Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2022/12992 E. 2023/9691 K. 13.10.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/12992
KARAR NO : 2023/9691
KARAR TARİHİ : 13.10.2023

MAHKEMESİ : … Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/1070 E., 2022/1302 K.
KARAR : Esastan red
İLK DERECE MAHKEMESİ : … 16. İş Mahkemesi
SAYISI : 2021/263 E., 2022/51 K.

Taraflar arasındaki 3201 sayılı Kanun Kapsamında borçlanılarak elde dilen hizmetlerin geçtiği ilgili yıllara mal edilmesi suretiyle yaşlılık aylığı miktarının yeniden tespit edilmesi ve fark aylıkların davalı Kurumdan tahsili davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine dair karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davacının istinaf isteminin esastan reddine dair karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi … tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesi ile; davacının 64 gün SSK’lı çalışması 29.07.1970-13.07.1993 tarihleri arasında 3600 gün yurtdışı borçlanması ile birlikte emekli olabilmek için 23.03.2015 tarihinde kuruma başvurduğunu, 01.04.2015 tarihinde 1.001,15 TL yaşlılık aylığı bağlandığını, 22.11.2017 tarih ve 14.207.934 sayılı yazıları ile 08.09.2017 tarihli emirlerine istinaden yaşlılık aylığında değişiklik yapıldığı bildirilerek, davacının aylığının 793,00 TL olarak ödenmeye başlandığını, oysaki davacının kuruma verdiği dilekçede 29.07.1970-30.04.2013 tarihleri arasındaki süreyi borçlandığını belirttiğini, ancak kurum tarafından bu hususun dikkate alınmadığını, yasaya aykırı olarak hesaplama yapılması ve ödendiği aylık farklarının geriye doğru talep edilmesinin hukuka aykırı olduğunu belirterek, 22.11.2017 tarih ve 14.207.934 sayılı yazı ile bildirilen kurum işleminin iptaline, 01.04.2015 tarihinde bağlanan yaşlılık aylığına esas yurtdışı borçlanmasının 29.07.1970 tarihini izleyen 3600 gün için yapıldığının tespitine, yaşlılık aylığının devamına, mahrum kalınan fark aylıklarının faizleri ile iadesine, borçtan sorumlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Kurum vekili cevap dilekçesinde özetle; zamanaşımı, hak düşürücü süre, derdestlik, husumet, görev ve yetki itirazında bulunduklarını, davacı hakkında kendisince yapılan işlemlerin yasaya ve hukuka uygun olduğunu, davacının aylığında eksik hesaplanmış bir miktar olmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; “…davanın, Kurum işleminin iptalinin gerekip gerekmediğinin, davacının yurtdışı borçlanmasının 29.07.1970 tarihini izleyen 3600 gün olarak kabul edilip edilemeyeceğini 01/04/2015 tarihli yaşlılık aylığının devamının gerekip gerekmediğinin borçlanılan sürenin maledileceği tarihe göre eksik yaşlılık aylığı ödemesi bulunup bulunmadığının, Kurum tarafından çıkarılan borçtan davacının sorumluluğu olup olmadığının tespitine ilişkin olduğu, davanın kısmen kabulüne ilişkin verilen kararın istinaf üzerine Türkiye’deki sigortalılık başlangıç tarihinden, Türkiye’de sigortalılık yok ise borçlanma tutarının tamamen ödendiği tarihten geriye götürülen sürelere ait ilgili aylara mal edileceğini belirten düzenlemeler gereği, sigortalılık sürelerinin belirlenerek bağlanan aylıkta hatalı hesaplama yapılıp yapılmadığına ilişkin bilirkişi raporu alınması gerektiği gerekçeleri ile kararın kaldırıldığı, mahkememizce kaldırma kararı doğrultusunda inceleme yapılarak uzman bilirkişiden rapor alındığı, yurt dışı borçlanmanın mal edileceği döneme ilişkin talep yönünden yapılan değerlendirmede, davacının Türkiye’de 09.05.2013 tarihinde başlayan sigortalılığının bulunduğu, sigortalılığın başlangıç tarihinden önceki sürelerin borçlanılmış olmasına göre bu tarihten geriye doğru borçlanılan sürelerin mal edilmesi gerektiği, buna göre davacının borçlanılan sürenin mal edilmesi gereken tarihe ilişkin talebinin yerinde olmadığı, eksik aylığa ilişkin talep yönünden yapılan değerlendirmede ise, borçlanılan sürenin Türkiye sigortalılık başlangıcından geriye doğru mal edileceğinin kabulüne göre düzenlenen, yasal, yeterli gerekçeyi içerir, denetime elverişli ve hükme esas alınan uzman bilirkişi raporuna göre davacıya eksik aylık ödemesi söz konusu olmadığı, böylece davanın ispat edilmediği kanaatine varılarak, davanın reddine” dair karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
İstinaf başvurusunda bulunan davacı vekili, borçlanılan dönemin sigortalı lehine belirlenmesi ve sigortalının talibine göre ilgili aylara mal edilmesi gerektiğini, davalı kurumca bu yönde davacıya bilgilendirme yapılmadığı için sigortalının lehine olacak şekilde aylığın belirlenmesinin sosyal güvenlik ilkelerine uygun düşeceğini aksi yöndeki mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu , belirterek istinaf kanun yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; “…Somut olayda, davacı vekili her ne kadar davacının 3201 sayılı Kanun kapsamında borçlanıp bedelini ödediği sürelerin 1970 tarihinden itibaren mal edilmesini talep etmiş ise de, 3201 sayılı Kanun’un 5 inci maddesinde ispatlayıcı belgelerde kayıtlı bulunan tarihler arasındaki son tarihten geriye doğru olmak üzere sigortalılık sürelerinin belirleneceği ve giderek belirlenen ve borçlanılan bu süreler üzerinden yaşlılık aylığı bağlanacağı hükmü gereği davanın reddine dair mahkeme kararı yerinde olmuştur.

