Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2022/12109 E. 2023/1897 K. 02.03.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/12109
KARAR NO : 2023/1897
KARAR TARİHİ : 02.03.2023

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
SAYISI : 2019/375 E., 2021/694 K.


HÜKÜM/KARAR : Kısmen kabul

Taraflar arasındaki eksik işçilik nedeniyle resen tahakkuk ettirilen prim borcunun iptali, menfi tespit davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın, davalı Kurum tarafından temyizi neticesinde kararın Dairece bozulması üzerine Mahkemece direnme kararı verilmiş; direnme kararının davalı Kurum vekili tarafından temyizi neticesinde Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 10.04.2013 gün, E.2013/10-435, K. 2013/506 sayılı kararıyla davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının bozulması üzerine İlk Derece Mahkemesince davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmiş; bu kararın taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 14.01.2015 gün, E.2014/10-462, K. 2015/183 sayılı kararıyla taraf vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın bozulmasına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince tekrar direnme kararı verilmesi üzerine direnme kararının davalı Kurum vekili tarafından temyizi neticesinde Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 12.12.2019 gün, E.2015/10-3512, K. 2019/34 sayılı kararıyla davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda gösterilen değişik nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3 üncü maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429 uncu maddesi gereğince bozulması üzerine İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararı davalı kurum vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi … tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı … Sağlık Medikal Hiz. A.Ş. vekili; müvekkilinin mesken ruhsatlı yığma binayı hastane olarak tadil ederek hastane ruhsatı almak amacıyla 25 yıllığına kiraladığını, tadilat ve tamirata 11.01.2001 tarihinde başlayıp 02, 03, 04 ve 05 inci aylarda inşaata ara verdiğini, 06.07.2001 tarihinde ise inşaatı bitirdiğini, tadilat ve tamirat ile birlikte binaya 240 m2 yeni bir ilave inşaat yapıldığını, tüm bu hususların Kuruma bildirildiğini ve işçiliğe ait primlerin Kuruma eksiksiz olarak ödendiğini, ancak Kurum tarafından noksan işçilik bildirildiği gerekçesiyle 17.071,60 TL prim ve 24.01.2007 tarihine kadar işlemiş 74.653,69 TL faizi ile birlikte toplam 91.725,29 TL borç tahakkuk ettirildiğini, oysaki söz konusu binanın yığma bina olduğundan sadece boya badana ve bazı tamirat işlemlerinin yapıldığını, yapılan her işin faturalandırıldığını, işin niteliğinin ve işçiliğin belli olduğunu ve işçilik bedelinin ödendiğini, bu nedenle Kurum işleminin hatalı olduğunu, ayrıca Kurum tarafından eksik işçilik incelemesinin inşaatın bittiği tarihten çok sonraki bir tarih olan 21.11.2006 tarihinde yapıldığını, buna rağmen faizin inşaatın bittiği 06.07.2001 tarihinden itibaren hesaplandığını, bu nedenle faiz talebinin de hiçbir yasal dayanağının olmadığını ileri sürerek Kuruma prim borcu bulunmadığının tespiti ile tahakkuk ettirilen noksan işçilik bedelinin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekili; davacı adına işlem gören 240m2 yeni yığma bina inşaatı için tespit edilen eksik işçilik bedelinin 06.07.2001 tarihinde tahsil edildiğini, 1477m2 tadilat ve onarım işinden dolayı da eksik işçilik bildirimi yapıldığının 21.11.2006 tarihli Müfettiş raporu ile tespiti üzerine 91.725,29TL prim ve gecikme zammı tahakkuk ettirildiğini, Kurum alacağının 02.02.2007 tarihinde davacıya tebliğ edildiğini, ancak 506 sayılı Kanun’un 8 inci fıkrası uyarınca tebliğ tarihinden itibaren 1 ay içerisinde davacı tarafından Kuruma itirazda bulunulması gerekirken itiraz edilmediğini, yasal süresi içerisinde Kuruma itiraz edilmediğinden itiraz konusu borcun kesinleştiğini bu nedenle davanın reddinin gerektiğini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 10.12.2009 tarihli ve 2007/99 E., 2009/632 K. sayılı kararı ile davacının davasının kısmen kabul kısmen reddi ile davacının davalı kuruma 6137,06 TL prim, 20.599,34 TL gecikme zammı olmak üzere toplam 26.736,39 TL borçlu olduğunun tespiti ile davacının davalı kuruma prim borcundan dolayı 10.934,54 TL , gecikme zammı yönünden ise 54.054,35 TL olmak üzere toplam 64.988,89 TL borçlu olmadığının tespiti ile bu kısmın iptaline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. İlk Bozma Kararı
1. İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2.Dairenin 10.10.2011 tarihli ve 2010/2832 E., 2011/13440 K. sayılı kararı ile ; “… Davanın yasal dayanağı, 506 sayılı Kanun’un 79 uncu maddesinin 12 ve 13 üncü fıkralarıdır. Anılan maddenin 13 üncü fıkrasında, “Sigorta müfettişi tarafından, Kuruma bildirilmediği tespit edilen asgari işçilik tutarı üzerinden Kurumca re’sen tahakkuk ettirilen sigorta primleri bu Kanunun 80 inci maddesi de nazara alınarak işverene tebliğ olunur. İşveren, tebliğ edilen prim borcuna karşı tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde Kuruma itiraz edebilir. İtiraz takibi durdurur. Kurumca itirazın reddi halinde, işveren, kararın tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde yetkili iş mahkemesine başvurabilir.” hükmü mevcuttur. Eldeki dava dosyasına konu olayda, Kurumca eksik işçilik tespiti nedeniyle hesaplanan prim borcu ve gecikme zammının ödenmesine yönelik bildirimin, davacıya 02.02.2007 tarihinde tebliğ edildiği, davacının, bir aylık süre içinde Kurumun itiraz komisyonuna itirazda bulunmaksızın eldeki davayı 09.03.3007 tarihinde açtığı anlaşılmaktadır.

