Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2021/5988 E. 2021/11538 K. 05.10.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/5988
KARAR NO : 2021/11538
KARAR TARİHİ : 05.10.2021

Bölge Adliye
Mahkemesi : … Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
No : 2019/2118-2021/284
İlk Derece
Mahkemesi : … 17. İş Mahkemesi
No :2015/543-2019/203

Dava, ölüm aylığının kesilmesine ilişkin Kurum işleminin iptali ile davacının aylığının kesilme tarihi itibariyle yeniden bağlanması gerektiğinin tespiti istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın reddine dair verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, … Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince istinaf isteminin esastan reddine karar verilmiştir.
… Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince verilen kararın, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının aylığının muvazaalı boşanma nedeniyle kesilerek ödenen aylıkların borç çıkartıldığını, babasının ölümünden 16 yıl sonra boşandığı, boşandığı eşinin boşanma süreci ve sonrasında bildiği kadarıyla Kuzey Irak ta ikamet ettiği, Türkiye ye geldiğinde sadece müşterek çocuklarına uğramak için ziyaret amaçlı kendisinin konutuna geldiği, davacının boşanma sonrası eski evlerinde kısa bir süre kalıp sonrasında … cad. adresindeki eve taşındığı, davacın yargılama korkusu ve yasal haklarını bilmediği için kurumun bir takım belgelerini imzaladığını, ceza dosyasından beraat ettiği, beraat kararına istinaden kuruma tekrar başvurarak tekrar aylık bağlanmasını istediği halde kurumun reddettiğini belirterek, dava konusu maaşının tekrar bağlanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II-CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; kurum kontrol memuru denetim ve raporu ile davacının boşandığı eşi ile fiilen birlikte yaşadığının tespit edildiğini, 5510 sayılı yasanın 56.maddesi uyarınca aylığın kesilme işleminin yerinde ve yasal mevzuata uygun olduğunu beyanla, davanın reddini istemiştir.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk derece mahkemesince; “Davanın reddine” karar verilmiştir.
B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK ‘nın 353/1-b-1. maddesi gereğince esastan reddine dair karar vermiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ
Davacı vekili temyizi; boşandığı eşinin boşanma süreci ve sonrasında evi terk edip yurt dışına gittiği, pasaport kayıtları ile kendi tuttuğu eve ilişkin aidat makbuzlarının dosyaya ekli olduğu, kurum denetmeninin her nasılsa boşanma dava tarihinden önce davacının muvazaalı boşandığına ilişkin denetim yaptığı, davacının yasal haklarını bilmediği için yargılanma korkusu ile bir takım belgeleri imzaladığı ve aldığı maaşı iade ettiği, ceza dosyasında beraat ettiği, boşandığı eşinin Kuzey Irakta çalışıp sadece yurtdışından geldiği zamanlarda 1-2 saatliğine çocuklarını görmek için eve uğradığını, denetmen raporunun tanık … nin beyan ettiği gibi 05/02/2012 tarihi kabul edildiğinde bu kez rapor tarihinden sonra denetim yapılmış olduğunun anlaşılacağı, boşandığı eşinin kuzey Irak ta çalıştığı, yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, kararın bozulmasını talep etmiştir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME
Davanın yasal dayanağı, 01/10/2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 56. maddesinin ikinci fıkrasıdır. Fıkrada: “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96. madde hükümlerine göre geri alınır.” düzenlemesine yer verilmiştir. Düzenleme ile ölen sigortalının kız çocuğu veya dul eşi yönünden, boşanılan eşle boşanma sonrasında fiilen birlikte olma durumunda, ölüm aylığının kesilmesi ve ödenmiş aylıkların geri alınması öngörülmektedir. Buna göre, daha önce sosyal güvenlik kanunlarında yer almayan, boşanılan eşle fiilen birlikte yaşama olgusu, gelir veya aylık kesme nedeni ve bağlama engeli olarak benimsenmiştir.