YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/6922
KARAR NO : 2021/11615
KARAR TARİHİ : 06.10.2021
Mahkemesi : Elazığ İş Mahkemesi
Dava, vefat eden sigortalı babasından hak sahibi kız çocuğu sıfatıyla aylık almakta olan davacının, boşandığı eşiyle birlikte yaşadığından bahisle aylıklarının kesilerek, 01.07.2010-17.06.2011 tarihleri arası ödenen aylıkların borç tahakkuk ettirildiğini beyanla, ilgili kurum işleminin iptali ile aylığın kesildiği tarihten itibaren yeniden bağlanması istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı Kurum vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine,… Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermiştir.
… Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince verilen kararın, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM
Davacının eşi ile muvazaalı boşandığı iddia edilerek borç çıkarıldığını, birlikte yaşamalarının söz konusu olmadığını belirterek Kurum işleminin iptaline, kesilen aylığın kesilme tarihinden itibaren yasal faizi ile tekrar bağlanmasına karar verilmesini istemiştir.
II-CEVAP
SGK vekili, davacının talebinin iyi niyetli olmadığını, mahkememizin 2011/835 Esas sayılı dosyasından görüleceği üzere davacı ve eşinin birarada yaşıyor olmasına rağmen muvazaalı bir şekilde boşanarak babasından kalan yetim aylığını aldığını, bu durumun dosya kapsamında mevcut denetmen raporuyla sabit olduğunu, her ne kadar davacının eşinin başka biriyle evlendiği iddia edilmiş ise de kurumun bu evliliğin de sırf yetim aylığı alabilmek için anlaşmalı yapılan evlilik olabileceği ihtimali ile ve kurumun denetim elemanlarınca tutulan raporun aksi ispatlanmadığı sürece geçerli olacağı gerekçesiyle talebinin reddedildiğini, muvazaalı bir şekilde eşinden boşanmak suretiyle kurumdan haksız olarak yetim aylığı almaya çalışmanın kuruma zarar vereceğini, müvekkil kurumun yaptığı tespitlere göre aylık bağlamama işleminde haklı olduğunu beyan ederek açılan davanın reddini karar verilmesini talep etmiştir.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
Dava dilekçesi, cevap dilekçesi, tanık anlatımları, kaldırma ilamı ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde;mahkememizce kaldırma ilamı ve sonrası dinlenen tanık beyanları, yaptırılan kolluk araştırmaları ve dosyaya gelen tüm bilgi ve belgeler birlikte değerlendirildiğinde, davacının boşanmış olduğu eşi ile boşanma tarihinden sonra birlikte yaşam sürmediği tespit edilmiş olmakla fiilen birlikte yaşama olgusunun söz konusu olmadığı kanaatine varılmakla açılan davanın kabulüne Davalı kurumun 28/07/2016 tarihli kurum işleminin iptaline, davacının kuruma başvuru tarihi 12/07/2016 tarihinden itibaren 3859282 sicil numaralı müteveffa …’den dolayı aylık bağlanmasına, dair hüküm tesis etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı Kurum vekili istinaf başvuru dilekçesinde; muvazaalı bir şekilde eşinden boşanmak suretiyle Kurumdan haksız olarak yetim aylığı almaya çalışmanın Kuruma zarar vereceğini, Kurumun yaptığı tespitlere göre aylık bağlamama işleminde haklı olduğunu istinaf başvuru sebebi olarak ileri sürmüştür.
