Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2022/14183 E. 2023/7752 K. 11.07.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/14183
KARAR NO : 2023/7752
KARAR TARİHİ : 11.07.2023

MAHKEMESİ : … Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/754 E., 2022/1117 K.

KARAR : Kısmen kabul
İLK DERECE MAHKEMESİ : Midyat 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2018/494 E., 2022/20 K.

Taraflar arasındaki iş kazasından sürekli iş göremezliğe uğrayan sigortalının maddi ve manevi tazminat istemi davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl ve birleşen davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı … tarafından istinaf edilmesi üzerine, … Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesince davalı …. vekilinin istinaf itirazının kısmen kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, asıl davanın kabulüne, birleşen davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararının davacı ve davalılardan … vekilleri tarafından temyiz edildiği; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne ve duruşmanın düzenlendiği 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinde sayılı ve sınırlı olarak gösterilen hâllerden hiçbirine uymadığından, temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasına ilişkin isteğin reddine karar verildikten ve Tetkik Hâkimi … tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
1.Davacı vekili dava dilekçesi ile; davacının 16.11.2011 günü meydana gelen iş kazasında sürekli iş göremezliğe uğradığını iddia ederek 30.000,00 TL maddi, 20.000,00 TL manevi tazminatın tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

2.Davacı vekili 14.06.2017 tarihli ıslah dilekçesi ile maddi tazminat talebini 45.553,48 TL’ye çıkarmış, 30.11.2021 tarihli birleşen dava dilekçesi ile 138.256,11 TL bakiye maddi tazminat talebinde bulunmuştur.

II. CEVAP
1.Davalı … Belediyesi cevap dilekçesinde özetle; davacının belediyeleri bünyesinde sürekli çalışmadığı, zaman zaman mevsimlik işçi olarak çalıştığı, iş kazasının meydana geldiği tarihte de diğer davalı … firmasında müteahhit elemanı olarak çalıştığı, bu nedenle hak ve yükümlülüklerinden, hal ve durumundan, meydana gelebilecek uygulamalardan adı geçen şirketin sorumlu tutulması gerektiğini, 4857 sayılı İş Kanunu uyarınca sigortalılığın oluşumu yönünden çalışma olgusunun varlığı adı geçen şirket tüzel kişi olduğunu, çünkü davacının belediye ile doğrudan herhangi bir şekilde hizmet akdi söz konusu olmadığını, olmayan hizmet akdine dayanılarak maddi ve manevi tazminat istemi yasal ve hukuka uygun olmadığını, açıklanan nedenlerle Midyat Belediyesi yönünden davanın reddine karar verilmesini talep ettiğini beyan etmiştir.

2.Davalı … şirketi vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu talep zamanaşımına uğradığını, iş bu nedenle zamanaşımı itirazında bulunduklarını, davacı tarafça da dava dilekçesinde diğer davalı … bünyesinde çalıştığı ikraren belirtildiğini, salt davacının sigortasının firmaları tarafından yatırılması davacının firmaları işçisi olduğunu göstermediğini, husumet itirazlarının değerlendirilmesini talep ettiğini; meydana gelen kazada firmalarının bir illiyeti bulunmadığını, bu itibarla firmalarına atfı kabul hiçbir kusurun yüklenilemeyeceği aşikar olduğunu, mahkemece yapılacak olan inceleme sonucunda da davacının ağır kusurlu olduğu tespit edileceğini, davacının talimat almaksızın görevi olmayan işleri yapması nedeniyle oluşan sonuca katlanması gerektiğini, davacı meydana gelen kaza sonrası sol elinin sakatlandığını ve iş göremez duruma geldiğnii iddia ettiğini, ancak davacıda herhangi bir sakatlık meydana gelmediğini, 16.11.2011 tarihinden sonra da çalışmaya devam ettiğini, nitekim bu durum SGK kayıtlarından da açıkça anlaşıldığını, mahkeme aksi kanı da ise davacının ATK’ya sevki ile varsa maluliyet oranının tespitini talep ettiğini, açıklanan nedenlerle esasa girilmeden husumet yokluğu nedeniyle davanın reddini, taraflar arasındaki sözleşme ilişkisinin muvazaalı olup olmadığını, müteveffanın kimin işçisi olduğunun tespit edilmesini, her türlü sorumluluğu yerine getiren alması gereken tedbirleri alan ve meydana gelen kazada illiyet bağı bulunmayan, kazanın meydana gelmesinde davacının ağır kusurunun sebebiyet vermesi sebebiyle firmalarına kusur atfedilemeyeceğinden davanın reddini, yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve cevap vermiştir.

