Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2021/8669 E. 2021/15491 K. 07.12.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/8669
KARAR NO : 2021/15491
KARAR TARİHİ : 07.12.2021

Mahkemesi :İş Mahkemesi

Dava, yetim aylığını kesen Kurum işleminin iptali, kesilen yetim aylığının yeniden bağlanması, biriken aylıkların faiziyle tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece, (kapatılan) …. Hukuk Dairesinin bozma kararına uyularak ilâmında belirtildiği şekilde davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, Üye …’ın muhalefetine karşı, Başkan … ile Üyeler …, … ve …’nın oyları ve oy çokluğuyla,
07/12/2021 gününde karar verildi.

KARŞI OY

1.İlk Derece Mahkemesinin ret kararının temyizi üzerine Dairemizce “davacı ve eski eşinin, boşanma sonrasında da birlikte yaşamaya devam ettikleri sabit olup, 5510 sayılı yasanın 59/2. maddesi gereğince Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurları tarafından düzenlenen tutanak içeriğinin de aksi ispat edilemediğinden, davanın reddi gerekirken mahkemece davanın kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğu gerekçesi ile bozulmasına karar verilmiştir.
2.Yerel mahkemenin direnmesi üzerine Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 24.10.2019 tarih ve 2016/21-1714 E., 2019/1121 K. sayılı ilamı ile “Davalı Kurumun kontrol memurları tarafından düzenlenen soruşturma raporunda yer alan ve Köy İhtiyar Heyeti Azaları …’a ait 25.12.2012 tarihli ifade tutanağında, davacı ile eski eşinin birlikte yaşadıklarına ilişkin beyanları gerekçe gösterilerek davacıya bağlanan aylığın kesildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece davacı ile eski eşinin fiilen birlikte yaşama olgusuna ilişkin olarak soruşturma aşamasında dinlenen ve adı geçen kişilerin tanık olarak beyanlarının alınması ayrıca davacının kendisine bağlanan ölüm aylığını … Bankası Ayrancı şubesinden çektiğini iddia etmesi karşısında, davacının ölüm aylığının bağlandığı dönemden soruşturma raporunun düzenlendiği 31.12.2012 tarihleri arasında ölüm aylığını hangi bankadan çektiği de araştırılmak suretiyle, davalı Kurum tarafından davacıya bağlanan ölüm aylığının iptaline yönelik işleminin 5510 sayılı Kanunun 56/son maddesine uygun olup olmadığı, davacı ile eski eşinin eylemli olarak birlikte yaşayıp yaşamadığına dair olgunun tüm açıklığıyla ortaya konulması gerektiği” gerekçesi ile değişik gerekçe ile bozulmasına karar verilmiştir.
3.Mahkemece bozmaya uyulmasına rağmen “Hukuk Genel Kurulu kararı uyarınca davacının banka hesap ekstresinin getirtildiği, davacının maaş hesabı …’da yer alan bankada ise de, maaşlarının ATM’ler aracılığı ile farklı yerlerden çekildiğinin anlaşıldığı, yapılan kolluk araştırmasında davacının ara sıra oğlunun yanına geldiği ile sürekli oğlunun yanında yaşamadığının tespit edildiği, bu durumda davacı ve eski eşinin boşanma sonrasında da birlikte yaşamaya devam ettikleri, 5510 sayılı Yasanın 59/2 maddesi gereğince kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurları tarafından düzenlenen tutanak içeriğinin aksinin ispat edilemediği” gerekçesi ile bu kez davanın reddine karar verilmiştir.
4.Çoğunluk görüşü ile bozma sonrası kararın onanmasına karar verilmiştir.
5.Belirtmek gerekir ki Kurum tarafından muris sigortalıdan bağlanan ölüm aylığının kesilebilmesi için;
1)Boşanma anlaşmalı, yetim aylığına hak kazanmak için yapılmalı, hakkın kötüye kullanıldığı belirlenmeli,
2)Birlikte fiilen yaşama olgusu anlaşmalı boşanmaya bağlı olarak maddi ve somut vakıalara dayandırılmalı
3)Bu konudaki kurum denetim raporu ciddi olmalıdır.
Ayrıca denetim raporu üzerine sosyal güvenlik ile ilgili kamu düzeninden olan bu davada mahkemece yapılacak araştırma sonucunda verilecek karar, yaklaşık ispata göre değil, tüm delillerin incelenmesi sonrası tam ispata göre oluşturulmalıdır.
Yukarıda belirtilen Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararında da açıklandığı üzere;
