YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/10536
KARAR NO : 2022/14689
KARAR TARİHİ : 22.11.2022
Bölge Adliye
Mahkemesi : … Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesi
No :
Dava, 5434 sayılı Yasa kapsamında geçen fiili hizmet zammı süresi dikkate alınarak, 01.03.2018 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanması gerektiğinin tespiti ile faizi ile birlikte Kurumdan tahsili istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın reddine dair verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine … Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesince davacının istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasında ve davanın kabulüne dair karar verilmiştir.
… Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesince verilen kararın, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin yaşlılık aylığına müstahak olduğunun, ancak davalı kurumca 22.02.2018 tarihli yaşlılık aylığı tahsis talebinin tahsis şartlarını taşımadığı gerekçesiyle reddedildiğini, davalı kurumun fiili hizmet süresini yaş şartından düşmediğini, davalı kurum işleminin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek 22.02.2018 tarihini takip eden 01.03.2018 tarihinden itibaren davacının yaşlılık aylığına müstahak olduğunun tespitine ve birikmiş aylıklarının faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II-CEVAP:
Davalı vekili, davacının fiili hizmet zammı süresinden dilekçesinde talep ettiği şekli ile yararlanmasının yasal olarak mümkün olmadığını, davanın yasal dayanaktan yoksun olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Yapılan yargılama sonunda getirtilen sigorta sicil dosyasına göre; davacının 5510 sayılı yasanın 4c bendi kapsamında 01/12/1989-02/03/2009 tarihleri arasında 19 yıl 3 ay 13 gün fiili çalışması ve 3 yıl 10 ay 15 gün fiili hizmet zammı olmak üzere 23 yıl 1 ay 28 gün hizmetinin bulunduğu, 4a bendi kapsamında 3470 gün sigortalılığının bulunduğu, davacının 22/02/2018 tarihinde yaşlılık aylığı tahsis talebinde bulunduğu, dilekçesinde fiili hizmet zammı süresinin yaş haddinden indirilmesini talep ettiği, ancak kurumca bu talebin davacının 50 yaşı tamamlamadığı gerekçesi ile kabul edilmediği, davacının tahsis talep tarihi ve dava tarihi itibariyle getirtilen hizmet döküm cetveline göre de gerek tahsis talep tarihinde ve gerekse mevcut halen 4a kapsamında çalıştığı, işten ayrılmadığı belirlenmiştir.
Davacının talepleri açısından tüm dosyadaki belgelerin değerlendirilmesi ve ayrıntılı rapor düzenlenmesi için dosya bilirkişi Av.Mustafa Balcı’ya tevdii edilmiş, bilirkişi düzenlediği 22/10/2019 tarihli raporunda davacının dosya kapsamına göre ayrıntılı raporunu sunmuş, bu rapora itiraz olmuş ise de, itirazlar yerinde görülmemiştir.
Toplanan delillere, davacının sigorta sicil dosyasına, bilirkişi raporuna ve tüm dosya kapsamına göre; davacının hizmet birleştirmesi sonucunda fiili hizmet zammı ile birlikte 28 yıl hizmetinin bulunduğu, 22/02/2018 tarihinde yaşlılık aylığı tahsis talebinde bulunduğu, Yargıtay uygulamalarına göre 5434 sayılı yasada fiili hizmet zammı kavramının bulunduğu, bu yasanın 33., 34. ve 205. maddelerinde düzenlendiği, fiili hizmet zammının hizmet süresinin emeklilik, ikramiye miktarını ve emekli aylığı bağlama oranını arttırdığı ve yaş haddinden de 8 yıla kadar indirim sağladığı, dolayısı ile 5434 sayılı Yasadaki fiili hizmet zammının 506 sayılı Yasadaki itibari hizmetin karşılığı olduğu, buna bağlı olarakta 5434 sayılı Yasa fiili hizmet zammının 506 sayılı Yasa kapsamındaki hizmetler ile birleştirilmeleri durumunda sigortalılık süresine eklenmesi ve yaş haddinden de indirilmesinin gerektiği, 22/02/2018 tarihi itibari ile davacının hizmet süresi 506 sayılı Yasanın geçici 81. maddesine göre davacının yaşlılık aylığı tahsis şartlarının 25 yıl sigortalılık süresi, 50 yaş olduğu, davacının 22/02/2018 tahsis talep tarihi itibari ile yasada öngörülen sigortalılık süresinin ve prim ödeme gün sayısı ile yaş şartını 3 yıl 10 ay 15 günlük fiili hizmet zammı süresi düşüldüğünde yaşlılık yaş haddi şartının da tamamlandığı, ancak işten ayrılma koşulunun da tahsis için zorunlu olduğu, bu şartın sağlanmadığı, dolayısıyla kurum işleminin sonuç itibariyle doğru olduğu, davacının yaşlılık aylığına müstahak olmadığı, birikmiş aylıkların verilemeyeceği, davanın ispatlanamadığı sonucuna varılmış, davanın reddine ilişkin karar verilmiştir.
