Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2022/11529 E. 2023/98 K. 10.01.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/11529
KARAR NO : 2023/98
KARAR TARİHİ : 10.01.2023

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
SAYISI : 2021/304 E., 2022/210 K.
KARAR : Kabul

Taraflar arasında davalı Kurumca yapılan tespit nedeniyle 5510 sayılı Kanun’un 81 inci maddesinin (ı) bendinde yer alan teşvik hükümlerinden 1 yıl süreyle faydalandırılmama ve bu nedenle davalı Kuruma ödenen tutarın yasal faizi ile birlikte iadesi davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, dairece ilk derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

İlk Derece mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne dair, karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararı, davalılardan Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi … tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; SGK Uşak İl Müdürlüğünde işlem gören işyeri ile ilgili olarak 21.11.2013 tarihinde verilmemesi nedeniyle 5510 sayılı Kanun’un 102 nci maddesi gereğince müvekkili şirket hakkında 4.086,00 TL idari para cezası uygulandığını, bu karara bağlı olarak taraflarına gönderilen kurumun 362509 sayılı yazısı ile teşvik hükümlerinden 1 yıl süre ile yararlandırılmama kararı verilerek uygulamaya konulduğunu, idari para cezasının müvekkili şirkete 23.01.2014 tarihinde bildirildiğini, bu yazı dışında müvekkiline gelen başka bir yazının olmadığını, müvekkili şirketin idari para cezasına itiraz ettiğini, 06.02.2014 tarihinde ilgili cezayı ödediğini, itiraz üzerine ünite itiraz komisyonunun toplandığını ve 10.02.2014 tarihinde itirazın red edildiğini, bu kararın taraflarına 11.02.2014 tarihinde tebliğ edildğini, teşvik hükümlerinden faydalanmanın iptali için davayı açtıklarını, söz konusu idari işlemin kaldırılması gerektiğnii, asıl tespiti yapılan… isminin tutanakta bulunmadığını, …’ın uzun süredir işyerinde çalışmakta olduğunu, ve tespit esnasında da işyerinde olduğunu, müvekkilinin iyi niyetli olduğunu, dürürst bir firma olduğunu, maddi hatadan kaynaklanan işlem sebebiyle mağdur olduğunu, idari para cezası iptal davasının … 1. İdare Mahkemesinin 204/612 Esasına kaydedildiğini, ilgili davaya bu görevin İş Mahkemesine ait olduğu konusunda görevsizlik kararı verildiğini, Manise 1. İdare Mahkemesinin idari para cezasının iptaline yönelik davayı irdeleyerek 2014/612 Esas 2015/676 Karar sayılı ilamı ile davanın reddine karar verdiğini, itiraz üzerine ilgili karara davalı tarafın karar düzeltme yoluna gittiğini, Manise Bölge İdare Mahkemesi 2016/369-402 Esas-Karar sayılı kararı ile karar düzeltme talebini redderek kararın kesinleştiğini, idari para cezasının kesinleştikten sonra kurmun 362509 sayılı yazısının teşvik hükümlerinden 1 yıl süre ile yararlandırılmama kararı verildiğini, işlemin tek olduğunu, hatalı olan tek işleme ilişkin de kesinleşmiş mahkeme kararı olduğunu beyan ederek, SGK Uşak İl Müdürlüğünün 20.01.2014 tarihli yazısı ile bildirilen 5510 sayılı Kanun’un 81 inci maddesindeki ve 6486 sayılı Kanun’dan kaynaklanan teşvik hükümlerinden 1 yıl süre ile yararlandırılmama kararının iptaline, 14.300,00 TL fazla yatırılan primin yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP
1.Davalı vekili davaya cevap dilekçesinde özetle;dava konusu cezalarla ilgili olarak Uşak İl Müdürlüğünde 20.10.2013 tarihinde 5510 sayılı Kanun kapsamına alınan davacı … Mühendislik Şirketi adına kayıtlı elektrik tesisatı montajı işyeri dosyası ile ilgili 09.01.2014 tarihli Uşak SGK Müdürlüğünün durum tespit raporuna istinaden … isimli sigortalıya ait işe giriş bildirgesi ve 2013/11 aylık prim hizmet belgesinin verilmemesinden dolayı 5510 sayılı Kanun’un 102 nci maddesinin bentleri gereği 4.086,00 TL idari para cezası uygulandığını ve teşvik hükümlerinden 1 yıl süre ile yasaklı hale getirildiğini ve işverenden söz konusu sigortalı adına çalıştığı gün yada günler için aylık prim hizmet belgesini talep edildiğini, öncelikle davacının idare mahkemesine dava açtığını, önce reddolan davasının itiraz üzeine kabul edilerek para cezasının iptal edildiğini, davacı şirkette çalışan ve ismi yanlış yazılan şahsın isminin… olduğunu, buna göre burada sehven yanlış yazılma olmadığının ortada olduğunu, dosyaya sunulmuş olan …’nın işyeri giriş bildirgesinin verildiğine dair detaylı bir bilgi yada beyan bulunmadığını, fiilen çalıştığı bildirilen ancak kuruma bildirilmeyen … ile ilgili olarak 5510 sayılı Kanun 81/1 maddesi uyarınca tutanak tarihi itibariyle 1 yıl süreyle teşvik indiriminden faydalandırılmaması konusunda karar verildiğini, yapılan işlemde hukuka aykırılık bulunmadığını beyan ederek açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