506 sayılı Kanun’un 79/13 maddesindeki bir aylık süre, hak düşürücü süre niteliğinde olup, Kurum işleminin tebliğinden itibaren bir aylık süre içinde itiraz edilmemesi halinde, Kurumun işleminin kesinleştiğinin kabulü gerekir. Hal böyle olunca, Mahkemece, Kanunda öngörülen bir aylık hak düşürücü süre geçtikten sonra, Kurum işlemine karşı iş bu davanın açıldığı gözetilmeksizin eksik inceleme ve hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve kanuna aykırı olup, bozma nedenidir..” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

B. İlk Derece Mahkemesince Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin 27.12.2012 tarihli ve 2011/1162 E., 2012/1219 K. sayılı kararı ile ;1-Eski kararda direnilmesine,

2-Davacının davasının kısmen kabul kısmen reddi ile

3-Davacının davalı kuruma 6137,06 TL prim, 20.599,34 TL gecikme zammı olmak üzere toplam 26.736,39 TL borçlu olduğunun tespiti ile davacının davalı kuruma prim borcundan dolayı 10.934,54 TL, gecikme zammı yönünden ise 54.054,35 TL olmak üzere toplam 64.988,89 TL borçlu olmadığının tespiti ile bu kısmın iptaline , fazlaya ilişkin talebin reddine ,karar verilmiştir.

C. 1 inci Hukuk Genel Kurulu Kararı
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 10.04.2013 gün, E.2013/10-435, K. 2013/506 sayılı kararıyla “…Somut olaya gelince; mahkemece aslolan kısa kararda yukarıda açıklanan mevzuata uygun hüküm fıkrası oluşturulmamış sadece ” direnilmesine ” denilerek önceki karara atıf yapılmakla yetinilmiştir.

Bu durumda, yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde usulün öngördüğü anlamda oluşturulmuş bir hüküm bulunmadığı gibi, direnme kararlarını denetleyen Hukuk Genel Kurulu tarafından incelenebilecek nitelikte teknik anlamda bir direnme hükmü de bulunmadığı her türlü duraksamadan uzaktır.

Şu durumda mahkemece yapılacak iş; dosya kapsamı dikkate alınarak taraflara yüklenen borç ve tanınan hakkın sıra numarası altında belirtildiği açık, infazda şüphe ve tereddüt uyandırmayacak biçimde, usulün aradığı niteliklere haiz kısa karar ve buna uygun gerekçeli karar oluşturulmasıdır.

Mahkemenin, yukarıda ayrıntılarıyla açıklanan biçimde usulün öngördüğü niteliklere haiz bulunmayan kısa kararı usul ve yasaya uygun değildir.
Direnme kararının bu nedenle bozulması gerekmiştir. ” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

D. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin 09.12.2013 tarihli ve 2013/316 E., 2013/832 K. sayılı kararı ile; açılan davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine dair karar verilmiştir.

E. 2’inci Hukuk Genel Kurulu Kararı
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 14.01.2015 gün, E.2014/10-462, K. 2015/183 sayılı kararıyla; “Dava,borcun bulunmadığının tespiti istemine ilişkindir.

