Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2021/7300 E. 2021/10298 K. 15.09.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/7300
KARAR NO : 2021/10298
KARAR TARİHİ : 15.09.2021

Bölge Adliye Mahkemesi : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
İlk Derece Mahkemesi : Ankara 17. İş Mahkemesi

Dava, hizmet tespiti ve prime esas kazanç tespiti istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı … vekili ile fer’i müdahil Kurum vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince istinaf taleplerinin esastan reddine karar verilmiştir.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince verilen kararın, davalı … vekili ile feri müdahil Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının davalı büyükelçilikte 01/01/2000- 14/11/2014 tarihleri arasında tercüman olarak aralıksız çalıştığını, en son aylık net ücretinin 625,00 USD olduğunu, kuruma eksik bildirimde bulunulduğunu belirterek, davacının davalıya ait işyerinde 01/01/2000 – 14/11/2014 tarihleri arasında aylık 625.00 USD ücretle çalıştığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II-CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı’nın iş sözleşmesiyle çalıştırılanların sigorta primlerinin ödenmesi gerektiği hakkındaki 2008 tarihli genelgesinin tebliğinden sonra elçilik bünyesinde çalışan kişilerin sigorta primlerinin yatırılmaya başlandığını, bu tarihten Öncesi için müvekkilinin çalışanlarına sigorta yapması gibi bir zorunluluğu bulunmadığını, davacının iş sözleşmesinin noter ihtarnamesiyle feshedildiğini, hak ettiği ödemelerin yapılıp, 28.01.2015 tarihli taahhütname ve ibranamede davacının herhangi bir alacağı kalmadığını belirttiğini, 14.11.2014 tarihli ihtarnamede belirtildiği üzere davacının maaşının 400 USD olduğunu beyanla, davanın reddini istemiştir.
Feri müdahil kurum vekili cevap dilekçesinde özetle; 6552 sayılı yasanın 64. Maddesine göre feri müdahil olan kurum aleyhine hüküm kurulmamasını, varsa çalışma olgusunun usulünce ispatlanması gerektiğini, kurum işlemlerinin yerinde ve yasal mevzuata uygun olduğunu beyanla, davanın reddini istemiştir.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
İlk derece mahkemesince; “Davanın kabulü ile,
Davacının davalı işverenlik yanında 01/01/2000-14/11/2014 tarihleri arası hizmet akdiyle çalıştığı, 20/12/2019 tarihli bilirkişi raporu ek 1 ve ek 2 çizelgeleriyle belirtilen şekilde kuruma bildirilen süreler dışında 2000/1-2010/5 dönemleri arası ayda 30’ar gün, 2010/6. Ayında 2 gün, 2012/5-2012/10 dönemleri arasında ayda 30’ar gün, 2012/11. Ayda 22 gün olmak üzere 3954 gün daha çalıştığının tespitine,
Kuruma bildirilen sürelerin yeniden tespitinde hukuki yarar olmadığına,
Davacının 01/01/2000-14/11/2014 tarihleri arasındaki sigorta primine esas kazançlarının 20/12/2019 tarihli bilirkişi raporu ek 1 çizelgede belirtilen kazanç tutarlarında olduğunun tespitine,
20/12/2019 tarihli bilirkişi raporu ek 1 çizelgenin ve belirtilen tutarların hükmün eki olarak alınmasına” şeklinde karar verilmiştir.
Davalı … vekili istinaf dilekçesinde özetle; SGK tarafından 2008 yılından önce yayınlanan genelge gereğince müvekkilimin çalışanlarına sigorta yaptırma zorunluluğu bulunmamasına rağmen, hizmet tespitine ilişkin müvekkilinin aleyhine karar verilmesinin kabulünün mümkün olmadığını, müvekkil ile husumeti olan tanık beyanlarına itibar edilmemesi gerekirken hükme esas alınması hukuka aykırı olduğunu, hükme esas alınan bilirkişi raporuna itirazlarının da değerlendirilmediğini, yerel mahkemeye sunulan 28.01.2015 tarihli bir taahhütname ve ibranamenin incelenmediğini belirterek, istinaf taleplerinin kabulü ile, kararın kaldırılarak, istinaf talepleri doğrultusunda bozulmasına karar verilmesini, bu talepleri kabul edilmediği takdirde noksan incelemenin tamamlanması ile yeniden yargılama yapılması için dosyanın yerel mahkemeye gönderilmesine karar verilmesini, davanın reddi ile yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı yana yükletilmesini talep etmiştir.
Feri müdahil kurum vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkeme kararının usul ve yasalara aykırı olduğunu, mahkemece eksik inceleme yapıldığını belirterek, kararın kaldırılmasını, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
IV- TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ
Davalı … vekili ile feri müdahil Kurum vekili istinaf aşamasındaki itirazlarını tekrar ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEMEV-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME
Dava, davacının davalı … nezdinde hizmetinin tespiti ile eksik bildirilen prime esas kazancının tespiti istemli ise de öncelikle ilk derece mahkemesi tarafından kurulan hükmün usule uygun olup olmadığı, hukuken geçerli bir hükmün var olup olmadığı sorununun irdelenmesi gerekmektedir.
