Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2021/8265 E. 2021/16835 K. 29.12.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/8265
KARAR NO : 2021/16835
KARAR TARİHİ : 29.12.2021

Mahkemesi : … Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesi

Dava, … isimli ilacın geri ödeme listesine alınması istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına dair verilen karara karşı davalı Kurum vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, … Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
… Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesince verilen kararın, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM:
Davacı vekili, müvekkilinin kanser tedavisi için reçete edilen ancak davalı … tarafından ödenmeyen … isimli ilacın geri ödeme listesine alınması gerektiğinin tespitini istemiştir.
II-CEVAP:
Davalı Kurum vekili, ilaçların geri ödeme listesine alınması görevinin müvekkili Kuruma ait olmadığını, ödeme listesinde olmayan … isimli ilacın bedelinin ödenemeyeceğini beyanla davanın reddini istemiştir.
III-İLK DERECE MAHKEME KARARI
Mahkemesince “…SGK’ya yazılan yazıya verilen 12.08.2020 tarihli yazı cevabında; Genel Sağlık Sigortası Genel Müdürlüğünden konu ile ilgili bilgi talep edildiğini, verilen cevapta; Valomar 200 mg tablet ilaç 16.05.2020 tarihinden itibaren kurum geri ödeme kapsamına girmiş olduğunu, sağlık uygulama tebliği gereği ilacın kurum tarafından ödenen tutarın 8.109,40 TL olduğunun bildirildiği, bu nedenle davacının talebinin konusuz kalması sebebiyle karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” gerekçesi ile, “…davanın konusuz kalması sebebiyle karar verilmesine yer olmadığına,…” karar verilmiştir.
IV-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Hukuk Dairesince “…Bu halde davalı Kurum vekili tarafından ileri sürülen tüm istinaf başvuru sebep ve gerekçeleri yerinde olmayıp, incelenen kararın; dava dosyası kapsamında mevcut maddi delillere uygun, yasal ve hukuksal gerekçelere dayandığı, delillerin takdirinde herhangi bir isabetsizlik ve kamu düzenine aykırı bir halin varlığının tespit edilemediği dikkate alınmak sureti ile davalı Kurum vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun HMK’nin 353/1-b maddesinin (1) numaralı alt bendi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.” gerekçesi ile, “…Davalı Kurum vekilinin, Kahramanmaraş 1. İş Mahkemesi’nin 11/11/2020 tarih ve 2020/106 Esas, 2020/375 Karar sayılı ilamına yönelik istinaf başvurusunun HMK’nin 353/1-b maddesinin (1) numaralı alt bendi uyarınca esastan reddine,…” karar verilmiştir.
V-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ
Davalı Kurum vekili, Müvekkili Kurumun ilaçların geri ödeme listesine alınması görevinin bulunmadığını, dava açıldıktan sonra … isimli ilacın geri ödeme listesine alındığını, davaya sebebiyet verilmediğinden aleyhe yargılama giderlerine hükmedilmemesi gerektiğini beyanla ve re’sen dikkate alınacak diğer nedenlerle kararın bozulmasını istemiştir.
VI-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
Dosyadaki bilgi ve belgelerden, 31.10.1997 tarihi itibariyle 5434 sayılı Kanun kapsamında iştirakçi olan ve 15.4.2020 tarihi itibariyle de aynı Kanun kapsamında emekli olan davacının, tedavisi için reçete edilen … isimli ilacın geri ödenmesinin davalı Kurum tarafından reddi üzerine, 25.3.2020 tarihinde, ilacın geri ödeme listesine alınması talepli eldeki davayı açtığı, ilk derece mahkemesince tahkikat aşamasında … isimli ilacın 16.5.2020 tarihi itibariyle geri ödeme listesine alındığının tespiti nedeniyle de davanın konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına dair karar verildiği anlaşılmaktadır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 1. maddesine göre mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar, kamu düzenindendir. Anılan Kanunun 114/1-b maddesi gereğince yargı yolunun caiz olması dava şartı olup, 115. maddesine göre Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler.
5510 sayılı Kanunun 101. maddesine göre, “Bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde, bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar iş mahkemelerinde görülür.”
5434 sayılı Kanunun sağlık yardımlarına ilişkin hükümleri 5510 sayılı Yasanın 106/8 maddesiyle yürürlükten kaldırılmıştır. Ancak, 5510 sayılı Kanunun Geçici 4. maddesinde, bu Kanunda aksine bir hüküm bulunmadığı taktirde; iştirakçi iken bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibariyle bu Kanunun 4/1-c maddesi kapsamına alınanlar, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olarak çalışmış olup bu Kanunun 4/1-c maddesine tabi olarak yeniden çalışmaya başlayanlar ile bunların dul ve yetimleri hakkında bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılacağı belirtilmiştir.
