Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2022/12058 E. 2023/6455 K. 06.06.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/12058
KARAR NO : 2023/6455
KARAR TARİHİ : 06.06.2023

MAHKEMESİ : … Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2020/1551 E., 2020/2397 K.
KARAR : Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : … 3. İş Mahkemesi
SAYISI : 2014/55 E., 2019/706 K.

Taraflar arasındaki iş kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalılar vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi … tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davalı … Telekom A.Ş. adına yapılan hat yenileme işinin müteahhidinin davalı İş Kaya şirketi olduğunu, bu şirketin …’daki işlerini taşeron firma olan davalı … şirketine verdiğini, Erk şirketinin de işlerin bir kısmını taşeron olarak …’ın şahıs işletmesi Kiraz İnşaat’a verdiğini, davacı kazalının …’ın işçisi olarak 10.12.2010 tarihinde işe başladığını, vasıfsız işçi olduğunu, direk üzerinde mevcut eski telefon hattının sökümü işini yaptığını, 17.10.2010 tarihinde saat 15:00 sıralarında Kurşunlu Yeşil Karaman mevkiinde yapılan demontaj işlemi sırasında davacı kazalının çıktığı ahşap direğinin kırılması ve direkle birlikte düşmesi neticesinde iş kazası geçirerek yaralandığından bahisle davacı kazalı için 372.895,78 TL maddi, 70.000,00 TL manevi, davacı eş Gamze için 50.000,00 TL manevi, davacı çocuk Alperen için 40.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan tahsilini talep ve dava etmişlerdir.

II. CEVAP
Davalı … Telekomonikasyon A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın müvekkili şirket Türk Telekomünikasyon A.Ş. yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini, müvekkili şirket ile davacı kazalı … arasında herhangi bir iş ilişkisi bulunmadığını, müvekkili şirket ile diğer davalı İş-Kaya şirketi arasında akdedilen Global İhale Sözleşmesinin 7 nci maddesine göre müvekkili şirketin huzurdaki davada davalı sıfatının bulunmadığını, davacıların tazminat talep etme hakları zamanaşımına uğradığını, davacı …’ın telefon direğinden düşmek suretiyle iş görme gücünü kaybettiğine yönelik olarak kendilerine herhangi bir delil göndermediğini, davacıların bu yöndeki iddialarını kesinlikle kabul etmediklerini, davacı kazalının göğüs kısmında yaşadığını iddia ettiği sıkışmanın telefon direğinden düşmesine bağlı olarak meydana geldiğini kanıtlar herhangi bir delil bulunulmadığını, kesinlikle kabul anlamına gelmemek kaydıyla bir an için davacı yanın iddıa ettıği şekilde meslekte çalışma gücünü kaybettiği düşünüldüğünde dahi müvekkili şirketin bir sorumluluğunun söz konusu olmadığını, müvekkil şirket ile diğer davalı İş-Kaya şirketi arasında akdedilen Global İhale Sözleşmesinin 35 inci maddesi hükmüne göre kusurun ve sorumluluğun kendilerine ait olmadığını, davacı kazalı …’ın hiçbir güvenlik tedbiri almadan telefon direğine çıkarak kendisinin kusurlu davrandığından bahisle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı İş-Kaya İnş. San. ve Tic. A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının kendi işçileri olmadığını, davanın kendi işverenine karşı açılması gerektiğini, müvekkili şirketin taşeronla yapmış olduğu sözleşmesinin 13 üncü maddesine göre iş kazalarından maydana gelecek her türlü dava sorumluluğunun alt teşarona ait olduğunu, ayrıca davanın zaman aşımına uğradığını, meydana gelen kazada müvekkili şirketin kusurunun bulunmadığını, davacı kazalının şahsi güvenlik önlemlerini alarak beden gücüyle kendisinin tırmandığını, davacının aklı selim sahibi olduğundan işindeki deneyimi göz önüne alındığında telefon direğine tedbir almadan çıkmaması gerektiğini, kişisel güvenliği gözeterek öncelikle çıkacağı direğin sağlam olup olmadığını kontrol ederek direğin sağlam olmaması durumunda işverene bu durumu bildirmekle yükümlü olduğunu, bu hususlara riayet etmeyerek özen yükümlülüğüne aykırı davrandığını, kendisinin yaralanmasıyla neticelenen olayın meydana gelmesinde davacının kusurlu olduğunu, talep edilen tazminat miktarlarının da çok yüksek olduğunu, davacı çocuk Alperen ve davacı eş Gamze’nin manevi tazminat talep etme haklarının bulunmadığını savunmuştur.