B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
… Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesi; Kurumca 23.05.2002 tarihindeki sigortalılık süresi belirlenirken, fiili hizmet süresi zammının orantısal olarak eklenmesi (fiili hizmet süresi zammının 23.05.2002 tarihinden önceki bölümünün eklenmesi) gerektiği görüşünde olup bu görüş ve uygulama 5434 sayılı Kanun’un 33/2 maddesine ve kademeli geçiş hükümlerini düzenleyen 506 sayılı Kanun’un Geçici 81.maddesine de uygundur.
Dosyadaki kayıt ve belgelere göre; 18/11/1971 doğumlu davacı …’ın 02.10.1989 – 30.08.1993 (3 yıl 10 ay 28 gün) ve 30.08.1993-02.03.2009 (15 yıl 6 ay 2 gün) olmak üzere toplam 19 yıl 5 ay 4/1-c bendi kapsamında hizmeti ve 3 yıl 10 ay 15 gün fiili hizmet zammı süresinin bulunduğu, 23.05.2002 tarihine kadar davacının3 yıl 10 ay 28 gün öğrencilik, 8 yıl 8 ay 23 gün muvazzaf subaylık ve bu süreyle orantılı olarak (2 yıl 2 ay 6 gün) fiili hizmet süresi zammı bulunduğu ve böylece 23.05.2002 tarihindeki tüm hizmetinin 14 yıl 9 ay 27 gün olduğu ve 506 sayılı Kanun’un Geçici 81.maddesinin B bendinin (g) alt bendine göre 25 yıl sigortalılık süresi, 50 yaş ve 5375 gün primi bulunması halinde yaşlılık aylığına hak kazanacağı, davacının 22.02.2018 tarihli yaşlılık aylığı tahsis talebine verilen 11.04.2018 gün ve 20127946 sayılı Kurum işleminde; davacının 11435 gün primi bulunduğu ancak 50 yaş şartını yerine getiremediğinden emeklilik yaşını 18.11.2021 tarihinde dolduracağında aylık talebinin reddedildiği anlaşılmaktadır.
Davacının tahsis talep tarihi itibariyle sigortalılık süresi ve prim gün sayısı koşulunu sağladığı görülmektedir.
Kurum da yaşlılık aylığı koşullarını, anılan mevzuat ve özellikle … tarafından yayımlanan 2018/38 sayılı Genelge hükümlerine uygun olarak doğru belirlemiştir.
Kurum, yaşlılık aylığı isteminin reddine dair karar ve uygulamasında, davacının fiili hizmet zammı süresinin 506 sayılı Kanun’un Ek 39’uncu maddesi gereğince Geçici 81’inci maddede belirtilen yaş haddinden indirilmesi istemini reddettiğinden, dava bu yönü ile haklıdır.
Somut olayda, davacının 506 sayılı Kanun’un Geçici 81.maddesinin B bendinin (g) alt bendine göre 25 yıl sigortalılık süresi, 50 yaş ve 5375 gün primi bulunması halinde yaşlılık aylığına hak kazanacağı, 50 yaşını 18.11.2021 tarihinde dolduracağı, 5434 sayılı Kanun’un 205/son ve 506 sayılı Kanun’un Ek 39. maddesi gereği fiili hizmet süresi zammının tamamının yaş haddinden indirilmesi gerektiği, buna göre 03.01.2018 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı koşullarını sağlamış olup 22.02.2018 tarihli yaşlılık aylığı tahsis talebine istinaden yaşlılık aylığına hak kazandığı anlaşılmaktadır.
