Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2021/4666 E. 2021/10133 K. 13.09.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/4666
KARAR NO : 2021/10133
KARAR TARİHİ : 13.09.2021

Mahkemesi : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesi
İlk Derece Mahkemesi : … 1. Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi

Dava, davacının Kuruma bildirilmeyen hizmet sürelerinin tespiti istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı, davalı ve fer’i müdahil Kurum vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesince istinaf istemlerinin esastan reddine karar verilmiştir.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesince verilen kararın davacı, davalı ve fer’i müdahil Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM
Davacı asil dava dilekçesi ile, davalıya ait çiftlik ve meyve bahçesinde, 28.11.2013-27.08.2016 tarihleri arasında kesintisiz olarak çalıştığını, davalı tarafından sigortanın bir kısmının yatırılıp bir kısmının yatırılmadığını iddia ederek, sigorta başlangıcının 28.11.2013 olduğunun ve belirtilen tarih aralığındaki hizmetlerinin tespitini talep ve dava etmiştir.
Davacı asil 16.03.2017 günlü celsesinde, talebinin 2014 yılının Haziran ayından, Aralık ayına kadar, dava dışı işverenliklerde çalışmasının olduğunu, talebinin 2014/06-12 dönemleri dışındaki, dava dilekçesinde belirttiği çalışma dönemlerinin tespiti istemine ilişkin olduğunu belirtmiştir.
II-CEVAP
Davalı cevap dilekçesi ile, davacının 24.05.2013-02.08.2013 tarihleri arasında çalıştığını, bireysel tarım işçisi olarak sigortalandırıldığını ve sigorta primlerinin ödendiğini, davacının tavuk çiftliğinde çalışmak üzere işi bıraktığını ve 02.08.2013 tarihli ibranameyi parmak izi ile tastik ettiğini, aradan geçen uzun zaman sonra 01.03.2016 tarihinde tekrar işe başladığını ve 30.08.2016 tarihine kadar yevmiyeli olarak ve süreksiz bir çalışmasının olduğunu, tarım işçisi sigortası yapıldığını ve primlerinin de kendisi tarafından ödendiğini beyanla, davanın reddini savunmuştur.
Fer’i Müdahil Kurum vekili; Kurum kayıtlarının esas olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
Mahkemece, davacının davasının kısmen kabulü İle;
07.03.2015 -27.08.2016 tarihleri arasında dönem asgari ücret üzerinden davalıya ait işyerinde çalıştığının tespiti ile bu sürenin sigortalılık süresine eklenmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, karar verilmiştir.
B-BAM KARARI
… 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 08/03/2018 tarihli, 2016/544 Esas – 2018/111 Karar sayılı kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan feri müdahil Kurum vekilinin ve davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı Yasanın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine, karar verilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ
Fer’i Müdahil Kurum vekilince; Mahkemece eksik inceleme ve araştırma yapıldığı, davacının davasını ispatlayamadığı,dinlenen tanıkların bordrolu tanıklar olmadığı, tanık ifadelerinin gerçeği yansıtmadığı,belirtilerek kararın bozulması talep edilmiştir.
Davacı tarafından; davalının meyve bahçesinde yatılı olarak eşi ve çocuğu ile birlikte 2013-2016 arası çalıştığını, yazları meyve ağaçlarıyla, kışları budama ve yazlığın bakım ve koruma işlerini yaptıklarını, 2014 yılının Haziran ayı ile Aralık ayı arasında başka bir yerde çalıştığını, dava dosyasında dinlenen Tanık ….’ün davalının yazlık olan meyve bahçesinin yakınında olan bir bakkal olduğu, alışveriş yapmaları nedeniyle kendisiyle tanıştıklarını, adı geçenin gerçeği söylediğini, diğer tanık olan …’in komşuları olduğunu, çalışmalarını teyit ettiğini, çalıştığı yerin çiftlik olduğunu ve komşu işyeri bulma imkanlarının olmadığını, çalışmalarının tamamının gerçek olduğunu, davalının kendisini kandırarak tarım sigortalısı olarak gösterdiğini, 2016 yılında 3 ay şeklinde tarım sigortalısı olarak görünse de aslında davalıya ait işyerinde çalıştığını, talep ettiği süreler boyunca sadece 19.06.2014 ila 10.12.2014 süreleri dışında, davalıya ait işyerinde çalıştığını beyanla, kararın lehine bozulmasını talep etmiştir.
