Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2021/7095 E. 2021/9398 K. 30.06.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/7095
KARAR NO : 2021/9398
KARAR TARİHİ : 30.06.2021

Mahkemesi : … Bölge Adliye Mahkemesi…. Hukuk Dairesi

Dava, ödeme emirlerinin iptali istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı Kurum vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, … Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
… Bölge Adliye Mahkemesi .. Hukuk Dairesince verilen kararın, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM
Davacı vekili dava dilekçesinde, müvekkilinin ödeme emirlerine konu asıl borçlu şirket hakkında, iflasın ertelenmesi davasının olması ve iflas erteleme tedbir kararı bulunması nedeniyle borçlu şirket tarafından borçların haklı nedenle ödenememesi söz konusu olduğundan müvekkilinin dava konusu borçlara ilişkin müteselsil sorumluluğu bulunmadığını, ödeme emirleri incelendiğinde asıl borçlu … Ambalaj ve Kimya San. ve Tic. A.Ş. hakkında … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/439 esas sayılı dosyası ile açılan iflasın ertelenmesi davasının devam ettiğini, bu davada 24.03.2015 tarihinde tedbir kararı verildiğini, asıl borçlu … firması hakkında iflas erteleme tedbir kararının 24.03.2015 tarihinde verilmiş olup ödenmeyen tüm prim borçlarının bu tarihten sonra muaccel olduğunu, müvekkilinin söz konusu borçtan hiçbir şekilde sorumlu olmadığını, dava konusu ödeme emirleri müvekkili aleyhine düzenlenmediğinden usule, yasaya ve yerleşik Yargıtay içtihatlarına aykırı olarak tanzim edildiğinin dikkate alınarak ödeme emirlerinin icrai işleme konu olmaması ve tahsilinin önlenmesine yönelik ihtiyati tedbir kararı verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.

II-CEVAP
Davalı Kurum vekili cevap dilekçesinde , 24.11.2015 tarih 16434415 sayılı ödeme emirlerinin dava dışı şirket adına düzenlendiğini, 27.11.2015 tarihinde tebliğ edildiğini, 09.12.2015 tarihinde şirket adına düzenlenmiş mal bildirim formunun merkezlerine teslim edildiğni, ancak 09.12.2015 tarihinde müvekkili Kuruma verilen dilekçede şirket adına ihtiyati tedbir kararı alındığının bildirildiğini, bu nedenle takip işlemlerinin durdurulduğunu, ilgili ticaret sicil gazeteleri incelendiğinde dava dışı şirketin kanuni temsilcisi 36280676536 kimlik numaralı davacı … adına 5510 sayılı Kanun’un 88, maddesi ve 6183 sayılı Kanun’un 35.maddesi gereğince 24.11.2015 tarih 16433937 sayılı ödeme emirlerinin düzenlendiğini, 09.12.2015 tarihinde aynı iş yerinde çalıştığını beyan eden Ramazan Güner’e tebliğ edildiğini, 14.12.2015 tarihinde müvekkili Kuruma mal bildirim formunu teslim ettiğini, davacının haksız ve kötü niyetli olarak açmış olduğu davanın reddine, %20 kötü niyet tazminatı ile vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
Mahkemece davanın kabülü ile davacı hakkında düzenlenmiş 2015/26250, 2015/26249, 2015/26248, 2015/26241 sayılı ( dava dilekçesinde dökümü gösterilen ) dosyalarda düzenlenen prim işsizlik sigortası primi, damga vergisi ve idari para cezasına dair ödeme emirlerinin davacı yönünden iptaline karar verilmiştir.