2.Davalı … Sayan cevabında işveren davacıyı doğrulamış esasen çalışmadığı günde tespit yapıldığını belirtmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesi, istinaf edilen kararında “…Mahkememizce yapılan değerlendirmede davacı … Mühendislik’in mahkememize vermiş olduğu dilekçesinde 21.11.2013 tarihli denetimde işe giriş bildirgesinin zamanında verilmediği gerekçesiyle ve bilahare yapılan yapılandırmalarda idari para cezasının ödendiği, bu nedenle 1 yıl teşvikten yararlandırılmaması yönündeki kurum kararının yerinde olmadığı iddia edilmiş, davalı idare de tutanaklarda… isminin olduğu gerçekte ismin… olduğu ve bunun bir hata sonucu olmadığı, bu nedenle …’ın işe giriş bildirgesinin verilmediği iddia edilmiş, tespit tutanağında yapılan değerlendirmede …’ın fiilen çalıştığı ve 4 kişiden çalışana rastlanılmadığı ve …’ın giriş bildirgesinin verilmediği gerekçesi ile rapor tanzim edildiği, bu rapora istinaden 01.12.2013-30.11.2014 tarihleri arası döneme ilişkin bir yıl süre ile teşvikten yararlandırılmama cezası verildiği ve itirazın kabul edilmediği anlaşılmış, bu olayla ilgili … Bölge İdare Mahkemesinin 2015/1665 Esas 2015/1684 Karar sayılı 29.12.2015 tarihli kararı ile idari işlemin iptaline karar verilmesine karar verilmiştir.