Bu nedenlerle dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, istinaf başvurusunun esastan reddine dair karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili, Müvekkilinin, yurtdışı hizmet borçlanma talep dilekçesinde 29.07.1970 ila 30.04.2013 tarihleri arası süreyi borçlanmak istediğini, belirttiğini, mahkeme kararında “buna göre davacının borçlanılan sürenin mal edilmesi gereken tarihe iliskin talebinin yerinde olmadıgı, eksik aylıga iliskin talep yönünden yapılan degerlendirmede ise, borçlanılan sürenin Türkiye sigortalılık baslangıcından geriye doğru mal edileceginin kabulüne göre düzenlenen, yasal, yeterli gerekçeyi içerir, denetime elverişli ve hükme esas alınan uzman bilirkisi raporuna göre davacıya eksik aylık ödemesi söz konusu olmadıgı, böylece davanın ispat edilmedigi kanaatine varılarak, davanın reddine karar vermek gerekmis, bu düsünce ve kanaatlerle asagıdaki sekilde hüküm kurulmuştur.” şeklinde hükmünü gerekçelendirmiştir Fakat daha önce de ifade eteğimiz üzere, borçlanılan dönemin sigortalı lehine belirlenmesi ve sigortalının talebine göre ilgili aylara mal edilmesi gerektiğini belirterek, davanın reddine dair verilen kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davacı hakkında yurt dışı borçlanması ile elde edilen hizmetlerin aylık bağlama ve tahsis işlemleri sırasında hangi esaslara göre mal edilerek yaşlılık aylığının hesaplanacağına ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri ile 5510 sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesi ile 506 sayılı Kanunun geçici 82 nci maddeleri ile birlikte 3201 sayılı Kanunun 5 inci maddesi maddesi hükümleridir.

3. Değerlendirme
1.Bölge Adliye Mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre, usul ve kanuna uygun olup, davacı vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz karar harcının temyiz eden ilgiliden alınmasına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

13.10.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.