Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2021/535 E. 2021/17117 K. 30.12.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/535
KARAR NO : 2021/17117
KARAR TARİHİ : 30.12.2021

Bölge Adliye
Mahkemesi : … Bölge Adliye Mahkemesi …. Hukuk Dairesi

Dava, 5434 sayılı Yasa kapsamında geçen fiili hizmet zammı süresi dikkate alınarak, emeklilik başvurusu yapılabilecek tarihin 05.09.2019 olarak tespiti istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı Kurum vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine … Bölge Adliye Mahkemesi …Hukuk Dairesince davalı Kurumun istinaf başvurusunun esastan kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
… Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesince verilen kararın, davacı ve davalı Kurum vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM:
Davacı vekili, müvekkilinin askeri öğrenci olarak adım attığı Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde 5434 sayılı Kanun’a tabi olarak muvazzaf subay çalıştığını ve 23.11.2010 tarihide istifa ederek bu görevinden ayrıldığını, istifa sonrasında özel bir havayolu şirketinde çalışmaya başladığını, emeklilik tarihinin tespiti için davalı Kuruma dilekçe ile başvurulduğunu, başvurunun sonrasında Bağcılar Sosyal Güvenlik Kurumu 18.12.2017 tarih ve 51171429/312066 sayılı yazısı ile müvekkilinin 52 yaşını doldurduğu tarihte emekli olabileceğinin söylediğini, 08.09.1999 tarihinden önce işe başlayanların hak ettikleri fiili hizmet süresi zamlarının tamamının hem sigorta başlangıç tarihinden geriye çekilmesi hem de emeklilik yaş haddinden indirilmesi gerektiğini, …Sosyal Güvenlik Merkezi’nin yazısı incelendiğinde sigorta başlangıç tarihinin bu sürenin tamamı kadar geri çekilmediğini, fiili hizmet zammının tamamı kadar geri çekilmiş olması halinde sigorta başlangıç tarihinin 22.11.1987 olacağını, emekli olabileceği yaşın 50 olacağını, 50 yaşını dolduracağı tarihin 28.06.2023 olacağını, müvekkilinin 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu’nun 32. maddesindeki düzenlemeye göre fiili hizmet süresine zam yapılanlardan olduğunu, 28.06.2023 tarihinden 3 yıl 9 ay 23 gün düşüldüğü zaman müvekkilinin emeklilik tarihinin 05.09.2019 olduğunu belirterek, müvekkilinin hak etmiş olduğu 3 yıl 9 ay 23 günlük fiili hizmet zammı süresinin tamamının, sigorta başlangıç tarihinden geri çekilmesine, geri çekilmesi neticesinde bulunacak emeklilik yaş haddinden de düşülerek emeklilik tarihinin (emeklilik başvurusunun yapılacağı tarihin) 05.09.2019 olarak tespit edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
II-CEVAP:
Davalı Kurum vekili; sigortalının müvekkili kurumdan emekli olabilmesi için gerekli olan şartları sağlanmadığının ve 5510 sayılı Kanunun yürürlük tarihinden önceki süreye ait fiili hizmet süresi olması nedeniyle fili hizmet gün sayısı yaşına ilave olmadığının talebinin kurumca yerine getirilmesinin mümkün olmadığını beyanla haksız açılan davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk derece mahkemesi davanın kabulü ile davacının fiili hizmet zammı süresi olan 3 yıl 9 ay 23 günlük (1373 gün) fiili hizmet süresinin hem sigortalılık başlangıcı hem de yaş koşulunu geriye götürecek şekilde uygulanmasına ve emeklilik tarihinin 05.09.2019 tarihi olarak tespitine karar vermiştir.
B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
… Bölge Adliye Mahkemesi …Hukuk Dairesi, Kurumun 18.12.2017 tarih ve 15.334.900 sayılı yazısına göre hizmet başlangıcının 12.01.1990 olduğu, 18.12.2017 tarihine kadar 2415 gün SSK ve 8303 gün 5434 sayılı Kanun kapsamında hizmetinin bulunduğu, toplam 10718 gün priminin bulunduğu, 25 yıl, 52 yaş ve 5525 gün üzerinden aylığa hak kazanacağı, yaşının 28.06.2025 tarihinde dolacağı açıklanmıştır.