Davacının işyeri kayıtları getirtilmiş 01.12.2013-30.11.2014 dönemi SGK tahakkuk fişlerinin değerlendirilmesinde bilirkişinin görüşü doğrultusunda faydalandırılmama sebebiyle davacı şirkete fazla tahsil eden miktar tespit edilmiş ve bu miktarın 21.07.2018 tarihli ek bilirkişi raporu ile yapılan hesaplamada 15.173,24 TL olduğu tespit edilmiştir. Dolayısıyla haksız olarak kurum tarafından tahsil edilen yukarıdaki miktarın davacıya iadesine ve teşvikten yararlandırılmama ile ilgili kararın kaldırılmasına karar vermek gerekmiş ve davanın kabulüne dair karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin 18.09.2018 tarihli ve 2016/235 Esas, 2018/292 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
İstinaf başvurusunda bulunan davalı … vekili, mahkemece verilen kararın hatalı olduğunu, Kurumca yapılan işlemlerin yerinde ve 5510 sayılı Kanun’un 59 uncu maddesi hükümleri karşısında davanın reddine dair karar verilmesi gerektiğini belirterek, verilen kararın kaldırılması ile davanın reddine dair karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin, temyize konu kararı ile “.., 5510 sayılı Kanun’un 8/1 inci maddesi “(Değişik birinci fıkra: 17.04.2008-5754/6 md.) İşverenler, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılan kişileri, 7 nci maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen sigortalılık başlangıç tarihinden önce, sigortalı işe giriş bildirgesi ile Kuruma bildirmekle yükümlüdür.” düzenlemesini içermekte olup, eldeki davanın 5510 sayılı Kanun’un 86/6 ncı madde anlamında fiili çalışması tespit edilen sigortalıya ilişkin prim borcunun iptaline yönelik dava olmayıp teşvikten yararlandırmama işleminin iptaline yönelik olduğu ve bu nedenle bir aylık hak düşürücü sürenin uygulanması olanağı bulunmadığı, diğer taraftan sigortalı …’nın işe giriş bildirgesinin 5510 sayılı Kanun’un 8/1 inci maddesi uyarınca işe başlamadan önce ancak aynı gün yapıldığı idari yargılama aşamasındaki dosya kapsamındaki belgelerle sabit olduğu ve adı geçen sigortalı yönünden sigortalılık süresinin iptali bulunmadığından adı geçen kişiye dava yöneltilmesi gereğinin de bulunmadığı dikkate alınarak verilen, istinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK 355 inci maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılan incelemede; dava dosyasındaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere, vakıa ve hukuki değerlendirme ile yukarıda belirtilen gerekçe kapsamında ve özellikle kesinleşen idare mahkemesi kararı gözetildiğinde, delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davanın kabulüne dair verilen kararın yerinde olduğu belirgin olup, ayrıca, kamu düzenine ilişkin konularda da kararın esasına etkili bir aykırılık bulunmadığı anlaşıldığından; istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1.Bölge Adliye Mahkemesinin kararına karşı süresi içinde davalı Sosyal Güvenlik Kurumu vekillerince temyiz isteminde bulunmuştur.

2.Dairemizin, bozma kararında “…Öncelikle; davaya konu uyuşmazlığın dava dışı sigortalının çalışmalarının varlığı noktasında toplandığı dikkate alındığında, günlerinin eksik bildirildiği iddia edilen sigortalının da davada taraf olmasında hukuki yararının olduğu anlaşıldığından, davanın sadece Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı hakkında yürütülüp sonuçlandırılması isabetsizdir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 14.12.2011 günlü 2011/21-632 E;, 2011/784 K. sayılı ilamında da belirtildiği üzere dava sonucunda verilecek karar, günlerinin eksik bildirildiği iddia edilen sigortalının da hak alanını ilgilendirdiğinden, davacı tarafa harcı da yatırılmak suretiyle yöntemince söz konusu sigortalıların davaya HMK 124 üncü madde uyarınca katılımının sağlanması (davanın teşmil edilmesi) için süre verilmesi, anılan sigortalının gösterdiği deliller de toplanarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, mahkemece, belirtilen eksiklik giderilmeden ve pasif ehliyet yönü halledilmeden yargılamanın sürdürülmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

Ayrıca, 5510 sayılı Kanun’un 81/ı maddesinde yer alan teşvik indiriminden faydalanma hakkının tespiti istemine ilişkin olarak açılmış olan davada, davanın kabulüne dair karar verilmiş ise de, yargılama ve temyiz aşamasında 01.04.2018 tarihi itibari ile 5510 sayılı Kanun’un ek 17 nci maddesi yürürlüğe girmiş, olup, bu maddenin ilk fıkrasında aynen:

“Bu Kanun veya diğer kanunlarla sağlanan prim teşviki, destek ve indirimlerinden yararlanılabileceği halde yararlanılmadığı ay/dönemlerde gerekli tüm koşulların sağlanmış olması ve yararlanılmayan ayı/dönemi takip eden altı ay içerisinde Kuruma müracaat edilmesi şartlarıyla, başvuru tarihinden geriye yönelik en fazla altı aya ilişkin olmak üzere, yararlanılmamış olan prim teşviki, destek ve indirimlerinden yararlanılabilir veya yararlanılmış olan prim teşviki, destek ve indirimleri başka bir prim teşviki, destek ve indirimi ile değiştirilebilir.” Hükmü ve ikinci fıkrasında ise;

“Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önceki dönemlere ilişkin olmak üzere tüm şartları sağladığı halde bu Kanun veya diğer kanunlarla sağlanan prim teşviki, destek ve indirimlerinden yararlanmamış işverenler ile bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce yararlanılan prim teşviki, destek ve indirimlerin değiştirilmesine yönelik talepte bulunan işverenler tarafından en son bu maddenin yürürlük tarihini takip eden aybaşından itibaren bir ay içinde Kuruma başvurulması halinde, yararlanılmamış olan prim teşviki, destek ve indirimlerinden yararlanılabilir veya yararlanılmış olan prim teşviki, destek ve indirimleri başka bir prim teşvik, destek ve indirimi ile değiştirilebilir.” şeklinde belirtilmiş hükümleri mevcut olup, bu yeni madde hükümleri ile tüm teşvik unsurlarından faydalandırılma veya fazla ödemelerin iadesi veya değiştirme istemleri hakkındaki uyuşmazlıklarda ek 17 nci maddede yer alan hükümlerin irdelenmesi gerektiği açıktır.

Değinilen Ek 17 nci maddenin üçüncü fıkrasında ise; “Bu maddenin ikinci fıkrası kapsamında talepte bulunan işverenlere iade edilecek tutar, maddenin yürürlük tarihinden önce talepte bulunanlar için maddenin yürürlük tarihini takip eden aybaşından, yürürlük tarihinden sonra talepte bulunanlar için ise, talep tarihini takip eden aybaşından itibaren kanuni faiz esas alınmak suretiyle hesaplanarak bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihi takip eden takvim yılı başından başlayarak üç yıl içinde ödenir. Ödeme, öncelikle bu Kanunun 88 inci maddesinin on dört ve on altıncı fıkralarına göre muaccel hale gelmiş prim ve her türlü borçlardan, sonrasında ise ilgili kanunlar uyarınca yapılandırma veya taksitlendirme de dâhil olmak üzere müeccel haldeki prim ve her türlü borçlarından mahsup yoluyla gerçekleştirilir. Ancak, üç yılsonunda ilgili kanunları gereği yapılandırılma veya taksitlendirilme sebebiyle vadesi gelmemiş taksit ödemelerinden peşinen mahsup edilir. Kuruma borcu bulunmayan işverenlere altı ayda bir eşit taksitlerle iade yapılır.” Hükümleri mevcuttur.

Eldeki davada ise, Ek 17 nci maddenin yürürlüğe girmesi ile birlikte “5510 sayılı Kanun veya diğer kanunlarla sağlanan prim teşviki, destek ve indirimlerinden yararlanılabileceği halde yararlanılmadığı ay/dönemlere ilişkin olarak 5510 sayılı Kanun ile birlikte anılan ilgili kanunların teşvik veya destek hükümlerinde yer alan yararlanma şartlarının mahkemelerce irdelenmesi gerekmekle birlikte, değiştirme veya oluşabilecek fark prim tutarlarının iadesi istemleri hakkında yapılacak değerlendirmede; aynı maddenin ikinci veya üçüncü fıkrasındaki hükümlerin de uygulanıp uygulanmayacağı hususunda bir değerlendirme yapılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir.

