeki dava dosyasında, davacının 30.000 TL manevi tazminat isteminde bulunduğu, Mahkemece davacının bu talebi hakkında kısmen kabul ile 5.000 TL manevi tazminatın hüküm altına alındığı anlaşılmakla temyizen incelenen tazminat hükmünün; Bölge Adliye Mahkemesi karar tarihi itibari ile kesinlik sınırı olan 78.630,00 TL’nin altında kaldığı anlaşıldığından davacı vekilinin bu kısma yönelik temyiz itirazının aşağıdaki şekilde reddine karar verilmiştir.

2. Davacı vekilinin maddi tazminata yönelik temyiz istemi yönünden,
2.1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.2. Eldeki dava dosyasında, davacının maluliyet oranının arttırılmasına yönelik olarak 12.11.2014 tarihinde açmış olduğu tespit davası sonunda … 1. Asliye Hukuk Mahkemesi (İş Mahkemesi sıfatı ile) tarafından davanın reddine karar verildiği, karara karşı istinaf yoluna başvurulması üzerine … Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesi tarafından davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiği, verilen kararının temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 21.Hukuk Dairesi’nin (kapatılan) 12.03.2019 tarihli 2018/4918 Esas 2019/1918 Karar sayılı kararı ile hükmün onandığı, bu şekilde kesinleşen dava dosyası içeriğinden, maluliyet oranı ile ilgili olarak en son Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu’nun 22.12.2016 tarihli raporu ile, davacıdaki mevcut lateral epikondilit ve sol omuz tendinozis arızasının mesleki olduğu ancak maluliyeti etkileyecek düzeyde fonksiyonel araz tespit edilmediğinden maluliyet oranı tayinine mahal olmadığına şeklinde karar verildiği, işbu dava dosyasında 12.11.2019 tarihli bilirkişi heyet raporu ile davalı işverenin işçilerin iş sağlığını korumakla ve gerekli tedbirleri almakla yükümlü olması nedeniyle %100 kusurlu olduğunun tespit edildiği, İlk Derece Mahkemesi tarafından davacının meslek hastalığı nedeniyle herhangi bir maluliyeti tespit edilmediğinden kesinleşen Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu’ nun 22.12.2016 tarihli 2067 Karar sayılı raporu da gözetilerek davacının maddi tazminat talebinin reddedildiği anlaşılmaktadır.

2.3.Somut olayda; İlk Derece Mahkemesince davacı sigortalının dava konusu rahatsızlık nedeniyle çalışamadığı, raporlu olduğu günler dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır. Bu durumda, davalı şirketin %100 kusurluluğuna ilişkin oranı temyiz etmediği, bu oran üzerinden davacı yararına kazanılmış hak doğduğu da gözetilerek geçici iş göremezlik ödeneği dönemine ilişkin olarak maddi zarar hesabı yapılıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekmektedir.

2.4. Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

2.5. O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve … Bölge Adliye Mahkemesi 47. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararı kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davacı vekilinin hükmedilen manevi tazminata yönelik temyiz dilekçesinin miktardan REDDİNE,

2.Davacı vekilinin hükmedilen maddi tazminata yönelik temyiz istemlerine yönelik olarak,

2.1. İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

2.2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Temyiz harcının istek halinde ilgilisine iadesine,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

24.03.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.