B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
… Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince, 29.11.2001 tarihinde eşi …’den boşandıktan sonra, 08.04.1976 tarihinde vefat eden 506 sayılı Kanun kapsamında sigortalı olan babasından dolayı hak sahibi sıfatıyla 01.07.2010 tarihli tahsis başvurusuna istinaden bağlanan ölüm aylığı; 26.04.2011 tarih MB/2011-103 sayılı denetmen raporu ile; boşandığı eşi ile fiilen birlikte yaşadığının tespit edildiği gerekçesiyle kesilen davacının, 12.07.2016 tarihli tahsis başvurusu, davalı Kurumun 27.07.2016 tarihli cevabi yazısı ile denetim raporunda, boşandığı eşi ile birlikte yaşadığının tespit edildiği gerekçesi ile reddedilmiş ise de; 12.07.2016 tarihli tahsis başvurusu sonrası Kurum tarafından yapılan bir denetim bulunmadığı, davacının boşandığı eşi Selahhatin Taşdelen’in, 15.06.2016 tarihinde başka bir kadınla evlenip 12.12.2016 tarihinde boşandığı, uyuşmazlığa konu dönemde davacı ile boşandığı eşinin Kimlik Paylaşım Sistemindeki adreslerinin farklı adresler olduğu, yargılama sırasında dinlenen tanıkların beyanlarına göre davacının boşandığı eşiyle birlikte oturmadığı, kolluk araştırma tutanağına göre, davacının boşandığı eşiyle bir arada yaşamadığının tespit edildiği, davalı Kurumun ise karşı bir kanıt sunmadığı, nüfus kayıtları ile zabıta araştırması sonucunda elde edilen bilgiler, birlikte yaşama olgusunu göstermediği gibi; telefon, elektrik ve su aboneliği ile muhtarlık kayıtlarında da davacının boşandığı eşiyle birlikte yaşadığına ilişkin bilgi yer almadığı, davacı tarafça sunulan ve Yargıtay içtihatları doğrultusunda re’sen toplanan kanıtlardan, boşanılan eşle fiilen birlikte yaşama durumunun gerçekleşmediği, Kurum tarafından geçmişe yönelik yapılan tespitin yeni durumu bağlamayacağı gibi davalı Kurumun herzaman 5510 sayılı Kanun’un 56. maddesi kapsamında yapacağı denetim ile, mevcudiyeti halinde birlikte yaşama olgusunu tespit etme imkanına sahip olduğu hususları birlikte değerlendirildiğinde, usul ve esasa uygun olan mahkeme kararına yönelik davalı vekilinin istinaf başvuru sebep ve gerekçelerinin yerinde ve kabul edilebilir olmadığı sonucuna ulaşılmış olduğu gerekçesiyle ; Davalı vekilinin, Elazığ İş Mahkemesinin 09.05.2019 tarih ve 2018/39 Esas – 2019/386 Karar sayılı kararına yönelik istinaf başvurusunun, HMK’nin 353/1-b maddesinin (1) numaralı alt bendi uyarınca karar vermiştir.
TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesinde belirtilen nedenlerle … BAM 10.Hukuk Dairesi Kararının bozulması gerektiğini beyan etmiştir.
IV-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
Davanın, yasal dayanağı 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 56’ncı maddesinin ikinci fıkrasıdır. Fıkrada “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96’ncı madde hükümlerine göre geri alınır.” düzenlemesine yer verilmiştir. Anılan madde 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 5510 sayılı Yasanın 56. maddesinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptali istemiyle Anayasa Mahkemesi’ne yapılan 2009/86 Esas numaralı başvurunun, 28.04.2011 tarihinde verilen karar ile reddedilmiştir.
