Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2022/11403 E. 2022/13280 K. 27.10.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/11403
KARAR NO : 2022/13280
KARAR TARİHİ : 27.10.2022

Bölge Adliye
Mahkemesi : … Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
No :

Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı davacı ve fer’i müdahil Kurum vekilleri ile davalı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, … Bölge Adliye Mahkemesi 10.Hukuk Dairesince davalıların istinaf başvurusunun esasdan reddine, davacının istinaf talebinin kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
… Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince verilen kararın davacı ve fer’i müdahil Kurum vekilleri ile davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi

I-İSTEM
Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirkete ait işyerinde 01.09.2006 – 31.01.2015 tarihleri arasındaki kesintisiz çalışmalarında bildirilmeyen sürelerin tespiti ve sigortalılık başlangıç tarihinin 01.09.2006 tarihi olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir.
II-CEVAP
Davalı, davada hak düşürücü sürenin geçtiğini, davacının 2006, 2007, 2008, 2009, 2010 yıllarında firmalarında çalışması bulunmadığını, eşinin 2007 yılında girişi olduğunu ve halen yanlarında çalıştığını, davacı ile eşinin vasıtasıyla tanışıldığını, davacının gelip gelmediği günlerin tek tek imzalı olarak puantaj yapıldığını, haksız olarak fesih talebine istinaden kendisine Noterde hazır olan taslak üzerinden kanunlar çerçevesinde yazı gönderildiği beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Fer’i müdahil … Başkanlığı vekili; çalışma iddiasının Yargıtay içtihatlarında öngörülen yönteme uygun biçimde araştırılıp kanıtlanması gerektiğini beyanla, davanın reddi gereğini savunmuştur.
MAHKEME KARARLARI
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
İlk derece mahkemesi, davanın kısmen kabulüne, davacının davalıya ait … sicil numaralı işyerinde 10/10/2011-23/04/2012 tarihleri arasında asgari ücretle çalıştığı, 8 gün eksik hizmet süresinin kuruma bildirilmediğinin; 05/03/2013-04/01/2014 tarihleri arasında asgari ücretle çalıştığı, 8 gün eksik hizmet süresinin kuruma bildirilmediğinin; 02/05/2014-22/02/2015 tarihleri arasındaki dönem yönünden eksik hizmet süresinin bulunmadığının tespitine, fazlaya ilişkin kısmın reddine karar verildi.
B-BAM KARARI
… Bölge Adliye Mahkemesince, davacı vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulüne, davalı tarafın istinaf talebinin ve fer’i müdahil … Başkanlığı vekilinin istinaf talebinin reddine, Salihli İş Mahkemesi’nin, 25.09.2018 tarihli, 2016/215 E, 2018/313 K. sayılı kararının Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b.2 maddesi uyarınca kaldırılmasına, davanın kısmen kabulüne, davacının davalıya ait … sicil numaralı işyerinde, 2011 yılı Kasım ayında 3 gün, 2011 yılı Aralık ayında 3 gün, 2012 yılı Şubat ayında 1 gün, 2012 yılı Mart ayında 3 gün, 2012 yılı Nisan ayında 1 gün, 2013 yılı Mart ayında 2 gün, 2013 yılı Mayıs ayında 2 gün, 2013 yılı Haziran ayında 1 gün, 2013 yılı Eylül ayında 1 gün, 2013 yılı Kasım ayında 4 gün asgari ücrete tabi çalışmalarının fer’i müdahil … Başkanlığı’na eksik bildirildiğinin tespitine karar verildi.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davacı vekili, müvekkilinin, istem dönemi sürekli çalışmasının dosya kapsamındaki kayıtlardan ve tanık beyanlarından ispat edildiğini, bilirkişi kök raporunda 76 gün eksik gün olduğu bildirilmesine rağmen ek bilirkişi raporunda 78 gün olduğunun bildirildiğini, yerel mahkemenin ise bilirkişi raporu aksine karar vermesinin, usul ve yasalara aykırı olduğunu beyan ederek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir. davalı şirket yetkilisi; davacı tarafın tüm taleplerinin kabul edilmiş gibi görülerek, mahkeme tarafından, davacı lehine hükmedilen vekalet ücretinin doğru hesaplanmadığını beyan ederek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
Fer’i müdahil … Başkanlığı vekili; Kurum kayıtlarının aksinin yazılı delille ispat edilmesi gerektiğini, çelişkili tanık anlatımlarına, hatalı ve çelişkili bilirkişi raporu ile eksik incelemeye dayalı karar verildiğini beyan ederek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
Davanın yasal dayanağı 506 sayılı kanunun 79/10 maddesi ile 5510 sayılı kanunun 86/9 maddesidir. 506 sayılı Kanunun 6. maddesinde ifade edildiği üzere, “sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamaz ve vazgeçilemez.” Anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin davaların, kamu düzenine ilişkin olması nedeni ile özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde resen araştırma yapılarak kanıt toplanması gerektiği özellikle göz önünde bulundurulmalıdır.
Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içinde açılması gerekir. Çalışmanın tespiti istemiyle hak arama yönünden kanun ile getirilen süre, doğrudan doğruya hakkın özünü etkileyen hak düşürücü niteliktedir ve dolması ile hakkın özü bir daha canlanmamak üzere ortadan kalkmaktadır. 506 sayılı Kanunun kabul edilip yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla beş yıl olarak öngörülen süre, 09.07.1987 tarihinde yürürlüğe giren 3395 sayılı Kanunun 5. maddesiyle on yıla çıkarılmış, daha sonra 07.06.1994 tarihinde yürürlüğe giren 3995 sayılı Kanunun 3. maddesiyle yeniden beş yıl olarak belirlenmiştir. Bu yönde, anılan madde hükmünde yer alan hak düşürücü süre; yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalışmaları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar için geçerlidir.
