Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2022/13771 E. 2023/2828 K. 21.03.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/13771
KARAR NO : 2023/2828
KARAR TARİHİ : 21.03.2023

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
SAYISI : 2021/193 E., 2022/222 K.
HÜKÜM/KARAR : Ret

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen hizmet tespiti davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davacının 09.03.2011-08.07.2011 dönemi talebi ile ilgili isteğinin hukuki yarar yokluğundan reddine, dava edilen bu dönem dışında kalan süreler ile ilgili isteğin davaya dahil işlemi yapılmamış olduğundan reddine karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi … tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I.DAVA
Davacı asil dava dilekçesinde özetle; 01.09.1997 – 08.03.2011 tarihleri arasında sigortalı gösterildiği alt işverenler nezdinde değil, davalı asıl işverenin büro hizmetlerinde çalıştığının tespitine karar verilmesini istemiştir.

II.CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının 01.10.1997-08.03.2011döneminde alt işverenlerde çalıştığını, bildirimlerin de bu firmalar tarafından yapıldığını belirterek, davanın reddini istemiştir.

Fer’i müdahil SGK vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın usulünce ispatlanması gerektiğini belirterek, davanın reddini istemiştir.

III.İLK DERECE MAHKEME KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 12.09.2018 tarihli ve 2017/56-2018/356 E.K. sayılı kararıyla; davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili ve fer’i müdahil SGK vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması ve Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmesi üzerine davalı ve fer’i müdahil SGK vekilleri temyiz isteminde bulunmuşlardır.

Daire kararında, dosya kapsamındaki kayıt ve belgelerden; davalı ile dava dışı şirketler arasında “hizmet alım sözleşmeleri” nin yapıldığı ve bu sözleşmelerin birer nüshasının dosya arasına alındığı, davacının çalışmalarının sözleşme yapılan farklı işyerlerinden bildirildiği, 09.03.2021 tarihinde 1165174.06 sicil numaralı davalı işyerinden girişinin yapıldığı anlaşılmaktadır. Yapılan yargılama neticesinde; kesinleşen mahkeme ilamları ile davalı tarafından veri girişi işçisi olduğu iddia edilen davacının, veri işi girişi haricinde, davalı işverenliğin asıl işlerinden olan büro hizmetlerinde sürekli çalıştırıldığı, yaptığı işin asıl işe yardımcı işlerden veya uzmanlık gerektiren işlerden olmadığının belirlendiği…” açıklaması verilen karara gerekçe yapılmışsa da, yapılan tahkikatın eksik araştırmaya dayalı olup hüküm kurmaya elverişli olmadığı belirtilerek, davanın esas itibariyle dava dışı alt işverenlerden yapılan sigortalı hizmetlerin iptali ile bu hizmetlerin davalı işyerinden gösterilmesine ilişkin olması nedeniyle; bu durumun davacının bildirimlerinin yapıldığı tüm işverenlerin hak alanlarını ilgilendirdiği gözetilerek işverenlerin davaya dahil edilmesi, delilleri sorularak toplanması ve bu kapsamda, davacının işe başlama, işten ayrılma, ara verme ve çalışma sürelerine ilişkin bilgi sahibi bordro tanıklarının belirlenip dinlenmesi gereğine işaret edilerek, hüküm bozulmuştur.

B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin 12.09.2022 tarihli ve 2021/193 – 2022/222 E.K. sayılı kararı ile; mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılamada, davacı tarafa bozma ilamı kapsamında hizmet cetvelinde dava dönemi bildirim yapan firmaları davaya dahil etmek üzere süre verildiği, aksi takdirde mevcut duruma göre karar verileceğinin bunun da aleyhine olabileceğinin ihtar edildiği, bir kısım firmaların (Coştur Ltd, Ulu İnşaat Ltd gibi) sicilden terkin edildiği anlaşılmakla, bu firmalar için ihya davası açması için süre verildiği, şirketlerin ticaret sicil kayıtlarının dosyaya alındığı, davacının 15.12.2021 tarihli dilekçesinde; hiçbir araştırma yapılmaksızın adres bildirilmeden usulüne uygun dava dilekçesinde olması gereken özellikleri taşımayan uyuşmazlığın ve isteğin ne olduğu hangi sebeple davaya dahil edilmenin istendiğini, açıklayıcı, davalıların savunma yapabilmelerine olanak sağlayan geçerli bir dilekçe verilmeksizin talepte bulunulduğu, mahkeme kalemince bu geçersiz dilekçe üzerine ilgili firmalara tebligat çıkarıldığı ve tebligatların tamamı iade edildiği, 21.03.2022 tarihli duruşmada bu dilekçenin usulüne uygun bir dava dilekçesi olmadığının tespit edildiği, verilen 1 nolu ara karar ile usulüne uygun dilekçe verilmesi bakımından 2 haftalık kesin süre verildiği, davacı tarafça bu kez 01.04.2022 tarihli dilekçe ile; davacının işe iade kararı gereği davalı enstitü işçisi olduğuna hükmedildiği, mahkemenin ilk kararının hukuka uygun olduğu, Yargıtay bozma ilamının ise hatalı olduğu, taşeron firmaların davaya dahil edilmesinde hukuki yarar bulunmadığı, bu firmaların çoğunun kağıt üzerinde kayıtlı firmalar olduğunu belirterek, davaya dahil işleminin yapılmayacağını bu halde karar verilmesi ve ara karardan dönülmesi istenilmiş ise de, 07.04.2022 tarihli ara karar ile bu talebin reddine karar verildiği, netice itibariyle 09.03.2011-08.07.2011 dönemi davalı firma üzerinden bildirim yapıldığından, bu dönem için hukuki yarar yokluğundan talebin reddedilmesi gerektiği, mahkemece verilen ilk kararda 01.10.1997-08.03.2011 dönemi için talep kabul edilip 09.07.2011 sonrası dönem istek reddedilmiş ise de; taraf teşkili sağlanmadığından ve davada yer alması gerektiği yargıtayca kararlaştırılan verilecek kararın hak alanlarını ilgilendirdiği anlaşılan firmalara husumet yöneltilip davaya dahil edilmemeleri gerekçeleriyle; Davacının 09.03.2011-08.07.2011 dönemi talebi ile ilgili isteğinin hukuki yarar yokluğundan reddine,
Dava edilen bu dönem dışında kalan süreler ile ilgili isteğin davaya dahil işlemi yapılmamış olduğundan reddine, karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; taşeron şirketlerin davaya dahil edilmesi kararının davanın esasına hiçbir etkisinin bulunmadığını, işbu davanın açılmasındaki esas gayenin halen kamuda çalışan davacının emekliliğine esas olan tazminat, ikramiye, izin süreleri ve aylık maaşına doğrudan etkisinin olması olduğunu belirterek, kararın temyizen bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davacının 01.09.1997 – 08.03.2011 tarihleri arasında sigortalı gösterildiği alt işverenler nezdinde değil de davalı asıl işveren yanında çalıştığının tespitine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri,

