Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2022/12264 E. 2023/10182 K. 24.10.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/12264
KARAR NO : 2023/10182
KARAR TARİHİ : 24.10.2023

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
SAYISI : 2021/68 E., 2022/22 K.
KARAR : Kabul

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen eksik hesaplandığı iddiası ile yaşlılık aylığı miktarının yeniden belirlenmesi ve fark aylıkların davalı Kurumdan tahsili davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, dairece İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne dair, karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararı, davalı … vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi … tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü

I. DAVA
Davacı vekili dilekçesiyle; sigortalılığının 01.04.1993 tarihinde başlamış olup, 1. basamaktan tescilinin yapıldığı en son 2007 yılında 13. basamaktan primlerini tam ve noksansız olarak ödediğini, 03.04.2013 tarihinde kuruma müracaat ederek yaşlılık aylığı tahsis talebinde bulunduğunu, 01.05.2013 tarihinden itibaren aylık 818,40 TL aylık, 15.72 TL kesinti tutarı ve ek ödeme 32.74 TL dâhil toplam 835,42 TL aylık bağlandığını, bağlanan aylığın emsallerine göre düşük olduğunu, prim ödemesine göre daha fazla maaş bağlanması gerektiğini. Tüm bu nedenlerden dolayı 01.05.2013 tarihi itibariyle alması gereken yaşlılık aylığı miktarının tespitine, dava tarihi itibariyle alması gereken yaşlılık aylığı miktarının tespitine, Kurum tarafından yapılan yaşlılık aylığı ödemeleri ile ödenmesi gereken yaşlılık aylıkları arasındaki farkların tespiti ile aradaki fark miktarının Kurum tarafından ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP
… vekili, aleyhe hususları kabul etmeyerek davacı hakkında yapılan Kurum işlemlerinde herhangi bir hatanın olmadığını ve 1978 yılında gösterge sistemine geçilmesi ile aylıkların Aylık=Gösterge x Katsayı x Aylık bağlama oranı formülüne göre hesaplanmaya başlandığını. SSK emekli aylıklarının hesaplanma usullerinde zaman içerisinde yapılan değişiklikler nedeniyle bağlanan aylıklar arasında farklar oluştuğunu. Her prim ödeme gün sayısının geçtiği dönemlerde yürürlükte olan mülga kanunlara göre aylıklar hesaplanmakta ve hesaplanan aylıklar aylık yürürlükteki kanun hükümlerine göre arttırılmakta olduğunu dolayısıyla sigortalıların prim ödeme gün sayıları aynı bile olsa bu günlerin geçtiği dönemler farklı ise aylıklarda farklılıkların oluşabileceğini, tüm bu nedenlerden dolayı davanın reddi gerektiğini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesi, 20.06.2017 tarihli ve 2014/266 Esas, 2017/155 Karar sayılı kararı ile “…Davacının, 01.04.1993 tarihinde sigortalı olarak çalışmaya başladığı, davacının 1. basamaktan kayıt ve tescilinin yapıldığı, 01.04.1994 tarihinde 2’ye, 01.04.1995 tarihinde 3’e, 01.04.1996 da 4’e, 01.04.1997’de 5’e, 01.05.1988 de 6’ya, 01.10.1999’da 7’ye, 01.10.2000 de 8’e, 01.10.2001 de 9’a, 01.10.2002 de 10’a, 01.10.2003’de 11’e, 01.10.2004 de 12’ye ve 01.01.2007 tarihinde 13. basamağa yükseltildiği. Davacının 03.04.2013 tarihli tahsis talebi üzerine davalı Kurumca 01.05.2013 tarihinden başlamak üzere 7.203 gün Bağ-Kur hizmeti nazara alınarak en son 13. basamakta bulunduğu kabul edilerek aylık ek ödeme dâhil net 749,75 aylık bağlandığı, 5510 sayılı Kanun’un Geçici 2 nci madde hükmü gereğince, 5510 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 01.10.2008 tarihine kadarki sigortalılık sürelerine yönelik aylıklar, 1479 sayılı Kanun’un 36 ve geçici 11 inci maddesi gereğince hesaplanacağı ve 5510 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihe kadar geçen sigortalılık süresinin toplam