Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2021/1606 E. 2021/10210 K. 14.09.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/1606
KARAR NO : 2021/10210
KARAR TARİHİ : 14.09.2021

Bölge Adliye Mahkemesi : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi
İlk Derece Mahkemesi : Ankara 29. İş Mahkemesi

Dava, iş kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davalılar … ve … yönünden davanın reddine, diğer davalılar yönünden davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı bir kısım davalılarca istinaf yoluna başvurulması üzerine, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesince istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesince verilen kararın, davalı … ile davalı … mirasçıları tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
A-Davacı Eşin Maddi Tazminat İstemi Hakkında Verilen Hüküm Dışında Kalan Diğer Hükümler Yönünden
Mülga 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 20.07.2016 tarihinden itibaren uygulanan 8. maddesinin 3. fıkrasına göre, “Bölge Adliye Mahkemesinin para ile değerlendirilemeyen dava ve işler hakkındaki kararları ile miktar veya değeri beşbin lirayı geçen davalar hakkındaki nihaî kararlara karşı tebliğ tarihinden başlayarak sekiz gün içinde temyiz yoluna başvurulabilir.” Bu fıkradaki “beşbin” ibaresi 6763 sayılı Kanunun 5. maddesi ile “kırk bin Türk Lirası” şeklinde değiştirilmiştir.
Mülga 5521 sayılı Kanun’un, 6763 sayılı Kanun 5. maddesi ile değişik beşinci fıkrasına göre parasal sınırların, her takvim yılı başından geçerli olmak üzere Maliye Bakanlığı’nca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle uygulanacağı öngörülmüştür.
25.10.2017 tarihinde yürürlüğe giren 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 8. maddesinde “temyiz edilemeyen kararlar” sayılmış ancak miktar itibariyle kesinliğe bu maddede yer verilmemiş, 7/3. maddede, 6100 sayılı HMK’nın kanun yollarına ilişkin hükümlerinin, iş mahkemelerince verilen kararlar hakkında da uygulanacağı belirtilmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca, bölge adliye mahkemelerinin miktar veya değeri kırk bin Türk Lirası’nı (bu tutar dâhil) geçmeyen davalara ilişkin kararların temyiz yoluna başvurulamayacağı hükme bağlanmıştır. HMK Ek madde 1 hükmüne göre de, 362. maddedeki parasal sınırların, her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle uygulanacağı belirtilmiştir.
HMK 362/2. maddesine göre “Birinci fıkranın (a) bendindeki kararlarda alacağın bir kısmının dava edilmiş olması durumunda, kırk bin Türk Liralık kesinlik sınırı alacağın tamamına göre belirlenir. Alacağın tamamının dava edilmiş olması hâlinde, kararda asıl talebinin kabul edilmeyen bölümü kırk bin Türk Lirasını geçmeyen tarafın temyiz hakkı yoktur. Ancak, karşı taraf temyiz yoluna başvurduğu takdirde, diğer taraf da düzenleyeceği cevap dilekçesiyle kararı temyiz edebilir”
HMK 366. maddenin yollaması ile temyiz yolunda da uygulanan 346. madde uyarınca, temyiz dilekçesi kesin olan bir karara ilişkin olursa, kararı veren mahkeme temyiz dilekçesinin reddine karar verir. Ancak temyiz edilen karar kesin olduğu halde bu konuda inceleme yapılıp karar verilmeksizin dosya Yargıtay’a gönderilmiş ise, 01.06.1990 tarih, 1989/3 E. – 1990/4 K. sayılı içtihadı birleştirme kararı gereğince dosyanın mahalline çevrilmesine gerek olmaksızın Yargıtay tarafından temyiz talebinin reddine karar verebilecektir.
Yukarıda belirtildiği şekilde, iş mahkemelerinin kararlarının istinaf incelenmesi sonucu Bölge adliye mahkemelerince verilen kararlarda karar tarihine göre kesinlik sınırı: 20.07.2016 – 01.12.2016 tarihleri arasında 5.000,00 TL; 02.12.2016 tarihi sonrası için 40.000,00 TL; 01.01.2017 sonrası için 41.530,00 TL ve 01.01.2018 tarihi sonrası için 47.530,00 TL, 01.01.2019 tarihi sonrası için 58.800,00 TL, 01.01.2020 tarihi sonrası için 72.070,00 TL, 01.01.2021 tarihi sonrası için ise 78.630,00 TL‘dir.