Davalı … Tur. İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti. vekili cevap dilekçesinde özetle; öncelikle dava dilekçesinde iddia edilen olayın iş kazası olup olmadığına dair hiçbir belge sunulmadığını, dava dilekçesindeki açıklamalardan ve bildirilen delillerden Sosyal Güvenlik Kurumu müfettişlerince hazırlanan bir raporun, savcılık soruşturma dosyasının ve olayın iş kazası olduğuna dair bir tespit hükmünün bulunmadığını, davacının iddialarını ispatlayacak hiçbir delil bulunmamadığını, müvekkili şirket ile Türk Telekomünikasyon A.Ş. arasında imzalanan sözleşmeye göre; … ili bağlı ilçe köylerinin santral sahalarında her türlü kablolu erişim şebekesi ve altyapı işleri ile proje işlerinin kısım kısım yapılması ve malzemenin temin edilmesinin müvekkili şirket tarafından yerine getirileceğini, müvekkili şirket ile diğer davalı … arasında götürü usulü taşeron kablo sözleşmesi imzalandığını, sözleşmenin anahtar teslimi sözleşme olduğunu, bu nedenle müvekkilinin sorumlu tutulamayacağını, vasıfsız işçi olduğu iddia edilen davacının ayakçak ve emniyet kemeri ile direğe tırmandığının belirtildiğini, davacının şayet vasıfsız ve tecrübesiz bir işçi ise direğe tırmanarak öncelikle iş güvenliği kurallarını çiğneyerek kendisini tehlikeye attığını, yine dava dilekçesinde de belirtildiği üzere davacıya emniyet kemeri ve iş güvenliğini sağlayacak araç gereç verildiğini, kazadan bir hafta kadar önce işe başlayan işçinin eğitim almadan direkte çalışmaya gönderildiğinin kabulü mümkün olmadığını, şayet davacı herhangi bir eğitim almadan direğe tırmanarak kaza geçirmişse kendisinin asli kusurlu olduğunu, davacı tarafından talep edilen tazminatların fahiş olduğunu, davacılardan … 70.000 TL, … 50.000 TL ve küçük … için talep edilen 40.000 TL manevi tazminatların Yargıtay kararlarına göre fahiş olduğunu, zira manevi tazminatın zenginleşme aracı olarak kabul edilemeyeceğini, davada iş kazasına ve davacının maluliyetine ilişkin hiçbir belge ve delil bulunmadığını, söz konusu kaza sebebiyle davacıya bağlanan peşin sermaye değerli gelirin Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan sorularak maddi tazminat talebinden düşürülmesini talep ettiklerini savunmuştur.

Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin davacıya güvenlik önlemi için gerekli ekipmanları verdiğini, bu ekipmanların ayakçak, emniyet kemeri, baret ve ağaç direk diplerinin sağlam olup olmadığının tespit edilmediği durumlarda direkte emniyetli çalışmayı sağlayan lenteleme işlemi için gerekli olan halat ve çatallar olduğunu, bu malzemelerin araçlarda hazır bulunduğunu, çalışanlara bu malzemelerin mutlaka kullanılması gerektiğinin belirtildiğini ve nasıl kullanıldığının gösterildiğini, davacının kazadan 2 gün önce asgari ücret üzerinden işe başlamış ayın 17’sinde kazanın meydana geldiğini, kazada kusurlunun davacı olduğunu, müvekkiline atfedilebilecek bir kusur olmadığını, davacının daha önce de benzer işte çalıştığından deneyimli bir usta olduğunu, direğin sağlam olup olmadığını kontrol edip lenteleme işlemini yaptıktan sonra direğe çıkması gerekirken bu işlemi yapmadan sadece ayakçak, emniyet kemeri ve baret kullanarak direğe çıkıp kendi kusuru neticesinde kaza geçirdiğini, davacının kişisel koruyucu donanımları aldığı eğitim ve talimata uygun olarak kullanması gerekirken kullanmadığını, davacının kazadan dolayı herhangi bir şikayeti olmadığını, davanın zaman aşımına uğramış olduğunu, davacının kapıcılık gibi ağır bir iş yapması da nazara alındığında davacının iş gücü kaybının olmadığını, davacılar Alperen ve …’n manevi tazminat talep hakları olmadığını savunarak haksız ve mesnetsiz davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacı kazalı Talip’in iş kazasından kaynaklanan sürekli iş göremezlik oranının %53,00 olduğu, kazanın meydana gelişinde kazalının herhangi bir kusurunun bulunmadığı, davalı … Telekomonikasyon A.Ş.’nin %20, davalı İş-Kaya şirketinin %20, davalı … şirketinin %20, davalı …’ın %40 oranında kusurlu olduğu, davalılar arasında 4857 sayılı Kanun’un 2/6 ncı maddesi kapsamında asıl işveren/alt işveren ilişkisi bulunduğu ve alacaklardan müştereken ve müteselsilen sorumlu oldukları, hükme dayanak kılınan 11.09.2019 tarihli bilirkişi ek hesap raporunda davacı kazalının maddi zararının 433.411,19 TL olarak tespit edildiğinden bahisle, davacı kazalı Talip’in maddi tazminat isteminin taleple bağlı kalınarak kabulüne, davacı kazalı lehine 60.000,00 TL, davacı eş lehine 10.000,00 TL, davacı çocuk lehine 5.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Davalı … Telekomonikasyon A.Ş. vekili istinaf dilekçesinde özetle, kendilerine husumet yöneltilemeyeceğini, zamanaşımı nedeniyle davanın reddi gerektiğini, maluliyetin olayla bağlantısının kurulamadığını, şirketin hiçbir kusuru olmamasına rağmen %20 kusur verilmesinin doğru olmadığını, davacının kusursuz olduğuna ilişkin saptamanın doğru olmadığını, Gamze ve Alperen’in manevi tazminat talep haklarının bulunmadığını, ıslah ile artırılan maddi tazminat talebi için zamanaşımı koşullarının oluşmuş olduğunu, ıslah ile artırılan kısım için ıslah tarihinden itibaren faize karar verilebileceğini, manevi tazminatların çok yüksek olduğunu ileri sürmüştür.

Davalı İş-Kaya İnş. San. ve Tic. A.Ş. vekili istinaf dilekçesinde özetle, kendilerine husumet yöneltilemeyeceğini, davacının taşeron işçisi olduğunu, zamanaşımı nedeniyle davanın reddi gerektiğini, maluliyetin olayla bağlantısının kurulamadığını, davacının kusursuz olduğuna ilişkin saptamanın doğru olmadığını, davacılar Gamze ve Alperen’in manevi tazminat talep haklarının bulunmadığını, ıslah ile artırılan maddi tazminat talebi için zamanaşımı koşullarının oluşmuş olduğunu, ıslah ile artırılan kısım için ıslah tarihinden itibaren faize karar verilebeliceğini, manevi tazminatların çok yüksek olduğunu ileri sürmüştür.

Davalı … Tur. İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti. vekili istinaf dilekçesinde özetle, diğer davalı … ile aralarında anahtar teslim kablo sözleşmesi düzenlenmiş olup kendilerine husumet yöneltilemeyeceğini, davanın 1 yıllık süre içinde açılmadığını, iş kazası sonucu alınan ilk raporda maluliyetin %0, olaydan 6 yıl geçtikten sonra farklı sağlık sorunları ortaya çıkan davacının Adli Tıp Raporuyla %53 malul kaldığının kabulünün hatalı olduğunu, maluliyete esas kalp rahatsızlığının iş kazası ile ilgisi bulunmadığını, illiyet bağı kurulamayacağını, zamanaşımı nedeniyle davanın reddi gerektiğini, maluliyetin olayla bağlantısının kurulamadığını, davacının kusursuz olduğuna ilişkin saptamanın doğru olmadığını, davacılar Gamze ve Alperen’in manevi tazminat talep haklarının bulunmadığını, ıslah ile artırılan maddi tazminat talebi için zamanaşımı koşullarının oluşmuş olduğunu, ıslah ile artırılan kısım için ıslah tarihinden itibaren faize karar verilebeliceğini, manevi tazminatların çok yüksek olduğunu ileri sürmüştür.

