YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/2081
KARAR NO : 2022/5866
KARAR TARİHİ : 19.04.2022
Mahkemesi : Elazığ İş Mahkemesi
Dava, 1479 sayılı kanun kapsamında sigortalılık süresi ve yaşlılık aylığı tahsisi istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı, davacı vekili ve davalı SGK vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, … Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince, davalı SGK vekilinin istinaf başvurusunun reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmiştir.
… Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince verilen kararın, davalı SGK vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM
Davacı vekili, davalı Kurumun vergi kaydı olmadığı gerekçesiyle iptal ettiği 01.10.1985-01.07.1988 tarihleri arasındaki bağkur sigortalılığının geçerli olduğunun tespitine, zorunlu bağkur sigortalısı sayılmaz ise, iyi niyetli olarak tüm prim ve gecikme cezalarının ödediğinden bahisle iptal edilen sürenin isteğe bağlı bağkur’lu sayılmasına ve 28.02.2017 tarihli tahsis talebinin geçerli olduğunun tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II-CEVAP
Davalı SGK vekili cevap dilekçesinde özetle, Kurum işlemlerinde hukuka aykırılık bulunmadığını belirterek, davanın reddini istemiştir.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
Mahkemece, yapılan yargılama sonunda, davanın kısmen kabulü ile;
1- Davacının zorunlu Bağ-Kurlu sayılma talebinin reddine,
2-Davacının isteğe bağlı Bağ-Kurlu sayılma talebinin kabulüne, 01/10/1985-01/07/1988 tarihleri arası döneme ilişkin isteğe bağlı Bağ-kurlu sayılmasına ve 28/02/2017 tarihli davalı kuruma sunulan tahsis talebinin geçerli olduğunun tespitine, karar verilmiştir.
B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Dosya delillerinin birlikte değerlendirilmesinde; davalı kurumun 1985 yılında re’sen Bağ-Kur’a giriş bildirgesi düzenlemek suretiyle 01.10.1985 tarihi itibarıyla davacıyı Bağ-Kur kapsamına aldığı ve 01.07.1988 tarihine kadar da bu kapsamda saydığı ve bu süreye ilişkin prim ve gecikme cezalarının da 2006 yılında davacı tarafından ödendiği ve prim tahsilatından sonra 11 yıl süre ile bir ihtilaf yaşanmadığı, davacının tahsis talebi üzerine kurumun yeniden araştırma yaparak, davacının 01.10.1985 -01.07.1988 dönemi Bağ-Kur sigortalılığını iptal ettiği, buna göre davacının 1479 sayılı Kanun kapsamındaki şahsi sicil dosyasının (özellikle; 1479 sayılı Kanuna göre Bağ-Kur’a giriş bildirgesi, prim ödemelerine ilişkin belgeler dahil tüm kayıt ve belgeleri içerecek şekilde) eksiksiz bir suretinin celbedildiği, sigortalılık iptali yapılan 01.10.1985- 01.07.1988 tarihleri arasında kalan dönemde davacının esnaf siciline veya meslek kuruluşuna kaydı olmadığı, sicil ve veya oda kaydına konu faaliyeti kendi nam ve hesabına yürütmediği ve sigortalı sayılmasını gerektirecek başka bir faaliyetinin bulunmadığı, böylece Kanunun 24 ve 25. maddelerinde düzenlenen sigortalı olma koşullarını taşımadığından zorunlu Bağ-Kur sayılma talebinin kurum tarafından reddedildiği tespit edilmiştir.
Dava konusu uyuşmazlığa ilişkin; 5510 sayılı Kanunun “Uzun vadeli sigorta kolları bakımından sigortalılık süresi” başlıklı 38. maddesi, “(Değişik birinci fıkra: 17/4/2008-5754/24 md.) Malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarının uygulanmasında dikkate alınacak sigortalılık süresinin başlangıcı; sigortalının, mülga 2/6/1949 tarihli ve 5417 sayılı İhtiyarlık Sigortası Kanununa, mülga 4/2/1957 tarihli ve 6900 sayılı Malûliyet, İhtiyarlık ve Ölüm Sigortaları Hakkında Kanuna, 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa, 2/9/1971 tarihli ve 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununa, 17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanununa, bu Kanunla mülga 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa ve 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununa, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun geçici 20 nci maddesi kapsamındaki sandıklara veya bu Kanuna tâbi olarak malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi olarak ilk defa kapsama girdiği tarih olarak kabul edilir. Uluslararası sosyal güvenlik sözleşmeleri hükümleri saklıdır.