5510 sayılı Kanun’un 56. maddesinin uygulanmasında üzerinde durulması gereken bir diğer husus da, maddede yer alan “boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen” unsurunun, diğer bir ifade ile boşanılan eşle fiilen birlikte yaşama olgusunun nasıl kanıtlanması gerektiğidir.
Bilindiği üzere, 4721 sayılı TMK’nın “İspat yükü” başlıklı 6. maddesinde, Kanun’da aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her birinin, hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlü olduğu belirtilmiş olup, ispat yükünün Kanun’da özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi yararına hak çıkaran tarafa ait olduğu, yasal bir karineye dayanan tarafın, sadece karinenin tarafını oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altında bulunduğu, Kanun’da öngörülen istisnalar dışında, karşı tarafın yasal karinenin aksini ispat edebileceği kabul edilmektedir.
Boşanılan eşle fiilen birlikte yaşama olgusunun nasıl kanıtlanması gerektiği ve ispat yükü hususunda 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 59 ve 100. maddeleri üzerinde durulması gerekmektedir. 5510 sayılı Kanun’un 59. maddesinde Kurumun denetleme ve kontrol yetkisi belirtilmiş, 59/2. maddesinde “Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurlarının görevleri sırasında tespit ettikleri Kurum alacağını doğuran olay ve bu olaya ilişkin işlemler, yemin hariç her türlü delile dayandırılabilir. Bunlar tarafından düzenlenen tutanaklar aksi sabit oluncaya kadar geçerlidir.” hükmüne yer verilmiştir. Öte yandan 5510 sayılı Kanunun 100. maddesinde ise bilgi ve belge isteme hakkı, bilgi ve belgelerin Kuruma verilme usulü düzenlenmiştir.
Özellikle belirtilmelidir ki, 5510 sayılı Kanun’un 59. ve 100. maddeleri uyarınca Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurları tarafından tutulan tutanaklar aksi sabit oluncaya kadar geçerli kabul edilmektedir. Diğer bir anlatımla, yetkili kişilerce düzenlenen ve tarafların ihtirazi kayıt koymaksızın imzaladığı tutanaklar aksi kanıtlanıncaya kadar geçerli olup, aksi ise ancak yazılı delille kanıtlanabilir.
Kaldı ki Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurları ve iş müfettişi raporlarının, rapora dayanak alınan tutanaklar ile birlikte değerlendirilmesi ve ancak belirtilen nitelikteki ekli tutanakların, anılan Kanun kapsamında aksi sabit oluncaya kadar geçerli belge olduğunun kabulü, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 92/son maddesinde de açıkça hüküm altına alınmıştır. Nitekim Hukuk Genel Kurulunun 14.11.1979 tarihli ve 1014 E., 1364 K. ile 04.02.2009 tarihli ve 2009/9-2 E., 2009/48 K. sayılı kararlarında da aynı hususlar vurgulanmıştır.
Ne var ki, Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurları tarafından yapılan incelemelere dayalı tutanakların değerlendirildiği ve varılan sonucun yazıya geçirildiği raporların, sadece memur veya müfettiş tarafından düzenlenmiş olmaları, anılan raporların 4857 sayılı İş Kanunu’nun 92/son maddesi ile 5510 sayılı Kanun’un 59 ve 100. maddeleri kapsamında aksinin yazılı delille kanıtlanması gereken belgeler olarak kabulleri için yeterli değildir. Ayrıca 5510 sayılı Kanun’un 59/2. maddesinde belirtilen aksi sabit oluncaya kadar geçerli olan tutanakların, Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurları tarafından belgelere dayalı olarak düzenlenmiş olması veya belgeye dayalı olmamakla birlikte hazır bulunan işveren, işçi veya üçüncü kişi beyanları uyarınca düzenlenerek, doğruluğu ilgili kişilerin imzaları ile tasdik edilen ve imza inkârına konu olmayan tutanaklar olması gerekmektedir.
6.Somut uyuşmazlıkta, davacının fiilen boşandığı eşi ile birlikte yaşadığına dair herhangi bir kayıt bulunmamıştır. Hukuk Genel Kurulu bozma kararına uyulmasına ve davacının banka hesabının hangi adres için açıldığı araştırılmadığı gibi mernis kayıtları, medula kayıtları dikkate alınmamış, Hukuk Genel Kurulu’nun kabul etmediği denetim raporuna göre karar verilmiştir. Denetim raporunun herhangi bir belgeye dayalı olmadığı sabittir. Denetim elemanlarınca dinlenen tanıklar ise fiili birlikteliği yargılama da doğrulamamışlardır. Kararın bozulması gerekirken, onanması görüşüne katılınmamıştır.