Somut olay incelendiğinde, davacı eşin maddi tazminat istemi hakkında verilen hüküm dışındaki diğer tüm hükümlerin miktar yönünden yukarıda değinilen temyiz (kesinlik) sınırının altında bulunduğu anlaşılmakla, temyiz eden davalı … ile davalı … mirasçılarının anılan hükümlere yönelik temyiz itirazlarının kesinlik nedeniyle reddine karar vermek gerekmiştir.
B-Davacı Eşin Maddi Tazminat İstemi Hakkındaki Hüküm Yönünden;
I-İSTEM
Davacılar dava ve ıslah dilekçeleri ile eş için 91.194,42 TL maddi, 50.000,00 TL manevi, çocuk için 21.213,25 TL maddi, 30.000,00 TL manevi, anne ve baba için 10.000,00’er TL manevi, kardeşler için 8.000,00’er TL manevi tazminatın davalılardan tahsilini talep ve dava etmişlerdir.
II-CEVAP
Davalılar davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuşlardır.
III-MAHKEME KARARI
A- İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk derece mahkemesince davalılar …ve … yönünden davanın reddine, diğer davalılar yönünden ise talepleri ile bağlı kalınarak davacılar eş ve çocuğun maddi tazminat istemlerinin kabulüne, davacı eş lehine 30.000,00 TL, çocuk lehine 20.000,00 TL, anne ve baba lehine 8.000,00’er TL, kardeşler lehine 2.000,00’er TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmiştir.
B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İlk derece mahkemesi kararına karşı gerçek kişi davalılar … ve … dışındaki davalılar tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesince istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU NEDENLERİ
Davalı … ile müteveffa davalı … mirasçılarının ortak vekili temyiz dilekçesinde özetle, dava konusu iş kazasının 07/11/2011 tarihinde meydana geldiğini, kaza mahallinde müvekkilleri …. veya …’in bulunmadığını, kaza yerinde 2 adet asansör bulunduğunu, müteveffa sigortalının sedye asansörünü kullanması gerekirken kullanmadığını, personelin kazanın meydana geldiği asansörü kullanmasının yasak olduğunu bilmesine rağmen sedye ile diğer asansöre bindiği için ölüm olayının meydana geldiğini, savcılık aşamasında kazanın meydana geldiği asansörün bakım, onarım ve işletmesinden kaynaklanan bir kusurun bulunmadığının tespit edildiğini, dosya içerisinde asansör tescil belgesinin de bulunmasına rağmen bilirkişilerin bu hususu gözardı ettiklerini, ceza dosyasındaki kusur raporları ile eldeki dosyada alınan kusur raporları arasında çelişki olduğunu, Kurum ödemelerinin tahsili için açılan rücuan tazminat dava dosyasında …’in tüzel kişiliği bulunmadığının tespit edildiğini, bu asansörleri monte eden, garanti belgelerini düzenleyen, asansörlerin aylık ve yıllık bakımlarını üstenenlerin müvekkilleri olmadığını, kazanın iş hukuku ve sosyal güvenlik ilkeleri çerçevesinde bir değerlendirmeye tabi tutulması gerektiğini, Alanya’da 2008 yılına kadar faaliyet gösteren…Asansör firmasının 2008 yılında kapatıldığını,…in sahibi olan davalı …’nin söz konusu iş yerini kapatıp Ordu/…’de bir başka asansör firmasında çalışan olarak iş başı yaptığını, davalı … ile şirketi ile aralarında düzenlenmiş hiçbir asansör bakım sözleşmesi veya başka bir sözleşmenin bulunmadığını, müteveffa davalı …’in de çalıştığı ve kardeşine ait iş yerinin kapanmasına müteakip 2008 yılında Ankara’ya gelip yerleştiğini, Ostim’de bir iş yeri açarak hayatını devam ettirmeye başladığını, davalı … şirketi ile aralarında yapılmış bir asansör sözleşmesi bulunmadığını, 2008-2010 yılları arasında firmanın çağrısı üzerine asansörlerin bakımı için 3-4 kez gittiğini ve gerekli bakımı yaptığını, en son bakıma gittiği tarihin 04.10.2010 tarihi olduğunu, söz konusu olayın ise bu bakımdan 4 ay sonra meydana geldiğini, SGK Müfettişlerince düzenlenen 20.01.2010 tarih ve 1254085 sayılı, 25.02.2011 tarih ve 108559/11/01 inceleme raporlarında asansörde her hangi bir sistem hatası bulunmadığını, kazazedenin boş sedye ile bindiği asansörün güvenlik kapısının açık olarak hareket ettirildiğini tespit edildiğini ileri sürmüştür.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE ESASIN İNCELEMESİ