Davalı … vekili istinaf dilekçesinde özetle, davacı işçinin kusurlu olduğunu, kendilerine yüklenebilecek bir kusur bulunmadığını, hesap raporuna itirazları gözetilmeden hüküm kurulduğunu, zamanaşımı nedeniyle davanın reddi gerektiğini, maluliyetin olayla bağlantısının kurulamadığını, davacının kusursuz olduğuna ilişkin saptamanın doğru olmadığını, davacılar Gamze ve Alperen’in manevi tazminat talep haklarının bulunmadığını, ıslah ile artırılan maddi tazminat talebi için zamanaşımı koşullarının oluşmuş olduğunu, ıslah ile artırılan kısım için ıslah tarihinden itibaren faize karar verilebeliceğini, manevi tazminatların çok yüksek olduğunu istinaf başvuru sebep ve gerekçeleri olarak ileri sürmüştür.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile ilk derece mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde, usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığından bahisle davalıların istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davalı … Telekomonikasyon A.Ş. vekili temyiz dilekçesinde özetle, müvekkili yönünden davanın reddi gerektiğini, davacı kazalı ile aralarında bir iş ilişkisi bulunmadığını, zamanaşımının söz konusu olduğunu, alınan hiçbir raporda maluliyetin davacının geçirmiş olduğu iş kazasından kaynaklandığı yönünde bir illiyet bağı kurulamadığını, kusur oran ve aidiyetinin hatalı tespit edildiğini, hüküm altına alınan tazminatlara kaza tarihinden faiz verilmesinin hatalı olduğunu, hüküm altına alınan manevi tazminatların fazla olduğunu, müvekkili şirketin diğer davalılar ile müştereken müteselsil sorumluluğuna hükmedildiğini kararın bu yönüyle de hukuka aykırı olduğunu ileri sürmüştür.

Davalı İş-Kaya İnş. San. ve Tic. A.Ş. vekili temyiz dilekçesinde özetle, Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçesiz olduğunu, müvekkili şirketin davacı tarafın taleplerine muhatap olamayacağını, davacının kendi işçileri olmadığını yine müvekkilinin diğer davalı … şirketi ile yaptığı sözleşme gereğince sorumlu olmadıklarını, davacının maluliyetinin geçirmiş olduğu iş kazasından kaynaklandığı yönünde bir illiyet bağının tüm itirazlarına rağmen ilk derece mahkemesinde giderilmediğini, bu hususta istinaf mahkemesinin de itirazlarını dikkate almadığını, sürekli iş göremezlik oranını kabul etmediklerini, şayet bir maluliyet varsa bu maluliyetin iş kazasından kaynaklandığı yönünde de bir tespit olmadığı gibi itirazları doğrultusunda bir araştırma da yapılmadığını, bu nedenle maluliyet ile iş kazasının arasındaki illiyet bağının tespit edilmemesini temyiz ettiklerini, zamanaşımının söz konusu olduğunu, müvekkili şirketin kusuru olmadığını, davacı kazalıya kusur verilmemesinin hatalı olduğunu, davacı kazalı lehine hükmedilen manevi tazminatın fazla olduğunu, davacılar eş ve çocuğun manevi tazminat istemlerinin reddine karar verilmesi gerektiğini, ayrıca hükümde yer alan faiz başlangıç tarihinin hatalı olduğunu, faizin ıslah ile talep edildiğini, kabul anlamına gelmemek ile birlekte talep edilen faizin ıslah tarihinden itibaren işletilmesi gerektiğini, kaza tarihinden işletilmesinin hukuka aykırı olduğunu ileri sürmüştür.

Davalı … Tur. İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti. vekili temyiz dilekçesinde özetle, Bölge Adliye Mahkemesi’nce hükmedilen istinaf karar harcının hatalı olduğunu, davacı kazalının müvekkili şirketin çalışanı olmadığını, müvekkilinin davalı …’a anahtar teslimi iş verdiğini, alınan hiçbir raporda maluliyetin davacının geçirmiş olduğu iş kazasından kaynaklandığı yönünde bir illiyet bağı kurulmadığını, kabul etmemekle birlikte böyle bir maluliyet varsa bile bu maluliyetin iş kazasından kaynaklandığı yönünde de bir tespit bulunmadığını, davacı işçinin denetimi ve kontrol yükümlülüğünde olan direği kontrol etmeyerek kazaya kendisinin sebebiyet verdiğini, zamanaşımının söz konusu olduğunu, davacı kazalı lehine hüküm altına alınan manevi tazminatın fazla olduğunu, diğer davacıların manevi tazminat istemlerinin reddine karar verilmesi gerektiğini ileri sürmüştür.