Bir başka anlatımla; sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerin Kuruma verilmesi yada çalışmaların Kurumca tespit edilmesi halinde; Kurumca öğrenilen ve sonrasında kesintisiz biçimde devam eden çalışmalar bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez. Ne var ki; sigortalının Kuruma bildiriminin işe giriş tarihinden sonra yapılması, bir başka ifade ile sigortalının hizmet süresinin başlangıçtaki bir bölümünün Kuruma bildirilmeyerek sonrasının bildirilmesi ve Kuruma bildirimin yapıldığı tarihten önceki çalışmaların, bildirgelerin verildiği tarihide kapsar biçimde kesintisiz devam etmiş olması halinde, Kuruma bildirilmeyen çalışma süresi yönünden hak düşürücü sürenin hesaplanmasında; bildirim dışı tutulan sürenin sonu değil, kesintisiz olarak geçen çalışmaların sona erdiği yılın sonu başlangıç alınmalıdır.
İnceleme konusu dosyada; Davacının 01.09.2006-31.05.2015 tarihleri arasında çalıştığının tespitini talep ettiği, hizmet cetvelinde 10.10.2011-23.04.2012, 05.03.2013-04.01.2014, 02.05.2014-22.02.2015 tarihleri arasında kısmi bildirimlerinin bulunduğu, iş yerinin 14.07.1993 tarihinden itibaren kanun kapsamında bulunduğu, bildirim yapılan dönemlere ilişkin imzalı puantaj kayıtlarının ve bir kısım imzalı ücret bordrolarının mevcut olduğu anlaşılmaktadır.
Mahkemece, davacının 31.12.2010 tarihinden öncesi döneme ilişkin isteminin hak düşürücü süreye uğradığı, imzalı ücret bordrolarının aksinin davacı tarafından yazılı delille ispat edilemediği, imzalı puantaj kayıtları esas alınarak davacının bildirimlerinin yapıldığı dönemlerde 21 gün eksik bildiriminin bulunduğunun tespit edildiği belirtilerek davanın kısmen kabulüne yönelik hüküm kurulmuştur.
Somut dosyada; talep 01.09.2006-31.05.2015 tarihleri arasında kesintisiz çalıştığının tespitine ilişkindir. Hizmet cetvelinde 2011-2015 yılları arasında üç dönem halinde kısmi bildirimler yapılmıştır. Bildirim yapılan dönemde puantaj kayıtları ve ücret bordrolarının imzalı olması nedeniyle, bu dönemler bakımından anılan kayıtlara dayalı olarak ve kayıtlarla sınırlı tespite karar verilmesi yerindedir. Ancak puantaj kayıtları ve bordroların bulunmadığı bildirim yapılmayan dönemler bakımından ise yöntemince araştırma yapılıp, red edilmesi halinde gerekçelendirilmek suretiyle bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetli olmamıştır.
Diğer yandan, bildirim öncesi 01.09.2006-31.12.2010 tarihleri arası dönemin hak düşürücü süreye uğradığı kabul edilmiş ise de; anılan dönem bakımından eksik araştırma ile karar verildiği anlaşılmaktadır. Davalı işyeri deri imali ve boyama işleri ile ilgili olup, dosyada daha önce dinlenen tanıklar davacının sezonluk çalıştığı, iş yerinde hem sürekli hem de sezonluk çalışanlar olduğu yönünde beyanları bulunmaktadır. Öncelikle iş yerinin 14.07.1993 tarihinden itibaren kanun kapsamında olduğu ve söz konusu dönemler bakımından bordro tanıklarının bulunduğu sabit olmakla, talep edilen dönemlerde çalışması bulunan bordro tanıklarından kanaat edinmeye yetecek kadarının, çalışmanın varlığı, süresi, çalışma şeklinin sezonluk olup olmadığı yönlerinden ayrıntılı beyanları alınmalı, beyanlar arasında çelişki oluşması halinde bu çelişkiler giderilmeli, beyanların denetlenmesi açısından tanıklara ilişkin hizmet cetvelleri celp edilmelidir. Bu şekilde davacının talep ettiği tarihler arasındaki çalışmasının varlığı, süresi, çalışmanın sezonluk olup olmadığı açıklığa kavuşturulmalıdır. Bu kapsamda bildirim yapılan döneme kadar devam eden süreler ile bildirimler arası süreler ve bildirim sonrası talep edilen sürelerde de çalışmanın varlığı ve sürekliliğinin tespiti halinde hak düşürücü sürenin geçmeyeceği gözetilmelidir. Ayrıca mahkemece yapılacak araştırma neticesinde davacının çalışmasının kesintili olduğunun tespit edilmesi halinde; muhtemel ispatlanacak çalışma süreleri irdelenmek suretiyle hak düşürücü sürenin geçip geçmediği yukarıda belirtilen açıklamalar kapsamında değerlendirilmeli, sonucuna göre karar verilmelidir.
Mahkemece yukarıda belirtilen hukuki ve maddi olgular göz önünde bulundurulmaksızın eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde karar verilmiş olması, usûl ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı ve fer’i müdahil Kurum vekilleri ile davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve … Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin davalıların istinaf talebinin reddine, davacının istinaf talebinin kabulüne ilişkin kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : … Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi kararının HMK’nın 373/2. maddesi gereği BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz eden ilgililere iadesine, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 27/10/2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.