Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2021/8444 E. 2022/3018 K. 03.03.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/8444
KARAR NO : 2022/3018
KARAR TARİHİ : 03.03.2022

Bölge Adliye
Mahkemesi : … Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesi
İlk Derece
Mahkemesi :… 19. İş Mahkemesi

Dava, sigortalılık primine esas kazancın tespiti istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle “davanın kabulüne” dair verilen karara karşı davalı taraf vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, … Bölge Adliye Mahkemesi 33.Hukuk Dairesince “istinaf başvurularının esastan reddine” karar verilmiştir.
… Bölge Adliye Mahkemesi 33.Hukuk Dairesince verilen kararın, davalı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM
Davacı vekili, davacının davalı işyerinde 08.02.2012 ile 27.04.2015 tarihleri arasında en son net ücretinin 3.000 TL ile çalıştığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II-CEVAP
Davalı işveren ve davalı Kurum vekilleri, davanın reddi gerektiğini savunmuşlardır.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
İlk Derece Mahkemesince, davanın kabulü ile “davacının davalı …’a ait … sicil numaralı işyerinden 2012/10 -2014/03 dönemleri arasında ve davalı Ekonomik Sosyal Dan. Bilişim Gay. Hiz. Tic. Ltd. Şti.‘ne ait … sicil numaralı iş yerinden 2014/04 – 2015/03 dönemleri arasında Kuruma eksik bildirilen kazançların bildirilmesi gerektiğinin tespitine” şeklinde hükümde yazıldığı şekilde karar verilmiştir.
B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI:
Davalı Kurum, davalı şirket ve davalı … tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesince, “istinaf istemlerinin reddine” karar verilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davalı Kurum vekili tarafından sunulan temyiz dilekçesi ile yargılama sonunda fer’i müdahil olan Kurum aleyhinde hüküm kurulmaması gerektiği özet olarak belirtilerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılarak eksik inceleme ve araştırma neticesi kurulan İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmesi talep olunmuştur.
Davalılar … ve Şirket vekili tarafından sunulan temyiz dilekçesi ile davalılar tarafından davacının sigorta primlerinin eksiksiz olarak Kuruma bildirildiği, Sosyal Güvenlik Denetmeni tarafından yapılan incelemede de sigorta primlerinde eksiklik bulunmadığının tespit edildiği, ücretin miktarı ve ekleri gibi konularda ispat yükünün davacıda olduğu, iddialarını ispatlayamayan davacının davasının reddinin gerektiği, davacı iddialarının ve tanık beyanlarının Mahkemece hatalı yorumlanıp hükme esas alındığı özet olarak belirtilerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılarak İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmesi talep olunmuştur.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
Eldeki dava dosyasında; davalı işyerince davacının 2015/04 ve 2015/05 aylarına ilişkin prime esas kazancının net 3.000,00 TL aylık ücrete karşılık gelecek şekilde Kuruma bildirilmiş olduğu, 2014/05.-2015/03. ayları arası döneme ait imzalı ücret bordrolarının dosya içerisinde yer aldığı, Mahkemece davacı ve davalı tanık beyanları dikkate alınarak ve davacının önceki dönem ücretleri yönünden (2012/10-2015/03. ayları arası) son ücretin asgari ücrete oranı üzerinden hesaplama yapmak suretiyle fark prime esas kazançlarının tespit edildiği anlaşılmaktadır.
1- Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297. maddesinde “Hüküm sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir”, hükmü öngörülmüştür. Hükümlerin çelişkiden uzak ve infaza elverişli olması kamu düzeniyle ilgilidir.
Tarafların dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.
Somut olayda, davacı 08/02/2012 -27/04/2015 tarihleri arasında geçen hizmet dönemine ilişkin prime esas kazancının tespiti isteminde bulunmuştur. Mahkemece “davanın kabulüne” denilmek suretiyle davacının davalı işyeri nezdinde 2012/10.ay döneminden itibaren geçen hizmetine yönelik olarak fark prime esas kazancın tespit edilmiş olması karşısında, 2012/02.-09. ayları arası dönem yönünden davacı talebi hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmeyerek, kendi içinde çelişki oluşturacak şekilde hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
2- Öte yandan uyuşmazlık, gerçek prime esas kazancın tespiti konusunda, İlk Derece Mahkemesince yapılan inceleme ve araştırmanın hükme yeterli bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Hizmet akdine tabi olarak geçen ve davalı kuruma bildirilen zorunlu sigortalılık sürelerinde asgari ücretin üzerinde ücretle çalışıldığının tespitine ilişkin davanın yasal dayanakları olan 506 sayılı Kanunun “Prime esas ücretler” başlığını taşıyan 77. maddesinin 1. fıkrası ile 5510 sayılı Kanunun “Prime esas kazançlar” başlıklı 80. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde, sigortalıların prime esas kazançlarının nasıl belirleneceği açıklanmıştır.