Bu Kanunun uygulanmasında 18 yaşından önce malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tâbi olanların sigortalılık süresi, 18 yaşını doldurdukları tarihte başlamış kabul edilir. Bu tarihten önceki süreler için ödenen malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primleri, prim ödeme gün sayılarının hesabına dahil edilir…” hükmünü içermektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 03.02.2010 tarih, 2010/10-23 esas, 2010/59 karar sayılı ilamında; “20.4.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 sayılı Yasa ile yapılan düzenlemede, kendi adına ve hesabına çalışma koşuluna ek olarak “…gerçek ve götürü usulde gelir vergisi mükellefi olanlar” için mükellefiyetin başlangıç tarihinden, “kendi adına ve hesabına bağımsız olarak çalışmakla beraber gelir vergisinden muaf olanlardan kanunla kurulu meslek kuruluşlarına usulüne uygun olarak kayıtlı olanlar” kayıt oldukları tarihten itibaren sigortalı sayılmaktadırlar…
Ne var ki; 1479 sayılı Yasaya 2654 sayılı Yasa ile eklenen Ek Geçici 13. madde ile, “…sigortalılık niteliği taşıdıkları halde bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar kayıt ve tescilini yaptırmamış olanların her türlü hak ve mükellefiyetleri bu Kanunun yürürlüğe girdiği (20.4.1982) tarihinde” başlayacaktır hükmü getirilmiştir.
22.3.1985 tarihinde yürürlüğe giren 3165 sayılı Yasa ile yapılan değişiklikte ise, bu kez; “gerçek ve götürü usulde gelir vergisi mükellefi olanlar, Esnaf ve Sanatkarlar Siciline kayıtlı bulunanlar veya kanunla kurulu meslek kuruluşuna usulüne uygun kayıtlı bulunanlar” dan, gelir vergisi mükellefi olanlar, mükellefiyetin başlangıç tarihinden, gelir vergisinden muaf olanlar ile vergi kaydı bulunmayanlar da Esnaf ve Sanatkarlar Siciline veya kanunla kurulu meslek kuruluşlarına kayıt oldukları tarihten itibaren kendiliğinden sigortalı sayılmışlardır.
619 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile getirilen düzenlemelerin, anılan KHK’nin Anayasa Mahkemesi’nce iptalinden sonra 4956 sayılı Yasa ile yapılan değişiklikle bu kez; gerçek ve basit usulde gelir vergisi mükellefi olanlar, mükellefiyet tarihinden, gelir vergisinden muaf olanlardan Esnaf ve Sanatkarlar Sicili ile birlikte kanunla kurulu meslek kuruluşuna usulüne uygun kayıt olanlar ise, talep tarihinden itibaren zorunlu sigortalı olarak Yasa kapsamına alınmışlardır.
Gerçekten, 01.04.1972 tarihinde yürürlüğe giren 1479 Sayılı Yasa’nın 24.maddesine göre; bir kimsenin, zorunlu Bağ-Kur sigortalısı olması için, meslek kuruluş kaydı ile birlikte, kendi adına ve hesabına bağımsız çalışması gerekmektedir.
Öte yandan; 20.04.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 Sayılı Yasa’nın 6.maddesi ile değişik 1479 Sayılı Yasa’nın 24.maddesinde, zorunlu Bağ-Kur sigortalısı olmak için, ticari kazanç veya serbest meslek kazancı dolayısıyla gerçek veya götürü usulde gelir vergisi mükellefi olması, gelir vergisinden muaf olanlarında meslek kuruluşuna kayıtlı olması hükmü yer almaktadır.
Görüldüğü üzere; 20.04.1982 tarihinde yapılan değişiklikle; değişiklikten, önceki mevzuatın öngördüğü koşullara sahip olan sigortalıların, sigortalılıklarına son vermemekte; değişikliğin yürürlüğe girdiği, 20.04.1982 tarihinde, Bağ-Kur’a yeni kayıt ve tescil edilecekler için yeni, düzenlemeler öngörmektedir. Tersinin kabulü, kazanılmış hakları ortadan kaldırmak olur ki, bu durumun kabulüne, yasaca ve hukukça olanak olmadığı ortadır. Kaldı ki, 2654 Sayılı Yasa’nın 6. Maddesi ile 1479 Sayılı Yasa’nın 24. Maddesinde yapılan değişiklikte, vergi mükellefi olmayan vergiden muaf olanlardan, kanunla kurulu meslek kuruluşlarına kayıtlı olanlarında, zorunlu Bağ-Kur sigortalısı sayılacağı açıktır.