506 sayılı Kanun’un Geçici 81. maddesine göre yaşlılık aylığına hak kazanma koşulları belirlenirken, 23.05.2002 tarihi itibariyle hesaplanacak olan sigortalılık süresine fiili hizmet zammı süresinin tamamının değil de 23.05.2002 tarihine kadar olan hizmeti ile orantılı kısmının ilave edilmesi suretiyle yaşlılık aylığı koşullarının bulunması ve yaş haddinden fiili hizmet zammı süresinin tamamının indirilmesi gerektiği
Yukarıda yer alan maddi ve hukuki açıklamalar ışığında, davacının yaşlılık aylığı koşullarını 03.01.2018 tarihinden itibaren sağladığı, 22.02.2018 tarihli yaşlılık aylığı tahsis talebine istinaden dava tarihinde yaşlılık aylığına hak kazandığı ancak işten ayrılma koşulunun gerçekleşmediğinden bahisle davanın reddine karar verilmiştir ancak 5510 sayılı Yasanın “Malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortasına ilişkin bazı geçiş hükümleri” başlıklı geçici 1. maddesinde yer alan “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ile 2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanununa tabi olanlar, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında, 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve diğer bağımsız çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ve bu Kanunla mülga 2926 sayılı tarımda kendi adına ve hesabına çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa tabi olanlar, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında, 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununa tabi olanlar, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında kabul edilir.” hükmü nedeniyle, tahsis koşulları bakımından davanın yasal dayanaklarından olan 506 sayılı Kanunun 60 ve geçici 81’inci maddelerinde yaşlılık aylığından yararlanmak için; kural olarak maddede belirlenen yaşa ulaşmış olmak, belirli bir süre prim ödemek, işten ayrılmak ve talepte bulunmak koşulları öngörülmüştür. Ne var ki, Anayasa Mahkemesi 2019/104 Esas, 2021/13 Karar ve 14.01.2021 tarihli kararı ile “17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasası’nın mülga 62. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “….çalıştığı işten ayrıldıktan sonra…” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline” karar vermiş ve Anayasa Mahkemesinin iptal kararının gerekçesinden de anlaşılacağı üzere işten ayrılma koşulunu özünde Anayasaya aykırı kabul etmiştir.
2829 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanun’un 4’üncü maddesindeki; “kurumlara tabi çeşitli işlerde çalışmış olanların hizmet süreleri, aynı tarihlere rastlamamak kaydıyla bu Kanuna göre aylık bağlanmasına hak kazanıldığında birleştirilir.” hükmü uyarınca çeşitli sosyal güvenlik kurumlarına tabi olarak geçen hizmet süreleri de yaşlılık aylığı bağlanmasına esas olmak üzere birleştirilmekte ve sigortalının yaşlılık aylığı bağlanması için tabi olduğu yaş, prim gün sayısı ve sigortalılık süresi tespit edilmektedir. Anayasa Mahkemesi kararı ile işten ayrılma koşulunun Anayasaya aykırı olduğundan iptal edildiği, işten ayrılma koşulu gerekmediğinden ve davacının yaşlılık aylığı koşullarını 03.01.2018 tarihinden itibaren sağladığı, 22.02.2018 tarihli yaşlılık aylığı tahsis talebine istinaden dava tarihinde yaşlılık aylığına hak kazandığı anlaşılmakla davanın kabulüne, aylıkların geç ödenmesi nedeniyle işleyen faizler bakımından, 5510 sayılı Yasa’nın 42. maddesinin “Kurum, sigortalıya veya hak sahiplerine bağlanacak gelir, aylık veya toptan ödemeleri, gerekli belgelerin ve incelemelerin tamamlandığı tarihten itibaren en geç üç ay içinde hesap ve tespit ederek sonuçlarını yazı ile bildirir.” hükmü uyarınca, Kurum’un, yaşlılık aylığı tahsis tarihini takip eden 3 aylık sürenin sonundan itibaren faiz alacağı ile birikmiş aylıkların ödenmesine karar vermek gerektiği anlaşılmaktadır.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle,
A) Davacı vekilinin istinaf isteminin kabulü ile … 3. İş Mahkemesi’nin 23.01.2020 tarihli, 2019/18 Esas – 2020/9 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kaldırılmasına,
1)Davacının davasının kabulü ile davalı Kurum işleminin iptaline, davacının fiili hizmet zammı süresinin 506 sayılı Kanun’un Ek 39’uncu maddesi gereğince Geçici 81’inci maddede belirtilen yaş haddinden indirilmesi gerektiğinin ve 22.02.2018 başvuru tarihini takip eden 01.03.2018 tarihinden itibaren davacının yaşlılık aylığına müstehak olduğunun tespitine, birikmiş aylıklarının yaşlılık aylığı tahsis talep tarihini takip eden 3 aylık sürenin sonundan itibaren hesaplanacak yasal faiz alacağı ile ödenmesine,dair karar verilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davalı Kurum vekili, Kurum işlemlerine herhangi bir hatanın mevcut olmadığını aslen davacının davasının reddi yerine yazılı şekilde kabulünün usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın bozulmasını istemiştir.
V- İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
Davacı, 5434 sayılı Yasa kapsamında hak kazandığı fiili hizmet süresi zammının tamamının tahsis şartlarında sigortalılık başlangıç tarihinden geriye çekilmesi ile bulunacak sigortalılık süresine göre tabi olunması gereken yaş haddinden de düşülerek, kendisine 01.03.2018 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanması ile yasal faizleri ile birlikte davalı Kurumdan tahsilini talep etmiştir.
Uyuşmazlık, 5434 sayılı Yasanın 32. vd. maddeleri hükümlerince hak kazanılan fiili hizmet zammının hizmet birleştirilmesi ve tahsis aşamasında nasıl dikkate alınması gerektiği ile bu sürenin 2829 sayılı Yasanın 8. maddesi gereğince uygulanması gereken 506 sayılı Yasa kapsamındaki tahsis işlemlerinde sigortalılık başlangıç tarihinden geriye gidilmek suretiyle sigortalılık süresine eklenip eklenmeyeceği ve bu süre üzerinden belirlenecek yaş haddinden de düşülüp düşülemeyeceği hususundadır.
Uyuşmazlığın çözümü bakımından, öncelikle davacının hak kazandığı fiili hizmet zammı kavramı, niteliği ve 5434 sayılı Yasadaki itibari hizmete ilişkin hükümlerin varlığı ile 506 sayılı Yasa kapsamında yer alan itibari hizmet süresi kavramları ile birlikte yaşlılık aylığı tahsis koşulları üzerinde durulmalıdır.
5434 sayılı Yasanın 10. kısmında (31. ila 34. maddeleri arasında) fiili hizmet müddeti, 11. kısmında (35 ila 38. maddelerinde) ise itibari hizmet süresi düzenlenmiştir.
5434 sayılı Yasanın 31. maddesinde “Fiili hizmet müddeti; iştirakçinin 30 uncu madde gereğince bu kanunla tanınan haklardan faydalanmaya başladığı tarihten itibaren tam kesenek vermek suretiyle geçirdiği müddet” olarak tanımlanmış, 32. maddesinde; İştirakçilerin, 5434 sayılı Yasa kapsamında kesenek ödenen her yılı için görevlerine göre eklenecek fiili hizmet zamları belirlenmiş ve 32’nci maddede gösterilen vazifelere yılbaşından sonra girenlerin fiili hizmet müddet zamlarının, girdikleri ay hariç olmak üzere, o yılın geri kalan ayları için ve yılsonundan önce ayrılanların fiili hizmet müddeti zamlarının, ayrıldıkları ay da dâhil olmak üzere, yılın geçmiş ayları için hesaplanacağı belirtilmiş, ayrıca fiili hizmet müddeti zamlarının, emeklilik işlemlerinde fiili hizmet sayılacağı fakat toplamının 8 yılı geçemeyeceği belirtilmiş olsa da, Lokomotif makinist ve ateşçilerin bu süreden istisna olduğu, son olarak 34. maddesinde ise, fiili hizmet sürelerinin her yıl ilgili kurumlarınca, yılsonlarından itibaren 3 ay içinde Sandığa göndermeye ilişkin zorunluluk düzenlenmiştir.