2. Hizmet tespitine ilişkin talebin yasal dayanağı 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun geçiş hükümlerini içeren Geçici 7 inci maddesi gereğince 506 sayılı Kanun’un 79/10 uncu ve 5510 sayılı Kanun’un 86/9 uncu maddeleri olup Anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin bu tür davalar kamu düzeni ile ilgili olduğundan özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmeleri zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip gerek görüldüğünde kendiliğinden araştırma yapılarak delil toplanabileceği açıktır.

3. Diğer taraftan, 01.10.2011 günü yürürlüğe girerek 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununu yürürlükten kaldıran 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “Taraf ehliyeti” başlığını taşıyan 50 inci maddesinde, medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olanın, davada taraf ehliyetine de sahip olduğu belirtilmiştir. Buna göre taraf ehliyeti, davada taraf olabilme yeteneği olup, medeni (maddi) hukuktaki medeni haklardan yararlanma (hak) ehliyetinin medeni usul hukukunda büründüğü şekildir. Medeni hukuktaki haklara ve borçlara sahip olma ehliyeti hak ehliyetini oluşturmakta, gerçek ve tüzel kişiler bakımından geçerli olmaktadır. Hak ehliyeti bulunan her gerçek ve tüzel kişi, davada taraf olabilme ehliyetine de sahiptir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 28 inci maddesinde ise, kişiliğin, çocuğun sağ olarak tamamıyla doğduğu anda başlayıp ölümle sona erdiği ve çocuğun hak ehliyetini, sağ doğmak koşuluyla ana rahmine düştüğü andan başlayarak elde ettiği hüküm altına alınmış olup, gerçek kişilerin kişiliği ve bununla medeni haklardan yararlanma (hak) ehliyeti ölümle sona erdiğinden, ölmüş kişinin taraf ehliyeti bulunmamaktadır.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 114 üncü maddesinde, taraf ve dava ehliyetine sahip olunması, dava şartı olarak düzenlenmiş ise de; anılan Yasanın tarafta iradi değişikliği düzenleyen 124/3 üncü maddesinde, maddi bir hatadan kaynaklanan ve ya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebinin, karşı tarafın rızası aranmaksızın hakim tarafından kabul edileceği belirtilmiştir.

3. Değerlendirme
İnceleme konusu eldeki davada, davacı 01.09.1997 – 08.03.2011 tarihleri arasında sigortalı gösterildiği alt işverenler nezdinde değil de davalı asıl işveren yanında çalıştığının tespitini istemiş, mahkemece bozmaya uyularak hükümde belirtilen gerekçelerle yazılı şekilde karar verilmiş ise de, bozma gereğinin yerine getirildiğinden bahsedilmesi mümkün olmayıp, hüküm hatalı değerlendirmeye dayalıdır.

09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında da açıkça vurgulandığı üzere, bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda; Mahkeme yönünden o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine bozma kararında açıklanan hukuki esaslar çerçevesinde hüküm kurmak yükümlülüğü doğar.

Somut olayda, ihtilaflı dönemde, davalı ile dava dışı bildirimlerin yapıldığı şirketler arasında sözleşmelerin bulunduğu, davacı tarafça muvazaalı olduğu iddia edilen sözleşmelerin tarafı olan dava dışı şirketlerce yapılan bildirimlerin iptali istendiğinden ve husus dava dışı şirketlerin hak alanını ilgilendirdiğinden, davanın niteliği gereği kamu düzenine ilişkin olduğu dikkate alınarak, dava dışı şirketler davaya dahil edilip, taraf teşkili sağlandıktan sonra deliller toplanarak oluşacak sonuca göre karar verilmelidir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararının sair hususlar incelenmeksizin yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden ilgiliye iadesine,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,21.03.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.