Davalı Kurum vekili, davanın hak düşürücü süre geçtikten sonra ikame edildiğini, yerel mahkemece davanın kabulüne gerekçe olarak gösterilen iflas erteleme kararının eksik değerlendirildiğini ve dava dışı şirketin iflasına karar verilmiş olduğundan ödeme emirlerinin iptal talep gerekçesinin ortadan kalktığını belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B-BAM KARARI
Bölge Adliye Mahkemesince; “…Davalı Kurumun şirketin üst düzey yöneticileri ve yönetim kurulu üyelerinden prim ve diğer alacaklarının tahsili yoluna gidebilmesi için şirketin borçlarını haklı neden olmaksızın ödememesi ön şart olup, somut olayda açılan iflas erteleme davasında verilen karar ile dava dışı şirketin borçlarını ödememesinin haklı gerekçesi mevcut olduğundan, ödeme emrine konu edilen 2015 yılının 02 ile 09 uncu aylarına ilişkin olan Kurum alacaklarının tamamı iflas erteleme kararından sonra doğduğundan ve anılan tarihte verilen tedbir kararı halen geçerli bulunduğundan, Kurumun davacıdan dava dışı şirketin borcu nedeniyle alacak talep etme koşullarının oluşmadığı sonucuna varılmış, Yargıtay 10.HD’nin 2013/3982 E – 2013/19869 K sayılı kararı doğrultusunda davalı Kurum vekilinin istinaf isteminin reddine…” gerekçesiyle, davalı Kurumun istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davalı Kurum vekili istinaf dilekçesinde belirtilen nedenlerle … BAM 33.Hukuk Dairesi Kararının bozulması gerektiğini beyan etmiştir.
IV-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
1- İncelemeye konu somut olayda dava dışı … Ambalaj ve Kimya San. ve Tic. A.Ş.’nin yönetim kurulu başkanı ve şirket yetkilisi olan davacıya, şirketin; 2015 yılı 01 ilâ 09. dönemlerine ilişkin prim, işsizlik sigortası primi ve damga vergisi ve idari para cezası borcu nedeni ile 4 adet ödeme emrinin düzenlenerek 09.12.2015 tarihinde tebliğ edildiği, şirket hakkında açılan iflasın ertelenmesi davasında … Anadolu 1.Asliye Ticaret Mahkemesince 24.03.2015 tarihinde 2015/439 Esas sayılı karar ile “şirket hakkında 6183 sayılı kanuna göre yapılan takiplerde dahil olmak üzere açılmış veya açılacak tüm icra takiplerinin ihtiyati tedbir yoluyla durdurulmasına ve İİK 206/1 sırada yer alan alacaklar için ihtiyati tedbir uygulanmamasına, bunlar dışında kalan alacaklar için davacı hakkında yeni icra takibi başlatılmasının ihtiyati tedbir yolu ile önlenmesine” karar verildiği,söz konusu ihtiyati tedbir kararının 24.06.2015 tarihinde kaldırıldığı,13.07.2015 tarihli ara kararla 2. defa konulduğu,yine mahkemenin 26.03.2015 tarihli ara kararıyla şirkete iki kişiden oluşan denetim kayyımı atadığı,şirketin 06.04.2016 tarihi itibariyle iflasına karar verildiği görülmüştür.
5510 sayılı Kanunun 88. maddesinde; “Kurumun sigorta primleri ve diğer alacakları haklı bir sebep olmaksızın bu Kanunda belirtilen sürelerde ödenmez ise kamu idarelerinin tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri, tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dahil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri ile kanuni temsilcileri Kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur.” hükmüne yer verilmiş ise de bu sorumluluk, “haklı sebep olmaksızın” ödememe hali ile sınırlandırılmıştır.
Haklı nedenlerin neler olduğu konusunda kanunda bir açıklık bulunmamaktadır. Hangi hallerin haklı sebep teşkil ettiği, her bir davadaki özel koşullar ile hukuki ve maddi olayların özelliklerine göre mahkemece belirlenecektir. Bu belirleme yapılırken; diğer Kanunlardaki düzenlemelerden yararlanılmalı ve bilhassa Sosyal Güvenlik ilkeleri göz önünde tutulmalıdır.
İflasın ertelenmesi, İcra ve İflas Kanunun 179’uncu maddesinde düzenlenmiş olup, “borca batık durumda olan (aktifi pasifini karşılamayan) bir sermaye şirketi veya kooperatif hakkında, Ticaret Mahkemesi’nce iflas kararı verilmeyerek önerilen iyileştirme projesi çerçevesinde borca batık durumdan kurtulmalarını sağlayan ve iflaslarını önleyen bir kurum”dur. Anılan Kanunun 179/b,I maddesi uyarınca, erteleme kararı üzerine borçlu aleyhine 6183 sayılı Kanuna göre yapılan takipler de dâhil olmak üzere hiçbir takip yapılamaz ve evvelce başlamış takipler de durur. Bu sonuç kanundan doğduğundan, mahkemenin kararında ayrıca belirtmesine gerek olmadan ve ilan edilmese dahi gerçekleşir.
