Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2022/14217 E. 2023/1452 K. 21.02.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/14217
KARAR NO : 2023/1452
KARAR TARİHİ : 21.02.2023

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/729 E., 2022/1796 K.


HÜKÜM/KARAR : Esastan red
İLK DERECE MAHKEMESİ : Kayseri 10. İş Mahkemesi
SAYISI : 2021/8 E., 2021/100 K.

Taraflar arasındaki iş kazasından kaynaklı maddi ve manevi tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabul ve kısmen reddine karar verilmiştir.

Kararın davalı … ve davalı … Day.Tük…A.Ş. vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı … ve davalı … Day.Tük…A.Ş. vekili tarafından temyiz edilmekle; süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi … tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesi ile; davacının 20.07.2013 günü meydana gelen iş kazasında sürekli iş göremezliğe uğradığını iddia ederek 30.000,00 TL maddi, 50.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davacı vekili yargılama sırasında 16.07.2021 tarihli dilekçe ile maddi tazminat talebini toplam 420.430.00 TL’ye çıkarmıştır.

II. CEVAP
1.Davalı … ve … Dayanıklı Tük. Mal ve İç Dış Tic. vekili cevap dilekçesi ile; davacının geçirdiği iş kazasında müvekkillerinin hiçbir kusur ve ihmali bulunmadığını, işçinin kendi dikkatsiz ve hatalı davranışı sonucu kusurlu olarak iş kazası geçirdiğini, dava konusu olayın iş hukukundan kaynaklanan bir olay olup, görevli mahkemenin İş Mahkemeleri olduğunu, öncelikle görevsizlik kararı verilmesini, haksız olan davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

2. Davalı …vekili cevap dilekçesi ile; davalı şirketin müvekkili şirket nezdinde 27.08.2012-27.08.2013 başlangıç ve bitiş tarihli 202516127/0 nolu poliçe ile işveren mali sorumluluk sigorta poliçesi ile sigortalı olduğunu, müvekkili şirketin sorumluluğunun poliçe özel ve genel şartları, poliçe limiti ve muafiyet çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğini, poliçe gereği şahıs başına mali sorumluluk azami teminat limitinin 150.000,00 TL ile sınırlı olduğunu, teminat limitlerini bildirmelerinin davayı kabul anlamında olmadığını, müvekkili şirketin sorumluluğunun sigortalısının kusuru ve poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, Yasa ve Yargıtay kararları gereğince sosyal güvenlik kurumu tarafından iş kazası kolundan yapılan ödemelerin davacının tazminat taleplerinden indirilmesi gerektiğini, manevi tazminat talebinin fahiş olduğunu, davacının müterafik kusurunun tazminattan düşülmesi gerektiğini, davayı kabul anlamına gelmemek üzere müvekkili şirketin yalnızca dava tarihinden itibaren faizden sorumlu olabileceğini savunarak haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Davanın kısmen kabulü ile;
1- 420.430,00 TL maddi tazminatın 20.07.2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı … Aş’nin poliçede belirtilen miktarla sınırlı olmak üzere davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,

2- 45.000,00 TL manevi tazminatın 20.07.2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı … Aş’nin poliçede belirtilen miktarla sınırlı olmak üzere davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,

3-Fazlaya ilişkin manevi tazminat isteminin reddine, karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde … ve Ser Dayanıklı Tük. Mal ve İç Dış Tic. vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Davalılar … Dayanıklı Tüketim ve … vekili istinaf dilekçesinde özetle: meydana gelen kazanın davacı işçinin dikkatsizliği sonucunda gerçekleştiğini, halbuki davacı işçiye iş güvenliği eğitimi verildiğini, meydana gelen kaza ile davalıların sorumluluğu arasında illiyet bağının bulunmadığını, kusur oranlarının hatalı olduğunu, manevi tazminat miktarının yüksek olduğunu istinaf sebepleri olarak ileri sürmüştür.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; dosya içeriğine göre, davacı işçinin davalılar yanında çalışırken iş kazası geçirdiği, kaza sonrasında SGK ‘nın tahkikat raporuna göre davalıların yüzde 100 oranında kusurlu olduğunun bildirildiği, Mahkeme tarafından aldırılan bilirkişi heyet raporuna göre ise davalıların toplam yüzde 90 davacı işçinin ise yüzde 10 oranında kusurlu olduğunun belirtildiği, ardında Mahkemenin aynı heyetten ek rapor aldığı ek raporda da kusur oranlarının tekrar edildiği , davacının ATK üst kuruluna göre iş göremezlik oranının yüzde 37 olduğu, bu kusur ve iş göremezlik oranına göre 45.000,00 TL manevi tazminatın makul olduğunun anlaşıldığı, ilk derece mahkemesinin kabul ve değerlendirmesinin yerinde olduğu gerekçesiyle;