Fiili hizmet süresi zammının öğrencilik süresi dışındaki süreye (5490 gün) oranına göre toplam 3 yıl 9 ay 23 gün (1373 gün) olduğu, fiili hizmet süresi zammının 23.05.2002 tarihine kadarki kısmının (3848/5490) 962 gün (2 yıl 8 ay 2 gün) olduğu, buna göre davacının 23.05.2002 tarihinden önceki toplam hizmet süresi 962 gün + 3848 = 4810 gün olduğu, 15.09.1991 tarihinden fiili hizmet süresi zammı olan 962 gün kadar sigorta başlangıç tarihinden geriye gidilmesi ile bulunan sigorta başlangıç tarihi 13.01.1989 olup; buna göre erkek olan davacı 25 yıl 51 yaş 5450 gün üzerinden yaşlılık aylığına hak kazanacaktır.
Davacının 25 yılı 13.01.2014 tarihinde dolmuş olup toplam 10718 gün priminin bulunduğu belirgindir.
28.06.1973 doğumlu davacı 51 yaşını 28.06.2024 tarihinde doldurmakta ise de fiili hizmet süresi zammının tamamı 3 yıl 9 ay 23 gün kadar yaş geriye çekileceğinden; 05.09.2020 tarihinde aylığa hak kazanacaktır.
Bu açıklamalar ışığında; mahkemece, davanın kısmen kabulü ile davacının fiili hizmet zammı süresi olan 3 yıl 9 ay 23 günlük (1373 gün) fiili hizmet süresinin yukarıda yer alan açıklamalar gözetilerek hem sigortalılık başlangıcını hem de yaş koşulunu geriye götürecek şekilde uygulanması gerektiğinin tespitine, dava tarihi itibariyle henüz aylık başvurusu bulunmadığından ve ilerideki bir tarihte aylığa hak kazanacağının tespitine karar verilmesinde hukuki yarar bulunmadığından bu istemin reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı biçimde davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Gerekçesi ile Davalı Kurum vekilinin istinaf isteminin kabulü ile …. İş Mahkemesi’nin 28.09.2018 tarihli, 2017/354 Esas – 2018/263 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kaldırılmasına, davanın kısmen kabulüne, davacının fiili hizmet zammı süresi olan 3 yıl 9 ay 23 günlük (1373 gün) fiili hizmet süresinin hem sigortalılık başlangıcını hem de yaş koşulunu geriye götürecek şekilde uygulanması gerektiğinin tespitine, Dava tarihi itibariyle henüz aylık başvurusu bulunmadığından ve ilerideki bir tarihte aylığa hak kazanacağının tespitine karar verilmesinde hukuki yarar bulunmadığından bu istemin reddine,” dair karar verilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davacı vekili aslen ilk derece Mahkemesi kararının yerinde olduğunu ve davanın tamamen kabulünün gerektiğini belirtmiş ve kararın bu yönden bozulmasını talep etmiştir.
Davalı kurum vekili, Kurum işlemlerine herhangi bir hatanın mevcut olmadığını aslen davanın reddi yerine yazılı şekilde kabulünün usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın bozulmasını istemiştir.
V- İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
Eldeki davada, davacı, 5434 sayılı Yasa kapsamında hak kazandığı fiili hizmet süresi zammının tamamının tahsis şartlarında sigortalılık başlangıç tarihinden geriye çekilmesi ile bulunacak sigortalılık süresine göre tabi olunması gereken yaş haddinden de düşülerek, kendisine yaşlılık aylığı bağlanması gereken tarihin 05.09.2019 olarak tespitini talep etmiştir.
1- Öncelikle belirtilmelidir ki, dava hakkı hukuki yarar ile sınırlıdır. Davacının dava açma hakkına sahip olması, dava açabilmesi için yeterli değildir. Davacının mahkemeden hukuki korunma istemesinde korunmaya değer bir yararı olmalıdır. Hukuki yarar bir dava şartı olup, mahkeme dava şartlarını re’sen incelemekle görevlidir.