Davalı … vekili temyiz dilekçesinde özetle, zamanaşımının söz konusu olduğunu, müvekkilinin bir kusuru olmadığını, davacı kazalıya kusur verilmemesinin hatalı olduğunu, alınan hiçbir raporda maluliyetin davacının geçirmiş olduğu iş kazasından kaynaklandığı yönünde bir illiyet bağı kurulmadığını, kesinlikle bu oranı kabul etmemekle birlikte, böyle bir maluliyet varsa bile bu maluliyetin iş kazasından kaynaklandığı yönünde de bir tespit bulunmadığını, hükümde yer alan faiz başlangıç tarihinin yanlış olduğunu, faizin ıslah tarihinden itibaren işletilmesi gerekirken kaza tarihinden işletilmesinin hukuka aykırı olduğunu, davacı kazalı lehine hüküm altına alınan manevi tazminatın fazla olduğunu, diğer davacıların manevi tazminat istemlerinin reddine karar verilmesi gerektiğini, Bölge Adliye Mahkemesi’nce hükmedilen istinaf karar harcının hatalı olduğunu ileri sürmüştür.

C. Gerekçe
a. Davalılar vekillerinin davacıların manevi tazminat istemleri hakkında kurulan hükümlere yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde
Miktar veya değeri kesinlik sınırını geçmeyen davalara ilişkin nihai kararlar, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362 nci maddesi uyarınca temyiz edilemez. Temyize konu edilen miktarın kesinlik sınırının altında kalması hâlinde anılan Kanun’un 366 ncı maddesi atfıyla aynı Kanun’un 352 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekir.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nu 110 uncu maddesi kapsamında dava yığılması (objektif dava birleşmesi) kapsamında her bir talebin ayrı bir dava olduğu ve ayrı ayrı hüküm ve sonuç doğuracağı açıktır.

Dosya içeriğine göre davacılar vekilinin davacı kazalı için 372.895,78 TL maddi, 70.000,00 TL manevi, davacı eş Gamze için 50.000,00 TL manevi, davacı çocuk Alperen için 40.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan tahsilini talep ettiği, İlk Derece Mahkemesi’nce davacı kazalının maddi tazminat isteminin taleple bağlı kalınarak kabulüne, davacı kazalı lehine 60.000,00 TL, davacı eş lehine 10.000,00 TL, davacı çocuk lehine 5.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verildiği, Bölge Adliye Mahkemesi’nce davalıların istinaf istemlerinin esastan reddine karar verildiği gözetildiğinde, kısmen kabulüne karar verilen manevi tazminat tutarlarının Bölge Adliye Mahkemesi karar tarihi itibari ile kesinlik sınırı olan 72.070,00 TL’nin altında kaldığı anlaşıldığından davalılar vekillerinin davacıların manevi tazminat istemleri hakkında kurulan hükümlere yönelik temyiz itirazlarının miktardan reddine karar verilmiştir.

b. Davalılar vekillerinin diğer hükümlere yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, iş kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri, 5510 sayılı Kanun’un 13, 16 ve 20 nci maddeleri ile 4857 sayılı İş Kanun’un 77 nci maddesi, 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 8 inci ve 31 inci maddeleri.

3. Değerlendirme
Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre, davalılar vekillerinin aşağıdaki bent kapsamı dışındaki sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