Mahkeme 10.12.2009 tarihinde davanın kısmen kabulüne vermiştir.

Davalı Kurum vekilinin temyizi üzerine Yüksek Özel Daire yukarıda açıklanan gerekçe ile hükmün bozulmasına karar vermiştir.

Davacı vekili direnilmesini davalı vekili ise bozmaya uyulmasını istemiş, mahkemece 27.12.2012 günlü kısa kararda “Eski kararda direnilmesine sair hususların gerekçeli kararda açıklanmasına” şeklinde hüküm fıkrası oluşturulmadan direnme kararı verilmiştir.

Bu kararın temyizi edilmesi üzerine Hukuk Genel Kurulu’nca HUMK.nun 381 ve 388.maddesine aykırı karar verildiği gerekçesiyle usul yönünden bozulmuş, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

Mahkemece Hukuk Genel Kurulu bozma kararına uyulmasına karar verildikten sonra bu kez Yargıtay 10.Hukuk Dairesi’nin bozma kararına uyulmasına karar verilmiş ve davanın hak düşürücü süre nedeni ile reddine karar verilmiştir. Bu karar taraflar tarafından temyiz edilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu’nun 19.10.2005 tarih 2005/4-517-595 sayılı kararında da açıklandığı üzere direnme kararı verilip hüküm tefhim edildikten sonra bu karardan dönülemez.

O halde direnme kararı verildikten sonra mahkemece yapılması gereken; HUMK 381 ve 388. maddelerine uygun şekilde mahalli mahkemece verilen ilk karar gibi yani 10.12.2009 tarih 2007/99 E. 2009/632 K.sayılı karar gibi hüküm fıkrası oluşturmak ve buna uygun gerekçeli karar yazmaktır.

Açıklanan nedenler altında Hukuk Genel Kurulunun bozması doğrultusunda işlem yapılarak özellikle HUMK’nun 381 ve 388 inci maddelerine uygun karar yazılması gereği yerine getirilmek üzere yerel mahkemenin kararı bozulmalıdır..” gerekçesiyle direnme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

F. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin 17.06.2015 tarihli ve 2015/255 E., 2015/383 K. sayılı kararı ile”1-Mahkememizin 10.12.2009 tarih ve 2007/99 Esas , 2009/632 Karar sayılı ilamında direnilmesine,

2-Davacının davalı kuruma 6137,06 TL prim, 20.599,34 TL gecikme zammı olmak üzere toplam 26.736,39 TL borçlu olduğunun tespiti ile davacının davalı kuruma prim borcundan dolayı 10.934,54 TL, gecikme zammı yönünden ise 54.054,35 TL olmak üzere toplam 64.988,89 TL borçlu olmadığının tespiti ile bu kısmın iptaline, fazlaya ilişkin talebin reddine,”karar verilmiştir.

G. 3’üncü Hukuk Genel Kurulu Kararı
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 12.12.2019 gün, E.2015/10-3512, K. 2019/34 sayılı kararıyla “Somut olayda Kurum tarafından işverene ait “Özel Hastane Bina İkmal ve Tadilat İnşaatı” işyerinden dolayı yapılan hesaplama neticesinde eksik işçilik bildirimi nedeniyle faaliyetin son ayı olan 2001/07 aya mal edilerek 17.071,60TL prim ve 24.01.2007 tarihine kadar hesaplanan 74.653,69TL gecikme zammı olmak üzere toplam 91.725,29TL borç tahakkuk ettirildiği, tahakkuk ettirilen prim borcuna ilişkin borç bildirim belgesinin 02.02.2007 tarihinde davacı … Sağlık Medikal Hizm. A.Ş.’ye tebliğ edildiği, davacının ise mülga 506 sayılı Kanun’un 79/13. maddesi uyarınca belirtilen bir aylık hak düşürücü süre içerisinde Kuruma itiraz etmeden 09.03.2007 tarihinde İş Mahkemesine dava açtığı anlaşılmaktadır.

Diğer taraftan Kurum tarafından 02.02.2007 tarihinde tebliğ edilen borç bildirim belgesinde mülga 506 sayılı Kanun’un 79/13 üncü maddesi uyarınca tebliğ edilen prim borcuna karşı tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde Kuruma itiraz edilebileceği, Kurumca itirazın reddi halinde kararın tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde yetkili iş mahkemesine başvurulabileceği hususlarının ise belirtilmediği görülmektedir.