Statü hukukuna tabi olanlarla ilgili uyuşmazlıkların çözümünde görevli mahkemenin (yargı yolunun) 5510 sayılı Kanunun 101 ve Geçici 4. maddesindeki düzenlemeler birlikte değerlendirilerek belirlenmesi gerekir.
5510 sayılı Kanunun 101. maddesinde yer alan “…bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar İş Mahkemelerinde görülür.” bölümünün iptali istemiyle yapılan itiraz başvurusunda Anayasa Mahkemesi, 22.12.2011 tarih ve E: 2010/65, K: 2011/169 sayılı kararıyla (RG. 25.1.2012, Sayı:28184) iptal istemini reddetmekle birlikte, söz konusu kararı somut olaydaki uyuşmazlığa ışık tutacak şekilde “…5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmakta olanlar, evvelce olduğu gibi 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olacaklar ve bunların emeklileri bakımından da aynı Kanun hükümleri uygulanmaya devam edecek; ancak 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlileri olarak çalışmaya başlayanlar ise 5510 sayılı Kanunun 4/1-c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi sigortalı sayılacak ve haklarında 5434 sayılı Kanun değil, 5510 sayılı Kanun’un öngördüğü kural ve esaslar uygulanacak; ihtilaf halinde de adli yargı görevli bulunacaktır. 5754 sayılı Kanunun yürürlüğüyle birlikte, artık yapılan, tesis edilen işlem ve muameleler idari işlem sayılamayacak bir sosyal güvenlik kurumunun varlığından söz etmek gerekli bulunmaktadır. 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce iştirakçisi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanun’a göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden ise Sosyal Güvenlik Kurumu’nun tesis edeceği işlem ve yapacağı muameleler idari işlem niteliğini korumaya devam edecek, bunlara ilişkin ihtilaflarda da evvelce olduğu gibi idari yargı görevli olmaya devam edecektir. Bu bakımdan 5510 sayılı Kanunun yürürlüğünden sonra, prim esasına dayalı yani sistemin içeriği ve Kanun kapsamındaki iş ve işlemlerin niteliği göz önünde bulundurulduğunda, itiraz konusu kuralla, yargılamanın bütünlüğü ve uzman mahkeme olması nedeniyle Kanun hükümlerinin uygulanması ile ortaya çıkan uyuşmazlıkların çözümünde iş mahkemelerinin görevlendirilmesinde Anayasa’ya aykırılık görülmemiştir. Ancak, yukarıda açıklandığı üzere 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce statüde bulanan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile ilgili sosyal güvenlik mevzuatının uygulanmasından doğan idari işlem ve idari eylem niteliğindeki uyuşmazlıklarda idari yargının görevinin devam edeceği açıktır…” gerekçesine dayandırmıştır.
5510 sayılı Kanunun 101. ve Geçici 4. maddeleri ile Anayasa Mahkemesi kararının birlikte değerlendirilmesinden, 5510 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmakta olanlar ile bunların emeklileri ve hak sahipleri yönünden, daha önce olduğu üzere 5434 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanmaya devam edileceği; ancak, 5510 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmaya başlayanların ise 5510 sayılı Kanunun 4/1-c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi sigortalı sayılacağı ve haklarında 5510 sayılı Kanunun öngördüğü kural ve esaslar uygulanıp uyuşmazlığın da adli yargı yerinde (iş mahkemesinde) çözümleneceği anlaşılmaktadır. Kaldı ki; T.C. Anayasası’nın 158. maddesindeki “…diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır” hükmü uyarınca Anayasa Mahkemesi kararının bu uyuşmazlığın çözümünde esas alınacağı tartışmasızdır.
Bu durumda, 5510 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesinden önce iştirakçi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanuna göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden Sosyal Güvenlik Kurumunca tesis edilen işlem ve yapacağı muamelelerin “idari işlem” ve “idari eylem” niteliğini korumaya devam edeceğinden bunların iptali için açılan davaların çözüm yerinin İdari yargı yeri olduğu açıktır. Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 05.12.2012 gün 2012/251E, 263K sayılı; 24.12.2012 gün 2012/536E, 433K sayılı kararları da bu yöndedir.
Somut olayda; 5434 sayılı Kanun kapsamında (5510 sayılı yasanın 4/1-c) emekli olan davacının sağlık yardımları ile ilgili dava konusu talebinde, davacının 5510 sayılı Kanun’un geçici 4. maddesinde değişiklik getiren 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce emekli sandığı iştirakçisi statüsünde bulunduğu göz önünde bulundurularak ve 6100 sayılı HMK’nın 114/1-b maddesine göre dava şartı olan “yargı yolunun caiz olmaması” nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve … Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararı kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: … Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesi kararının HMK’nın 373/1 maddesi gereğince kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 29.12.2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.