Bu bağlamda; İcra ve İflas Kanunu’nun 179’uncu maddesi uyarınca iflasının ertelenmesine karar verilen ve malvarlığının korunması için gerekli tedbirler alınan şirketten, anılan Kanun’un 179/b maddesindeki “Erteleme kararı üzerine borçlu aleyhine 6183 sayılı Kanuna göre yapılan takipler de dâhil olmak üzere hiçbir takip yapılamaz…” düzenlemesi uyarınca primler tahsil edilemeyecektir. Söz konusu tahsil imkânsızlığı, yönetim kurulu üyesinin kusurundan değil, doğrudan Kanundan doğduğundan, yönetim kurulu üyesi yönünden 5510 sayılı Kanun’un 88’inci maddesinde yer alan “haklı sebep” kavramı kapsamında kabul edilecektir.
İflasın ertelenmesine ilişkin devam eden yargılama sırasında, borçlu şirket hakkında yapılan icra takiplerinin, ihtiyati haciz ve tedbir uygulamalarının tedbiren durdurulmasına ilişkin mahkeme kararlarının da sonuç itibariyle yukarıda açıklanan iflasın ertelenmesi işlemleri ve haklı sebep kapsamında değerlendirilmesi gerekeceği dikkate alınmalıdır.
Ancak, 5510 sayılı Kanunun 88. maddesinin 1. fıkrasında; “4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen sigortalıları çalıştıran işveren, bir ay içinde çalıştırdığı sigortalıların primlerine esas tutulacak kazançlar toplamı üzerinden bu Kanun gereğince hesaplanacak sigortalı hissesi prim tutarlarını ücretlerinden keserek ve kendisine ait prim tutarlarını da bu tutara ekleyerek en geç Kurumca belirlenecek günün sonuna kadar Kuruma öder.” Hükmü yer almakta olup, önce prime esas kazançlara ilişkin Kurum Tebliği, ardından bu tebliği yürürlükten kaldıran İşveren Uygulama Tebliği, bu süreyi ‘takip eden ayın sonuna kadar’ olarak belirlemiştir. Anılan süre zarfında primlerin ödenmemesi halinde, şirket yönetim kurulu üyeleri de dahil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri ile kanuni temsilcilerinin yasaya dayalı müteselsil sorumluluklarının doğduğu açıktır.
Müteselsil borçlulukta alacaklı, alacağının tamamını veya bir kısmını karşısındaki borçlulardan dilediği birinden isteyebilmek imkanına sahip bulunduğu gibi, borçlular da alacaklıya karşı borç sona erinceye kadar hep birlikte sorumlu olmakta devam ederler. Borçlulardan birinin borç ödemeden aciz haline düşmesinin veya iflas etmesinin alacaklı için her hangi bir tehlikesi yoktur; zira diğer borçlulardan her biri borcun tamamını ifa etmek yükümlülüğü altında bulunmaktadır. Müteselsil borçluluk alacaklıya, borçluların içinden ödeme gücü en yüksek olanı seçerek edimin tamamını ondan isteyebilme yetkisini tanır.
Müteselsil borçlulukta borçlular, alacaklıya karşı, mutlak defi olarak adlandırılan, borcun sebebinden veya konusundan doğan def’ileri ileri sürebilecekleri gibi (örnek olarak müteselsil borçluluğu doğuran sözleşmenin imkansızlık, hukuka ve ahlaka aykırılık sebebiyle hükümsüz olduğu; alacaklının fiil ehliyetine sahip bulunmadığı; borcun bütün borçlular bakımından zaman aşımına uğramış olduğu def’ileri), her bir borçlu, alacaklı ile arasındaki şahsi ilişkiden kaynaklanan def’ileri de (örneğin alacaklının takibine uğrayan borçlunu ehliyetsizliği; iradesinin fesada uğramış bulunması; borcunun henüz muaccel olması gibi.) ileri sürebilir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay irdelendiğinde dava dışı şirkete, iflas ertelemesi davası kapsamında yapılan kayyım ataması denetime yönelik olduğu görülmekte olup buna göre, söz konusu denetim kayyımı atamasının şirketin üst düzey yönetici ve kanuni temsilcilerinin dolayısıyla ödeme emrine konu borç döneminde yönetim kurulu başkanı olan davacının tasarruf yetkilerine ne şekilde engel olduğu hususunun Mahkemece araştırılmak suretiyle davacı sorumluluğunun buna göre belirlenmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması isabetsizdir.