Davalı tarafından; mahkemenin kabul gerekçesini, dosyaya sunulan 07/03/2015 tarihli fotokopi belgeye dayandırdığını, belge altındaki imzanın kendisine ait olmadığını, fotokopi belge üzerinde imza incelemesi yapılamayacağının Yargıtayın yerleşik ve kökleşmiş içtihatları ile hükme bağlandığını, eksik inceleme ile karar verildiğini belirtmiştir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME
Dava hizmet tespiti istemine ilişkin olup, davanın yasal dayanağı 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunun 86/9. maddesidir. Anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin bu tür davalar kamu düzeni ile ilgili olduğundan özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmeleri zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip gerek görüldüğünde kendiliğinden araştırma yapılarak delil toplanabileceği göz önünde bulundurulmalıdır.
Dosya kapsamından; 05.10.1985 doğumlu olan davacının, hizmet döküm cetveline göre, 19.06.2014 ile 10.12.2014 tarihleri arasında, dava dışı işverenlikler bünyesinde, çalışmalarının olduğu, davacının da yargılama aşamasında 16.03.2017 günlü celsede; talebine konu dönemin 2014/06-12 ayları dışında dava dilekçesinde belirttiği tarih aralığı olduğunu belirttiği, davacının 5510 sayılı Kanun’un Ek 5’inci maddesi kapsamında, 24.05.2013-31.07.2013, 01.03.2016- 30.04.2016 ve 01.07.2016-31.07.2016 tarihlerinde sigortalılığının mevcut olduğu, anılan sigortalılığa ait prim ödemelerinin davalı ….. tarafından yapıldığına dair dekont suretlerinin mevcut olduğu, Kurum nezdinde, davalıya ait çiftlik ve meyve bahçesine ilişkin herhangi bir işyeri tescil kaydının mevcut olmadığı, ancak davacının ikamet adresinin, … Nüfus Memurluğundan edinilen kayıtlar nazarında, anılan çiftlik ve meyve bahçesine ait,“… Merkez Mah. … Sok. No:1 … İstanbul” adresiyle, 24.05.2013 tarihinden itibaren aynı olduğu, dosya kapsamında kollukça yapılan araştırma sonucunda, komşu ikamette bulunan şahısların tespit edildiği, komşu işyeri olarak ticari işyeri tespit edilemediği, bu suretle Mahkemece, davacı … olan ve davalıya ait çiftliğe komşu parsel malikleri olduğu tespit edilen tanıkların ifadelerine başvurulduğu, dinlenen tanık ifadelerinde davacının davalıya ait çiftlikte çalıştığının ifade edildiği, taraflar arasında imzalanan dosyaya sunulu 07/03/2015 tarihli ve 25/02/2016 tarihli 1 yıllık fotokopi iş sözleşmelerinden, 07.03.2015 günlü sözleşmeye ilişkin olarak, davalı yanın sözleşmeye ve sözleşmedeki imzaya itiraz ettiği, ihtilaf dışı olan 26.02.2016 tarihli sözleşme içeriği ve kapsamı itibariyle sözkonusu sözleşmelerin aynı hükümleri öngörüldüğü, sözleşme içeriklerine göre; davacının davalıya ait …. Merkez Mah. … Sokakta bulunan 2.400,00 metre kare miktarlı meyve bahçesinde devamlı ve yatılı olarak işe başladığının belirtildiği anlaşılmaktadır.
Mahkemece, davacı ile davalı arasında akdedildiği kabul edilen 07.03.2015 tarihli sözleşme doğrultusunda, davacının 07.03.2015 tarihinde, davalıya ait çiftlikte çalışmaya başladığı ve 27.08.2016 tarihine kadar kesintisiz şekilde dönem asgari ücreti üzerinden çalıştığı kanaatine varıldığı belirtilerek, davanın kısmen kabulüne karar verilmişse de, davalı yanca dosyaya sunulu olan, davacının 24.05.2013 tarihli ikamet kaydı, dinlenen davacı tanıklarının kollukça komşu ikametgahta olduklarının tespit edilmiş olması, yine davacı adına 5510 sayılı Kanun’un Ek 5’inci maddesi kapsamında yapılan prim ödemelerinin davalı yanca yapıldığının anlaşılması karşısında, davacının talebine göre kabul kararı verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz bulunmuştur.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacı, davalı ve fer’i müdahil Kurum vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararının kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesi kararının HMK’nın 373/1. maddesi gereğince kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine
dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 13/09/2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.