3.Davalı … Belediyesi vekili birleşen davaya yönelik vermiş olduğu duruşmadaki beyanında özetle; davanın reddini talep ettiği görülmüştür.

4.Davalı … şirketinin birleşen davaya yönelik süresi içinde cevap dilekçesi sunmamış olduğu görülmüştür.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;

A)1-Davacının asıl dosya yönünden; maddi tazminat talebinin kabulü ile, davalılar lehine usuli kazanılmış hak gözetilmek suretiyle, 45.553,48 TL maddi tazminatın, 16.11.2011 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,

2-Davacının manevi tazminat talebinin kabulü ile, 20.000,00 TL manevi tazminatın, 16.11.2011 tarihinde işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,

B)Davacının birleşen dosya yönünden; maddi tazminat talebinin kabulü ile, 138.256,11 TL maddi tazminatın, 16.11.2011 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı … vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Davalı … vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacının iş kazası geçirmesinde davalı idarenın hiç bir kusur ve sorumluluğu olmamasına karşın idareye kusur yükletilmesinin, üstelik bu kusur oranının yüksek olmasının(%39) hakkaniyete, usul ve mevzuata aykırı olduğunu, davacının belediye bünyesinde sürekli olarak çalışmadığını, zaman zaman mevsimlik işçi olarak çalıştığını, iş kazasının meydana geldiği tarihte de diğer davalı olan … firmasında müteahhit elemanı olarak çalıştığını, bu nedenle hak ve yükümlülüklerinden, meydana gelebilecek uygulamalardan adı geçen şirketin sorumlu tutulması gerektiğini, 4857 Sayılı İş Kanunu uyarınca, sigortalılığın oluşumu yönünden çalışma olgusunun varlığının adı geçen şirkete ait olduğunu, davacının belediye ile doğrudan her hangi bir şekilde hizmet akdi söz konusu olmadığı için, olmayan hizmet akdine dayanılarak maddi ve manevi tazminat isteminin ve buna yönelik bilirkişi tarafından düzenlenen raporda idaremize yükletilen tazminat bedelinin hukuka ve mevzuata aykırı olduğunu, hükme esas alınan raporda dikkate alınan kusur oranının ve belirlenen tazminat miktarının gerçeği yansıtmadığı için kabul edilemez nitelikte olduğunu, tazminat miktarının çok fahiş olarak hesaplandığını beyanla kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; kaldırma kararı sonrası mahkemece önce Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulundan rapor alındığı, Yüksek Sağlık Kurulu raporunda maluliyet oranının %26,20 olarak bildirildiği, davacının maluliyet oranına ilişkin yapılan bu tespitin Adli Tıp 3. İhtisas Kurulu tarafından alınan rapor ile uyumlu olmaması nedeniyle mahkemece bu kez Adli Tıp 2. Üst Kurulundan rapor alındığı, bu raporunda Adli Tıp 3. İhtisas Kurulu tespiti gibi maluliyet oranını %39 olarak belirlediği, bu orana göre peşin sermaye değerleri celbedildikten sonra hesap bilirkişisinden rapor alındığı, alınan bu rapor sonrası davacı tarafça maddi tazminat yönünden açılan ek davanın asıl dava ile birleştirildiği, Dairenin kaldırma kararı dışında kalan kusura ve asıl-alt işveren ilişkisine dair istinaf itirazlarının yerinde olmadığı, kaldı ki, dosyaya ibraz edilen her iki kusur raporunun birbiriyle örtüştüğünün görüldüğü, diğer yandan, tüm dosya kapsamından davacının davalı belediyenin alt işvereni bünyesinde davalı şirketin işçisi olarak çalıştığı anlaşılmakla 4857 sayılı Kanun’un 2 nci maddesi uyarınca davalı belediyenin asıl işveren sıfatı ile işçilik sözleşmesinden doğan tüm hak ve borçlardan alt işveren ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğu ve davalı vekilinin husumete yönelik itirazları ve davacının alacaklarından sorumlu olmadığına dair istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı, Dairenin kaldırma kararı öncesinde mahkemece yapılan yargılama esnasında hesaba ilişkin bilirkişi tarafından maluliyet tespitine ilişkin prosedürün işletilmediğinden ve ilk peşin sermaye değerli bağlanan