Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2022/1644 E. 2022/5855 K. 19.04.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/1644
KARAR NO : 2022/5855
KARAR TARİHİ : 19.04.2022

Bölge Adliye
Mahkemesi : … Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
No : 2020/531-2021/1646
İlk Derece
Mahkemesi : … 16. İş Mahkemesi

Dava, hizmet ve sigorta primine esas kazanç tespiti istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı, davalı … Elektronik Bilg. San. Tic. Ltd. Şti. ve fer’i müdahil SGK vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, … Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince, istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
… Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince verilen kararın, davalı … Elektronik Bilg. San. Tic. Ltd. Şti. ve fer’i müdahil SGK vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM
Davacı vekili, davacının davalı … Elektronik ve Bilgisayar San. Ltd. Şti. bünyesinde 12.05.2012-31.03.2015 tarihleri arasında Yazılım Satış Müdürü olarak en son 2.300 TL ücretle çalıştığını, ancak hizmetlerinin Kuruma bildirilmediğini, bir kısım ücretlerinin banka kanalıyla bir kısmının da elden ödendiği ileri sürerek, davacının davalı işyerinde 12.05.2012-30.04.2013 tarihleri arasında çalıştığının ve sigorta başlangıç tarihinin 12.05.2012 tarihi olduğunun tespiti ile 30.04.2013-31.03.2015 tarihleri arasındaki hizmetlerinin gerçek ücret üzerinden tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II-CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, davacının sigortalı olarak tescilinin yapılmasını istediği dönemde, davalı şirket ile aralarında herhangi bir hizmet akdinin bulunmadığını, davacının dışarıdan davalı şirkete kütüphanecilik hizmeti (katalog bilgileri girişi ve evrak tarama işleri) verdiğini, parça başı işe göre ücretinin ödendiğini, davacı ile davalı şirket arasındaki iş akdinin 30.04.2013 tarihinde kurulduğunu, sigortasının da aynı tarihte başlatıldığını, primlerinin Kuruma gerçek ücret üzerinden bildirildiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Feri müdahil Kurum vekili cevap dilekçesinde özetle, zaman aşımı, hak düşürücü süre, derdestlik, husumet, görev ve yetki itirazları yanında, Kurum işlemlerinde herhangi bir eksiklik bulunmadığını belirterek, davanın reddini istemiştir.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
Mahkemece yapılan yargılama sonunda, davanın kabulü ile;
1- a) Davacının … sicil sayılı davalı işyerinde kuruma bildirilen süreler dışında 12.05.2012-29.04.2013 tarihleri arasında 349 gün daha hizmet akdine dayalı olarak çalıştığının tespitine,
b) Davacının, davalı işyerinde prime esas gerçek kazancının her bir ay için 12.05.2012-31.03.2015 tarihleri arasında bilirkişi …’in 14.11.2019 tarihli rapor ekindeki Ek-1 çizelgenin “Fark Pek” sütünunda belirtilen miktarlar karar eksik bildirildiğinin tespitine, Bilirkişi …’in 14.11.2019 tarihli rapor ve ekindeki Ek-1 çizelgenin kararın eki sayılmasına, karar verilmiştir.
B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşıldığından, davalı şirket vekili ve fer’i müdahil Kurum vekilinin istinaf başvurularının esastan reddine, karar verilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ
Davalı vekili, davacının tespitini istediği dönemde, davalı şirket ile aralarında hizmet akdinin unsurlarının bulunmadığını, bu durumun tanık beyanları ile de sabit olduğunu, davacının dışarıdan davalı şirkete yaptığı parça başı işlere göre ücretinin ödendiğini, dosyaya ibraz edilen Personel Oryantasyon Eğitim Kayıt Formu, Varlık Teslim ve Gizlilik Beyan Formu ile İş Sözleşmesinde davacının işe başlama tarihinin 30.04.2013 olarak belirtildiğini, bu belgelerde davacının imzası bulunduğunu belirterek, usul ve yasaya aykırı verilen kararın temyizen bozulmasını istemiştir.
Fer’i müdahil Kurum vekili, mahkemece eksik inceleme ve araştırma ile verilen kararın temyiz incelemesi sonucu bozulmasını istemiştir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME
1982 Anayasası 142/3 maddesinde “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.” şeklinde düzenleme mevcuttur.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297/1-c. maddesinde, bir mahkeme hükmünün kapsamının ne şekilde olması gerektiği açıklanmıştır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Hükmün Kapsamı” başlıklı 297. maddesinde :
“(1) Hüküm “Türk Milleti Adına” verilir ve bu ibareden sonra aşağıdaki hususları kapsar:
a)Hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları ile sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğini.
b)Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerini.
c)Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri.
ç)Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini.
d)Hükmün verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin imzalarını.
e)Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi.
(2)Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” şeklinde düzenleme getirilmiştir.
Yine 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 298. maddesinde de hüküm kısmında iki tarafa yükletilen hak ve borçların tereddüde yer vermeyecek şekilde belirtilmesi zorunluluğu tekrarlanmıştır. HMK’nın “Hükmün yazılması” başlıklı 298. maddesi;
“(1) Hüküm, hükmü veren hâkim, toplu mahkemelerde başkan veya hükme katılmış olan hâkimlerden başkanın seçeceği bir üye tarafından yazılır.
(2) Gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz.
(3) Hükümde gerekçesi ile birlikte karşı oya da yer verilir.
(4) Hüküm, hükmü veren hâkim veya hâkimler ile zabıt kâtibi tarafından imzalanır.”
Mahkeme kararı kanunda açıkça belirtilmiş unsurları ihtiva etmeli ve belli bir şekle uygun olarak yazılmalıdır. Kararda bulunması gereken hususlar HMK 297. maddede ayrıntılı olarak tek tek sayılarak gösterilmiştir. Bunun sebebi, kararın açık ve gerekçeli olması, infazı kabil olması ve hukuki dinlenilme hakkının yerine getirilmesidir. 298. maddeye göre de gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacaktır.
Kararda yazılması gereken en önemli unsurlardan birisi de hüküm sonucudur. Zira hüküm sonucu, davacının somut talepleri hakkında infaz edilebilecek ve kesin hükme konu olabilecek şekilde kaleme alınmalıdır. Madde 297/2 “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir”.
Yukarıda yapılan açıklamalar gereğince, hükümde taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde, infaza elverişli olarak gösterilmesi zorunludur. Eldeki davada, mahkemece verilen kararın gerekçesinde bilirkişi raporuna itibar edildiği belirtilmiş olmakla, hüküm kısmında da aynı rapora atıf yapılması ve bilirkişi raporunun kararın eki sayılması yukarıda anılan Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297. maddesine aykırılık teşkil ettiğinden usul ve yasaya aykırı kararın bozulması gerekmektedir.
O hâlde, davalı ve fer’i müdahil Kurum vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve … Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin istinaf başvurularının esastan reddine ilişkin kararı kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm sair yönleri incelenmeksizin bozulmalıdır.
SONUÇ : … Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi kararının HMK’nın 373/1 maddesi gereği kaldırılarak, temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle sair yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde ilgilisine iadesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, 19.04.2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.