Yukarıdaki bilgiler ışığında somut olay incelendiğinde, davacı tarafından mülga 506 sayılı Kanun’un 79/13 üncü maddesi uyarınca bir aylık hak düşürücü süre içerisinde Kuruma itiraz edilmediği sabit ise de tebliğ edilen borç bildirim belgesinde itiraz hakkı, itiraz edilecek mercii ve süresi ile itirazın reddi halinde gidebilecek kanun yolu ve süresinin belirtilmediği dikkate alındığında davacının hak arama özgürlüğünün zedelendiğinin kabulü gerekmektedir. Bu durumda usulüne uygun bir borç bildirim belgesinin tebliğinden bahsetmek mümkün bulunmamaktadır.

Sonuç itibariyle itiraz hakkı, itiraz edilecek mercii ve süresi ile itirazının reddi halinde gidebilecek kanun yolu ve süresinin de belirtildiği usulüne uygun bir borç bildirim belgesi düzenlenerek mülga 506 sayılı Kanun’un 79/13 üncü maddesinde belirtilen yasal prosedür yeniden işletilmelidir.

Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, mülga 506 sayılı Kanun’un 79/13 üncü maddesinde belirtilen bir aylık süre içerisinde Kuruma itiraz hakkının menfi tespit davasında hak düşürücü sürenin başlangıcını belirtmek için düzenlendiği, itiraz eden kimsenin itirazının sonucunu almadan dava açması düşünülemeyeceğinden maddedeki itirazın reddedildiğinin tebliğinden anlaşılması gereken usulün bu olduğu, kişi itiraz süresini kaçırmış veya Kurumdan bir netice alamayacağını düşünerek itiraz etmemiş ise, bu durumun mahkemeye başvuru hakkını engellememesi gerektiği, bu nedenlerle menfi tespit davası bir aylık hak düşürücü süre içinde açılmış olup mahkemenin davayı esastan incelemesinde usulsüzlük bulunmadığından direnme kararının yerinde olduğu ileri sürülmüş ise de bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

Diğer taraftan direnme karar başlığında, davacı şirketin unvanının … A.Ş. olması gerekirken … A.Ş. olarak yazılmış olması, yine davalı kısmında SGK Genel Müdürlüğü yazılması gerekirken SSK İl Müdürlüğü yazılması, ayrıca dava tarihi 09.03.2007 olduğu hâlde 09.04.2015 olarak belirtilmiş olması hatalı ise de, bu hususların maddi hata olduğu sonucuna varılmakla mahallinde her zaman düzeltilebileceğinden bozma nedeni yapılmamış eleştirilmekle yetinilmiştir.

Hâl böyle olunca direnme kararı yukarıda açıklanan bu değişik gerekçe ile bozulmalıdır.” gerekçeleriyle bozulmuştur.

ı) İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemece yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;”Dava konusu inşaatın bayındırlık Bakanlığınca tespit edilen birim maliyetleri gösteren cetvelin III/B inşaat yapı sınıf ve grubunda yer aldığı tespit edilmiştir. 2001 yılı birim fiyatı 140,00 TL dir. Dava konusu bina için %9 işçilik oranı tespit edilmiştir.

Yapılacak onarım ve tadilat 1477 m2 olup inşaatın maliyetine % 15 asgari işçilik ücreti uygulanmıştır.

İlave yapılan 240 m2 lik yığma şeklindeki inşaatın maliyetine ise % 9 asgari işçilik oranı uygulanması gerekecektir. 1477 m2 lik onarım ve tadilat işlerinin ince Yapı elemanlarının yapacağı işlerdir. İnce yapı elemanlarının inşaatın tamamının maliyetine oranı % 55 olmaktadır. Buna göre 2001 yılı için m2 fiyatı 140,00 TL x % 55 = 77,00 TL/m2 olacaktır.” gerekçesiyle davanın kısmen kabul kısmen reddi ile davacının davalı kuruma 6.137,06 TL prim , 20.599,34 TL gecikme zammı olmak üzere toplam 26.736,39 TL borçlu olduğunun tespiti ile , davacının davalı kuruma 10.934,54 TL prim, gecikme zammı yönünden ise 54.054,35 TL olmak üzere toplam 64.988,89 TL borçlu olmadığının tespiti ile bu kısmın iptaline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı kurum vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davalı Kurum vekili, Kurum işleminde hata olmadığını, verilen kararın eksik araştırmaya dayalı olduğunu belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, resen tahakkuk ettirilen fark işçilik prim borcunun iptali ve ödenen tutarın istirdadı istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri, 5510 sayılı Kanun 85 inci maddesi hükümleridir.

3. Değerlendirme
1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3 üncü maddesi yollamasıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri kanunu maddelerinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

3.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,

02.03.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.