Anayasamızın 141. maddesinde, yargılamanın aleniyeti ilkesi benimsenmiştir. Bunun anlamı yargılama açık olarak yapılacak ve yargılamanın sonunda verilen karar da açıkça belirtilecektir. Hukuk Muhakemeleri Kanununun 28. maddesinde de bu husus belirtilmiştir.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun HMK’nun 294. maddesi gereğince mahkeme, hazır olan tarafları iddia ve savunmalarını dinledikten sonra yargılamanın sona erdiğini bildirerek kararını tefhim eder. Kararın tefhimi en az aynı Kanunun 297. maddesinde belirtilen hüküm sonucunun tutanağa geçirilerek okunması suretiyle olur.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297/1-c. maddesinde, bir mahkeme hükmünün kapsamının ne şekilde olması gerektiği açıklanmıştır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Hükmün Kapsamı” başlıklı 297. maddesinde :
“(1) Hüküm “Türk Milleti Adına” verilir ve bu ibareden sonra aşağıdaki hususları kapsar:
a)Hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları ile sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğini.
b)Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerini.
c)Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri.
ç)Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini.
d)Hükmün verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin imzalarını.
e)Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi.
(2)Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” şeklinde düzenleme getirilmiştir.
Yine Kanunun 298. maddesinde de hüküm kısmında iki tarafa yükletilen hak ve borçların tereddüde yer vermeyecek şekilde belirtilmesi zorunluluğu tekrarlanmıştır. Bu hükümden anlaşılacağı gibi, mahkeme hükmünü gerekçesi ile birlikte tam olarak yazmış olsa bile, bunu duruşma tutanağına tamamen yazdırması ve okunması gerekir. Bir başka ifade ile mahkeme hükmünün hukuki varlık kazanabilmesi için onun tefhim edilmesi, verilen kararla, ne şekilde tefhim edildiğinin duruşma tutanağına yazılması zorunludur. Aynı maddenin son fıkrası gereğince de zorunlu nedenlerle yalnız hüküm sonucunun tefhim edildiği hallerde, gerekçeli kararın sonradan belli bir süre içinde yazılması mümkündür.
Mahkeme kararı kanunda açıkça belirtilmiş unsurları ihtiva etmeli ve belli bir şekle uygun olarak yazılmalıdır. Kararda bulunması gereken hususlar HMK 297. maddede ayrıntılı olarak tek tek sayılarak gösterilmiştir. Bunun sebebi, kararın açık ve gerekçeli olması, infazı kabil olması ve hukuki dinlenilme hakkının yerine getirilmesidir. 298. maddeye göre de gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacaktır.
Kararda yazılması gereken en önemli unsurlardan birisi de hüküm sonucudur. Zira hüküm sonucu, davacının somut talepleri hakkında infaz edilebilecek ve kesin hükme konu olabilecek şekilde kaleme alınmalıdır. HMK’nın 297/2.maddesinde, “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir”düzenlemesi mevcuttur.
Somut olayda,Mahkemece “…Davacının davalı işverenlik yanında 01/01/2000-14/11/2014 tarihleri arası hizmet akdiyle çalıştığı, 20/12/2019 tarihli bilirkişi raporu ek 1 ve ek 2 çizelgeleriyle belirtilen şekilde kuruma bildirilen süreler dışında 2000/1-2010/5 dönemleri arası ayda 30’ar gün, 2010/6. Ayında 2 gün, 2012/5-2012/10 dönemleri arasında ayda 30’ar gün, 2012/11. Ayda 22 gün olmak üzere 3954 gün daha çalıştığının tespitine,
Kuruma bildirilen sürelerin yeniden tespitinde hukuki yarar olmadığına,
Davacının 01/01/2000-14/11/2014 tarihleri arasındaki sigorta primine esas kazançlarının 20/12/2019 tarihli bilirkişi raporu ek 1 çizelgede belirtilen kazanç tutarlarında olduğunun tespitine,
20/12/2019 tarihli bilirkişi raporu ek 1 çizelgenin ve belirtilen tutarların hükmün eki olarak alınmasına,…” şeklinde kurulan hüküm, yukarıda açıklanan usul ve esaslar çerçevesinde tesis edilmemiştir. Ortada hukuki varlık kazanmış bir karar mevcut değildir. Bilirkişi raporuna atıfla ve raporun hükmün eki olarak alınması suretiyle karar verilmesi, infazda şüphe ve tereddüt yaratacak nitelikte olduğu gibi Kanunun 297. maddesine aykırı olarak tesis edildiğinden usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı … vekili ve feri müdahil Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin istinaf başvurularının esastan reddine ilişkin kararı kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm, sair yönleri incelenmeksizin bozulmalıdır.
SONUÇ: Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi kararının, HMK’nın 373/1. maddesi gereğince kaldırılarak, temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalı …’ne iadesine, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine ve kararın bir örneğinin ilgili Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 15/09/2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.