Her ne kadar; 1479 Sayılı Yasa’da geçmiş Bağ-Kur hizmetlerinin tesbitine olanak tanıyan bir düzenleme bulunmamakta ise de; dava konusu olayda olduğu gibi, uyuşmazlık konusu dönemin önce kabul edilip sonra iptal edilmesi karşısında Bağ-Kur hizmetinin tespiti değil, kurum işleminin iptalinin amaçlandığının kabulü gerekir.
Hal böyle olunca; uyuşmazlık konusu döneme ilişkin primler Kurumca tahsil edilip uzun süre kullanılmış ise bu halde davalı Kurum’un yapmış olduğu iptal işleminde iyiniyetli olduğu kabul edilemez. Daha açık ifadeyle; davacıyı kendi hatalı işlemi nedeniyle yıllarca sigortalı sayan Kurum’un, davacıya sigortalı olduğu inancını verdikten sonra yaptığı yanlışlığın farkına vararak sigortalılık süresini indirmesi 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesinde düzenlenmiş olan “herkesin haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorunda bulunduğu” ilkesine aykırı bulunduğu belirgindir.
Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 01.10.1997 gün ve 1997/10-578-758, 03.12.2008 gün ve 2008/1-732-736, 23.05.2001 gün ve 2001/21-420-430, 11.11.2009 gün ve 2009/10-412-510 sayılı kararlarında da aynı prensipler benimsenmiştir.”
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 31.05.2017 tarih, 2015/21-1553 esas 2017/1038 karar sayılı ilamı ile; “Yukarıda yapılan açıklamaların ışığında, davacının dava konusu dönemde vergi kaydının bulunmaması nedeniyle zorunlu sigortalılık koşullarını taşımadığı açıktır. Esnaf ve sanatkâr siciline yöntemince kayıtlı olmayan veya vergi kaydı ya da oda üyeliği bulunmayan davacının Esnaf Bağ-Kur sigortalılığın için başlangıçta aranan şartlarını taşımadığı gibi bu şartları taşımadığını bilmesine rağmen Bağ-kur sigortalığının tescili amacıyla Kuruma başvurması da Medeni Kanunun 2. maddesi uyarınca objektif iyiniyet kuralının olayda uygulanmasını olanaksız kılmaktadır. Davacının vergi kaydı bulunmadığı halde vergi kaydı varmış gibi sigorta tescili yapılarak prim ödenmesi ile sigortalılık elde edebilmesi mümkün değildir.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, davacıyı kendi hatalı işlemi nedeniyle yıllarca sigortalı sayan Kurumun, davacıya sigortalı olduğu inancı ve güvenini verdikten ve uyuşmazlık konusu döneme ilişkin primleri tahsil ederek uyuşmazlık çıkarmaksızın uzun süre kullandıktan sonra sigortalılık sürelerini iptalinin kabulünün mümkün bulunmadığı, Medeni Kanunun 2. maddesi uyarınca davacının iyi niyetinin korunmasının ve uyuşmazlık konusu dönemde sigortalı sayılmasının gerektiği,” belirtilmiştir.
Somut olayda; davalı kurumun kendi hatalı işlemi nedeniyle davacıyı yıllarca sigortalı sayması, davacıya sigortalı olduğu inancını verdikten sonra yaptığı yanlışlığın farkına vararak sigortalılık süresini indirmesinin, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesinde düzenlenmiş olan “herkesin haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorunda bulunduğu” ilkesine aykırı olduğu, bu nedenle davalı kurumca davacının 01.10.1985-01.07.1988 dönemi Bağ-Kur sigortalılığının iptal edilmesi işleminin yerinde olmadığı ve davacının 28/02/2017 tarihli davalı kuruma sunduğu tahsis talebinin geçerli olduğu sonucuna varılarak davalı vekilinin istinaf talepleri yerinde görülmemiştir. Diğer taraftan Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararlarında da açıkça belirtildiği üzere davacının “zorunlu Bağ Kur sigortalısı” olarak sayılması gerekirken hüküm fıkrasında “isteğe bağlı Bağ Kur sigortalısı” olarak belirtilmesi ve terditli olarak açılan davada asli talebin reddi ve fer’i talebin kabulüne karar verildiği ve tek bir mahkeme kararı mevcut olduğu halde davacı aleyhinde yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesi hatalı bulunmuştur. (Yargıtay 21. HD, 20.06.2019 tarih, 2018/3559 esas, 2019/4610 karar, Yargıtay 8. HD, 12.12.2018 tarih, 2018/12122 esas, 2018/20052 karar)