Dosya kapsamından yargılamaya konu iş kazasından dolayı davacı kazalıda oluşan sürekli iş göremezlik oranının tespiti noktasında ilk olarak Kurum Sağlık Kurulu tarafından düzenlenen raporda oranın %0 olduğunun tespit edildiği, itiraz üzerine Yüksek Sağlık Kurulu’nun oranın düzeltme kaydıyla %54,00 olduğuna karar verdiği, itirazlar üzerine Adli Tıp Kurumu Üçüncü İhtisas Dairesi ile devamında Adli Tıp Kurumu İkinci Üst Kurul’dan raporlar alındığı, her iki raporda da davacının yargılamaya konu iş kazasından kaynaklanan sürekli iş göremezlik oranının %53,00 olarak tespit edildiği, kazanın meydana gelişinde davacı kazalı Talip’in herhangi bir kusurunun bulunmadığı, davalı … Telekomonikasyon A.Ş.’nin %20, davalı İş-Kaya şirketinin %20, davalı … şirketinin %20, davalı …’ın %40 oranında kusurlu olduğu, İlk Derece Mahkemesi’nce alınan 25.10.2017 tarihli kök hesap raporunda Kurum’un belirlediği %54,00 sürekli iş göremezlik oranı üzerinden hesaplama yapıldığı, raporda davacıya bağlanan iş kazası sürekli iş göremezlik gelirinin ilk peşin sermaye değeri dosya kapsamında bulunmadığından bu yönde bir tenzilat yapılmaksızın davacı kazalının maddi zararının 372.895,78 TL olarak belirlendiği, davacı vekilinin anılan hesap raporu taraflara tebliğ edilmezden önce 15.11.2017 Uyap kayıt tarihli dilekçesi ile ilk peşin sermaye değeri dosyada olmadığı için bilirkişinin zarar hesaplayamadığı, ilk peşin sermaye değerinin celbini talep ettiği, 29.01.2018 tarihli ek hesap raporunda davacı kazalının maddi zararının Kurum’un belirlediği %54,00 sürekli iş göremezlik oranı üzerinden hesaplandığı ve ilk peşin sermaye değerinin tenzil edildiği ve sonuç olarak davacı kazalının maddi zararının 346.136,92 TL olarak hesaplandığı, devam eden aşamada davacılar vekili tarafından sunulan 23.03.2018 havale tarihli ıslah dilekçesi ile davacılar vekilinin kök hesap raporuna işaret ederek 25.10.2017 tarihli tazminat hesap bilirkişi raporunda da belli olduğu üzere davacının almaya hak kazandığı maddi tazminat miktarının 372.895,78 TL olarak hesaplandığını, başlangıçta belirsiz alacak olarak açtıkları 10.000,00 TL maddi tazminat miktarını 362.895,78 TL artırarak davalarını 372.895,78 TL maddi tazminat olarak ıslah ettiklerini, sonradan oluşacak değer artışları veya hesaplamadan kaynaklanacak artışlarla her ne surette olursa olsun tazminat yönüyle ortaya çıkacak sahil artışlara ilişkin fazlaya dair talep ve dava haklarını saklı tuttuklarını beyan ettiği, devam eden aşamada Adli Tıp Kurumu tarafından sürekli iş göremezlik oranının %53,00 olarak tespit edilmesinden sonra alınan 11.09.2019 tarihli ikinci ek hesap raporunda davacı kazalının maddi zararının Adli Tıp Kurumu’nun belirlediği %53,00 sürekli iş göremezlik oranı üzerinden hesaplandığı ve ilk peşin sermaye değerinin tenzil edildiği ve sonuç olarak davacı kazalının maddi zararının 433.411,19 TL olarak belirlendiği, İlk Derece Mahkemesi’nce bu son ek hesap raporuna itibar edilmek suretiyle davacı kazalının maddi tazminat isteminin taleple bağlı kalınmak suretiyle kabulüne karar verildiği anlaşılmaktadır.

Usuli kazanılmış hak davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrarı sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Usulü müktesep hak, anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.

Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usulü kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usulü kazanılmış hak gerçekleşebilir. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usulü kazanılmış hak oluşturur (04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK).

Kazanılmış haklar “Hukuk Devleti” kavramının temelini oluşturan en önemli unsurlardandır. Kazanılmış hakları ortadan kaldırıcı nitelikte sonuçlara yol açan yorumlar Anayasa’nın 2 nci maddesinde açıklanan “Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir” hükmüne aykırılık oluşturacağı gibi toplumsal kararlılığı, hukuksal güvenceyi ortadan kaldırır, belirsizlik ortamına neden olur ve kabul edilemez.

Yargıtay içtihatları ile kabul edilen “usulü kazanılmış hak” olgusunun, bir çok hukuk kuralında olduğu gibi yine Yargıtay içtihatları ile geliştirilmiş istisnaları bulunmaktadır. Örneğin Mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir içtihadı birleştirme kararı (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı YİBK) ya da geçmişe etkili yeni bir kanun çıkması karşısında, Yargıtay bozma ilamına uyulmuş olmakla oluşan usulü kazanılmış hak hukukça değer taşımayacaktır.