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 59/2. maddesinde: “Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurlarının görevleri sırasında tespit ettikleri Kurum alacağını doğuran olay ve bu olaya ilişkin işlemler, yemin hariç her türlü delile dayandırılabilir. Bunlar tarafından düzenlenen tutanaklar aksi sabit oluncaya kadar geçerlidir.” hükmü yer almaktadır.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 56’ncı maddesinin ikinci fıkrasına dayalı açılan bu tür davalarda eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun tüm açıklığıyla ve özellikle taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu dönem yönünden ortaya konulması önem arz etmektedir. Bu nedenle Anayasanın 20’nci maddesi ile 5510 sayılı Kanun, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu, 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri Ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun, 4857 sayılı İş Kanunu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ve diğer ilgili mevzuat hükümleri göz önünde bulundurulmak suretiyle yöntemince araştırma yapılmalı, tarafların göstereceği tüm kanıtlar toplanmalı, bildirilen ve dinlenilmesi istenilen tanıkların ifadeleri alınmalı, davacının ve boşandığı eşinin su, elektrik, telefon aboneliklerinin hangi adreste kimin adına tesis edildiğini saptanmalı, varsa çalışmaları nedeniyle resmi/özel kurum ve kuruluşlara verilen belgelerde yer alan adresler dikkate alınmalı, boşanan eşler 4857 sayılı Kanun hükümleri kapsamında yer almakta iseler adlarına ödeme yapılabilecek özel olarak açılan banka hesabı bulunup bulunmadığı belirlenmeli, davacının ve boşandığı eşinin kayıtlı olduğu adreslerde kapsamlı Emniyet Müdürlüğü/Jandarma Komutanlığı araştırması yapılmalı, tanık sıfatıyla bilgi ve görgülerine başvurulmalı, medula sisteminden araştırma yapılmalı, boşanılan eşle eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği, toplanan kanıtlar ışığı altında değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre karar verilmelidir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacının 23.06.2011 tarihinde eşinden boşandığı, 15.03.1994 tarihinde vefat eden babasından dolayı tahsis talebine istinaden ölüm aylığı bağlandığı, Kurum denetim raporunda imzasız ifadesine başvurulan yönetici eşinin apartman aidatlarının boşanılan eş tarafından elden ödendiği beyan ettiğinin yazılı olduğu, ekim ayı tahsilat makbuzunda aidatın boşanılan eş tarafından ödendiği, davacı ve boşanılan eşin 20.02.2007-23.08.2011 tarihleri arasında mernis adreslerinin aynı olduğu, 12.06.2011 tarihli seçimde aynı adrese oy kullandıkları, boşanılan eşin 23.08.2011 tarihinden sonra oturduğu adrese ait apartman aidat makbuzlarının sunulduğu, kurum denetmen rapor içeriğinde tarih yazım hatasının bulunduğu anlaşılmaktadır.
Mahkemece, yapılan yargılama sonucu davanın reddine karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli ve elverişli değildir. O halde, davacının ve boşanılan eşin uyuşmazlık konusu dönemde kayıtlı mernis adreslerinde boşanılan eşle eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediğine yönelik ayrı ayrı ayrıntılı kolluk vasıtasıyla araştırma yapılmalı, yapılan araştırmada ayrıca komşuların kimlik bilgilerinin tespit edilerek gönderilmesi istenmeli ve tespit edilen kişiler tanık olarak dinlenmeli, davacının mernis adresinde aidatların kim tarafından ödendiğine dair belgeler getirtilmeli, tarafların aynı Aile Hekiminden faydalanıp faydalanmadıkları araştırılarak, medula sisteminden kayıtlar getirtilip incelenmeli, böylece, yukarıda belirtilen yöntem çerçevesinde toplanan kanıtlar ışığında şüphe bırakmayacak şekilde ortaya konularak hüküm kurulmalıdır.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve … Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin davacı vekilinin istinaf isteminin esastan reddine ilişkin kararı kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: … Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi kararının HMK’nın 373/1 maddesi gereği kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz eden ilgiliye iadesine, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine 05/10/2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.