Eklemek gerekirse; 5434 sayılı Yasanın geçici 205. maddesinde de, 32’inci madde gereğince fiilî hizmet sürelerine zam yapılanların bu maddede belirtilen yaş hadlerinden, hizmetlerine eklenen fiilî hizmet süresi zammı kadar indirim yapılır. Hükmü yer almaktadır.
5434 sayılı Yasada düzenlenen “itibari hizmet” süresi ise, 35. maddede “Bu kanun gereğince bağlanacak aylıklar ve yapılacak kesenek iadesi ve toptan ödemelerin hesabında fiili hizmet müddetlerine eklenen süredir” şeklinde tanımlanmış, 36. maddede; iştirakçilerin, görevlerine göre fiili hizmet sürelerinin her yıl için fıkralarında gösterilen itibari hizmet süreleri ekleneceği belirtilmiş ve açıkça (zamlar hariç) tutulmuş olup, toplamlarının 3 aydan az ve toplamı 5 yıldan fazla olamayacağı belirtilmiştir.
506 sayılı Yasanın ek 5. maddesinde de “itibari hizmet süresi” kavramına yer verilmiş olup, bu maddede ise, “506 sayılı Kanuna göre sigortalı sayılanların, kanunda sayılan görevlerde geçen sigortalılık sürelerine, bu sürelerin her tam yılı için, hizalarında gösterilen süreler, sigortalılık süresi olarak eklenir.” hükmü ile öncelikle; 18.02.2000 tarihli 1997/1 Esas ve 2000/1 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’na göre, salt sigortalılık süresine eklenmesi gereken süre olarak tanımlanmıştır.
506 sayılı yasanın Ek 39’uncu maddesinde de “Bu Kanunun Ek 5 ve Ek 6’ncı maddeleri gereğince sigortalılık süresine ilave edilen gün sayıları, beş yıldan çok olmamak üzere bu Kanun’un 60. ve Geçici 81’inci maddelerinde belirtilen yaş hadlerinden indirilir.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Konu, son olarak 5510 sayılı yasa ile düzenlenmiş ve 01.10.2008 günü itibarıyla aynı tarihte yürürlüğe giren “Fiili hizmet süresi zammı” başlıklı 40. maddesinde, belirtilen iş yerlerinde ve işlerde çalışan sigortalıların prim ödeme gün sayılarına, bu iş yerlerinde ve işlerde geçen çalışma sürelerinin her 360 günü için karşılarında gösterilen gün sayılarının, fiili hizmet süresi zammı olarak ekleneceği, çalışmanın fiili hizmet süresi zammı kapsamında değerlendirilebilmesi için, tablonun (13) ve (14) numaralı sıralarında belirtilen sigortalılar hariç, sigortalının kapsamdaki iş yerleri ile birlikte işlerde fiilen çalışması ve söz konusu işlerin risklerine maruz kalmasının şart olduğu açıklanmıştır.
5510 sayılı Yasanın “Malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortasına ilişkin bazı geçiş hükümleri” başlıklı geçici 1. maddesinde yer alan “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ile 2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanununa tabi olanlar, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında, 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve diğer bağımsız çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ve bu Kanunla mülga 2926 sayılı tarımda kendi adına ve hesabına çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa tabi olanlar, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında, 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununa tabi olanlar, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında kabul edilir.” hükmü nedeniyle, tahsis koşulları bakımından davanın yasal dayanaklarından olan 506 sayılı Kanunun 60 ve geçici 81’inci maddelerinde yaşlılık aylığından yararlanmak için; kural olarak maddede belirlenen yaşa ulaşmış olmak, belirli bir süre prim ödemek, işten ayrılmak ve talepte bulunmak koşulları öngörülmüştür. Ne var ki, Anayasa Mahkemesi 2019/104 Esas, 2021/13 Karar ve 14.01.2021 tarihli kararı ile “17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasası’nın mülga 62. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “….çalıştığı işten ayrıldıktan sonra…” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline” karar vermiş ve Anayasa Mahkemesinin iptal kararının gerekçesinden de anlaşılacağı üzere işten ayrılma koşulunu özünde Anayasaya aykırı kabul etmiştir.
