Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2021/13327 E. 2022/834 K. 20.01.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/13327
KARAR NO : 2022/834
KARAR TARİHİ : 20.01.2022

Mahkemesi : … Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi
İlk Derece
Mahkemesi : … 1. İş Mahkemesi

Dava, davacının yaşlılık aylığının 30.09.2015 tarihinden itibaren yeniden bağlanması, yersiz ödeme olarak 47.970,04 TL. nın tahsiline yönelik Kurum işleminin iptali istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın reddine dair verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, … Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
… Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesince verilen kararın, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM:
Davacı vekili tarafından sunulan dava dilekçesi ile davacının SGDP kesintili çalışmaları göz önünde bulundurularak emeklilik şartlarını yerine getirdiği 30.09.2015 tarihinden itibaren emekliliğe hak kazandığının tespitine, yersiz ödeme olarak 47.970,04-TL nin tahsiline yönelik Kurum işleminin iptaline karar verilmesi talep ve dava edilmiştir.
II-CEVAP:
Davalı Kurum vekili tarafından sunulan cevap dilekçesi ile gerçekleştirilen işlemlerin usul ve yasaya uygun olduğu belirtilerek haksız ve dayanaksız açılan davanın reddine karar verilmesi talep edilmiştir.
III-MAHKEME KARARI:
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
Mahkemece, “davacıya ait hizmet cetvelinden davacının adına 31.03.2015-13.11.2017 tarihleri arasında sigortalı çalışmasının gözükmediği; Mahkemenize sunulan çalışma belgesinde gözüken 01.09.2015-01.02.2016 tarihleri arasındaki çalışmaların kuruma bildirilmemiş olduğu görülmektedir. Bu hal itibariyle davacının iddia ettiği çalışmaların kuruma bildirim yapılmamış olması nedeniyle 30.09.2015 tarihinde eksik günlerin tamamlanmamış olduğundan kurumun aksi yöndeki işlemleri yerindedir.
Öte yandan davacının hizmet cetvelinden ancak 13.11.2017-10.04.2018 arasında toplam 58 günlük çalışmasının Kuruma bildirildiği ve ancak geçici 35.maddenin şartlarının Nisan/2018 ayı itibariyle tamamlandığı ve bu tarihten sonra Kurumca emekli aylığı hesaplanıp yeniden aylık bağlandığı Kurum kayıtlarından anlaşılmakla Kurumun bu işlemlerinin yasa ve usule uygun olduğu anlaşılmaktadır” gerekçesine dayalı olarak “davanın reddine” şeklinde karar verilmiştir.
B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesince İlk Derece Mahkemesinin değerlendirmesinde usule ve esasa ilişkin hukuka aykırılık bulunmadığından davacının yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davacı vekili tarafından sunulan temyiz dilekçesi ile hem İlk Derece Mahkemesince hem Bölge Adliye Mahkemesince hatalı değerlendirmeye dayalı olarak kurulan hükmün bozulmasına karar verilmesi talep olunmuştur.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
Uyuşmazlık, davacının Kurum tarafından iptal edilen 4/a sigortalı çalışmalarının dışlanması halinde yaşlılık aylığına hak kazanıp kazanamayacağı noktasında toplanmaktadır.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 2829 sayılı Yasa’nın 8. maddesi “Birleştirilmiş hizmet süreleri toplamı üzerinden, ilgililere; son yedi yıllık fiili hizmet süresi içinde fiili hizmet süresi fazla olan Kurumca, hizmet sürelerinin eşit olması halinde ise eşit hizmet sürelerinden sonuncusunun tabi olduğu kurumca, kendi mevzuatına göre aylık bağlanır ve ödenir.Ancak, malullük, ölüm, 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanununa göre yaş haddinden re’sen emekli olma (Ek ibare:27/1/2000-4505/1 md.) süresi kanunla belirlenen vazifelere atanma veya seçilme ve bağlı oldukları kurumun kanunla değiştirilmesi hallerinde ilgililere hizmet sürelerinden sonuncusunun tabi olduğu kurumca,kendi mevzuatına göre aylık bağlanır.” hükmünü amirdir.
Her ne kadar 2829 sayılı yasanın 8/1. maddesinde bu hüküm yer almakta ise de, bu yasanın uygulanması sigortalının bir sosyal güvenlik Kurumunda yaşlılık aylığı bağlanmasına yeterli hizmet süresi bulunmadığı ve diğer sosyal güvenlik kurumlarındaki hizmetlerden de yararlanma zarureti olduğu hallerde söz konusudur. Bir yasa hükmünün yasaya konuluş amacına aykırı sonuç doğuracak şekilde yorumlanması hukuk ilkelerine ve yasanın hem özü ve hem de özü ile uygulanmasını öngören Medeni Kanun’un 1. maddesine uygun değildir (22.02.1997 gün ve 1/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı).