sigortalılık süresine orantılı bölümü aylık miktarında esas alınacağı, 01.10.2008 tarihi sonrasındaki sigortalılık sürelerine yönelik aylıkların ise 5510 sayılı Kanun’un 29 ve devamı madde hükümleri gereğince hesaplanacağı ve bu Yasanın yürürlüğe girdiği tarihten sonra geçen sigortalılık süresinin toplam sigortalılık süresine orantılı bölümünün aylık miktarında esas alınacağı, bilirkişi tarafından söz konusu yasal düzenlemelere ve ek ödemelere göre davacının 01.05.2013 tarihi itibarı ile bağlanması gereken yaşlılık aylığının 813,88 TL. olarak belirlendiği anlaşıldığından, davacının 01.05.2013 tarihi itibariyle kurum tarafından ödenen yaşlılık aylığının ek ödeme dahil 813,88 TL olması gerektiğinin tespitine dair karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
İstinaf başvurusunda bulunan davalı vekili, mahkemece verilen kararın hatalı olduğunu, davacı hakkında eksik hesaplama yapılmadığını, davacı hakkında yapılan kurum işlemlerinde herhangi bir hatanın mevcut olmadığını belirterek, davanın reddi yerine kabulüne dair verilen kararın kaldırılması ile davanın reddine dair karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin, 16.11.2017 tarihli ve 2017/2406 Esas, 2017/2369 Karar sayılı kararı ile “… İlk derece Mahkemesi tarafından hükme esas alınan ve B aylığını aylık bağlama oranı, ortalama kazanç ve artırım oranları itibariyle belirleyerek davacının alması gereken aylığı 01.05.2013 tarihi itibariyle ek ödeme dâhil 813,88 TL olarak hesaplayan bilirkişi raporu ve bağlı olarak davanın kabulüne dair İlk Derece Mahkemesi kararının; dosya kapsamı ve mevcut delil durumu itibariyle usul ve esas yönünden yasaya uygun olduğu anlaşılmakla, davalı Kurum vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dairİlk Derece Mahkemesince yapılan araştırma, toplanan deliller ve özellikle hüküm vermeye elverişli rapora nazaran, davacının aylığının aylık bağlandığı tarih itibari ile 497,90 TL olması gerekirken 5510 Sayılı Kanun’un 55/3 maddesinde yer alan “…ortalama aylık kazancın %35’inden… az olamaz” hükmünün göz ardı edilmesi sonucu 453,61 TL olarak bağlandığı görülmüştür. 2014 yılı ocak ve temmuz zamları da eklendiğinde rapor ve hükme esas aylık miktarına ulaşılmakta olup, bu duruma göre mahkeme kararında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından davalı tarafın istinaf başvurusunun HMK 353/1-b maddesinin 1. alt bendi gereğince esastan reddine dair karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1.Bölge Adliye Mahkemesinin 16.11.2017 tarihli ve 2017/2406 Esas, 2017/2369 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davalı … vekilince temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizin, kararında “…Eldeki davada ise, hükme esas alınan bilirkişi raporunda rakam hataları olduğu gibi A ve B aylıklarında hesap hatalarının bulunduğu, davacının 5510 sayılı Kanun’un 82 nci maddesi hükümlerine dayalı olarak prime esas kazanç beyanının dikkate alınmadığı, ayrıca aylığın dayanağı belirtilmeksizin 60 TL tutarında arttırma yapıldığı anlaşılmakta olup, hüküm kurmaya yeterli olduğu söylenemez. Hal böyle olunca, öncelikle, Kurumdan, davacıya ay be ay ödenen aylıklar ile bağlanan aylıkta esas alınan tüm verileri içeren tahsis dosyası celp edilmeli, davacının bu şekilde belirlenen aylık tutarına itiraz etmesi halinde, yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda alanında uzman bilirkişi ya da bilirkişi heyetinden aylık hesabı yönünden denetime elverişli rapor alınıp irdelenerek, varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, yukarıda belirtilen ilkelere uygun olmayan hesaplama yöntemi içeren bilirkişi raporu esas alınarak, eksik araştırma ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