Usulü kazanılmış hakkın hukuki sonuç doğurabilmesi için; bir davada ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerekir.( HGK.nun 12.07.2006 T., 2006/4-519 E, 2006/527 K, 03.12.2008 T., 2008/10-730 E., 2008/732 K.) Zira usulü kazanılmış hak ilkesi kamu düzeniyle ilgilidir. (09.05.1960 T., 21/9; 04.02.1959 gün 13/5 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı)

Öte yandan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297/1-b maddesine göre hüküm tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerini içermelidir.

Somut olayda, İlk Derece Mahkemesi’nce davacılar vekilinin ıslah dilekçesinde 25.10.2017 tarihli kök hesap raporunu kabul ettiği, bu açıdan davalılar lehine usuli kazanılmış hak oluştuğu gözden kaçırılarak sürekli iş göremezlik oranı düşmesine karşın bilinen dönemin değiştirilmesi nedeniyle daha fazla maddi zarar hesaplayan 11.09.2019 tarihli ikinci ek hesap raporuna itibar edilip taleple bağlı karar verilmesi isabetsiz olduğu gibi davalı İş-Kaya şirketinin ticaret unvanı İş-Kaya İnş. San. ve Tic. A.Ş. olduğu halde 6100 sayılı Kanun’un 297 nci maddesine aykırı olacak şekilde gerekçeli karar başlığında adı geçen şirketin ticaret unvanının İş Kaya İnş San ve Tic Ltd Şti olarak gösterilmesi yerinde görülmemiştir.

Ne var ki bu hususların düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 370 inci maddesinin ikinci fıkrası hükmü uyarınca kararın düzeltilerek onanması gerekir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.Davalılar vekillerinin davacıların manevi tazminat istemleri hakkında kurulan hükümlere yönelik temyiz itirazlarının miktardan REDDİNE,

2.Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurularının esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

3.İlk Derece Mahkemesi kararının;
A.Gerekçeli karar başlığında yer alan “İş Kaya İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti.” sözcüklerinin silinerek yerine geçmek üzere “İş-Kaya İnş. San. ve Tic. A.Ş.” sözcüklerinin yazılması,

B.Gerekçenin 6 ncı sayfasının değerlendirme ve sonuç başlığı altındaki 2 nci paragrafının tamamen silinerek yerine geçmek üzere “Davacının 17.10.2010 tarihinde işvereni davalı …’ın aldığı işini yaparken çalıştığı direğin kırılması sonucu yüksekten düşerek yaralandığı, %53,00 oranında maluliyetinin oluştuğu, SGK komisyon kararında olayın iş kazası olduğunun tespit edildiği, mahkememizce alınan kusur raporunda iş kazasının meydana gelmesinde davacının kusurunun bulunmadığının bildirildiği, bu rapordaki tespit ve değerlendirmelerin mahkememizce yerinde görüldüğü ve belirlenen kusur oranlarının isabetli olduğu, davacı vekilinin ıslah dilekçesi ile 25.10.2017 tarihli kök hesap raporunu kabul ettiği, davalılar lehine oluşan usuli kazanılmış hak gereğince bu kök hesap raporundaki diğer hesaplama parametreleri değiştirilmeksizin davacının sürekli iş göremezlik oranı %53,00 olarak kabul edildiğinde %53,00 sürekli iş göremezlik oranına isabet eden sürekli iş göremezlik dönem zararının 365.599,16 TL olduğu, 1.413,50 TL geçici iş göremezlik dönem zararı ile birlikte davacının maddi zararının toplamda 367.012,66 TL olduğu, davacının kazanın meydana gelmesinde bir kusurunun bulunmaması nedeniyle bulunan bu tutardan Kurum tarafından davacıya ödenen geçici iş göremezlik ödeneği 1.014,98 TL ile davacıya iş kazası sigorta kolundan bağlanan iş kazası sürekli iş göremezlik gelirinin 72.085,76 TL’lik ilk peşin sermaye değeri tamamen tenzil edildiğinde davalıların sorumlu oldukları maddi zarar tutarının 293.911,92 TL olduğu anlaşıldığından davacı …’in maddi tazminat isteminin kısmen kabulüne karar verilmiş ve fazlaya ilişkin istemi reddedilmiştir.” rakam ve sözcüklerinin yazılması,