Öte yandan, ihtiyati tedbir kararı nedeniyle takip yapılmazlık durumunun sadece dava dışı şirkete ilişkin olduğu hususunun gözetilmemesi de yerinde görülmemiştir.
2- Dava konusu 2015/026247 takip sayılı ödeme emrine konu idari para cezası yönünden verilen karar eksik araştırma ve yanılgılı değerlendirmeye dayalı olup hatalıdır.
İdari para cezasına konu ödeme emri bakımından davanın yasal dayanağı 5510 sayılı Kanunun 102. maddesi olup, 5510 sayılı Kanunun 102. maddesinde davalı Kurum tarafından verilen idari para cezaları ile ilgili usul ve esaslar özel bir şekilde düzenlenmiştir. Anılan düzenleme uyarınca; idari para cezasını gerektiren şartlar oluştuğunda Kurum tarafından verilecek idari para cezası ilgiliye tebliğ edilmekle tahakkuk eder ve tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde Kurumun ilgili ünitesine itiraz edilebilir. İtirazı reddedilenler, kararın kendilerine tebliğ tarihinden itibaren 30 gün içinde yetkili idare mahkemesine başvurabilirler. Bu süre içinde başvurunun yapılmaması halinde, idari para cezası kesinleşir ve Kurum alacağına dönüşür. Ne var ki; Mahkemeye başvurulması idari para cezasının takip ve tahsilini durdurmayacaktır.
Eldeki davada ise, Mahkemece, davaya konu 2015/026247 takip sayılı ödeme emrinin 2015/1. aya ilişkin idari para cezası bakımından, ödeme emrinin idari para cezasını konu edindiği dikkate alınarak, davanın süresinde açıldığının anlaşılması halinde, 5510 sayılı Yasanın 102. maddesindeki prosedür de gözetilerek, uyuşmazlık çözüme kavuşturulmalıdır.
Yapılacak irdelemede; 5510 sayılı Kanunun 102. maddesi gereğince, işverenin kanunla düzenlenen yükümlülüklerini yerine getirmemesi halinde idari para cezası ile sorumlu olacağı düzenlenmiş ise de, idari para cezasının, neticede bir cezai yaptırım olup, cezaların şahsiliği ve kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkelerine göre, asıl borçlu tüzel kişilik hakkında düzenlenmesi nedeniyle, temsil ve ilzama yetkili kişi sıfatı ile hareket edenlerin şahsen sorumlu tutulamayacağı dikkate alınmalı, buna göre, Mahkemece, öncelikle, Kurum tarafından bizzat davacıya yönelik olarak ve onun adına düzenlenen idari para cezası kararı bulunup bulunmadığı araştırılarak, varlığı halinde, 5510 sayılı Yasanın 102. maddesi uyarınca başlatılmış prosedürün bulunup bulunmadığı irdelenmeli, prosedür işletilmiş (süresinde dava açılmış veya kuruma itiraz edilmiş) ise, idari para cezasının kesinleşmesi olgusu bekletici sorun yapılarak idari para cezalarının kesinleşip kesinleşmediği belirlenmeli, yapılacak araştırma sonucu, davacıya yönelik düzenlenen idari para cezası kararının bulunmadığının belirlenmesi halinde ise, cezaların şahsiliği ve kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkelerine göre, asıl borçlu tüzel kişilik hakkında düzenlenen idari para cezasından davacının şahsen sorumlu olmayacağı gözetilerek, varılacak sonuca göre bir karar verilmelidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Bölge Adliye Mahkemesi . Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararının kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: … Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesi kararının HMK’nın 373/1. maddesi gereğince kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 30/06/2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.