Davalı … ve davalı … Day.Tük…A.Ş. vekilinin Kayseri 10. İş Mahkemesinin 30.11.2021 tarih ve 2021/8 Esas – 2021/100 Karar sayılı kararına yönelik istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b maddesinin (1) numaralı alt bendi uyarınca esastan reddine, karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı … ve davalı … Day.Tük…A.Ş. vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davalı … ve davalı … Day.Tük…AŞ vekili temyiz dilekçesinde özetle; meydana gelen kazanın davacı işçinin dikkatsizliği sonucunda gerçekleştiğini, halbuki davacı işçiye iş güvenliği eğitimi verildiğini, meydana gelen kaza ile davalıların sorumluluğu arasında illiyet bağının bulunmadığını, kusur oranlarının hatalı olduğunu, manevi tazminat miktarının yüksek olduğunu beyan ederek, kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, sigortalının sürekli iş göremezliğe uğraması nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 371 inci maddeleri, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanun’un 74 ve 417.maddesi, 5510 sayılı Kanun’un 13 üncü maddesi, 4857 sayılı İş Kanun’un 77 inci maddesi ile 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun’un 4 üncü maddeleri.

3. Değerlendirme
1. İnsan yaşamının kutsallığı çevresinde işverenin, işyerinde işçilerin sağlığını ve iş güvenliğini sağlamak için gerekli olanı yapmak ve bu husustaki şartları sağlamak ve araçları noksansız bulundurmakla yükümlü olduğu 4857 sayılı İş Kanunu’nun 77 inci maddesinin açık buyruğu iken, 4857 sayılı Kanun’un 77 inci ve devamı bir kısım maddeleri 30.06.2012 tarih ve 28339 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 37 inci maddesiyle, 01.01.2013 tarihinde yürürlüğe girmek üzere yürürlükten kaldırılmış olup, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, işverenin sağlık ve güvenlik önlemlerini alma yükümünü daha ayrıntılı bir biçimde düzenlemiştir.

2. Buna göre, 6331 sayılı Kanun’un “İşverenin Genel Yükümlülüğü” kenar başlıklı 4 üncü maddesinde:
“İşveren, çalışanların işle ilgili sağlık ve güvenliğini sağlamakla yükümlü olup bu çerçevede;

a)Mesleki risklerin önlenmesi, eğitim ve bilgi verilmesi dahil her türlü tedbirin alınması, organizasyonun yapılması, gerekli araç ve gereçlerin sağlanması, sağlık ve güvenlik tedbirlerinin değişen şartlara uygun hale getirilmesi ve mevcut durumun iyileştirilmesi için çalışmalar yapar.

b)İş yerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerine uyulup uyulmadığını izler, denetler ve uygunsuzlukların giderilmesini sağlar.

c)Risk değerlendirmesi yapar ve yaptırır.

ç)Çalışana görev verirken, çalışanın sağlık ve güvenlik yönünden işe uygunluğunu gözönüne alır.

d)Yeterli bilgi ve talimat verilenler dışında ki çalışanların hayati ve özel tehlike bulunan yerlere girmemesi için gerekli tedbirleri alır.” hükmü düzenlenmiştir.

Aynı Kanun’un 5 inci maddesinde de risklerden korunma ilkeleri düzenlenmiştir. Buna göre maddede, “İşverenin yükümlülüklerinin yerine getirilmesinde aşağıdaki ilkeler göz önünde bulundurulur:

a)Risklerden kaçınmak,

b)Kaçınılması mümkün olmayan riskleri analiz etmek,

c)Risklerle kaynağında mücadele etmek,

ç)İşin kişilere uygun hale getirilmesi için iş yerlerinin tasarımı ile iş ekipmanı, çalışma şekli ve üretim metotlarının seçiminde özen göstermek, özellikle tekdüze çalışma ve üretim temposunun sağlık ve güvenliğe olumsuz etkilerini önlemek, önlenemiyor ise en aza indirmek,

d)Teknik gelişmelere uyum sağlamak,

e)Tehlikeli olanı, tehlikesiz veya daha az tehlikeli olanla değiştirmek,

f)Teknoloji, iş organizasyonu çalışma şartları, sosyal ilişkiler ve çalışma ortamı ile ilgili faktörlerin etkilerini kapsayan tutarlı ve genel bir önleme politikası geliştirmek,

g)Toplu korunma tedbirlerine, kişisel korunma tedbirlerine öncelik vermek,

ğ)Çalışanlara uygun talimatlar vermek.” hükmü yer almaktadır.