Diğer taraftan Ek 17 nci maddenin 4 üncü fıkrası hükmündeki “Görülmekte olan davalarda, ayrıca bir başvuru şartı aranmaksızın, dava öncesi yapılan idari başvuru tarihinden itibaren işleyecek kanuni faiziyle birlikte hesaplanacak tutar üçüncü fıkra hükümlerine göre mahsup veya iade edilir. Mahkemelerce, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış davalarda davanın konusuz kalması sebebiyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilir. Yargılama giderleri idare üzerinde bırakılır ve vekâlet ücretinin dörtte birine hükmedilir. Ayrıca, ilk derece mahkemelerince verilen kararlar hakkında Sosyal Güvenlik Kurumu’nca kanun yollarına başvurulmaz ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılan kanun yolu başvurularından vazgeçilmiş sayılır.” İbaresinin iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvuruda bulunulmuş ve Anayasa Mahkemesince 19.02.2020 gün ve 2018/139 E. 2020/12 K. sayılı karar ile bu hükmün iptaline karar verilmiş olup, karar 05.05.2020 tarih ve 31118 sayılı Resmi gazetede yayımlanmıştır.

Anayasa’nın 153 üncü maddesi uyarınca, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamamakta ve ancak Resmi Gazete’de yayımlandıktan sonra yürürlüğe girmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararlarının yasama, yürütme ve yargı organları, idari makamlar, gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı açıktır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 33 üncü maddesi hükümlerine göre, Türk hukukunu resen uygulamakla yükümlü olan mahkemelerin ve giderek Yargıtay’ın iptal kararı ile yok hükmünde olan ve böylece yürürlükten kalkan bir yasa maddesine dayanarak inceleme yapma ve karar verme yetkilerinin bulunmadığının kabulü doğal olup, bu yönde bir uygulama yapılmasına imkânı yoktur. Belirtilmelidir ki, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararları, bozma kararları ile oluşan usulü kazanılmış hakların istisnasını teşkil ederler. Buna göre; usuli kazanılmış hak gereğince uygulanması gereken bir kanun maddesi Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildiği takdirde artık usuli kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararıyla ortaya çıkan yeni hukuki duruma göre karar verilir. Şu halde, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı karşısında, yeni oluşan durumun kesin hüküm halini almamış derdest tüm davalar yönünden uygulanmasının zorunluluğu ortadadır.

Eldeki davada ise, mahkemece, yazılı şekilde karar verilmiş ise de, Ek 17 nci maddenin gelmesi ile oluşan bu yeni durumun dikkate alınması ile davaya konu uyuşmazlığa ilişkin yasal tüm dayanaklar ve teşvik hükümlerinden faydalandırılma, fazla ödenen tutarların iadesi/mahsubu istemleri bakımından ek 17 nci maddenin ilk üç fıkrası da dâhil olmak üzere yasal tüm dayanaklar irdelenmeli, teşvik veya destekten faydalandırılma şartlarının varlığı ile birlikte incelenmeli ve sonucuna göre bir karar verilmelidir. ” denilerek karar bozulmuştur.

B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; “…Dosya kapsamında davacı tarafından sunulan evrakların incelenmesinde; davalı …’ya ilişkin olarak iş yeri dosyasına ibraz edilen sağlık raporu, nüfus kayıt örneği, adli sicil kaydının tamının 20.11.2013 tarihli olduğu anlaşılmıştır. Yine davacı iş yerinin bu davalının SGK online sistemi üzerinden işe giriş bildirgesinin 21.11.2013 tarihinde saat 10:07 de kuruma gönderdiği anlaşılmıştır. Oysa davalı kurum tarafından yapılan denetim ise aynı gün yani 21.11.2013 tarihi saat 15:40′ ta yapılmıştır. Zira davalı …’nın beyanları da bu durumu doğrulamaktadır. O halde davalı kurum tarafından denetim tarihi ve saati itibariyle zaten davacı iş yerinde çalışmaya başladığı resmen kuruma bildirilmiş çalışan hakkında kayıt dışı çalıştığı gerekçesiyle yapılan işlem yerinde değildir. Yani denetim tarihinde davalı …’nın sadece orada bulunmaması fiilen orada çalışmadığı anlamına gelmediği, davalının işe girişinin aynı gün denetim saatinden çok önce kuruma bildirilmiş olması, yine iş yerine verilen evrakların tamamının ise zaten bir gün öncesine ilişkin olması sebebiyle davaya konu kurum işleminin iptali ile bu işlem nedeniyle 15.173,24 TL fazla yatırılan primin davacı tarafından davalı kuruma ödenme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı kurumdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilerek davanın kabulüne” karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde, davalı Sosyal Güvenlik Kurumu ile davalı işveren vekilleri tarafından temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davalı … Başkanlığı temyiz dilekçesinde; davacı hakkında Kurumca yapılan işlemlerde herhangi bir hukuka aykırılık bulunmadığını, esasen Kurum işlemlerinin yerinde olduğunu ve davanın tümden reddi gerektiğini belirterek kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davacının tespit edilen sigortalı işçi nedeniyle 5510 sayılı Kanun’un 81 inci maddesinin (ı) bendinde yer alan teşvik indiriminden faydalandırılma hakkının varlığı ile davacının davalı Kuruma ödediği primlerin iadesinin gerekip gerekmediğine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri, 5510 sayılı Sosyal Sigortaları ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 81 inci maddesi hükümleridir.