gelirin %26,20 üzerindne olduğundan bahisle %26,20 oranı üzerinden hesaplama yapıldığını belirmiştir. Davacı tarafça kaldırma kararı öncesi hesaba ilişkin bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde, %26,20 maluliyet oranı yerine %39 maluliyet oranına göre hesaplama yapılmasına ilişkin itirazda bulunduğu, yine davacı taraf ıslah dilekçesinde, “Sayın mahkemece tarafımıza ıslah dilekçemizi sunmak için süre verildiğinden, bilirkişi raporunda sayın mahkemece müvekkilin maluliyet oranına ilişkin olarak hesaplanmayan %12,80’lik oran için maddi ve manevi tazminat hak ve taleplerimizi dava etme hakkımızı saklı tutuyoruz. Sayın mahkemece, Adli Tıp kurumu tarafından tespit edilen sürekli iş göremezlik oranı olan %39 üzerinden karar verilmesini, aksi halde eksik kalan %12.80’lik maluliyet oranının tespit, talep ve dava edilebilmesi yönünden saklı tutulması/muhtariyetine dair gerekçeli kararda hüküm fıkrası kurulmasına karar verilmesini,” şeklinde talepte bulunduğu, kaldırma kararı öncesi mahkeme kararının gerekçesinde “ … kaza sonrasında davacının, SGK’na başvurusu sonucunda, kurumca kendisinde % 26,20 oranında maluliyet tespit edilerek ve oran dikkate alınarak kendisine gelir bağlandığı, herne kadar mahkememizce davacının maluliyet oranı için … Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu’ndan rapor alınıp, bu kurumca maluliyet oranının % 39 olarak bildirildiği görülmüş ise de davacı vekilinin haklarını saklı tutarak bu rapora göre dosyanın hesap bilirkişisine gönderilmesini talep ettiği ve mahkememizin de talebe göre, bu rapor dikkate alınarak hazırlanan hesap bilirkişi raporunu esas alması gerektiği, aralarında üst-alt işveren ilişkisi bulunan davalıların dışa karşı, kusur oranları dikkate alınmaksızın müteselsilen sorumlu oldukları, kusur oranlarının kendi içi ilişkilerinde rücu bakımından etkili olduğu, tarafların dosyamıza yansıyan sosyal ve ekonomik durumları, davacıda oluşan maluliyet oranı, davacının yaşı, kazada tarafların kusur durumları dikkate alındığında, davacının talep etmiş olduğu manevi tazminatın tam kabul şeklinde, maddi zararın da artırılan şekli ile tam kabul şeklinde, yine maluliyet oranına ilişkin olarak haklarının saklı tutulması talebinin de kabulüne karar verilmesi gerektiği kanaati hasıl olduğundan davacı tarafın davasının kabulüne …” denildiği, kararın hüküm fıkrasında da “Davacının iş gücü kayıp oranına ilişkin fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulmasına,” karar verildiği, bu nedenlerle, her ne kadar davacı tarafça kaldırma kararı öncesi verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmamış ise de, bu durumun davalılar yönünden usuli müktesep hak oluşturmayacağının değerlendirildiği, kaldırma kararı sonrası mahkemece verilen istinafa konu kararında (hükme esas alınan bilirkişi raporuna göre) hükmedilen miktarlar ile birleşen dava yönünden herhangi bir usuli müktesep hak gözetilmeksizin karar verilmesinin de dikkate alındığında sadece asıl dava yönünden usuli kazanılmış hakkın gözetildiğinin belirtilmesinin de bir anlam ifade etmeyeceğinin açık olduğu, diğer yandan, kaldırma kararı sonrası ibraz edilen bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere, hesaplamalarda bakiye ömür yönünden Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin son kararlarında belirtilen TRH 2010 tablosu yerine PMF 1931 bakiye ömür tablosu esas alınmakla birlikte davacı tarafça açık istinaf itirazında bulunulmadığından sadece belirtilmekle yetinildiği, ancak, Dairenin kaldırma kararı sonrası hükme esas alınan bilirkişi raporunda yapılan hesaplamada %39 maluliyet oranı gözetilirken %20 oranındaki müterafik davacı kusuruna ilişkin tenzilin yapılmadığının tespit edildiği, bilirkişi raporundan yararlanılmak suretiyle maddi tazminat hesabına ilişkin olarak %20 oranındaki davacı kusurunun tenzil edildiği gerekçesiyle,