5510 sayılı Kanunun 56’ncı maddesinin ikinci fıkrası, daha önceki sosyal güvenlik kanunlarında yer almayan, boşanılan eşle fiilen (eylemli olarak) birlikte yaşama olgusu, gelir-aylık kesme nedeni olarak düzenlendiği gibi, eylemli olarak birlikte yaşama, aynı zamanda gelir-aylık bağlama engeli olarak da benimsenmiştir. Burada, eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun/durumunun tanımlanması, hukuki sınır ve çerçevesinin çizilip ortaya konulması önem arz etmektedir. Taraflar arasında hangi hukuki sebep ve maddi vakıaya dayanmış olursa olsun sona ermiş evlilik birliğinin hak ve yükümlülüklerinin sürdürüldüğü beraberlikler veya kesinleşmiş yargı kararına bağlı olarak gerçekleşmiş boşanmanın var olan-olası sonuçlarını ortadan kaldırıcı/giderici nitelikteki birliktelikler madde kapsamında değerlendirilmeli, ortak çocuk-çocuklar yönünden, boşanma kararına bağlanan veya bağlanmayan kişisel ilişkilerin yürütülmesini sağlamaya yönelik olarak, eşlerin belirli aralıklarda ve günlerde zorunlu şekilde bir araya gelmeleri durumunda ise kanun koyucunun bu türden ilişkinin varlığının gelir-aylık bağlanmaması veya kesilmesi nedeni olarak öngörmediği kabul edilmeli, boşanılan eşle kurulan-yürütülen ilişkinin, eylemli olarak birlikte yaşama kavramı kapsamında yer alıp almadığı dikkatlice irdelenerek saptama yapılmalıdır.
Anılan 56’ncı maddede, oldukça yalın olarak “eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen” ibareleri yer almakta olup, kanun koyucu tarafından örneğin; “sosyal güvenlik kanunları kapsamında ölüm aylığına hak kazanmak amacıyla eşinden boşanan”, “hak sahibi sıfatını haksız yere elde etme amacıyla eşinden boşanan”, “gerçek boşanma iradesi söz konusu olmaksızın (muvazaalı olarak) eşinden boşanan” veya bunlara benzer ifadelere yer verilmemiş, sade olarak kaleme alınan metinle uygulama alanı genişletilmiştir. Maddede boşanma amacına-saikine yönelik herhangi bir düzenlemeye yer verilmediğinden, gerek Kurumca, gerekse yargı organlarınca uygulama yapılırken; eşlerin boşanma iradelerinin gerçekliğinin-samimiliğinin araştırılıp ortaya konulması söz konusu olmamalı, boşanmanın muvazaalı olup olmadığına ilişkin herhangi bir araştırma-irdeleme ve boşanma yönündeki kesinleşmiş yargı kararının geçerliliğinin sorgulaması yapılmamalı, özellikle, kesinleşmiş yargı organının verdiği karara dayanan “boşanma” hukuki durum ve sonucunun eşlerin gerçek iradelerine dayanıp dayanmadığının araştırılmasının bir başka organın yetki ve görevi içerisinde yer almadığı, kaldı ki, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununda “anlaşmalı boşanma” adı altında hukuki bir düzenlemenin de bulunduğu dikkate alınmalıdır. Şu durumda sonuç olarak vurgulanmalıdır ki, boşanma tarihi itibarıyla gerçek-samimi boşanma iradelerine sahip olan (evlilik birliği temelinden sarsılan) veya olmayan tüm eşlerin, maddenin yürürlük tarihi olan 01.10.2008 tarihinden itibaren her ne sebeple olursa olsun eylemli olarak birlikte yaşadıklarının saptanması durumunda gelirin-aylığın kesilmesi zorunluluğu bulunmaktadır.
Gelirin-aylığın kesilme tarihi ile Kurumun geri alım (istirdat) hakkının kapsamına ilişkin olarak; eylemli birlikte yaşama olgusunun gerçekleşme-başlama tarihi esas alınarak bu tarih itibarıyla gelir-aylık kesme veya iptal işlemi tesis edilip ilgiliye, anılan tarihten itibaren yapılan ödemeler yasal dayanaktan yoksun-yersiz kabul edilmeli, ancak, söz konusu madde 01.10.2008 günü yürürlüğe girdiğinden, eylemli birliktelik daha önce başlamış olsa dahi maddenin yürürlük günü öncesine gidilmemeli, başka bir anlatımla 01.10.2008 tarihi öncesine ilişkin borç tahakkuku söz konusu olmamalı, böylelikle açıklığa kavuşturulacak yersiz ödeme dönemine ilişkin olarak 5510 sayılı Kanunun 96’ncı maddesine göre uygulama yapılmalıdır. İnceleme konusu 56’ncı maddede, “eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle” ibareleri yer aldığından, birden fazla evlilik ve doğal olarak birden fazla boşanmanın gerçekleşmiş olması durumunda, boşanılan herhangi bir eşle eylemli olarak birlikte yaşama durumunda madde hükmünün uygulanacağı gözetilmelidir.