3. Değerlendirme
5510 sayılı Kanun’un 81 inci maddesi hükümlerinden faydalandırılma ve fazla ödenen tutarın iadesi istemi ile açılmış eldeki davada, Mahkemece verilen ilk karar ile davanın kabulüne hükmedilmiş, yargılama devam ederken, 01.04.2018 tarihi itibari ile 7103 sayılı Kanun’un 70 inci maddesi ile 5510 sayılı Kanun’a eklenen ek 17 nci maddesi yürürlüğe girmiş ve Dairemizce anılan ek 17 nci madde hükümlerinin dikkate alınması gereğine işaret edilerek ilgili kararın bozulmasına karar verilmiş olduğu anlaşılmaktadır.

Ne var ki, 5510 sayılı Kanun’un ek 17 nci maddesinin 4 üncü fıkrası hükmündeki “Görülmekte olan davalarda, ayrıca bir başvuru şartı aranmaksızın, dava öncesi yapılan idari başvuru tarihinden itibaren işleyecek kanuni faiziyle birlikte hesaplanacak tutar üçüncü fıkra hükümlerine göre mahsup veya iade edilir. Mahkemelerce, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış davalarda davanın konusuz kalması sebebiyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilir. Yargılama giderleri idare üzerinde bırakılır ve vekâlet ücretinin dörtte birine hükmedilir. Ayrıca, İlk Derece Mahkemelerince verilen kararlar hakkında Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı’nca kanun yollarına başvurulmaz ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılan kanun yolu başvurularından vazgeçilmiş sayılır.” İbaresinin iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvuruda bulunulmuş ve Anayasa Mahkemesince 19.02.2020 gün ve 2018/139 E. 2020/12 K. sayılı karar ile bu hükmün iptaline karar verilmiş ve karar 05.05.2020 tarih ve 31118 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmış olup, bu aşamadan sonra da anayasaya aykırılığı tespit ile iptal edilen bu fıkraya dayalı olarak verilmiş olan kararlar da dairemizce Anayasa Mahkemesi kararı ile birlikte oluşan bu yeni durum ve maddenin tüm hükümleri ile birlikte yeniden değerlendirilmesi için bir kez daha bozulmuş, böylece 4 üncü Fıkrada yer alan “görülmekte olan davalar” yönünden yapılan bu yeni düzenleme ve aynı maddenin 3 üncü fıkraya yaptığı yollama nedeniyle 3 üncü fıkra içerisinde getirilen davalı Kuruma yönelik ödeme yükümlülüğü karşısında, bu hükümlerin uyuşmazlığın çözümünde uygulanıp uygulanmayacağı hususunun değerlendirilmesi amaçlanmıştır.

