Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2021/8995 E. 2022/3740 K. 16.03.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/8995
KARAR NO : 2022/3740
KARAR TARİHİ : 16.03.2022

Bölge Adliye
Mahkemesi : … Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi
İlk Derece
Mahkemesi : …… İş Mahkemesi

Dava, hizmet tespiti ve prime esas kazanç tespiti istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın reddine dair verilen karara karşı davacı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine … Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesince davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
… Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesince verilen kararın, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM:
Davacı vekili, davalı işyerinde 01/02/2011-07/11/2017 tarihleri arasında kesintisiz olarak çalıştığının tespitini ve işten ayrıldığı tarihte aylık net kazancının 2.200,00 TL aldığını belirtmek suretiyle; gerçek prime esas kazancının tespitini talep etmiştir.
II-CEVAP:
Davalı şirket vekili; davanın 5 yıllık hak düşürücü süreden sonra açıldığını, bu yönü ile davanın reddi gerektiğini, davacı tarafın işten ayrıldığı tarihte aylık net kazancının 2200,00 TL olduğunu iddia ettiği ancak davacının davalı müvekkile karşı açtığı Kastamonu İş Mahkemesi 2017/328 Esas sayılı dosyada ise maaşının 1800,00 TL olduğunu iddia ettiğini, davacının asgari ücretle çalıştığını, davacının 09/03/2011 tarihinde davalı müvekkil yanında işe başladığını davacının iddialarını yazılı delillerle ispat etmesi gerektiğini belirtmek suretiyle; davanın reddine dair karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Kurum vekili; davanın hem hizmet tespiti hem de prime esas kazancın tespiti olarak farklı iki talebi içerdiğini, kurumun, hizmet tespiti davası yönünden feri müdahil ve diğer dava yönünden davalı konumunda olduğunu, davacının kurum sigortalısı olduğunu, davaya konu dönem itibari ile … sicil numaralı iş yerinde 09/03/2011- 31/12/2014 ve 06/01/2016- 07/11/2017 döneminde sürekli ve kesintisiz sigortalı çalışmalarının olduğu ve hizmetlerinin bildirildiğinin tespit edildiğini, davacının 10/01/2015- 31/12/2015 döneminde ise … sicil numaralı işyerinde hizmeti bulunduğunu, bu nedenle davacının primlerinin eksik bildirildiğinin doğru olmadığını ve davacının dava konusu dönem itibariyle almış olduğu aylık ücretlerinin resmi belgelerle ispat etmesi gerektiğini belirtmek suretiyle ; davanın reddine dair karar verilmesini talep etmiştir.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesi tarafından; davanın reddine dair hüküm tesis edilmiştir.
B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
… Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesince, mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesi bakımından usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Mahkemeleri Kanununun 353/1-b.1 maddesi gereğince, esastan reddine dair karar verilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davacı; yerel mahkeme kararının kaldırılarak, davanın kabulüne dair karar verilmesini talep etmiştir.
V- İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
Dava ehliyeti, kişinin bizzat veya vekili aracılığıyla bir davayı davacı veya davalı olarak takip etme ve usuli işlemleri yapabilme ehliyetidir. Dava ehliyeti, medeni hakları kullanma ehliyetinin usul hukukunda büründüğü şekildir; dolayısıyla, medeni hakları kullanma ehliyetine (fiil ehliyetine) sahip gerçek ve tüzel kişiler dava ehliyetine de sahiptirler.
Taraf sıfatına gelince; bir hakkı dava etme yetkisi (dava hakkı) kural olarak o hakkın sahibine aittir. Bir hakkın sahibinin kim olduğu, dolayısıyla o hakkı dava etme yetkisinin kime ait olduğu, (o davada davacı sıfatının kime ait olacağı) tamamen maddi hukuk kurallarına göre belirlenir. Ancak, bir davanın davacısının o dava yönünden davacı sıfatına sahip bulunmadığının belirlenmesi halinde, mahkeme dava konusu hakkın mevcut olup olmadığını inceleyemeyeceği ve sıfat yokluğundan davanın reddine karar vermek zorunda olduğu için, taraf sıfatı usul hukukunun da düzenleme alanındadır.