Sosyal güvenlik kurumları arasında, sadece bağlanan aylıkların seviyesi bakımından değil, koruma kapsamına alınan tehlikeler, hak kazanma şartları bakımından da farklılıklar olduğu belirgindir. Önemli olan, hangi kurum olursa olsun, aynı külfete katlanan insanların aynı haklara sahip olmasının sağlanması geçerli bir çözüm yoludur. Esasen, sosyal güvenlik kurumlarının görevi, sosyal sigorta yasaları çerçevesinde kapsama aldıkları kişileri koruma garantisini sağlamaktır. Sosyal sigorta hukukunda amaç, yüksek standartta sosyal güvenlik sağlayan bir sistemin oluşturulmasıdır. Yine, sosyal sigortalar külfet-nimet dengesi üzerine kurulan kurumlardır. Bu nedenle, külfetin karşılığının alınmaması sosyal güvenlik sisteminin amacıyla bağdaşmaz ve böyle bir uygulama da kabul edilemez. Buna aksi bir yorum, sisteme duyulan güveni ortadan kaldırır. En önemlisi, yükümlülüklerini zamanında yerine getirenlerin bir anlamda cezalandırılması olur ki, bu sosyal adalet duygusunu aşındırır. Esasen, 2829 sayılı yasanın amacı da, hiçbir kurumdaki hizmeti, yaşlılık, malullük ve ölüm aylığı gibi aylık bağlamalara yeterli olmayan sigortalı ve hak sahiplerine aylık bağlanmasını sağlamak ve değişik kurumlardaki hizmetler birleştirilerek ziyan olmasını önlemektir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 05.11.1997 gün ve E: 1997/10-698, K: 1997/895; 06.03.2002 gün ve E: 2002/21-132, K: 2002/139 sayılı kararları). Bu çözüm şekli, hukuk devleti ilkesinin ana unsurlarından biri olan “kazanılmış hak” kavramına da uygun olacaktır.
Öte yandan, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun Geçici 81/B-f maddesi “Sigortalılık süresi 15 yıl 6 ay (dahil) dan fazla, 17 yıldan az olan erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini ve 49 yaşını doldurmaları ve en az 5300 gün, malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş bulunmaları şartı ile yaşlılık aylığından yararlanabilirler” hükmünü amirdir.
Bununla birlikte açıklanması gerekmektedir ki 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “Taleple bağlılık ilkesi” başlığını taşıyan 26. maddesine göre “Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına da karar verebilir.”
İnceleme konusu dosyada, davalı Kurum tarafından davacıya 30.04.2015 tarihli tahsis talebine istinaden 01.10.1987-31.03.2015 tarihleri arasında 506 sayılı Yasa ( 5510 sayılı Yasa 4/a ) kapsamında toplam 5926 gün sigortalılık süresi, 01.09.2002-21.03.2012 tarihleri arasında 1479 sayılı Yasa kapsamında toplam 3230 gün sigortalılık süresi, 07.03.1986-07.09.1987 tarihleri arasında geçen askerlik hizmetine karşılık yapmış olduğu toplam 330 günlük borçlanma süresi olmak üzere toplam 9486 gün primi ödenmiş gün sayısı dikkate alınarak 01.05.2015 tarihinden itibaren 506 sayılı Yasanın Geçici 81/B-f hükmüne istinaden yaşlılık aylığı bağlandığı, 06.02.2018 tarihli Kurum işlemi ile 04.12.2017 tarih 2014/İA/196 sayılı denetmen raporuna istinaden, dava dışı işyerinde 2012 yılına ait 28 günlük çalışmasının fiili olmaması nedeniyle iptal edildiği, son 7 yıl içerisinde 1260 gün şartını yerine getirmediğinden yaşlılık aylığının aylığın bağlandığı tarih olan 01.05.2015 tarihinden itibaren durdurulduğunun belirtildiği, Kurumun 19.02.2018 tarihli yazısı ile bu durumun davacıya bildirildiği, yine Kurumun 19.02.2018 tarihli yazısı ile 01.05.2015-22.09.2017 tarihleri arası, davacının hatasından kaynaklanan 47.970,04-TL yersiz ve fazla ödeme işleminin oluşturulduğunun belirtildiği anlaşılmaktadır.
Somut olayda, Kurumun 01.07.2015 tarihli yaşlılık aylığı bağlama kararı incelendiğinde, askerlik borçlanma gün sayısının geriye götürülmesi suretiyle belirlenen 01.11.1986 tarihli sigortalılık başlangıcına göre 506 sayılı Yasanın Geçici 81/B-f hükmüne göre 25 yıl sigortalılık, 49 yaş, 5300 gün primi ödenmiş gün sayısı şartlarını sağlayan davacıya 01.05.2015 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlandığı görülmektedir. Buna göre davacının 2012 yılında 28 günlük 4/a sigortalılığının iptal edilmesi neticesi 01.10.1987-31.03.2015 tarihleri arasında 506 sayılı Yasa ( 5510 sayılı Yasa 4/a ) kapsamında 5898 gün sigortalılık süresinin bulunduğu, 330 gün askerlik borçlanması ile birlikte toplam 6228 gün sigortalılığının bulunduğu, davacının tahsis talebinde bulunduğu 30.04.2015 tarihi itibariyle tek başına 506 sayılı Yasa kapsamında geçen sigortalılık süreleri ile 506 sayılı Yasanın Geçici 81/B-f hükmünde belirtilen yaşlılık aylığı tahsis şartlarını sağladığı anlaşılmakla, davalı Kurum’un 2829 sayılı Yasa hükümleri doğrultusunda fiili olmayan günler neticesinde SSK’dan 1260 gün aylık bağlama şartını yerine getirmediğinden davacının yaşlılık aylığını bağlandığı tarihten itibaren durdurması ve davacıya yersiz ve fazla ödemeler nedeniyle borç çıkartma işleminin hukuka uygun olmadığı açıktır. Ancak davacı bu dava ile 30.09.2015 tarihi itibariyle tarafına yaşlılık aylığı bağlanması talebinde bulunduğundan davacıya 30.09.2015 tarihini izleyen aybaşı tarihi olan 01.10.2015 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanması ve Kurumun borç çıkartma işleminin iptali gerekmektedir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilerek bir karar verilmesi gerekir iken hatalı değerlendirme neticesi yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve … Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararının kaldırılarak, İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : … Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi kararının, HMK’nın 373/1. maddesi gereğince kaldırılarak, temyiz edilen İlk Derece Mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine ve kararın bir örneğinin ilgili Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 20/01/2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.