Sonuç olarak; 5510 sayılı Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 56’ncı maddesinin ikinci fıkrasına dayalı açılan bu tür davalarda eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun tüm açıklığıyla ve özellikle taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu dönem yönünden ortaya konulması önem arz etmektedir. Bu aşamada, özellikle Anayasa’nın 20., 5510 sayılı Kanunun 59., 100., 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri Ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun 28., 45., 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 3., 45 – 53., 4857 sayılı İş Kanununun 32., 01.10.2011 günü yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 6., 24 – 33., 189., 190., 191., 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 6., 19., 20., maddeleri ve diğer ilgili mevzuat hükümleri göz önünde bulundurulmak suretiyle yöntemince araştırma yapılmalı, tarafların göstereceği tüm kanıtlar toplanmalı, bildirilen ve dinlenilmesi istenilen tanıkların ifadeleri alınmalı, davacı ile boşandığı eşinin yerleşim yerlerinin saptanmasına ilişkin olarak; muhtarlıktan ikametgah senetleri elde edilmeli, ilgili Nüfus Müdürlüklerinden sağlanan nüfus kayıt örnekleri ile yerleşim yeri ve diğer adres belgelerinden yararlanılmalı, adres değişiklik ve nakillerine ilişkin bilgilere ulaşılmalı, özellikle ilgili Nüfus Müdürlüğü’nden adres hareketleri, tarihleriyle birlikte istenilmeli, ilgililerin su, elektrik, telefon aboneliklerinin hangi adreste kimin adına tesis edildiği saptanmalı, seçmen bilgi kayıtları getirtilmeli, varsa çalışmaları nedeniyle resmi-özel kurum ve kuruluşlara verilen belgelerde yer alan adresler dikkate alınmalı, boşanan eşler 4857 sayılı Kanun hükümleri kapsamında yer almakta iseler adlarına ödeme yapılabilecek özel olarak açılan banka hesabı bulunup bulunmadığı belirlenmeli, boşanan eşlerin kayıtlı oldukları bölge-bölgeler yönünden kapsamlı Emniyet Müdürlüğü-Jandarma Komutanlığı araştırması yapılmalı, anılan mahalle-köy muhtar ve azalarının tanık sıfatıyla bilgi ve görgülerine başvurulmalı, böylelikle “boşanılan eşle eylemli olarak birlikte yaşama” olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği, toplanan kanıtlar ışığı altında değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre karar verilmelidir.
Somut uyuşmazlıkta, dosya içerisinde yer alan ve Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 27.03.2014 tarihli onama ilamı ile kesinleştiği anlaşılan Elazığ İş Mahkemesinin 2011-835 E., 2014-6983 K. sayılı dosyasının; davacı Kurum tarafından davalı … e karşı davalıya kurumca yersiz olarak 01.07.2010-17.06.2011 süresi için ödenen toplam 2.665,21 TL aylığın davalıdan tahsili için açıldığı ve Mahkemece dosya içerisinde toplanan deliller doğrultusunda tarafların boşandıktan sonra birlikte yaşadığı kanaati ile davanın kabulüne karar verildiği; eldeki dosyanın ise davalı Kurum tarafından davacı aleyhine 01.07.2010-17.06.2011 tarihleri arası ödenen 2.665,20 TL yersiz aylıkların tahsilini isteyen Kurum işleminin iptaline yönelik olduğunun anlaşılması karşısında; dosya içerisinde yer alan ve kesinleşen iş bu dosya gözetilerek davanın reddi gerekirken kabulüne dair hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirir.
O hâlde, davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve … Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararının kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : … Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi kararının HMK’nın 373/1 maddesi gereğince kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, 06.10.2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.