Diğer taraftan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun; 288. maddesinde, bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri belirli bir tutarı geçtiği takdirde senetle kanıtlanması gerektiği, bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri, ödeme veya borçtan kurtarma (ibra) gibi herhangi bir sebeple belirli bir tutardan aşağı düşse bile senetsiz kanıtlanamayacağı bildirilmiş, 289. maddesinde, 288. madde uyarınca senetle kanıtlanması gereken konularda yukarıdaki hükümler hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati durumunda tanık dinlenebileceği, 292. maddesinde de, senetle kanıtlanması zorunlu konularda yazılı bir delil başlangıcı varsa tanık dinlenebileceği açıklanarak delil başlangıcının, dava konusunun tamamen kanıtlanmasına yeterli olmamakla birlikte, bunun var olduğunu gösteren ve aleyhine sunulmuş olan tarafça verilen kağıt ve belgeler olduğu belirtilmiştir. 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 200. ve 202. maddelerinde de bu düzenlemeler korunarak senetle kanıtlama zorunluluğunda parasal sınır 2.500 TL. olarak belirlenmiş, anılan Kanunun geçici 1. maddesinin 2. fıkrasında, bu Kanunun, senetle ispat, istinaf ve temyiz ile temyizde duruşma yapılmasına ilişkin parasal sınırlarla ilgili hükümlerinin Kanunun yürürlüğe girmesinden önceki tarihte açılmış olan dava ve işlerde uygulanmayacağı hüküm altına alınmıştır. Şu durumda senetle kanıtlamada parasal sınırlar; 2005 yılı için 400 TL., 2006 yılı için 430 TL., 2007 yılı için 460 TL., 2008 yılı için 490 TL., 2009 yılı için 540 TL., 2010 yılı için 550 TL., 2011 yılı için 590 TL., 01.10.2011 gününden itibaren açılan davalar yönünden ise 01.10.2011 tarihinden itibaren 2.500 TL. olarak uygulanmaktadır.
Kuruma ödenmesi gereken sigorta primlerinin hesabında gerçek ücretin/kazancın esas alınması gerekmekte olup hizmet tespiti davalarının kamusal niteliği gereği, çalışma olgusu her türlü kanıtla ispatlanabilmesine karşın ücret konusunda aynı genişlikte ispat serbestliği söz konusu değildir ve değinilen maddelerde yazılı sınırları aşan ücret alma iddialarının yazılı delille kanıtlanması zorunluluğu bulunmaktadır. Ücret tutarı maddede belirtilen sınırları aştığı takdirde, tespiti gereken gerçek ücretin; hukuksal geçerliliğe sahip olarak düzenlenmiş bulunmaları kaydıyla, sigortalının imzasını içeren aylık ücreti gösteren para makbuzları, banka kayıtları, ticari defter kayıtları, ücret bordroları gibi belgelerle kanıtlanması olanaklıdır. Yazılı delille ispat sınırının altında kalan miktar için tanık dinlenebileceği gibi, tespiti istenen miktar sınırı aşsa dahi varlığı iddia edilen çalışmanın öncesine ve sonrasına ait yazılı delil başlangıcı sayılabilecek belgeler bulunuyorsa tanık dinlenmesi mümkündür. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 20.10.2010 gün ve 2010/10-480 Esas – 2010/523 Karar, 20.10.2010 gün ve 2010/10-481 Esas – 2010/524 Karar, 20.10.2010 gün ve 2010/10-482 Esas – 2010/525 Karar, 19.10.2011 gün ve 2011/10-608 Esas – 2011/649 Karar, 19.06.2013 gün ve 2012/10-1617 Esas – 2013/850 Karar sayılı ilamlarında da aynı görüş ve yaklaşım benimsenmiştir.
Somut olayda; dosya içeriğinde ihtilaf konusu dönem içerisinde bir kısım imzalı ücret bordrolarının bulunduğu anlaşıldığından davacının prime esas kazancın tespitinde mevcut imzalı ücret bordroları değerlendirilmeksizin yazılı şekilde sonuca gidilmesi hatalı olmuştur.
Mahkemece yapılması gereken iş; imzalı ücret bordrolarında yer alan prime esas kazanç tutarı davacı tarafından imzaya itiraz edilip edilmemesine göre değerlendirilmeli, davacının bordrolarda yer alan imzaya itiraz etmesi durumunda imzanın davacıya ait olup olmadığı hususunda yöntemince uzman bilirkişi incelemesi yaptırılmalı, imzaların davacının eli ürünü olduğu saptandığında ve bu konuda hata, hile, ikrah durumu da iddia edildiğinde bu yazılı belgelerin aksini eş değer kanıtla ispatlaması için davacıya kabul edilebilir süre tanınarak sunacağı deliller toplanmalı, sonucuna göre imzaların davacıya ait olmadığı belirlendiğinde ya da hata, hile, ikrah durumunun varlığı halinde ve imzasız bordroların bulunduğu dönem yönünden ise iddiasını yazılı delil ile ispatlaması gerektiği, şayet yazılı delil başlangıcı sayılabilecek belge ya da belgelerin bulunması halinde tanıkla da ispatının mümkün olabileceği gözetilmeli, açılmış olması halinde işçilik alacağı dava dosyası celbedilerek içeriğindeki belge ve beyanlar değerlendirilmeli ve yukarıda açıklanan ispat kuralları çerçevesinde yeterli araştırma yapılarak varılacak sonuç uyarınca bir karar verilmelidir.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın Mahkemece, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve … Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesinin istinaf başvurularının esastan reddine ilişkin kararı kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: … Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesi kararının HMK’nın 373/1 maddesi gereği kaldırılarak temyiz edilen İlk Derece Mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, temyiz harcının istek halinde temyiz eden ilgililere iadesine, 03.03.2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.