2829 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanun’un 4’üncü maddesindeki; “kurumlara tabi çeşitli işlerde çalışmış olanların hizmet süreleri, aynı tarihlere rastlamamak kaydıyla bu Kanuna göre aylık bağlanmasına hak kazanıldığında birleştirilir.” hükmü uyarınca çeşitli sosyal güvenlik kurumlarına tabi olarak geçen hizmet süreleri de yaşlılık aylığı bağlanmasına esas olmak üzere birleştirilmekte ve sigortalının yaşlılık aylığı bağlanması için tabi olduğu yaş, prim gün sayısı ve sigortalılık süresi tespit edilmektedir.
Yukarıda sayılan düzenlemeler birlikte irdelendiğinde; mahkemece, 2829 sayılı Yasa kapsamında hizmetleri birleştirilen ve 506 sayılı Yasa kapsamında tahsis koşulları uyuşmazlık konusu olan, davacının 5434 sayılı Yasanın 32. vd. maddeleri hükümlerince hak kazandığı “fiili hizmet zammının” tahsis koşullarından olan yaş haddinden indirilmesine ilişkin kabul, 506 sayılı Yasanın Ek 39’uncu maddesi karşısında yerinde ise de, 5434 sayılı Yasada yer alan “fiili hizmet zammının”, iştirakçilerin görev yaptıkları süreler boyunca ve tam kesenek vermek suretiyle geçirdiği sürelere ilişkin olarak yapılan ek bir zam niteliğinde olduğu ve fiili hizmet süresine eklenmesi gerektiği, buna göre eklenen bu hizmetin, iştirakçilerin fiili hizmet süresini, emeklilik ikramiye miktarını ve emekli aylığı bağlama oranını artırdığı ve yaş haddinden de 8 yıla kadar indirim sağladığı, 5434 sayılı Yasanın 11. kısmında 35 vd. maddelerinde ayrıca düzenlenmiş olan “itibari hizmet” sürelerinin de, istekle emekliye ayrılmak için gerekli olan, kadınlarda 20, erkeklerde 25 hizmet yılının hesabı ve emekli ikramiyesinin hesaplanmasında bu sürenin dikkate alınmayacağı, ancak keseneklerin iadesinde, toptan ödeme yapılmasında ödenecek paranın ve aylık bağlanmasına hak kazanılması halinde bağlanacak aylığın oranının artmasına etki ettiği dikkate alınarak, 5434 sayılı Yasanın 32.vd. maddelerinde düzenlenmiş “fiili hizmet zammının”, 506 sayılı yasadaki ve içtihadı birleştirme kararı gereğince sadece sigortalılık süresine eklenmesi gereken “itibari hizmet” süresinden farklı bir kavram olduğu açıkça anlaşılmakta olduğundan, bu sürenin 506 sayılı Yasa kapsamında tahsise esas sigortalılığın başlangıç tarihinden geriye çekilmesi mümkün değildir. Başka bir deyişle, 5434 sayılı Yasa kapsamında hak kazanılan “fiili hizmet zammının” kişilerin fiili hizmetine eklenmesi gerektiği söylenebilir ise de, birleşen hizmetler sonrasında, 506 sayılı Yasanın 60. ve geçici 81. maddesindeki yaşlılık aylığı bağlanmasına ilişkin koşullar bakımından uygulama yapılırken, sigortalılık süresi yönünden, kişinin sigortalılık başlangıç tarihiden geriye doğru ekleme yapılması ile sigortalılık başlangıç tarihinin geriye çekilmesi suretiyle, ek bir sigortalılık süresine veya başkaca bir uygulama yapılmasına imkân vermediği hususu dikkate alınmalı ve buna göre tahsis koşulları yeniden irdelenmeli, sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Eklemek gerekirse, tahsis yapılmasına ilişkin eldeki davada, Kuruma başvuruda bulunulduğu tarih veya dava tarihi itibarıyla tümüyle oluşmayan tahsis koşullarının yargılama aşamasında gerçekleşmesi durumunda, özellikle, Anayasa’nın 141. maddesindeki, davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının, yargının görevi olduğunu belirten hüküm, 6100 sayılı Kanunun “Usul ekonomisi ilkesi” başlıklı 30. maddesinde yer alan, hâkimin, yargılamanın kabul edilebilir süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlü olduğu yönündeki düzenleme, sosyal koruma, dayanışma, sosyal denkleştirme ve zorunluluk ilkelerine dayanan sosyal sigortalar, bireyin onuru ile kişiliğinin geliştirilmesi için kaçınılmaz ekonomik, sosyal ve kültürel hakların doyurulması temeline dayanan sosyal güvenlik hukukunun ilkeleri dikkate alındığında, bütün şartların yerine getirildiği tarihi izleyen aybaşından itibaren aylığa hak kazanıldığının tespitine ilişkin hüküm kurulması, kuşkusuz, yargılama aşamasında gelir/aylık bağlama koşulları gerçekleşen sigortalı yönünden tahsis talep günü itibarıyla şartlar oluşmamakla Kurumun dava açılmasına sebep olan herhangi bir haksız işleminin de söz konusu bulunmadığı gözetilerek yargılama giderlerinin taraflar arasında paylaştırılıp vekil ile temsil olunan davalı Kurum yararına da avukatlık ücreti belirlenmesi gereği de bozma sonrası yapılacak yargılamada dikkate alınmalı ve buna göre bir karar verilmelidir.
