Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2021/2541 E. 2021/8313 K. 15.06.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/2541
KARAR NO : 2021/8313
KARAR TARİHİ : 15.06.2021

Mahkemesi : Çumra Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi

Dava, 4447 sayılı Yasanın geçici 10. maddesinde yer alan teşvik indiriminden faydalanma hakkının tespiti istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair verilen karara karşı davacı ve davalı Kurum vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Konya Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesince davalı Kurumun istinaf başvurusunun reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmiştir.
Konya Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesince verilen kararın, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM:
Davacı şirket, işyeri için 4447 sayılı Kanun‘un Geçici 10. maddesindeki sigorta primi teşvikinden Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği md 103/4.f. hükmü uyarınca yararlanmak için 19.02.2018 tarih 2310899 sayılı ile dilekçe ile davalı kuruma başvurduğunu, 2011/6–2013/9 arası dönemler için 5510 sayılı Kanun türünde süresinde verilmiş bildirgeler için iptal, aynı dönemler için 6111 sayılı Kanun türü seçilerek düzenlenmiş Ek Aylık Prim Hizmet Belgelerinin işleme alınmasını talep ettiğini, müvekkil şirketin bu şekilde, 2011/6 – 2013/9 arası dönemler için geriye dönük olarak anılan sigorta prim teşvikinden yararlanma talebinde bulunduğunu, davalı kurum tarafından müvekkiline bu başvurusuna cevaben gönderilmiş 22.02.2018 tarihli yazıda, müvekkili şirketin 19.02.2018 tarih, 2310899 sayılı dilekçesi ekinde göndermiş olduğu iptal ve ek nitelikteki aylık prim hizmet belgelerinin Sigorta Primleri genel Müdürlüğü’nün 18/03/2015 tarih, 2015/10 sayılı “Sigorta Prim teşviklerinden Geriye Yönelik Yaralanma Talepleri” konulu Genelgesine İstinaden işleme alınamayacağının bildirildiğini, davalı kurumun bu müvekkili talebini reddi şeklindeki kurum işlemi hukuka aykırı olup iptali gerektiğini, Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği gereği, düzeltme amaçlı yasal süresi dışında verilmiş aylık prim hizmet belgeleri, fiili hizmet süresi zamanı kazandırma hali hariç, kayıtlı sigortalılar ve bu sigortalıların prim ödeme gün sayısı ve prime esas kazanç tutarları aynı olması durumunda incelemeye gerek kalmaksızın işleme alınması gerektiğini ve 19.02.2018 tarihli başvurusunun hukuka uygun olduğu ve kabulü gerektiğinin tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
II-CEVAP:
Davalı SGK Başkanlığı vekili, 18.03.2015 tarihinde yapılan genelge değişikliği nedeniyle, bu tarih sonrasında gerçekleşen talebin reddinde mevzuata aykırılık bulunmadığını beyanla, davanın reddine karar verilmesi gereğini savunmuştur.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesi, tüm dosya kapsamı ve deliller değerlendirildiğinde yukarıda açıklanan sebepler ile davacının talep sonucu hakkında karar verilmesine yer olmadığı şeklinde karar verilmesi gerekmiştir. Bunun yanında davanın ikame edildiği tarih ile söz konusu talebi kanunen hüküm kurmaya elverişsiz bırakan kanuni düzenleme arasında üç günlük bir fark bulunmaktadır. Söz konusu düzenlemenin yayınlanıp yürürlüğe girmesinden üç gün sonra açılmış olan davada, davalının davanın açılmasında kusuru bulunmamaktadır. Bu sebeple davalı lehine vekâlet ücretine hükmedilmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. “gerekçesiyle,”Dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına,” karar verilmiştir.
B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Konya Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi, eldeki davanın 30.03.2018 tarihinde açılmış olup, ek 17. madde kapsamında; Davalı vekilinin istinafı yönünden yapılan incelemeye göre davanın 7103 sayılı Yasanın 70. maddesi ile 5510 sayılı Yasaya eklenen Ek 17. maddesine göre konusu kalmayan davanın esası karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş olmasında hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Davacı vekilinin istinafı yönünden yapılan incelemeye göre, mahkemece davanın yasal düzenlemenin yürürlüğe girmesinden üç gün sonra açıldığı, davalının dava açılmasında kusuru bulunmadığı gerekçesiyle, harç yargılama gideri ve vekâlet ücretinden davacı sorumlu tutulmuş ise de eldeki davanın yasal düzenlemenin yürürlüğe girmesinden bir gün önce açıldığı belirlenmiş olmakla, 5510 sayılı Yasanın Ek 17.maddesi gereğince yargılama giderleri ile vekâlet ücretinden davalı yerine davacının sorumluluğuna hükmedilmiş olması yasaya aykırı bulunmuştur. Yasal düzenleme gereğince Yasanın yürürlüğe girmesinden önce açılmış olan davalarda yargılama giderleri idare üzerinde bırakılır ve vekâlet ücretinin dörtte birine hükmedilir.