3. Görüldüğü üzere, işverenin çalışanlarla ilgili sağlık ve güvenliği sağlama yükümünün genel çerçevesi, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 4 üncü maddesinde çizilmiştir. Bu çerçevede işverenin, “çalışanların işle ilgili sağlık ve güvenliğini sağlamakla yükümlü” olduğu belirtildikten sonra, yapacağı ve uymakla yükümlü bulunacağı birtakım esaslara yer verilmiştir. Bunun gibi 5 inci maddede, işverenin anılan yükümlülükle gerçekleştireceği korunma sırasında uyacağı ilkeler belirlenmiştir. 10. maddede ise, işyerinde sağlık ve güvenlik sağlanırken, işverenin yapacağı risk değerlendirmesi çalışmasında dikkate almakla yükümlü bulunduğu hususlar belirlenmiştir (Hukuk Genel Kurulu’nun 09.10.2013 tarih 2013/21-102 Esas 2013/1456 sayılı kararı).

4. 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 4 ve 5 inci maddeleri ile bunu uygun olarak çıkarılan iş güvenliği yönetmelikleri hükümleri, işverenin sorumluluğunu objektifleştiren kriterler olarak değerlendirilmelidir. Bu sebeple mevzuatta yer alan teknik iş güvenliği kurallarına uyulmaması işverenin kusurlu davranışı olarak kabul edilmelidir. Ancak, işveren sadece anılan yazılı kurallara değil, yazılı olmayan ve teknolojinin gerekli kıldığı önlemlere aykırı davrandığında da kusurlu görülerek oluşan zararı karşılamalıdır.

5. Öte yandan, objektifleştirilen kusur, kusur sorumluluğunu kusursuz sorumluluğa yaklaştırsa da, onu kusursuz sorumluluk haline dönüştürmez. Çünkü, bu halde dahi işverenin sorumluluğu için kusurun varlığı şarttır. Kusurun objektifleştirilmesi kriterinin yanısıra, Türk Borçlar Kanunu’nun 417/2. maddesinin, Anayasa hükümleri ve 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 4 üncü maddesi kapsamında yorumlanması da işverenin sorumluluğunu oldukça genişletecektir.

5. Yukarıda belirtilen açıklamalar doğrultusunda; işvereni zararlandırıcı olay nedeniyle sorumluluk halinden kurtaracak olan durum iş sağlığı ve güvenliği alanındaki ihmalleri ile oluşan zarar arasındaki uygun nedensellik bağının kesildiğini ispat etmekten ibarettir. Hukuk Genel Kurulu’nun 20.03.2013 tarih 2012/21-1121 E. 2013/386 sayılı kararında da belirtildiği üzere uygun nedensellik bağı üç durumda kesilebilir. Bunlar mücbir sebep, zarar görenin kusuru ve üçüncü kişinin kusurudur. Bu hallerden birinin varlığı halinde işverenin sorumluluğuna gidilmesi mümkün değildir.

6. İş kazası hukuki sebebine dayalı tazminat davalarında olayın gerçekleşme şeklinin tarafların gösterdiği deliller dikkate alınarak her türlü şüpheden uzak bir şekilde ortaya konulması ve giderek kusur oranlarının bu olaya uygun şekilde belirlenmesi gerektiği açıktır.

7. Borçlar Kanunu 74 üncü (818 sayılı Borçlar Kanunu 53.) maddesi hükmü gereğince, hukuk hakimi kesinleşen ceza mahkemesi kararındaki maddi olgu ile bağlıdır. Ceza mahkemesi kendine has usuli olanakları nedeniyle hükme esas aldığı maddi olayların varlığını saptamada daha geniş yetkilere sahiptir. Bu nedenle, hukuk hakiminin, ceza hakiminin fiilin hukuka aykırılığını ve illiyet bağı saptayan maddi vakıa konusundaki kabulü ve ceza mahkemesinin kabul ettiği olayın gerçekleşme şekli diğer bir deyişle maddi vakıanın kabulü konusunda kesinleşmiş olan bir mahkumiyet veya maddi vakıa tespiti yapan beraat hükmüyle bağlı olacağı hem ilmi (Prof Dr. Kemal Gözler, “Res Judicata’nın Türkçesi Üzerine”, … Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt 56, Sayı 2, 2007, s.45-61) hem de kökleşmiş kazai içtihatlarla benimsenmiş bulunmaktadır.