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre; davalı … ile davalı … mirasçılarının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine,
2-Dosya kapsamından ilk derece mahkemesince davacılar eş ve çocuğun destekten yoksun kaldıkları maddi zarar tutarlarının belirlenebilmesi amacıyla birisi 13.05.2015, diğeri ise 04.03.2019 tarihli olmak üzere iki kez bilirkişi hesap raporu alındığı, 13.05.2015 tarihli ilk bilirkişi hesap raporunda davacı eşin maddi zararının 91.194,42 TL, davacı çocuğun maddi zararının 21.213,25 TL olarak belirlendiği, davacılar vekilinin 01.07.2015 tarihli dilekçeleri ile yapılan bu hesaplamaları açıkça kabul ettiği, sonrasında davacıların dava dilekçesindeki maddi tazminat istemlerini bu tutarlara ıslah ettikleri, mahkemenin 02.03.2017 tarihli ilk kararında bu hesap raporu hükme esas alınarak davacılar eş ve çocuğun maddi tazminat istemlerinin kabulüne karar verildiği, her ne kadar bu karara karşı davacıların da istinaf başvuruları bulunuyor ise de istinaf nedenlerinin yalnızca red vekalet ücretine ilişkin olduğu, bölge adliye mahkemesinin ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak dosyanın mahalline iadesine dair ilk kararından sonra alınan 04.03.2019 tarihli ikinci hesap raporunda ise davacı eşin maddi zararının 193.667,54 TL, davacı çocuğun maddi zararı 29.089,57 TL olarak belirlendiği, ilk derece mahkemesince bu son bilirkişi hesap raporuna itibar edilerek davacılar eş ve çocuğun maddi tazminat istemlerinin talepleri ile bağlı kalınarak kabulüne karar verildiği anlaşılmaktadır.
Usuli kazanılmış hak, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.
Usuli kazanılmış hakkın hukuki sonuç doğurabilmesi için; bir davada ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerekir. (HGK.nun 12.07.2006 T., 2006/4-519 E, 2006/527 K, 03.12.2008 T., 2008/10-730 E., 2008/732 K.) Usuli kazanılmış hak ilkesi kamu düzeniyle ilgilidir. (09.05.1960 T., 21/9; 04.02.1959 gün 13/5 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı)
Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında davacıların 13.05.2015 tarihli bilirkişi hesap raporunu açıkça kabul etmeleri nedeni ile bu hesap raporunda belirlenen maddi tazminat tutarları üzerinden davalı taraf lehine usuli kazanılmış hak oluştuğu, eş ve çocuğun bakiye maddi tazminat alacaklarının bulunmadığı gözden kaçırılarak temyiz incelemesine konu kararda davacılar eş ve çocuğun maddi tazminat istemlerinin talepleri ile bağlı kalınarak kabulüne karar verilmesi isabetsiz olmuştur.
Mahkemece yapılacak iş hükmü yalnızca davalı … ile davalı … mirasçılarının temyiz ettiğini, bozma nedeninin yalnızca davacı eşin maddi tazminat istemine yönelik olduğunu, temyiz yoluna başvurmayan davalı … İth. İhr. Tic. Ltd. Şti.‘nin bu bozma nedeninden yararlanamayacağını gözetip, yukarıda açıklanan usuli kazanılmış hakkı dikkate alarak oluşacak sonuca göre bir karar vermekten ibarettir.
Kabul ve uygulamaya göre, …firmasının tüzel kişiliğinin bulunmadığı, bu nedenle adı geçen firmaya kusur izafe edilmesinin yerinde olmadığı açık olduğuna göre kusurun oran ve aidiyetinin mahkemece yanılgılı şekilde değerlendirilmesi isabetsiz ise de adı geçen firmanın sahibi davalı …’nin %18, çalışanı müteveffa davalı …’in %2 oranında kusurlu olduklarının kabul edilmesi gerektiği dikkate alındığında bu husus bozma nedeni yapılmamıştır.
O halde, davalı … ile müteveffa davalı … mirasçılarının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesinin istinaf başvurularının esastan reddine ilişkin kararı kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi kararının HMK’nın 373/1 maddesi gereği kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz eden davalılara iadesine, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 14/09/2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.