Bu ilkeden hareketle, dava şartı olarak hukuki yararın varlığının, mahkemece, taraflarca dava dosyasına sunulmuş deliller, olay veya olgular çerçevesinde, kural olarak davanın açıldığı tarihe göre, kendiliğinden ve yargılamanın her aşamasında gözetilmesi gerekir. Bu sayede, iç hukukumuzun bir parçası olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme)’nin 6. maddesi ve 1982 Anayasası’nın 36. maddesinde düzenlenen “hak arama özgürlüğü” nün dürüstlük kuralına uygun kullanılması sağlanabilecek; bu durum, haksız davalar açmak suretiyle dava hakkının kötüye kullanılmasına karşı bir güvence oluşturacaktır.
Bilindiği üzere; her dava, açıldığı tarihteki fiili ve hukuki sebeplere ilişkin koşullara göre hükme bağlanır. Ne var ki, dava açıldıktan sonra meydana gelen bir olay nedeniyle dava konusunun ortadan kalkması ve tarafların da, davanın esası hakkında karar verilmesinde hukuki yararlarının kalmaması halinde işin esası hakkında infaz kabiliyeti olan bir hüküm kurulmamaktadır.
Eldeki davada, davacının dava tarihinden sonraki bir tarihte tahsis başvurusu yapılabileceğinin tespitini istediği anlaşılmakta ve mahkemece bu durum dikkate alınarak yazılı şekilde karar verilmesi yerinde ise de, davacının 12.12.2017 tarihli tahsis talebinin varlığının dikkate alınmaması isabetsizdir.
2- Uyuşmazlık, 5434 sayılı Yasanın 32. vd. maddeleri hükümlerince hak kazanılan fiili hizmet zammının hizmet birleştirilmesi ve tahsis aşamasında nasıl dikkate alınması gerektiği ile bu sürenin 2829 sayılı Yasanın 8. maddesi gereğince uygulanması gereken 506 sayılı Yasa kapsamındaki tahsis işlemlerinde sigortalılık başlangıç tarihinden geriye gidilmek suretiyle sigortalılık süresine eklenip eklenmeyeceği ve bu süre üzerinden belirlenecek yaş haddinden de düşülüp düşülemeyeceği hususundadır.
Uyuşmazlığın çözümü bakımından, öncelikle davacının hak kazandığı fiili hizmet zammı kavramı, niteliği ve 5434 sayılı Yasadaki itibari hizmete ilişkin hükümlerin varlığı ile 506 sayılı Yasa kapsamında yer alan itibari hizmet süresi kavramları ile birlikte yaşlılık aylığı tahsis koşulları üzerinde durulmalıdır.
5434 sayılı Yasanın 10. kısmında (31. ila 34. maddeleri arasında) fiili hizmet müddeti, 11. kısmında (35 ila 38. maddelerinde) ise itibari hizmet süresi düzenlenmiştir.
5434 sayılı Yasanın 31. maddesinde “Fiili hizmet müddeti; iştirakçinin 30 uncu madde gereğince bu kanunla tanınan haklardan faydalanmaya başladığı tarihten itibaren tam kesenek vermek suretiyle geçirdiği müddet” olarak tanımlanmış, 32. maddesinde; İştirakçilerin, 5434 sayılı Yasa kapsamında kesenek ödenen her yılı için görevlerine göre eklenecek fiili hizmet zamları belirlenmiş ve 32’nci maddede gösterilen vazifelere yılbaşından sonra girenlerin fiili hizmet müddet zamlarının, girdikleri ay hariç olmak üzere, o yılın geri kalan ayları için ve yılsonundan önce ayrılanların fiili hizmet müddeti zamlarının, ayrıldıkları ay da dâhil olmak üzere, yılın geçmiş ayları için hesaplanacağı belirtilmiş, ayrıca fiili hizmet müddeti zamlarının, emeklilik işlemlerinde fiili hizmet sayılacağı fakat toplamının 8 yılı geçemeyeceği belirtilmiş olsa da, Lokomotif makinist ve ateşçilerin bu süreden istisna olduğu, son olarak 34. maddesinde ise, fiili hizmet sürelerinin her yıl ilgili kurumlarınca, yılsonlarından itibaren 3 ay içinde Sandığa göndermeye ilişkin zorunluluk düzenlenmiştir.