Gelinen son aşamada, eldeki dava bakımından irdeleme yapılacak olursa, ek 17 nci maddenin 4 üncü Fıkrasında yer alan kuralın, “mahsup veya iade edilme yönünden üçüncü fıkra hükümlerine yaptığı atıftan dolayı ödemelerin üç yıla yayılacağını öngörmesinin, faizin başlama tarihi ve ödeme için öngörülen süre göz önünde bulundurulduğunda kuralın mülkiyet hakkını sınırladığı ve yapılan bu sınırlamanın orantısız ve aşırı olduğu, hak arama hürriyeti çerçevesinde dava açan kişilerin mahkemelerden adil yargılanma hakları gereği uyuşmazlığı bitirecek şekilde gerekçeli karar elde etme haklarının bulunduğu, yargılamanın henüz devam ettiği bir süreçte, taraflardan birinin aleyhine olacak ve yargı merciinin uyuşmazlık konusu talep hakkında karar vermesini engelleyecek şekilde davayı ortadan kaldıran ya da davanın incelenmesini durdurarak karara bağlanmasına engel olan düzenlemelerin kişilerin karar elde etme hakkı ile birlikte sonuçları bakımından da kişilerin mülkiyet haklarının ölçüsüz şekilde sınırlandığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla anılan maddeye dayalı olarak verilen kararlar da hukuka aykırı nitelikte olup, özellikle ek 17 nci maddenin 3 üncü Fıkrasında yer alan düzenlemenin de mevcut bir dava olmaksızın prim teşviki, destek ve indirimlerinden yararlanılmasını düzenlemesi, başka bir deyişle davasız başvuru halinde, kuruma getirilen ödeme yükümlülüğünün çerçevesinin düzenlendiği hususu ile Anayasa Mahkemesi kararının 05.05.2020 tarih ve 31118 sayılı Resmi Gazetede yayımlanması ile yürürlüğe girmesinden sonra, mahkemelerce iptal edilmiş olan Ek 17 nci maddenin 4 üncü Fıkrası kapsamında uygulama yapılarak karar verilmesi olanağının ortadan kalktığı ve bu fıkranın içeriğinde yer alan atıf nedeniyle 3 üncü Fıkrasının da uygulanabilir hüküm olmaktan çıkarıldığı hususu birlikte düşünüldüğünde, eldeki dava bakımından teşvik indirimine ilişkin uyuşmazlığın kaynağı olan temel yasa maddesi, yani 5510 sayılı Kanun’un 81 inci maddesi hükümlerinin davanın yasal dayanağı olarak kabul edilmesi ve bu maddedeki koşulların irdelenmesi ile bu madde çerçevesinde uygulama yapılması gerekir.

Bu çerçevede irdeleme yapıldığında ise, davacının anılan maddedeki teşvik koşullarını taşıdığının anlaşılması karşısında sonucu itibari ile bu madde hükümlerine dayalı olarak davanın kabulüne dair verilen karar yerindedir.

Diğer taraftan, davanın yasal dayanaklarından olan ve yersiz alınan primlerin iadesini düzenleyen 5510 sayılı Kanun’un 89 uncu maddesine göre, “Yanlış veya yersiz alınmış olduğu tespit edilen primler, alındıkları tarihten on yıl geçmemiş ise, hisseleri oranında işverenlere, sigortalılara, isteğe bağlı sigortalılara veya genel sağlık sigortalılarına veya hak sahiplerine kanunî faizi ile birlikte geri verilir. Kanunî faiz, primin Kuruma yatırıldığı tarihi takip eden aybaşından, iadenin yapıldığı ayın başına kadar geçen süre için hesaplanır.” hükmüne amir olup, mahkemece, alacağın Kuruma yatırıldığı tarihi takip eden aybaşından, iadenin yapılacağı ayın başına kadar geçen süre için faize hükmedilmesi suretiyle infaza elverişli şekilde karar tesisi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

Ne var ki, yapılan bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin ikinci fıkrası hükmü uyarınca kararın düzeltilerek onanması gerekir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
1.Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekilinin temyiz itirazının aşağıdaki bent kapsamında kabulü ile, temyiz olunan ilk derece Mahkemesi kararının 2 inci bendinin tamamen silinmesi ile yerine; “2-15.173,24 TL fazla yatırılan primin kuruma ödendiği tarihi takip eden aybaşından iadenin yapılacağı ayın başına kadar işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine” ibaresinin yazılmasına ve hükmün bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

10.01.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.