6100 sayılı HMK’nun 353/1-b-2 maddesi gereğince yargılamada eksiklik bulunmamakla birlikte kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında karar verilmesi gerektiğinden ilk derece mahkeme kararının ortadan kaldırılarak yeniden esas hakkında karar verilmiş ve davalı kurum vekilinin istinaf başvurusunun REDDİNE, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile hakkında istinaf başvurusunda bulunulan ilk derece mahkemesi kararının düzelterek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak üzere ortadan kaldırılmasına,davanın konusuz kalması sebebiyle karar verilmesine yer olmadığına,dair, karar verilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davalı vekili, davacı hakkında kurumca yapılan işlemin yasal ve hukuka uygun olduğunu, bu nedenle davanın reddine dair karar verilmesi gerektiğini beyanla, kararın bozulmasını istemiştir.
V- İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
Eldeki davanın, sosyal güvenlik mevzuatında prim teşviki, destek ve indirim uygulamalarından kaynaklanan uyuşmazlığa ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
4447 sayılı Yasanın geçici 10. maddesinde yer alan teşvik indiriminden faydalanma hakkının tespiti istemine ilişkin olarak açılmış olan davada, davanın kabulüne dair karar verilmiş ise de, yargılama ve temyiz aşamasında 01.04.2018 tarihi itibari ile 5510 sayılı Yasanın ek 17. maddesi yürürlüğe girmiş, olup, bu maddenin ilk fıkrasında aynen:
“Bu Kanun veya diğer kanunlarla sağlanan prim teşviki, destek ve indirimlerinden yararlanılabileceği halde yararlanılmadığı ay/dönemlerde gerekli tüm koşulların sağlanmış olması ve yararlanılmayan ayı/dönemi takip eden altı ay içerisinde Kuruma müracaat edilmesi şartlarıyla, başvuru tarihinden geriye yönelik en fazla altı aya ilişkin olmak üzere, yararlanılmamış olan prim teşviki, destek ve indirimlerinden yararlanılabilir veya yararlanılmış olan prim teşviki, destek ve indirimleri başka bir prim teşviki, destek ve indirimi ile değiştirilebilir.” Hükmü ve ikinci fıkrasında ise;
“Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önceki dönemlere ilişkin olmak üzere tüm şartları sağladığı halde bu Kanun veya diğer kanunlarla sağlanan prim teşviki, destek ve indirimlerinden yararlanmamış işverenler ile bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce yararlanılan prim teşviki, destek ve indirimlerin değiştirilmesine yönelik talepte bulunan işverenler tarafından en son bu maddenin yürürlük tarihini takip eden aybaşından itibaren bir ay içinde Kuruma başvurulması halinde, yararlanılmamış olan prim teşviki, destek ve indirimlerinden yararlanılabilir veya yararlanılmış olan prim teşviki, destek ve indirimleri başka bir prim teşvik, destek ve indirimi ile değiştirilebilir.” şeklinde belirtilmiş hükümleri mevcut olup, bu yeni madde hükümleri ile tüm teşvik unsurlarından faydalandırılma veya fazla ödemelerin iadesi veya değiştirme istemleri hakkındaki uyuşmazlıklarda ek 17. maddede yer alan hükümlerin irdelenmesi gerektiği açıktır.
Değinilen Ek 17. maddenin üçüncü fıkrasında ise; “Bu maddenin ikinci fıkrası kapsamında talepte bulunan işverenlere iade edilecek tutar, maddenin yürürlük tarihinden önce talepte bulunanlar için maddenin yürürlük tarihini takip eden aybaşından, yürürlük tarihinden sonra talepte bulunanlar için ise, talep tarihini takip eden aybaşından itibaren kanuni faiz esas alınmak suretiyle hesaplanarak bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihi takip eden takvim yılı başından başlayarak üç yıl içinde ödenir. Ödeme, öncelikle bu Kanunun 88 inci maddesinin on dört ve on altıncı fıkralarına göre muaccel hale gelmiş prim ve her türlü borçlardan, sonrasında ise ilgili kanunlar uyarınca yapılandırma veya taksitlendirme de dâhil olmak üzere müeccel haldeki prim ve her türlü borçlarından mahsup yoluyla gerçekleştirilir. Ancak, üç yılsonunda ilgili kanunları gereği yapılandırılma veya taksitlendirilme sebebiyle vadesi gelmemiş taksit ödemelerinden peşinen mahsup edilir. Kuruma borcu bulunmayan işverenlere altı ayda bir eşit taksitlerle iade yapılır.” Hükümleri mevcuttur.