C.Hüküm fıkrasının tamamen silinerek yerine geçmek üzere,
“HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davanın kısmen kabul ve kısmen reddi ile;
Davacı …’in maddi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 293.911,92 TL’nin kaza tarihi olan 17.12.2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak adı geçen davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine,
Davacı …’in manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 60.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 17.12.2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile adı geçen davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine,
Davacı eş Gamze’nin manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 10.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 17.12.2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile adı geçen davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine,
Davacı çocuk Alperen’in manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 5.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 17.12.2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak adı geçen davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine,
Hüküm altına alınan miktar üzerinden hesaplanan 25.200,37 TL karar ve ilam harcından 580,65 TL peşin harç, 1.240,00 TL ıslah harcı olmak üzere toplam 1.820,65 TL’nin mahsubu ile bakiye 23.379,72 TL karar ve ilam harcının davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak hazineye gelir kaydına,
Davacı tarafın yatırdığı 25,20 TL başvurma harcı, 580,65 TL peşin harç ve 1.240,00 TL ıslah harcının toplamı olan 1.845,85 TL nin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine,
Davacı tarafça yapılan toplam 2.506,04 TL yargılama giderinin kabul ve red oranı dikkate alınarak 1.734,87 TL’sinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine, bakiyesinin davacılar üzerinde bırakılmasına,
Davalı …’ın yaptığı 99,00 TL yargılama giderinin kabul ve red oranı dikkate alınarak 30,46 TL’sinin davacılardan alınarak adı geçen davalıya verilmesine, bakiyesinin davalı üzerinde bırakılmasına,
Davalı İş Kaya İnş. San. Tic. Ltd. Şti.’nin yaptığı 45,70 TL yargılama giderinin kabul ve red oranı dikkate alınarak 14,06 TL’sinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine, bakiyesinin davalı üzerinde bırakılmasına,
Davalı … Telekom A.Ş.’nin yaptığı 19,50 TL yargılama giderinin kabul ve red oranı dikkate alınarak 2,70 TL sinin davacıdan alınarak adı geçen davalıya verilmesine, bakiyesinin davalı üzerinde bırakılmasına,
Davalı … Tur. İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin yaptığı 19,20 TL yargılama giderinin kabul ve red oranı dikkate alınarak 5,90 TL’sinin davacılardan alınarak adı geçen davalıya verilmesine, bakiyesinin davalı üzerinde bırakılmasına,
a.Davacı … kendisini vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’ne göre maddi tazminat yönünden 28.323,75 TL vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak adı geçen davacıya verilmesine,
b.Davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiklerinden maddi tazminat talebinin reddedilen kısmı üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’ne hesaplanan 11.067,90 TL red vekalet ücretinin davacı …’den tahsili ile davalılara verilmesine,
Davacı … kendisini vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık asgari ücret tarifesine göre manevi tazminat yönünden 6.950,00 TL vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
Davacı … manevi tazminat istemleri yönünden kendisini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre hesaplanan 2.725,00 TL vekalet ücretlerinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
Davacı … manevi tazminat istemleri yönünden kendisini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre hesaplanan 2.725,00 TL vekalet ücretlerinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
Davalılar manevi tazminat istemi yönünden kendilerini vekille temsil ettirdiklerinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre ret sebepleri aynı olan davalılar lehine tek vekalet ücretine hükmedileceği gözetilerek hesaplanan 2.725,00 TL vekalet ücretinin davacı …’dan alınarak davalılara eşit olarak verilmesine,
Davalılar manevi tazminat istemi yönünden kendilerini vekille temsil ettirdiklerinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre ret sebepleri aynı olan davalılar lehine tek vekalet ücretine hükmedileceği gözetilerek hesaplanan 2.725,00 TL vekalet ücretinin davacı …’dan alınarak davalılara eşit olarak verilmesine,
Davalılar manevi tazminat istemi yönünden kendilerini vekille temsil ettirdiklerinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre ret sebepleri aynı olan davalılar lehine tek vekalet ücretine hükmedileceği gözetilerek hesaplanan 2.725,00 TL vekalet ücretinin davacı …’dan alınarak davalılara eşit olarak verilmesine,

Tarafların yatırdıkları gider avansından kalan kısımların var ise karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,
Dair; davacı vekili ile davalılardan Türk Telekom vekilinin yüzlerine karşı diğer davalıların yokluğunda tebliğden itibaren 2 hafta içinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 18.12.2019″ rakam ve sözcüklerinin yazılması suretiyle İlk Derece Mahkemesi kararının DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgililere iadesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

06.06.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.