Eklemek gerekirse; 5434 sayılı Yasanın geçici 205. maddesinde de, 32’inci madde gereğince fiilî hizmet sürelerine zam yapılanların bu maddede belirtilen yaş hadlerinden, hizmetlerine eklenen fiilî hizmet süresi zammı kadar indirim yapılır. Hükmü yer almaktadır.
5434 sayılı Yasada düzenlenen “itibari hizmet” süresi ise, 35. maddede “Bu kanun gereğince bağlanacak aylıklar ve yapılacak kesenek iadesi ve toptan ödemelerin hesabında fiili hizmet müddetlerine eklenen süredir” şeklinde tanımlanmış, 36. maddede; iştirakçilerin, görevlerine göre fiili hizmet sürelerinin her yıl için fıkralarında gösterilen itibari hizmet süreleri ekleneceği belirtilmiş ve açıkça (zamlar hariç) tutulmuş olup, toplamlarının 3 aydan az ve toplamı 5 yıldan fazla olamayacağı belirtilmiştir.
506 sayılı Yasanın ek 5. maddesinde de “itibari hizmet süresi” kavramına yer verilmiş olup, bu maddede ise, “506 sayılı Kanuna göre sigortalı sayılanların, kanunda sayılan görevlerde geçen sigortalılık sürelerine, bu sürelerin her tam yılı için, hizalarında gösterilen süreler, sigortalılık süresi olarak eklenir.” hükmü ile öncelikle; 18.02.2000 tarihli 1997/1 Esas ve 2000/1 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’na göre, salt sigortalılık süresine eklenmesi gereken süre olarak tanımlanmıştır.
506 sayılı Yasanın Ek 39’uncu maddesinde de “Bu Kanunun Ek 5 ve Ek 6’ncı maddeleri gereğince sigortalılık süresine ilave edilen gün sayıları, beş yıldan çok olmamak üzere bu Kanun’un 60. ve Geçici 81’inci maddelerinde belirtilen yaş hadlerinden indirilir.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Konu, son olarak 5510 sayılı Yasa ile düzenlenmiş ve 01.10.2008 günü itibarıyla aynı tarihte yürürlüğe giren “Fiili hizmet süresi zammı” başlıklı 40. maddesinde, belirtilen iş yerlerinde ve işlerde çalışan sigortalıların prim ödeme gün sayılarına, bu iş yerlerinde ve işlerde geçen çalışma sürelerinin her 360 günü için karşılarında gösterilen gün sayılarının, fiili hizmet süresi zammı olarak ekleneceği, çalışmanın fiili hizmet süresi zammı kapsamında değerlendirilebilmesi için, tablonun (13) ve (14) numaralı sıralarında belirtilen sigortalılar hariç, sigortalının kapsamdaki iş yerleri ile birlikte işlerde fiilen çalışması ve söz konusu işlerin risklerine maruz kalmasının şart olduğu açıklanmıştır.
5510 sayılı Yasanın “Malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortasına ilişkin bazı geçiş hükümleri” başlıklı geçici 1. maddesinde yer alan “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ile 2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanununa tabi olanlar, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında, 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve diğer bağımsız çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ve bu Kanunla mülga 2926 sayılı tarımda kendi adına ve hesabına çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa tabi olanlar, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında, 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununa tabi olanlar, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında kabul edilir.” hükmü nedeniyle, tahsis koşulları bakımından davanın yasal dayanaklarından olan 506 sayılı Kanunun 60 ve geçici 81’inci maddelerinde yaşlılık aylığından yararlanmak için; kural olarak maddede belirlenen yaşa ulaşmış olmak, belirli bir süre prim ödemek, işten ayrılmak ve talepte bulunmak koşulları öngörülmüştür. Ne var ki, Anayasa Mahkemesi 2019/104 Esas, 2021/13 Karar ve 14.01.2021 tarihli kararı ile “17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasası’nın mülga 62. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “….çalıştığı işten ayrıldıktan sonra…” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline” karar vermiş ve Anayasa Mahkemesinin iptal kararının gerekçesinden de anlaşılacağı üzere işten ayrılma koşulunu özünde Anayasaya aykırı kabul etmiştir.