Eş söyleyişle, sıfat, dava konusu sübjektif hak (dava hakkı) ile taraflar arasındaki ilişkidir. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve davayı takip yetkisi, davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, taraf sıfatı dava konusu sübjektif hakka ilişkindir (Baki Kuru-Ramazan Arslan-Ejder Yılmaz, Medeni Usul Hukuku, 7. baskı, … 1995, s. 231).
Bu nedenle davanın tarafları, taraf ehliyetine sahip olmalıdır. Yani bir davada taraf olabilmek için, ya hakiki şahıs; ya da hükmi şahıs olmak gerekir. Zira taraf ehliyeti, medeni hukukun haklardan istifade ehliyetine tekabül eder ( Saim Üstündağ, Medeni Yargılama Hukuku, C. I-II, 7. Baskı, … 2000, s. 288 ).
Ticaret şirketlerinin taraf ehliyetinin son bulması konusuna ilişkin; 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun “Tüzel kişiliğinin devamı” başlıklı 269. maddesine göre; “ (1) Tasfiye hâline giren şirket, ortaklarla ilişkilerinde de, 293’üncü madde hükmü saklı kalmak kaydıyla, ehliyeti tasfiye sonuna kadar bu amaçla sınırlı olarak tüzel kişiliğini korur ve ticaret unvanını buna “tasfiye hâlinde” ibaresini ekleyerek kullanmakta devam eder.” yine aynı Kanunun “Tasfiyenin sonu” başlıklı 303. maddesinde; “ (1) Tasfiyenin sona ermesi üzerine, şirketin ticaret unvanının sicilden silinmesi ve bunun tescil ve ilanı için durum, tasfiye memurları tarafından ticaret sicili müdürlüğüne bildirilir.” denilmektedir.
Bir ticaret şirketinin taraf bulunduğu bir dava devam ederken şirket tasfiye haline girerse, şirketin taraf ehliyeti son bulmaz. Zira, şirketin tüzel kişiliği tasfiye amacıyla sınırlı olmak üzere devam eder. Şirket davada taraf olarak kalmayı sürdürür; yalnız, şirket davada tasfiye memurları tarafından temsil edilir. (Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, C. I, … 2001, s. 935, aynı yönde görüş için bkz. İlhan E. Postacıoğlu, Medeni Usul Hukuku Dersleri, 6. Bası, … 1975, s. 209). Ancak ortaklık, ticaret sicilinden kaydı silininceye kadar tüzel kişiliğini korur. Bu nedenle, gerek infisah gerekse fesih kararı, ortaklığın sonunu değil, tasfiye işlemlerinin başlangıcını ifade eder. (Hasan Pulaşlı, Şirketler Hukuku Temel Esaslar, 10. Baskı, 2011, s. 511; İsmail Doğanay, Türk Ticaret Kanunu Şerhi, C. II, 4. Baskı, 2004, s. 1309)
Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 10.06.2009 gün ve 2009/11-173 E.-2009/247 K sayılı ve 14.3.2012 tarih ve E. 2011/12-850, K. 2012/147 sayılı ilamlarında da; iflas eden şirketin ticaret sicilinden kaydı silinmekle dava ve taraf ehliyetinin sona ereceği kabul edilmiştir.
Somut olay değerlendirildiğinde; davalı … Nakl. İnş. Oto. Yak. Tekstil Tur. San. ve Tic.’nin; 01.01.2019 tarihinde tasfiye edilmesine dair karar verildiği ve 25.07.2019 tarihinde ise ticaret sicilinden terkin edildiği anlaşılmakla; taraf ehliyeti bulunmayan şirket aleyhine karar verildiğinden davalı şirketin ihya edilmesi için yasal prosedür işletilmek suretiyle, şirketin ihyasına dair karar alındıktan sonra, usulüne uygun şekilde taraf teşkilinin sağlanması ve sonrasında karar verilmesi gerekirken; yanılgılı değerlendirme ve infazı mümkün olmayacak şekilde yazılı karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, mahkemece yazılı şekilde hüküm tesisi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve … Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun reddine ilişkin kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: … Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi kararının HMK’nın 373/1 maddesi gereği kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, dosyanın kararı veren İlk derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 16.03.2022 gününde oy birliğiyle karar verildi.