Belirtilen nedenle HMK’nin 353/1-b maddesinin (2) numaralı alt bendinde yazılı, “Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verileceğine ilişkin düzenleme dikkate alınmak sureti ile davalı vekilinin istinaf taleplerinin reddi, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile kararın HMK’nin 353/1-b maddesinin (2) numaralı alt bendi uyarınca kaldırılması ve düzeltilerek yeniden karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM:
1- Davalı … vekilinin istinaf başvurusunun reddine,
2-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b maddesinin (2) numaralı alt bendi uyarınca Elazığ İş Mahkemesi’nin 19/11/2020 tarih ve 2020/239 Esas – 2020/573 karar sayılı ilamının kaldırılarak, düzeltilerek esas hakkında yeniden karar verilmesi suretiyle;
2-a-Davanın kabulüne; davacının 01/10/1985-01/07/1988 tarihleri arası döneme ilişkin zorunlu Bağ-Kur sigortalısı sayılmasına ve 28/02/2017 tarihli davalı kuruma sunulan tahsis talebinin geçerli olduğunun tespitine,
2-b) Davalı Kurum harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına,
2-c) Davacı tarafça yatırılan toplam 62,80-TL harcın kararın kesinleşmesini müteakip talep halinde davacı tarafa iadesine,
2-d)Davacı tarafça yapılan toplam 567,50-TL yargılama giderinden davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-e)Davacı yargılama sırasında kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. uyarınca 4.080,00 TL vekalet ücretinin davalı taraftan alınarak davacı tarafa verilmesine,
2-f)Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan/kalan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra talep halinde sahibine iadesine,
3-) Davalı Kurum harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına,
4-)İstinaf gider avansının kullanılmayan kısmının HMK’nin 333/1. maddesi uyarınca davacıya iadesine,
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ
Davalı SGK vekili, Bölge Adliye Mahkemesince eksik inceleme ve hatalı değerlendirme ile karar verildiğini belirterek, hükmün bozulmasını istemiştir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME
Davacının 29.11.1993-28.02.2017 tarihleri arasında kesintili 506 sayılı kanun kapsamında sigortalılık süresi bulunduğu, vergi kaydı esas alınarak 18 yaşını doldurduğu 01.10.1985 tarihinde Bağ-Kur sigortalısı olarak tescil edildiği, 23.02.1983-02.01.1984 tarihleri arasında bakkaliye faaliyetinden dolayı vergi kaydının bulunduğu, Kurumca 15.03.2017 tarihli işlemle davacının 01.10.1985 tarihinden sonra vergi, oda ve sicil kaydı bulunmadığından bahisle 01.10.1985-01.07.1988 tarihleri arasındaki sigortalılık süresinin iptal edildiği, davacının ilk prim ödemesinin 17.05.2006 tarihinde başladığı anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık davacının, vergi, oda ve sicil kaydı bulunmayan 01.10.1985-01.07.1988 dönemlerde Bağ-Kur sigortalılığının bulunup bulunmadığı ve akabinde tahsis şartlarının oluşup oluşmadığıdır.
1479 sayılı Kanunda, 506 sayılı Kanunun 79. maddesine paralel geçmişe yönelik sigortalılık tesciline imkan veren yasal düzenleme bulunmadığından anılan sigortalılık niteliğine sahip olunmadığı döneme ait prim borçlarının daha sonraki tarihlerde Kurumca hatalı olarak geriye dönük tahsil edilmesi de ilgiliye zorunlu sigortalılık hakkı kazandırmaz.
Davacının ilk prim ödemesi 17.05.2006 tarihinde yapılmış olup, bu primlerin Kurum tarafından uzun süre kullanıldığından bahsedilemeyeceğinden, anılan ödemeler nedeniyle Medeni Kanunun 2. maddesinden hareketle geçmişe yönelik 01.10.1985-01.07.1988 tarihleri arası zorunlu sigortalılık verilmesi mümkün bulunmamaktadır.
Ne var ki, sigortalıların amacının uzun vadeli sigorta kollarından sağlanacak haklara ulaşmak olduğu değerlendirildiğinde, talebin varlığı halinde ödenen primlerin ödeme tarihinden itibaren karşıladığı süreye isteğe bağlı sigortalılık verilerek bu çerçevede tahsis talebi irdelenip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı SGK vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve … Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: … Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi kararının yukarıda açıklanan nedenlerle HMK’nın 373/2 maddesi gereği BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 19/04/2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.