2829 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanun’un 4’üncü maddesindeki; “kurumlara tabi çeşitli işlerde çalışmış olanların hizmet süreleri, aynı tarihlere rastlamamak kaydıyla bu Kanuna göre aylık bağlanmasına hak kazanıldığında birleştirilir.” hükmü uyarınca çeşitli sosyal güvenlik kurumlarına tabi olarak geçen hizmet süreleri de yaşlılık aylığı bağlanmasına esas olmak üzere birleştirilmekte ve sigortalının yaşlılık aylığı bağlanması için tabi olduğu yaş, prim gün sayısı ve sigortalılık süresi tespit edilmektedir.
Yukarıda sayılan düzenlemeler birlikte irdelendiğinde; mahkemece, 2829 sayılı Yasa kapsamında hizmetleri birleştirilen ve 506 sayılı Yasa kapsamında tahsis koşulları uyuşmazlık konusu olan, davacının 5434 sayılı Yasanın 32. Vd. maddeleri hükümlerince hak kazandığı “fiili hizmet zammının” tahsis koşullarından olan yaş haddinden indirilmesine ilişkin kabul, 506 sayılı yasanın Ek 39’uncu maddesi karşısında yerinde ise de, 5434 sayılı yasada yer alan “fiili hizmet zammının”, iştirakçilerin görev yaptıkları süreler boyunca ve tam kesenek vermek suretiyle geçirdiği sürelere ilişkin olarak yapılan ek bir zam niteliğinde olduğu ve fiili hizmet süresine eklenmesi gerektiği, buna göre eklenen bu hizmetin, iştirakçilerin fiili hizmet süresini, emeklilik ikramiye miktarını ve emekli aylığı bağlama oranını artırdığı ve yaş haddinden de 8 yıla kadar indirim sağladığı, 5434 sayılı Yasanın 11. kısmında 35 vd. maddelerinde ayrıca düzenlenmiş olan “itibari hizmet” sürelerinin de, istekle emekliye ayrılmak için gerekli olan, kadınlarda 20, erkeklerde 25 hizmet yılının hesabı ve emekli ikramiyesinin hesaplanmasında bu sürenin dikkate alınmayacağı, ancak keseneklerin iadesinde, toptan ödeme yapılmasında ödenecek paranın ve aylık bağlanmasına hak kazanılması halinde bağlanacak aylığın oranının artmasına etki ettiği dikkate alınarak, 5434 sayılı Yasanın 32.vd. maddelerinde düzenlenmiş “fiili hizmet zammının”, 506 sayılı Yasadaki ve içtihadı birleştirme kararı gereğince sadece sigortalılık süresine eklenmesi gereken “itibari hizmet” süresinden farklı bir kavram olduğu açıkça anlaşılmakta olduğundan, bu sürenin 506 Sayılı Yasa kapsamında tahsise esas sigortalılığın başlangıç tarihinden geriye çekilmesi mümkün değildir. Başka bir deyişle, 5434 sayılı Yasa kapsamında hak kazanılan “fiili hizmet zammının” kişilerin fiili hizmetine eklenmesi gerektiği söylenebilir ise de, birleşen hizmetler sonrasında, 506 sayılı Yasanın 60. ve geçici 81. maddesindeki yaşlılık aylığı bağlanmasına ilişkin koşullar bakımından uygulama yapılırken, sigortalılık süresi yönünden, kişinin sigortalılık başlangıç tarihiden geriye doğru ekleme yapılması ile sigortalılık başlangıç tarihinin geriye çekilmesi suretiyle, ek bir sigortalılık süresine veya başkaca bir uygulama yapılmasına imkân vermediği hususu dikkate alınmalı ve buna göre tahsis koşulları yeniden irdelenmeli, sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, mahkemece yazılı şekilde hüküm tesisi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davacı ve davalı Kurum vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve … Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun kabulüne ilişkin kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: … Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesi kararının yukarıda açıklanan nedenlerle HMK’nın 373/2 maddesi gereği BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 30.12.2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.