A) Midyat 1. Asliye Hukuk (İş) Mahkemesinin 2018/494 Esas – 2022/20 Karar sayılı kararının kaldırılmasına,

B)Asıl dosya yönünden;
1-Davacının maddi tazminat talebinin kabulü ile 45.553,48 TL maddi tazminatın 16.11.2011 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,

2-Davacının manevi tazminat talebinin kabulü ile 20.000,00 TL manevi tazminatın 16.11.2011 tarihinde işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,

C) Birleşen dosya yönünden;
1-Davacının maddi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 95.062,73 TL maddi tazminatın 16.11.2011 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalılardan … vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
1.Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf mahkemesince ek davada talep edilen 138.256,11 TL maddi tazminat miktarından %20 oranında davacı kusurunun tenzil edilmesi gerektiğinden bahisle, 95.062,73 TL (138.256,11-20*138.256,11/100) maddi tazminat talebinin kabulü ile fazlaya ilişkin kısmın reddine karar verildiğini, ancak kabul anlamına gelmemekle birlikte, 138.256,11 TL maddi tazminat talebinden %20 davacı kusurunun tenzil edilmesi halinde kabul edilen miktarın 110.604, 88 TL olması gerektiğini, bununla birlikte asıl davada talep edilen ve istinaf merci tarafından kabul edilen 45.553,48 TL maddi tazminat miktarından tekrardan %20 kusur tenzili yapılmasının gerçeklere ve hukuka aykırı olacağını, zira, bu miktarın istinaf incelemesinden geçerek kesinleşmiştiğini, yeniden toplam tutar üzerinden %20 tenzilat yapılması halinde 45.553,48 TL için fazladan ikinci kez fazladan %20 tenzilat yapılmak suretiyle müvekkilin haksız maddi zararına sebebiyet vereceğini, dava konusu iş kazasının mağduru olan müvekkile %20 kusur atfedilmiş olmasını da kabul etmediklerini ve kusur oranına ilişkin önceki itirazlarını tekrar ettiklerini beyanla kararın bozulması gerektiğini belirtmiştir.

2.Davalı … vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesindeki sebeplerle aynı doğrultuda kararının bozulması gerektiğini belirtmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, sürekli iş göremezliğe uğrayan sigortalının maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 417 inci maddesi, 5510 sayılı Kanun’un 13, 16, 20 ve 21 inci maddeleri ile 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunun 4 üncü maddeleri.

3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup, temyiz kapsam ve nedenlerine göre, davacı ve davalı … tarafınca temyiz sebebi olarak ileri sürülen bir kısım sebeplerin aynı zamanda istinaf sebebi olarak daha evvelce ileri sürüldüğü, diğer sebeplerin de Bölge Adliye Mahkemesi gerekçesinde açıklandığı şekilde incelenerek istinaf başvurusunun değerlendirildiği, bu yönle Bölge Adliye Mahkemesince oluşturulan gerekçenin yerinde olduğu dikkate alındığında kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı ve davalı … vekillerinin Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz eden ilgililere yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

11.07.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.