Yapılacak irdelemede, davacının kararı temyiz etmediği ve davalı Kurum lehine mahkeme kararındaki tutar bakımından usuli kazanılmış hak oluştuğu da dikkate alınmalıdır…” denilerek karar bozulmuştur.

B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; “… davacının, 03.04.2013 tarihli tahsis talebi üzerine 1479 sayılı Kanun’a tabi, kendi nam ve hesabına bağımsız çalışması nedeniyle 23.06.1997 tarihinde yapılan tescille, 01.04.1993-03.04.2013 tarihleri arasında 7203 gün çalışması üzerinden 01.05.2013 tarihi itibari ile en son 13. basamaktan ek ödeme dahil (720,91 aylık+28,84 ek ödeme) net 749,75 TL yaşlılık aylığı bağlandığı anlaşılmaktadır. Mahkememizce, Yargıtay bozma ilamı sonrası alınan 27.12.2021 tarihli bilirkişi raporu ile davacının 01.05.2013 tarihi itibarı ile bağlanması gereken yaşlılık aylığının ek ödeme dahil (796,66 TL aylık+31,87 TL ek ödeme) 823,53 TL olduğu tespit edilmiştir. Bilirkişi raporu, yukarıda açıklanan yasal düzenlemelere ve Yargıtay bozma ilamına uygun ve aylık hesabı yönünden denetime elverişli olduğundan hükme esas alınmıştır. Ancak, Mahkememizce verilen 20.06.2017 tarih ve 2014/266 esas 2017/155 karar sayılı ilk kararı, davacının temyiz etmediği, davalı Kurumun temyiz ettiği ve mahkememizce verilen ilk kararındaki tutar düşük olduğundan, davalı Kurum lehine usulü kazanılmış hak oluştuğu dikkate alınarak, davacının 01/05/2013 tarihi itibariyle davalı Kurum tarafından ödenen yaşlılık aylığının ek ödeme dahil 813,88 TL olduğunun ve ilk aylıktan itibaren aylık farklarının davacıya ödenmesi gerektiğinin tespitine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

Davanın kabulü ile; davalının usulü kazanılmış hakkı gözetilerek,

A-Davacıya 01.05.2013 tarihi itibariyle ödenmesi gereken yaşlılık aylığının 31,87 TL ek ödeme dahil olmak üzere 813,88 TL olduğunun tespitine,

B-Davacıya ödenmesi gereken aylık farklarının ödenmesi gereken aylar itibariyle yasal düzenlemelerle getirilen artış oranlarıyla artırılarak aylık başlangıç tarihinden itibaren davacıya ödenmesi gerektiğinin tespitine, dair karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde, davalı … vekili tarafından temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davalı temyiz dilekçesinde; davacı hakkında Kurumca yapılan işlemlerde herhangi bir hukuka aykırılık bulunmadığını, esasen Kurum işlemlerinin yerinde olduğunu ve davanın tümden reddi gerektiğini belirterek, kararın bozulmasını, istemiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, 23.06.1997 tarihinde yapılan tescille, 01.04.1993-03.04.2013 tarihleri arasında 1479 sayılı Kanun’a tabi, kendi nam ve hesabına bağımsız çalışması nedeniyle 01.05.2013 tarihi itibari ile en son 13. basamaktan yaşlılık aylığı bağlandığı anlaşılan davacının aylığının eksik hesaplanıp hesaplanmadığı hususuna ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri, 5510 sayılı Sosyal Sigortaları ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun geçici 2 nci maddeleri hükümleridir.

3. Değerlendirme
1.Mahkemenin, Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine, o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu olgu; mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirdiği gibi, mahkemenin kararını bozmuş olan Yargıtay Hukuk Dairesince; sonradan, ilk bozma kararı ile benimsemiş olduğu esaslara usuli kazanılmış hakka aykırı bir şekilde, ikinci bir bozma kararı verilememektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, Hukuk Genel Kurulu’nun 12.07.2006 gün, 2006/9-508 E., 2006/521 sayılı kararı)

2.Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur. (04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK)

3.Eldeki davada ise, uyulan bozma ilamı ve oluşan usuli kazanılmış hakkın gereği gibi yerine getirilmediği anlaşılmakta olup, öncelikle ilk bozma kararımız kapsamında, davacının aylığına esas kurum verileri ile kurum hesaplama yöntemi ve verilerinin getirtilmesi, buna ilişkin kurum hesabına dair alınacak verilerin dosyaya alınmasından sonra, kurumdan ayrılma yönlerini belirtir ve kurum hesabı ile karşılaştırma yapan ve bozmaya uygun şekilde alınacak bir hesap raporu ile oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

4.Kabule göre de, B aylığı bakımından 2008 yılı ve sonrasında kazanç güncelleme çarpanı ile güncel kazançların ne şekilde belirlendiği hususunun dosyaya yansıtılmaması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,

24.10.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.