8. Dosya kapsamındaki kayıt ve belgelerden; kazalı sigortalının, davalı işyerinde montaj işçisi olarak çalıştığı, olay günü, firmaya ait pres makinesinde çalışırken pres makinesine saç yerleştirip presleme işlemini yaptıktan sonra malzemeyi almak isterken presin kontrolü dışında hareket etmesi sonucu elinin sıkışması sonucu yaralandığı, bu olay nedeniyle sürekli iş göremezliğe uğradığı, SGK Başkanlığı inceleme Raporu’nda; olayın iş kazası olduğunun, davalı işveren firma … Dayanıklı Tüketim Malları İç ve Dış Ticaret Sanayi A.Ş. unvanlı işyeri ile alt işveren firma Garanti Pers. Hizm. Taah. İşleri- … unvanlı işyerinin meydana gelen olayda müştereken ve müteselsilen %100 oranında kusurlu olduklarının, kazazede …’in kusurunun olmadığının belirtildiği, mahkemece aldırılan 05.02.2020 tarihli ve aynı heyetten alınan 23.07.2020 tarihli ek kusur bilirkişi raporunda, olayın meydana gelmesinde kazalının %10, davalı asıl işveren … dayanıklı Tüketim Malları..A.Ş’ nin %60 oranında, dava dışı alt işveren firma Garanti Pres Hizm Tahh işleri …’ın %30 oranında kusurlu olduğunun belirtildiği, mahkemece işbu raporlara itibar ile karar verildiği ancak raporların oluşa uygun olmadığı, yapılan işin niteliğine göre, iş ile ilgili ve işyerinde uygulanması gereken işçi sağlığı ve iş güvenliği tüzüğünün ilgili maddelerine göre işverenin işyerinde alması gerekli önlemleri alıp almadığı, alınan önlemlere işçinin uyup uymadığı, tüm bunların olaya etkisinin varlığı gibi hususların ayrıntılı incelenmek suretiyle kusurun aidiyeti ve oranının hiç bir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek biçimde saptanmadığı anlaşılmaktadır.

9. Mahkemece yapılacak iş; hüküm altına alınacak tazminat miktarlarına etkisi bakımından, aynı olaya ilişkin ceza dosyası ile rücu dava dosyasındaki kusur raporlarının da dosya kapsamına getirtilerek – verilen kararların kesinleşip kesinleşmediğinin gözetilerek, yukarıda bahsedilen kusur raporlarını düzenleyen heyetlerden farklı, A sınıfı İş güvenliği uzmanlarından oluşturulacak farklı bir bilirkişi heyetine konuyu yukarıda açıklandığı biçimde incelettirmek, dosyada mevcut raporlar ile rücu dosyasındaki kusur raporları arasındaki çelişkiyi gidermek, tarafların iş kazasının gerçekleşmesindeki kusur oranlarını – tarafların dosyada mevcut kusur raporlarına itirazları da göz önünde tutulmak suretiyle- her türlü şüpheden uzak şekilde tespit ettirmek, belirlenecek kusur oranını mahkemece hükme esas alınan 04.01.2021 tarihli ek hesap raporuna uygulamak, bu hesap raporundaki bilinen devre sonu olarak esas alınan tarihi ileri çekmemek ve bu tarihten sonra yürürlüğe giren asgari ücretteki farkları rapora yansıtmamak suretiyle alınacak raporu hükme esas almaktan ve taraflar lehine oluşan usuli kazanılmış hakları da gözeterek davacının talepleri doğrultusunda karar vermekten ibarettir.

10. Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

11. O halde, davalı … ve davalı … Day.Tük…A.Ş. vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve bu aşamada bozma sebebine göre temyiz eden taraf vekillerinin temyiz itirazlarının sair yönleri incelenmeksizin Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesinin istinaf başvurularının esastan reddine ilişkin kararı kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgililere iadesine,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

21.02.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.