Eldeki dava bakımından ise, mahkemece, davacı hakkında fiili hizmet zammı süresinin yaş haddinden indirilmesi gerektiğine ilişkin kabul ve uygulama yapılması yerinde ise de, 23.05.2002 tarihi öncesinde geçen fiili hizmet zammının sigortalılık süresine ilavesi ile bu aşamadan sonra tahsis şartlarından ola yaş şartının belirlenmesi suretiyle yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Buna göre; 22.02.2018 tarihinde tahsis talebinde bulunduğu anlaşılan davacı hakkında, 5510 Sayılı Yasanın geçici 1. maddesinin 2. fıkrası gereği uygulanması gereken 2829 sayılı Yasa kapsamında uygulama yapılırken son 7 yıllık süre içerisinde en fazla 506 sayılı Yasa kapsamındaki hizmetlerinin geçtiği anlaşılmakla, tahsis şartları bakımından 506 sayılı Yasanın 60 ve geçici 81. maddeleri hükümlerine tabi olduğu anlaşılmakta olduğundan, 18 yaşından sonra ve ilk kez Emekli Sandığı kapsamına alındığı 15.12.1989 tarihine göre, tahsis talep tarihi itibari ile 28 yıl 2 ay 7 gün, 23.05.2002 tarihi itibari ile de 12 yıl 5 ay 8 gün sigortalılığına ve 5525 günden fazla gününün bulunmasına göre, geçici 81. maddenin ilk fıkrasının (B) bendinin (ı) alt bendi gereğince 25 yıl sigortalılık süresi 5525 gün ve 52 yaş şartlarına tabi olduğu belirgin olup, 18.11.1971 doğumlu davacının 52 yaşını doldurduğu 18.11.2023 tarihinden 3 yıl 10 ay 15 günlük fiili hizmet süresi zammının geriye çekilmesi ile bulunacak tarihe göre ve davacının talebi de gözetilerek bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Kabule göre de: aylıkların geç ödenmesi nedeniyle işleyen faizler bakımından, 5510 sayılı Yasa’nın 42. maddesinin “Kurum, sigortalıya veya hak sahiplerine bağlanacak gelir, aylık veya toptan ödemeleri, gerekli belgelerin ve incelemelerin tamamlandığı tarihten itibaren en geç üç ay içinde hesap ve tespit ederek sonuçlarını yazı ile bildirir.” hükmü uyarınca, Kurum’un, yaşlılık aylığı tahsis tarihini takip eden 3 aylık sürenin sonundan itibaren (örneğin 01.01.2019 tarihine göre 01.04.2019 tarihinden) faiz alacağı ile sorumlu tutulacağı nazara alındığında, mahkemece bu durumun dikkate alınmaması ve infazda tereddüt uyandıracak şekilde karar verilmesi de, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve … Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun kabulüne ilişkin kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: … Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesi kararının yukarıda açıklanan nedenlerle HMK’nın 373/2 maddesi gereği BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 22.11.2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.