Eldeki davada ise, Ek 17. maddenin yürürlüğe girmesi ile birlikte “5510 sayılı Yasa veya diğer kanunlarla sağlanan prim teşviki, destek ve indirimlerinden yararlanılabileceği halde yararlanılmadığı ay/dönemlere ilişkin olarak 5510 sayılı Yasa ile birlikte anılan ilgili kanunların teşvik veya destek hükümlerinde yer alan yararlanma şartlarının mahkemelerce irdelenmesi gerekmekle birlikte, değiştirme veya oluşabilecek fark prim tutarlarının iadesi istemleri hakkında yapılacak değerlendirmede; aynı maddenin ikinci veya üçüncü fıkrasındaki hükümlerin de uygulanıp uygulanmayacağı hususunda bir değerlendirme yapılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir.
Diğer taraftan, Ek 17. maddenin 4. fıkrası hükmündeki “Görülmekte olan davalarda, ayrıca bir başvuru şartı aranmaksızın, dava öncesi yapılan idari başvuru tarihinden itibaren işleyecek kanuni faiziyle birlikte hesaplanacak tutar üçüncü fıkra hükümlerine göre mahsup veya iade edilir. Mahkemelerce, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış davalarda davanın konusuz kalması sebebiyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilir. Yargılama giderleri idare üzerinde bırakılır ve vekâlet ücretinin dörtte birine hükmedilir. Ayrıca, ilk derece mahkemelerince verilen kararlar hakkında Sosyal Güvenlik Kurumu’nca kanun yollarına başvurulmaz ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılan kanun yolu başvurularından vazgeçilmiş sayılır.” İbaresinin iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvuruda bulunulmuş ve Anayasa Mahkemesince 19.02.2020 gün ve 2018/139 E. 2020/12 K. Sayılı karar ile bu hükmün iptaline karar verilmiş olup, karar 05.05.2020 tarih ve 31118 sayılı Resmi gazetede yayımlanmıştır.
Anayasa’nın 153. maddesi uyarınca, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamamakta ve ancak Resmi Gazete’de yayımlandıktan sonra yürürlüğe girmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararlarının yasama, yürütme ve yargı organları, idari makamlar, gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı açıktır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 33. maddesi hükümlerine göre, Türk hukukunu resen uygulamakla yükümlü olan mahkemelerin ve giderek Yargıtay’ın iptal kararı ile yok hükmünde olan ve böylece yürürlükten kalkan bir yasa maddesine dayanarak inceleme yapma ve karar verme yetkilerinin bulunmadığının kabulü doğal olup, bu yönde bir uygulama yapılmasına imkânı yoktur. Belirtilmelidir ki, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararları, bozma kararları ile oluşan usulü kazanılmış hakların istisnasını teşkil ederler. Buna göre; usuli kazanılmış hak gereğince uygulanması gereken bir kanun maddesi Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildiği takdirde artık usuli kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararıyla ortaya çıkan yeni hukuki duruma göre karar verilir. Şu halde, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı karşısında, yeni oluşan durumun kesin hüküm halini almamış derdest tüm davalar yönünden uygulanmasının zorunluluğu ortadadır.
Eldeki davada ise, mahkemece, yazılı şekilde karar verilmiş ise de, Ek 17. maddenin gelmesi ile oluşan bu yeni durumun dikkate alınması ile davaya konu uyuşmazlığa ilişkin yasal tüm dayanaklar ve teşvik hükümlerinden faydalandırılma, fazla ödenen tutarların iadesi/mahsubu istemleri bakımından ek 17. maddenin ilk üç fıkrası da dâhil olmak üzere yasal tüm dayanaklar irdelenmeli, teşvik veya destekten faydalandırılma şartlarının varlığı ile birlikte incelenmeli ve sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, mahkemece yazılı şekilde hüküm tesisi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli Konya Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun kabulüne ilişkin kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Konya Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi kararının yukarıda açıklanan nedenlerle HMK’nın 373/2. maddesi gereği BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 15.06.2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.